Cumartesi, 18 Zilhicce 1446 | 2025/06/14
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Bu Zamanın Ruveybidalarının İşlemediği Bir Günah Kaldı Mı Acaba?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Bu Zamanın Ruveybidalarının İşlemediği Bir Günah Kaldı Mı Acaba?!

Haber:

Muhammed bin Selman: "İsrail'in" saldırılarına uluslararası hukuka uygun olarak son verilmelidir. (Şarkul Avsat)

Yorum:

Bu Ruveybida hala Müslümanları, Filistin meselesini ve Müslümanların diğer meselelerini doğru ve şerî çözümünden saptırmakla ilgili açıklamaya yapmaya devam ederek İslam'dan ve Müslümanlardan nefret eden kâfir Batı'ya olan bağlılığını teyit edip pekiştiriyor.

Bu rezil adam, Hicaz topraklarındaki Müslüman askerlerin kardeşlerini kurtarmak ve onları desteklemek için harekete geçmelerini engellemekle yetinmemiş, Harameyn beldesinin Yahudi varlığının ihtiyaçlarını karşılayan bir geçit olmasıyla yetinmediği gibi suçlu Trump'ı kabul edip düşmekte olan koltuğunu korumaya devam etmesi için ona milyarlarca Dolar vermekle de yetinmemiştir.

Bu nasıl bir ahlaksızlıktır?! Allah'a, Rasulü’ne ve Müslümanlara karşı nasıl bir ihanettir Allah aşkına?!

Ey Müslümanlar: Ülkenizin sahip olduğu potansiyel ve enerjiler, muttaki ve saf bir liderlik altında olsaydı, tartışmasız dünyanın tahtına oturur ve adalet ve huzuru yayardı. Ancak bu adam kılıklı kişiler, İslam’ın ve Müslümanların hayrı için bir şey yaparlar mı hiç! Zira onlar, İslam'a ve Müslümanlara ihanet etmek, kâfir Batı'nın çıkarlarını korumak, onun projelerini hayata geçirmek ve kafir Batı'nın emirlerini yerine getirerek Müslümanları doğru çalışmaktan saptırmak ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin geri dönüşünü geciktirmek için var olmuşlardır.Bu rezil grubun varlığı, kâfir Batı'nın İslam ve Müslümanlara yönelik komplolarının bir parçası olup onların yoluyla bir hayır gelmesi düşünülemez; bilakis çözüm, onları kaldırıp atmak ve izlerini silmektir.

Ey Harameyn beldesindeki Müslüman askerler; içinizde, bu Ruveybidayı kökünden söküp atarak Harameyn beldesini ilk siretine geri döndürecek ve tıpkı İslam Devleti'nin ilk dönemlerinde sizin Kerim Resulünüz Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve Sahabe-i Kiramı’nın zamanında olduğu gibi Müslümanların beldelerini kurtarmak için orduları buradan yola çıkaracak aklı başından bir adam yok mu?!

İşte sizi bu hayra davet ediyoruz; işte yarışanlar bunun için yarışsınlar.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Abdulilah Muhammed – Ürdün

Devamını oku...

Mısır'daki Enflasyon... Zalim Kapitalist Politikaların ve Allah'ın İndirdiğinden Başkasıyla Olan Yönetimin Kaçınılmaz Bir Sonucudur

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Mısır'daki Enflasyon... Zalim Kapitalist Politikaların ve Allah'ın İndirdiğinden Başkasıyla Olan Yönetimin Kaçınılmaz Bir Sonucudur

Haber:

Maazed platformu 4/6/2025 Çarşamba günü internet sitesinde, Mısır Merkez Bankası'nın, yıllık temel enflasyon oranının, Nisan ayındaki %10,4'e kıyasla Mayıs 2025'te %13,1'e yükseldiğini, öte yandan şehirlerdeki genel enflasyon oranının, akaryakıt ve temel emtia fiyatlarındaki artışın da etkisiyle analistlerin beklentilerini aşarak %16,8 olarak kaydedildiğini, bunun da yaşam maliyetinde keskin bir artışa yol açtığını açıkladığını söyledi.

Yorum:

Bu oran, sadece resmi yayınlarda yer alan rakamlar değildir; aksine bunlar, açların ağızlarından yükselen çığlıkları, yoksulların göğüslerindeki iniltileri ve artık yiyecek satın almaktan, çocuklarını tedavi ettirmekten veya faturalarını ödemekten aciz olan herkesin hissettiği bir acıdır.

Bu ekonomik krizler, kaçınılmaz bir kader ya da geçici arızi bir durum değildir, bilakis Mısır devletinin, Uluslararası Para Fonu'nun doğrudan direktifine bağlı kalarak, sahte bir şekildeki ekonomik reform adı altında uyguladığı yozlaşmış kapitalist ekonomi politikalarının kaçınılmaz sonuçlarıdır. Mısır'da bugün yaşananlar, halkın sistematik olarak açlığa mahkûm edilmesi ve sömürgeci devletlerin ve uluslararası finans kuruluşlarının memnuniyeti karşılığında halkın sürekli olarak en temel yaşam gereksinimlerinden mahrum bırakılmasıdır.

Kapitalist sistemlerde enflasyon, kökünden sökülüp atılması gereken bir sorun olarak görülmez, aksine kapitalist sınıfların, bankaların ve büyük şirketlerin çıkarlarına göre yönetilir ve istismar edilir.Aslında bugün Mısır'da yaşanan enflasyon, doğal piyasa güçlerinin değil, aksine Uluslararası Para Fonu'nun dayattığı siyasi kararların bir sonucudur; bu kararlar arasında döviz kurunun serbestleştirilmesi, akaryakıt sübvansiyonlarının kaldırılması, vergi ve harçların artırılması ve kamu sektöründen geriye kalan kısmın özelleştirilmesi yer almaktadır.

Resmi raporlar, Mısır'daki son enflasyonun nedenlerinden birinin, yakıt fiyatlarındaki artışın olduğunu, bunun devletin IMF'ye enerji fiyatlarını serbest bırakma taahhüdünü uygulamak için gelen bir adım olduğunu, bunun da ulaşım, gıda ve ilaç fiyatlarında bir dizi artışa yol açtığını teyit etmektedir. Peki bu politikalar, insanların onurunu koruyan politikalar mıdır? Yoksa bunlar, finansal sömürgecinin sunağına sunulan kurbanlar mıdır?

Kapitalist ekonomik sistem, doğası gereği her bir bireyin temel ihtiyaçlarını karşılamaya dayalı değildir, aksine servetin küçük bir azınlığın elinde toplanmasına ve pazarların küresel şirketlerin kaynakları yağmalaması için açılmasına dayalıdır. Bu sistemin gölgesinde devlet, insanlara hizmet etmek için değil, iş adamlarından bir sınıfın çıkarlarına hizmet eden bir araca dönüşmüştür.

Sisi rejimi ve ondan öncekiler, İslam ile yönetmemiş, bilakis Amerika ve Uluslararası Para Fonu'nu memnun edecek bir şekilde yönetmişlerdir. Zira kapılar, yasal garantilerle korunan yabancı yatırımlara açılırken küçük tüccarlara ve işçilere vergiler uygulanmakta, yoksullara verilen sübvansiyon kaldırılmakta ve milyarlar, ne besleyen ne de açlığı gideren gösterişli projelere harcanmaktadır. Bunun adalet neresinde?! İslam'ın hükmü nerede?!

İslam, hayatın işlerini üstlendiğinde, insanları istismar etmek için değil, onların işlerini gözetmeye ve herhangi birinin pahasına olmaksızın her bir birey için yeterliliği sağlamaya dayalı adil bir ekonomik sistem kuracaktır. İslam, bugün Mısır'ı borç batağına sürükleyen ve IMF'nin hegemonyasına boyun eğdiren küresel bankacılık sisteminin temeli olan her türlü faizi kesin olarak haram kılmıştır. Ayrıca İslam, petrol, gaz ve madenleri kamu mülkiyetinden saymış olup devletin veya özel şirketlerin mülkiyetlerinden kılmamıştır. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: النَّاسُ شُرَكَاءُ فِي ثَلَاثٍ: فِي الْمَاءِ وَالْكَلَأِ وَالنَّارِ İnsanlar üç şeyde ortaktırlar: Suda, merada ve ateşte.” Dolayısıyla yakıt ve gazın satışı ve bunlardan kar elde edilmesinin yanı sıra fiyatlarının serbestleştirilmesi ve kaynakların özelleştirilmesi, ekonomik reform değil ümmetin mülkiyetine yönelik bir saldırıdır. Fiyatların kasıtlı olarak yükseltilmesi veya karşılığı olmayan paranın basılması ve paranın değersiz kâğıt parçası haline gelmesi sonucu ortaya çıkan enflasyon ise açık bir zulüm olup İslam'ın hükümlerine aykırıdır ve insanların çaba ve birikimlerinin çalınmasıdır; oysa İslam, zati değeri olmasından dolayı altın ve gümüşü para olarak belirlemiştir.

Çözüm ise ekonomik yamalarda veya kemer sıkma programlarında değildir, bilakis kapitalist sistemi kökünden söküp atarak Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmaktır; zira eğitimde olduğu gibi ekonomide de İslam'ı uygulayacak ve serveti, onu yağmalamak için bir araç değil, ümmete hizmet etmek için bir emanet kılacak olan bizzat Hilafettir. Dolayısıyla Hilafet Devleti, altın ve gümüşe bağlı bir para sistemi uygulayarak, paranın değerini koruyup enflasyonu önleyecektir. Ayrıca servetler adil bir şekilde dağıtılıp gıda, giyecek, barınma, eğitim ve tedavi gibi devletin altındaki her bir bireyin temel ihtiyaçları sağlanacaktır. Yöneticiler muhasebe edilecek ve ekonomik ve siyasi bağımlılık önlenecektir.

Ey Mısır halkı: Bu ekonomik felaket, Allah'ın indirdiğinden başkasıyla olan yönetmenin acı meyvesinden başka bir şey değildir. Bu sıkıntının ötesinde bir sıkıntı var mıdır? Bu çöküşten sonra ders alınacak bir şey kaldı mı?!Sizin göreviniz sadece fiyatlara itiraz etmek değil, bilakis İslami hayatı yeniden tesis etmek, Hilâfeti kurmak ve sizin imkânlarınızı sömürgecilerin eline ipotek eden bu ajan rejimleri ortadan kaldırmak için ciddi bir şekilde çalışmaktır.

Ey Kinane askerleri: İnsanlara açlık ve pahalılığı tattıranın, onların yeteneklerini Uluslararası Para Fonu'na ipotek edenin, ümmeti gözetmeyenin, aksine ona ihanet edenin kim olduğu anlamanızın artık zamanı gelmedi mi?! Artık toprağı satana, kulları aşağılayana ve ülkeyi sömürgecilerin emirlerine boyun eğdirene karşı hak sözü söylemenizin zamanı gelmedi mi?!

Sizler güç ve kuvvet ehlisiniz ve sizler, Allah'ın izniyle dininize yardım etmeye, İslam'ın sultanını yeniden tesis etmeye ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmaya muktedirsiniz. Gücünüzü zalimler için bir kalkan kılmayın, bilakis gücünüzü, ümmet için bir kalkan ve İslam için bir zırh kılın. Sizler, insanlara güvenlik, adalet ve yeterlilik içinde yaşamayı garanti eden İslam Devleti'ni yeniden kuracak bir güce sahipsiniz; zira İslam’ın ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin gölgesinde onurlar korunacak, insanların boyunlarındaki zillet kaldırılacak, faiz yasaklanacak, paralar adil bir şekilde dağıtılacak, haklar bir kayırma ve zorlama olmadan yerine getirilecek, aç olan bir fakir, ilacı olmayan bir hasta ve eğitimi olmayan bir öğrenci bırakılmayacak, bağlılık sözleşmeleri ve kısıtlamaları sona erecek, egemenlik geri kazanılacak ve yöneticiler İslam'ın şeriatına boyun bükecektir. Allah onu çabuklaştırsın ve Mısır askerini de onun Ensarlarından kılsın.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ

Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Mahmud El-Leysî - Mısır

Devamını oku...

Pakistan: Pakistan Hava Kuvvetleri, Yahudi Varlığı ve Haçlılara Karşı Aksa Tufanı Hava Operasyonuna Öncülük Etmelidir!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:

Pakistan Hava Kuvvetleri, Yahudi Varlığı ve Haçlılara Karşı Aksa Tufanı Hava Operasyonuna Öncülük Etmelidir!

Hindistan Ordusu, 31 Mayıs 2025 tarihinde ilk kez, bu Mayıs ayında Pakistan ile çatışmalarda belirsiz sayıda savaş uçağı kaybettiğini doğruladı. Ey Pak Ülkenin Şahinleri! Yahudi varlığı, çocuklarımıza, kız kardeşlerimize ve dedelerimize karşı büyük bir katliam gerçekleştirdi, ama siz harekete geçmediniz! Allah'ın ﷻ lütfuyla, Netanyahu ve Trump'ın acımasız güçlerine karşı büyük bir hava savaşı yürütebilirsiniz. Yahudilere, Haçlılara ve onların destekçilerine karşı ümmetin hava operasyonlarını yönetebilecek birden fazla Alemgir Şah'larınız var. Allah'ın Resulü ﷺ şöyle buyurdu: رِبَاطُ يَوْمٍ فِي سَبِيلِ اللَّهِ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا عَلَيْهَا "Allah yolunda bir gün ribat, dünyadan ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır." (Buhari)

#TimeforKhilafah

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

2 Zilhicce 1446 - 6 Haziran 2025

pakistan vilayeti

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

 

Devamını oku...

Suriye’de Vergi Kanunu!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Suriye’de Vergi Kanunu!

Haber:

Suriye Maliye Bakanlığı birkaç gün önce, vergi ve harç sistemini gözden geçirmek ve incelemek, yeni bir vergi sistemi hazırlamak ve vergi politikası reformu kapsamında gerekli değişiklikleri önermek üzere bir vergi reformu komitesi kurulmasına karar verdi.

Öte yandan Maliye Bakanı Muhammed Yusr Berniyye ise, vergi reformu komitesinin kurulma kararının, vergi reformu çabalarını hızlandırmanın yanı sıra prosedürleri basitleştirme ve kolaylaştırmayı, modern teknolojilerin kullanımını, vergi ve harçların azaltılmasını ve vergi sistemi rekabetçiliğini temsil eden ilkelerin gözetilmesi çerçevesinde alındığını belirtti.

Yorum:

Vergiler, kapitalist ekonomik sistemin bir parçası olup İslam'ın ekonomik sisteminin bir parçası değildir; bu ise İslam'ın ekonomi ile ilgili hükümlerini bilmeyen birçok Müslüman tarafından bilinmemektedir.İslam'da vergiler, aslen ekonominin kaynaklarından biri değildir; zira İslam, Beytu'l Mâl'in gelirlerini belirlemiş olup Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem tebaanın işlerini bu gelirlerle idare ediyordu; dolayısıyla Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in insanların üzerine vergi koyduğu sabit olmamıştır; nitekim Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لَا يَحِلُّ مَالُ امْرِئٍ مُسْلِمٍ إلَّا بِطِيبِ نَفْسِهِHiç bir Müslümanın malı kendi gönül hoşnutluğu olmadıkça (bir kimseye) helal olmaz.لا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ صَاحِبُ مَكْسٍ Gümrük vergisi alan cennete giremez.” Vergi ve harçların alınması, bir Müslümanın malının kendi gönül hoşnutluğu olmadan almak olduğu için bu, bunların alınmasının caiz olmadığına delalet etmektedir. İslam'da devlet, vergi toplayan değil, gözetendir; yönetici, ücretli değil, bir çobandır; İslam'da yasama ise sadece vahiyden alınır.Vergi kanunları gibi Batı sistemlerini almak ise şer'an batıldır.Buna göre vergi türlerinin reforme edilip azaltılması değil, aksine kaldırılmaları gerekir.

Bazıları vergilerin bir gereklilik olduğunu düşünebilir, ancak gerçekte vergiler yoksulluğu ve adaletsizliği artıran bir araçtır; zira vergiler, tüketiciler üzerindeki fiyatları yükseltir ve sermaye sahiplerine zarar verir; zira sermaye sahipleri, ticaretlerinde zarar ettiklerinde veya malları satılamadığında, zararlarının ve satılamayan mallarının üzerine bir de vergi ödedikleri için daha çok zarara uğrarlar.Ama vergiler kaldırılırsa ekonomi canlanır ve ülke büyük ticari faaliyetlerin merkezi haline gelir, projeler ortaya çıkar, iç ve dış ticaret canlanır, işsizlik azalır, iş sahipleri devlet için değil, kendileri için çalıştıklarını hissederler ve böylece hem kendilerine hem başkalarına hem de devlete hizmet ettiklerini hissederler.

Belki de şöyle diyenler de olabilir:İslam'da devlet, şayet insanlara vergi koymazsa, peki insanların çıkarlarına hizmet etmek ve onların işlerini gözetmek için gerekli parayı nereden bulacak?Cevap, anayasa tasarısında ve ekonomik nizam kitabında ayrıntılı olarak yer almakta olup bu kitaplar Hizb-ut Tahrir'in yayınlarındandır... Ancak kısaca söylemek gerekirse, esas olarak Beytu'l Mâl'in temel gelirleri zekat, harac ve fey’lerden oluşmaktadır...Ancak bu yeterli olmazsa İslam, “olağanüstü hal” durumunda, (Cihat ve bununla ilgili masraflar gibi Müslümanlar için farz olan ve ertelenmesi mümkün olmayan şeylere harcamak için Beyru'l Mâl'de yeterli para bulunmadığı takdirde açığı kapatmak) şartıyla geçici vergilerin konulmasını cevaz vermiştir; bu durumda vergiler, toplumun tüm kesimlerinden değil sadece zengin Müslümanlardan alınmalı, Beytu'l Mâl'deki açık ve ihtiyaç kadar olmalı ve bunu kesinlikle aşmamalıdır.

Ey Suriye halkı: Sizleri, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak, işleri ehline vermek ve hayatını Hilafeti kurmak için feda eden kaptanına dümeni teslim etmek için bizimle birlikte çalışmaya çağırıyoruz; zira sizin kurtuluşunuz, iyiliğiniz, mutluluğunuz ve üzerinizden zulmün kaldırılması Hilafet sistemindedir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Cabir Ebu Hatır

Devamını oku...

Amerika'nın Mücahitleri “Yabancı Savaşçılar” Olarak Sınıflandırma Hakkı Olmadığı Gibi Biz De Ona İtaat Etmek Zorunda Değiliz!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Amerika'nın Mücahitleri “Yabancı Savaşçılar” Olarak Sınıflandırma Hakkı Olmadığı Gibi Biz De Ona İtaat Etmek Zorunda Değiliz!

Haber:

ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılacağını duyurmasına beş şart veya talep eşlik etmiş, bu şartlar arasında “tüm yabancı savaşçıların Suriye topraklarından ayrılması” da yer almaktadır. Nitekim bu talep, Ahmed eş-Şara başkanlığındaki yeni Suriye yönetimi için büyük bir zorluk oluşturuyor; zira bu savaşçılar, Beşar Esad rejiminin düşüşüne kadar Heyet Tahrir el-Şam’ın döneminde kendilerine borçlu olunan kişilerdir. (Şarkul Avsat)

Yorum:

Dağıstan, Türkistan ve Kafkasya'dan Şam'daki kardeşlerini savunmak için gelen Müslüman mücahitlerin motivasyonu, Müslümanların namuslarını ve kanlarını savunmak için olup onların özel bir gündemleri olmadığı gibi yaptıkları şeylerden dolayı da hegemonya, kontrol ve hakimiyet gibi bir anlayışları da yoktu; dolayısıyla onlar bunu sadece Allah'ın rızasını kazanmak için yaptılar.

Kötülüklerin anası Amerika, Suriye'nin yeni hükümetine, onlardan kurtulması şartını koştu; bunun nedeni ise, bu kişilerin tehlikeli oldukları, Amerika'nın ve Yahudi varlığının çıkarlarına zarar verebilecek gündemleri olduğu ve yeni hükümetin istikrarsızlığına neden olabilecekleri iddiasıdır; bu nedenle onların, ya ülkelerine geri gönderilmeleri ya da gözaltına alınıp tutuklanmaları gerekmektedir.

Peki bu caiz midir? Bu talepleri dikkate almak gerekir mi? Bunlar gerçekten Şam halkı için bir tehlike oluşturuyorlar mı? Onlara karşı şerî vacip nedir? Bu konu hakkında binlerce soru vardır.

Müslümanların kanları birdir, ırzları birdir ve Müslümanların atlarının ayaklarının bastığı İslam toprakları, dili ve rengi ne olursa olsun tüm Müslümanların toprağıdır. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لَا فَضْلَ لِعَرَبِيّ عَلَى عَجَمِيّ وَلَا لِعَجَمِيّ عَلَى عَرَبِيّ، وَلَا لِأَبْيَضَ عَلَى أَسْوَدَ، وَلَا لِأَسْوَدَ عَلَى أَبْيَضَ إلّا بِالتّقْوَىArabın Aceme, Acemin de Araba, kırmızının siyaha, siyahın da kırmızıya takvadan başka bir üstünlüğü yoktur.” Ve Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: المُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِم: لا يَظلِمُه، وَلا يَحْقِرُهُ، وَلا يَخْذُلُهُ، التَّقْوَى هَا هُنا، ويُشِيرُ إِلَى صَدْرِهِ ثَلاثَ مرَّاتٍ، بِحسْبِ امرئٍ مِنَ الشَّرِّ أَنْ يَحْقِر أَخاهُ المُسْلِمَ، كُلّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حرامٌ: دمُهُ، ومالُهُ، وعِرْضُهُMüslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulüm ve haksızlık yapmaz, yardımı kesmez ve onu hakir görmez. –Peygamberimiz üç defa göğsüne işaret ederek buyurdular ki– takva buradadır. Bir Müslümanın kardeşini hor ve hakir görmesi, bir kimseye şer olarak yeter. Her Müslümanın kanı, malı ve ırzı, başka bir Müslümana haramdır.

Allah’ın rızasını kazanmak ve Allah’ın şu ebedi çağrısını gerçekleştirmek için bu ensarlar memleketlerini, evlerini ve ailelerini terk etmişlerdir: وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir." [Enfal 72] Dolayısıyla bunun şerî hükmü kesindir; peki bütün bu büyük fedakarlıkların ve Allah'ın, Şam kasabı tiranlarına karşı Şam halkına zafer bahşetmesinin ardından onlar, hapse atılıp, öldürülüp yerlerinden mi edilecekler ya da onlara işkence etsinler ve en ağır eziyetleri yapsınlar diye Amerika'nın emirleriyle Müslüman ülkelerin başındaki tiranlarına mı teslim edilecekler?! Eğer yeni Suriye rejimi bunu yaparsa, yaptığı şey yaptıklarından daha kötü olacaktır! Bir Müslüman, nasıl olur da kardeşine nankörlük etmeyi kabul edebilir veya iyiliğe nankörlükle karşılık verebilir?! Bu, Müslümanların ahlakı ve davranışından olmadığı gibi İslam'ın değerlerinden hiç değildir!

Amerika, Afganistan'da yaptığı gibi Suriye devrimini de kontrol altına almak istiyor; bunu ise iğrenç laik rejimi korumak için yapıyor. Peki Müslümanlar, bunlardan gafil bir şekilde daha ne zamana kadar Amerika'nın tuzağına, avına ve oyunlarına düşecekler?

Bu kişilere suçlamada bulunmak, kardeşliğin kalbine vurulmuş bir darbe olduğu gibi nusret ve cihad fikrine yönelik de bir darbedir. Şam halkı bunun içine düşmeyecektir. Şam’ın kutsallığı dolayısıyla da bunu yapmak caiz değildir. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لو أنَّ أَهلَ السَّماءِ وأَهلَ الأرضِ اشترَكوا في دمِ مؤمنٍ لأَكبَّهمُ اللهُ في النَّارِEğer gök ve yer sakinleri bir müminin kanının akıtılmasına (öldürülmesine) katılsalar, Allah mutlaka onları cehenneme yüzü üzere sürer.” Vacip olan bu insanları onurlandırmak, onları korumak ve savunmak, onlara eziyet edilmesini önlemek, onları Müslüman toplumla entegre etmek, eşsiz olanlarına eş bulmak, onlara barınacak bir ev vermek ve yaptıkları ve sundukları karşılığında onlara kucak açmaktadır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَالَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللهِ وَالَّذِينَ آوَوا وَّنَصَرُوا أُولَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقّاً لَّهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌİman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.” [Enfal 74]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Salim Ebu Sebeytan

Devamını oku...

Pakistan'dan Şam'a... Beşar'a Karşı Zafer Mi Kazandık Yoksa Onun Yerine Bir Kopyasını Mı Getirdik?!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Pakistan'dan Şam'a... Beşar'a Karşı Zafer Mi Kazandık Yoksa Onun Yerine Bir Kopyasını Mı Getirdik?!

Pakistan'da bizler, on üç yıldan fazla bir süredir Şam'da patlak veren mübarek devrimin haberlerini takip ettik, bu devrimden dolayı bir hayır gelecek ve Hilafetin şafağı doğacak diye sevinmiş ve özellikle de Şam'daki ümmet ayağa kalkıp şu sloganları atınca devrimin tüm hayırları taşıdığını ummuştuk: “Bizim Allah’tan Başka Kimsemiz Yok”, “O Allah İçindir… O Allah İçindir” ve “Ümmet İslami Hilafet İstiyor.” Bu da Şam'ın kalbimizde yerinin çok büyük olmasından dolayıdır; zira Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem birçok hadisinde onu övmüştür ki bunlardan biri de Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu kavlidir: عَلَيْكُمْ بِالشَّامِ، فَإِنَّهَا صَفْوَةُ بِلَادِ اللهِ يَسْكُنُهَا خِيرَتُهُ مِنْ خَلْقِهِSize Şam’ı tavsiye ederim! Çünkü orası, Allah’ın, arzında mümtaz kıldığı yerdir. Allah kulları arasında seçkin olanları oraya tahsis eder.” [Taberani rivayet etti] Şam'ın tüm şehirleri Şam tiranı Beşar'ın pençesinden kurtulunca zaferin ve Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdelediği Nübüvvet Minhacı üzere Hilafetin kurulmasının saatinin geldiğini ve Kuran ve Sünnetle yönetilecek devletin kapımıza dayandığını zannettik ama hayal kırıklığı, fedakarlıkların büyüklüğü kadar büyüktü ve hayal kırıklığı, devrimcilerin Şam'a tehliller ve tekbirlerle girmesinden yaklaşık altı ay sonra geldiği gibi hayal kırıklığı, onun enkazı üzerinde Hilafeti inşa etmeleri ve teslim olmamaları umulanlardan geldi!

Bizler, suçlu Baas rejiminin devrilmesinin ardından devrimcilerin, Allah'ın razı olacağı, Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sancağını dalgalandıracak, Kuran ve Sünneti anayasa ve metot olarak benimseyecek bir devlet, yani -sadece on üç yıl boyunca demiyoruz, aksine Baas rejiminin elli yılı aşkın bir süredir insanların bağrına çöreklenmesinden itibaren- tüm insanların fedakarlık yaptığı bir devlet kurmasını arzuluyorduk; zira Suriye'nin içinden ve dünyanın dört bir yanından kardeşlerine yardım etmek için gelen mücahitlerin gösterdiği fedakarlıklar, insanların kendisine karşı ayaklandığı aynı laik sistemin -ama bu kez yeni bir kılıf ve aldatıcı bir dille- tekrar getirilmesi için olmamıştır!

Nitekim onlar, cihad ve savaş yıllarında tanıdığımız ve kendilerinin de açıkladıkları gibi Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan İslami yönetimi kurmak için çalıştıklarını açıkça ilan etmek yerine, kurtarılmış bölgelerdeki siyasi grupların ve varlıkların liderlerinin, Beşar rejiminden daha az kötü olmayan suçlu rejimlerle köprüler kurmak için acele ettiklerini gördük; zira onlar, Halep'i satmaktan hiç çekinmeyen, ardından İdlib'e defalarca ihanet eden ve Astana ve Soçi şemsiyesi altında Rusya ve İran ile işbirliği yapan hain Türk rejimiyle temasa geçtiler!

Sonra resmi ziyaretler ve siyasi koordinasyon yoluyla ABD'ye uzanan eller gördük, hatta onların temsilcilerinin uluslararası konferanslara katıldığını ve uluslararası meşruiyeti ve kurumlarını öven açıklamalar yaptığını gördük! Yeryüzünde ziyaret edilip tam bir bağlılık göstermeyen tek bir suçlu ve tek bir zalim kalmadı; Şam halkını zulümleri, komploları ve kirli paralarıyla yakıp kavuran Arap yöneticilerinden tek bir tiran kalmadı ki ziyaret edilip mübarek Şam topraklarını kirletmesi için davet edilmemiş olsun; işte onların sonuncusu Trump'a, küçülerek elleriyle binlerce milyar Dolarlık haraç ödediler ve Şam halkına ise yedi milyar Dolarlık yardımda bulundular!

Rejimin ve onun çevresinde dönenlerin ihaneti, Şam sınırlarında durmadı, bilakis Gazze ve Batı Şeria'da Yahudi varlığının işlediği suçlara sessiz kalacak kadar alçalma durumuna ulaştı, dahası bizzat Suriye topraklarına yönelik tekrarlanan saldırıları bile görmezden geldiler; sanki mücahidin haysiyeti, onun için hiç önemli olmamış gibi!

Bundan daha da kötüsü, rejim ve kurumlarının içinden Yahudi varlığıyla normalleşme çağrısı yapan sesler yükselmeye başladı; bu sesler bazen “siyasi gerçeklik” adına, bazen de "Golan'ı müzakerelerle geri almak” bahanesiyle olmuştur; dahası Amerika'nın bölgeye dayatmaya çalıştığı “İbrahim Anlaşması" gibi ihanet projelerine dahil olarak Yahudi varlığı, yeni Ortadoğu'nun dokusunun bir parçası haline getirildi!

Bu nasıl bir rejimdir ki Müslümanların namuslarına, kanlarına ve topraklarına karşı bir kıskançlık duymuyor?! Bu nasıl bir meşruiyet ki dinini ve davasını sattıktan ve her zaman muhlisleri cezbeden ve onların gerçekleşmesi uğruna canlarını feda ettiği şerî sabiteleri terk ettikten sonra kalmaya devam edebiliyor?! Ciğerparelerini kaybetmenin ateşiyle yanıp tutuşan Şam'daki bacılarımızdan dul ve özgür kadınların, dul kalan kadınların, yetim kalan çocukların namusları kirletilenlerin intikamını hani nerede?! Onların haklarını çiğneyenlerden intikam almak hani nerede?! Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَن قُتِلَ مَظْلُوماً فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّهِ سُلْطَاناً فَلَا يُسْرِفْ فِي الْقَتْلِ إِنَّهُ كَانَ مَنصُوراًBir kimse zulmen öldürülürse, onun velîsine (hakkını alması için) yetki verdik. Ancak bu velî de kısasta ileri gitmesin. Zaten (kendisine bu yetki verilmekle) o, alacağını almıştır.” [İsra 33] Ve Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَلَكُمْ فِى ٱلْقِصَاصِ حَيَوٰةٌ يَٰٓأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki ittika edersiniz (suç işlemekten sakınırsınız).” [Bakara 179]

Anayasaya gelince; Allah'ın Kitabı ve Resulü'nün sünneti olması yerine Batı'nın laik anayasalarına benzeyen taslaklar sunmak için yarışmaya başladılar, dahası Birleşmiş Milletler'in vesayeti altında yeni bir anayasa yazma tiyatrolarına katıldılar; sanki devrim tiran rejimi devirmek için değil de onu yeni yüzlerle başka bir tiran rejimle değiştirmek için yapılmış gibi! Bu nasıl bir zaferdir ki şehitlerin kanını bir müzakere kağıdı haline getirmiştir?! Bu nasıl bir aklı başında bir yönetim ki Türkiye ve Amerika gibi büyük devletlerin istihbarat odaları tarafından yönetiliyor? أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah’tan daha güzel olan kimdir?” [Maide 50]

Ümmet, en değerli şeylerini sakallı ya da sakalsız Beşar rejimini renkli bir şekilde yeniden türetmek için feda etmemiştir!Guta'daki çocukların, Dera’dan sürgün edilenlerin ve İdlib'deki mücahitlerin kanı hâlâ şöyle haykırıyor: Bize vaat ettiğiniz devlet hani nerede?!Ümmet hâlâ dinlerini ve ümmetlerinin kanını satmayan, fasit uluslararası gerçekliğe teslim olmayı reddeden ve gerçek kurtuluşun ancak Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafetin olduğu İslam Devleti'nin kurulmasıyla mümkün olacağına inanan ideoloji üzerinde sebat eden muhlisleri arzulamaktadır.

Ey Şam’daki muhlisler: Devrimin gidişatı derin bir çukura sapmış olup geç olmadan ve pişmanlık duymadan düzeltilmesi gerekmektedir. Bu yüzden Allah'tan başkasına boyun eğmeyen, emirlerini sadece O'nun şeriatından alan, dini konusunda aşağılanmaya razı olmayan, İslami yönetimi ikame etme ve tüm küfür rejimleri yıkma konusundaki hedefinden taviz vermeyen ve küfür rejimleriyle müzakere etmeyen ve onlara sığınmayan bilinçli ve muhlis bir liderlik gerekmektedir.İşte sizin için halkına asla yalan söylemeyen bir lider olan Hizb-ut Tahrir vardır; o halde onunla birlikte çalışın, desteğinizi ona verin ve Allah'ın, Rasulü'nün ve müminlerin rızasını kazanma konusunda başarısız olan ve sizin yapmış olduğunuz fedakarlıklarınızın karşılığını vermeyen mevcut liderliği onunla değiştirin.Devrimin Amerika ve onun ajanlarının eşiklerinde durmaması gerekir; çünkü devrim henüz sona ermemiş olup savaşçılar için dinlenme süresi uzamış ve devrimi yeniden rayına oturtmanın zamanı gelmiştir... Ey muhlisler haydi sefere çıkın ve şunu çok iyi bilin ki Allah, kendisine yardım edene mutlaka yardım eder ve güzel akıbet ise takva sahiplerinindir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

“Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Bilal Muhacir – Pakistan

Devamını oku...

Amerika: Hicri 1446 yılı Mübarek Kurban Bayramı Tebriği

  • Kategori Amerika
  •   |  
Hizb-ut Tahrir/ Amerika:

Hicri 1446 yılı Mübarek Kurban Bayramı Tebriği

Hizb-ut Tahrir / Amerika'dan H. 1446 Kurban Bayramı münasebetiyle tebrik mesajı

Heysem İbni Sabit

Cuma, 10 Zilhicce 1446 H. 6 Haziran 2025 M.


amerika

İlgili Bağlantılar:

Hizb-ut Tahrir Amerika Resmi Web Sayfası
Hizb-ut Tahrir Amerika Facebok Sayfası
Hizb-ut Tahrir Amerika Twitter Sayfası
Hizb-ut Tahrir Amerika Instagram Sayfası
Hizb-ut Tahrir Amerika YouTube Kanalı

 

 
Devamını oku...

El Vakiye TV: Hizb-ut Tahrir Bildirisi; Nihayet Tâğût Trump’ın Bölge Ziyareti Sona Erdi

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  

El-Vakiye TV
Hizb-ut Tahrir Bildirisi:
Nihayet Tâğût Trump’ın Bölge Ziyareti Sona Erdi


Sunan: Müh. Selahaddin Adada
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Müdürü

Bildiriyi Okumak İçin Tıklayınız

Pazar, 20 Zilkâde 1446 Hicri - 18 Mayıs 2025 Miladi

Daha fazlası için TIKLAYINIZ

el vakiye tv

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش
#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

el vakiye tv

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER