Cumartesi, 21 Muharrem 1446 | 2024/07/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Pakistan Vilayeti: Halkın, Devletin ve Güvenliğin Çıkarları Tehlikeye Atılıyor!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Halkın, Devletin ve Güvenliğin Çıkarları Tehlikeye Atılıyor!

Toplam bütçenin yüzde 52'sinin sadece faiz ödemelerine ayrılmasıyla halkın, devletin ve güvenliğin çıkarları tehlikeye atılmaktadır.

#خلافت_نیا_عالمی_آرڈر

#Khilafah_New_World_Order

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

26 Zilhicce 1445 Hicri 4 Temmuz 2024 Miladi

Basın açıklamasını okumak için Tıklayınız

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Sessizliğimiz, İktidardaki Rejimin Sadece Zulmünü ve Despotluğunu Artırıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Sessizliğimiz, İktidardaki Rejimin Sadece Zulmünü ve Despotluğunu Artırıyor!

Haber:

9 Mayıs 2024’te Özbekistan Taşkent’teki Şeyhuntahor bölgesinde 23 Hizb ut-Tahrir üyesinin yargılanmasına başlandı.

Yorum:

Geçtiğimiz birkaç yıl boyunca Özbekistan yetkilileri, İslam’a ve Müslümanlara karşı savaşlarını, özellikle de siyasi bir parti olan Hizb-ut Tahrir üyeleri gibi İslam davetini taşıyanlara yönelik açık ve vahşi zulmünü yoğunlaştırdılar. Zira şu anda 23 Hizb-ut Tahrir’li genç Taşkent’te yargılanmakta olup diğer 16 kardeşimiz de soruşturma altındadır. Peki onlar kim? Özbekistan yetkilileri neden Hizb-ut Tahrir gençlerine zulmediyor?

1990’ların sonunda Özbekistan’daki tiran Kerimov rejiminin, Nübüvvet Minhacı üzere İslami hayatın yeniden başlamasına davet eden İslam ümmetinin muhlis evlatlarına karşı şiddetli bir mücadele başlattığını herkes biliyor. Sonra bu kardeşler, Kerimov’un zulmünün değirmen taşları altında kaldılar, 20 yıl boyunca hapse mahkûm edildiler ve insanlık dışı işkence ve tacize maruz kaldılar. Ancak Allahu Teala’nın iradesiyle bu kardeşler sıkıntıdan onurlu bir şekilde geçtiler, tiran Kerimov tarihe karıştı ve insanların hafızasında cahil bir tiran olarak kaldı.

Serbest bırakılan gençler, kendilerini yine aynı zindanda buldular.Görünen o ki yeni yetkililer, önceki tiran Kerimov rejiminin hatalarını dikkate almamaktalar, aksine hocalarının izinden gitmektedirler. Geçmişte de olduğu gibi gençler, uydurma suçlamalarla tutuklanmış, ek sorgulamalar sırasında işkence görmüş ve korkutulmuş, akrabaları ve arkadaşları tehdit edilmiştir.

Yetkililer, Özbekistan Cumhuriyeti Ceza Kanunu’nun 244. Maddesi uyarınca gençleri, yasaklı aşırıcı bir dinci örgüte mensup olmak ve bu örgütün faaliyetlerine katılmakla suçluyor.Ayrıca 159. Madde uyarınca, Özbekistan Cumhuriyeti'nin mevcut devlet sisteminde yasadışı bir değişiklik yapılmasına, iktidarın ele geçirilmesine veya örgütlü bir grubun parçası olarak toprak bütünlüğünün ihlal edilmesine alenen davet etmekte suçlandılar. Nitekim Özbekistan Yüksek Mahkemesi 2016 yılında Hizb-ut Tahrir’i bir terör örgütü olarak tanımlamış ve onu ülkede yasaklamıştı.

Peki bu suçlamalar neye dayanıyor? Bu suçlamalar tamamen yetkililerin kaprislerine ve onların çeşitli devlet kurumlarındaki yardımcılarının söyledikleri yalan sözlere dayanmaktadır. Zira İslam davetini taşıyan Hizb-ut Tahrir’e yöneltilen terör ve şiddet suçlamaları, apaçık bir iftira ve yalandır. Özbekistan’daki hem eski hem de yeni suçlu rejimin varlığı sırasında yetkililer, suçlamalarında Hizb-ut Tahrir üyelerinin yetkililere karşı gerçekleştirdiği maddi eylemlere ilişkin herhangi bir somut kanıt sunmadılar.Yani dava dosyalarında veya belgelerde, bir şehirde, bir köyde veya bir bütün olarak Cumhuriyet’te iktidarı ele geçirme planı, rehin alma, bombalama ve cinayet suçlamaları ve benzerleri gibi bir suç işlendiğine dair herhangi bir kanıt yoktur. Dolayısıyla tüm vakalarda sadece gençlerin evlerinde partinin kitaplarının bulunduğu, onların İslam’ı öğrettikleri, Hilafete ve benzerlerine davet ettikleri söylenmektedir; yani tüm dava maddeleri, insanlarla birlikte fikri ve siyasi çalışmaktan bahsetmektedir.

Hizb-ut Tahrir, Nübüvvet Minhacı üzere İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışmaktadır, yani fikri ve siyasi çalışma yapmaktadır.Hizb-ut Tahrir’in İslami bir siyasi parti olduğu tüm dünyada bilinmektedir. Nitekim İnsan Hakları İzleme Örgütü, Memorial ve diğerleri gibi insan hakları örgütleri, Hizb-ut Tahrir'in şiddet içermeyen bir şekilde faaliyet gösterdiğini söylüyor ve gözaltına alınan parti üyelerinin düşünce mahkûmu olduğunu kabul ediyorlar.

Hizb-ut Tahrir insanlara gerçekleri ulaştırır ve tiranların tüm suçlarını ifşa eder. Parti üyeleri çalışmalarını sadece fikri çatışma ve siyasi mücadele çerçevesinde yürütürler; çünkü onlar sevgili Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in metodunu takip ediyorlar ve yaratıcıları alemlerin Rabbi olan Allah Subhanehu ve Teala’nın hükümlerine göre yaşamak istiyorlar!

Sevgili Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَراً فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ، وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ Sizden kim bir münker görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle (ona karşı) buğz beslesin. Bu da imanın en zayıf noktasıdır.” Ve Habibimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:أَفْضَلُ الْجِهَادِ كَلِمَةُ حَقٍّ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍCihadın en faziletlisi, zalim sultan karşısında hakkı ve adaleti söylemektir.

Yetkililer münkeratları işlediği, Müslümanlara tutuklama, işkence ve hapis yoluyla zulmettiği bir zamanda bizim sessiz kalmamız, iktidardaki rejimin sadece zulmünü ve despotluğunu artırmaktadır. Bu nedenle Özbekistan’daki düşünce mahkûmu olan kardeşlerimize destek olmak için Hizb-ut Tahrir tarafından ilan edilen kampanyaya katılın ve zalim yönetici karşısında yüksek bir sesle hak sözü haykırın! Allah bizim yardımcımızdır.

#ÖzbekistandanÇağrı

#PleaFromUzbekistan

#ЎЗБЕКИСТОНДАН_ФАРЁД

#صرخة_من_أوزبيكستان

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Eldar Hamzin

Devamını oku...

Utanç, Aşağılanma ve Kurşunlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Utanç, Aşağılanma ve Kurşunlar!

Haber:

Biden'ın akıl sağlığına ilişkin şüphelerin ortasında Trump başkanlık yarışında önde gidiyor; her 10 seçmenden yaklaşık 6’sı Biden ve Trump’ı “utanç verici” olarak nitelendiriyor. (pewresearch.org, 11/07/2024)

Yorum:

Aslında Amerikan demokrasisinin siyasi sahnesi, derin bir kaosu vurgulayan son olaylarla birlikte giderek daha çalkantılı bir hale gelmiştir. Zira Pew Araştırma Merkezi tarafından yürütülen yeni bir anket, hem Başkan Joe Biden’ın hem de eski Başkan Donald Trump’ın Amerikan kamuoyu için eşit derecede utanç verici görüldüğünü ortaya çıkaran yaygın bir hissiyatı ortaya koyuyor. Nitekim ankete göre, katılımcıların %63’ü her iki adayı da utanç verici bulurken, her iki tarafın da çok sayıda destekçisi kendi adayları hakkında aynı duyguları paylaşıyor. Zira Biden destekçilerinin %37’si ve Trump destekçilerinin %33’ü, özellikle Demokrat Parti içinde, Biden’ın zihinsel sağlığına ilişkin endişelere yol açan feci bir tartışma performansının ardından destekledikleri adaydan utanç hissettiklerini itiraf ettiler. Çok sayıda Kongre üyesi, parti içinde artan umutsuzluğun bir yansıması olarak Biden’a istifa çağrısında bulundular. Zira Biden’ın son zamanlarda aleni olarak ortaya çıkmasının özellikle yıkıcı sonuçları olmuştur. Yine NATO basın toplantısında, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’den “Başkan Putin” diye bahsetmesi de büyük bir hataydı. Bu tür hatalar, özellikle de sık sık meydana geldiğinde, kişinin bilişsel yeteneklerine ilişkin şüpheler uyandırıyor; nitekim anketler Biden’ın Trump’ın gerisinde kaldığını gösteriyor; zira katılımcıların %50’si Trump’ı desteklerken %47’si Biden’ı destekliyor.

Aynı zamanda Trump’ın bilişsel yetkinlik için bir model olarak kabul edilmesi fikri, başlı başına Amerikan siyasetinin içinde bulunduğu durumun kötü bir yansımasıdır.Trump’ın anketlerdeki yükselişi, onun yeteneklerinin bir kanıtı değil, aksine Biden’ın tasavvur edilen yetersizliğine yönelik bir eleştiridir. Dolayısıyla bu durum başkanlık yarışını bir komediye dönüştürmüştür.

Kaosa ek olarak eski Başkan Trump, Pensilvanya eyaletindeki Butler kentinde düzenlenen bir miting sırasında sıkılan silah sesleri sonrasında gizli servis ajanları tarafından sahneden indirildi. Nitekim FBI, saldırıyı “suikast girişimi” olarak değerlendirdi. Trump, sağ kulağının üst kısmına değen “bir kurşunun isabet ettiğini” teyit etti.

Bu olaylar, önde gelen siyasi figürlere karşı hissedilen derin bir utancı ve mevcut siyasi iklimin şiddet içeren aşırıcılığını yansıtmaktadır. Kusurlu bir sistemden ve yetkinliğe sahip olmayan bir liderlikten kaynaklanan birikmiş bir utanç, bugün Amerika’da açık bir şekilde görülmekte olup insanları sürekli siyasi bir kaos halinde bırakmaktadır. Amerika’yı açıkta bırakan işte bu ortamdır. Dünya, dünyanın hak ettiği saygınlığı, şefkati, adaleti ve yeterliliği yansıtan yeni liderliğin ortaya çıkacağı bir gelecek umuduyla bu filtrelenmemiş gerçeği izliyor. Bu nedenle Müslümanlar, dünyayı etkileyen demokratik yozlaşmadan kendilerini uzak tutmalı ve kendilerini, şiddetle ihtiyaç duyduğumuz ve İslam’da var olan alternatifi somutlaştırmaya ve güçlendirmeye adamalıdırlar.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَقُلْ جَاء الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاًYine de ki: Hak geldi; batıl yıkılıp gitti. Zaten batıl yıkılmaya mahkumdur.” [İsra 81]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Heysem İbn Sabit - Amerika

Devamını oku...

Bin Ali Dönemindeki Hapishanenin Karanlıklarını Bilenlerden Mirziyoyev Rejiminin Hapishanelerindeki Kahraman Tutuklulara Bir Mesaj

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Bin Ali Dönemindeki Hapishanenin Karanlıklarını Bilenlerden Mirziyoyev Rejiminin Hapishanelerindeki Kahraman Tutuklulara Bir Mesaj

İslam'a karşı yürütülen savaş, farklı şekiller alsa da ancak düşmanı her yerde aynıdır; nitekim artık düşman, açıkça görünür hale gelen, kin ve öfkesini gizlemeyen, İslam’a ve Müslümanlara yönelik çifte standartlı yalan söyleyen ve iftira atan bir düşmandır.

Gazze'deki kardeşlerimizin başına gelenlerden ve kötülükleri her şeyi etkileyen Yahudilerin arbedesinden dolayı yaşadığımız acılara rağmen Özbekistan tiranı karşımıza çıkmış Hizb-ut Tahrir’li gençleri tutukluyor, onları en iğrenç baskı uygulamalarıyla tehdit ediyor ve onları, ölmüş Kerimov döneminde yaklaşık yirmi yıl hapis cezasına çarptırıldıkları uydurma ve asılsız suçlamaların aynısıyla suçluyor.

Özellikle Özbekistan’da bulunan Fergane Vadisi, Kazakistan ve Tacikistan olmak üzere Orta Asya’da Hizb-ut Tahrir, Müslümanların Sovyet döneminde yaşadıkları yabancılaşmanın ardından dinlerine dönmelerinde büyük bir etkisi olmuştur. Ayrıca partinin, İslami partiler arasında güçlü bir rakibi yoktur; nitekim tabiilerinin çoğu da özellikle gençlerden oluşmaktadır. Bu da içerideki ve dışarıdaki tiranların korkmalarına neden olmuştur; bu yüzden onlar da hizmetkârları Mirziyoyev’e Hizb-ut Tahrir’li gençleri tutuklayıp zindanlara atma görevini vermişlerdir ki böylece İslam’ın ve Müslümanların düşmanları olan Rus ve Amerikalı efendilerini razı etmiş olsun.

Bizler de Zeytuna Tunus topraklarından, alimler diyarı Özbekistan’daki kardeşlerimize, onları desteklediğimize ve onlar için Allah’tan, sebat, zafer ve esaretten kurtuluş niyaz ettiğimize dair bir mesaj gönderiyor ve onlara diyoruz ki; bizler de 1990’lı yıllarda ölmüş Bin Ali tarafından aynı zulüm ve baskıyla karşı karşıya kaldık. Bin Ali gitti ama Hizb-ut Tahrir kaldı; tıpkı tiran Kerimov’un gidip Hizb-ut Tahrir ‘in kaldığı gibi. O halde dünyadaki tüm titanlar gidip geriye İslam ve Müslümanlar kalıncaya kadar sabredin.

#ÖzbekistandanÇağrı

#PleaFromUzbekistan

#ЎЗБЕКИСТОНДАН_ФАРЁД

#صرخة_من_أوزبيكستان

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Suad Haşram

Devamını oku...

Özbekistan’daki Rejim Hâlâ İslam’dan ve Onun Davetini Taşıyanlardan Nefret Ediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Özbekistan’daki Rejim Hâlâ İslam’dan ve Onun Davetini Taşıyanlardan Nefret Ediyor!

Haber:

Özbekistan'daki güvenlik güçleri 23 Hizb-ut Tahrir üyesini yeniden tutukladı ve bu yıl 9 Mayıs’ta, ölen tiran Kerimov döneminde yargılandıkları ve 1999-2000 yıllarından bu yana yaklaşık 20 yıl hapis yattıkları ve işkence gördükleri aynı uydurma suçlamalarla yargılanma süreçlerine devam edildi.

Yorum:

1990’larda Sovyetler Birliği’nin çöküşünden ve yönetimin ayrılmasından bu yana Özbekistan'daki rejim, İslam’a ve nüfusun yaklaşık yüzde 90'ını oluşturan Müslümanlara yönelik bir düşmanlık ideolojisine dayandığını kanıtlamıştır. Şöyle ki, rejimin kararlılığı ve istikrarı şu iki şeye bağlıdır: bir yandan Rusya’nın arka bahçesi olan Orta Asya bölgesinde İslam’ı ve onun hadaratını simgeleyen her şeyin önlenmesini ve bastırılmasını sağlayarak kindar Rusya’nın çıkarlarını güvence altına almak, diğer yandan da Kerimov rejiminin, komünizm ideolojisinin taşıyıcısı olduktan sonra ABD ile güçlü ilişkiler kurarak ona yatırım yapmanın ve kapitalist bir ekonomi politikası inşa etmenin kapısını açması!! İslam temelinde daveti taşımanın tüm şekilleriyle savaşarak sadece felaketler ve adaletsizlikler getiren küfrün başı Amerika’ya ajanlık hizmeti vermenin ne anlama geldiği kimse için bir sır değildir; peki ya yenilgiye uğramış komünist ideolojisinin taşıyıcısı ve -inşallah- yenilgiye ve çöküşe doğru giden kapitalist ideolojinin taşıyıcısı için bir korkuyu temsil eder hale gelen İslami hayatın yeniden başlatılması ve Hilafetin kurulması meselesi ortaya konulsa nasıl olurdu acaba?!

Özbekistan ve onun saf Müslüman halkı ile muttaki davet taşıyıcılarının üzerinden yaklaşık otuz yıl geçti ve hiçbir şey değişmedi; zira 2016 yılında Yahudi oğlu Kerimov’un ölmesinin ardından Kerimov’un Başbakanı olan Şevket Mirziyoyev’in iktidara gelmesinden bu yana ülke halkının akidesine yönelik kindar baskıcı politika aynı kalmaya devam etmiştir. Hem de Mirziyoyev’in, baskı, hapis ve işkence politikalarına karşı olduğu yönündeki sahte iddialarına ve özgürlükler kültürü tesis etmeye yönelik boş vaatlerine rağmen.

Üzerinde durmamız gereken şey, genel olarak sadık seslere ve özel olarak da yeni tutuklamalar ışığında Hizb-ut Tahrir gençlerine karşı gerçekleşen ve gerçekleşmeye devam eden uygulamaların vahşetinin devam etmesi, en büyük ve en güçlü iki ülkenin liderlik ettiği iki fikri cephaneliğin başarısızlığının en büyük kanıtıdır. Çünkü onlar, fikre fikirle karşılık verme konusunda başarısız olmuşlar ve onların elinde baskı ve işkence silahı dışında hiçbir şey kalmamıştır ve bu da Allah’ın izniyle onların yok oluşunun habercidir.

Özbekistan hicri birinci yüzyılın ortalarında fethedilmiş olup o, büyük bir İslam tarihine sahiptir; zira o, ümmetimiz için, Tirmizi, Nesai, Harizmi, Buhari, Zemahşeri ve Farabi gibi ezici bir salih alimler seli doğurmuştur ki liste uzayıp gitmektedir. Ancak Osmanlı Hilafetinin devrilmesinden ve ümmetin kafirler tarafından çizilen milliyetlere, sınırlara ve vatanlara bölünmesinden sonra Özbekistan, 70 yıl boyunca komünizmle sınanmış ancak yenilgiyle ayrılmıştır; sonra Amerika, onun kokuşmuş kapitalizmi ve ajan yöneticileriyle sınanmıştır; ama daha öncekiler gibi o da çekip gidecek ve İslam, daveti taşıyıcısı aslanları ve ülkenin güzel halkı sayesinde dimdik ayakta kalmaya devam edecektir. Allah’tan, onların selametini ve kurtuluşunu ve merhametlerini en merhametlisi kudretiyle sıkıntılarını gidermesini niyaz ediyoruz.

#ÖzbekistandanÇağrı
#PleaFromUzbekistan
#ЎЗБЕКИСТОНДАН_ФАРЁД
#صرخة_من_أوزبيكستان

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hacer Belhac Hasan

Devamını oku...

Amerika BAE'den Gelen Silahları Yasaklıyor Ama Gazze ve Sudan'da Bizi Onlarla Öldürüyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Amerika BAE'den Gelen Silahları Yasaklıyor Ama Gazze ve Sudan'da Bizi Onlarla Öldürüyor!

Haber:

ABD Kongre Üyesi Sarah Jacobs, BBC’ye verdiği röportajda, BAE'den Çad'ın doğusuna gelen ve Hızlı Destek Kuvvetleri için silah ve tıbbi ekipman taşıyan kargo uçaklarının yoğun rotasyonu konusunda Birleşmiş Milletler Uzmanlar Komitesi tarafından doğrulanan güvenilir raporların bulunduğunu açıkladı ve şöyle ekledi:Bu nedenle Birleşik Arap Emirlikleri'nin Hızlı Destek Kuvvetleri’ni desteklemeye yönelik bazı Amerikan silahlarını almasını yasaklayan bir yasa tasarısı sundum…

Yorum:

Darfur’daki kabile lideri ve Hemetti’nin amcasının oğlu olan Musa Hilal, Cebel Amir’i ele geçirdi ve Sudan hükümeti, Cebel Amir’i ondan alarak geleneksel rakibi ve amcasının oğlu olan, hatta kendisini yıllarca hapsedip aşağılayan Hemetti’ye teslim etti. Nitekim Musa Hilal kendisiyle yapılan bir röportajda, CIA bana 16 milyon Dolar karşılığında Amerika ile çalışmamı teklif etti ama ben reddettim, aynı şeyi Hemetti’ye de teklif ettiler, o da kabul etti!

Amerika yıllardır Sudan’ı yok etmeye, halkına diz çöktürmeye ve kirli planlarını gerçekleştirmek için onu aşağılamaya yönelik bu habis rol için Muhammed Hamdan Dagalo’yu hazırlıyor; nitekim Darfur halkının öldürülmesi ve yerinden edilmesi, insanların ve kabilelerin zorla silahsızlandırılması, Hızlı Destek Kuvvetleri için bütün bir ülkenin gücüne eşdeğer finansal imparatorluğun ve silahlanmanın oluşturulması, Yemen savaşına katılması, onun halkını aşağılaması, insanları öldürmek ve korkutmak için eğitilmesiyle başlamış ve bir yılı üç ay aşan ve hâlâ Sudan’ı ve halkını öğüten bu savaşla son bulmuştur.

Planların ise bölmek ve servetleri yağmalamak için olduğu apaçık ortadadır.

Silahlanma Amerika tarafından vekaleten yapılmaktadır; zira Amerika, hareketlere doğrudan değil, bölgedeki ajanları aracılığıyla satış yapıyor; dahası Amerika silah dağıtım haritasını biliyor; bu yüzden silahlarını istediği kimseye veriyor ve güçlenmesini istemediği kimseden de yasaklıyor; bunu da İslam coğrafyasında ve bir bütün olarak dünyadaki sömürgeci suçlarını işlemek için yapıyor.

Oysa silahlar, Amerika’nın emri olmadan sahip olmalaları imkansız olan Hızlı Destek Kuvvetleri’ne de verilen nitelikli silahlar da dahil olma üzere savaşı kazanma ve onu karara bağlamada tehlikelidir. Allah yakın zamanda onları kahretsin ve medeniyetlerini başlarına yıksın.

Mücahitlerin ve Afganların Ruslara karşı savaşı sırasında, mücahitlerin küçük nitelikli bir silaha, yani muayyen bir tüfeğe ihtiyacı vardı; nitekim Amerika bu tüfekleri Suudi Arabistan'a verdi, o da rolü gereği Sovyetler Birliği’ni yenmesi için bu tüfekleri bu mücahitlere teslim etti ve öyle de oldu.

Şu anda Sudan’ın altını üstüne getiren bizzat Amerika’dır; zira Hızlı Destek Kuvvetleri’ni perde arkasından destekleyen, onlar için dünyalık az bir paha karşılığında dinlerini satan daha önceki rejim hakkında istihbarat ve güvenlik hizmetleri sağlayan, yine onlar için uydular ve realite çalışması gibi tüm modern teknolojileri, ajanları, paralı askerleri ve diğerlerini sağlayan da Amerika’dır ki böylece Sudan, ölümden, sistematik tecavüzden ve organize yıkımdan sonra açıklık sınırına kadar ulaşsın. Burhan’ı feshetmesine, komutanını görevden almasına ve yürekleri burkan suçlar işlemesine rağmen Amerika’nın hâlâ Hızlı Destek Kuvvetleri’ni tanıması hayret vericidir. Evet, Amerika ilk günden itibaren bu savaşın ancak müzakere yoluyla durdurulabileceğine karar vermişti; bu yüzden planı buydu. Nitekim Sudan savaşının başında, Kongre’ye hitap eden ABD Ulusal İstihbarat Direktörü, bu savaşın uzun süreceğini söylemişti.

Suçlu ve zalim Amerika işte budur; zira o, şayet kalmışsa insanların akıl sağlıklarını yitirmeleri, sabır ve soğukkanlılıklarını kaybetmeleri için savaşı uzatmaktadır.

Silah, insanın kendisini savunması için önemlidir; dolayısıyla İslam’ın kendisine Allah yolunda cihat etmeyi farz kıldığı bir mümin için nasıl önemli olmasın?

Amerika bizim nükleer silahlara sahip olmamızı yasaklıyor ama onlara ve Yahudilere serbest! Kendimizi savunmak için bizim silah sahibi olmamızı yasaklıyorlar ama kendi çocukları için bile buna izin veriyorlar ve onların silahları, Gazze’deki yaşlıları, kadınları ve çocukları öldürüyor. Allah onları kahretsin, nasıl da döndürülüyorlar!

İster içeride olsun, isterse BAE ve diğerleri gibi varlıklar, partiler veya devletçikler olsunlar hainler, Allahu Teala’nın şiddetli azabına maruz kalacaklarıdır... Sömürgecilere gelince; Allah’ın izniyle yakında Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin olduğu devletimizi kurduğumuzda sömürgeciler, şeytanın vesveselerini bile unutacakları, tahtlarının sallanıp saltanatlarının yok olacağı günler yaşayacaklardır.

Ümmetin silahlanması gerektiği gibi hak sancağını yükseltmek için ordunun da silahlanması gerekir; ancak Burhan’ın talep ettiği gibi insanlar evlerinden çıksalar dahi suçlu destekle müzakere etmek caiz değildir. Zira bu, Allah'a, Rasulü’ne, müminlere ve mazlumlara bir ihanettir. Bu ihanetten biri de Cidde veya başka bir yerde Amerika’nın desteğiyle bir kürsüde oturmaktır. Dolayısıyla savaşı körükleyen, destekleyen, savaşın ateşinin alevini harlayan Amerika olduğu gibi bizim için bir diken, dökülen kan, çiğnenen namus, malların yağmalanması ve insanların yerinden edilmesi olan savaşın meyvesini toplamak isteyen de Amerika’dır. Allah zalimleri katletsin.

Allah’ım, ümmetimizi, tek bir kelime ve Senin Kitabının ve Rasulün Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetinin hidayetiyle bize liderlik edecek bir Halife üzerinde birleştir

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Ebu El-İzz – Sudan

Devamını oku...

Avrupa Birliği’ndeki İslamofobi Olgusunun Çözümü! İki Parti Arasındaki Ortak Bir Sorundur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Avrupa Birliği’ndeki İslamofobi Olgusunun Çözümü! İki Parti Arasındaki Ortak Bir Sorundur!

Haber:

Avrupa'da İslam karşıtlığı olgusu, özellikle Gazze’de yaşanan son olaylardan sonra giderek artan bir endişe kaynağı haline geldi.İster aşırı sağcı ister ana akım olsun, siyasi partilerin her ikisinin de bu olguda önemli etkisi vardır; bu da Avrupa Birliği’ni, Müslüman karşıtı duyguları, ayrımcılığı ve bunların çözümlerini araştırmaya sevk etmektedir.

Yorum:

Avrupa Birliği, üye devletleri Müslüman karşıtı önyargılarla mücadele etmeye ve Müslüman toplulukların güvenliğini sağlamaya teşvik etmektedir. Yapısal İslamafobi hâlâ yaygınlığını korumaktadır; zira Müslümanlar, istihdamda ayrımcılık, taciz ve önyargılı politikalarla karşı karşıyadır. Nitekim Avrupa Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonu (ECRI), özellikle Müslüman kadınları hedef alan Müslüman karşıtı nefret olaylarında artış olduğunu ifade etti. Ayrıca Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı (FRA), ırkçı olaylara ilişkin verilerin düzenli olarak yayınlanması çağrısında bulundu ve ırkçılık karşıtı eğitime olan ihtiyacı vurguladı. Aşırı sağcı siyasi partilerin yükselişi, Avrupa'da İslam karşıtı duyguların normalleşmesinde önemli bir rol oynamıştır. Zira Fransız Ulusal Mitingi, Almanya’daki Almanya İçin Alternatifi ve Hollanda Özgürlük Partisi gibi partiler, siyasi ivme kazanmak için Müslüman karşıtı söylemlerden yararlandılar. Ayrıca bu gruplar, Kur’an’ın yasaklanması ve camilerin kapatılması gibi aşırı tedbirler önermişler ve destek toplamak için korku tacirliği taktikleri kullanmışlardır.İslam’a yönelik bu açık düşmanlık, kıta genelinde İslamofobinin yükselişine büyük katkı sağlamıştır.

Ancak İslamofobi sadece aşırı sağ partilerle sınırlı değildir; aksine merkez ve sol partiler de dahil olmak üzere ana akım siyasi partiler tarafından da besleniyor. Bu gruplar çoğu zaman İslam karşıtı politikalarını laiklik ve kimlik siyaseti örtüsünün arkasına gizlemektedirler. Örneğin Almanya’daki Sosyal Demokratlar/Yeşiller koalisyonu, artan Yahudi karşıtlığından Müslüman toplumunu suçladığı için ağır eleştirilere maruz kalmış, bu da Alman Müslümanlar arasında endişelere yol açmıştır. Yine Fransa’daki ayrılıkçılık karşıtı yasa, İslami örgütlere ciddi kısıtlamalar dayatmış ve orantısız bir şekilde Müslüman toplulukları hedef alarak dini semboller üzerindeki yasağı genişletmiştir.

Aşırı sağın İslam karşıtlığı açık bir şekilde ortaya çıkmışken solun yaklaşımı ise, gizliden İslami kimlikleri yeniden şekillendirmeyi ve dini ifadeyi sınırlandırmayı amaçlayan kimlik politikalarını içeriyor.Bu laik yaklaşım, laik değerleri koruma kisvesi altında Müslümanların inançlarını özgürce uygulamalarını kısıtlamaktadır; her ne kadar bu taktikler daha az belirgin olsa da, aynı derecede zararlı olup İslam’a karşı derin ve köklü bir önyargıyı yansıtmaktadır. Bu da AB’nin İslamofobi ile mücadele çabalarını güvenilmez bir hale getirmektedir. Avrupa toplumlarındaki İslam’a karşı derin ve köklü önyargılar, bir süresidir beslenip körüklenmektedir. Bu da Avrupa’daki İslamofobik duyguların yükselişini partiler üstü bir mesele haline getirmektedir; zira hem aşırı sağcı siyasi gruplar hem de ana akım siyasi akımlar soruna katkıda bulunmaktadırlar. Dolayısıyla aşırı sağın açık düşmanlığı ve ana akım tarafından dini uygulamalara getirilen hafif kısıtlamalar, Müslümanlar için önemli zorluklar teşkil etmektedir. Avrupa Birliği'nin İslam karşıtı olayları izleme çabalarına bu gözle bakılmalıdır; bu da Müslümanlar arasında sahte bir güvenlik duygusu oluşturmakta ve Müslüman toplulukların ihtiyaçlarını gerçek anlamda karşılamak yerine süregelen ayrımcılık gerçeği gizlenmektedir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Okay Pala

Devamını oku...

Yahudi Varlığı Hudeyde Limanını ve Elektrik Santralini Bombaladı Peki Bizim Aramızda Kısasa Kısasla Cevap Verecek Seçkin Adamlar Yok mu?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Yahudi Varlığı Hudeyde Limanını ve Elektrik Santralini Bombaladı Peki Bizim Aramızda Kısasa Kısasla Cevap Verecek Seçkin Adamlar Yok mu?!

Haber:

20/07/2024 Cumartesi akşamı televizyon kanalları, Yahudi varlığının Hudeyde limanını ve Yemen’deki elektrik santralini bombaladığını ve bir Yahudi ordusu sözcüsünün yaptığı açıklamada şunları ifade ettiğini aktardılar: “F-15 savaş uçakları kısa bir süre önce Yemen’deki Hudeyde limanı bölgesindeki Husi grubuna ait yerleri hedef alan baskınlar düzenledi ve bu baskınlar, geçtiğimiz aylar boyunca “İsrail’e” yönelik düzenlenen yüzlerce saldırıya bir yanıt olarak gerçekleşti.”Pazar günü Husilere bağlı Sağlık Bakanlığı,Yahudi varlığının dün akşam saatlerinde Yemen’e yönelik saldırısında şehit sayısının 6’ya yükseldiğini, 3 kişinin kayıp olduğunu ve çoğu ağır yanık olmak üzere 83 kişinin de yaralandığını bildirdi.

Yorum:

Yahudi varlığının Hudeyde limanını ve elektrik santralini bombalaması, Husi grubunun resmi sözcüsü aracılığıyla 19/7/2024 Cuma günü, Tel Aviv’e düzenlediği ve bir kişinin ölümüne ve diğerlerinin de yaralanmasına yol açan insansız hava aracı saldırısını açıklamasının ardından gerçekleşti. Aksa Tufanının başlangıcından bu yana Husi grubu tarafından gerçekleştirilen 200’den fazla roket ve insansız hava aracı saldırısına ve Yahudi varlığının bunlara hiç aldırış etmemesine rağmen bu bombalama ve yıkımın tek bir Yahudi’nin öldürülmesine cevap olarak gelmesi üzücüdür.

Yahudi uçaklarının kat ettiği mesafe, bu suçlu varlığın Arap rejimlerini hiç umursamadığını ve herhangi bir gerçek tepkiyi hesaba katmaksızın Yemen’de, ondan önce de Suriye ve Lübnan’daki yerlere yönelik arbedesini ve bombalamasını uyguladığını göstermektedir. Nasıl uygulamasın ki; zira suçlu varlık, bir taş atımı uzaklıkta olan Lübnan’daki direniş ekseni kanadının herhangi bir gerçek öfkesinden emindir. Zira direniş ekseni, on ay boyunca Gazze'deki kardeşlerimizin kanı akıtılırken, sınırlarda çatışma düzeyine bile ulaşmayan göstermelik atışmalarla yetindi!

Bu olaylar, basiret sahibi herkesin, tüm bu rejim ve grupların, laikliklerinin açığa çıktığını, bunların engelleyici ve aşağılık olmalarının yanı sıra sahte bir şekilde İslam’ı iddia ettiklerini, ümmete komplo kurduklarını, ümmetin çıkarlarına hizmet eden ve ülkesinin kurtuluşuna katkıda bulunan herhangi bir gerçek eylemde ümmeti yardımsız bıraktıklarını kesin olarak teyit etmesi için gözündeki perdeyi kaldırtmıştır. Bu nedenle fertleri, alimleri ve partileriyle ümmetin görevi, onların ihanetlerini örtbas etmek veya yalanlarını savunmak için değil de, onları devirmek ve yöneticilerini alaşağı etmek için tüm bu rejimlere karşı mücadeleye girmeleri gerekir ki böylece ordular askeri iradelerini yeniden kazanabilsinler ve Yahudi işgalinden ve sömürgecinin hegemonyasından kurtulmak için samimi bir şekilde liderlik edebilsinler. Bu mücadele, Allah Subhânehu ve Teala’nın şu kavlinden dolayı farzdır: وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir ümmet/topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” [Âl-i İmran 104]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mühendis Kayser Şemsan – Yemen

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER