Trumpın Gazze İhanet Planı! Netanyahu ile Hazırlanan Planda Neler Var?
- Kategori Seçkiler
- |
Haber-Yorum
Neden Tony Blair?
Haber:
ABD Başkanı Trump, Gazze'deki savaşı sona erdirme planını sunarak aralarında eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in de bulunduğu dünya liderleri ve önemli isimlerin yer alacağı "Barış Konseyi" adı altında uluslararası bir denetim organının kurulmasından söz etti.
Yorum:
Trump'ın, “barış ve yeniden yapılanma” sloganı altında Batı'nın İslam ümmeti üzerindeki hegemonyasının devam etmesi için yirmi yıl önce ülkesinin Irak işgaline katılan aynı adamı seçmesi hiç şaşırtıcı değildir.
Tony Blair, Filistin otoritesi ile Yahudi varlığı arasındaki askıda kalan siyasi sorunları çözmek ve Filistin devletinin kurulmasına zemin hazırlamak için Orta Doğu'daki dörtlü (ABD, Rusya, AB ve Birleşmiş Milletler) komisyonun temsilcisi olduğu için ya da Orta Doğu'da deneyimi ve bağlantıları olduğu için seçilmemiştir. Aksine bunun arkasında pek çok kişinin bahsetmediği başka bir boyut vardır ki o da; Blair, kendisini 30 yıl boyunca şiddet ve bölünmenin devam ettiği Kuzey İrlanda krizini başarıyla yöneten kişi olarak tanıtmıştır. Zira 1998 tarihli Hayırlı Cuma Anlaşmasını, çatışmanın milliyetçi ve birlikçi taraflarını bir araya getirerek, silahlı çatışmadan uluslararası garantilere sahip siyasi bir çözüme geçiş için pratik bir model sunmuştu ki Batı'nın Gazze'de de uygulamaya çalıştığı şey tam olarak budur.
Ey Müslümanlar: Bizim önümüzdeki seçenekler açıktır:Ya Yahudi varlığı, Amerika, Avustralya ve Güney Afrika'da olduğu gibi etnik temizlik projesini tamamlayacak ya da İngiltere'nin Hindistan, Fransa ve Cezayir'den ayrıldığı gibi buradan ayrılacaktır.Zaman, Gazze halkının, ne kadar azimli ve kararlı olurlarsa olsunlar, işgalci Yahudileri tek başlarına gitmeye zorlayamayacağını kanıtlamıştır; Yahudileri tüm mübarek topraklardan söküp atmak için Müslüman orduları harekete geçemeden onları nasıl gönderecekler ki? İşte pratik çözüm budur, ey Müslümanlar!
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Cabir Ebu Hatır
Haber-Yorum
لَوْ كَانَت الدُّنْيَا تَعْدِلُ عِنْدَ اللَّه جَنَاحَ بَعُوضَةٍ مَا سَقَى كَافِراً مِنْها شَرْبَةَ مَاءٍ
“Eğer dünya, Allah katında sivrisineğin kanadı kadar bir değere sahip olsaydı, Allah hiçbir kâfire dünyadan bir yudum su bile içirmezdi.”
Haber:
6 Ekim 2025'te Sisi, resmi X hesabı üzerinden şunları açıkladı: “Şanlı Ekim zaferlerinin yıldönümünde, Mısır'ın asil halkını ve cesur silahlı kuvvetlerini tebrik ediyor, vatanımıza şan ve şeref kazandıran ve onu koruyan kararlılık ve birlik ruhunu gururla anıyoruz... Bugün bölge kritik bir tarihsel aşamadan geçerken ve barışın tesis edilmesi için yoğun çabalar sarf edilirken Mısır, şu sabit tutumunu teyit etmektedir: Sürdürülebilir güvenlik ve istikrar, ancak uluslararası meşruiyete dayanan, kardeş Filistin halkının meşru haklarını güvence altına alan ve bölgedeki tüm halklar arasında barış içinde bir arada yaşama ve işbirliği için sınırsız ufuklar açana adil ve kapsamlı bir barışla sağlanabilir. Sevgili Mısırımız ve onun büyük halkı her yıl refah, güvenlik ve barış içinde yaşasın.”
Yorum:
1973 Ekim Savaşı'nın 52. yıldönümünde, ikiyüzlü işbirlikçi ajan Sisi'ye, Müslümanların başındaki tüm yöneticilere ve ordularına şunu hatırlatırız:
- Ekim savaşının ilk saatlerinde elde edilen zafer, yenilmez ordu efsanesinin boş olduğunun ve Mısır ve Suriye ordularının Yahudi ordusuna yaşattığı büyük yenilginin delili olup Müslümanların başındaki tüm yöneticiler ve ordu komutanlarının, Gazze'ye yardım etme ve mübarek Filistin topraklarını kurtarma konusunda geri durmalarının, Allah'a, Rasulü'ne ve müminlere karşı büyük bir ihanet olduğu yönündeki bir argümandır.
- Yenilmez bir ordunun korkusu altında Filistin ile çevre ülkeleri arasında yalandan bir barış yapmak ve bir acizlik duvarı inşa etmek için zaferden vazgeçilmesinin ardından gelen gönüllü ve komik yenilgi, açık bir şekilde bu mutant varlığın meşruiyetinin tanınması ve onun bekasının korunmasına ve onun yok olmamasına yönelik bir garanti sözleşmesidir.
- “Uzlaşma, çatışma değildir”, “barış sistemi” ve “uluslararası meşruiyet referansları”, küfürle hükmeden, tağuta muhakeme olan, bu dünyaya ve onun cazibesine tutunan ve baki olanı değil fani olanı tercih eden sizin gibi ajanların sloganlarıdır. Subhanehu ve Teala onlar hakkında şöyle buyurmuştur: مَّن كَانَ يُرِيدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ فِيهَا مَا نَشَاء لِمَن نُّرِيدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَ يَصْلاهَا مَذْمُوماً مَّدْحُورا “Kim bu geçici dünyayı isterse orada ona, (evet) dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadar hemen veririz. Sonra da cehennemi ona mekân yaparız. O, buraya kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak girer.” [İsra 18]Dolayısıyla onların barış anlayışı, toprakları gasp etmek, namusu ihlal etmek ve amansız bir yok etme savaşıdır;peki bizim referansımız batıl anlaşmalar mı olmalıdır; yani İslam topraklarını, onuru ve izzeti satıp boyun eğme ve aşağılanmayı satın aldığımız gasıp işgalciyle yapılan yırtık bir barış kâğıdı mı olmalıdır?!! Zira uluslararası meşruiyet, Müslüman ülkelerdeki iktidar rejimleriyle birlikte Filistin davasını tasfiye etmek ve normalleşmeyi yaymak için çalışan bir meşruiyettir.
- Dünya hayatı aldatma metaından başka bir şey değildir; Sehl İbn Sa'd es-Sâ'idi’den Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: لَوْ كَانَت الدُّنْيَا تَعْدِلُ عِنْدَ اللَّه جَنَاحَ بَعُوضَةٍ مَا سَقَى كَافِراً مِنْها شَرْبَةَ مَاءٍ“Eğer dünya, Allah katında sivrisineğin kanadı kadar bir değere sahip olsaydı, Allah hiçbir kâfire dünyadan bir yudum su bile içirmezdi.” [Tirmizi rivayet etti ve hasen sahih hadistir dedi] Ancak Allah, sapkınlıklarına ve tuğyanlarına devam etsinler diye kâfirlere, fasıklara ve zalimlere mühlet verir; ahirette, yani kendilerine uyulup arkalarından gidilenlerin, uyanlardan hızla uzaklaştıkları gün kendi elleriyle yaptıklarından dolayı onları cezalandıracaktır.
إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا وَرَأَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْأَسْبَابُ * وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُوا مِنَّا كَذَلِكَ يُرِيهِمُ اللَّهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ
“İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azabı görmüş, nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır. (Kötülere) uyanlar şöyle derler: Ah, keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkamazlar.” [Bakara 166-167]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Durra El-Bakuş
Haber-Yorum
Trump ve Putin: Sevgiden Nefrete Sadece Bir Adım Var!
Haber:
Putin, Ukrayna'nın ABD'den Tomahawk füzeleri alması halinde Trump'a ilişkileri keseceği tehdidinde bulundu.
Yorum:
Son iki hafta içinde, mevcut ABD yönetiminin Rusya ve Ukrayna'yı işgaline yönelik politikasında bir değişiklik olduğunu gösteren bir dizi haberlere tanık olduk.
Trump, 23 Eylül'de aniden şu açıklamayı yaptı: "Avrupa Birliği destek verirse Ukrayna'nın savaşabileceğine, kazanabileceğine ve topraklarını asli sınırlarına tamamen geri getirebileceğine inanıyorum."
Aynı gün şunları da söyledi: “Ukrayna sadece tüm topraklarını geri kazanmakla kalmaz, aksine daha da ileriye gidebilir.” Ve şöyle ekledi: “Rusya pek etkilenmiş görünmüyor. Onlar için bunun hızlı halledilmesi gerekiyordu. Görünen o ki savaş henüz bitmiş değil.”
26 Eylül'de şunları açıkladı: "Rusya ekonomisi uçuruma doğru gidiyor. Gördükleri her şeyi bombalıyorlar ve eğer bulabilirlerse çok az toprak ele geçiriyorlar. Aslında bazılarını da kaybediyorlar.”
29 Eylül'de, ABD'nin Ukrayna Özel Temsilcisi Keith Kellogg, Trump'ın Ukrayna'ya, Rusya'ya uzun menzilli saldırılar düzenlemesine izin verdiğini açıklamıştır. 2 Ekim'de de, Trump'ın Pentagon ve istihbarat kurumlarına Ukrayna'ya bu tür saldırılarda yardım etme izni veren bir emir imzaladığına dair haberler çıkmıştır.
Trump yönetimi ilk kez Ukrayna'ya uzun menzilli saldırılarda yardım edecektir. Amerika Birleşik Devletleri, NATO müttefiklerinden Ukrayna'ya benzer destek vermeleri talebinde bulunmuştur. Ukrayna'ya Tomahawk ve Barracuda füzeleri tedarik etme olasılığı da değerlendiriliyor.
Bu haberler ışığında, Rusya'nın Ukrayna krizini çözmek için Amerika'nın şartlarını reddettiği varsayılabilir.
Bilindiği üzere Amerika ve Rusya devlet başkanlarının Alaska'da bir araya gelmesinden birkaç ay önce Rusya, toplantının gerçekleşmesi için temel şart olarak Ukrayna'nın Kırım ve Ukrayna'nın doğusunda işgal altındaki bölgeleri Rusya'nın bir parçası olarak tanımasını ısrarla talep etmişti. Görünen o ki Minsk anlaşmalarının acı deneyiminden ders almasının ardından Rusya, Amerika'ya yönelik tavizler karşılığında herhangi bir donmuş çatışmanın olmasının, aynı yılan tarafından tekrar ısırılmak mesabesinde olacağını tamamen idrak etmiştir. 2015 yılında Rusya, Amerika'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığına göz yumacağına dair vaatlerine inanarak, Amerika'nın ajanı Beşar Esad adına Suriye çatışmasına müdahil olmuştu. Bu da ABD'nin henüz onun yerine geçecek uygun bir aday bulamaması nedeniyle Esad'ın Suriye'deki yönetiminin uzamasına yol açmıştı.
2022 yılında Rusya, ilhak ettiği Kırım Yarımadası ve işgal ettiği Donbas üzerindeki kontrolünü hiç kimsenin tanıma niyetinde olmadığını anlayınca, Ukrayna'ya kapsamlı bir işgal başlatmıştır.
2024 yılının sonlarına doğru Esad rejimi gücünü yitirmiş ve onun yerine Türkiye'nin desteklediği Ahmed Şara gelmiştir. Yani Rusya, istismar edildiğini fark etmiş, dolayısıyla Suriye'den kovulmuştur.
O zamandan beri Rusya, Ukrayna'daki çatışma için herhangi bir ateşkes veya dondurmanın, bir intihar mesabesinde olacağını idrak etmiştir. Bu nedenle Kırım ve Donbas üzerindeki kontrolünün tanınması konusunda bu kadar ısrarcı olmuştur.
ABD'nin Ukrayna konusundaki müzakere pozisyonu ise mevcut krizin çok ötesindedir. ABD, özünde Ukrayna'daki çatışmayı Rusya'yı Çin'e karşı işbirliğine zorlamak için kullanmaktadır.
Bugün Çin'in üç tarafı, özellikle Japonya, Güney Kore, Hindistan ve Pakistan ile diğer bölge ülkeleri olmak üzere ABD'nin müttefikleriyle çevrilidir.
Rusya ve Çin arasındaki olası bir ittifak, Çin'in neredeyse bu ablukayı tamamen kırmasına ve Rusya'nın devasa doğal kaynaklarına erişmesine izin verecek, bu da Çin'in askeri ve ekonomik gücünü büyük ölçüde artıracaktır.
Çin'in tutumuna gelince; temkinli olmaya devam ediyor; zira Çin, ABD ve Avrupa Birliği ile olan kapsamlı ticari ilişkiler pahasına Rusya'yı aktif olarak desteklemeye hazır değildir.
Amerika Birleşik Devletleri, Ukrayna krizi için kapsamlı bir çözüme çalışmadığı için bir ölçüde kapıyı açık tutmak istediğini belirtmekte fayda vardır; çünkü işgale karışan Rusya daha esnek olacaktır. Ukrayna krizinin Çin'e karşı ortak eylem karşılığında tamamen çözülmesi, Rusya'nın herhangi bir anda Batı'dan uzaklaşıp Çin'i kucaklamasına olanak sağlayacaktır.
Öte yandan Rusya'nın Suriye'den aşağılayıcı bir şekilde kovulmasının ardından açılan yeni yaralar, Rusya’ya Minsk tarzı başka bir anlaşmayı kabul etmenin aynı tırmığa ikinci kez basmak gibi olduğunu hatırlatmaktadır.
Bu nedenle Trump’ın, görüşmelerin sona ermesinin hemen ardından şöyle bir açıklama yapması şaşırtıcı değildir: “Şimdi görevi tamamlamak tamamen Başkan Zelenski'ye bağlıdır.”
28 Şubat 2025 tarihinde Oval Ofis'te Başkan Zelenski'yi, gerçek argümanları olmadığını ve tamamen Amerika'nın silah tedarikine bağımlı olduğunu iddia ederek azarlayanın aynı Trump olduğunu belirtmek de fayda vardır.
Diğer yandan beklendiği gibi Ukrayna, Kırım ve Donbas'ı Rusya'nın bir parçası olarak tanımak için Rusya'nın şartlarını reddetmiştir. 15 Eylül 2025'te Ukrayna Maliye Bakanı Serhiy Marchenko barış görüşmelerinin başarısız olduğunu kabul ederek şunları söylemiştir: “Orduyu ve halkı bir yıl daha savaşa hazırlamalıyız ve bu da daha fazla parayı gerektirecektir.”
19 Eylül'de Ukrayna Ulusal Güvenlik ve Savunma Konseyi sekreteri ve Ukrayna baş müzakerecisi Rüstem Umerov şunları söylemiştir: “Ukrayna şu anda savaşı sona erdirmek için Rusya ile müzakere yapmıyor.”
Birkaç gün sonra, yani 23 Eylül'den itibaren Başkan Trump Rusya ve onun Ukrayna'yı işgaline yönelik söylemlerini köklü bir şekilde değiştirmiştir.
Sonuç olarak Ukrayna krizi, devletlerin egemenlikleri, kaynakları, hayatları ve kanlarının, hala büyük güçler arasındaki çatışmanın rehinesi olmaya devam ettiğini bir kez daha teyit etmektedir.
Kendilerini ezilen ülkelerin dostları ve savunucuları olarak gösteren büyük güçler, aslında çatışmaların başlıca kışkırtıcıları ve bunlardan en çok yararlananlardır. Halkların kendi kaderini tayin etme ve bağımsızlık hakkı, insan hakları, kadınlara, yaşlılara ve çocuklara önem verilmesi hakkında dile getirilenlerin hepsi, onların aşağılık politikalarını örtbas etmekten başka bir şey değildir. Dünyaya, asıl hedefi boş sloganlar değil, tüm insanlığın hayrına olacak Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti temsil eden gerçek ilahi yönetim geri dönünceye kadar bu durum devam edecektir.
فَسَيُنْغِضُونَ إِلَيْكَ رُؤُوسَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَن يَكُونَ قَرِيباً
“Bunun üzerine onlar sana alaylı bir tarzda başlarını sallayacak ve «Ne zamanmış o?» diyecekler. De ki: Yakın olsa gerek!”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Fazıl Hamzaev - Ukrayna
Değerlendirme ve Tavsiye
Hamas'ın ABD Başkanı Trump'ın Önerisine Yanıtı
Hamas, Gazze ve Filistin halkını yüzüstü bırakan, Müslüman ordularını kışlalarına zincirleyen ve damalarındaki kanları kaynayan, Filistin halkının yanında Yahudilerle savaşmaya motive olan Müslüman halkların ağızlarını kapatan İslam beldelerindeki mevcut ülkelerin üstlendiği habis rolü biliyor.
Ayrıca Hamas Hareketi, gerek uluslararası çabaları, gerekse Yahudi varlığının ana destekçisi olan ABD Başkanı Donald Trump'ın çabalarını da biliyor. Eğer onların habis ve alçakça çabaları olmasaydı, bu mutant varlık vahşi hayvanların bile işlemeyeceği katliamları işleyemezdi. Yine Hamas Hareketi, Amerikan başkanı ve uluslararası sistemin Gazze'deki savaşı, onlara merhametinden değil, aksine Yahudi devletinin yüz binlerce olmasa da on binlerce insanı öldürmek, ülkeyi yok etmek ve insanları yerinden etmek için elinden geleni yaptığı için durdurmaya çalıştıklarını da biliyor. Diğer taraftan Trump'ın çabaları, temelde hem kendisi hem de Müslümanların başındaki yöneticilerin kalplerinde sevgisi olan Yahudi esirlerin serbest bırakılmasını hedeflemektedir! Yine Hamas Hareketi, Gazze Şeridi'nin artık yaşamak için uygun bir yer olmadığını da biliyor; bu nedenle sınırların açılması durumunda yerinden edilmenin bir gerçeklik olduğunu da biliyor.
Bu çerçevede, yani savaşın durması ve Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmeyle ilgili olarak Hamas Hareketi, İslam beldelerindeki hain rejimlerin yüzüstü bırakmasının gölgesinde direnişi sürdüremeyeceğini ilan etmiştir.
Baş düşman Trump'ın önerisinde geçen takas formülüne göre ve takas operasyonu için saha koşullarının sağlanması şartıyla, yaşayan ve ölü olan tüm Yahudi esirlerin serbest bırakılacağını kabul ettiğini duyurdu. Bu bağlamda Hamas Hareketi, özellikle Ürdün, Mısır, Türkiye, Suriye ve Hicaz gibi komşu ülkeler ve nükleer sahibi Pakistan gibi diğer güçlü Müslüman ülkeleri olmak üzere İslam ümmetinin orduları içindeki muhlislerle, Allah'ı, Rasulü'nü ve müminleri razı edecek bir kurtuluş operasyonu gerçekleştirmek için iyi düşünülmüş askeri plan geliştirmek amacıyla derhal görüşmelere girmeye hazır olduğunu teyit etmiştir.
Ayrıca Hamas Hareketi, Filistin davasının İslam ümmetinin bağrına geri döndürülmesini kabul ettiğini de yenilemiştir; zira İslam ümmeti, bu davanın tek sahibi olup tüm İslam topraklarının, özellikle de mübarek Filistin topraklarının kurtarılmasından sorumludur. Bu yüzden bizler, Gazze Şeridi'nin yönetiminin, ümmetten başka herhangi bir odağa, Oslo otoritesine bağlı ajan Filistin kuruluşuna veya aşağılık Arap rejimlerine ya da Irak'ın katili Tony Blair önderliğindeki Amerika ve sömürgeci Batı devletlerine tabi olan bir kuruluşa veya başka bir kuruluşa teslim edilmesini kabul etmiyoruz.
Başkan Trump'ın Gazze Şeridi'nin geleceği ve Filistin halkının asli hakları ile ilgili önerisinde geçen diğer konulara gelince; bu, ne Trump'ın ne de başka birinin belirlemede bir dahli olmadığı Rabbani şerî hükümlerle bağlantılıdır. Dolayısıyla Gazze Şeridi'nin yönetimi için, başkenti Kudüs olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin gölgesinde özgürleşmesi dışında bir gelecek görmüyoruz.
Ayrıca ilgili tüm uluslararası kanunları ve kararları da reddediyoruz; çünkü bunların hepsi, Yahudi devleti lehine olup mübarek topraklar ve halkına karşı da bir zulümdür. Buna ek olarak uluslararası kuruluşlar tarafından yayınlanan ve sadece gözlere kum serpmekten ibaret olan kararların hiçbiri sahada uygulanmamıştır; bu da bu uluslararası kurum ve kuruluşların Yahudi varlığıyla işbirliği içinde olduklarını ve masum Müslümanlara karşı katliamlar işlemesi için komplo kurduklarını teyit etmektedir.
Son olarak bizler, herkesin bize yönelik ihanetini kınıyor ve Filistin davasının, Müslüman ordularının sorumluluğunda olan askeri bir dava olduğunu vurguluyoruz; bu yüzden öncelikle ajan yöneticilerden ve liderlerden kurtulmak ve Allah'ın indirdiği ile hükmedecek ve mübarek Filistin topraklarında Yahudi varlığının devletinin kurulmasından beri ümmetin yerine getirmesi vacip olan orduları harekete geçirecek Hilafet projesinin sahibi olan Hizb-ut Tahrir'e nusret vermek gerekir. Bunu da Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlinde geçenler doğrulamaktadır: تُقَاتِلُكُمْ الْيَهُودُ فَتُسَلَّطُونَ عَلَيْهِمْ، حَتَّى يَقُولَ الْحَجَرُ: يَا مُسْلِمُ هَذَا يَهُودِيٌّ وَرَائِي فَاقْتُلْهُ “Yahudiler sizinle savaşacak, siz onlara musallat kılınacaksınız. O kadar ki taş: Ey Müslüman, işte bu bir yahudidir, arkama saklanmıştır, onu öldür, diyecektir.” [Buhari, Müslim ve Tirmizi, Kudüs fatihi ibn Ömer Faruk’tan rivayet etti]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan