Pazartesi, 23 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/15
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Sina’daki Mısır Takviye Kuvvetleri

Yahudilerle Koordinasyon ile Mübarek Toprakları Kurtarma Görevi Arasındadır

Son günlerde Mısır ordusu, Kuzey Sina'da geniş çaplı hareketliliklere tanık oldu ve medya raporları bunu, 1979'da Camp David Anlaşması'nın imzalanmasından bu yana en büyük askeri konuşlandırma olarak nitelendirdi; nitekim kaynaklar, Filistinlilerin Sina'ya toplu şekilde sürülmesini önlemek amacıyla gerçekleştirilen bu adımda yaklaşık 40.000 asker ve yüzlerce zırhlı araç ve askeri teçhizatın kullanıldığını belirtiyorlar.Öte yandan İbranice kaynaklar, bu konuşlandırmanın, meşum antlaşmadan kaynaklanan güvenlik anlaşmaları çerçevesinde, gaspçı varlıkla tam bir koordinasyon içinde gerçekleştirildiğini vurguladılar.

Burada şöyle bir soru akla geliyor: Camp David'in çatısı altında ve Yahudilerin gözleri önünde gerçekleşmesi durumunda bu konuşlandırmanın şerî hükmü nedir? Ve bu askeri yığınağın şerî vacibi nedir?

Anlaşma, Sina'nın, sınırlı sayıda kuvvet dışında silahsızlandırılmış bir bölge olmasını, uluslararası gözlem güçlerinin varlığını ve Mısır ordusunun kendi topraklarındaki hareketini kısıtlayan güvenlik düzenlemelerini öngörmektedir. En tehlikelisi ise Yahudi varlığını tanıması ve Mısır'ı onunla kalıcı barış yapmaya mecbur kılması olmuştur. Tek başına bu bile anlaşmanın şer'an batıl olması için yeterlidir; çünkü Müslümanların topraklarında bir düşmana ve işgalciye meşruiyet vermek nasıl şer'an caiz olabilir ki? Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاًAllah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermez.” [Nisa 141] Kurtubi şöyle demiştir: “Bu ayet, kafirlere Müslümanların otoritesinden herhangi bir şey vermenin haram olmasının aslıdır.” Dolayısıyla Camp David Anlaşması, kafirlere, yetki, tanıma ve Filistin toprakları üzerinde sözde bir hak vermektedir.

Mevcut askeri konuşlandırma, anlaşma dışında veya bağımsız bir egemenlik kararı çerçevesinde değil, İbrani medyasının da itiraf ettiği gibi Yahudi varlığıyla koordineli olarak gerçekleştirilmiştir. Bu ise işin şu hakikatini ortaya koymaktadır: Bu güçlerin amacı, mübarek toprağı kurtarmak veya Yahudilerle savaşmak değildir, aksine sınırları kontrol etmek, Yahudi varlığının güvenliğini mücahitlerin veya silahların olası akınlarından korumak ve rejimin güvenliğini tehdit edebilecek olmasından dolayı Filistinlilerin Mısır'a tehcirini önlemektir; dolayısıyla bu kuvvetler, Filistinlilere yardım etmek veya İslam toprağını kurtarmaya çalışmak için orada değillerdir. Aslında bu askeri yığınaklar, anlaşma ile bağlantılı güvenlik sisteminin bir parçasıdır, yoksa Allah yolunda cihat etmek için hazırlanmış bir ordu değildir.

Müslüman ülkelerin orduları, özellikle de Kinane ordusu, Allah'ın kendilerine dine yardım etmelerini ve Müslümanların koruluğunu savunmalarını farz kıldığı güç ve kuvvet ehlidirler. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” [Nisa 75] İbn Kesir, bu ayetin “mazlumları kafirlerin elinden kurtarmak için onlarla savaşmanın vacip olduğunun delili" olduğunu söylüyor.Bugün Filistin halkı, şeriatın kendilerine yardım etmemizi vacip kıldığı mazlumlar-zavallılar olduğuna dair en doğru örnektir; ancak Mısır ordusunun Camp David anlaşması kapsamında ve işgalciyle koordineli olarak seferber olması, Amerika'nın 1970'lerden beri Mısır ve ordusunu bağladığı zincirlerin daha da sıkılaştırılmasından ve ordunun gücünü, Yahudileri tehdit etmekten ziyade onların güvenliğini korumak için bir araca dönüştürmesinden başka bir şey değildir.

Bu asker ve tanklardan oluşan yığınağın görevi, sadece doğu Sina'ya değil, aksine sınırları aşarak Gazze ve tüm mübarek topraklara doğru harekete geçerek, gaspçı Yahudi varlığını kökünden söküp atmak olmalıdır. Çünkü mübarek toprak, gasp edilmiş İslam toprağı olup onun kurtarılması Müslümanların üzerine farz-ı ayn'dır. İmam Nevevi, Sahih-i Muslim'in şerhinde şöyle demiştir: “Kâfirler Müslümanlara ait bir beldeye girdiğinde, cihad bu beldenin halkının ve tüm herkesi kapsayıncaya kadar onlara yakın olanların üzerine farz-ı ayn'dır.” Bakın işte düşman tüm Filistin'i işgal etmiş olup Gazze'deki halkı öldürmeye ve aç bırakmaya devam etmektedir. Hangi farz, bundan daha büyük olabilir?Şeyhülislam İbn Teymiyye şöyle demiştir: “Düşman İslam beldesine girdiğinde, şüphesiz düşmanı püskürtmek en yakın olanın üzerine vaciptir.” Dolayısıyla Mısır, Filistin'e yakın-komşu olmasından dolayı bu vacibi yerine getirme konusunda daha öncelikli insanlardır.

Bu hareketlenmelerin gayesi, Gazze halkına yardım etmek veya Filistin'i kurtarmak değildir, aksine tehcirin gerçekleşmesi halinde rejimi halkın olası öfkesinden korumak ve aynı zamanda Yahudilere, sınırların güvende olduğunun ve Mısır'ın cihat ya da silah için bir kapı açmayacağının garantisini vermektir. Böylece Mısır ordusu, Amerika'nın Camp David'de öngördüğü şekilde görevini sürdürmeye ve Yahudi varlığını ortadan kaldırmak için değil onun güvenliğini korumak için vurucu bir güç olmaya devam etmektedir.

Mısır ordusundaki her asker ve her komutanın, Camp David anlaşmasının şer'an batıl olduğunu ve ona bağlı kalmanın caiz olmadığını bilmesi gerekir; çünkü bu anlaşma, cihad farzını iptal etmekte ve gaspçı varlığa meşruiyet kazandırmaktadır. Yahudilerle güvenlik koordinasyonu kurmak, şer'an haram olduğu gibi Allah'a, Rasulü'ne ve müminlere de bir ihanettir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْİçinizden onları dost tutanlar, onlardandır.” [Maide 51] Taberi şöyle demiştir: “Yani Müslümanların aleyhine onlara yardım eden ve onları destekleyen kimse, hüküm ve bağlılık konusunda onlardandır demektir.” O halde nasıl olur da güvenlik olarak onlarla işbirliği yapıp Mısır sınırları onlar için bir kale haline getirilebilir?

Bu takviye kuvvetlerinin Camp David şemsiyesi altında ve Yahudi varlığıyla koordineli olarak kaldıkları sürece, şer'an hiçbir kıymeti olmadığı gibi ve ümmet için Rabbinin huzurunda bir mazerette olmaz. Aksine bu, batıl bir anlaşmaya bağımlılığın devam ettiğini ve şerî bir vacibi yerine getirme fırsatının kaçırıldığını teyit etmektedir.

Ey Kinane halkı: Allah yolundaki ribatınız (düşman saldırılarını önlemek veya sınır boylarında nöbet tutmak), Yahudilerin sınırlarını korumak veya onların varlığını güvence altına almak değildir; aksine sizin gerçek ribatınız, tüm Filistin'i kurtarmak ve onu Yahudilerin pisliklerinden temizlemek için İslam'ın geçitlerinde olmanızdır; dahası gerçek ribatınız, meydanlarda olmanız ve ordu içerisindeki evlatlarınızdan, mübarek toprağın halkına yardım etmesini, İslam toprağını kurtarmasını, sömürgecinin kölesi olan aşağılık ve utanç verici yöneticilere itaat etmeyi reddetmesini, dahası onları kökünden söküp atarak Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin olduğu İslam Devleti'ni kurmasını talep etmenizdir.

Ey askerler ve subaylar: Sizler ümmetin gücü ve kuvvetisiniz; yarın Allah sizlere, Gazze halkının kanı ve Allah'ın en aşağılık yaratıkları tarafından kirletilen İsra toprakları hakkında hesap soracaktır.Bu yüzden ya Allah'ın askerleri olacaksınız ya da tarih sizi, düşmanla batıl bir anlaşma imzalayarak zafer fırsatlarını heba edenler olarak kaydedecektir.

Ey Kinane askerleri: Sizler sadece askeri bir oluşumun bireyleri değilsiniz; aksine sizler, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ümmetinin bir parçasısınız; bu yüzden sizin, harekete geçmesi gereken bir öncü, çekilmesi gereken bir kılıç ve Gazze'de ve tüm Filistin'deki mazlumları savunmak için harekete geçmesi gereken bir destek olmanız gerekir. Zira oradaki kardeşleriniz katlediliyor, kuşatılıyor ve yok ediliyor ve siz onlara herhangi bir ordudan daha yakınsınız ve eğer isterseniz zincirleri kırmaya daha muktedirsiniz. Ellerinizi bağlayan emirler sizleri aldatmasın ve ruhsuz bir savaş akidesiyle fitneye düşürülmeyin; oysa gerçek bir savaş akidesi, Kur'an'dan kaynaklanan bir akidedir; dolayısıyla İslam'da bu ordular, rejimleri korumak veya aşağılık anlaşmaları savunmak için değildir, aksine ümmeti korumak, İslam'ın risaletini dünyaya taşımak, Müslümanların beldelerini savunmak ve Müslümanların düşmanlarının kalplerine korku salmak için oluşturulmuştur.

Ey Kinane askerleri: Artık sizlerin, gözlerinizin önünde yok edilen dininize, ailelerinize ve kardeşlerinize yardım etmenizin zamanı gelmedi mi?

Artık sizlerin, Mescid-i Aksa kirletilirken ve Gazze'deki çocuklar füzelerle parça parça edilirken kalplerinizin kıskançlıkla dolmasının zamanı gelmedi mi? Artık ruhlarınızın, sadece sömürgecinin çıkarlarını temsil eden hain rejimlerin talimatlarının zincirlerinden kurtulmasının zamanı gelmedi mi?

Bizler sizlere bireyler olarak değil, her biriniz kalbinde bir değişim tohumu taşıyan potansiyel kahramanlar olarak hitap ediyoruz.

İslam toprağını işgal eden gaspçı varlığı korumak için sizleri kullananın, sizleri sınırlara inanmaya sevk edenin, sizin Gazze’yi desteklemenizi engelleyenin, sizin katliamlara karşı sessiz kalmanızı emredenin ve Allah’ın sizlere yüklediği farzı yerini getirmekten sizleri mahrum bırakanın kim olduğuna dair gerçeği görmek için gözlerinizi açın? Şüphesiz o, düşmanla koordinasyon kuran, katliama karşı sessiz kalan, dahası Filistin'deki halkınızın kuşatılmasına ortak olan bir rejimdir.

Sizler, bu denklemi bozmaya, durumu tersine çevirmeye ve kardeşlerinize yardım etmeye muktedirsiniz.

Sadece sizin harekete geçmeniz, Allah için çıkmanız ve Amerika'nın veya Siyonist ittifakın rızasını değil de Allah'ın rızasını en yüce bir emir haline getirmeniz yeterlidir. Hatta şunu söylemeniz bile yeterlidir: İhanet etmeyeceğiz, sessiz kalmayacağız ve aşağılık geçitlerin, utanç verici anlaşmanın ve sömürgecinin çizdiği sınırların bekçisi olmayacağız.

Sizin rol modeliniz, darbe liderleri ve Camp David Anlaşmaları değil, Sa’d bin Ebi Vakkas ve Allah'ın keskin kılıcı Halib bin Velid olsun. Boyunlarınızda bir emanet olan silahlarınızı, sadece Allah'ın ve ümmetin düşmanlarına karşı doğrultun.

Gazze bugün sizlere çağrıda bulunmuyor... İcabet edecek olan var mı?

Kudüs bugün sizlere haykırıyor... Yardım edecek olan var mı?

Ümmet sizlerden, utançla değil, gururla tarihe geçecek bir tavır almanızı bekliyor.

Ey Kinane askerleri, artık şunu yapmanızın zamanı gelmiştir; ya değişimin adamları, zaferin mimarları ve İslam sancağının taşıyıcıları olacaksınız, ya da tarih sizleri ihanet sayfalarına kaydedecektir.

Allah’ım tebliğ ettik… Allah’ım Sen şahit ol.

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللَّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ

Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.” [Tevbe 14]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Mahmud El-Leysî - Mısır

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER