Cumartesi, 21 Muharrem 1446 | 2024/07/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Suç Varlığı, Komplocu Rejimlerin Gölgesinde ve Caydırıcılığın Yokluğunda Şam ve Yemen’imize Saldırdı

Suçlu Yahudi varlığı uçakları Yemen’e bir dizi hava saldırısı düzenledi. Yahudi varlığı güvenlik kabinesi dün yaptığı toplantıda Yemen’e düzenlenen saldırıyı onayladı. Düzenlenen hava saldırılarında El Hudeyde limanındaki petrol depolama tesisleri ve elektrik santrali hedef alındı.

Suçlu Yahudi varlığının suçları artık Filistin ve halkının da ötesine geçti. Baskı ve saldırganlık uygulayan cani mutant varlığı, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor, katliam işliyor, kutsal yerleri ihlal ediyor, dahası günahkâr eli her geçen gün daha da saldırganlaşıyor. Şimdi de saldırganlığı iman ve hikmet sahibi Yemen’e uzandı. Yahudiler istedikleri gibi Müslüman kanı döküyor ve istedikleri gibi Müslüman topraklarını yakıp yıkıyorlar sonra da bununla övünüyorlar. Yahudi varlığı Savunma Bakanı “Yemen’de çıkan yangını tüm Ortadoğu gördü, yeri geldiğinde vuracağız” dedi. Korkaklıkları her türlü korkaklığı aşan, sessizlikleri, ihanetleri ve komploları tüm sınırları aşan ajan yöneticiler olmasaydı bu aşağılık korkak Yahudiler, saldırganlıklarını genişletemez, küstahça tehditler savuramaz ve “caydırıcılık” olarak tanımladıkları şeyle övünemezlerdi.

Müslümanların yöneticileri, ümmet için korunaklı bir sınır, korkulan bir taraf ya da hayatları ve onurlarını koruyan bir kırmızı çizgi bırakmadılar. Bugün korkak varlığın Yemen’e düzenlediği saldırı yenidir, ancak öncesinde Filistin’de kan döktü ve Mescid-i Aksa’nın kutsallığı ihlal etti. Bunun öncesinde de Lübnan ve misilleme yapmadan “cevap hakkı”nı saklı tutan Suriye’ye saldırdı. Yahudi varlığı uçakları daha önce Sina, Tunus ve Sudan’a saldırmıştı. Cani varlığın ateşinin ve bozgunculuğun henüz uzanmadığı diğer ülkelere gelince, onlar da sıralarını bekliyorlar. Yöneticilerinin itaati, zilleti ve komploları, varlığın bozgunculuğunun, kötülüğünün, şerrinin onlara uzanmasını geciktirmeyecektir.

Ey Müslümanlar! Ey asker, subay ve silahlı kuvvetler mensubu Müslüman çocukları! Siz inançlı ve cesur bir ümmetsiniz, sayıca çok ve güçlüsünüz. Allah ve dininizle izzetlisiniz. Bu sizde bir inançtır. Allah aşkına, maymun ve domuzların kardeşlerinin Şam ve Yemen’de size saldırmasına razı geliyor musunuz? Kanınızın dökülmesine, haysiyetinizin çiğnenmesine sessiz kalan ve size karşı düşmanınıza yardım eden yöneticilere nasıl sessiz kalabiliyorsunuz?

Bu gaspçı varlığı caydıracak, saldırganlığını yok edecek, kökünü kazıyacak ve kötülüğünü sona erdirecek caydırıcı bir unsurun yokluğu, zulmünde ısrar etmesine, direniş gösteren herkese işkence etmesine neden olmuştur. Ödlek ve yüreksiz yöneticileriniz ne sizin için bir kalkan ne de düşmanınız için bir caydırıcıdır. Suçlarına teslimiyetle, daha fazla zillet ve daha fazla teslimiyetle karşılık veriyorlar. Dahası perde arkasındaki komploculardır. Bu nedenle, bu suç varlığından kurtulmak için ödlek yöneticileri devirmek ve Allah’ın dinini tesis eden, Allah yolunda cihat eden, Allah’tan başka kimseden korkmayan cesur ve sadık bir liderlik atamak bir zorunluluk, hatta mutlak bir zorunluluk haline gelmiştir. Hele de Yahudi varlığının zararı, kötülüğü ve saldırganlığı Filistin ve halkını aşıp çevresindeki herkesi etkilediği bir zamanda.

وَلَيَنصُرَنَّ اللهُ مَنْ يَنصُرُهُ إِنَّ اللهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ “Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” [Hac 40]

Devamını oku...

Müslüman Orduların Siciline Yazılan Yeni Katliamlar ve Alınlarına Vurulan Yeni Kara Bir Leke!

Yahudi varlığı Gazze Şeridi’nin güneyinde, güvenli bölge olarak sınıflandırdığı Han Yunus’un batısındaki El Mevasi bölgesinde yeni bir katliam gerçekleştirdi. Saldırıda 350’den fazla insan şehit oldu ve yaralandı. Ayrıca El-Şati mülteci kampındaki bir camide de 17 kişinin şehit olduğu yeni bir katliam işledi. Yahudi varlığının dayattığı ve yerlerinden edilenlerin çadırlarını hedef alan ateş kemeri sonucu şehit ve yaralıların cesetleri yollara saçıldı. Gazze Sağlık Bakanlığı 13 Temmuz 2024 Cumartesi günü saat 13:00’te yaptığı açıklamada, Han Yunus kentine bağlı El Mevasi bölgesinde işgalcilerin halka ve yerinden edilmiş kişilere karşı gerçekleştirdiği menfur katliamda 71’den fazla kişinin şehit olduğunu ve 289 kişinin de yaralandığını duyurdu. Yaralılar arasında durumu kritik olanların da bulunduğu kaydedildi. Şehit sayısı giderek artıyor, cesetler hastanelere getirilmeye devam ettiği sürece şehit sayısı yüze ulaşabilir. Yahudi varlığı hava saldırılarında mağdurları kurtarmaya çalışan sivil savunma ekibini hedef aldı, içlerinden bazıları şehit oldu.

Bu arada Yahudi varlığı Başbakan Benjamin Netanyahu düzenlediği basın toplantısında “El Mevasi operasyonunu Şin Bet ile görüştükten ve saldırı bölgesi yakınlarında kaçırılanların bulunmadığını öğrendikten sonra gerçekleştirildiğini” söyledi. Saldırıda Filistinli liderlerin hedef alındığını iddia eden Netanyahu ve kiralık medya, bu katliamlarda ölen masum ve silahsız sivilleri görmezden geldi. Mısır ve Ürdün’deki subayların kanı kaynamıyor mu?

Yahudi varlığı, direnişi tasfiye etme hedefine bir türlü ulaşamıyor. Bu savaşta çok fazla ileri gitti, geri çekilemiyor, mücahitleri de durduramıyor. Uluslararası toplumdan, kordon ülkelerinin ve Müslüman ülkelerdeki diğer hain ve muhafız yöneticilerin suç ortaklığından da kuvvet ve destek alıyor. Bu varlık, gözünü kırpmadan ve kimseyi hesaba katmadan Mübarek Toprak halkımızı yok etme meşruiyetini kendinde görüyor. Hayvanların vahşetine bile benzemeyen bir vahşet ve barbarlıkla Gazze ve Batı Şeria’da Müslümanları katletmeye devam ediyor. Genç yaşlı, kadın çocuk demeden herkesi öldürüyor, hareket eden her şeyi acımadan hedef alıyor. Toplantıları, barınma merkezlerini, hastaneleri, sivil savunma noktalarını kasıtlı olarak bombalıyor. Her türlü yaşam olanağını ve hatta hayatta kalanların sebat ve direnişine yardımcı olacak her şeyi kasıtlı olarak engelliyor.

Yahudi varlığının kırılgan, güçsüz ve korkak ordusu utanç verici ve aşağılayıcı bir tablo ile bilinçli bir şekilde Gazze Şeridi’ni ve halkını hedef alıyor. Her Şeye Gücü Yeten Rabbimiz onlar hakkında şöyle buyurdu:

لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَمِيعًا إِلَّا فِي قُرًى مُّحَصَّنَةٍ أَوْ مِن وَرَاء جُدُرٍ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَدِيدٌ تَحْسَبُهُمْ جَمِيعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتَّى ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَعْقِلُونَ “Onlar müstahkem şehirlerde veya siperler arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.” [Haşr 14] Yahudiler hayata diğer insanlardan daha düşkündür. Ey Müslümanlar! Böylesi rezil ve aşağılık insanların Gazze’deki Müslümanları açlığa mahkûm ettiklerini, katliam üstüne katliam işlediklerini ve her türlü yaşam araçlarını ellerinden aldıklarını düşünün. Tüm bunlar Müslüman ülkelerin kalbinde bir avuç azınlığın başına geliyor! Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i ümmeti tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzetti.

وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراً“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? [Nisa 75] Peki ey İslam ümmeti! Ümmetin bedeninin bu organı için çağrınız ve birlikteliğiniz nerede? Silah ve insan yoksulu musunuz? İlim adamları, liderler ve etkin kimseler nerede? Neredesiniz? Hadi ordularınızı savaşa sürükleyin ve onları kardeşlerimizi desteklemeye zorlayın. İzz ibn Abdul Selam’ın biyografisinin okumadınız mı? Daha ne zamana kadar susacaksınız ey Müslüman orduları? Gazze yok ediliyor ve Yahudiler Mübarek Toprakta bir Yahudi devleti kurma hayaliyle sapkınlıklarına devam ediyorlar. Daha ne bekliyorsunuz? Filistin halkının yok edilmesini, Mescid-i Aksa’nın üzerinde Yahudi bayraklarının dalgalanmasını ya da ellerinin Filistin mahallesine uzanmasını mı bekliyorsunuz?

وإِن تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُم“Eğer O’ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.” [Muhammed 38]

Devamını oku...

Müslümanlar, Tek Bir Ümmet Olarak Zorba Şeyh Hasina’ya Karşı Bangladeş Halkının Yanındadır

إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ

“Şüphesiz bu, tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin.” [Enbiya 92]

Yüzde 92’sinden fazlası Müslüman olan ve dünyanın en büyük Müslüman nüfusundan birine sahip olan Bangladeş halkı, zalim Şeyh Hasina’ya karşı öğrencilerin öncülüğünde barışçıl protestolara başladı.

Son protestolar Hasina liderliğindeki hükümetin, liyakate dayalı adaylar yerine rejim yanlılarına kamuda kontenjan hakkı tanımasının ardından patlak verdi. Bu politika, Awami League hükümetinin 2009’da iktidara gelmesinden bu yana gerçekleştirdiği bir dizi yolsuz ve baskıcı eylemin sonuncusudur.

Örneğin bu baskıcı rejim altında Bangladeş, hileli seçimlere, yaygın hükümet yolsuzluğuna, siyasi ve dini liderlere yönelik zulüm ve idamlara, sığınmacı Rohingya Müslümanlarına yönelik ırkçı politikalara, Siyonist varlıkla normalleşme adımlarına, İslam düşmanı Hindistan Başbakanı Modi ile işbirliğine ve ekonomik çöküşe tanık oldu. Ümmetin geri kalanı gibi Bangladeş halkı da sömürgeci destekçileri tarafından desteklenen tiranlardan bıkmış ve bezmiş durumda.

Daha birkaç hafta önce Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong, Hasina hükümetinin yolsuzluklarını ve acımasızlığını görmezden gelerek “ekonomik ilişkilerini derinleştirmek” amacıyla Şeyh Hasina ile bir araya gelmişti. Batılı liderlerin, ümmetin kaynaklarına ve pazarlarına erişim sağlamak için İslam dünyasındaki diktatörleri uzun yıllar destekledikleri göz önüne alındığında bu hiç de şaşırtıcı değil. Yakın zamanda Avustralya, Gazze’de korkunç soykırım işleyen Yahudi devletine açık destek vermişti.

Bangladeş’te barışçıl göstericilere karşı uygulanan acımasız şiddet, ümmetin sömürgeciler tarafından dayatılan yabancı sistemlerden ve diktatörlerden kurtulma mücadelesine bir başka örnektir. Bu sömürgeciler bizi devletçiklere böldüler, bize yeni kimlikler verdiler, bizi birbirimize düşürdüler ve topraklarımızı vahşice istila etmelerinin ardından zenginliklerimizi yağmaladılar.

Tek çözüm, sevgili Peygamberimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e indirilen siyasi sistem altında tek bir ümmet olarak birleşmektir. Bu öyle bir sistemdir ki, insanlara, Allah’ın dinine göre yöneten, kendi seçtikleri bir yöneticiyi seçme ve iktidara getirme yetkisi verir. Doğal kaynakları kamu mülkiyetinden sayar, yolsuzluk yapan çokuluslu şirketlerin kamu mülkiyetinin gelirlerini ceplerine indirmelerini engeller. Ekonomik önceliği, tüm tebaanın ihtiyaçlarının karşılanması için zenginliğin adil dağılımını sağlamaktır. Bu öyle bir sistemdir ki, insanları, ümmetin bağlı olduğu nesnel ve rasyonel bir inanç sistemi temelinde bir araya getirir ve yöneticiler üzerinde anlaşma yaptıkları şeylerden saptıklarında onları muhasebe eder. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاءَ لِلَّهِ وَلَوْ عَلَى أَنْفُسِكُمْ أَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ إِنْ يَكُنْ غَنِيّاً أَوْ فَقِيراً فَاللَّهُ أَوْلَى بِهِمَا فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوَى أَنْ تَعْدِلُوا وَإِنْ تَلْوُوا أَوْ تُعْرِضُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيراً“Ey İnananlar! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şahit olarak adaleti gözetin; ister zengin, ister fakir olsun, Allah onlara daha yakındır. Adaletinizde heveslere uymayın. Eğer eğriltirseniz veya yüz çevirirseniz bilin ki, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır.”

Coğrafi farklılıklarımız ne olursa olsun, her Müslüman Bangladeş’teki kardeşlerimizin hak ve hukukunu savunmalıdır. Zira onlar, iletişimin kesildiği ve bastırmak için ordunun sokağa sürüldüğü bir ortamda dehşet verici bir şiddetle karşı karşıyadırlar. Allah’tan ümmeti sömürgeci yöneticilerin zulmünden kurtarmasını, bize adil ve Salih bir lider bahşetmesini niyaz ediyoruz.

وَاللهُ غَالِبٌ عَلَى أمرِهِ “Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir.” [Yusuf 21]

Devamını oku...

Yöneticiler, Pakistanlı Müslümanları IMF’nin Yıkıcı Programlarının Kölesi Haline Getiriyor

Uluslararası Para Fonu (IMF) 13 Temmuz 2024 tarihinde yaptığı basın açıklamasında, Pakistan ve IMF’nin 7 milyar dolarlık yardım kredi paketi için anlaşmaya vardığını duyurdu. IMF tarafından yapılan açıklamada “Yeni programın, yetkililerin makroekonomik istikrarı sağlama çabalarına yardımcı olacağı” belirtildi. IMF programı, henüz IMF İcra Kurulu’nun nihai onayını almış değil. Bu, Pakistan’ın 24. IMF programıdır. Başbakan Şahbaz Şerif, “Bunun son IMF programı olması gerektiğini” söyledi. Ancak Başbakan, yabancı efendileri adına Müslümanları kandırıyor. Aslında Şahbaz Şerif, bir yılı aşkın bir süre önce 30 Haziran 2023’te, 23. IMF programı için Personel Düzeyinde Anlaşma yapıldığı gün de aynısını söylemiş, bu 3 milyar dolarlık anlaşmanın Pakistan’ın son IMF programı olacağını iddia etmişti. Öncesinde de ağabeyi ve lideri Navaz Şerif, görev süresi boyunca borç döngüsünü kıracağını açıklamıştı. Peki sömürgecilik ajanlarının bu açıklamalarına hala nasıl önem atfedilebiliyor?

Başbakan, bu yeni paketin maliyetinin nasıl karşılanacağı konusunda kamuoyunu bilgilendirmesi gerekmiyor mu? Vergileri bir yıl içinde yüzde 40 oranında artırarak nasıl “makroekonomik istikrar” sağlanacak? Bebek sütünden ilaca, mercimekten şekere, ayakkabıdan giysiye, eğitimden sağlığa, hayvan yeminden benzine, elektrikten doğalgaza kadar her şeye yeni vergiler getirildi. Ya vergi oranları artırıldı ya da fiyatlara zam yapıldı. Tüm bu yüklerin üzerine bir de bireysel gelir vergilerinde artış yapıldı. Dünya Bankası’nın 2023 raporuna göre yoksulluk oranının yüzde 40 olduğu bir ülkede, IMF’nin tüketimi azaltma, talebi daraltma ve sübvansiyonları kaldırma politikaları daha fazla açlığa, borca ve intihara yol açacaktır. Borç, yoksulluk ve temel ihtiyaçlardaki tavizler şimdi nasıl tezahür edecek? Aslında yöneticiler ve onların sömürgeci efendileri her şeyin gayet iyi farkında. Ancak yöneticiler “Roma yanarken keman çalıyorlar” çünkü kendileri için bütçe yaptılar ve hükümet harcamalarını iki yılda neredeyse yüzde yüz artırdılar.

Uluslararası Para Fonu (IMF) sömürgeci bir kurumdur. Neoliberal ekonomi politikalarıyla dünya çapında Amerikan dolarının hegemonyasını korumaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin gelişmesini önlemek için dünya düzeninin araçlarını kullanır ve bağımsız ekonomi politikaları benimser. Büyük dünya güçlerinin ekonomilerine fayda sağlamak için küçük devletleri, ülke halkının ekonomik yıkımına ve siyasi köleliğine yol açsa bile küresel tedarik zincirinin üretim birimi haline getirir. IMF’nin asıl amacı budur. Önceki 23 IMF programının makroekonomik istikrar sağlayamadığı gibi 24. IMF programı da makroekonomik istikrarı sağlamayacaktır. İslam ümmeti için tek yol, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurarak İslam dünyasını birleştirmektir. Sadece bu hamle bile bizi dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline getirecek ve bağımsızlığımızı sağlayacaktır. İslam dünyasının kaynakları, büyük güçlere meydan okumamızı, küresel siyaseti ve küresel ekonomiyi şekillendirmede önemli bir rol oynamamızı sağlayacaktır.

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri! Ümmetin sefaletini, çaresizliğini ve umutsuzluğunu izlemeyi bırakın artık. Hadi Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulması için Hizb-ut Tahrir’e nusret vererek ümmetin durumunda kapsamlı bir değişiklik yaratın. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَمَنۡ اَعۡرَضَ عَنۡ ذِكۡرِىۡ فَاِنَّ لَـهٗ مَعِيۡشَةً ضَنۡكًا“Kim benim zikrimden yüz çevirirse, onun için zor bir yaşam vardır.” [Taha 124]

Devamını oku...

İslam Dünyasındaki Yöneticilerin ve Bazı Uluslararası Toplum Liderlerinin Gazze’de Yaşanan Katliamları Kınamaları, Diğer Katliamları Onayladıkları Anlamına Gelir

13 Temmuz 2024 Cumartesi günü Yahudi varlığı, Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus şehrinin batısındaki El Mevasi’de yeni iğrenç bir katliam işledi. Katliamda 90’dan fazla kişi şehit oldu, yarısı çocuk ve kadın 300’den fazla kişi de yaralandı. Buna ek olarak Yahudiler, 7 Ekim 2023’ten bu yana ABD’nin desteğiyle Gazze’de suç işliyorlar. En düşük tahminlere göre, çoğu çocuk ve kadın olmak üzere şehit ve yaralıların sayısı yaklaşık 127.000’e ulaştı. Düzinelerce çocuğun hayatına mal olan kitlesel yıkım ve kıtlık nedeniyle de 10.000’den fazla insan kayıp.

Yahudi varlığı Gazze’de acımasız katliam işlemeye başladığından bu yana bu katliamlara yanıt olarak Müslümanların yöneticileri ve bazı yabancı liderlerden duyduğumuz tek şey, kınamadır ve uluslararası hukuka saygı çağrılarıdır! Gözleri boyamak, kamuoyunu kontrol altına almak ve yanıltmak için yapılan bu siyasi kınama ve lanetleme saçmalığı, iki ay önceki Refah işgali öncesine kadar devam etti. Amerika’nın, Yahudi varlığının olağanüstü katliamlar işlememesini dilemesinden sonra artık kınamalar da yapılmaz oldu. Yani Yahudi varlığı, artık yüzlerce değil onlarca katliam işlemeye devam ediyor. Bu nedenle komşu ülkelerden ve bazı Batılı ülkelerden bazı kınamalar duysak da birçok uzak Müslüman ülkesinden en ufak bir kınama bile duymadık. Küfrün başı Amerika da belki seçimlerle meşgul olduğu için belki de bu katliamın tesadüfi olduğuna ve benzer katliamların arkasının gelmeyeceğine inandığı için bu katliama sessiz kaldı.

Birçok Arap ülkesi, işgal varlığının Gazze Şeridi’nin güneyindeki El Mevasi kampını hedef almasını kınadı ve Filistinlilerin korunması ve Yahudi devletinin hesap vermesi gerektiği çağrısında bulundu. Ürdün Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Amman, “İsrail”in Gazze Şeridi’ne yönelik devam eden acımasız saldırganlığını, sistematik olarak sivilleri ve yerlerinden edilmiş kişilerin barınaklarını hedef almasını, son olarak (İsrail) işgal güçlerinin Han Yunus’ta, (İsrail’in) daha önce güvenli olarak sınıflandırdığı bir bölgede yerlerinden edilmiş kişilerin çadırlarını hedef almasını ve onlarca Filistinlinin şehit olmasına ve yaralanmasına neden olan saldırıyı” en güçlü ifadelerle kınadı. Cumartesi günü Dışişleri ve Göç Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Mısır, Yahudi varlığının El Mevasi bölgesini hedef almasını en sert ifadelerle kınayarak, silahsız sivillerin hayatlarını hiçe saymaya son verilmesi, insani standartlara uyulması ve uluslararası hukuk ile uluslararası insancıl hukuk hükümlerine riayet edilmesi çağrısında bulundu. Aynı bağlamda, Suudi Dışişleri Bakanlığı, Krallığın sonuncusu Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’ta bulunan göçmen kampı olmak üzere “İsrail” savaş makinesinin Filistin halkına karşı devam eden soykırım katliamlarını en güçlü ifadelerle kınadığını” ifade etti. Suudi Arabistan ayrıca Yahudi varlığının uluslararası insani hukuku ve uluslararası meşruiyet kararlarını sürekli ihlal etmesi karşısında uluslararası hesap verebilirlik mekanizmalarının harekete geçirilmesi gerektiğini vurguladı. Türk Dışişleri Bakanlığı da Yahudi varlığının, Han Yunus kentinin batısında yerinden edilmiş Filistinlilerin yaşadığı El-Mevasi bölgesindeki saldırılarının, “(İsrail)” Başbakanı Binyamin) Netanyahu hükümetinin Filistinlileri topyekûn yok etme çabasının bir aşaması” olduğunu bildirdi.

Mübarek Toprak Filistin’de Yahudi yerleşimi projesinin mimarlarından olan Batılı ülkelerin tepkilerine gelince, İngiltere Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Londra’nın El Mevasi kampına yönelik saldırı haberlerini yakından takip ettiğini belirterek, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın çok uzun süredir devam eden ve dayanılmaz ölüm ve yıkıma neden olan çatışmanın sona ermesini arzuladığını açıkladı.

Dolayısıyla bu ülkeler, Batılı bombardıman uçaklarıyla her gün gerçekleşen onlarca katliam ve kıyımda bir sakınca görmüyorlar, sadece Yahudi varlığı tarafından yüzlerce cana mal olan katliamlar işlenmesine pek sıcak bakmıyorlar. Bu da Müslümanların kanını pek umursamadıklarını, yavaş yavaş öldürülmeleri gerektiğini, “büyük” katliamlarla ümmeti patlama noktasına getirmek istemediklerini doğruluyor. Tabii ki bu utanç verici durum, ümmetin Gazze halkını desteklemekte yetersiz kaldığı gerçeği ışığında gerçekleşiyor!  Ümmetin orduları prangaya vurulmuş durumda ya da kılını bile kıpırdatmadan bu katliamları izliyor. Böylesi kimseler hakkında Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَامِنْامْرِئٍيَخْذُلُامْرَأًمُسْلِماًفِيمَوْضِعٍتُنْتَهَكُفِيهِحُرْمَتُهُوَيُنْتَقَصُفِيهِمِنْعِرْضِهِإِلَّاخَذَلَهُاللهُفِيمَوْطِنٍيُحِبُّفِيهِنُصْرَتَهُ،وَمَامِنْامْرِئٍيَنْصُرُمُسْلِماًفِيمَوْضِعٍيُنْتَقَصُفِيهِمِنْعِرْضِهِوَيُنْتَهَكُفِيهِمِنْحُرْمَتِهِإِلَّانَصَرَهُاللهُفِيمَوْطِنٍيُحِبُّنُصْرَتَهُ“Her kim bir Müslümanın saygınlığının kaybolacağı, onurunun zayıflayacağı bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini arzu ettiği yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana onurunun zayıflayacağı ve saygınlığının yitirileceği bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yardım eder.”

Ey Müslümanlar! ey Müslüman orduları! Müslüman ülkelerdeki yöneticilere ve mevcut rejimlere olan güvenimiz tamamen yok oldu. Hiçbirinizin aksini düşündüğünü veya Müslümanların yöneticiler hakkında iyilik beslediğini sanmıyoruz. Dolayısıyla Gazze halkınızı destekleme görevi tamamen sizin sorumluluğunuzdadır. Bu nedenle ümmet, ordulardaki sadık müminleri savaşmaya teşvik etmelidir. Gösteriler ve protestolar, ordulara yardım talebini duyurmak ve halklarına karşı görevlerini yerine getirme çağrısında bulunmak için olmalıdır. Tüm edep ve asalet duygularını yitirmiş alkolik ve sarhoş insanlarla dolu sarayların önünde değil, genelkurmay başkanlıklarının önünde oturma eylemleri ve gösteriler düzenlenmelidir. Bilin ki Hizb-ut Tahrir, sizinledir ve aranızdadır. Halkına asla yalan söylemez. Yönetimi devralmak, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak, Mübarek Toprak Filistin’i, Mescid-i Aksa’yı, İsra makamını ve esirleri kurtarmak için güç ve kuvvet ehlinden nusret almaya hazırdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

اسْتَجِيبُوا لِرَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللهِ مَا لَكُمْ مِنْ مَلْجَأٍ يَوْمَئِذٍ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَكِيرٍ“Allah’tan, geri çevrilmesi imkânsız olan bir gün gelmeden önce, Rabbinizin çağrısına uyun. O gün sizin için ne sığınacak bir yer vardır ne de (günahlarınızı) inkâr edebilirsiniz!” [Şura 47]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir Özbekistan’ın Viyana Büyükelçiliğine Bir Heyet Gönderdi

11 Muharrem 1446 / 17 Temmuz 2024 Çarşamba günü, Hizb-ut Tahrir’den bir heyet, Almanca konuşulan ülkelerdeki medya temsilcisi Mühendis Şakir Asim başkanlığında, Özbekistan’daki Hizb-ut Tahrir gençlerinin yaklaşık 20 yıllık hapis cezalarını çektikten sonra yeniden tutuklanmalarına karşı bir protesto notası vermek üzere Özbekistan’ın Viyana Büyükelçiliğine gitti. Heyeti bir konsolosluk görevlisi karşıladı.

Heyet başkanı, partiyi tanıttı ve partinin tamamen siyasi ve fikri bir hareket olduğunu ve herhangi bir maddi eylemde bulunmadığını açıkladı. Hedeflerine ulaşmak için şiddeti bir araç olarak reddettiğini ve İslam ülkelerinde Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için çalıştığını dile getirdi. Dolayısıyla Özbekistan hükümetinin sırf Rusya gibi sömürgeci ülkeleri memnun etmek için Hizb-ut Tahrir’i terör örgütü olarak sınıflandırmasının vahim bir hata olduğunu kaydetti. Yeniden tutuklanmalarının ardından gençlere sahte itirafnameler imzalatılmasının, imzalamayı reddetmeleri halinde eşlerine tecavüz edileceği ve çocuklarının tutuklanacağı tehdidinde bulunulmasının kabul edilemez bir durum olduğu belirtildi.

Konsolosluk görevlisi, notu Özbekistan Dışişleri Bakanlığı’na gönderme sözü verdi. Heyet bunun için kendisine teşekkür etti ve görüşmeyi İslami bir selamla sona erdirdi.

Devamını oku...

Fas Rejimi ile Yahudi Varlığı Arasında Gerçekleşen Askeri İlişkiler, Ümmetin Duygularına Meydan Okumadır, Yaraları Üzerinde Dans Etmektir

Yahudi varlığının Gazze’de insanları katlettiği, evlerini başlarına yıktığı, yerlerinden edip açlığa mahkûm ettiği, geride kalanları en temel yaşam ihtiyaçlarından mahrum bıraktığı bir zamanda Fas’taki suç rejimi, Yahudi varlığıyla askeri anlaşmalar imzaladı. Dünya çapındaki Müslümanların duygularını hiçe saydı, Allah’a savaş ilan etti. Bu suç rejimi, Gazze ve Filistin halkına destek olmak, Yahudi varlığıyla savaşmak ve onu toz duman etmek için ordusunu seferber etmek yerine bu mutant varlıkla ilişkilerini normalleştirdi ve yüz milyonlarca dolarlık askeri anlaşmalar imzaladı.

Temmuz’un 10’unda haber ajansları, Fas’ın 1 milyar dolarlık anlaşma kapsamında Yahudi varlığından bir casus uydu satın almak için anlaşma imzaladığını bildirdi. Bu anlaşma, Fas’taki suç rejimi ile Yahudi varlığı arasında 2021 yılında imzalanan istihbarat, askeri sanayi ve tedarik alanlarını kapsayan savunma anlaşmasına dayanıyor.

Fas’taki suç rejimi, Müslüman ülkelerdeki diğer suç rejimleri gibi, Allah’tan, Rasûlü’nden ve müminlerden utanmıyor. Açıkça Yüce Allah’a savaş işe ilan ediyor, Gazze ve Filistin’de yaşananlar nedeniyle acı ve keder içinde sızlanan Fas ve tüm Müslüman ülkelerdeki ümmetin duygularını ayaklar altına alıyor. Fas Kralı, Yahudi varlığının ekonomisini güçlendiriyor, Filistin ve Gazze’deki halkımızı öldürmesi için ona parasal destek sağlıyor. Vallahi Fas Kralının ve Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin bu yaptıkları büyük bir günahtır. Ordular, İslam ümmetini parçalayan, sömürgeci kafir ülkelerin ümmetin zenginliklerini yağmalamalarına olanak tanıyan bu yöneticileri ve çarpık tahtlarını ortadan kaldırmak için seferber olmadıkları gibi, Müslümanlar da ordularına baskı yapmak ve o hükümdarları devirmek, ardından da Kudüs ve tüm Mübarek Toprak Filistin’i Yahudilerin pisliğinden arındırmak için seferber olmuyorlar.

İslam, Müslümanların kafirlerle askeri antlaşmalar veya sözleşmeler imzalamasını yasaklar. Çünkü Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لَاتَسْتَضِيئُوابِنَارِالْمُشْرِكِينَ“Müşriklerin ateşiyle aydınlanmayın” [Ahmed, Nesai] Bir kavmin ateşi, savaştaki varlıkları hakkında bir metafordur. Buna ek olarak, kafir düşmandan silah ve askeri teçhizat satın almak, Müslümanlar aleyhine kafirlere bir yol ve otorite sağlar. Bu ise Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözünden dolayı caiz değildir:

وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً“Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.” [Nisa 141] Bu ayet, her ne kadar haber sığasında gelmiş olsa da aslında bir emir niteliğindedir, yani müminler aleyhine kafirlere hiçbir yol vermeyin demektir.

Müslümanların, bu Ruveybida yöneticileri değiştirmek ve aralarında Allah’ın Şeriatını uygulayacak, birlikte tüm insanlara İslam’ı taşıyacak bir halifeye biat etmek, gasp edilen toprakları kurtarmak ve Yahudi varlığını kökünden söküp atmak için tek bir adam gibi hareket etmelerinin zamanı gelmiştir.

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Twitter Fırtınası: "Ey Ümmet; Özbekistan'daki Siyasi Mahkumlardan Bir Çağrı!"

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Twitter Fırtınası:
"Ey Ümmet; Özbekistan'daki Siyasi Mahkumlardan Bir Çağrı!"
 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi, şu başlık altında (X'te) Twitter fırtınası düzenleyecek:

"Ey Ümmet; Özbekistan'daki Siyasi Mahkumlardan Bir Çağrı!"

Özbekistan'ın zalim rejimi tarafından sadece Allah'ın vaadini ve Allah Resulünü müjdesine yerine getirmek için Nübüvvet metodu üzerine ikinci Raşidi Hilafeti kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak için çalıştıkları için zulüm gören samimi davet taşıyıcılarına destek için.

Bugün ecir kazanmak için bizimle birlikte olun ki Yüce Allah bize bir süre sonra da olsa zafer nasip etsin.

Cumartesi, 21 Muharrem 1446 Hicri - 27 Temmuz 2024 Miladi

merkezi medya ofisi
merkezi medya ofisi
 
- Kampanyanın çeşitli dillerdeki sayfaları -

Arabic

Türkçe

Français

Deutsch

Urdu

Swahili

merkezi medya ofisi

- Etiketler -

#ÖzbekistandanÇağrı
#PleaFromUzbekistan
#ЎЗБЕКИСТОНДАН_ФАРЁД
#صرخة_من_أوزبيكستان

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER