Çarşamba, 25 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/17
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti, Yahudi Varlığının, Trump’ın Desteğiyle Gazze’de Gerçekleştirdiği Vahşi Saldırılara Karşı Protesto Eylemleri ve Yürüyüşler Düzenledi

Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti, bugün (21 Mart 2025 Cuma) Cuma namazının ardından Dakka ve Çittagong’daki çeşitli camilerde Yahudi varlığının Trump’ın desteğiyle Gazze’de gerçekleştirdiği vahşi saldırıyı lanetlemek amacıyla gösteriler ve protesto yürüyüşleri düzenledi. Utanmaz geçici hükümet, güya saldırıyı kâğıt üzerinde kınadı, fakat Amerika ve Yahudi varlığına olan sadakatini ve bağlılığını göstermek amacıyla gösterilere katılan oruçlu bazı bireyleri gözaltına aldı. Hükümetin bu eylemi kamuoyunda memnuniyetsizlik yarattı ve halkın vicdanında derin öfkeye yol açtı. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَاللهُ يَشْهَدُ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَكَاذِبُونَ“Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir.” [Münafikun 1] Kardeşlerine destek olmak için protestoya katılan bu dindar insanların bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Hizb-ut Tahrir üyeleri protestolarda konuşmalar yaptılar ve yürüyüşler şehirlerin farklı bölgelerindeki çeşitli caddelere doğru ilerledi. Gösterilerde yapılan konuşmalarda öne çıkan ifadeler şunlardı:

Geçtiğimiz salı gecesi, savaşın harap ettiği Gazze’de halkın büyük kısmı ya uykudaydı ya da sahur hazırlıkları içerisindeydi. Tam bu sırada aniden bir dizi bombalı saldırı başladı. Gecenin karanlığında yaralı ve kanlar içindeki insanların feryatları yükseldi, dehşete kapılan insanlar sağa sola kaçıştı. Ezan sesiyle birlikte müezzinlerin feryatları da duyuldu. Trump’ın desteğiyle işgalci ‘İsrail’, ateşkesi ihlal ederek savaş mağduru Gazze’ye yeni bir saldırı başlattı. Son 48 saat içinde 970 Filistinli hayatını kaybetti. Kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere her yaştan Filistinli, ‘İsrail’ güçlerinin saldırısında can vermeye devam ediyor. Gazze’deki çocuklar, aralıksız süren ‘İsrail’ saldırganlığı nedeniyle derin travma yaşıyorlar. Bir çocuğun annesine “Anne, yoruldum, artık ölmek istiyorum!” sözleri bu trajedinin boyutunu gözler önüne seriyor. Yahudi varlığı ayrıca Gazze’nin kuzeyinden güneye giden ana yolu da kapatarak sivillerin kaçışını da engelledi. Uluslararası kamuoyunun geniş tepkisine rağmen Netanyahu, pervasızca “Bu sadece bir başlangıç” dedi. ‘İsrail’ bu ani saldırının ardından Gazze’de yeni bir kara harekâtı da başlattı.

Amerika Birleşik Devletleri, tek taraflı ateşkesi ihlal ederek bu saldırıya doğrudan destek veriyor. 19 Mart Çarşamba günü düzenlenen basın toplantısında konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tommy Bruce, “Amerika Birleşik Devletleri, her koşulda “İsrail”in yanında duracaktır. Hamas’ın bu savaşın yeniden başlamasına izin vermesi üzücü,” dedi. Pazartesi (17 Mart) günü Beyaz Saray Basın Sözcüsü Caroline Levitt, Fox News’in “Hannity” programında, “Trump yönetimi ve Beyaz Saray, pazartesi gecesi Gazze’ye gerçekleştirilen saldırı hakkında ‘İsrail’e danışmanlık yaptı” diye konuştu. Bu apaçık kanıta rağmen, Gazzelilerin kurtuluşu için hala Amerika Birleşik Devletleri’ne ve ABD’nin güdümündeki “Birleşmiş Milletler”e bel bağlayanlar, Batı’nın maşasından başka bir şey değildir. Müslüman ülkelerin bu satılmış rejimleri, Batı’yı, özellikle de Haçlı Amerika ve İngiltere’yi dost edinmişlerdir. Oysa Allah Subhânehu ve Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de açıkça şöyle buyurmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet etmez.” [Maide 51]

Ey insanlar! Tüm dünya Gazze’deki saldırıların yarattığı yıkımı konuşurken, Hindistan, ‘İsrailli’ mahkumların serbest bırakılmasını istedi! (Somoy News, 19 Mart 2025) Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذِينَ آمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا“İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile, şirk koşanları bulacaksın.” [Maide 82]

Ey insanlar! Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ“İmam ancak bir kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” [Müslim] Buradan açıkça görülüyor ki, Müslümanların yegâne gerçek hamisi Halife’dir. 1896 yılında, Yahudi lider Theodor Herzl, Halife II. Abdülhamid’e Filistin’e Yahudi yerleşimini öngören bir anlaşmayı teklif etti. Teklif karşılığında 20 milyon sterlin (bugünkü değeriyle yaklaşık 2,2 milyon dolar) vadetti. Ancak Halife, Kudüs’ü satma teklifini kesin bir dille reddetti. Şöyle demiştir: “Ona söyle bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış bile olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim bu imparatorluğu kanlarını dökerek kazanmış ve yine kanlarıyla mahsuldar kılmıştır. O bizden ayırıp uzaklaşmadan, tekrar kanlarımızla örteriz.” 1924’te kâfir sömürgeci İngiltere, ajanı laik Mustafa Kemal Paşa’nın yardımıyla Müslümanların kalkanı olan Hilafet sistemini yıktı. Halife’nin yokluğunda, İslam Ümmeti hamisiz kaldı, Müslüman toprakları elliden fazla parçaya bölündü ve Ruveybida yöneticilerle kuşatıldı. Mübarek Toprak Filistin ve Mescid-i Aksa lanetli Yahudi varlığı tarafından işgal edildi. Filistin-Keşmir-Rohingya dahil her yerde Müslüman kanı dökülüyor, Müslümanların imanı ve onuru çiğneniyor ve servetleri ve egemenlikleri yağmalanıyor. Hilafet’i kurmak için birleşmeliyiz. Filistinli Müslümanların kurtuluşu için düzenlediğiniz yürüyüşler ve toplantılarda, ‘Birleşmiş Milletler’e ya da ajan yönetici güruha başvurmadan, Hilâfetin kurulması yönünde güçlü bir talepte bulunun. Unutmayın! Sadece dua yeterli değildir, gökten bir melek inip bizim için Hilâfeti kurmayacaktır! Aksine Allah Subhânehu ve Teâlâ bize melekleriyle yardım edecektir.

إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ“Şüphesiz ki, Rasûllerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” [Mümin 51]

Ey orduda görev yapan İslam ümmetinin yiğit evlatları! Ey Selahaddin Eyyubi’nin mirasçıları! Bilin ki Hilâfet sancağı altında birleşmiş bir İslâm ordusunun kükremesi, gaspçı Yahudi varlığını geri püskürtmeye fazlasıyla yeterlidir. Ümmetin içinde, Allah yolunda ölmeyi, düşmanlarının yaşamı sevdiği kadar çok seven milyonlarca yiğit asker mevcuttur. Yönetici güruh, Müslüman ordusunu kışlalara hapsetti. Bu yönetici güruh, Filistin’i özgürleştirme yolundaki en büyük engeldir. Bu yüzden, münafık yöneticileri alaşağı eden ve 1187’de Kudüs’ü Hristiyan Haçlılardan kurtarmak için askeri bir seferberliğe liderlik ederek Müslüman topraklarını birleştiren Selahaddin Eyyubi’nin izinden gitmelisiniz. Sizin göreviniz bu ajan yöneticileri korumak değil, Hilâfet Devleti’nin kurulması için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermektir. Hilafet İslam ümmetinden sorumludur. Bilin ki, yalnızca Hilâfet, ümmetin ordularını tek sancak altında toplayabilir ve Filistin’in kurtarmak için onları seferber edebilir.

وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيّاً وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيراً“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” [Nisa 75]

Devamını oku...

Türkiye: Gazze İçin Eller Semaya

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti
Gazze İçin Eller Semaya
 

Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti, Gazze’de 538 gündür devam işgal ve soykırıma karşı mazlum Müslümanların kurtuluşu için dün (Çarşamba) akşamı 6 şehirde kunut programları gerçekleştirdi.

Çarşamba, 26 Ramazan 1446 - 26 Mart 2025

turkiye vilayeti

FAALİYETLERDEN KARELER

turkiye vilayeti

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...

Bölgesel Girişimler Sadece Gözlere Kum Serpmekten İbarettir… Kontrol Amerika'nın Elindedir… Ve Tek Çözüm Hilafettir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Bölgesel Girişimler Sadece Gözlere Kum Serpmekten İbarettir… Kontrol Amerika'nın Elindedir… Ve Tek Çözüm Hilafettir!

Haber:

Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi (IGAD), Sudan'daki girişimleri koordine etmek için uluslararası elçilerle görüşmelere başladı... Örgüt tarafından düzenlenen "Sudan Barış Sürecinde Arabuluculuk Çabalarını Koordine Etmek Üzere Özel Elçiler ve Temsilciler Forumu" Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'da başladı. (Sudan Tribune 19/3/2025)

Yorum:

Sudan konusu hakkında birçok açıklamalar ve girişimler yapıldı; ancak bunların hepsi, Amerika'nın Sudan'daki işleri kontrol etmesi ve kendisinin izni olmadan veya kamuoyunun dikkatini dağıtacak ve savaşı uzatacak şekli bir girişimde bulunulmasına izin vermedikçe herhangi bir ülkenin krizi çözmek için müdahale etmesine izin vermemesi sonucunda buharlaşmış veya daha emekleme aşamasında ölmüştür. IGAD, Sudan'daki krizi çözmek için 2023 yılının nisan ayında bir girişimde bulunmuştu ancak bu girişim, Sudan'daki çatışmayı sıkı bir şekilde kontrol eden ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan talimatlar alan hükümet tarafından reddedilmişti. Bu ise Sudan Tribune'ün aktardığına göre formun açıklamasında geçen hususlarla teyit edilmiştir; zira forumda, görüşmelerin beş temel öncelik üzerinde odaklandığı belirtilirken bu öncelikler arasında tüm özel temsilciler arasındaki koordinasyonun artırılması, Cidde Deklarasyonu'nun uygulanması için bir yol haritasının geliştirilmesi, Sudan sivil toplumuyla etkileşimin güçlendirilmesi, hesap verebilirlik konusundaki çabaların uyumlu hale getirilmesi ve çatışmadan etkilenenlere destek olmak için insani diplomasinin güçlendirilmesi yer almaktadır. Nitekim Cidde Bildirgesi, Amerika'nın denetiminde olan ve savaşı durdurmada veya krizi çözmede başarısız olmasına rağmen, kimsenin değiştiremediği veya iptal edemediği tek bildirgedir…

Bu ülkelerin kendi işleri üzerinde hiçbir kontrolleri olmadığı gibi Amerika ile anlaşmadan Sudan'ın işlerine müdahale de edemezler. Amerika’nın bu savaşta gerçekleştirmeye çalıştığı hedef ise, Avrupa’nın Sudan’daki nüfuzuna darbe indirmek, ardından da Sudan’ı parçalamak ve servetlerini yağmalamaktır. Bu da Hızlı Destek Kuvvetleri ve Amerika ile bağlantılı olan bazı siyasi paralı askerlerin kurmayı hedeflediği sözde paralel hükümette açıkça görülmektedir. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar!

Sudan'ın ve acı çeken tüm Müslüman ülkelerin sorunlarının çözümü ve tedavisi, girişimler veya açıklamalar değil, aksine ülkemizi kontrol eden sömürgeci kafirlerin ellerini koparmak, ajanlarını ifşa etmek, Müslümanları korumak, onları savunmak, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti sayesinde Müslümanların arasında Rablerinin şeriatını uygulamaktır. Tek çıkış ve kurtuluş yolu bu olduğu gibi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in bizlere azı dişlerimizle sımsıkı sarılmamızı emretmiş olduğu şey de budur. Zira Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: فَإِنَّهُ مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ فَسَيَرَى اخْتِلَافاً كَثِيراً، فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتِي، وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ عَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِÇünkü benden sonra sizden kim yaşarsa o, pek çok ihtilaflara şahid olacaktır. O zaman sünnetime ve doğru yolum üzerinde bulunan halifelerimin sünnetine sarılınız. Bu sünnetlere azı dişlerinizle sımsıkı sarılın.” [Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace ve Ahmed tahric etti]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Cami (Ebu Eymen) - Sudan

Devamını oku...

Yardımı Doğru Bir Şekilde Doğru Yerden İstemek

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yardımı Doğru Bir Şekilde Doğru Yerden İstemek

Haber:

“İsrail” ordusu, dün, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinde bulunan Nasır Hastanesi'nin cerrahi bölümünü bombaladı.

Gazze'deki Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü Münir Abdullah el-Berş, yaptığı yazılı açıklamada, "(Nasır Hastanesi'ne düzenlenen) Bu saldırı, “İsrail'in” sivillere ve sağlık tesislerine yönelik tekrar eden ihlallerine eklenen yeni bir savaş suçudur. Bu saldırılar, hastaneleri ve sağlık çalışanlarını hedef almayı yasaklayan uluslararası insancıl hukuku ve uluslararası anlaşmaları açıkça ihlal etmektedir" ifadelerini kullandı.

Berş, "bu iğrenç suçun, sadece “İsrail'in” masumların hayatı karşısındaki kayıtsızlığını göstermekle kalmadığını, aynı zamanda hasta ve yaralıların en üst düzeyde bakıma ihtiyaç duyduğu bir dönemde hayat kurtaran tıbbi hizmetlerin sağlanmasını da engellediğini" vurguladı.

Uluslararası toplumu ve insan hakları kuruluşlarını "bu ciddi ihlalleri durdurmak ve sorumluların hesap vermesini sağlamak için acil şekilde harekete geçmeye" çağıran Berş, bu saldırının detaylarını ortaya çıkarmak ve suçluların cezalandırılmasını sağlamak amacıyla bağımsız bir uluslararası soruşturma açılması talebinde bulundu. (Anadolu Ajansı, 24.03.2025)

Yorum:

Kerim Rasulümüz Taif dönüşü dua etmiştir. Zira Amr b. Umeyr’in oğulları olan Abdi Yalîl, Mesud ve Habib gibi üç kardeşle yaşadıklarından, ayak takımlarının ve kölelerinin ağır hakaretler etmelerinin, küfretmelerinin, ayakları kanayıncaya kadar taşlamalarının ardından onu bir bağa götürdüler ve Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dua etmiştir:اللَّهُمَّ إِلَيْكَ أَشْكُو ضَعْفَ قُوَّتِي وَقِلَّةَ حِيلَتِي وَهَوَانِي عَلَى النَّاسِ، أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ، أَنْتَ رَبُّ الْمُسْتَضْعَفِينَ وَأَنْتَ رَبِّي، إِلَى مَنْ تَكِلُنِي، إِلَى بِعِيدٍ يَتَجَهَّمُنِي، أَوْ إِلَى عَدُوٍّ مَلَّكْتَهُ أَمْرِي، إِنْ لَمْ يَكُنْ بِكَ عَلَيَّ غَضَبٌ فَلَا أُبَالِي، وَلَكِنَّ عَافِيَتَكَ هِيَ أَوْسَعُ لِي، أَعُوذُ بِنُورِ وَجْهِكَ الْكَرِيمِ الَّذِي أَشْرَقَتْ لَهُ الظُّلُمَاتُ، وَصَلَحَ عَلَيْهِ أَمْرُ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ مِنْ أَنْ يَنْزِلَ بِي غَضَبُكَ أَوْ يَحِلَّ عَلَيَّ سَخَطُكَ، لَكَ الْعُتْبَى حَتَّى تَرْضَى وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِكَAllah’ım! Allah’ım güçsüzlüğümü ve çaresizliğimi sana şikayet ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen zulme uğramış tüm mazlumların Rabbisin. Sen benim de Rabbimsin. Beni kimlerin eline bırakıyorsun? Bana kaba ve sert davranan bir yabancıya mı, yoksa bana üstün kılacağın bir düşmana mı? Eğer Sen bana dargın değilsen, başıma gelen eziyet ve işkencelere aldırmam. Ancak Senden gelecek bir himaye ve koruma çok daha hoştur. Öfke ve gazabına uğramaktan; karanlıkları aydınlatan, dünya ve ahiret işlerini düzene koyan Zâtının nuruna sığınırım! Sadece Sana sığınır ve Senin rızanı dilerim. Senden başka kuvvet ve kudret yoktur!

Yani Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, yaşamış olduğu en sıkıntılı ve zorlu anında bile yardımı, sırf düşmüş olduğu sıkıntıdan kurtulmak için o vakit Allah’ın Rasulü’nün davetine karşı çıkan ve İslam davetinin sona ermesi için her türlü eziyet ve işkenceyi gerçekleştiren Mekke’nin güçlü kişi ve gruplarından değil, bu davetin gerçek hakimi ve sahibi olan Allah’tan istemiştir. Bu da eziyet boyutu ne kadar şiddetli ve büyük olursa olsun Allah’ın dini için belirlemiş olduğu doğru istikametten kıl kadar sapmamak anlamına gelmektedir. İşte bu yüzden Habibimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Medine’de ilk İslam Devleti’nin kuruncaya kadar Allah’ın şu emrinden zerre kadar taviz vermemiştir: فَٱصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ ٱلْمُشْرِكِينَSana emrolunanı beyinlerini çatlatırcasına tebliğ et. Müşriklerden de yüz çevir.” [Hicr 94]

Bu yüzdendir ki Müslümanlar, ister fert olarak ister cemaat olarak isterse de devlet olarak karşılaşmış oldukları tüm zorluklar karşısında yardımı, iman etmiş olduğu akidesi doğrultusunda doğru yerden talep etmeleri gerekir. Diğer bir ifadeyle yardım isterken akidesinden kaynaklanan hüküm ve emirler doğrultusunda yardım talebinde bulunması gerekir. Eğer Müslüman yardımı doğru bir şekilde doğru yerden istemez ise kesinlikle doğru sonuçlar vermeyeceği gibi aynı zamanda da Allah katında sorumlu olacaktır.

Bu yüzden ey Gazze'deki Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü Münir Abdullah el-Berş, senin yardım istediğin yer, inanmış olduğun akidenden kaynaklanan bir yardım değildir. Zira senin çağrıda bulunduğun uluslararası toplum ve insan hakları kuruluşlar başta Amerika olmak üzere sömürgeci kafir Batı’nın kendi emelleri için kullandıkları zehirli bir araçtan başka bir şey değildir. Bu kuruluşların bu şekilde olduklarını kanıtlayan sayılamayacak örnekler vardır. Örneğin:

- ABD ve İngiltere, kitle imha silahlarına sahip olduğu bahanesiyle 20 Mart 2003 ile 18 Aralık 2011 tarihleri arasında Irak'ı işgal etmişti; bu da yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne, yaralanmasına ve milyonlarca kişinin yerinden edilmesine yol açmıştı. Bu savaşın sonucunda Irak'taki kadınlar, (ebeveyn ve çocukların kaybından, cinayetlerden, ihlaller ve tecavüzlerden) dolayı büyük korkunçluklar ve acılar yaşamışlardır; peki o dönemde Irak'taki kadınlar acı çekerlerken bu örgütler ve uluslararası toplum neredeydi Allah aşkına?!

- Suriye’de devrim boyunca aklınıza gelebilecek her türlü işkence ve katliama maruz kalan kadın, çocuk ve yaşlıları bizzat gözleriyle görüp kulaklarıyla işittikleri halde bu örgütler ve uluslararası toplum neredeydi Allah aşkına?!

- Aksa Tufanı operasyonun başladığı 7 ekim 2023’ten bu yana Yahudi varlığının, insanın kanını donduracak şekilde vahşice işlediği tüm katliam ve yıkımları canlı yayından saniye saniye, dakika dakika ve saat saat görüp dinlediği halde bu örgütlerin ve uluslararası toplumun izzetli Gazze halkının yararına tek bir şey yaptığını gördünüz mü Allah aşkına?!

Bu nedenle eyGazze'deki Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü Münir Abdullah el-Berş, yardım doğru bir şekilde doğru yerden talep edilmediği sürece, asla doğru bir karşılık bulmayacaktır. Bilakis bu yanlış yardım talebinin sonu, Lübnan’da ve Suriye’de olduğu gibi bu uluslararası toplum ve insan hakları kuruluşlarını kendi hedefleri doğrultusunda kullanan kafirlerin beklentilerini yerine getirmekle sonuçlanacaktır.

Sonuç olarak eyGazze'deki Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü Münir Abdullah el-Berş, doğru bir şekilde doğru yardımın adresi, yaratıcı Allah Subhanehu ve Teala ve O’nun emri olan İslami hayatı yeniden başlatıp İslam risaletini tüm dünyaya taşımak amacıyla Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin kurmak için çalışan Hizb-ut Tahrir’dir. İşte o zaman yardım karşılığını bulacak ve Allah’ın izniyle Hilafet Devleti kurulduğunda özelde izzetli Gazze halkının, genelde tüm Müslümanların, talep etmiş oldukları yardımlar kesinlikle karşılığını bulacaktır.

إِن يَنصُرْكُمُ اللهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ وَعَلَى اللهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar.” [Al-i İmran 160]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ramazan Ebu Furkan

Devamını oku...

“Kâfir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır.” [Enfal 73]

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

وَالَّذِينَ كَفَرُوا بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ

“Kâfir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır.” [Enfal 73]

Haber:

BAE, Rusya ile Ukrayna arasındaki arabuluculuk çabalarının başarılı olduğunu duyurdu; zira 175 Ukraynalı ve 175 Rus olmak üzere toplam 350 esirin yer aldığı yeni bir savaş esiri takası gerçekleştirildi. Böylece iki ülke arasında bu arabuluculuklarda takas edilen toplam esir sayısı 3.233'e ulaştı.

Dışişleri Bakanlığı, BAE'nin arabuluculuk çabalarına katılımlarından dolayı her iki ülkenin de şükranlarını sunarak, BAE'ye duydukları güveni ve iki ülke arasındaki krizin çözümüne yönelik tüm çabaları destekleme konusundaki hırsını takdir ettiklerini ifade etti. Bakanlık, söz konusu arabuluculuğun başarısıyla birlikte kriz sırasında BAE tarafından gerçekleştirilen toplam arabuluculuk sayısının 13'e ulaştığını ve bunun BAE, Rusya ve Ukrayna arasındaki dostane ilişkileri yansıttığını bildirdi.Dışişleri Bakanlığı, BAE'nin Ukrayna'daki çatışmaya barışçıl bir çözüm bulunması ve mülteci ve esir sayısı gibi krizin insani etkilerinin azaltılması amacıyla çeşitli çabaların başarıya ulaşmasını sağlamak için çabalarını sürdüreceğini teyit etti.

Yorum:

Garip olan şey İslam ümmetinin başına musallat olan bu Ruveybidaların hiçbir işe yaramamalarıdır; zira onlar, Gazze halkının kanının gazaba uğramışların eliyle bu mübarek ayda döküldüğünü gördükleri halde kıllarını bile kıpırdatmıyorlar, onlara karşı cahiliye döneminden kalma hamiyetle bile yaklaşmıyorlar, esir takası sürecini tamamlamak için Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk yapmaya başladıkları halde ne dini, ne ahlaki, ne de insani sebepler onları Gazze'deki kardeşlerine destek olmak için harekete geçirmemiştir; oysa İslam onların kardeşlerine yardım etmelerini vacip kılmıştır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir." [Enfal 72] Ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يَخْذُلُهُ وَلَا يَحْقِرُهُMüslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulüm ve haksızlık yapmaz, yardımı kesmez ve onu hakir görmez.”Ama onlar (yöneticiler), Rusya ile Ukrayna arasında 13 arabuluculuk ve iki taraf arasında 3233 esir takası yaptıklarından dolayı övünüyorlar. Ancak on beş ay boyunca Yahudi varlığının saldırısına maruz kalan, bu süre zarfında yüz altmış binden fazla kişinin şehit olup yaralandığı, on dört bin kişinin kaybolduğu, evlerinin, camilerinin ve hastanelerinin yıkıldığı Gazze halkının kanına bu kadar önem verildiğini hiçbir zaman görmedik!

Bu yöneticiler ümmeti temsil etmedikleri gibi onlar sadece ümmetin düşmanlarına hizmet eden bekçilerdir; zira Avrupa, Amerika'nın Ukrayna'yı terk etmesinin ve Amerika'nın kendisine sağladığı askeri yardım karşılığında stratejik madenlerini vermesini talep etmesinin ardından BAE'deki üssü aracılığıyla Rusya'nın kötülüğünden kendisini korumaya çalışıyor.

Özellikle güç ve kuvvet ehli olmak üzere tüm Müslümanların görevi, Gazze halkına ve Burma, Keşmir ve Doğu Türkistan'daki tüm mazlum Müslümanlara destek olmak için ordularını harekete geçirecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışanlarla birlikte çalışmaktır… İşte o zaman işgal altındaki İslam ülkeleri kurtulacak, Yahudi varlığı kökünden söküp atılacak, içeride İslam tatbik edilecek ve İslam’ın hidayet ve nur risaleti tüm insanlığa taşınacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Abdulhamid - Irak

Devamını oku...

Çin Çocuklar Üzerinden Bahse Girerek Ekonomiyi Yeniden Canlandırmayı Başarabilecek Mi?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Çin Çocuklar Üzerinden Bahse Girerek Ekonomiyi Yeniden Canlandırmayı Başarabilecek Mi?

Haber:

Bu ayın 21'inde Sky News Arabia şu başlıklı bir haber yayınladı: “Çin Çocuklar Üzerinden Bahse Girerek Ekonomiyi Yeniden Canlandırmayı Başarabilecek Mi?”Zira raporda, “Çin hükümeti, Doğum ve Çocuk Yetiştirme Desteğinin Güçlendirilmesi, Çocuk Bakım Destek Sisteminin Araştırılması ve Kurulması başlıklı bir çerçeveyi uygulamaya koymak üzere bir plan hazırlamıştır” denildi.

Yorum:

Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَمَن يَرْغَبُ عَن مِّلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلَّا مَن سَفِهَ نَفْسَهُİbrahim’in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir?” [Bakara 130] Bu yüzden Latif ve Habir olan Allah'ın şeriatı dışındaki her türlü yasa, insanın varlığının hafife alınması ve zilletin de ötesinde bir zillettir.

Toplumların durumuna ve insan yapımı yasaların onlara ne yaptığına bakan birisi, semanın vahyine sırtını döndüğünde insanın başına gelen büyük sefaleti fark edecektir.

İç tüketim büyümesinin yavaşlaması tehdidiyle karşı karşıya kalan ve bu denklemi tersine çevirmeye çalışan Çin, aileleri desteklemeye ve ebeveynler üzerindeki mali yükü hafifletmeyi amaçlayan önlemler paketi aracılığıyla üremeyi teşvik etmeye odaklanan yeni bir stratejiye yönelmekte, dolayısıyla onları çocuk sahibi olmaya ve harcamalarını artırmaya teşvik etmektedir.

Bu strateji, doğrudan finansal destek sağlamakla sınırlı kalmamakta, aksine beşik ile pazarın arasını bağlayan kapsamlı bir çocuk bakım sistemi kurmaya hazırlanmakta ve erken çocukluk harcamalarını ekonomik büyümenin bir motoru haline getirmek için çalışmaktadır.

Ekonomik sorun, bu gezegende yaşayanların karşı karşıya kaldığı en sıkıntılı sorunlardan biridir ve hem kamuoyunun hem de politikacıların zihnini meşgul etmektedir; ancak onun labirentinden, mefhumlarını Kur’an’dan ve yolunu vahiyden alanlar dışında kimse kurtulamamıştır.

Allah Subhanehu bizim için ekonomik sorunun doğasını detaylandırmıştır; nitekim bu, yöneticilerin servet dağılımındaki zulmü ve kendi mülkiyet arzularının hazzına tabi olmaları ve servete kontrolsüz bir şekilde sahip olmaları haline getirilmiştir; bunun da öncesinde bu dünyanın geçici bir yer olduğunu, aslında insanın bu dünyadaki halinin geçici olduğunu, ona güvenmemesini ve kendisini varış noktasına ulaştıracak şeyler dışında bir şey alamayacağını bize açık bir yol olarak göstermiştir.

İslam'daki ekonomik sistemin ayrıntıları gerçekten icat edici olup burada, serveti insana boyun eğer hale getiren, içindekilerle beraber bütün kâinatı insanın emrine veren, bunu da insanın gayesini gerçekleştirmesine ve ahiret yurdu olan varış noktasına ulaşmasına yardım etme için yapan İslam'ın durumunun arasını karşılaştırmaya girmeye yer yoktur.

İnsan yoldan çıkıp nefsi, Allah'ın dışında yasa koyma gücüne sahip olduğunu düşünecek derecede bir kibre ulaştığında, başkalarını köleleştirmekte, insanın değerini ekonomik refaha bağlı bir hale getirmekte, Allah'ın nimetleri olan çocukları, bireysel tüketimi artırmak, yani servetin para sahiplerinin ceplerine pompalanmasını artırmak için sadece aşağılık bir pazarlama üslubu haline getirmektedir; bu şekilde Çin, insanı ekonominin kölesi haline getirme konusunda bahse girmektedir.

İronik bir şekilde Çin, BM üyelerinin çocuk ve kadın haklarını koruma ve onlara karşı her türlü ayrımcılığı suç sayma taahhüdünde bulunan Pekin Anlaşmasının sponsoru olmuştur!

Bu sözleşmeler, haklar ekonomik çıkarlarıyla çatıştığında çiğnedikleri ve İslam'ın çocuklarımız ve toplumlarımız üzerinde uygulanması söz konusu olduğunda bunu bizden geri getirmemizi istedikleri bir put haline gelmiştir.

Bundan sonra şeriat, yaşam tarzı ve hayatta uyguladığımız bir sistem olarak Allah’ın dininden uzaklaşıp kendisini bu sefihlerin sınıfına koymak isteyen biri var mı acaba?

وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّن يَدْعُو مِن دُونِ اللهِ مَن لَّا يَسْتَجِيبُ لَهُ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَهُمْ عَن دُعَائِهِمْ غَافِلُونَ

Allah’ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapık kim olabilir? (Oysa) onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.” [Ahkaf 5]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Beyan Cemal

Devamını oku...

BAE Yöneticileri İngiliz Efendilerinin Gözüne Girmek İçin Ülkenin Zenginliklerini Çarçur Ediyorlar

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

BAE Yöneticileri İngiliz Efendilerinin Gözüne Girmek İçin Ülkenin Zenginliklerini Çarçur Ediyorlar

Haber:

ABD Başkanı Donald Trump'ın Cuma günü Abu Dabi Yönetici Yardımcısı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnun bin Zayed Al Nahyan ile Beyaz Saray'da bir araya gelmesinin ardından ABD, BAE'nin önümüzdeki 10 yıl içinde 1,4 trilyon Dolar yatırım yapacağını açıkladı.BAE'deki ABD Büyükelçiliği tarafından yayınlanan bir raporda, yatırımlar ve bunların dağılımı detaylandırılırken şu ifadelere yer verilmiştir: “Yeni çerçeve BAE'nin, yapay zeka altyapısı, yarı iletkenler, enerji ve Amerikan imalatı alanlarında ABD ekonomisine yaptığı mevcut yatırımları önemli ölçüde artırılacaktır.” (Ajanslar)

Yorum:

Genel olarak Körfez ülkeleri, özel olarak da BAE, İngiliz Parlamentosu'nun bir üyesinin de ifade ettiği gibi İngilizler için bir benzin istasyonundan başka bir şey değildir. Bu gerçeklik de İngilizlerin bu kantonları sadece bu sıfatla kullanmalarına neden olmaktadır.BAE'nin Amerika'daki bu yatırımlarının arkasında ne olduğunu bilmek isteyen birinin, İngiltere'nin bu anlaşmadan ne gerçekleştirmek istediğine bir bakması gerekir.Herhangi bir takipçinin, BAE'nin ve onu yöneten Ruveybidaların, ister bölgesel ister uluslararası düzeyde olsun yaptıkları herhangi bir eylemde kişisel ya da ulusal herhangi bir çıkar olduğunu aklından geçirmesi doğru değildir. Zira BAE, İslam beldelerindeki sömürgeci İngiliz üssünden başka bir şey değildir ve tüm kötülüklerin anası olan İngiltere de buradan hareketle, bu ülkeleri ifsat etmek, Amerika'nın tecavüzüne, uluslararası konumda rekabet etmesine, nüfuzuna ve halkların servetlerini yağmalamasına ve onlara baskı yapmasına karşı koymak için çalışmaktadır.İngiltere'nin en nefret ettiği ülkeye, yani Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki kölelerine yapılan bu yatırımın arkasında yatanları analiz etmeye ve anlamaya başlamamız gereken siyasi anlayış işte budur.

1964'te Kruşçev ve Kennedy arasında dünyanın Sovyetler Birliği ve Amerika arasında ikiye bölünmesinden bu yana Amerika, İngiltere'nin nüfuz ve sömürge alanlarını, özellikle de en zengin, en varlıklı ve siyasi ve ideolojik olarak en hassas olan İslam beldelerini yağmalamaya çalışmıştır.Nitekim Amerika bunu büyük ölçüde başarmış ve böylece İngiltere, güneş batmayan imparatorluk olmaktan çıkıp dünyada ikinci sınıf bir ülke haline gelmiştir.Ancak zayıflığına ve uluslararası çatışma arenalarında Amerika ile yüz yüze gelmesini imkansız kılan bu zayıflığını bilmesine rağmen Amerikan kovboyuna teslim olmamıştır.Bu nedenle Amerikan devinin gölgesinde yürüme ve fırsat buldukça arabasının tekerleklerine çomak sokma politikasını benimsemiştir.Buna dair bir örnek ise BAE'nin Sudan'da ABD ajanları El Burhan ve Hemedti tarafından yönetilen çatışmaya müdahale etmesi ve Hemedti'nin Sudan'da ve çatışan taraflar arasında bir yer edinmesini desteklemesi ki böylece işlerin gidişatını etkileme ve en azından Amerika'nın planlarını bozma imkanına sahip olmasıdır.Bu örnek BAE'nin yatırım bahanesiyle Suriye'de kendine bir yer bulmak için çalışmasına ve aynı şekilde eski İngiliz ajanı Ali Abdullah Salih'in devrilmesinden sonra İngiliz nüfuzundan geriye kalanları mümkün olduğunca korumak için Yemen'e müdahale etmesine de intibak etmektedir.

Nitekim Amerikan tecavüzü karşısında teslim olmayı kabul etmeyen İngiltere'nin hayalleri, aynı çalışmayı Amerika ve Yahudi devletinde yapma noktasına ulaşmıştır. Zira İngiltere, ajanının yatırımlarını düşmanının karnına yerleştirmek yoluyla Amerika'yı doğru zamanda sırtından bıçaklayabileceğini düşünüyor. Ancak Amerika bu gerçeğin farkında olup ABD'li iş adamlarından olan Başkan Trump, bu oyunları kontrol altına alabileceğini ve bu yatırımlardan hızla faydalanabileceğini düşünüyor; özellikle de kendisinin de inandığı gibi yakın gözetim ve kontrol altında oldukları için İngilizlerin isterlerse kendisini karnından bıçaklayabileceklerini düşünmüyor. Geriye şu soru kalıyor: İngiltere Amerika'ya ihanet edebilir mi, yoksa edemez mi?Gerçekten İngiltere Amerika'nın kontrolü altında kalacak ve Amerika da bu yatırımlardan herhangi bir yan etki olmaksızın faydalanacak mı? Bu soru, her bir tilkinin diğerine karşı uyanık olmasına bağlı kalmaya devam edecektir. Ancak İngiltere ihanet edebilecek gibi görünmüyor ama geriye İngiltere nezdinde ihanet girişiminde bulunma “şerefi” kalmaya devam etmektedir; özellikle de hazinesinden tek bir kuruş bile harcamamışken olası patlamalardan kaynaklanan şarapnel parçaları isabet etmediği sürece sahip olduğu ajanların sonuncusuna kadar savaşacaktır.

BAE'nin Yahudi devletine yatırım yapması, İbrahimi planı benimseyerek normalleşmesi ve Yahudileşmesi ve Filistin halkına karşı Yahudileri desteklemesi, özellikle Rabin ve Peres'in, Amerika'nın gözlerinden uzak ve İngiliz mühendisliği ve Yahudi İşçi Partisi lideri Peres ve İngiliz ajanı Yaser Arafat'la birlikte yaptığı düzenlemesiyle Oslo Anlaşmasını imzalamasının ardından Rabin'in, Amerika'ya sadık ve New York merkezli Yahudi aşırılık yanlıları tarafından öldürülmesinden sonra Yahudi varlığı üzerindeki etkisinin zayıflamasının veya neredeyse sona ermesinin ardından Ortadoğu meselesi olarak bilinen dünyanın en sıcak dosyaları konusunda İngiliz efendisi için bir dayanak noktası bulmaktan başka bir şey değildir. Dolayısıyla BAE'nin Yahudi varlığıyla ve Yahudi varlığı içinde tüm bu kötülükleri ve kirli işleri yapmasının nedeni, İngilizlerin Yahudi devletindeki etkisini yeniden tesis etme veya en azından Amerika'nın ve bölgedeki projelerinin tekerine çomak sokma çabasından başka bir şey değildir.

Dünyadaki, özellikle de Batı kampının üyeleri arasında bulunan küfür güçleri arasındaki çatışma, bunlardan biri diğerlerini ortadan kaldırana kadar sona ermeyecektir.İş birliği, paylaşım ve anlayışı kabul etmeyen Batılı sömürgeci kapitalist zihniyet işte budur.Yani bir somun ekmeği sadece orada bulunan herkesi öldüren kişi yiyebilir. Beyaz Saray korsanı olan Amerikalı iş adamı başkanın kişiliğinde açıkça görülen kapitalist ideoloji işte budur.Ama asıl can sıkıcı olan şey, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetin ve onun servetinin bu kirli çatışmanın yakıtı haline gelmiş olmasıdır.Ancak bu gerçeklerin, oyunların ve araçların ümmet için açığa çıkmış olduğunu bilmek de insanı rahatlatmaktadır; zira böylece ümmet düşmanını ve onun ihanetinin ve gücünün boyutunu bilir ve kendisini ondan kurtarmak için hazır olur. Şüphesiz bu, Allah'ın izniyle ümmetin İslam'ı temsil eden hadari alternatifin bilincine varmasıyla yakında gerçekleşecektir; bunu temsil edecek olan da ümmetin kollarının gücü ve onu kurmak için çalışan muhlis evlatları sayesinde Allah’ın izniyle yakında kurulacak olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’dir.Bu mübarek günlerde, İslam ülkelerindeki güç ve kuvvet ehlinin kalplerini İslam'ı desteklemeye, onun devletini kurmaya ve Müslümanları bir Halifeye biat etmeye açması için Allah'a dua ediyoruz... Allahumme amin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER