Salı, 24 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/16
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

El-Vakiye TV: Aydınlatma Programı "Gazze'ye Yönelik Savaş Geri Döndü Ve Beraberinde İhanetin Acısını da Getirdi!"

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye TV Aydınlatma Programı:
"Gazze'ye Yönelik Savaş Geri Döndü Ve Beraberinde İhanetin Acısını da Getirdi!"

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Üyesi Müh. Bahir Salih

Yapım: El Vakiye TV Medya Prodüksiyonu

#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
الجيوش_إلى_الأقصى#

H. 22 Ramazan 1446 - M. 22 Mart 2025

Devamını oku...

Yahudi Varlığı, Gazze’de Soykırım ve Cinsel Şiddet Suçları İşliyor Bu Gafletten Bir Uyanış Olacak Mıdır?

7 Ekim 2023’te Aksa Tufanı Operasyonundan bu yana Yahudi varlığı, Gazze’nin sebatkar halkını acımasızca hedef alarak kinini onların üzerine kusmuştur. Peş peşe işlenen katliamlar, on binlerce masumun şehadetine yol açtı. Ne yazık ki İslam âlemi zincire vurulmuş, orduları ise ölüm sessizliğine bürünmüş durumda!” Yahudi varlığı, ateşkesi bozduktan sonra, Batı’nın aleni desteği ve Müslüman ülkelerdeki zararlı rejimlerin utanç verici işbirliğiyle katliamlarına yeniden başladı.

BBC, 13 Mart’ta yayınladığı çarpıcı haberde, BM Bağımsız Uluslararası Araştırma Komisyonu’nun işgal altındaki Filistin’de vahşeti belgeleyen raporuna yer verdi. Raporda, 7 Ekim 2023’ten bu yana işgal altındaki topraklarda yaşayan masum Filistinlilerin – kadınların, çocukların, yaşlıların – uğradığı akıl almaz zulümler gözler önüne seriliyor. BM raporu, Yahudi varlığının Gazze’deki savaşta kadın sağlığı merkezlerini bilinçli hedef alarak ve cinsel şiddeti silah haline getirerek ‘soykırım politikaları’ uyguladığını ortaya koydu. Bu korkunç eylemler; anneliği bitirmek, nesilleri kurutmak ve doğumu engellemek için sağlık altyapısının, doğum kliniklerinin ve üreme sağlığı merkezlerinin sistematik biçimde yok edilmesini; annelerin tedaviye ulaşımını engellemeyi; gebelik, doğum ve bebek bakımına dair hayati ilaç ve ekipmanların bilinçli şekilde önlenmesini içeriyor! BM, bu eylemleri soykırım ve cinsiyet temelli sistematik şiddet kapsamında değerlendirdi. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, kadınlara yönelik sözlü tacizler, fiziksel şiddet, tecavüz tehditleri ve insanlık dışı zorla çıplaklaştırma uygulamalarıyla sistematik bir aşağılama politikası izlenmektedir.

İki milyarlık bir ümmet olarak bu zillet daha ne kadar sürecek? Yahudiler Müslüman topraklarında daha ne kadar at oynatacak? Yöneticilerin ihanetine ve orduların sessizliğine daha ne kadar göz yumacaksınız? Yahudi varlığını durdurmak için askeri güçten başka çare mi var?!

Uluslararası sistemin Filistin halkının yanında yer alacağını düşünenler büyük bir yanılgı içindedir. Zira bu mücrim sistemin daha önce Bosna, Irak, Arakan (Rohingya) ve Uygur Müslümanlarına nasıl “yardım ettiğini” hep birlikte gördük!

BM’nin Yahudi varlığını kınayan bu iki yüzlü raporlarıyla Filistin’e adalet geleceğini sananlar gözlerindeki perdeyi kaldırmalı! Zira bu raporların içeriği incelendiğinde, işgalci Yahudi varlığını Filistin topraklarının büyük bölümünde meşru bir devlet olarak tanıdığı, Filistinlilere ise toprakların ancak %20’sinde bir devletçik kurma hakkı tanıdığı görülecektir.

Ey Müslümanlar! Ey Müslüman orduları ve özellikle çevre ülkeler! Sessiz kalmanın sizi bu tehlikeden koruyacağını düşünen varsa, aldanıyor! Zira bu zalim düşman, aramızda ayrım yapmıyor, hepimizi aynı kılıçla biçmek için sabırsızlanıyor! Cihatsız zafere ulaşılacağını düşünenler, Allah’ın şeriatı dışında izzet arayışı içerisinde olanlar, hem dünyasını hem de ahiretini kaybetmiştir. İşte bu apaçık bir hüsrandır!

يَدْعُو مِن دُونِ اللهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنفَعُهُ ذَٰلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ * يَدْعُو لَمَن ضَرُّهُ أَقْرَبُ مِن نَّفْعِهِ لَبِئْسَ الْمَوْلَى وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ * إِنَّ اللهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ إِنَّ اللهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ * مَن كَانَ يَظُنُّ أَن لَّن يَنصُرَهُ اللهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ“Zararı faydasından daha yakın olana tapar. O (taptığı) ne kötü yardımcı, ne fena yoldaştır! Muhakkak ki Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar. Her kim ona (Muhammed’e) Allah’ın dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa hemen tavana bir ip çeksin, sonra kendini assın da bir baksın; başvurduğu (bu yöntem), öfkelendiği şeyi giderecek mi?” [Hac 13-15]

Devamını oku...

Ordular Harekete Geçmedikçe, Bugün Gazze ve Yemen, Yarın Diğer Müslüman Ülkeler Olacaktır

ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM), 15 Mart 2025 Cumartesi akşamı Yemen’deki Husi hedeflerine bir dizi baskın düzenlediğini duyurdu. Yapılan açıklamada, Yemen’in dört bir yanında Husi güçlerine ait hedeflerin “nokta atışıyla” vurulduğu, bu operasyonların “Amerikan çıkarlarını savunmak, düşmanları caydırmak ve deniz seyrüsefer özgürlüğünü yeniden sağlamak” amacıyla yapıldığı belirtildi. 20 Mart Perşembe akşamına kadar Amerika, Yemen’e onlarca hava saldırısı düzenledi. Bu saldırılarda 53 kişi şehit oldu, 100’den fazla kişi yaralandı. Yaralıların çoğu kadın ve çocuk. Operasyonların haftalarca sürebileceği söyleniyor. Bunlar, Trump’ın ‘onları tamamen yok edeceğim’ tehdidinin ardından, Yahudi varlığı ve Hamas arasında Gazze’de geçen ocak ayında yapılan ateşkes anlaşmasından bu yana Yemen’e yapılan ilk saldırılar.

Amerika, zillet ve utanç elbisesi giymiş, uysal ve entrikacı yöneticilerin teslimiyeti sayesinde tüm Müslüman ülkelerde istediği gibi at oynatıyor; tehditler savuruyor, terör estiriyor, arbede çıkarıyor ve katliamlar işliyor. Yöneticiler, bu ümmetin felaketine sebep oldular, onun itibarını yerle bir ederek güçsüz ve etkisiz hale getirdiler. Bugün Müslümanlar, kâfirlerin gözünde küçük düşürülmüş ve zayıf bir konumda. Kafirler, Müslümanlara işkence, tehcir, katliam ve soykırım gibi her türlü zulmü reva görmektedir.

Ey Müslümanlar! Amerika, sizi kendi planlarına boyun eğdirmek için acımasız bir politika izliyor: Ya boyun eğip teslim olacaksınız ya da cehennem ve soykırımla yüzleşeceksiniz! Olayların ardı arkası kesilmez bir hızla gelişmesi, felaketlerin katmerleşmesi, Gazze’deki kardeşlerimizin başına gelen bu büyük felaket, Amerika’nın kendi ve Yahudi varlığının çıkarlarını tehdit eden herkesi cezalandırması, yenilgi psikolojisini yerleştirmekten ve gerçekliği değiştirebilecek her girişime daha doğmadan kürtaj yapmaktan başka bir şey değildir. Gazze ve Yemen’de kopan fırtına, aslında bir olup bu zulme karşı dikilmezsek ve bu saldırıyı geri püskürtmezsek, bütün İslam diyarlarını tehdit eden kara bulutların birer öncüsüdür.

Ey Müslüman orduları! Bu azim musibet karşısında, meşruiyetten yoksun yöneticilere itaat caiz değildir! Bilakis, onları azletmek ve Mübarek Toprak Filistin ile tüm İslam beldelerini özgürlüğüne kavuşturmak, Amerika ve Yahudi varlığının küstahlığını ve suçlarını ortadan kaldırmak, Müslümanların kanını döken, ırzlarına saldıran, kadın ve çocuklarını katleden, acizlerini merhamet etmeyen ve mukaddesatını kirleten herkese savaş ilan etmek için umumi seferberlik ilan etmek farz olmuştur! Dini ikame eden, düşmanı püskürten, İslam’ı koruyan ve sınırları savunan Allah’ın askerleri olun. Canlarınızı Allah’ın kelimesini yüceltme yolunda feda edin ki, din tamamen Allah’ın olsun. Cihadı terk etmek suretiyle kendinizi tehlikeye atmayın. Çünkü savaş zamanında seferber olmamak büyük bir günahtır ve çetin bir azabı gerektirir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ * إِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلِيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ“Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir. Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” [Tevbe 38-39]

Devamını oku...

“El-Vela ve’l-Bera” Tartışmasız Bir İslami Hükümdür ve Sarsılmaz Bir Dini İlkedir, Asla Ulusal Çıkarlar Uğruna Kurban Edilemez

Trump’ın Rehine İşleri Özel Temsilcisi Siyonist Adam Boehler ve eski ABD Afganistan barış elçisi Zalmay Halilzad, Kabil’deki iktidar rejiminin dışişleri bakanı Amir Khan Muttaqi ile görüştü. Bu görüşmenin ardından rejim, iyi niyet göstergesi olarak bir Amerikan mahkûmu serbest bıraktı. Amir Khan Muttaqi, “Amerika Birleşik Devletleri ile olumlu siyasi ve ekonomik ilişkiler” kurulması çağrısında bulundu. Boehler bu hamleyi “güven inşa etme” yolunda atılmış bir adım olarak nitelendirirken, Halilzad, “George Glezmann’ın serbest bırakılması Taliban’ın iyi niyetinin bir göstergesidir” açıklamasında bulundu.

Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti Medya Bürosu, Afgan rejiminin, şu anda İslam ümmeti ile doğrudan savaş halinde olan Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerini, El-Vela ve’l-Bera’ İslami hükmüne aykırı olarak değerlendiriyor ve en sert biçimde kınıyor. Bu bağlamda, Müslümanların dikkatine aşağıdaki hususlara çekiyoruz:

1- Amerika Birleşik Devletleri, onlarca yıldır İslam Ümmeti’ne karşı aralıksız bir savaş yürütmektedir. Gazze’ye yapılan barbarca saldırıların başladığı ilk andan itibaren, melun Yahudi varlığına tam askerî, ekonomik ve siyasi destek sunmuştur. Şu an, Yahudi devletine Gazze’deki Müslümanları yerlerinden sürmek için cehennemin kapılarını açma yetkisi vermiştir. Bununla da yetinmeyip, “güvenlik” bahanesiyle Suriye ve Lübnan’ı da düzenli olarak hedef almaktadır. Dahası, Amerika Birleşik Devletleri bizzat İslâm beldesi Yemen’e yönelik ağır hava saldırıları düzenlemiş ve çok sayıda Müslümanın şehit olmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla ister bireysel ister devlet düzeyinde olsun, hiçbir Müslümanın İslam’a karşı aktif olarak savaş halinde olan hükümetlerle bu türden ilişkilere girmesi meşru değildir.

2- Kendisini Müslüman dünyasındaki tek İslâm devleti olarak tanıtan ve kuruluşunu Afganistan başta olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki mücahitlerin kutsal fedakârlıklarına dayandıran Afgan rejimi, dış ilişkilerinde “müminlere sadakat ve kâfirlere karşı tavır alma” esasına dayanan El Velâ ve’l Berâ ilkesini açıkça ihlâl etmektedir. Bu ilke kesin ve bağlayıcı bir İslami hükümdür. Rejimin izlediği bu tür politikalar, gerçekte “Müslümanların barışı da savaşı da birdir” şeklindeki şeri hükmünden ve anlayışından bir sapmadır. El Velâ ve’l Berâ ilkesini bırakıp onun yerine ulusal çıkarları koymak, İslam’ın açık hükümleri yerine belirsiz ve şüpheli olanı tercih etmek demektir.

3- En üzücü olanı ise, bir Amerikan vatandaşının “iyi niyet göstergesi” olarak serbest bırakılmasıdır. Buna karşın Nübüvvet metodu üzere Hilâfet’i savunan ve Ümmet’in birliği için mücadele eden samimi Müslüman davetçilerden onlarcası, hâlen ağır şartlar altında, uzun hapis cezalarına mahkûm edilmiş durumdadır. Bu çifte standart, hem İslam’ın temel hükümlerine hem de Allah’ın açık emrine ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yerleşmiş sünnetine aykırıdır. Zira Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, müminlerin kâfirlere karşı sert, kendi aralarında ise merhametli olmalarını emretmiştir. Geçtiğimiz yüzyıl, ulusal çıkarlara dayalı dış politikanın İslam Ümmeti’ne en büyük zararı verdiğini, Müslümanları kafa karışıklığına ve siyasi çıkmaza sürüklediğini defalarca kanıtlamıştır. Bu nedenle, İslam’ı temsil ettiğini iddia eden herhangi bir hükümet, dış politikasını davet ve cihat esası üzerine inşa etmelidir. Bu mesele içtihadi bir mesele değildir, dini tebliğ etmek ve İslam’ı tüm dinlere ve sistemlere üstün kılmak hedefiyle ilgili kesin bir İslami yükümlülüktür. Bu amaca ulaşmak, ancak Müslümanların milliyetçilik temelli ideolojileri ve çıkar odaklı politikaları bırakıp, Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilâfet’in kurulması için çaba göstermeleriyle mümkün olacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَتُرِيدُونَ أَنْ تَجْعَلُوا لِلَّهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَاناً مُبِيناً “Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah’a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?” [Nisa 144]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER