Pazartesi, 23 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/15
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Tunus: Kurtuluş Yürüyüşü; “Ey Ordular, Size Ne Oldu ki, «Allah Yolunda Savaşa Çıkın!» Denildiği Zaman Yere Çakılıp Kalıyorsunuz?”

  • Kategori Tunus
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti: Kurtuluş Yürüyüşü;

[مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ]

“Ey Ordular, Size Ne Oldu ki, «Allah Yolunda Savaşa Çıkın!» Denildiği Zaman Yere Çakılıp Kalıyorsunuz?” (Tevbe 38)

Hicri 1446 yılının Ramazan ayının 28'ine tekabül eden Miladi 28 Mart 2025 tarihinde, Cuma namazının ardından Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti tarafından Amerikan-Siyonist saldırganlığına karşı Gazze'ye destek amacıyla El-Feth Camii'nden bir yürüyüş başlatıldı. Yürüyüşün çağrısı Zeytune Tunus halkı tarafından yapıldı. Yeşil Tunus'tan büyük bir kalabalığın katıldığı yürüyüş sırasında pankartlar açıldı. Ana pankartta “Ey Ordular 'Size ne oldu ki, «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz'?” yazıyordu... Tunus'ta Amerikan düşmanı ile birlikte düzenlenen askeri tatbikatı eleştiren Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti üyesi Muhammed el-Nasır el-Şuveyha'nın askeri mahkeme tarafından tutuklanmasını kınamak için iki pankart açıldı. İlkinde “Tunus'taki Askeri Mahkemeye: Amerikan düşmanı ile askeri manevraları eleştirmek bir şuç değildir” yazıyordu. Diğerinde ise “Tunus'taki Askeri Mahkemeye: Gazze'ye destek verenleri serbest bırakın” yazıyordu. Ayrıca Müslüman ordulara destek çağrısında bulunan düzinelerce pankart açıldı. Müslüman topraklarda, Filistin'deki kardeşlerine destek olmak için tekbir ve tehlillerle başlayan yürüyüş, başkentin ana caddelerini dolaşarak Devrim Caddesi'ne ulaştı. Yürüyüş, bir Hizb-ut Tahrir üyesinin Müslüman ordulara, zalim yöneticilerin tahtlarının devrilmesinden sonra Filistin'deki kardeşlerini desteklemeleri gerektiğini hatırlatan konuşmasıyla sona erdi.

Bu yürüyüş, Gazze'deki kardeşlerimize karşı imha savaşının yeniden başlamasının ardından, Tunus Vilayeti'ndeki Hizb-ut Tahrir'in Filistin halkına bağlı olduğunu ve Nübüvvet metodu, Yüce Allah'ın vaadi ve Rasulü Sallallahu aleyhi ve sellem'in müjdesi üzerine ikinci Raşidi Hilafet Devleti'ni kurarak İslam'ın hakimiyetini tesis etme çağrısını sürdüreceğini teyit etmek için düzenlenmiştir.

Hizb-ut Tahrir Tunus Vilayeti Merkezi Medya Ofisi Delegesi

Cuma, 28 Ramazan 1446 Hicri - 28 Mart 2025 Miladi

ENKİNLİKTEN KARELER

#طوفان_الأقصى

#الجيوش_إلى_الأقصى

#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa

#AqsaCallsArmies

İlgili Linkler:

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Resmi Websitesi
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Tahrir Dergisi Resmi Sitesi
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Tahrir Dergisi Facebook Sayfası

Devamını oku...

İsveç: "Gazze'de Sivillere Yönelik Katliamlar Devam Ediyor! Onurunuzla Ayağa Kalkın!"

  • Kategori İsveç
  •   |  
Hizb-ut Tahrir / İsveç:
"Gazze'de Sivillere Yönelik Katliamlar Devam Ediyor! Onurunuzla Ayağa Kalkın!"

Suçlu Yahudi varlığının kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nde silahsız Müslümanlara karşı 17 aydan fazla bir süredir devam eden ve bugüne kadar 170.000'den fazla Müslüman erkek ve kadının şehit olmasına ve yaralanmasına yol açan acımasız katliamlar (soykırım) karşısında ve suçlu Yahudi varlığının 18/03/2025 Salı günü şafak vakti kırılgan ateşkes anlaşmasını ihlal etmesinin ve çoğu kadın, çocuk ve yaşlı olmak üzere silahsız Müslümanları sistematik olarak öldürmeye devam etmesinin ardından Hizb-ut Tahrir / İsveç, Stockholm'deki Müslüman Mahallesi'nde "Gazze'de Sivillere Yönelik Katliamlar Devam Ediyor! Onurunuzla Ayağa Kalkın!" başlıklı bir miting düzenledi. Konuşmayı Yusuf Ahmed gerçekleştirdi.

Hicri 22 Ramazan 1446, Miladi 22 Mart 2025 Cumartesi

Devamını oku...

Amerika Hala Müslümanların Kanına Doymadı!

Haber-Yorum

Amerika Hala Müslümanların Kanına Doymadı!

Haber:

Dolaşımda olan bir video, Han Yunus'taki bir evin ABD füzesi tarafından hedef alındığı anı gösteriyor. İbrani medyasında, 900 kg ağırlığındaki SPICE2000 tarzı bir ABD füzesinin, Yahudi varlığına ait bir uçak tarafından fırlatıldığı konuşuluyor. (El-Kuds El-Arabi, 1 Nisan 2025)

Yorum:

Ekim 2023'ten bu yana tekrarlanan kanlı ve canice sahne, Gazze'deki imha savaşının ve günlük katliamların kana susamış gaspçı varlık tarafından yürütülen bir Amerikan savaşı olduğu gerçeğini teyit etmektedir ki aksine her ikisi de kana susamıştır!

Artık konu değerlendirme ve analizlere tabi değildir; zira ABD'nin Elçi Yardımcısı birkaç gün önce Fox News'e yaptığı açıklamada, “İsrail'i” serbest bıraktık ve Gazze'deki savaşı sürdürmesi için ona tüm silahları sağladık” dedi.

Bu gerçek karşısında pek çok aktivist, tweet atanlar, kanaat önderi ve şeyhler, Amerikan tutumuna yönelik sert ve haklı eleştirilerini dile getiriyor ama şaşırtıcı olan, meselenin bu sınırda durmasıdır! Sert eleştiri ve satır sonu nokta!

Meselenin ciddiyeti, eleştiri aşamasından, Amerika ile güvenlik ve askeri ittifakın bozulması ve tüm Müslüman ülkelerdeki her türlü askeri varlık şekillerinin sona erdirilmesi için açık, güçlü, tekrarlanan ve yoğun çağrılar aşamasına geçilmesini gerektirmektedir.

Bu çağrıyı sürekli tekrarlıyorum ve hala birçok fikir sahibi insanın sesini yükseltme, hatta fısıldama konusundaki isteksizliğine hayret ediyorum! Oysa Amerika ile ittifakın sona erdirilmesine yönelik çağrı, her şeyden önce şerî ve haklı bir tutumdur.

Bu nasıl bir Amerika ve nasıl bir etkisi var ki bu kadar çok insan böylesine haklı bir çağrıya sessiz kalıyor?Bu nasıl bir Amerika ki, Allah'ın rahmetine mazhar olanlar hariç, kunutunda bir imamın ve arkasındaki cemaatin duası bile ona ulaştırılmıyor?!

Yoksa o, sözden, eleştiriden ve duadan muaf olan “kutsal” bir ittifak mıdır?

Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın Rabbim…

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Usame Es-Suveynî
=

Devamını oku...

Peki Sonra Ne Olacak?

Haber-Yorum

Peki Sonra Ne Olacak?

Haber:

Yahudi güçleri Suriye'nin Hermon Dağı'nda daha önce hiç girmedikleri mevzilere girdiler. (Ajanslar)

Yorum:

Peki sonra ne olacak? Zira onlar, uçaklarıyla ülke semalarında tur atıp dolaşıyorlar ve silah depoları ya da konutlar gibi istedikleri yerleri bombalıyorlar; tıpkı Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in nitelendirdiği gibi Ahmed eş-Şara iktidara gelir gelmez bütün kâfir ülkeler Suriye'nin üzerine üşüşmelerinin yanı sıra aç insanların yemek kabına üşüştükleri gibi hepsi de pastadan pay almak istiyorlar. Bu bir yöndendi. Diğer yönden olana gelince; gazaba uğramışların emniyet ve güvenliğinden emin olmak istedikleri gibi geçici hükümetin de laik olmasını, emir ve yasalarını kendilerinden almasını, Amerika’ya itaat ve sadakatini sunmasını, böylece Suriye’nin tirandan sonra madalyonun diğer yüzü olmasını ve daha önceki tiranın Amerika’nın yörüngesinde dönüp ona itaat ve sadakatini sunduğu gibi geçici hükümetin de Amerika’nın yörüngesinde dönmesini istiyorlar.

Ülkede gezip dolaşarak ülkenin zenginliklerini yağmalıyorlar;peki ey İslam ümmeti, bu sessizlik daha ne zamana kadar sürecek?!Haydi isyan edip sınırları yıkın ve artık hainliklerini ve ihanetlerini gizlemeyen bu tahtları ortadan kaldırın.Peki bu orduların ne zaman sabrı taşıp da ümmetlerini savunmak için harekete geçecekler?! Nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: يُوشِكُ الْأُمَمُ أَنْ تَدَاعَى عَلَيْكُمْ كَمَا تَدَاعَى الْأَكَلَةُ إِلَى قَصْعَتِهَا» فَقَالَ قَائِلٌ: وَمِنْ قِلَّةٍ نَحْنُ يَوْمَئِذٍ؟ قَالَ: «بَلْ أَنْتُمْ يَوْمَئِذٍ كَثِيرٌ وَلَكِنَّكُمْ غُثَاءٌ كَغُثَاءِ السَّيْلِ وَلَيَنْزَعَنَّ اللَّهُ مِنْ صُدُورِ عَدُوِّكُمْ الْمَهَابَةَ مِنْكُمْ وَلَيَقْذِفَنَّ اللَّهُ فِي قُلُوبِكُمْ الْوَهْنَ» فَقَالَ قَائِلٌ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَمَا الْوَهْنُ؟ قَالَ: «حُبُّ الدُّنْيَا وَكَرَاهِيَةُ الْمَوْتِ Aç insanların yemek kabına üşüştükleri gibi yakında diğer milletler de sizin başınıza üşüşeceklerdir." Dediler ki: Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak ey Allah’ın Resulü? Dedi ki: “Bilakis sizler o gün çok olacaksınız, fakat sizler sel üzerinde akıp giden çer çöp gibi olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden sizden korkma duygusunu çekip alacak, sizin de kalbinize vehn sokacaktır.” Dediler ki; "Vehn nedir, ey Allah’ın Rasulü? Dedi ki: “Dünyayı sevmek ve ölümü kerih/kötü görmektir."

Bu tür durum tarih boyunca birçok kez yaşanmıştır;tıpkı Haçlı milletleri üşüşüp bu ümmeti işgal ettiğinde ve yine Tatarlar İslam ülkelerini işgal ettiğinde olduğu gibi ancak bu nübüvvet haberi son yüzyılda daha açık bir şekilde gerçekleşmektedir;zira Haçlılar, Yahudiler ve ateistler Hilafeti yıkmak için anlaştılar, sonra onun beldelerini böldüler, aralarında paylaştılar, Filistin'i Yahudilere verdiler ve Müslümanlar alçakların sofrasındaki yetimler gibi oldular ve şer güçleri bugün bile hala bu ümmeti yok etmek, zenginliklerini emmek, servetlerini yağmalamak ve erkeklerini aşağılamak için üşüşmeye devam ederlerken ümmet boyun eğdirilip aşağılanıyor, çoklukları ümmete bir faydası olmuyor ve ümmet selin üzerindeki bir çer çöp gibidir.Bunun nedeni, Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bize şu şekilde haber verdiği gibidir:حُبُّ الدُّنْيَا وَكَرَاهِيَةُ الْمَوْتِDünyayı sevmek ve ölümü kerih/kötü görmektir.

Allahu Teala aziz Kitabı’nda şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُوا فِي سَبِيلِ اللهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ * إِلَّا تَنفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلِيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ Ey iman edenler! Size ne oldu ki, «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır. Eğer (gerektiğinde savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir; siz (savaşa çıkmamakla) O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.” [Tevbe 38-39]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müne Semih (Ümmü Meryem)

Devamını oku...

Amerika'nın Zorbalığı ve İfade Özgürlüğü Yalanı!

Haber-Yorum

Amerika'nın Zorbalığı ve İfade Özgürlüğü Yalanı!

Haber:

Washington Post gazetesi, öğrenci Rumeysa Öztürk'ün tutuklanmasının, milliyetçi liderlerin üniversiteleri radikalleşmenin yuvası olarak hedef aldığı küresel bir eğilimin yansıması olduğunu belirterek, bunun yabancı öğrenciler arasındaki ifade özgürlüğüne yönelik baskının sadece ilk adım olduğunu kaydetti. (El Cezire Net, 29/03/2025)

Yorum:

7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonundan bugüne kadar devam eden katliamlar, özgürlüklerin ihlali, çocukların ve kadınların öldürülmesi, evlerin yıkılması ve tüm insan haklarının en aşağılık şekillerde ihlal edilmesi, tüm bu suçlar görmezden gelinerek Yahudi varlığının lehine yönelik aşağılayıcı bir uluslararası sessizlikle karşılandı. Bunun üzerine ABD'de ve yurtdışındaki üniversite öğrencileri, bu yaralı halkı savunmak için harekete geçti ve Filistin halkının haklarını destekleyen gösteriler tüm dünyaya yayıldı;bu da bu suçlu varlığın destekçilerinin öfkelenmesine ve birçok öğrencinin tutuklayıp tehdit edilmelerine neden oldu.

Bugün, bu uluslararası sessizliğin karşısında duran ve en temel haklarını talep eden mazlum bir halk pahasına suçlunun yanında duran ve onu maddi, manevi ve silahla destekleyen hükümetlerini ifşa edenler için yeni bir tasfiye ve hesaplaşma aşaması başlıyor.

Evet, ABD Başkanı Donald Trump'ın ifade özgürlüğüne ve akademik araştırmalara yönelik bir tehdit olarak görülen üniversitelere ve üniversite öğrencilerine yönelik açtığı acımasız saldırısına hiç şaşırmadık; nitekim Trump yönetimine karşı öğrencilerin ve öğretim üyelerinin anayasal haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle davalar açıldı.

Bu hükümetler demokrasi, ifade özgürlüğü ve insan hakları iddiasında bulunuyorlar ama aslında bu bir yalandır ve kendi halklarına, bölge ülkelerine ve özellikle de özgürlük sloganı atan ama tüm şekilleriyle özgürlükten çok uzak olan ve halkları sömürgeleştirmek, zenginliklerini yağmalamak ve topraklarını gasp etmek üzerine kurulu olan Amerikan yönetimine karşı zorbalık uygulamaktır; dolayısıyla Birleşmiş Milletlerden bu uluslararası sistemdeki en küçük örgüte kadar atılan bütün sloganlar ve kurulan bütün uluslararası örgütler, Amerika'nın başını çektiği kapitalizmin, dünya halklarını yağmalamak, fikirlerini bastırmak, onları en temel insan haklarından mahrum bırakmak için kullandığı araçlardan başka bir şey değildir.

Uzun süre dünyayı hükmeden bu kapitalizm, insanların hayatını kapitalizmin kölesi haline getirmiş, birkaç kişinin çıkarı için halkların zenginliklerini yağmalamış ve dünyaya sıkıntılı bir hayat dayatmıştır; bugün sanki bizler, bu dünyanın bağrına çöreklenen bu sistemin çöküşünün eşiğindeyiz ve artık onun içten çökmesinin zamanı gelmiştir; çünkü o, aldatmaya, faydacılığa ve insanlığın yararına olmayan her şeye dayanmaktadır.

Bu nedenle dünyanın aklı başında insanlarının, koyduğu ilkeleri ilk ihlal eden kendisi olan ve uluslararası sisteminin ayıpları açıkça ortaya çıkan bu uluslararası sisteme karşı ayaklanmaları gerekmektedir; dolayısıyla ondan geriye kalan tek şey, ayakta durmaması için düşürülmesi gereken bir yapıdır ve bunu yapabilecek olan da Rabbani bir ideoloji olan İslam ideolojidir.

Bu nedenle tüm akıl sahiplerini, diğer halkların uğradığı zulmü ortadan kaldırmak için bu sisteme karşı çalışmaya ve harekete geçmeye çağırdığımız gibi Müslüman halkları da İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışanlarla birlikte hareket etmeye çağırıyoruz ki böylece dünyanın geri kalanı üzerindeki zulmü kaldırmak için adaleti ve hoşgörüsüyle İslam'ı uluslararası arenaya geri getirelim ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin geri dönüşüyle ilgili müjdesini gerçekleştirdiğimiz gibi Allah’ın bizim hakkımızdaki kavlini de gerçekleştirelim; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı Ümmetsiniz. (Siz ki) ma’rufu emredersiniz ve münkerden sakındırırsınız.” [Al-i İmran 110]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dareyn Eş-Şanti

Devamını oku...

Amerika'nın Zorbalığı ve İfade Özgürlüğü Yalanı!

Haber-Yorum

Amerika'nın Zorbalığı ve İfade Özgürlüğü Yalanı!

Haber:

Washington Post gazetesi, öğrenci Rumeysa Öztürk'ün tutuklanmasının, milliyetçi liderlerin üniversiteleri radikalleşmenin yuvası olarak hedef aldığı küresel bir eğilimin yansıması olduğunu belirterek, bunun yabancı öğrenciler arasındaki ifade özgürlüğüne yönelik baskının sadece ilk adım olduğunu kaydetti. (El Cezire Net, 29/03/2025)

Yorum:

7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonundan bugüne kadar devam eden katliamlar, özgürlüklerin ihlali, çocukların ve kadınların öldürülmesi, evlerin yıkılması ve tüm insan haklarının en aşağılık şekillerde ihlal edilmesi, tüm bu suçlar görmezden gelinerek Yahudi varlığının lehine yönelik aşağılayıcı bir uluslararası sessizlikle karşılandı. Bunun üzerine ABD'de ve yurtdışındaki üniversite öğrencileri, bu yaralı halkı savunmak için harekete geçti ve Filistin halkının haklarını destekleyen gösteriler tüm dünyaya yayıldı;bu da bu suçlu varlığın destekçilerinin öfkelenmesine ve birçok öğrencinin tutuklayıp tehdit edilmelerine neden oldu.

Bugün, bu uluslararası sessizliğin karşısında duran ve en temel haklarını talep eden mazlum bir halk pahasına suçlunun yanında duran ve onu maddi, manevi ve silahla destekleyen hükümetlerini ifşa edenler için yeni bir tasfiye ve hesaplaşma aşaması başlıyor.

Evet, ABD Başkanı Donald Trump'ın ifade özgürlüğüne ve akademik araştırmalara yönelik bir tehdit olarak görülen üniversitelere ve üniversite öğrencilerine yönelik açtığı acımasız saldırısına hiç şaşırmadık; nitekim Trump yönetimine karşı öğrencilerin ve öğretim üyelerinin anayasal haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle davalar açıldı.

Bu hükümetler demokrasi, ifade özgürlüğü ve insan hakları iddiasında bulunuyorlar ama aslında bu bir yalandır ve kendi halklarına, bölge ülkelerine ve özellikle de özgürlük sloganı atan ama tüm şekilleriyle özgürlükten çok uzak olan ve halkları sömürgeleştirmek, zenginliklerini yağmalamak ve topraklarını gasp etmek üzerine kurulu olan Amerikan yönetimine karşı zorbalık uygulamaktır; dolayısıyla Birleşmiş Milletlerden bu uluslararası sistemdeki en küçük örgüte kadar atılan bütün sloganlar ve kurulan bütün uluslararası örgütler, Amerika'nın başını çektiği kapitalizmin, dünya halklarını yağmalamak, fikirlerini bastırmak, onları en temel insan haklarından mahrum bırakmak için kullandığı araçlardan başka bir şey değildir.

Uzun süre dünyayı hükmeden bu kapitalizm, insanların hayatını kapitalizmin kölesi haline getirmiş, birkaç kişinin çıkarı için halkların zenginliklerini yağmalamış ve dünyaya sıkıntılı bir hayat dayatmıştır; bugün sanki bizler, bu dünyanın bağrına çöreklenen bu sistemin çöküşünün eşiğindeyiz ve artık onun içten çökmesinin zamanı gelmiştir; çünkü o, aldatmaya, faydacılığa ve insanlığın yararına olmayan her şeye dayanmaktadır.

Bu nedenle dünyanın aklı başında insanlarının, koyduğu ilkeleri ilk ihlal eden kendisi olan ve uluslararası sisteminin ayıpları açıkça ortaya çıkan bu uluslararası sisteme karşı ayaklanmaları gerekmektedir; dolayısıyla ondan geriye kalan tek şey, ayakta durmaması için düşürülmesi gereken bir yapıdır ve bunu yapabilecek olan da Rabbani bir ideoloji olan İslam ideolojidir.

Bu nedenle tüm akıl sahiplerini, diğer halkların uğradığı zulmü ortadan kaldırmak için bu sisteme karşı çalışmaya ve harekete geçmeye çağırdığımız gibi Müslüman halkları da İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışanlarla birlikte hareket etmeye çağırıyoruz ki böylece dünyanın geri kalanı üzerindeki zulmü kaldırmak için adaleti ve hoşgörüsüyle İslam'ı uluslararası arenaya geri getirelim ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin geri dönüşüyle ilgili müjdesini gerçekleştirdiğimiz gibi Allah’ın bizim hakkımızdaki kavlini de gerçekleştirelim; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı Ümmetsiniz. (Siz ki) ma’rufu emredersiniz ve münkerden sakındırırsınız.” [Al-i İmran 110]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dareyn Eş-Şanti

Devamını oku...

Kurtuluşa Giden Yol!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Kurtuluşa Giden Yol!

Bir kişi şöyle soruyor: İslam ümmeti gibi büyük ve kadim bir ümmet, nasıl olur da milletlerin kuyruğu haline gelebilir? Allah’ın kendisine en azim şeriatı bahşettiği bir ümmet, nasıl olur da gerileyip cehaletin karanlıklarına düşebilir, iradesi çalınmış bir şekilde düşmanları ona liderlik edip onları takip eder ve kertenkele deliğine girip onların arzularına tabi olabilir?!

Bu ümmetin, hak yoldan sapıp Allah'ın kendisi için razı olduğu şeyden uzaklaşmadıkça, pusulasını değiştirmedikçe ve Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla yönetilmedikçe güçlü bir durumdan zayıf bir duruma düşmesi imkansızdır. Zira Ömer bin Hattab Radıyallahu Anh şöyle demiştir: “Allah bizi İslam'la şereflendirdi. Allah’ın verdiği şereften başka bir şeref ararsak Allah bizi yeniden zelil kılar.”

Ümmetin başına gelen durumu gördüğümüzde, her birimizin yapabileceği tek şey, bu durumu değiştirmek ve Rabbini razı etmek için çabalamak ve ümmeti Allah'ın kendisi için çizdiği ve razı olduğu yola geri döndürmek için çalışmaktır ki böylece ümmet, iyiliği emredip kötülükten sakındıran insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet konumuna geri dönebilsin. Nitekim İmam Malik şöyle demiştir: “Bu ümmetin evveli ne ile ıslah olduysa, sonra gelenleri de ancak aynı şey ile ıslah olacaktır.” 

Allah'a itaat etmek, O'nun tüm hükümlerine uymak ve hükümlerinden tek birini dahi ihmal etmemek demektir. Ayrıca bu hükümleri hiç eksiltmeden ve değiştirmeden hayatımızda uygulamalıyız. Bu hükümleri bireysel, kolektif ve toplumsal olarak, bu toplumdaki tüm bireyler, düşünceler, duygular ve sistemlerle birlikte uygulamalıyız ki böylece Allah'ın kanunlarının ve hükümlerinin hakim olduğu İslami bir toplum olabilsin. Bu da ancak tüm Müslümanların aralarında Allah'ın kendileri için razı olduğu şeyleri uygulamak üzere yeniden kurmak için çalışması gereken Hilafet Devleti'nin gölgesinde mümkün olacaktır. الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِيناًBugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’dan razı oldum.” [Maide 3]

Bugün ümmet, Hilafet Devleti'nin yıkılmasından sonra garip bir şekilde yaşıyor ve alçakların sofralarındaki bir ziyafet haline gelmelerinin ardından da zayıf, kaybolmuş ve parçalanmış bir şekilde yaşmaktadır; bunun tedavi edilmesi gerekir… İslam ümmetinin gerçek konumunu üstlenebilmesi ve milletleri iyiliğe, doğruluğa ve kurtuluşa yönlendirebilmesi için bünyesini zayıflatan bu hastalıktan uzaklaşması gerekir.

Bu yüce amelle, İslami hayatı yeniden başlamak için bu mübarek daveti taşımayı ve azmi, sabrı, sebatı ve sonuçlara katlanmayı gerektirdiğini kastediyoruz. Bu amel, onu üstlenenlerin, şartlar ne kadar farklı ve durumlar ne kadar zor olursa olsun, Allah için iyi zan beslemeyi, O’na tevekkül etmeyi ve O’nun vaadine güvenmeyi gerektirir; zira kurtuluş ve cennetlerde ebedi kalma mertebesine ulaşmak için her samimi Müslümanı Allah Subhanehu’ya ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e itaat etmede yarışmaya ve ecirler ve hasenatlar elde etmeye sevk etmelidir.

Ebu Cafer قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَGerçekten müminler kurtuluşa ermiştir.” [Müminun 1] ayetinin tefsiri hakkında şöyle demiştir: Yani Celle Senauhu’nun قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَGerçekten müminler kurtuluşa ermiştir.” kavli, Allah’ı ve Rasulü Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in tasdik edenleri, Allah katından kendilerine gelenleri kabul edenleri ve kendisine çağırdığı şeylerle amel edenleri… Rablerinin cennetlerinde ebedi olarak kalanları ve O’nun katındaki taleplerini kazananları idrak etmek demektir.

İşte bu, kullarına indirdiği hükümlerde Rabbine itaat eden, sabreden, sebat eden ve sahip olduğu her şeyi feda eden, hiçbir şekilde değişikliğe uğramayan veya Allah'ın salih kulları için çizdiği yoldan kıl kadar sapmayan her Müslüman'ın kazandığı bir kurtuluştur… Yine bu, her mümin nefsin, bu dünyada yalnızca Allah'a ibadet ederek, O'nun emrettikleriyle amel ederek ve yasakladıklarından nehyederek yaşayıp Allah'ın rızasını kazanmayı ve cennetinde ebedi olarak kalmayı umarak Rableriyle kendisinden razı olmuş bir şekilde karşılaşmayı arzuladığı bir kurtuluştur.

Bu fani dünyada yaşamak, insanın birçok düşmana karşı büyük savaşlar vermesini gerektirir: Bu savaşlardan biri de şöyle diyerek Allah’a açıkça meydan okuyan şeytandır: لأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ * ثُمَّ لآتِيَنَّهُمْ مِّن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ أَيْمَانِهِمْ وَعَنْ شَمَائِلِهِمْ وَلَا تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَBunun üzerine İblis şunları söyledi: “Beni azdırmana karşılık, yemin olsun ki ben de kullarını saptırmak için senin doğru yolun üzerinde pusu kurup oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!» dedi.” [Araf:16-17] Kötülüğü emreden, insanı helake ve arzuların peşinden gitmeye sürükleyen nefisten başlayıp yeryüzünde bozgunculuk yayan, kibirlenen, zulüm ve zulümatları yaymaya çalışan şeytanın insanlar arasındaki kardeşlerine varıncaya kadar saptıracağım demektir.

Allah Subhanehu, bu dünyanın bir imtihan yurdu olduğunu Kerim Kitabı’nda şöyle teyit etmiştir: وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَAndolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!” [Bakara 155] Dolayısıyla bir Müslüman bunun bilincinde olması ve bu hayatı kendi istediği gibi değil de Allah'ın istediği gibi yaşaması gerekir. Yine Müslüman, sevinçte ve sıkıntıda bu şekilde yaşaması gerektiği gibi tek kaygısı da içinde bulunduğu her durumda Allah'ın kendisinden razı olması olmalıdır.

Allah Subhanehu ve Teala, müminlerden kendisini tasdik edenler hakkında şöyle buyurmuştur: مِنَ المُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاًMüminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.” [Ahzab 23] Allah'ı tasdik eden bu gruptan bazıları canını vermiş ve bu dünyada herhangi bir ödül almamıştır ama biz onları, Allah'ın izniyle Allah katında kurtuluşa erenlerden addediyoruz… Onlardan bazıları da karşılaştıkları zulüm, baskı ve işkencelere rağmen beklemektedirler; sen onların, Allah'ın rızasını, sevabını ve lütfunu umarak kararlı ve sabit bir şekilde olduklarını görürsün.

Müminlerden bu grup, baki olan yurt için çalışırlar ve bu fani dünyada prestij, para, mevki ve statü gibi şeylerle ilgilenmezler. Allah bu grup için bu dünyada iktidar ve Kendi ve onun düşmanlarına karşı zafer yazmış olsa bile tek kurtuluş, bu fani dünyadan çıkıp kalbin baki olana bağlı kalması ve nefsinin Rabbinin keremi, lütfu ve bağışlamasıyla sevinmesidir ki böylece O'nun kabul ve mağfiretiyle karşılaşabilsin, O'nun cennetiyle rızıklansın ve büyük bir kurtuluşa nail olabilsin. Allah, niçin yaratıldıkları ve ne için var olduklarını bilen bu adamları onurlandırsın.

Aleyhissalatu ve’s Selam şöyle buyurmuştur: لَوْ كَانَتْ الدُّنْيَا تَعْدِلُ عِنْدَ اللهِ جَنَاحَ بَعُوضَةٍ مَا سَقَى كَافِراً مِنْهَا شَرْبَةَ مَاءٍ“Allah katında dünya, bir sivrisineğin kanadı kadar değeri olsaydı ondan kâfire dünyada bir yudum su dahi içirmezdi.” Dünyanın gerçeği işte budur; yani hiçbir değeri olmayan küçük ve önemsiz bir şey olup onu hakkıyla takdir eden, bu dünyaya dikkatli bir şekilde geçirilmesi gereken bir imtihan yurdu olarak itibar eden, Allah'ın rahmetini ve affını uman ve O'nun kurtuluşa eren kulları arasında olmayı isteyenlere selam olsun.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zinet Es-Samit

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER