Pazartesi, 23 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/15
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

İslam Kültürü Başarılı Toplumsal Bir Değişim İçin Ana Bir Yakıt Gibidir

  • Kategori Makaleler
  •   |  

İslam Kültürü Başarılı Toplumsal Bir Değişim İçin Ana Bir Yakıt Gibidir

Bu yılki Ramazan, hayatın baskıları, krizler ve dünyanın giderek yoğunlaşan karanlıklarının ortasında gelmektedir. Müslümanlar, kapitalist cahiliye sistemini uygulayan iktidar sahiplerinin azgınlık ve yozlaşmışlığı nedeniyle toplumun yıkılmasından giderek daha fazla etkilenmektedir.

Cehalet ve düşünce durağanlığının insanları boyaması da aynı şekilde davetle soğuk bir şekilde muamele etmeye, hatta daveti reddetmeye yol açmaktadır. Bu durum genel olarak davet taşıyıcılarının, davetleri noktasında kötümser davranmalarına neden olmaktadır. Onların bazıları da genellikle kurban gibi davranmakta, başkalarını suçlamakta ve durumdan dolayı kendilerini depresif hissetmektedirler.

Davet taşıyıcılarındaki bu sendrom, davetin iki ana gücü olan imanı ve İslam kültürünün gücünü unutarak vakıanın mücadelelerini belirlemesine izin verdiklerinde ortaya çıkmaktadır.

Birincisi: İmanın gücü, Allah’ın rahmetinden ümit kesmemelerini gerektirmektedir; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللهِ إِنَّ اللهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعاً إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُDe ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” [Zümer 53]

Bu ayet, müminlerin, özellikle davetçi olduklarında kolay bir şekilde ümit kesmemeleri gerektiği mesajını vermektedir; zira Allah'ın rahmeti çok geniştir ve Allah'ın yardımına olan iman, bilinçlerinin merkezinde olması gerekir. İşte bu imanın gücü, davet taşıyıcısının hayatın ağır ve karanlık gerçekliğinden kolayca etkilenmemesi için her zaman aktif olması gereken temel bir güçtür. Ayrıca toplumun durgunluğu onları, kolay olmasa bile davete katılmaya daha çok hazır olanlar arasında incileri bulacaklarına dair iyimser olmaya sevk etmesi gerekir; çünkü onlar, her zorlukla birlikte bir kolaylığın olacağına iman ederler. Tıpkı Allahu Teala şöyle buyurduğu gibi: فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًGerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.” [İnşirah 5]

İman, amellerde her zaman mevcut olması gerekmektedir, yok olup kaybolmamalıdır. İslam'ın öğrettiği pratik kaide, amelin belirli bir fikir ve hedefe dayalı olması gerektiğidir. Bu düşünceye amelin eşlik etmesi, fikir ve amelin belirli bir gaye için olması ve tüm bunların da imana dayalı olması gerekir ki böylece insan sürekli olarak imani bir atmosferde seyir halinde kalmaya devam edebilsin. Dolayısıyla ameli fikirden ve belirli bir gayeden veya imandan ayırmak asla caiz değildir.

İkincisi: İslam kültürünün gücü: Kültür sıradan bir bilgi değildir, aksine özel bir bilgidir; çünkü konuşmanın nedeni, eşsiz İslam akidesidir. İslam kültürünün hazineleri, özellikle kültürlenme süreci olarak adlandırılan insan şahsiyetini geliştirme ve oluşturma gücü nedeniyle, İslam kültürünü ciddiyetle inceleyen her insanda asil bir zihniyet oluşturma konusunda olağanüstü bir güce sahiptir. Tek başına bilgi de kişiye bilgi ve basiret sağlamayabilir ve bu da genellikle eğitim süreci olarak adlandırılır.

Kültür aynı zamanda sorunların çözümü için de bir güç olabilir; bu nedenle toplumu değiştirmeyi ve ümmeti canlandırmayı arzulayan birinin, kültürünü canlı ve gerçek meseleyle bağlantılı bir hale getirmesi gerekir ki böylece kültür, mobil bir kitap gibi sadece bir bilgi yığını haline gelmesin.

Kültürü nasıl canlı ve dinamik bir hale getirebiliriz?

Kültürü incelenmenin metodu: İslam, kültürü incelemenin üsluplarını belirlemiş olup bunlar; (1) derinlemesine tartışmak (fikri telakki), (2) kültüre, uğruna mücadele edilmesi gereken bir şey olarak inanmak ve (3) onu pratik olarak hayat sahasında uygulamak için almak.

Hatta İslam kültürünü etüt eden kişilerin, duygusal potansiyele sahip insanlar gibi olduğu, fesadı yakmak için ateşi yaktıkları ve hayır yolunu aydınlatmak için nuru tutuşturdukları söylenmektedir. Doğru bir metot sayesinde İslam kültürü, talebelerini tam bir tutku ve şevkle bu fikirleri uygulamaya teşvik edecektir. Dolayısıyla bu kültürün nefis üzerinde çok büyük bir etkisi vardır; çünkü duyguları fikirde bulunan gerçeklere doğru harekete geçirmektedir.

Kültürü geliştirme döngüsü: Kültürü geliştirmek ve onu korumak gerekir. Kültürü geliştirmenin iki yolu vardır ki bunlar şunlardır: (1), belirli bir yerdeki bir toplumu etkileme görevi olan bir dairede mütalaada bulunmak (ana kitapları etüt etmek). (2), Müracaat etmek, yani davetin gerçek zorluklarının vakıasına işaret eden destekleyici kitaplara müracaat etmek; kültür ise şunlar için geliştirilir: (1), sadece fikri açlığı doyurmak için değil, gerçek sorunları çözmek için. (2), tartışma, saha gözlemi ve yazma geleneklerinin yardımıyla mümkün olduğunca büyük bir uzmanlık kazanmak.

Örneğin davet taşıyıcıları, kentsel bölgelerde modernleşme, kalkınma ve sosyal çözülme sorunlarından kaynaklanan çok sayıda zorlukla karşı karşıya kalacaktır. Bu nedenle çalışmalarını, güvenilir referanslar yoluyla İslami ekonomi kültürüne ve İslam'da içtimai nizama odaklayacaklardır. Sınır bölgelerindeki davet aktivistleri kaçakçılık, savunma ve güvenlik sorunlarından kaynaklanan zorluklarla karşılaşırken sınır sorunlarını çözmek için ribat ve cihat kültürünün nasıl kullanılacağını inceleyeceklerdir. Bunun sonucunda kültürün gelişmesi aynı zamanda okumayı ve gözlemlemeyi, yani kitapları ve gerçekliği aynı anda okumayı gerektirmektedir. Davet alanında meydana gelen ümmete yönelik gerçek sorunları gözlemlememiz için Kur'an'dan birçok emirler bulunmaktadır; tıpkı Allahu Teala’nın şöyle buyurduğu gibi: قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلُ كَانَ أَكْثَرُهُم مُّشْرِكِينَ(Rasulüm!) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin akıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi.” [Rum 42]

Kültürün sadece fikri bir tatmin ve davet alanının gerçekliğinin dışında bir tür halüsinasyon gibi bir şey için geliştirilmesi de makbul değildir. Örneğin İslam davetini taşıyan birinin, marsta Ramazan orucunun nasıl tutulacağını araştırması abesle iştigaldir. Ayrıca davet alanındaki gerçeklere erişme gücünün olmamasının yanı sıra bu tamamen alakasız bir durumdur.

Toplumdaki değişimler:

İslami davetin gelişiminin doğası, kültürel bir hareketin varlığını gerekli kılmaktadır; çünkü İslam, incelenmesi, tartışılması ve okunması gereken bir risalettir. Dolayısıyla bu risaletin özü, onun anlaşılmasını gerektirir ve onun tabiileri yaşamın iyileştirilmesine katkıda bulunan her şeyi incelemelidir. Bu nedenle fatihlerin çoğu âlim, okuyucu ve yazarlardı ve bu bireyler onlara fethedilen ülkelerde İslam'ı yaymak amacıyla eşlik etmişlerdir.

Toplumsal değişim çabalarına odaklanmaya, toplumlarını inşa etmeye ve toplumu İslam ile şekillendirmeye devam edeceklerdir. Örneğin, hem Filistin konusunda devam eden küresel kamuoyu yoluyla hem de fiilen cihada yönelmiş olan Filistinli Müslümanların mücadeleci yaşam tarzıyla taban tabana zıt olan, dünya sevgisine dayalı materyalist ve tüketici yaşam tarzını ıslah etmek yoluyla, aynı zamanda kendi bölgelerindeki toplumu ıslah ederek yerel meseleleri de ele almak için çalışmaya devam edeceklerdir. Davet alanındaki sorunlarla bağlantısı olan şeriata dayalı politikalara davet etmeyi ve aynı zamanda Hilafetin önemiyle ilgili bilinçlendirme kampanyalarına devam etmeyi de unutmamalısınız.

Bu nedenle kültür hareketi her zaman hadaratın yükselişi ve insanların düşünce seviyesinin yükselişi ile ilişkilendirilmiştir. Toplumdaki değişimlerle bağlantısı sayesinde İslam kültürü, talebelerinin davet alanındaki sorunları çözmede bağımsız düşünürler haline gelmelerini sağlayacaktır.

Bu hareket, insanlara isabet eden tüm fikirler savaşında ve olaylarda, İslam kültüründen gelen fikirler için mücadele etmeye devam edecektir. Aynı zamanda zalim yöneticilerin politikalarına karşı duracaklar ve hayata yönelik çözüm olarak İslam şeriatına çağıracaklardır. Bu nedenle İslam düşüncesi, canlı, yüce, hareketli, endişeleri yakan ve hayat yolunu aydınlatan bir düşünce olarak kalmaya devam edecektir. Tıpkı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu gibi: الْإِسْلَامُ يَعْلُو وَلَا يُعْلَى عَلَيْهِİslam üstün olandır, ondan üstün olmaz.” [Darekutni ve Beyhaki]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Fika Komara

Devamını oku...

Zafere Giden Yol Açık Ve Nettir إِن تَنصُرُوا اللهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ “Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder.” [Muhammed 7]

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Zafere Giden Yol Açık Ve Nettir

إِن تَنصُرُوا اللهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ “Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder.” [Muhammed 7]

Haber:

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde Filistin Kızılayı ve Sivil Savunma ekiplerinden 15 şehidin çıkarılmasının ardından “Gazze'de modern zamanda tanık olunan en iğrenç suçlardan birinin ayrıntıları” yavaş yavaş ortaya çıkıyor. (El Cezire Net, 01/04/2025)

Yorum:

Refah'ın batısındaki Tel el-Sultan mahallesinde bir kurtarma görevine giderken kendileriyle irtibatın kesilmesinden 8 gün sonra ve işgal ordusunun bir katliamı gizlediğine inanarak, özellikle de işgal güçlerinin ambulanslara “şüpheli” oldukları için ateş açtığını kabul ettikten sonra, bu mahalledeki askeri kapalı arazi kazıldı ve 9 Kızılay sağlık görevlisi, 5 sivil savunma ekibi ve bir tane de Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) çalışanının cesetleri çıkarıldı; nitekim suçlu işgal ordusu onları vahşice ve korkunç bir şekilde infaz etmiş, araçlarını imha etmiş ve onları kuma gömmüştür.

Tüm uluslararası yasaları ve sözleşmeleri açıkça hiçe sayan bu buluntu varlık, daha önce de masum sivilleri, çocukları ve kadınları katledip hastaneleri bombalayarak içerideki yaralıları ve doktorları öldürerek çizgiyi aşmasının ardından sağlık görevlilerine karşı da korkunç bir katliam gerçekleştirmiştir.

Bağnaz Haçlı nefreti, Gazze halkına, tüm Filistin'e ve onları destekleyen ya da onları destekleyip arka çıkan herkese karşı bir Haçlı nefretidir.Tüm dünyaya meydan okuyarak tüm değerleri, normları ve yasaları bir kenara atan, güçlü ve herhangi biri tarafından durdurulamaz olduğuna inanan ve (Filistin halkının şevkini kırmak ve Müslümanları giderek daha fazla aşağılamak) gibi aynı hedefi paylaşan süper güçler tarafından desteklenen bu varlığın iğrençliğini ortaya çıkaran bir nefrettir.

Gazze ve Batı Şeria halkı boyun eğip diz çökerek kendilerini liderleri ve yöneticileri olarak kabul edene ve topraklarını ve kutsal mekanlarını terk edene kadar onlarla savaşmak için omuz omuza veren ve birleşen küfür milleti olduğunu göstermek için büyüyen ve gelişen bir nefrettir.

Bu ordunun ekiplere saldırmaya cüret etmesi, kendisine karşı duracak ve yüzleşecek herhangi birinin olmadığından emin olduğunu, bu nedenle hiçbir tepkiden korkmadan kibirli ve küstah bir şekilde davrandığını teyit etmektedir.

Bu varlığın ısrarı ancak ona meydan okuyacak ve ona hiç duymadığı şeyleri gösterecek güçlü bir siyasi varlık oluşturularak durdurulabilir ve nihai bir son verilebilir; bunu da ona, tevhit bayrağı altında birleşip Müslüman topraklarının her karışını savunacak ve dünyanın her yerindeki Müslümanlara zulmedenlerden intikam alacak İslam'ın ve Müslümanların gücü gösterecektir.

Mescid-i Aksa'nın ve tüm Filistin'in Yahudilerden kurtarılması, Müslümanlar, dağınık olduğu ve Müslümanların trajedilerine kayıtsız kalan ve onları desteklemekten korkan zararlı ve ajan yöneticiler tarafından yönetildiği sürece gerçekleşmeyecektir;bu nedenle Müslümanların yaşadıkları trajedileri ve acıları sona erdirecek köklü bir çözüm bulmak gerektiği gibi onları İslam'la yöneten bir İmam'ın gölgesi altında birleştirecek, izzet ve onurlarını geri kazandıracak tek bir devletin kurulması da gerekmektedir.

Kurtuluşa giden yol açık olduğu gibi Gazze halkının, tüm Filistin'in ve tüm Müslümanların zaferi de açık ve nettir ki Allah bunu kulları için şu şekilde açıklayıp belirlemiştir: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْEy iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz/sizi sabit kılar.” [Muhammed:7]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zinet es-Sâmit

Devamını oku...

Sudan Halkını Sadece İslam Birleştirir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Sudan Halkını Sadece İslam Birleştirir!

Haber:

Port Sudan'da bulunan Darfur bölgesi valisi Minni Arko Minnawi, Ramazan Bayramı vesilesiyle yaptığı konuşmada, toplumu birleştiren ve birliği tesis eden değerlere odaklanılması çağrısında bulunarak, bu değerlerin bir sonraki aşamada çalışmaların odak noktası olması gerektiğini vurguladı.(Sudan News 01/04/2025)

Yorum:

Sözde bağımsızlıktan bu yana ve öncesinde Sudan'da çatışan tarafları kasıp kavuran anlaşmazlıklar ve savaşların tamamının tek bir sebebi vardır ki o da, sömürgeci İngiliz kafirin, Müslümanların çocuklarından olmalarına rağmen Allah Subhanehu ve Teala'nın metodundan çok uzak siyasi bir elit yaratmayı başarmış olmasıdır. Zira onlar, sömürgeciye tabi oldular, ülkenin siyasetini sadece sömürgeci İngilizlerin yönetme biçiminde gördüler veKitchener'ın ordusunun 1898 yılında ülkeye girmesinden bu yana, yani elli yıldan fazla bir süre Sudan'ı yönettiler ki İngilizlerin Sudan'daki politikası ise böl ve yönet politikasıydı.Sudan halkının ağırlıklı olarak Müslüman olmasına rağmen, İngilizler onları bölgesel, ırksal ve etnik temeller üzerine bölmeyi, bileşenleri arasında çatışma ve anlaşmazlığı körüklemeyi başardılar ve bunu da kendilerinden sonra hükümeti teslim ettikleri politikacılara miras bıraktılar ve onlar da İngilizlerin yanlışları üzerinde yürüdüler.Dolayısıyla Sudan'ın bugünkü durumu işte budur.

Sudan halkını birleştiren ve birliği tesis eden değerlere odaklanılması gerektiği konusunda Minnawi ile hemfikiriz, ancak bu değerler günümüz dünyasının herhangi bir sisteminde bulunmayacak olup, aksine tüm insanlığın yaratıcısı olan alemlerin Rabbinden olduğu için sadece İslam nizamında bulunacaktır.Eğer Minnawi ve bugün sahneye net bir vizyona sahip olmadan liderlik eden, aksine Amerika, Avrupa ve İngiltere gibi büyük sömürgeci ülkelere bağımlı olan hem askeri hem de sivil tüm politikacılar ciddi iseler,evet eğer onlar ülkeyi üst üste yaşadığı krizlerden kurtarmak ve halkını bir araya getirmek konusunda ciddi, samimi ve sadık iseler, o zaman hepsi de Müslüman oldukları için Allah Azze ve Celle'nin metodunu benimsemeleri gerekmektedir.Zira halkları ve milletleri potasında eriten ve onları tek bir ümmet haline getiren sadece İslam'dır. Nitekim Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:وَإِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ Şüphesiz bu (insanlar) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakının.” [Müminun 52] Ayrıca tüm insanlar arasında adil olan ve bunu emreden sadece İslam'dır. Zira Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ(Allah) insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” [Nisa 58] Dolayısıyla Allah Subhanehu ve Teala hiç kimseyi kayırmaz ve hiç kimseye iltifat etmez; zira herkes O'nun yarattıklarıdır.Bu nedenle O'nun Müslümanlar için değil de insanlık için seçtiği sistemi, insanlar arasında adaleti ve huzuru sağlayacak olan tek adil sistemdir.

Sudan ve tüm Müslüman ülkeler ve diğerleri için çıkış yolu işte budur. Dolayısıyla Allah Subhanehu ve Teala'nın insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olmalarını istediği Müslümanların görevi, Mevla Azze ve Celle'nin emrettiği Nübüvvet Minhacı üzere İslam'ın otoritesini, yani Raşidi Hilafeti kurarak ilk Müslümanların yaptığını yapmalarıdır ki böylece Allah'a itaat içinde onurlu ve huzurlu bir yaşam olsun. Aksi takdirde her yıl durumlar, bir önceki yıldan daha kötü olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İbrahim Osman (Ebu Halil) - Sudan

Devamını oku...

Muhalif Olanın Sınır Dışı Edilmesi!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Muhalif Olanın Sınır Dışı Edilmesi!

Haber:

Tufts Üniversitesi'nde okuyan bir Türk kız öğrenci, ABD'deki baskı kampanyasında tutuklanan son Filistin destekçisi oldu. (Ajanslar)

Yorum:

Tufts Üniversitesi'nde yüksek lisans öğrencisi olan Rümeysa Öztürk, iftar yapmak için arkadaşlarıyla buluşmaya giderken sivil giyimli maskeli adamlar tarafından aniden tutuklandı. Onun açık bir suçlama ya da yargı süreci olmaksızın –dahası Filistin davasının savunulmasıyla zayıf bir bağlantısı olmasına rağmen– tutuklanması, Gazze'deki soykırımına muhalif olduklarını ifade eden öğrencileri hedef alan daha geniş bir baskıyı yansıtmaktadır. Herhangi bir işlemi durdurmaya yönelik yargı emrinin verilmesine rağmen, zorla eyalet dışındaki bir göç idari merkezine nakledildi ve vizesi iptal edildi.

Bu olay hükümetin, kendi politikalarını eleştiren sesleri susturmak için sindirme yöntemlerine giderek daha fazla bel bağladığını ortaya koymaktadır. Bu baskı, dayatılan bir anlatıya uymayı reddedenleri cezalandıran otoriterliğe doğru endişe verici bir kayışa işaret ediyor. Ayrıca seçici davalarda ifade özgürlüğünün erozyona uğraması, ABD'nin bir zamanlar savunduğu anayasal değerlerden ciddi bir sapmayı temsil etmektedir. Bu yol da, ABD'nin kınadığını iddia ettiği otoriter yöntemleri yansıtan barışçıl üniversite protestolarının aşırı güç kullanılarak karşılanmasına yol açmıştır.

Siyonist lobinin siyasi etkisine karşı çıkmaya cesaret eden öğrencilere yönelik sert muamele, hükümetin Amerikan halkının iradesi pahasına AIPAC'ın (Amerika Birleşik Devletleri'ndeki İsrail yanlısı lobi kuruluşlarından biri) özel çıkarlarına boyun eğdiğini göstermektedir. Oysa kamuoyu, hükümetin apartheid rejimine ve Yahudi varlığının işlediği savaş suçlarına verdiği sarsılmaz desteğe destek vermiyor. Muhalif görüşlerin açıkça bastırılması, Batı'nın ahlaki otoritesindeki daha derin bir krizi ortaya koymaktadır. Ayrıca alternatif anlatılardan duyulan korku, söylemi kontrol etmeye yönelik çılgınca bir girişimin çaresizliğini de ortaya koymaktadır. Bu önlemler açıkça şu şekilde bir mesaj da göndermektedir: Özgürlük şarta bağlıdır ve sessiz kalmayı reddedenler ibret olacaktır. Temel insan haklarına yönelik bu ikiyüzlü tutum, ülkeyi tehlikeli bir otoriter baskı yoluna sürüklemektedir.

Bunun aksine İslam, kesinlikle her türlü saldırganlığı kınamakta olup adalet ve merhameti, hükümlerinde ve değerlerinde temel ilkeler olarak benimsemektedir.Ayrıca insanların yanı sıra hayvanlar ve doğa gibi tüm canlı varlıklara şefkatli ve ahlaki bir şekilde davranılmasını vurgulamakta olup hayatın kutsallığını ve dünyayı gözetme sorumluluğunu pekiştirmektedir.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَEy iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.” [Maide 8]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Heysem Bin Sabit - Amerika

Devamını oku...

Pakistan: Ey Pakistan Ordusunun Askerleri! Allah'a İtaat Ederek Gazze'ye Seferber Olun!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Ey Pakistan Ordusunun Askerleri! Allah'a İtaat Ederek Gazze'ye Seferber Olun!

Pakistan devlet televizyonu 19 Mart 2025'te “Pakistan İsrail'in Ölümcül Hava Saldırılarını Şiddetle Kınıyor” dedi. Pakistan yöneticileri Yahudilerin saldırganlığına ve Gazze Şeridi'ne karşı işledikleri suçlara işte böyle karşılık verdi! Tek bir askeri bile harekete geçirmeden ya da tek bir silah bile kaldırmadan! Ey Pakistan Ordusunun Askerleri! Sömürgeci kâfirlerin ayak izlerini adım adım takip eden, Allah'a ve Resulüne itaati arkalarına atan yöneticilere itaat etmeniz gerektiğini mi savunuyorsunuz? Sanki tarafsızlarmış gibi Yahudilerle savaşmak istemiyorlar. Bu yöneticiler, Filistin'de katliamlar yaparken Yahudilerin sırtlarını koruyorlar. Onlara itaat etmeniz sizi ne bu dünyada utançtan ne de ahiret azabından kurtarmayacak ve pişman olacaksınız, ancak pişmanlık için zaman yoktur.

#TimeforKhilafah

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

Cuma, 21 Ramazan-ı Şerif 1446 - 21 Mart 2025

pakistan vilayeti

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Bu Sadece Onların Bedenlerinde Görünen Şeydir ve Kalplerinde Saklı Olan Şey İse Daha Büyüktür!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Bu Sadece Onların Bedenlerinde Görünen Şeydir ve Kalplerinde Saklı Olan Şey İse Daha Büyüktür!

Haber:

28 Mart Cuma günü İngiliz uydu kanalı BBC'de “Haç ile kafir kelimesi arasında... ABD Savunma Bakanı'nın dövmeleri tartışma yarattı” başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde şöyle geçti: "ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth'in bir askeri üste spor üniforması ve askeri sadakla fitness egzersizleri yaparken çekilen fotoğrafları sosyal medyada tartışmalara yol açarken, Hegseth'in vücudundaki dövmeler, özellikle de kafir kelimesi ve kutsal haç, tartışmaların odağında yer aldı."

Yorum:

ABD yönetimi üyelerinin İslam'a ve Müslümanlara yönelik küfürlerini ve düşmanlıklarını açıkça sergilemeleri yeni bir durum değildir;zira onlar, biri dışında iki yüz elli yıl boyunca bunu hep göstermişlerdir.Dolayısıyla onların sadece sözlerden eylemlere kadar tezahür etme boyutları farklılık göstermektedir.Afganistan, Irak, Suriye, Gazze, Lübnan ve Yemen'e yönelik Haçlı seferlerinde başarmaktan aciz kaldıkları şey, bedenlerinde ortaya çıkmaktadır.Bu ise Amerika'yı bekleyen korkunç çöküşten ve onunla birlikte kapitalist medeniyetin bir bütün olarak çöküşünden önceki siyasi iflasın bir işaretidir.

Haçlı Seferleri'nin bir simgesi olan Pete Higseth'in Müslüman ülkelere yerleştirilmesi, Küçük Bush'un "Bu bir haçlı seferidir" sözüne yönelik sembolik bir göndermedir.Bir ve tek olan Allah, onlar hakkında bize haber vermiştir: Zira Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ اَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ اْلآيَاتِ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَGerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür.Eğer düşünürseniz size ayetleri açıkladık.” [Al-i İmran 118] Bu sadece unutkan Müslümanlara bu köklü düşmanlığı hatırlatmaktadır.     

Pete Hegseth'in eylemi, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti'nin gölgesinde İslam'ı yeniden uygulamaya hevesli olan aydın düşünce sahipleri için sürpriz olmamıştır.Geriye bize Müslümanlara şunu söylemek kalıyor: Anlayın, kendinize gelin ve kalplerinizdeki İslam'ın meyveleriyle birlikte olun; zira Gazze'ye yardım ellerini uzatmaya korkan ve trilyonlarca Dolar Müslümanların parasıyla dolu ellerini Trump'a uzatan yöneticilerinizin Hegseth'e cevap vererek şeytanın vesveselerini unutturmasını beklemeyin ve buna hiç şaşırmayın!

Bu yozlaşmış politikacılara karşı işe yarayacak tek şey, onlara haddini bildirecek Müslümandan onlara denk birini olmasıdır ki bu da Raşid bir Halife’dir; o halde güç ve kuvvet ehli zafer ve biat için ellerini ona uzatsınlar ve halklarının kalplerini neşelendirip sevindirsinler. Bu da Allahu Teala’nun şu kavlinin gerçekleşmesi içindir: وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِO gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir.” [Rum 4-5] Allahu Teala’nın şu kavlinin: إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُŞüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” [Mümin 51] Ve Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlinin:ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِSonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı Üzere (Raşidi) Hilafet olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mühendis Şefik Hamis – Yemen

Devamını oku...

Yöneticilerimiz Uluslararası Kanunlara Başvurdular ve Kınamalarla Yetindiler Yahudiler De Daha Fazla İslam Beldesini İşgal Etmeye Cesaret Ettiler

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yöneticilerimiz Uluslararası Kanunlara Başvurdular ve Kınamalarla Yetindiler

Yahudiler De Daha Fazla İslam Beldesini İşgal Etmeye Cesaret Ettiler

Haber:

Suudi Arabistan Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Suriye'nin Kuveya kasabasının Yahudi güçleri tarafından bombalanarak onlarca masum insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açmasını şiddetle kınadığını ifade etti.Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, işgal makamlarının ilgili uluslararası yasaları bariz bir şekilde ve defalarca ihlal ederek Suriye ve bölgenin güvenlik ve istikrarını baltalamaya yönelik devam eden girişimlerini kesin olarak reddettiği yinelendi.Suudi Arabistan, Yahudilerin haksız saldırganlığı karşısında Suriye ile dayanışmasını teyit ederek Güvenlik Konseyi üyelerinin rollerini yerine getirmeleri, Yahudilerin Suriye ve bölgede süregelen ihlallerine karşı ciddi ve kararlı bir şekilde durmaları ve uluslararası hesap verebilirlik mekanizmalarını harekete geçirmeleri gerektiğini vurguladı. (Şarkul Avsat, 25/03/2025)

Yorum:

Suud Hanedanı yöneticileri, Yahudi varlığını ortaya çıkaran, Filistin'i ve Suriye'nin bir bölümünü işgal eden ve genel olarak Müslüman ülkelerin bölünmesiyle sonuçlanan uluslararası yasaları, daha ne zamana kadar sömürgeci kafirin isteklerini yerine getirmek için kullanmaya devam edecekler?Bu kınamalar, bu yöneticilerin kendilerini tamamen yok edecek yıkıcı bir şekilde karşılık vermeye cesaret edemeyeceklerinden emin olduklarından dolayı Yahudileri daha fazla Müslüman ülkeyi işgal etmeye teşvik etmekten başka ne işe yarıyor Allah aşkına?

İslam ümmeti, başlarında denklemi İslam ümmeti ve onun toparlayıcı projesi olan Raşidi Hilafet lehine değiştirmeye muktedir olan orduları olduğu halde daha ne zamana kadar itaatkâr kalmaya devam edecekler?İslam'ın hükümlerinin ihlal edilip devre dışı bırakıldığını gördükleri halde daha ne zamana kadar sessiz kalacaklar? Ümmetlerini, daha ne zamana kadar Yahudilere ve onların ajan Müslümanlardan oluşan dostlarına boyun eğmeye terk edecekler?

Yoksa dünya sevgisi İslam ümmeti içindeki etkili grubun zihinlerini ve kalplerini ele mi geçirdi; buna Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavli intibak etmektedir: يُوشِكُ الْأُمَمُ أَنْ تَدَاعَى عَلَيْكُمْ كَمَا تَدَاعَى الْأَكَلَةُ إِلَى قَصْعَتِهَا» فَقَالَ قَائِلٌ: وَمِنْ قِلَّةٍ نَحْنُ يَوْمَئِذٍ؟ قَالَ: «بَلْ أَنْتُمْ يَوْمَئِذٍ كَثِيرٌ وَلَكِنَّكُمْ غُثَاءٌ كَغُثَاءِ السَّيْلِ وَلَيَنْزَعَنَّ اللَّهُ مِنْ صُدُورِ عَدُوِّكُمْ الْمَهَابَةَ مِنْكُمْ وَلَيَقْذِفَنَّ اللَّهُ فِي قُلُوبِكُمْ الْوَهْنَ» فَقَالَ قَائِلٌ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَمَا الْوَهْنُ؟ قَالَ: «حُبُّ الدُّنْيَا وَكَرَاهِيَةُ الْمَوْتِ Aç insanların yemek kabına üşüştükleri gibi yakında diğer milletler de sizin başınıza üşüşeceklerdir." Dediler ki: Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak ey Allah’ın Resulü? Dedi ki: “Bilakis sizler o gün çok olacaksınız, fakat sizler sel üzerinde akıp giden çer çöp gibi olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden sizden korkma duygusunu çekip alacak, sizin de kalbinize vehn sokacaktır.” Dediler ki; "Vehn nedir, ey Allah’ın Rasulü? Dedi ki: “Dünyayı sevmek ve ölümü kerih/kötü görmektir."?

Ancak bizler, çağrı üstüne çağrı yapma ve hitap üstüne hitap etme konusunda umutsuzluğa kapılmayacağız; belki de bunun ardından Allah emrini yerine getirecektir.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ * قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْماً ضَالِّينَ * رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ * قَالَ اخْسَئُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ * إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ * فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيّاً حَتَّى أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ * إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَAllah, “Ayetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?” der.Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk.” “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz.Allah, “Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” der.Kullarımdan, “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” diyen bir grup var idi.Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz.Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükâfatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir.” [Müminun 105-111]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nizar Cemal

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER