Pazartesi, 23 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/15
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Siyonist Yahudi Varlığı Zaten Her Şeyi Açıktan Yapıyor Ey Türkiye! Suçlarını Gizleme Gibi Bir Telaşı Yok

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Siyonist Yahudi Varlığı Zaten Her Şeyi Açıktan Yapıyor Ey Türkiye! Suçlarını Gizleme Gibi Bir Telaşı Yok

Haber:

Dışişleri Bakanlığı, “‘İsrailli’ Bakanların, Türkiye’yi hedef alarak, Gazze’de işledikleri soykırımı, Filistin halkına karşı sürdürülen topyekûn savaşı, yerleşimci terörünü, Batı Şeria’yı ilhak niyetini, Suriye ve Lübnan’a saldırılarının arkasındaki yayılmacı emellerini gizlemeleri mümkün değildir” açıklamasını yaptı. (04.04.2025 NTV)

Yorum:

Yahudi varlığının 78 yıldır Filistin’i işgali ve 1,5 yıldır Gazze’de işlediği soykırım ve insanlık dışı suçları bir yana son günlerde Türkiye ve Erdoğan’a yönelik provokatif açıklamaları bile aslında sert bir askeri yanıtı gerektirmektedir. Örneğin Siyonist Dışişleri Bakanı Gideon Saar, sosyal medya hesabından hem de Türkçe yaptığı açıklamada, “Diktatör Erdoğan hem bölge için hem de kendi halkı için tehlikelidir.” ifadelerini kullandı. Yetmedi, Jerusalem Post gazetesine konuşan bir Yahudi yetkili, Suriye’deki hava saldırılarının “Türkiye’ye bir mesaj vermek” için düzenlendiğini söyledi.

Hadi geçtik Gazze’de şehit ettiği 50 bin insanı, taşı, toprağı ve ağacıyla koca bir şehri yok etmesini Erdoğan ve Türkiye’ye yönelik cüretkâr ve küstah açıklamaları yenilir yutulur cinsten değildir. Erdoğan, suçlarını tarif etmekte kelimelerin kifayetsiz kaldığı işgalci Yahudi varlığına aklını başından alacak, şeytanın vesveselerini unutturacak bir yanıt vermek yerine cılız, bölgesel devlete yakışmayan, hesaba bile alınmayacak, Yahudi varlığı için adeta bir sinek vızıltısını andıran açıklamalar yapmakla ve yaptırmakla yetiniyor.

Erdoğan Yahudi varlığına karşı destansı bir zafer elde ederek övünmek yerine iç siyasete odaklanarak, koltuk peşine düşerek, Kemalist laik CHP’nin başlattığı boykotu boykot eden Türk halkının destan yazdığıyla övünüyor. Erdoğan aslında destan olmayan destansı şeylerle övünmeyi pek iyi bilir. Erdoğan için bir Müslüman ya da Müslümanların kanı umurunda değil, tek umursadığı şey efendisi Amerika’nın çıkarları ve kendi tahtıdır. Erdoğan tıpkı esip gürleyen ama bir türlü yağmayan / yağamayan yağmur gibi.

Diğer yandan ey Erdoğan’ın dış işleri bakanlığı! Yahudi varlığı, sizin gibi çapsız, omurgasız, korkak yöneticiler olduğu sürece işlediği suçları ve cürümleri gizleme gereği ve lüksü bile duymuyor. Onun için sizi aşağılaması, hakaret etmesi suçlarını gizlemek için değil, kamuoyu önünde sizleri daha da yerin dibin sokmak içindir. Ama bundan da anlamıyorsunuz. Onurunuzu, şahsiyetinizi kaybetmişsiniz. Hayvanlar bile inlerine saldırıldığında, kovanlarına çomak sokulduğunda ölümüne tepki verirler. Sizin evlerinize saldırılıyor, yuvalarınıza bomba yağdırılıyor ama tepki vermiyorsunuz. Şahsınıza hakaret ediliyor karşılık vermiyorsunuz, en değerli değerinize ve güya hayatınızdan daha çok sevdiğiniz Allah’ınıza, Peygamberinize, kutsallarınıza hakaret ediliyor gene karşılık vermiyorsunuz. Onurlarınız, namuslarınız kirletiliyor gene karşılık vermiyorsunuz, kanlarınız akıtılıyor, canlarınız alınıyor gene karşılık vermiyorsunuz, topraklarınız işgal edilip taş üstünde taş omuz üstüne baş bırakılmıyor gene karşılık vermiyorsunuz. Allah aşkına söyleyin, daha ne yapılsın ne yapılırsa karşılık verirsiniz.

Yahudi varlığı sizin gibi değil ey Erdoğan ve hükümeti! Siz kamuoyu önünde farklı, perde gerisinde farklısınız. Kamuoyu önünde Yahudi varlığını efendiniz Trump’ı kızdırmayacak şekilde eleştiriyorsunuz ama perde gerisinde iş birliğine devam ediyorsunuz, diplomatik ve ticari ilişkileri sürdürüyorsunuz. Onun için cürümlerini gizleyen Yahudi varlığı değil, siz ve sizin gibi çapsız, korkak ve Trump’ın dünyası uğruna ahiretini ve Allah’ını, peygamberini satan hain kukla yöneticilerdir. Bu ümmetin maruz kaldığı en büyük musibet sizsiniz. Sizin yüzünüzden ümmet bu durumda. Sizin tahtınızın yıkıldığı gün ümmet ve orduları şahlanıp çer çöp Yahudi varlığını bir sel gibi Ölü denizde boğacak ya da botlar ve gemilerle de değil denize atarak geldiği gibi Akdeniz’den Avrupa ülkelerine geri gönderecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ercan Tekinbaş

Devamını oku...

Türkiye: Yeter Artık! Ordular Aksa'ya

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti
Yeter Artık! Ordular Aksa'ya
 

Gasıp Yahudi varlığı tarafından ablukaya alınan Gazze’de yaşanan soykırım ve katliamlar karşısında, Müslümanların başındaki yöneticilerin sessizliğini korumasını protesto ve muhasebe etmek için Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti, 6 Nisan Pazar günü 6 ilde 10 bölgede “Yeter Artık! Ordular Aksa’ya” başlıklı basın açıklamaları ve yürüyüşler düzenledi.

Adana

Basın Açıklamasından;

Gazze’de yaşanan soykırımın başlayalı tam 547 gün oldu. Her günü katliamlarla, feryatlarla, çığlıklarla geçen 547 gün. Çaresizlikle, açlıkla, susuzlukla, sahipsizlikle geçen 547 gün. Bu süre boyunca zamanımızın Ashabı Uhdudu olan Gazze’li kardeşlerimizin üzerlerine yağan bombaları seyrettik.

Evlerin, sokakların, camilerin, hastanelerin velhasıl koskoca bir beldenin hiçbir sınır tanımadan yok edilişini seyrettik. Kadınların, çocukların, bebeklerin hatta ceninlerin dahi parçalanmış bedenlerini seyrettik. Çaresizlikten feryat eden ve çığlıkları gökleri inleten annelerin, babaların ve evlatların haykırışlarını dinledik. Ey Müslümanlar, Ey yöneticiler, Ey Ordular neredesiniz? diye feryat edenlerin yardım çığlıkları hem kulaklarımızı hem de yüreklerimizi deldi geçti...

Arnavutköy

Bu süre içerisinde İslam ümmeti olarak zilleti, ihaneti ve sahipsizliği iliklerimize kadar hissettik. Müslüman beldelerin başındaki sözde 57 yöneticinin tek bir Halife etmediğini, içlerinde adam gibi bir adam olmadığını, hamasi nutuklar ve boş sloganlar dışında somut hiçbir adım atmadıklarına şahit olduk.

Allah’tan değil Amerika’dan korktuklarını, Müslümanların kanlarına değil ekonomik çıkarlarına değer verdiklerini, feryat eden Gazze’li çocukların değil küstah Trump’ın çağrılarına icabet ettiklerini gördük.

Bir buçuk yıldır soykırıma uğrayan yüzbinlerce Gazze’li kardeşlerimiz için bir uçak kaldıracak kadar, bir kurşun sıkacak kadar iradelerinin olmadığını gördük. Bu 57 liderin, şehit Yahya Sinvar’ın Yahudi Dronuna fırlattığı bir sopa kadar özgül ağırlıklarının olmadığını gördük.

Bursa

Bizler, daha ilk günden bu meydanlarda ve her platformda Ordular Gazze’ye diye çağrılar yaptık. Yahudi varlığı sözden anlamaz, hiçbir anlaşmaya uymaz. Onlar ancak güçten anlar. Onları ancak Müslümanların ordularının harekete geçmesi durdurur diye feryatlar ettik. Şayet bir an evvel ordular harekete geçirilmezse, seferberlik ilan edilmezse ve somut adımlar atılmazsa bu vahşi ve işgalci Yahudi varlığı, soykırıma ve katliamlara devam eder, dedik.

Bu işgalci varlığın kınama mesajları ile, iş birliği toplantıları ile, Birleşmiş Milletler kararları ile durmayacağını, bunların hepsinin içi boş adımlar olduğunu söyledik.

Ama çağrılara kulak asmadılar. Somut hiçbir adım atmadılar. Açlıktan ölen yavrularımıza en temel ihtiyaçlarını dahi Gazze’ye sokamadılar. 57 lider toplandılar, konuştular, kınadılar ve dağıldılar.

Oysaki şayet İlk günden itibaren her türlü imkân ve donanıma sahip, Müslümanların evlatlarından oluşan ordular harekete geçirilseydi şimdi kardeşlerimizin çırpınışını değil, yeryüzünün en korkak milleti olan Yahudi varlığının çırpınışını izliyor olacaktık.

Esenler

Bütün ailesi katledilmiş anne ve babaların feryatlarını değil, Siyonist başı Netenyahu’nun feryatlarını işitiyor olacaktık.

Masum çocukların parçalanmış bedenlerini izlemeyecek, güven ve huzur içinde o yavrularımızın başlarını okşuyor olacaktık.

İşte bunun için ilk günden itibaren yöneticilere seslendik ve ordularınızı harekete geçirin dedik. Meydanlara toplanan milyonlarca insan ordular Aksa’ya, Mehmetçik Gazze’ye diye aylarca yöneticilere çağrı yaptı.

Gebze

Bu katliamlara ve soykırımlara Artık Yeter deyin.

Bu sahipsizliğe ve zillete Artık Yeter deyin.

Hiçbir somut adım atmayan yöneticilere Artık Yeter deyin.

Zira Gazze’ye yönelik yapılan saldırılar neticesinde enkaz yerinden arşa ulaşan acı, Müslümanın acısıdır.

Cansız bir şekilde kanlar içinde yerde yattığını gördükleriniz bizim kardeşimizdir!

Bombalanan evinin enkazından parçaları çıkartılan çocuklar bizim çocuklarımızdır!

Çocuklarının başında feryat eden anneler bizim annelerimizdir!

Yıkılan evler bizim evlerimizdir!

Peygamberlerin ayak izlerini taşıyan mübarek topraklarda, mabedlerde gördüğümüz kan Müslüman kanıdır.

Gazze’de toprağa düşen, ne var ki bir türlü dindirilemeyen gözyaşı Müslümanların gözyaşıdır.

Onlar, 2 milyarlık İslam ümmetinin izzetini tek başına taşıyan yiğit Müslümanlardır!

Pendik

Bunun için Artık Yeter Deyin ve sözlerinizi, çağrılarınızı bugüne kadar hiçbir adım atmayan yöneticilere yönlendirin.

Zira yeryüzünün en korkak milleti olan Yahudi varlığını cesaretlendiren ve bu kadar pervasızca saldırmaya iten başımızdaki yöneticilerin gerekeni yapmamasıdır.

Görmüyor musunuz ki, Yahudi varlığı ne kadar küstahlaştı ve pervasızlaştı! Saldırılarını Suriye’ye kadar genişletti.

Nasıl cesaretlendirmesin ki? 18 milyon asker sayısına ve devasa askeri güce sahip olmasına rağmen İslam beldelerinin yöneticileri Gazze’de katliamın son bulması için sadece uluslararası topluma çağrı yapmaktan ve lanetlemekten başka bir şey yapmadılar.  

Soruyoruz Allah aşkına Gazze’yi ABD’nin çıkarlarını korumaktan başka hiçbir işe yaramayan uluslararası toplum mu koruyacak? Birleşmiş Milletler mi kurtaracak?

Müslüman katili ABD’nin öncülük ettiği uluslararası kurumlar mı bu katliama dur diyecek?

Siverek

Bu azgınlığa ve küstahlığa kim dur diyecek?

Müslümanların kanlarını, canlarını ve izzetlerini kim koruyacak?

Bunların en büyük sorumlusu başımızdaki yöneticiler değil mi?

İşte bunun için Artık Yeter deyin ve kalplerinizdeki korkmadan çekinmeden direk yöneticilere söyleyin!

Ve deyin ki;

Ey Yöneticiler! Size Soruyoruz?

Gazze’de yaşanan mezalimin haberleri, Gazze’nin feryadı size ulaşmadı mı?

Yahudi varlığının katliamları altında inim inim inleyen kardeşlerimizin yakarışlarını duymuyor musunuz?

Nasıl bir vicdan ki göz göre göre kardeşlerinizi ölüme terk ediyorsunuz?

Hiç mi Allah korkusu kalmadı sizde?

Hiç mi utanma duygusu kalmadı sizde?

Küstah Trump değerlerimizle alay ederken, Yahudi varlığı vahşice saldırırken hiç mi vicdanınız sızlamadı?

Kalpleriniz taş mı kesildi? Amerika için savaşmaya hevesli olduğunuz kadar kardeşlerinizin acılarına duyarsızsınız. Bu sorumsuzluğun hesabını Allah’a vermekten hiç mi korkmuyorsunuz?

Artık Yeter! Boş Lafları bırakın. Kınama mesajlarını bırakın. Bizim evlatlarımızdan oluşan Orduları harekete geçirin.

Bu ordu, bugün kardeşleri için yola çıkmayacaksa ne için çıkacak.

Bu savaştan daha kutsal savaş mı var?

Yahudi varlığından daha azgın düşman mı var?

Müslümanların evlatlarından oluşan bu ordu sadece kafirler birliği olan NATO isteyince mi harekete geçecek?  Sadece kafirlerin çıkarı için mi harekete geçecek?

Yeter Artık! Ordular Gazze’ye Ordular Aksa’ya diye haykırın.

Sultanbeyli

Artık açık bir şekilde ortaya çıkmıştır ki Hilafet olmadan Gazze kurtulmayacaktır! Yemen, Doğu Türkistan, Keşmir, Arakan ve sair mazlum coğrafyalarımız Hilafet olmadan kurtulmayacaktır. Hilafet olmadan Müslümanlar sahipsiz kalmaya devam edecektir! Bugün Gazze, Yemen, yarın başka bir belde! Birleşmeden, Hilafet olmadan zulümler, katliamlar, işgaller, sömürü bitmeyecektir!

Bizim tek kurtuluşumuz Hilafet’tir.

Ümraniye

Allaha hamd olsun ki; Artık meydanlar Hilafet sesleriyle inliyor! Müslümanlar hilafet taleplerini artık çok daha gür bir sesle dile getiriyor. Hilafet olmadan Müslümanları koruyacak kimsenin olmadığını görüyor ve hilafeti istiyor!

İşte Kafirler için son yaklaştı!

Müslümanlar birleşip Hilafeti kurduğunda yıllardır Müslümanları katleden, sömüren, yer altı ve yer üstü zenginliklerini talan eden, ülkelerini harabeye çeviren Amerika, İngiltere, Rusya, Çin işgal ettikleri topraklardan defolup gidecektir!

Yahudi varlığı İsrail için son yaklaştı!

Yakın bir gelecekte Allah’ın yardımıyla Raşid bir halifenin önderliğinde Filistin toprakları “Allahu Ekber” nidalarıyla inleyecek ve Rasulullah’ın “La ilahe illallah Muhammedur Rasulullah” sancağı altında gölgelenecektir.

Yalova

Filistin zamanında, Haçlılardan kurtarıldığı gibi Yahudiler ve destekçilerinden de kurtarılacaktır.

Çünkü komutanı Muhammed olan bir ümmet asla mağlup olmaz. Elbette ki yarın bekleyen için yakındır! Allah’ın izniyle bu mutlaka gerçekleşecektir. Zira Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

 وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُ بَعْدَ حِينٍ  “Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz.” [Sad 88]

Pazar, 8 Şevval 1446 - 6 Nisan 2025

turkiye vilayeti

FAALİYETLERDEN KARELER

turkiye vilayeti

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...

Ey Fetihlerle Dolu Şanlı Tarihin Mirasçıları! Atalarınızın Kanlarıyla Yazdığı Şerefi Unutup da Düşmanların Size Dayattığı Esaret Anlaşmalarına Rıza mı Gösteriyorsunuz?

Yahudi varlığı, peş peşe yaptığı açıklamalarla, Mısır’ı Camp David Anlaşması’nın askerî ek protokolünü ihlal etmekle suçladı ve Mısır ordusunun Sina Yarımadası’nda inşa ettiği askerî altyapının sökülmesini talep etti. Bu suçlamalar, Yahudi varlığının İslam ümmetine hegemonyasını dayatma ve kontrolü altında tutma çabalarının bir uzantısıdır ve Mısır rejiminin çökmesi veya ülkede istikrarın bozulması durumunda Mısır ordusunun silahlarını kendisine doğrultacağı ihtimalinden duyduğu endişeyi de yansıtmaktadır. İşte bu yüzden Yahudi varlığı, koşullar değiştiğinde veya samimi insanlar iktidara geldiğinde, karşılaşabileceği askeri tehditleri şimdiden bertaraf etmeye çalışıyor.

Ey Kenan diyarının çocukları! Ey İslam ümmetinin koruyucu kalkanı ve yıkılmaz surları! İşte Yahudi varlığı, küstahça davranışlarına ve zorbalığına devam ediyor. Mısır ve halkının, zillet ve teslimiyet anlaşmalarıyla sonsuza dek zincirlere vurulu kalacağını sanıyor. Bu anlaşmaların Mısır halkına ve genel anlamda Müslümanlara siyasi, askerî veya ekonomik bir fayda sağlamadığı, bilakis Yahudi varlığının nüfuzunu ve düşmanlığını artırdığı çok iyi biliniyor. Yahudilerin Mısır’a yönelik sistematik provokasyonları, Mısır askerlerini kasıtlı olarak öldürüp ardından ‘yanlışlıkla oldu’ demeleri, Sina’daki askeri altyapının tasfiyesi için küstahça taleplerde bulunmaları, uluslararası baskı mekanizmalarını devreye sokmaları, tüm bunlar Yahudi varlığının ancak askeri güçle dizginlenebileceğini, diplomasi dilinden anlamadığını ortaya koymaktadır.

Bugün yaşananlar sıradan bir olay değil, uzun süredir süregelen hegemonya ve baskı politikalarının yeni bir halkasıdır. Mısır’ı esir alıp, İslam dünyasının hamisi ve Mübarek Toprak Filistin’in kurtarıcısı olma misyonundan uzaklaştırmayı amaçlayan eski yeni bir planın uzantısıdır. Yahudi varlığı ve arkasındaki Batı dünyası, Mısır’ın bu utanç anlaşmasının rehinesi ve esiri kalmasını istemektedir. Bu anlaşma, Mısır ordusuna aşağılayıcı sınırlamalar getirmiş ve Sina’yı, bu gayrimeşru varlığa tehdit oluşturabilecek her türlü caydırıcı güçten yoksun bırakmıştır.

Ama asıl sorulması gereken soru şu: Mısır daha ne kadar bu haksız anlaşmaların prangası altında ezilecek? Mısır halkı, işgalci düşmanın vesayetini kabul edip, kendi topraklarında ne yapıp yapamayacaklarına dair dayatmalarına boyun eğmeye razı olacaklar mı? Yoksa Mısır’ın bağrında, teslimiyet devrinin sona erdiğini bilen güçlü ve yiğit adamlar var mı? Mısır sıradan bir devlet değildir; İslam ümmetinin can damarı, kalesi ve aşılmaz kalkanıdır!

Mısır’a yönelik bu provokasyonlar, boşuna değil, Batı’nın bölgedeki hegemonyasını sağlamlaştırma ve Yahudi varlığının Ortadoğu’da egemen güç olarak kalmasını güvence altına alma planının bir parçasıdır! Fakat bu kirli plan, Müslümanların sakın kalmaya ve boyun eğmeye devam etmeleri durumunda işe yarar! Ama İslam ümmetinin uykusundan uyanması ve İslam’ın yeniden hüküm sürmesi durumunda ise bu varlık Allah’ın izniyle yok olup gidecektir.

Ey Kinane halkı! İslam, Müslümanların kendi topraklarını savunmalarını kesinlikle dış aktörlerin iznine bağlamamıştır. Ümmetin güvenliği, düşmanlarımızın ve onların efendilerinin keyfine bırakılamaz! Aksine, düşmanın cesaret edemeyeceği, kimsenin topraklarımıza ve kutsallarımıza el uzatamayacağı bir şekilde güçlü ve izzetli olmamızı emretmiştir. Bugün Yahudi varlığının Mısır’a karşı bu denli cüretkâr olması bizleri derinden yaralamaktadır. Oysa Mısır ordusu, bu varlığı yeryüzünden silebilecek güçtedir. Ama ne yazık ki sömürgeci Batı’nın zincirleri hâlâ bileğinde.

Ey Kinane ordusunun evlatları! Ey akidenin muhafızları, yurdun koruyucuları! Artık bu aşağılayıcı prangalardan kurtulmanızın zamanı gelmedi mi? Artık sizin de, Kudüs’ü Haçlıların ellerinde görmeye tahammül edemeyen, bu yüzden ümmeti seferber eden, gerekli hazırlık ve donanımını yapan, sonunda Kudüs’ü Haçlıların pisliğinden temizleyen Selahaddin Eyyubi olmanızın zaman gelmedi mi? Mübarek Toprak kan kusuyor, Gazze çığlık çığlığa! İşgalciler katliam yapmakla yetinmiyor, tüm İslam âlemini boyun eğdirmeye ve aşağılamaya çalışıyor. Böylesi bir zillete razı mısınız? Yoksa Allah için öfkelenip, bu zillet tozunu üstünüzden silkeleyecek, hainleri ve işbirlikçileri bertaraf edip izzet ve zafer yolunda yürüyecek misiniz?

Ey kahramanlar! Göreviniz, Batı’nın uyduruk anlaşmalarını savunmak değil; ümmeti korumak, düşmanı püskürtmek ve Mübarek Toprağı işgalci Yahudilerden özgürleştirmektir! Mısır izzete ancak Allah yolunda cihatla erişebilir. İzzet ve onura ancak Camp David’in zincirlerini kırıp Batı’nın köleliğinden kurtulmakla ulaşabilir.

Ey Mısır’ın özgür insanları! Yahudi varlığı şu an en zayıf konumda! Dışarıdan gururlu ve mağrur görünse de derinlerde korku ve panik hâkim. Bu topraklarda yabancı bir unsur olduğunun bilincinde. Varlığının Müslümanların zayıflığına ve parçalanmışlığına bağlı olduğunun farkında. Ama Müslümanların birlik ve tek yürek olması, kaçınılmaz sonunun habercisi olduğu anlamına geldiğini çok iyi biliyor! Öyleyse neden bu değişimi başlatan siz olmayasınız? Neden ilk kıvılcımı çakan siz olmayasınız? Yahudiler, askeri gücünüzün dağıtılmasını isterken siz sessiz mi kalacaksınız? Yoksa bu işgalci düşmana ‘Artık yeter!’ diyerek, şanınıza yakışır bir duruş mu sergileyeceksiniz?

Çare ne yalvarmakta ne de müzakere masasındadır! Gerçek çözüm, ümmeti eski izzetli hâline döndürmek için kararlı bir şekilde çalışmakta yatmaktadır. Güçlü bir ümmet, İslam’la hükmeden ve dünyayı adalet ve merhametle yöneten bir ümmettir. Bunun tek yolu, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti yeniden tesis etmektir. Hilafet, dağınık saflarımızı birleştirecek ve elimizden alınan otoritemizi bize geri iade edecektir! Hemen onun neferleri olun ve dininizi savunmak için harekete geçin! Aksi halde tarih, gevşek davrananları asla affetmeyecektir.

Ey Kenan diyarı halkı! Bu kritik anda ya işgalci Yahudilere direnip Mısır’ın onurunu kurtaracaksınız, ya da esaretinize razı olup vahim sonuçlarına katlanacaksınız! Sizde büyük bir hayır olduğuna yürekten inanıyoruz! İzzetten başkasına razı olmayacak, zaferden başkasını kabul etmeyeceksiniz! Öyle bir an gelecek ki, bu dönüm noktasında doğru yolu seçtiğinizi, bu yolda yürümeniz sebebiyle Allah’ın size zafer ve hakimiyet nasip ettiğini hatırlayacaksınız. Allah aşkına, ümmetinize sahip çıkın. Allah aşkına, Filistinli kardeşlerinizi yalnız bırakmayın. Allah aşkına, dininize sımsıkı sarılın.

وَلَيَنصُرَنَّ اللهُ مَنْ يَنصُرُهُ إِنَّ اللهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ“Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” [Hac 40]

Devamını oku...

“Ağızlarından çıkan söz ne büyük iftiradır. Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler.” [Kehf 5]

كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ إِن يَقُولُونَ إِلَّا كَذِباً

“Ağızlarından çıkan söz ne büyük iftiradır. Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler.” [Kehf 5]

Suçlu Yahudi Varlığıyla Normalleşme Çağrısı, Allah’a, Rasûlüne ve Müminlere İhanettir, Allah ve Rasûlüne Düşmanlık Yapanlara Yaranmaktan Başka Bir Şey Değildir

Allah’ın ve Müslümanların asla onaylamayacağı çarpıcı bir gelişme yaşandı. Akkar Milletvekili Walid Baarini, X platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, “Normalleşme, hamaset ve gösterişle olmaz. Eğer bizi saldırılardan koruyacaksa normalleşmeye evet! Eğer topraklarımızı geri alacak ve işgali önleyecekse normalleşmeye evet! Eğer Lübnan’a yıllardır özlemini çektiği barış ve refahı getirecekse normalleşmeye evet! Normalleşmeye evet, başta Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği Arap girişimlerine hayır” ifadelerine yer verdi. Bu açıklamalar, en hafif ifadeyle, yüz karasıdır ve apaçık bir iftiradır! Müslümanlar asla böyle bir şeyi kabul etmez ve bu sözler onları hiçbir şekilde temsil etmez. Bu tür sözlerden, ancak diplomatik makamlara yaltaklanmak ve yardakçılık yapmak isteyenler razı olabilir. Milletvekili, söz konusu o rejimlerin bazılarını anarken bazılarını da bilerek es geçmiştir!

Bu tür marjinal açıklamalar, 27 Kasım 2024’te ilan edilen ateşkesle birlikte artan ve ivme kazanan haberlerle paralellik arz ediyor. Lübnan yönetimiyle Yahudi varlığı arasında yalnızca kara sınırlarının belirlenmesi meselesinde değil, çok daha kapsamlı dolaylı görüşmelerin olduğu iddia ediliyor. Netanyahu’ya yakın “İsrail”li siyasi bir yetkilinin Şarku’l Avsat gazetesine yaptığı açıklamada, “Lübnan ile yürütülen kara sınırlarıyla ilgili müzakereler, ‘geniş kapsamlı ve bütüncül bir planın’ parçasıdır. “İsrail”, Lübnan’la ‘ilişkilerin normalleşmesini ilgi duymaktadır.” ifadelerini kullandı. Aynı yetkili, ‘Başbakanın politikası Ortadoğu’yu değiştirdi ve biz bu ivmeyi sürdürerek Lübnan’la ilişkilerin normalleşmesini sağlamak istiyoruz’ iddiasında bulundu. Hem biz hem de Amerikalılar, Lübnan’da yaşanan değişimlerin ardından artık bunun mümkün olduğuna inanıyoruz.” dedi. Yahudilerin ve arkalarındaki Amerika’nın, bu işgalci gaspçı varlığı meşrulaştırıp Müslüman topraklarında normalmiş gibi gösterme çabası elbette şaşırtıcı değil. Ancak bu denli edepsiz açıklamaların bir Müslüman milletvekilinden gelmesi, seçmeni olan Müslümanlara ihanetten başka bir şey değildir.

İslam ümmetinin bir parçası olarak Lübnan’daki Müslümanlar, tıpkı dünyanın dört bir yanındaki diğer Müslümanlar gibi, bu varlığı —varlığı ne kadar uzun sürerse sürsün- yalnızca Filistin’de değil, Lübnan, Suriye ve diğer İslam beldelerinde sürekli suç işleyen bir varlık olarak görmektedirler. Hain ve aldatma üzerine kurulu bu varlıkla ne barış, ne müzakere ne de uzlaşma mümkündür. Ortadan kaldırılana kadar bu varlıkla tek iletişim yolu güçtür, Lübnanlı Müslümanlar bunu böyle bilir ve evlatlarına da bu bilinci aşılarlar. Yönetici, milletvekili ya da politikacı... Kim olursa olsun, Müslümanların çocuklarından her kim bu çizgiden saparsa, ümmetin bu konudaki inancına ihanet etmiş sayılır! Ümmet, 1980’lerde Enver Sedat’ın başlattığı normalleşme girişimlerinden bu yana, bu yola sapanlara karşı sürekli nefret ve öfke duymuştur. Tüm İslam alemi ve bilhassa Lübnanlı Müslümanlar, bu tür kimseleri bünyelerinden atmalı, bu gibi teslimiyetçi normalleşme yanlılarının bir mecliste, meydanda veya herhangi bir ortamda bu zehirli ve sapkın fikirlerini dile getirmeye kalktıklarında ise onlara şiddetle karşı çıkmalıdırlar.

Şunu kesinlikle belirtmeliyiz ki, doğudan batıya tüm Müslümanlar, Aziz ve Celil olan Allah’ın Yahudiler hakkında buyurduğu şu vaadin mutlaka gerçekleşeceğine inanırlar:

فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيراً“İki vaatten ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid’e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz.” [İsra 7] Buhari ve Müslim’de geçen bir sahih hadiste Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

تُقَاتِلُكُمْ الْيَهُودُ فَتُسَلَّطُونَ عَلَيْهِمْ ثُمَّ يَقُولُ الْحَجَرُ يَا مُسْلِمُ هَذَا يَهُودِيٌّ وَرَائِي فَاقْتُلْهُ“Sizler Yahudilerle muhakkak savaşacaksınız! Harp o kadar şiddetli olacaktır ki, hatta taş: “Ey Müslüman! Şu arkamdaki bir Yahudi’dir! Gel de onu öldür!” diyecektir.” Bu vaat mutlaka gerçekleşecektir. Belki de Aksa Tufanı operasyonu, ahir zamanda Yahudilerin kökünün kazınacağı ile ilgili ilahi vaadin gelişinin habercisidir.

Ey Lübnan Müslümanları! Yahudilerin ve arkalarındaki Amerika’nın, onların uşakları olan yöneticilerin ve yönetimdeki diğer işbirlikçilerin üflediği ve bölgede yayılan bu habis rüzgâra karşı uyanık olun; Allah’ın samimi kullarıyla birlikte olun ki, Allah’ın şeriatı yeryüzünde hâkim olsun ve vaat edilen hilafet yeniden tesis edilsin. Artık bu kişilerin kökünü kazımak için ümmetin tek umudu Hilafettir. Kuşkusuz bu, Allah’a zor değildir. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem içinde bulunduğumuz bu ceberut saltanattan sonra Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin kurulacağı müjdesini vermiştir:

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.”

Tüm Müslümanları, özellikle de âlimleri, bu münker karşısında sessiz kalmamaya, bu tür çağrılara ve makam-mevki ne olursa olsun bu çağrıda bulunan kimselere dur demeye, bu kimselere karşı bizimle birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. Zira Filistin davası Müslümanlar için her türlü pazarlığın üstündedir. Yahudilere düşmanlık, her şeyden önce gelir. Bu bir inanç ve sadakat meselesidir. Sadece ikiyüzlüler ve işbirlikçiler bu iman meselesinden saparlar. Allah Muhkem Kitabında Yahudiler hakkında şöyle buyurmuştur:

وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكَ لَيَبْعَثَنَّ عَلَيْهِمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَن يَسُومُهُمْ سُوءَ الْعَذَابِ إِنَّ رَبَّكَ لَسَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ“Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara en kötü eziyeti yapacak kimseler göndereceğini ilân etti. Şüphesiz Rabbin cezayı çabuk verendir. Ve O çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” [Araf 167]

Devamını oku...

Ey Kinane'nin Oğulları... İçinizde Allah İçin Öfkelenecek Bir Vaşak Yok Mu! Öyle ki Onun Öfkesi Yahudi Varlığını Yakacak ve Gazze'deki Halkımıza Zafer Kazandıracak Bir Ateş Olsun?

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Ey Kinane'nin Oğulları... İçinizde Allah İçin Öfkelenecek Bir Vaşak Yok Mu!

Öyle ki Onun Öfkesi Yahudi Varlığını Yakacak ve Gazze'deki Halkımıza Zafer Kazandıracak Bir Ateş Olsun?

Akıl almaz bir olayda, Mısır vaşağı -ki bu, çölün derinliklerinden gelen yırtıcı bir hayvandır- Yahudi varlığının askeri üssüne sızarak askerlere saldırdı ve sanki bu yaratık fıtri olarak birçok insanın fark edemediği şeyi fark etmiş gibi askerler arasında paniğe neden oldu! Sanki Allah Subhanehu ve Teala onu, nefislerde uzun zamandır bekleyen bir nidayı uyandırmak ve bize asla ertelenemeyecek şu soruyu soru sormak için göndermiş gibi: Ey Kinane'nin oğulları... İçinizde Allah için öfkelenecek bir vaşak yok mu; öyle ki onun öfkesi Yahudi varlığını yakacak ve Gazze'deki halkımıza zafer kazandıracak bir ateş olsun?

Bu vaşak sakinleşip saklanmadı; aksine selim fıtratı gereği kalelerinin arkasında siperlenen ve herhangi bir tehdide karşı güvende olduklarını zanneden üslerinde işgal askerlerine saldırmak için harekete geçti. Ama onlara tehlikenin hiç hesap etmedikleri bir yerden gelebileceğini kanıtladı; hatta bu sadece dişleri ve pençeleri olan bir yaratıktan gelmiş olsa bile! وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَى لِلْبَشَرِRabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.” [Müddesir 31]

Eğer bu hayvan, gaspçı işgalci varlığa ve mübarek topraklarda halkımıza karşı işlediği suçlara tahammül edemiyorsa peki ya sizler nasıl tahammül edebiliyorsunuz ey Mısır'ın oğulları? Ey büyük fatihlerin torunları ve siz ey bu ümmetin kalkanı ve ümmetin ve onun kutsallarının koruyucuları olanlar; içinizde gaspçı düşman tarafından kuşatılmış olan Gazze'deki halkımıza yardım etmek için ayağa kalkacak kimse yok mu? İçinizde Allah için, yeryüzünü gaspçıların ayaklarının altını sarsacak bir öfkeyle öfkelenecek biri yok mu?

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hakkında: إِنَّكُمْ سَتَفْتَحُونَ أَرْضاً يُذْكَرُ فِيهَا الْقِيرَاطُ (يعني مصر)، فَاسْتَوْصُوا بِأَهْلِهَا خَيْراً فَإِنَّ لَهُمْ ذِمَّةً وَرَحِماًSiz muhakkak kendisine Kırat (yani Mısır) denilen bir yeri fethedeceksiniz. (Orasını fethettiğiniz zaman) halkına iyi muamelede bulunun. Çünkü onların bir zimmet ve rahim (hakk)'ı vardır, —Yahut bir zimmet ve sıhriyeti vardır.” buyurduğu Mısır, Kinane halkı, hiçbir gün İslam ve ehli için bir kale ve ümmeti koruyan bir kalkandan başka bir şey olmamıştır. Mısır, haksızlık karşısında uyumayan adamlara sahip olduğu günlerde, Filistin izzetliydi ve ümmetimiz güçlü ve kuvvetliydi. Kinane, Selahaddin gibi kahramanlar çıkardığı günlerde, Mescid-i Aksa özgür ve yüceydi; bu yüzden işgalci bir Yahudi onu kirletemiyor ve bir gaspçı oraya ayak basamıyordu.

Ama ey Kinane'nin oğulları, bugün sizler neredesiniz? Hani sizin o örnek olan yiğitliğiniz nerede? Gazze yanıyor, kadınlar çığlık atıyor, çocuklar öldürülüyor ve düşman soykırım üstüne soykırıma hazırlanıyor, bilakis halkını topraklarından söküp atmayı ve onları zorla yerinden etmeyi planlıyor. Peki buna şahit olduğunuz halde razı mı olacaksınız? Mısır’ın ordusu var, var ama harekete geçmiyor denilmesine razı mı olacaksınız? Onun adamları var ama Allah için öfkelenmiyorlar denilmesine razı mı olacaksınız?!

Ey Mısır'ın askerleri, ey fatihlerin torunları; aranızda hiç aklı başında bir adam yok mu?! Aranızda vaşağın öfkelendiği gibi Gazze halkı için öfkelenecek biri yok mu? İçinizde, Amuriye'de bir kadın “Va Mutasımah” diye haykırdığında Mu'tasım'ın harekete geçtiği gibi Müslüman kadınların namusu için harekete geçecek biri yok mu?

Ey Kinane ordusunun kahramanları, bugün tarihi bir sınavla ve büyük bir sorumlulukla karşı karşıyasınız; eğer sizler gerçekten ümmetin koruyucularıysanız, ümmet sizden Gazze'yi desteklemenizi istiyor; eğer sizler gerçekten tek bir akidenin çocuklarıysanız, akide sizlere, zillet ve boyun eğme anlaşmalarının arkasında sıraya girmenizi değil, Filistin'i özgürleştirmek için harekete geçmenizi emrediyor.

Şunu çok iyi biliniz ki, Gazze'deki halkımızı desteklemek bir lüks ve bir siyaset ya da çıkar meselesi değildir, aksine onu terk eden herkesi günahkâr kılan şerî bir farz ve vaciptir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir.” [Enfal 72] Bugün Gazze'de yaşananlardan dolayı daha anlamlı bir yardım çağrısı olabilir mi? Yahudilerin Filistin'de yaptıklarından daha iğrenç bir saldırganlık olabilir mi?

Gazze'deki halkımızın lisanı halleri sizden şöyle diyerek yardım istiyor:

Allah için kardeşim, söyle bana, sen ne zaman öfkeleneceksin?

Mahremlerimiz ihlal edildiği zaman mı?! İhlal edildi!

Onurumuz çiğnendiği zaman mı? Çiğnendi!

Eğer Allah için, İslam ve kutsallar için öfkelenmiyorsan, o halde hiç utanmadan söyleyin bize, siz hangi ümmete mensupsunuz?!

Ey Mısır ordusu içindeki muhlisler; şayet sizler cenneti istiyorsanız, cennetin yolu açıktır; cennetin yolu, Allah yolunda cihat etmektir, cennetin yolu Mescid-i Aksa'yı savunmaktır ve cennetin yolu, Müslümanları aşağılayan ve kanlarını döken ümmetin düşmanına meydan okumaktır.

Vaşak tek başına harekete geçti. Peki sizler neredesiniz ve ne yapıyorsunuz?

Bu vaşak herhangi birinin iznini beklemedi, uluslararası topluma ihtiyaç duymadı ve Birleşmiş Milletler'den bir açıklama da talep etmedi, bilakis içgüdüsel kıskançlığıyla harekete geçti, işgal askerlerini dehşetle titretti; peki ya siz ümmetin orduları harekete geçmiş olaydı ne olurdu acaba? Ya Mısır ordusu, Filistin'i kurtarmak için seferber olan orduların ön saflarında yer almaya karar vermiş olsaydı ne olurdu acaba?

Ey Kinane'nin oğulları, bu kadar sessizlik, bu kadar ertelemek, bu kadar beklemek yeter! Bugün harekete geçmeyeceksiniz de ne zaman harekete geçeceksiniz? Bugün öfkelenmeyeceksiniz de ne zaman öfkeleneceksiniz? Gazze'nin kınama ve eleştiri açıklamalarına değil, seferber olacak ordulara, çekilecek kılıçlara, vaşağın yaptığı gibi sınırlara saldıracak ama onun öldüğü gibi ölmeyecek, aksine Selahaddin gibi muzaffer olacak adamlara ihtiyacı vardır.

Ey Kinane’nin oğulları; Filistin sadece siyasi bir meseleden ya da geçici haberlerden ibaret değildir; aksine Filistin, sizin davanızdır, sizin toprağınızdır, sizin kutsallarınızdır; peki onun bir avuç katilin ve işgalcinin elinde esir kalmasını kabul mü edeceksiniz?

Artık adamların harekete geçmesinin, özgürlerin ayaklanmasının, içinizdeki insani vaşağın öfkelenmesinin ve onun öfkesinin Yahudi varlığını yakan bir ateş olmasının ve Yahudi varlığını hayatta kaldıklarını düşündükleri ana pişman olur hale gelmelerinin zamanı gelmiştir.

Ey muhlisler, eğer cenneti istiyorsanız, Filistinsiz olamazsınız, Aksa'sız olamazsınız, Gazze'siz olmazsınız; o halde ona doğru seferber olun; çünkü cihat olmadan izzet yoktur, yüzleşme olmadan onur yoktur ve yardım sadece Allah katındandır.قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللَّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.” [Tevbe 14] Allah içimizden bizim için öfkelenecek bir vaşak çıkarsın ki onun öfkesi Yahudileri yakan bir ateş olsun, Filistin onun elinde Allah'ın istediği gibi özgür ve izzetli olsun ve Yahudileri koruyan ajan rejimi kökünden söküp atan ve Mısır'ı, ümmeti birleştirecek, orduları gaspçı Yahudi varlığını kökünden söküp atacak ve mübarek topraklardaki halkını koruyacak Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafete dönüştürecek bir vaşak olsun.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَEy iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Said Fazıl - Mısır

Devamını oku...

İran Husileri Terk Etti ve Nükleer Program Konusunda ABD'nin Taleplerine Boyun Eğdi

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İran Husileri Terk Etti ve Nükleer Program Konusunda ABD'nin Taleplerine Boyun Eğdi

Haber:

İran, Husi milislere verdiği desteği kaldırıyor (İngiliz Telegraph, 3 Nisan 2025)

Beyaz Saray, İran'ın dolaylı nükleer müzakerelere ilişkin önerisini değerlendiriyor. (Axios, 2 Nisan 2025)

Yorum:

İran yöneticileri yeniden Amerika’nın diktelerine boyun eğiyor; zira üst düzey İranlı bir yetkili, İran'ın bölgesel ağı destekleme stratejisini azaltarak bunun yerine ABD'den gelen doğrudan tehditlere odaklandığını belirtti ve İngiliz The Telegraph gazetesine yaptığı açıklamada şöyle dedi: "Görün o ki Husiler, Amerikan saldırılarına dayanamayacak ve bunlar onların son ayları veya hatta son günleri olacaktır."

ABD Mart ortasından bu yana Husilere neredeyse her gün saldırı düzenliyor.Aynı zamanda ABD, Kore'den bölgeye Patriot füzeleri taşıyarak ve Hint Okyanusu'ndaki üssüne daha fazla B-2 tipi bombardıman uçağı konuşlandırarak Orta Doğu'daki cephaneliğini de güçlendirmektedir.ABD sadece Husilere karşı değil, aynı zamanda İran'a nükleer dosyası, stratejik silahları ve bölgesel faaliyetleri konusunda ABD'nin koşullarına boyun eğmek ya da savaşmak arasında bir seçenek sunmak için de açık bir tırmanışa geçmiştir; zira Fransa Dışişleri Bakanı, İran ile yeni bir nükleer anlaşmaya varılamaması halinde askeri bir çatışmanın kaçınılmaz olduğunu belirtti.Trump yönetimine yakın bir kaynak da şunları söyledi: İran önümüzdeki Eylül ayında yok olabilir!

Öyle görünüyor ki İran Husileri terk ederek onları kendi kaderleriyle tek başına bırakacak ve Amerika'nın bölgedeki mevcut projesine boyun eğerek nükleer dosyası ve bölgesel faaliyetleri konusunda Amerika'nın şartlarıyla müzakerelere girecektir ki onlar şunlardır: Yeniden bir Aksa Tufanı operasyonu benzeri bir tehlikeye maruz kalmayacak şekilde Yahudi varlığının güçlü bir şekilde korunması;bilakis Trump, Müslümanların başındaki daha fazla yöneticinin normalleşmeye uymasını sağlayarak Yahudi varlığının bölgede normal bir varlık haline gelmesi çalışıyor; zira Trump, daha fazla ülkenin İbrahim Anlaşmasına (Yahudilerle normalleşme) gireceğini açıklamıştır.

Amerika bu şekilde kendisinin ve bölgeye diktiği varlığının, Trump'ın politikalarına karşı isyan etmeye çalışan herkesi tehdit eden bir hançer olarak kalmasını planlıyor. Peki Müslümanlar buna razı mı olacaklar?!

Müslümanların başındaki yöneticilere gelince; aleni bir şekilde Amerika'yı memnun etmek için yarışıyorlar, hatta ümmetin paralarıyla onun putu Trump'a kurbanlar sunuyorlar ve Allah'a, Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e olan ihanetlerinde kendilerine karşı çıkan herkesle savaşıyorlar, onları takip edip işkence ediyorlar; onların hapishaneleri bunun şahididir.

Ancak buna rağmen İslam ümmeti bu ihanetlere geçit vermeyecek, bu komplolara boyun eğmeyecek ve Amerika'nın sömürgeci projelerini bozmak, ajan, hain ve teslimiyetçi rejimleri kökünden söküp atmak ve Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmak için fedakârlık üstüne fedakârlık yapacaktır; tıpkı İslam’ın Peygamberi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu şekilde buyurduğu gibi: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِSonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı Üzere (Raşidi) Hilafet olacaktır.” [Ahmed rivayet etti.] O halde hayırda yarışalım ve Hilafeti kurmak ve İslami hayatı yeniden başlatmak için kolları sıvayalım ki böylece bugün Amerikan hegemonyası altında adaletsizlik ve zulümle dolduğu gibi yeryüzü İslam'ın adaletiyle dolsun.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Abdullah El-Hadramî – Yemen

Devamını oku...

Ümmet Pusulasını Kaybettiği Sürece Kendisi De Kaybolmaya Devam Edecektir

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Ümmet Pusulasını Kaybettiği Sürece Kendisi De Kaybolmaya Devam Edecektir

Haber:

Hilali gözetleme işiyle sorumlu komitelerin kararlarını etkilemeye çalışan ellerin olduğu haberinin yayılmasından dolayı Irak'taki medya kuruluşları, elektronik haberleşme sitelerinin yanı sıra sokaklar, Şevval hilalinin görüldüğünün ilan edilmesiyle ilgili yaşanan kargaşayla dolup taşmıştır; bu komitelerden biri de, geçtiğimiz Perşembe günü astronomlar ve hukukçulardan oluşan görüş kuruluyla bir araya gelerek hilalin görülemeyeceğini ilan etme konusunda bir anlaşmaya varan, ardından da Pazar gününü Ramazan ayının sonu olduğunu ve Pazartesi gününün de Şevval ayının ilk günü olduğunu ilan eden Sünni Vakfı Başkanı Mişan Hazreci'dir.

Aynı bağlamda Irak Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Şeyh Ahmed Hasan el-Taha, bayram hutbesinde Sünni Vakfı Başkanı'nın müdahalesini açıklayarak alimlerden hilalin görülüp görülmediğine bakılmaksızın Pazartesi günü bayram ilan etmelerini istemiştir. Ayrıca astronomların hilalin görülemeyeceği yönündeki kararının şüpheli bir durum olduğuna, zira bunun Hazreci'nin talebinden etkilenmiş olabileceğine dikkat çekmiştir.

Yorum:

Astronomlar ve uzmanlar hilalin görülebileceğini söylesin ya da söylemesin yaşananlar, Müslümanların işlerinden sorumlu olanların, özellikle de gerçeği tahrif etmeye çalıştıkları, ibadetler konusunda insanların kaderini göz ardı ettikleri ve ayın girmesi gerçeğini kasıtlı olarak tahrif ettikleri için, Allah'ın şiarlarını hafife aldıklarının ciddi bir göstergesidir.

Irak'ta (ay) sayısının tamamlandığı ve Pazar gününün Ramazan ayının son günü olduğu ilan edilirken onlardan bazılarının, Şafii imamlarının, önemli olanın hilalin görülmesindeki farklar olduğu ve bir ülkede hilalin görülmesinin sadece o ülke halkını bağladığı şeklindeki kabul görmüş görüşünü taklit ettikleri iddia edildi. Ayrıca Sünni Vakfı Dairesi ve Fıkıh Meclisi'nden yapılan açıklamada, ümmetin âlimlerinin cumhurunun görüşünün, hilalin doğuşunun tek olduğunu belirtilirken, diğer görüşün tercih edilmesinin gerekçesi belirtilmemiştir!

Daha sonra insanların ihtilafını ve kendilerine yönelik birçok karışıklık ve suçlamayı görmelerinin ardından insanlardan, ihtilaftan kaçınmalarını ve kendilerini kontrol etmelerini talep ettiler ve birlik olmayı ve fitnenin kışkırtılmamasını vurguladılar.

Burada soruyoruz: Eğer hedeflerinden biri de birlik olmak ise, o halde tüm ümmeti ibadetleri, duyguları ve şiarları konusunda birleştiren cumhurun görüşü neden alınmadı? Dahası sömürgecinin belirlediği sınırlar içindeki her bir ülke halkının hilali görmesinin sadece kendilerini bağladığını ve komşu Müslüman ülkelerini bağlamadığını söyleyerek neden insanları kandırıyorlar? Benimsedikleri şey, sömürgeciliği pekiştirmek değil midir? O halde bu, insanları aldatmak değil midir? Muteber olan mezhep imamlarından herhangi biri bunu söyledi mi sanki?

Ey Müslümanlar: Bu, parçalanmışlığın, zayıflığın ve ümmetin pusulasını kaybetmesinin bir resmidir! Sömürgeci, ümmetin evlatlarının, büyük ümmetin bir parçası olduklarını hissetmelerini istemediği gibi Pakistan'daki Müslümanın, Tunus'taki kardeşiyle, Irak'taki kardeşiyle ve diğer İslam ülkelerindeki kardeşleriyle duygu birliği içinde olmasını da istemiyor; aksine sömürgeci ve yandaşları, Müslümanların arasını ibadetleri konusunda bölmek de dahil Müslümanların bölünmesini pekiştirmek ve kelimelerini dağıtmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.

Bunun için ümmetin birleşmesini ve şeriatının tam, kapsamlı ve saf bir şekilde hakim olmasını farz kılan Allah'ın indirdiklerinden başka bir çözüm yoktur; bu da ancak Hizb-ut Tahrir'in kendisine davet ettiği, kurulması ve Allah Subhanehu ve Teala'nın vaadinin ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem'in müjdesinin gerçekleşmesi için gece gündüz çalıştığı İkinci Raşidi Hilafetin kurulmasıyla gerçekleşebilir.

Ümmetin âlimlerine gelince; onlar ümmet için vazgeçilmezdir; ancak onların yapması gereken, cesaret ve imanla insanlara hakkı açıklamak, vakıadan etkilenmek yerine vakıayı etkilemek, Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadıkları gibi yöneticinin gücünden de korkmadıkları gerçeğini söylemektir ki bu konuda alimlerin Sultanı el-İzz bin Abdüsselam onlar için en güzel bir örnek olsun.

وَإِذْ أَخَذَ اللهُ مِيثاقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتابَ ‌لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلا تَكْتُمُونَهُ

Allah, kendilerine kitap verilenlerden, «Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz» diyerek söz almıştı.” [Al-i İmran 187]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Bilal Zekeriya

Devamını oku...

Sykes-Picot Ayrılık Planı Afrika'yı Daha Fazla Kargaşa ve Kaosa Sürüklüyor

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Sykes-Picot Ayrılık Planı Afrika'yı Daha Fazla Kargaşa ve Kaosa Sürüklüyor

Haber:

30 Mart 2025 itibariyle Güney Sudan, tırmanan siyasi gerilim ve şiddetle karşı karşıyadır; bu da 2018 anlaşmasıyla tesis edilen kırılgan barışı tehdit ediyor. Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Riek Machar'ın Mart ayı sonunda tutuklanması iç savaşa geri dönüş korkularının artmasına neden oldu.Machar'ın müttefikleriyle birlikte tutuklanması, partisinin, barış ve istikrara yönelik siyasi iyi niyet eksikliğine dikkat çekerek barış anlaşmasının çöktüğünü ilan etmesine yol açtı.

Yorum:

ABD'nin Güney Sudan'ın ayrılması ve orada bir devlet kurulması için baskı yaptığı bilinmektedir.Zira 1983 yılında, tüm isyancıları ve hareketlerini tek bir hareket içinde toplamak amacıyla, ajanı John Garang liderliğinde ayrılıkçı bir hareket olan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi'ni (SPLM) kurdu.Ayrıca 1989'da eski Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir'i iktidara getirerek ülkedeki nüfuzunu merkezileştirmesini ve ardından da Güney'in ayrılması fikrini uygulamasını emreden de Amerika'dır.

Kuzey ve güney Sudan'ın, eski nüfuzu ve oradaki ajanları nedeniyle Amerika ve Avrupa'nın sömürgeci haline geldiğini, özellikle de İngiltere'nin oradaki nüfuzu ve ajanları nedeniyle nüfuzunu yeniden tesis etmek veya en azından Amerika ile bir miktar olsun nüfuz paylaşmak için mümkün olduğunca müdahale etmeye devam ettiğini belirtmekte fayda vardır.

Bu bağlamda Batılı kuklalar, yani Devlet Başkanı Salva Kiir (Dinka kabilesinden) ile eski Devlet Başkanı Yardımcısı Riek Machar (Nuer kabilesinden) arasındaki rekabet Güney Sudan'da karışıklığa yol açmıştır.Ülke, özellikle Dinka ve Nuer arasındaki etnik köken bakımından derin bir şekilde bölünmüş durumdadır. Beyaz Nuer Ordusu (bir kabile milisi) kısa bir süre önce Nasir'de hükümet güçlerine saldırarak kitlesel göçlere yol açmıştır. Böylece Addis Ababa Barış Anlaşması gibi rakipler arasında varılan tüm kararlar ihlal edilerek ülkedeki kaos daha da derinleştirilmiştir.Kiir ve Machar arasındaki bu rekabet, özellikle Güney Sudan'da çıkarları olan ana oyuncular olan yabancı güçler arasındaki çıkar çatışmasından kaynaklanmaktadır.Zira onların önemsedikleri odak noktaları, petrol de dahil olmak üzere kaynakların yağmalanmasıdır.

Tüm bu ayrılma mefhumu, sömürgeci kâfirlerin ülkemizi bölme ve parçalama planlarından biridir.Çok sayıda ayrılıkçı harekete ev sahipliği yapan Afrika'nın, ayrılığın iç savaşlara yol açacağının farkına varması gerekir.Dolayısıyla Güney Sudan, bu sömürgeci komplonun tehlikesinin açık bir delili olması gerekir.Sömürgeciler şimdi de Darfur'u bölmek için yeni bir plana girişmişlerdir. Bu yüzden Afrikalı aydınların ve tüm İslam ümmetinin yapması gereken, başta Amerika olmak üzere Batılı sömürgeci güçlerin komplolarına karşı kararlı bir şekilde durmaları ve kapitalistlerin kölesi olmayı kabul eden ve onların ülkemize karşı komplolarını yürüten siyasetçileri dizginlemeleridir.

Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet sayesinde ülkemiz birleşecek ve onunla uğraşan her bir ajan veya aracıdan temizlenecek ve dünyevi kazançlar için ülkeyi satan herkesten hesap sorulacaktır.Zira düşmana karşı bizi birleştirecek ve düşmanın düşüşüne tanık olmamızı sağlayacak olan sadece Hilafettir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Şaban Muallim - Kenya

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER