Pazar, 19 Zilhicce 1446 | 2025/06/15
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Gazze'nin Bayramı Kutlu Olsun, Bayram Tekbirleri Kurtuluşun Tekbirleriyle Birleşsin!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gazze'nin Bayramı Kutlu Olsun, Bayram Tekbirleri Kurtuluşun Tekbirleriyle Birleşsin!

Haber:

7 Ekim 2023'ten bu yana Yahudi varlığının saldırılarının devam etmesinin ve 2 Mart'tan bu yana da geçişlerin tamamen kapatılmasının gölgesinde Gazze'de Kurban Bayramı'na özgü bir işaret ve hazırlıklar yoktur;zira Kurban Bayramı, kurbanlık hayvanların, sığırların ve buzağıların tamamen yokluğunun, bunların yetiştirildiği ve bakıldığı çiftliklerin tahrip edilmesinin ve abluka ve sınır kapılarının tamamen kapatılmasından bu yana kırmızı ve beyaz etin ülkeye girişinin yasaklanmasının gölgesinde gelmektedir.

Kurban Bayramı’nda kurbanlıkların ve etlerin yokluğunun yanı sıra bu bayramda rağbet gören diğer ürünler de yoktur;zira Batı Şeria, un, pirinç, yağ ve ailelerin temel ihtiyaçları başta olmak üzere gıda maddelerinden yoksundur. Ayrıca Gazze Şeridi halkının gerçek bir kıtlık yaşadığı, devam eden soykırımın acılarını çektiği, evlerini ve geçim kaynaklarını kaybettiği bir dönemde üretim için gerekli olan hammaddenin tükenmesi, un fiyatlarının yaklaşık 50 kat, şeker fiyatlarının ise yaklaşık 60 kat artması nedeniyle bayramı kutlayan ziyaretçilere sunulan her türlü tatlı, kek ve çikolata da yoktur.(El Arabi El Cedid, uyarlanmıştır, 3/6/2025)

Yorum:

Bu; Gazze halkının soykırım ve vahşi katliamlara maruz kaldığı dördüncü bayramdır, Gazze halkının kanların ve ceset parçalarının içinde boğulduğu dördüncü bayramdır ve sokaklarda ve yollarda başları yere eğik bir şekilde dolaşan ve lisanı hallerinin ve sözlerinin “Nereye gideceğiz?!” sorusunu sorduğu Gazze halkı için gelen dördüncü bayramdır.Dolayısıyla onları barındıracak güvenli bir yer ve korunabilecekleri hiçbir şey yoktur;zira okullar, üniversiteler, camiler, hastaneler ve barınak merkezleri hedef alınmakta ve Yahudi tanklarının ve uçaklarının menzilindedir.Bu dördüncü bayram ve Gazze halkı günlük ekmeğini bile zar zor buluyor ve açlık ve susuzluk onları öldürüyor; dördüncü bayram geldi ve onlar çocuklarına bayram kıyafetleri yerine kefen giydiriyorlar ve onlardan neşe, sevinç ve mutluluk seslerinin yerine ağlama ve imdat çığlıkları yükseliyor.

İşte bu, Sykes-Picot sınırlarına sımsıkı sarılan ve Müslümanların bölünmesini pekiştiren ve kardeşlerine yardım etmek için harekete geçmesini engelleyen vatan ve milliyetçiliği terennüm edip duran Müslümanların sessizliği ve yüzüstü bırakmalarından dolayı acı çeken Gazze halkı için gelen ikinci hac mevsimidir.Bu mevsim, İslam ümmetinin tek bir ümmet olduğunu hatırlatmaktadır; zira İslam ümmetinin Rabbi bir, dini bir ve kıblesi bir olup Arabın Aceme, beyazın siyaha, zenginlerin fakire takva dışında bir üstünlüğü yoktur ve onun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar; bu yüzden bir Müslümanın, Müslüman kardeşine yardım etmesi farzdır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir." [Enfal 72]

Kurban Bayramı'nda, Efendimiz İbrahim ve oğlu İsmail Aleyhimusselam'ı ve onların Allah Subhanehu'nun emrine uymalarını hatırlayalım:فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَى فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانظُرْ مَاذَا تَرَى قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِن شَاءَ اللهُ مِنَ الصَّابِرِينَBabasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.” [Sâffât 102]Müslümanların, özellikle de Gazze halkına yardım etmeye muktedir olan güç ehlinin yapması gereken şey işte budur; yani onların Allah'ın emrine uyup itaat etmeleri, Gazze halkına komplo kuran, Yahudi varlığını koruyan ve kendilerini zincire vurup Gazze'deki kardeşlerine yardım etmelerini engelleyen yöneticilerin ve efendilerinin emirlerine uymamaları gerekir.Dolayısıyla bu yöneticileri ortadan kaldırmak ve tahtlarının enkazı üzerine Hilafet Devleti'ni kurmak için harekete geçmeleri ve mübarek toprakları kurtarmak ve halkına yardım etmek için de seferber olmaları gerekir.Böylece bayram iki bayram olacak ve bayram tekbirleri kurtuluş tekbirleriyle birleşecektir.وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللهِ يَنصُرُ مَن يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-5]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Beraa Mûnâsıra

Devamını oku...

Colani ve Yahudilerin Ortak Bir Düşmanı Var!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Colani ve Yahudilerin Ortak Bir Düşmanı Var!

Haber:

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, ülkesinin ve İsrail'in ortak düşmanları olduğunu, bombalama, saldırı ve misilleme gibi gereksiz intikamların sona ermesi gerektiğini belirterek, 1974 tarihli çatışmayı sona erdirme anlaşmasına geri dönmek istediğini ifade etti. (Arabi 21)

Yorum:

Colani'ye ne oluyor ki bazen Allah'ın, Rasulü'nün ve Müslümanların düşmanı olan ve Gazze'de halkımızı öldürmesi, dahası bizzat Suriye'nin birçok önemli yerlerini vurması için silah ve parayla mutant Yahudi varlığına destek veren Trump'ın barış adamı olduğunu açıklarken, bazen de kendisinin ve Yahudi varlığının tek bir düşmanı olduğunu söylüyor?!Kendisini Yahudilerin safına koyacak kadar mı taviz verme ve alçalma sınırına ulaştı?!Yahudilerin düşmanları, İslam ve özellikle Allah'ın şeriatını ikame etmek için çalışanlar olmak üzere genel olarak Müslümanlar değil midir?!Netanyahu ve Batılı liderler tarafından, Müslümanların uyanışından ve Ortadoğu'da Hilafetin geri dönüşünden duydukları korkuyu ortaya koyan birçok açıklama yapılmadı mı?

Bu mübarek devrimin sonunun böyle olması akıl işi mi Allah aşkına?

Başka bir haberde, Savunma Bakanı Peter Brian Hegseth ve Genelkurmay Başkanı General Dan Keane başkanlığındaki üst düzey bir ABD heyetinin, Suriye'nin başkenti Şam'a yıllardır ilk kez resmi bir ziyaret gerçekleştirerek Suriye hükümetiyle savunma ve silahlanma alanlarında doğrudan anlaşmalar imzalamak üzere hazırlık yaptığı geçmektedir.

Ülkemizi nasıl silahlandıracağımız ve savunacağımız konusunda düşmanımızla mı anlaşacağız? Peki bu, kâfirleri üzerimize otorite sahibi kılmak anlamına gelmiyor mu? Peki buna Allah Subhanehu ve Teala öfkelenmez mi? Oysa Allahu Teala bize, düşmanı kokutmak için elimizden gelen bütün gücü hazırlamamızı emretmiştir. Zira Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَأَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللهِ وَعَدُوَّكُمْOnlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını ve sizin düşmanınızı korkutursunuz.” [Enfal 60]Eğer silahlanma ve savunma konusunda Müslümanlara fiili olarak savaş açan kâfir devletlerle anlaşırsak, o zaman biz kiminle savaşacağız?!Eğer Yahudilerle tek bir düşman konusunda ortak olursak, o zaman biz kiminle savaşacağız?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Suzan el-Mücerrat – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Gururun Ölmesi!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Gururun Ölmesi!

Eski gururlu Arap cehaleti ile Müslümanların yaşadığı gururdan uzaklaşmış modern cehalet arasında.

Günler hızla geçmekte, bayramlar birbirini takip etmekte ve biz bir vadide, yaralı Gazze ise başka bir vadidedir. Bu arada işgal, oradaki kardeşlerimize karşı en korkunç suçları işlerken, ümmet ise kan, ceset ve yıkım manzaralarına alışmış gibi görünmektedir. Zira bu manzaralar artık ümmetin vicdanını sarsmıyor ve gururu yansıtan herhangi bir tepki de göstermiyor. Sanki şairin şu sözleri yaşadığımız bir gerçeklik haline gelmiş gibi:

Düşene düşmek (alçağa alçaklık) kolay gelir.

Ölüye yaraları acı vermez!

Batı'da özgür insanların oluşturduğu kalabalıklar, Gazze'de yaşanan soykırımı reddettiklerini dile getirmek için sokaklara döküldükleri bir zamanda belki de halklar korkudan veya baskıdan dolayı gizleniyor olabilir.

Gazze en ölümcül bombalar yağmuruna tutulup her gün yüzlerce kişi şehit ve yaralı düşerken, zelil ve utanç verici yöneticilerin yüzlerinden haya duygusu kaybolmuş ve ekranlardan gözlerini bile kırpmadan katliam sahnelerini izliyorlar. Birçok Müslümanın bayram hazırlıklarıyla meşgul oldukları bir sırada Gazze halkı bombardıman ateşinin altında ve karınları boş bir şekilde enkazların arasında sevdiklerinin ceset parçalarını arıyorlar.

Gurur kaybolmuş, vehn (dünyayı sevmek ve ölümü kerih görmek) erkeklik özelliklerini ortadan kaldırmış ve ümmetin davalarına yardım etmeye daha layık olanların yüzlerinde utanma duygusu kalmamıştır. Yaşlı bir kadının evinin yıkıntıları arasında yardım isteyen çığlığı, sanki sesinin duyulmayacağı derin bir vadide çığlık atıyormuş gibi yankı uyandırmadı. Gazze, Sudan, Yemen, Libya ve daha birçok yerdeki Müslüman özgür kadınlar da onunla birlikte şu tek bir çığlığı attılar: “Va Mutasamah-Yetiş Mutasım.” Ancak bu çığlık, Ruveybidaların zamanında, kulaklara ulaşmadı ve Mutasım'ın gururuna dokunmadı!

Hilafet zamanında, Amuriye'de bir kadının çığlığı duyulunca Mutasım ayağa kalkıp ordusunu hazırladı ve onun başına geçti ve Müslüman kadınların onurunu geri verdi. Bugün ise o çığlıklar, sessiz ekranların ardında boğulmuş ve ihanetin koridorlarında suikasta uğramış seslere dönüşmüştür.

Müslüman kadınların çığlıkları bayram tekbirleriyle karışmış ve lisanı halleri şöyle demektedir: Bize yardım edin! Bizim ve dinimizin düşmanı olan Amerika'ya desteğinizi durdurun. Kanımızın suç ortağı olmayın!

Neden ümmetin kalplerinin titrediğini ve nefislerine vehn (dünyayı sevmek ve ölümü kerih görmek) yerleştiğini görebiliyoruz? Bu bayram kapıya dayandı ve her bir kalpte şu soru yankılanıyor: Gazze'de yaşananlar karşısında hani gurur nerede? Yoksa yolunu mu kaybetti? Ya da zillet denizinde mi boğuldu? Veya acizliğin karanlıklarına mı sürüklendi?

Bakın işte yöneticiler, onurları pahasına bile olsa tahtlarının bekasının bedeli olarak tekrar tekrar ümmetin meselelerini satmaya geri dönüyorlar. Başta bin Selman olmak üzere, Körfez yöneticilerinin yaptıkları bunun en iyi kanıtıdır; zira sanki sizin paranıza, sizden daha çok biz layığız der gibi ülkesine gururla dönsün diye Müslümanların parasını dünyanın en zalim tiranına taşıyorlar!

Müslümanların parası çekilip Washington borsalarına yatırılıyor ve bu Ruveybidaların iktidarda kalması için kurban ediliyor. Yeter artık; sıkıntılar şiddetlendi ve sahteliğe ve güzellemeye tahammülün kalmadığı bir zamanda sessizlik artık bir işe yaramıyor.

Sahte sloganlar Arap Birliği'nin eşiğine dayandı ve "Arap evi" Filistin gibi tek bir meseleyi bile kucaklayamayacak kadar darlaştı.

En büyük trajedi, gören ama işitmeyen, izleyen ama hareket etmeyen bu sessizliktir.

Ey ümmetin acısı olan Filistin; her samimi Müslümanın kalbinde yaşıyorsun ve sen, tarihin her döneminde yankılanan çatışmaların ve acıların beşiği, gasp edilen bir toprak, yaslıların ve mazlumların çığlığı olmaya devam ediyorsun.

İslam Devleti kaybolunca Filistin de kayboldu ve İslam sahadan çekilince ümmetin izzeti de kayboldu ve böylece kimliksiz bir hale geldik.

Gazze... Her bir kalbe acı yerleşmiş ve her bir göze acı yazılmış ama buna rağmen dünya senin trajedine gözlerini kapatıyor. Seni kurtarmaya gelmeyenler ise derin bir uykuda olup kalpleri de bomboştur.

Ancak bu karanlık tablonun tam ortasında, ümmette bilinçlenmenin işaretleri belirmiş, fasit vakıadan kurtuluşun yolunu arıyor; bu kurtuluş ise ancak samimi bir şekilde Allah'ın dinine geri dönmek ve evveli ne ile ıslah olduysa ona geri dönen ümmetin ihtişamıyla olacaktır.

İslam’a karşı komplo kuran Batı’ya ortak olan ümmetin başına musallat olmuş yöneticilerin sahtekarlığı artık açığa çıkmıştır. Halkını asla yalan söylemeyen lider sizi, hakları koruyup canları kollayacak İslam Devleti aracılığıyla Allah'ın şeriatını ikame etmek için sıkı bir şekilde çalışmaya davet ediyor. وَلَيَنْصُرَنَّ اللهُ مَنْ يَنْصُرُهُŞüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder.” [Hac 40]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Munis Hamid – Irak

Devamını oku...

Witkoff Katliamı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Witkoff Katliamı!

Haber:

Aktivistler, Refah'ta Amerikan yardım dağıtım noktasının hedef alınmasını ve bunun da 30'dan fazla Filistinlinin şehit olmasıyla sonuçlanmasını “Witkoff Katliamı” olarak adlandırdı.(El Cezire X Platform, 1 Haziran 2025)

Yorum:

Gasıp Yahudi varlığı ve onun arkasındaki Amerika, her gün ölüm, açlık, susuzluk ve sürekli göçle helak olan insanlara yönelik ölüm ve yıkım tuzakları kurmakta ustalaşmışlardır; bu ise insanların gözü önünde canlı yayında gerçekleşmektedir!

Nitekim çok kan dökülmüş ve çok fazla mürekkep harcanmış olup artık aklı başında hiç kimse -ki ya da en azından öyle olması gerekir-, 600 günden fazla bir süredir devam eden bu katliam ve yıkımın doğrudan Amerikan desteğiyle gerçekleştiğinden hiçbir şüphe duymuyor.

Bu ölüm ve bu günlük katliamlar Allah'ın izniyle yakın bir günde sona erecektir; peki bizler bu sahneden, daha önce olduğumuz gibi çıkabilecek miyiz?

Gazze savaşı, İslam ümmetinin on yıllardır yaşadığı büyük bir savaşın sonucu olup bu savaşın kalbinde ise bilinç savaşı vardır;yani bir ideoloji olarak İslam bilinci, Batı ülkelerinin nüfuz alanı olarak gerçekliğin bilinci ve düşmanların bilinci.

Düşmanların pusulasının bugüne kadar netleşmemiş olması ne büyük bir kayıptır!

Bazı Müslümanların evlatlarının, Suriye-Şam'da bazılarının zannettiği gibi, Amerika’yı, kalkınma ve ilerlemeyi destekleyen ve kendilerinin iyiliğini isteyen güvenilir stratejik bir müttefik olarak görmesi ne kadar büyük bir kayıptır!

Bu fikri bir lüks değildir; bilakis bu, bilinç, kalkınma ve kurtuluş savaşının temellerinden biridir. Düşman kimdir sorusunun cevabının bilinçli bir şekilde bilinmemesidir. Sonunda ey miskin adam, benekli bir yılanın seni kucaklaması, boynuna dolanıp kaburgalarını sıkması ve kanını emmesiyle son bulacaksın; ah keşke bir de kanabilse!

Bugün Gazze, ondan önce de Humus, Kuseyr, Rakka, Musul, Bosna, Grozni... ve benzerleri.Peki halimizin, Allahu Teala'nın onlar hakkında buyurduğu gibi olmasından korkmuyor muyuz: اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ ف۪ي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَOnlar, her yıl bir veya iki kez (çeşitli belâlarla) imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra da ne tevbe ediyorlar ne de ibret alıyorlar.” [Tevbe 126]

Subhanehu’nun şu kavlini hatırlamıyor muyuz: ‏ الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعاًMünafıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele! Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” [Nisa 139]

Celle Celaluhu’nun şu kavlini düşünmüyor muyuz: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَتُرِيدُونَ أَنْ تَجْعَلُوا لِلَّهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَاناً مُبِيناًEy iman edenler; müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Allah'ın aleyhinize apaçık bir ferman vermesini mi istersiniz?” [Nisa 144]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Usame Es-Suveynî

Devamını oku...

İt Ürür Kervan Yürür!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İt Ürür Kervan Yürür!

Haber:

Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Filistin devletinin tanınmasının “sadece ahlaki bir görev değil, bilakis siyasi bir talep” olduğunu ifade ederek, bunun için “bazı şartların” olduğuna dikkat çekti. (El Cezire)

Yorum:

Macron bu konuşmasında, şartlı bir Filistin devletinin kurulmasını desteklediğini ortaya koydu ve bu kapı açık; yani, silahsızlanma, egemenlikten vazgeçme ve benzerleri gibi bir devletin kurulmasına engel olan tüm şartlar mevcut.

Tüm bu aşağılanmaya rağmen toprakları gasp edilen Filistin halkının haklarının çerçevesinin dışına çıkılmasını ve bunun, toprakları halkından gasp eden hak etmeyen bir halka verilmesini talep ediyor; dahası bunu da ne fazla ne az ahlaki bir görev olarak ifade ediyor. Diğer bir deyişle bu halkın hakları yoktur, bilakis bu, sadece insani bir şefkat babından olup bunu da siyasi bir talep olarak ifade ediyor; bu da bu Batılı hükümetler, sloganlar olarak taşımış oldukları ilkelere aykırı davranmalarından dolayı halkları tarından kendilerine uygulanan baskılar sonucu olmuştur. Bugün ise halk onlara, insan hakları hani nerede diye soruyor?Bir halk nasıl olur da kendi vatanından sürülebilir?Nasıl olur da bombalanıp öldürülebilir?Nasıl olur da yiyecek ve içecekten mahrum bırakılabilir?Nasıl olur da halkın bir bütün olarak kendi topraklarında yok edilmesine izin verilebilir? ... ve benzerleri gibi.

Yani halklarının, hükümetlerinin etkilenmesine yol açabilecek daha büyük bir şekilde hareketlenmesinin baskısından çekindikleri için, hemen halklarına, bu halka karşı şefkatle yaklaştıklarına dair güvence verdiler.

Fransız cumhurbaşkanının söyledikleri hiçbir şekilde kabul edilemez olsa da ancak varlığın hükümetinin bunu, cumhurbaşkanının kendilerine karşı haçlı seferi başlatması şeklinde nitelendirdiğini, bunu gerçeklere aykırı davranmak ve yaklaşık 900 yardım tırını girdirmeye çalışma olarak nitelendirdiğini, öte yandan onun Gazze İnsani Yardım Fonu'nun kuruluşuna öncülük ettiğini iddia ettiğini görüyoruz; tabii ki bunların hepsi yalan ve iftiradır, bilakis bu varlık, öldürmekte, aç bırakmakta ve bunun için birçok yöntem benimsemektedir.

Gazze meselesi bir halkın ya da silahlı bir grubun meselesi değildir; bilakis ümmetin meselesi olup tüm Müslümanlar için sabit olan bir mirastır ve bu topraklar, değişmesinden önce Müslümanların ilk kıblesiydi.

İslam beldelerinin başındaki yöneticiler, halkların harekete geçmesini engellemek için onları demir yumrukla yönetiyorlar; tabi ki bu bir mazeret değildir. Bilakis tüm Müslüman halkların, Filistin halkını kurtarmak için harekete geçmesi gerekir; zira bu, tüm Müslümanların meselesi olup bundan dolayı Allah'ın huzurunda sorguya çekileceğiz.

Ey İslam ümmetinin cömert halkları, hakların sahiplerine geri iade edilmesi ve yerli yerine konulması gerektiği gibi bizim de kendisinden mahrum bırakıldığımız İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışmamız ve Batı'nın bize en temel insan hakkı olan yaşam hakkını bir lütuf olarak sunmasını kabul etmememiz gerekir.

Bizler Allah’ın hükümlerinin gölgesinde insanlığın hayrı için dünyaya liderlik edebilecek büyük ve Rabbani bir ideolojiye sahibiz; bu nedenle bu ümmetin, yöneticilerini devirmesi, ordularını özgürleştirmesi ve onları Filistin'in kurtuluşu için yönlendirmesi gerekir. Bizler de Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdelediği gibi Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmalıyız ki Allah'ın izniyle bu çok yakında olacaktır; o halde Allah bize yeryüzü ve üzerindekileri miras olarak bırakıncaya kadar çalışanlar birlikte çalışalım.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur:

وَأَوْرَثَكُمْ أَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ وَأَرْضًا لَّمْ تَطَؤُوهَا وَكَانَ اللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيراً

Allah, sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” [Ahzab 27]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dareyn Eş-Şanti

Devamını oku...

Dün Suçlu Rejimle Normalleşen, Bugün Yaptırımların Kaldırılmasının Ardından Yeniden İnşaya Destek Veriyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Dün Suçlu Rejimle Normalleşen, Bugün Yaptırımların Kaldırılmasının Ardından Yeniden İnşaya Destek Veriyor!

Haber:

Bakan Esad Şeybani, Suudi mevkidaşı ile düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:Suriye'nin kurtuluşundan bu yana, özellikle yaptırımların kaldırılması konusunda verdiği destekten dolayı Krallığa teşekkür ediyoruz; gaz tedarikini güvence altına almak için uluslararası bir anlaşma imzaladık. Suriye'nin yeniden inşasının, dış dayatmayla değil, Suriye halkının iradesiyle olacağını ve Suudi Arabistan ile ortaklığımızın ortak çıkarlar temelinde olduğunu da teyit ederiz. (Şam News Network)

Yorum:

2011 yılında devrimin patlak vermesinden itibaren bölge, doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar kargaşa içinde olup ne bir gün rahatlık ne de ne bir saat huzur verdiler; bilakis onların tek dertleri, “Tufanın” kendi eylemleriyle öldürdükleri topraklarına ulaşmamasıydı ki bu yüzden tüm imkânlarını ve güçlerini Amerika'nın eline teslim ettiler ve kendilerini koruması için ona para yağdırdılar. İşte devrimin başlangıcında bu Suudi Arabistan, tüm adamlarını harekete geçirdi, onlar da devrimci çevrelerle bağlantı kurmaya başladılar; onların kullandığı dil ise devrimi ve devrim halkını kendi sözleri, ifadeleri ve terimleriyle özdeşleştirmek olmuştur; tüm bunlar ise devrime sızabilmek için kendisine bir kapı aralamak için olduğu gibi aynı zamanda devrimi şekillendiren operasyon odalarının da önemli bir parçası olmaktı ki bu odalarda devrimi saptırmak, hatta ona düşük yaptırmak için çalışan adamları vardı; böylece birçok kişinin vicdanını satın aldı ve onları kendi politikası için kullandı ve tüm bunları ise Amerika'nın emriyle yaptı.

Nitekim eğilim değişir değişmez Suudi Arabistan da rotasını değiştirdi; zira üç bölgenin teslim edilmesinin ve insanların İdlib'e tehcir edilmesinin ardından Amerika, normalleşme, devrimin sona erdirilmesi ve halkın ilk çembere geri döndürülmesi başlıklı yeni bir politika izlemeye başladı ve bu ülkeler de her zamanki gibi efendilerinin rotasına uyum sağlamak için hemen rotalarını değiştirdiler. Bunun üzerine Esad'ın kendisini ziyaret etmesi ve onun zafer kazanmış biri gibi karşılanması çağrısında bulundu; ardından Ahmed Matar'ın söylediği gibi onun havzaya geri dönmesi için zemin hazırladı, daha da ileri giderek Eylül 2024'te Şam'da büyükelçiliğini açtı. İşte bütün bunları Suudi Arabistan yaptı, bunu ise gafil olanın bilmesi ve onun peşinden gidenlerin onun gerçekliğini ve nasıl ve kimin emriyle hareket ettiğini idrak etmesi için söylüyoruz.

Bakın işte bugün yeniden karşımıza çıkıyor; aman ha ona karşı dikkatli olun ve onun ihanetine güvenmeyin; yani devriminizi sona erdirmekle meşgul olan bir devletin peşinden nasıl gidebilirsiniz?! Suudi Arabistan'ın bugün oynadığı rol çok tehlikeli ve habis olup Kralları da nerede olurlarsa olsunlar, ifsat etmektedirler. Onların durumunu Subhanehu ve Teala’nın şu hak kavli doğrulamaktadır: إِنَّ المُلوكَ إِذا دَخَلوا قَريَةً أَفسَدوها وَجَعَلوا أَعِزَّةَ أَهلِها أَذِلَّةً وَكَذلِكَ يَفعَلونَ(Kraliçe Belkıs) şöyle dedi: “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı ifsat ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler. İşte onlar böyle yaparlar.” [Neml 34]

Dolayısıyla onlar bizim iyiliğimizi ve kurtulmamızı istemiyorlar ve Amerika'nın istediği bağımlılık ve ajanlık altında kalmamız için çalışıyorlar. Bu yüzden bugünkü görevimiz, devrimin tarihini ayrıntılı olarak okumamız ve ülkelerin eylemlerini ayrıntılı olarak takip etmemizdir ki böylece onlara karşı nasıl davranacağımızı bilelim. Eğer kurtulmak ve devrimin kendisi için çıktığı şeyi gerçekleştirmek istiyorsak bunu yapmalıyız; yok eğer niyetler ve gayeler bunun tersiyse, o zaman tüm bu tarihi bir kenara bırakıp gayemiz ve başlığımız, istediğimiz ve kendisine ulaşmak isteğimiz şey için bir temel olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdu ed-Della - Suriye

Devamını oku...

Kırgızistan Kremlin'in Gölgesindedir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kırgızistan Kremlin'in Gölgesindedir!

Haber:

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, eğitim ve bilim alanlarında geniş çaplı yeniden yapılanma ile ilgili bir kararname imzaladı.Belgeye göre, Eğitim ve Bilim Bakanlığı ile Devlet Fikri Mülkiyet ve Yenilik Kurumu yerine Eğitim Bakanlığı ile Bilim, Yükseköğretim ve Yenilik (İnovasyon) Bakanlığı adı altında iki bakanlık kuruldu.Bu ise 12 Mayıs 2025 tarihinde Devlet Başkanı Basın Ofisi tarafından duyurulmuştur.

Yorum:

“Büyük Ağabey” daha önce yönetimlere yönelik benzer bir bölünme uygulamıştı; örneğin 2018 yılında Rusya, Eğitim Bakanlığı'nı Eğitim Bakanlığı ve Bilim ve Yüksek Öğretim Bakanlığı olarak ikiye ayırmıştı.Bu eğilimi sürdüren Kırgızistan, “stratejik jeopolitik ortağı” Rusya'nın idari ve yasal adımlarını taklit etme konusunda giderek artan bir istek sergiliyor! Bu taklitçilik, eğitim politikasında da açıkça görülüyor.

2019 yılının Aralık ayında Rusya, yabancı ajan kavramını, bireyleri de kapsayacak şekilde genişleten bir yasayı onaylamıştı.2021 yılında, bu gerekçe altında bağımsız medya ve gazetecilere karşı da geniş çaplı bir baskı dalgası başlatmıştı.Bunun ardından, Nisan 2024'te Kırgızistan Parlamentosu, Cumhurbaşkanı tarafından imzalanan Yabancı Temsilcilik Yasası'nı kabul etti ve bu yasayı, Kırgızistan'daki bağımsız medya ve sivil toplum kuruluşlarına yönelik baskı kampanyası izledi.Yabancı nüfuzla mücadele ve ulusal güvenliği koruma bahanesiyle muhaliflere, insan hakları savunucularına ve gazetecilere yönelik baskılar yoğunlaştı.Bir dizi medya kuruluşu denetim, abluka ve idari baskı operasyonlarına maruz kaldı. Ocak 2024'te de yetkililer, 24.kg, Alga Media, Temirov LIVE ve diğerleri gibi medya organları yazı işleri ofislerine yönelik geniş çaplı denetim operasyonları gerçekleştirdi.Bilgisayar ve belgelere el konuldu ve gazeteciler sorguya çağrıldı.Bazı bağımsız medya kuruluşları, cezai kovuşturma korkusuyla faaliyetlerini askıya almak veya faaliyetlerini büyük ölçüde değiştirmek zorunda kaldılar.

Bu gelişme, daha önce Kırgızistan'ı, özgürlük adasını temsil eden tek Orta Asya ülkesi olarak değerlendiren uzmanların ve gözlemcilerin endişelenmelerine neden oldu. Özellikle Ukrayna meselesinin gölgesinde uluslararası arenada konumunun zayıfladığını hisseden Kremlin, Orta Asya ülkeleri, özellikle de Kırgızistan dahil olmak üzere diğer bölgelerdeki nüfuzunun akıbetinden endişe duymaya başladı.Son zamanlarda Bişkek, giderek daha fazla Rus yönetim modelini benimsemektedir;zira sıkı denetim ve muhalif seslerin bastırılması, iç politikanın sistematik bir parçası haline gelmiştir.Moskova daha önce Atambayev ve Ceenbekov gibi kendi yanlısı ajanlara güvenerek ülkede nispeten özgür bir yasama sürecine izin vermişti; ancak görünen o ki Kremlin, Caparov rejiminin kurulmasıyla birlikte başkanın otorite yapısını güçlendirmek ve ülkedeki protesto faaliyetlerinin alanını sınırlamak yoluyla bu sınırları daraltmaktadır.Bu, Kırgızistan'ın Kremlin'in nüfuzuna boyun eğmesinin boyutunu ve halkının çıkarları yerine Kremlin'in çıkarlarına hizmet eden politikalar izlediğini bir kez daha kanıtlamaktadır.Sömürgecilerin ajanları iktidarda kalmaya devam ettikleri sürece, ülke ve halk, despotluk ve zulmün hüküm sürdüğü sefalet ve sıkıntının acısını çekeceklerdir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zeyd Enver

Devamını oku...

Lübnan Vilayeti: Hicri 1446 Tekbir, Tehlil ve Tahmid Yürüyüşü

  • Kategori Lübnan
  •   |  
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti:
Hicri 1446 Tekbir, Tehlil ve Tahmid Yürüyüşü
 
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti, Hicri 1446 (Miladi 2025) yılının Zilhicce ayının ilk on günü ve mübarek Kurban Bayramı münasebetiyle "Tekbir ve Tehlilde, Seninleyiz Ey Gazze!" sloganıyla Lübnan'ın Trablus şehrinde Tekbir, Tahlil ve Tahmid yürüyüşü düzenledi. Yürüyüş, Şeyh Ahmed El-Şemali tarafından yapılan duygulu bir dua ile sona erdi.

Cuma, 3 Zilhicce 1446, 30 Mayıs 2025

Şeyh Ahmed El-Şemali'nin Duası

Hicri 1446 yılının Zilhicce ayının 5. Pazar günü, Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti, Lübnan'ın Trablus şehrinde “Tekbir ve Tehlil ile, Seninleyiz Ey Gazze!” sloganı altında Tekbir, Tehlil ve Tahmid araçlı konvoy düzenledi.

Allah'ın Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in siyah (Raye) ve beyaz (Liva) bayrağını taşıyan araç konvoyu, Trablus sokaklarında tur attı.

Daha Fazla Bilgi İçin:

Hizb-ut Tahrir Lübnan Vilayeti X Sayfası
Hizb-ut Tahrir Lübnan Vilayeti Instagram Sayfası

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER