Pazartesi, 23 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/15
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Gazze'de Olup Bitenleri Ümmetin İzlemesi Akıl İşi Mi Allah Aşkına?!

Haber-Yorum

Gazze'de Olup Bitenleri Ümmetin İzlemesi Akıl İşi Mi Allah Aşkına?!

Haber:

Yahudi varlığı, iki aylık bir aradan sonra 18/3/2025 tarihinde Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarına yeniden başladı ve çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 400'den fazla şehit ve yaklaşık 600 yaralı hasıl oldu.Yahudiler her gün onlarca, hatta yüzlerce can almaya devam ediyor; zira 50.000'den fazla kişi şehit oldu, 10.000'den fazla kişi kayıp, 113.000'den fazla kişi yaralandı ve çoğu ev, okul, hastane ve altyapı tahrip edildi.Sanki aç bırakma, gıda ve ilaç girişini engelleme politikasının yanı sıra Yahudiler tarafından her gün işlenen katliam operasyonları kimsenin duygularını harekete geçirmeyen normal bir şeymiş gibi. Bunun, Gazze'de İslam ümmetine açıkça meydan okurcasına gerçekleşmesi akıl işi mi Allah aşkına?

Yorum:

Bir de soruyu şu şekilde tersten sorabiliriz; İslam ümmetinin Yahudilerin Gazze'de yaptıklarını izlemesi, onları kurtarmak, bu gazaba uğramış insanlara unutamayacakları bir ders vermek, hatta onları kökünden söküp atmak ve Filistin'i onların pisliklerinden arındırmak için tek bir adam gibi harekete geçmemesi akıl işi mi Allah aşkına?

Yahudiler katliam üstüne katliam yapmaya cüret etmektedirler; bunu da Amerika’nın ve Batının sınırsız desteği ve İslam beldelerindeki mevcut rejimlerin, özellikle de Allah'ın muhkem ayetlerde üzerlerine farz kıldığı şerî bir hak olduğu halde Gazze ve Batı Şeria'daki evlatlarına yardım etmek için ümmetin ordularını harekete geçirmeyen Filistin'i çevreleyen ülkelerin suç ortaklığıyla yapmaktadır.

Aynı zamanda insanların dayağa, ihanete, ölüme, açlığa, malına ve ırzına saldırıya maruz kalan ve hakları yenen mazlumlara ve zayıflara yardım etmesi de evrensel bir örftür. Bu yüzden cahiliye Arapları, mazlumlara yardım etmek için hilful fudul (faziletler) ittifakı kurmuşlar ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem de buna destek vermiştir. Nitekim Müslüman olmayan Mut'im bin Adiy, Kureyş'in Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yönelik boykot yapmasına ve Hz. Peygamber ile ashabının Ebu Talib vadisinde hapsedilmesine tahammül edememiş, bu yüzden onlara yiyecek ve içecek göndermiş, sonra da yanındaki mert ve şerefli adamlarla birlikte boykot kağıdını yırtmaya gitmiş, ondan Celale lafzı dışındakileri çıkarmış, boykotu sona erdirmiş ve hapistekileri de serbest bırakmıştı. Peki bu yöneticiler ve subaylar Mut'im bin Adiy ve arkadaşları kadar ihsas sahibi değiller midir?

Hatta bu yöneticilerin mensup olduğu BM yasa ve sistemleri bile onlara Gazze ve Batı Şeria'daki soykırımı önlemek için askeri harekat yapma hakkı vermektedir.

Bu nedenle Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, 2/2/2025 tarihinde El-Cezire sunucusunun Batı Şeria'da, dahası Gazze'de yaşananlardan kimin sorumlu olduğu ve kimin harekete geçerek bunları durdurması gerektiği sorusu üzerine şunları söylemiştir: “Bölgedeki her bir ülkenin ya “İsrail'in” en güçlü müttefiki olan Amerika ile derin ve güçlü bağları olduğunu ya da baskı altında olduklarını çok iyi biliyorum ve Arap ülkelerinin müdahalede bulunmaması beni şok ediyor.Filistinlilere yardım etmek için neden baskı yapmıyorsunuz veya askeri müdahalede bulunmuyorsunuz; bu koruma sorumluluğu başkaları için kullanılıyorsa o halde neden Filistin halkı için kullanılmasın?”

Filistin'de yaşananlar karşısında şok olan bu gayrimüslim yabancı kadın, Müslümanların başındaki yöneticilerden ve ordu komutanlarından daha duyarlı değil midir?Alimler, politikacılar, menfaat sahipleri ve ihanetlerini meşrulaştıranlar da dahil olmak üzere yöneticilere tabi olanlardan daha fazla bir bilince sahip değil midir?

Evet, Gazze ve Batı Şeria halkını soykırımdan kurtarmak için tek çözüm askeri harekâttır ve İslam'ın farz kıldığı şey de budur; kim bunun aksini söylerse bu kişi suç ortağı olduğu gibi Allah'a, Rasulü'ne ve müminlere ihanet etmiş olup dünyada ve ahirette de rezil olacaktır.

Bu rejimler ve sorumluları ise, ABD'nin kendilerine izin verdiği ve herkes için alay konusu haline gelen birkaç iğrenç kınamalarla yetiniyorlar; ayrıca Mısır, Ürdün, BAE, Bahreyn, Fas, Türkiye ve yakın müttefikleri Azerbaycan gibi normalleşen rejimler, damarlarındaki kanlar kaynayan ve bir şeyler yapmak için can atan kendi Müslüman halklarına açıkça meydan okuyarak bu günahkâr saldırganla diplomatik, ticari ve güvenlik ilişkilerini normalleştirmeye ve sürdürmeye devam ediyorlar.

Dinlerini, halklarını ve topraklarını bir avuç şekel ve boş ve zelil liderlikler karşılığında satan ve halklarının vücut parçaları ve topraklarının küçük bir parçası üzerinde ismen de olsa bir devlet kuracakları gibi yanlış umutlara kapılan Filistin otoritesi ve tabiileri hakkında konuşmak bile istemiyoruz.

Bazı rejimler, orduların harekete geçirilmesini talep etmek ve halkı hazırlık yapmaya teşvik etmek için değil de sadece stres atmak içim insanların gösteri ve protesto yapmasına izin verdiler. Bu yüzden orduların harekete geçmesini talep etmeyen, halkı rejimlere karşı kışkırtmayan gösteri ve protestoların hiçbir faydası olmamıştır; aksine aşağılık ve suç ortağı olan rejimlerin, Filistin için diğerlerinden daha iyi bir şey yaptıkları şeklinde suçu üzerlerinden atmalarına faydası olmuştur.

Nitekim Yahudi varlığı ve onun arkasındaki Amerika, tüm bölgede arbede çıkarmaya ve tehdit etmeye başlamıştır; bakın işte her gün Lübnan'ı vurmaya devam etmekte olup İran ve Lübnan’daki partisinin kabul ettiği aşağılayıcı anlaşmanın metninde geçtiği gibi oradan ayrılmamıştır. Ayrıca her gün Suriye’yi vuruyor, Şam'a 20 km uzaklıktaki yeni toprakları işgal etmek için ilerlemeye devam ediyor, Suriye’nin yeni yöneticileri ise acizliklerini ortaya koydular, izzet yerine zilleti tercih ettiler, ineklerin kuyruklarına sarılmaya razı oldular, Erdoğan Türkiye'sine ve arkasındaki Amerika'ya boyun eğdiler, diğer bütün yöneticiler gibi Allah'ı unuttular ve Allah da onlara kendilerini unutturdu; dahası Yahudi varlığını destekleyen ve onu bölgedeki Müslüman halka saldırmak ve onları korkutmak için günahkâr bir araç olarak kullanan Amerika'nın doğrudan dayatmalarına boyun eğdiklerini göstermeye başladılar ki böylece Amerika’ya karşı harekete geçmesinler, onun nüfuzundan kurtulmak için çalışmadıkları gibi dinlerini tatbik etmek ve vaat edilen Hilafetlerini kurmak için de çalışmasınlar.

Bizler ümmetin, şahit oldukları ve işittiklerinden dolayı patlamanın eşiğinde olduğunu ve damalarındaki kanının kaynadığını ve Yahudi varlığını ortadan kaldırmak, Filistin'i ve Mescid-i Aksa'yı onların pisliklerinden temizlemek, onun destekçisi Amerika'yı Afganistan'dan sürdüğü, Irak ve Somali'de yenilgiye uğrattığı gibi buradan da çıkarmak için birinin kendisine liderlik etmesini beklediğini biliyoruz.

İşte ümmetin hali böyledir; oysa o, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet olmasının yanı sıra doğru bir ideolojiye sahip olan, uzun bir tarihi olan, Moğollar zamanında da bu tür şeylere maruz kalmış, günümüzdeki Fatımiler ve Karmatiler gibi bozuk sistemleri olmuş ama bunların hepsinden kurtulmayı başarmış olan bir ümmettir; dolayısıyla kalkınıp büyük bir devlet olarak geri döndüğü gibi Allah’ın izniyle yeniden geri dönüp kalkınacaktır. Eksik olan tek şey, samimi ve bilinçli bir siyasi liderliktir; Allah’ın izniyle zaman ne kadar uzarsa uzasın bu liderliğin Hizb-ut Tahrir olarak ortaya çıkması ve İkinci Raşidi Hilafeti kurmak ve onu sömürgeciliğin her türlü şekillerinden, sistemlerinden ve ajanlarından kurtarmak, Mescid-i Aksa'yı ve Allah'ın etrafını mübarek kıldığı yerleri temizlemek ve Allah'ın yeryüzündeki en uzak noktasına ulaşıncaya kadar burayı Mescid-i Haram’a ve Allah’ın etrafında mübarek kıldığı yere bağlamak amacıyla Raşidi Hilafete liderlik etmek için işlerin dizginlerinin Hizb-ut Tahrir’e teslim edilmesi kaçınılmazdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esad Mansur

Devamını oku...

Yahudi Hapishanelerindeki Özgürler Kimlerdir?!

Haber-Yorum

Yahudi Hapishanelerindeki Özgürler Kimlerdir?!

Haber:

26 Mart 2025 Çarşamba günü, Esirler Medya Bürosu ve Addameer Mahkum Destek ve İnsan Hakları Derneği, Damon Cezaevindeki Filistinli kadın mahkumların, kendilerine yönelik devam eden baskı ve istismar politikasının gölgesinde işgal cezaevi yönetimi tarafından ciddi ve sistematik ihlallere maruz kaldıklarını ortaya koymuştur. Büro yaptığı basın açıklamasında, işgal ordusunun baskı birimi “Alimaz'ın”, bir hafta önce gündüz saatlerinde mahkumların odalarına baskın düzenlediğini ve onları banyolara götürerek çıplak aramaya zorladığını, ofis tarafından barbarca ve insanlık onurunu açıkça ihlal eden bir sahne olarak nitelendirilen bu sahnede, mahkumların Ramazan ayı boyunca kullanmak üzere hazırladıkları yiyecek kutularına el konulduğunu açıkladı.Baskınlar hafta boyunca üç kez tekrarlanmış olup mahkumlara korku aşılamak ve morallerini bozmak için kasıtlı olarak tasarlanmıştır.

Yorum:

Son takas anlaşmasında işgal hapishanelerinden çok sayıda kadın mahkûmun serbest bırakılmasına rağmen, 24 kadın mahkûm halen Damon Hapishanesinde tutulmaktadır.İşgalcinin, 7 Ekim 2023'ten sonra önemli ölçüde tırmanan bir politikayla, kadınları rehine olarak alıkoyma ve kadınların hedef aldıkları aile üyelerine baskı yaparak teslim olmaya zorlama yönündeki kirli yöntemini de unutmuyoruz.Bu ihlaller arasında mahkum ve şehitlerin eşleri ile yetmiş yaşın üzerindeki yaşlı annelerin tutuklanması da yer almaktadır.

Ayrıca esirler, hayatlarını riske atan ve özellikle bazıları hamile ve kanser hastası olduğu için günlük acılarını artıran kasıtlı tıbbi ihmalin ortasında, sağlık ve insani olarak asgari standartlardan bile yoksun zor yaşam koşullarında yaşamaktadırlar. Ayrıca fiziksel saldırıya uğradıkları gibi tüm eşyalarına el konulmuş ve aileleri ve çocuklarıyla iletişim de dahil olmak üzere temel haklarından da mahrum bırakılmışlardır.

Cezaevi İdaresi, Ramazan ayı olmasına rağmen mahkumlara nitelik ve nicelik olarak düşük gıda sağlayarak, kantinden ek gıda maddeleri satın almalarını veya sahur yemeği için yeterli gıda depolamalarını engelleyerek ve uzun saatler süren oruçtan sonra onları sadece su içmeye zorlayarak mahkumlara açlık politikası uygulamaktadır.

Bunun işgal güçlerinin Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının iki aylık bir aradan sonra yeniden başlamasıyla aynı zamana denk gelmesi acıları daha da arttırmaktadır.

Tüm bunlar ve daha fazlası olduğu halde yöneticiler ve subaylar hâlâ Yahudilerle ilişkileri normalleştirmek, onları ve Amerika'yı memnun etmek için yarışıyorlar!

Bu ise sağır, dilsiz ve kör olan özgürler, yöneticiler ve subaylarla birlikte meydana gelmektedir.

Yöneticiler ve subaylar ümmetin servetleri pahasına toplantılar, partiler, resepsiyonlar ve seyahatlerle meşgulken iffetli Müslüman kadınlar başına bunlar meydana geliyor!

Subaylar, Müslüman kadınlar ve onların hapishanelerdeki özgürlerini kurtarmak için çalışmak yerine kokuşmuş iğrenç tahtlarını koruyorlar!!

Peki bu aşağılanma, zorbalık, sömürü ve bağımlılıktan daha fazlasını mı bekliyorsunuz?!

Her bir yerde özgür kadınlar Mu'tasım ve Mansur gibilerin kendilerine ve diğer herkese izzet ve onurlarını iade etmesini bekledikleri gibi Allah'ın izniyle bu ümmetin soyundan onların yardım çağrılarına cevap verecek biri çıkacaktır. Bu ise Allah için hiç de uzak değildir. Böylece şu ayet-i kerimedeki müjdenin gerçekleştiği gün gelecektir:وَقَضَيْنَا إِلَى بَنِي إِسْرائيلَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الْأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوّاً كَبِيراً * فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ أُولاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَاداً لَنَا أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُوا خِلالَ الدِّيَارِ وَكَانَ وَعْداً مَفْعُولاً * ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَاكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيراًBiz, Kitap’ta İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye bildirdik. Bunlardan ilkinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Bunlar, evlerin arasında dolaşarak (sizi) aradılar. Bu, yerine getirilmiş bir vaad idi. Sonra onlara karşı size tekrar (galibiyet ve zafer) verdik; servet ve oğullarla gücünüzü arttırdık; sayınızı daha da çoğalttık.” [İsra 4-5-6]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müslime Şâmî (Ümmü Suheyb)

Devamını oku...

İbrahim Anlaşmalarının Türk Devletlerini Kapsayacak Şekilde Genişletilmesi Önerisine Cevap

  • Kategori Makaleler
  •   |  

İbrahim Anlaşmalarının Türk Devletlerini Kapsayacak Şekilde Genişletilmesi Önerisine Cevap

50'den fazla haham, ABD Başkanı Donald Trump'a İbrahim Anlaşmalarının Türkçe konuşan ülkeleri de kapsaması için resmi bir çağrıda bulundu. Onların görüşüne göre bu adım, Yahudi varlığı ile Müslüman ülkeleri arasındaki ilişkileri güçlendirmeye hizmet etmektedir. İbrahim Anlaşmaları (Abraham Accords), Yahudi varlığını resmen tanımak ve onunla diplomatik ilişkileri normalleştirmek için Yahudi varlığı ile bazı Arap ülkeleri arasında yapılan anlaşmalardır. Her ne kadar Yahudi lobisi ve hahamlar İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesini önerse de, bu girişimle daha çok ilgilenen Amerika'dır ve bu, Yahudi varlığı ile BAE arasında imzalanan anlaşmalardan ilkinin Amerika'nın liderliğinde Beyaz Saray'da uygulanmış olmasıyla da teyit edilmiştir. Serveti dünya ekonomisinin %80'ini temsil eden Orta Doğu halkları da, tek bir dil konuşmakta ve İslam dinini benimsemektedir.

Nitekim yönetimlerine dahil ettikleri demokrasinin saçmalığı ortaya çıkmasıyla birlikte ideolojik bir siyasi boşluk da ortaya çıkmıştır. Bu faktörlerin, milliyetçilik ve vatancılığa göre bölünmüş olan bölgenin birleşmesine yol açacağı açıktır. Bundan endişe duyan sömürgeci Batı, fitne ve fesat tohumları ekmekte ve Müslümanlara düşmanlıkta sınır tanımayan Yahudi varlığını korumaya çalışmaktadır. Nitekim bu görüş, “Eğer "İsrail" olmasaydı, onu icat etmemiz gerekirdi” diyen eski ABD Başkanı Joe Biden tarafından da vurgulanmıştır. Bu yüzden Yahudi varlığı, gizli bilgiler sağlamak ve muhalif siyasi liderlere karşı suikast girişimleri ve diğer iğrenç eylemler düzenlemek yoluyla Amerika'ya hizmet etmektedir. Dolayısıyla Amerika bunun bölgede de yayılmasına izin veriyor. 2021 yılında İbrahim Anlaşması imzalandığında Yahudi varlığı Dürzilerin yaşadığı bölgeleri ve Golan Tepeleri'nden uzaktaki iç kesimlerde kalan Suriye topraklarını kontrol ediyordu ve şimdi de bu toprakları genişletmek için çalışıyor; bunun amacı Müslümanlar arasında, onların birliklerini engelleyen bir Yahudi devleti oluşturmak ve onu bölgedeki en güçlü bir devlet haline getirmektir. Böylece Müslümanların fikri ve siyasi mücadelesi ona yönelecek, Amerika ve Batı'ya yönelik düşmanlık zayıflayacak, dolayısıyla o (Yahudi devleti) ve Müslüman ülkeler birbirlerini korumada Amerika'ya bel bağlayacak ve sanki tek çözümmüş gibi yardım talebinde bulunmak için Amerika'ya başvurulur hale gelinecektir.

Nitekim İbrahim Aleyhisselam'ın adı, habis ve kurnaz planlara binaen Yahudi varlığıyla ilişkileri normalleştirmeye yönelik bu zehirli anlaşma için kasıtlı olarak seçilmiştir; çünkü İbrahim Aleyhisselam, peygamberlerin babası ve tüm şeriatların temeli olan tevhid yolunun önderidir. Ayrıca Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve diğer peygamberler de İbrahim Aleyhisselam'a nispet edilmektedirler. Yani bu iğrenç anlaşma için İbrahim Aleyhisselam'ın adının seçilmesinin amacı, Müslüman kitlelerin gaspçı Yahudilere ehl-i kitap olarak saygıyla bakılmasının yanı sıra onlarla imzalanan anlaşmalara umut dolu bir gözle bakılmasıdır.

BAE ile Yahudi varlığı arasındaki anlaşmanın imzalanmasının ardından Arap ülkeleri ve Müslüman ülkeleri, destekçi ve muhalif olmak üzere iki kısma bölünmüştür. Muhaliflere gelince; bunlar İran ve kısmen de Malezya ve Türkiye'dir. Nitekim Erdoğan rejimi, 15 Temmuz 2016 darbe girişimini finanse etmekle suçladığı BAE'ye baskı yapmaya başlamış ve iki ülke arasındaki ilişkiler kötüleşmeye devam etmişti. Dört yıl sonra Türkiye, BAE ve Yahudi varlığını Beyaz Saray'da bir araya getiren Amerika'nın Türkiye'ye yönelik tehdidin sinyalini verdiğini görmüştür. Bunun üzerine Türkiye, çıkarlarına yönelik tehdit nedeniyle siyasi gerilim oluşturma girişiminde bulunarak büyükelçisini geri çağırmıştı. Ancak kurnaz Erdoğan bu önlemleri Gazze halkı için aldığını söyleyerek BAE'yi mazlum Filistin halkına ihanet etmekle suçlamıştır. Yahudi varlığı, kendisiyle anlaşma imzalamanın faydalarını göstermeye başlamıştır. Zira Yahudi varlığı, Gazze'ye karşı açtığı soykırım savaşı sırasında bile kendisiyle ticari ilişkilerini koruyan Erdoğan'ın Türkiye'sinin “iyiliklerini” unutmuştur! BAE'nin Akdeniz'e kıyısı olmamasına rağmen Yahudi varlığı, BAE'yi Türkiye ile bu tartışmalı bölgedeki işlere çekmeye başlamıştır. Ayrıca Yahudi varlığı, BAE'nin ABD'den 50 adet F35 savaş uçağı ve 18 adet MQ-9 insansız hava aracı satın almasını onaylamıştır. Yine BAE, Tel Aviv'de büyükelçilik açmış ve gümrük, ticaret ve turizm konularında bir anlaşma imzalamış ve varlık tarafından üretilen modern teknolojiyi kullanmasına izin verilmiştir. Şimdi de BAE'nin İbrahim Anlaşmalarını kabul etmesinden bu yana neler kaybettiğine bir göz atalım. BAE, dışarıdan satın alınan askeri silahları sadece Amerika'nın ve Yahudi varlığının çıkarlarını savunmak için kullanabilir! Bu uğurda kendi halkının ya da Müslümanların kanlarının dökülmesi, onun nezdinde meşru bir husus olarak sayılacaktır! Bu silahların başka amaçlarla kullanılmasına yönelik herhangi bir girişim gözlemlenirse, Washington bu teknolojileri durduracaktır. Dahası BAE, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu Filistinli Mültecilere Yardım Örgütü (UNRWA) fon sağlamayı durdurmuş ve o zamandan beri 6 milyon Filistinliye yardım ettiği söylenen yardımlarını azaltmıştır.

Bu ölümcül zehirli anlaşmayı kabul eden ülkelerin sayısı giderek arttıkça, iki devletli çözüm ve Kudüs'ün statüsü meselesi Arapların gündeminden düşmüştür. İbrahim Anlaşmalarının açılış maddeleri güvenlik meselesine işaret etmekte ancak taslağın hiçbir yerinde Filistin'in adı zikredilmemektedir. Eğer anlaşmanın amacı barışı sağlamak olsaydı, öncelikle Filistin'e odaklanılması gerekirdi; aksine anlaşma, Filistin meselesinin Yahudi varlığının bir iç meselesi olarak nitelendirilmesini ve buna müdahale edilmemesini talep etmektedir. Bu nedenle Filistinli bir çocuk orduları ve liderleri Allah'a şikâyet edeceğini söylerken bu yöneticiler İbrahimi Anlaşmalara göre Yahudi varlığını savunmakla meşgul olmaktadırlar!

Sonuç olarak sadece komşularıyla önemsiz husumetlere giren aptal rejimlerin ve Amerika'ya bağımlı olan ve ona yardım etmek isteyen hain yöneticilerin Yahudi varlığına yaklaştığını vurgulamak istiyoruz. Bu perspektiften bakıp bu konu hakkında dolaşan raporları gözlemlediğimizde bizde, Türk devletlerinin İbrahim Anlaşması'na katılması önerisinin Azerbaycan'dan geldiği izlenimi doğmaktadır. Nitekim Azerbaycan rejiminin Yahudi varlığıyla yakın temas halinde olduğu bir sır değildir; zira bu rejim suçlu Yahudi varlığına sürekli olarak petrol sağlamaktadır. Aynı zamanda Azerbaycan ve Rusya arasındaki ilişkilerin son zamanlarda biraz soğuk olduğu da bilinmektedir. Rusya'nın Azerbaycan sivil uçağını düşürmesi kesinlikle bununla bağlantılıdır. İlham Aliyev'in Amerikan desteğini kazanmak için Yahudilerin arabuluculuğunu talep edip bunun karşılığında Azerbaycan'ın İbrahim Anlaşmalarına katılacağı ve aynı şekilde Kazakistan ile Özbekistan rejimlerini de bu anlaşmalara katılmaya ikna edeceği sözünü vermiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Bu durum şu anda hala resmi olmayan bir öneri düzeyinde olsa da, Allah'a, Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ve İslam ümmetine büyük bir ihanet olarak sayılmasından dolayı göz ardı edilemez. Özellikle de mübarek Filistin topraklarındaki mazlum Müslüman kardeşlerimizin yaralarına tuz basan iğrenç bir eylemdir. Kazak ve Özbek rejimlerinde zerre kadar cesaret olsaydı, böyle bir öneriyi duyar duymaz güçlü bir şekilde cevap verirlerdi; çünkü İbrahimi Anlaşmalara katılma teklifi, İslam ülkelerine ve zerre kadar izzeti olan her Müslümana yönelik bir ihanet ve büyük bir aşağılamadır. Ne yazık ki bu rejimler her zamanki gibi tek kelime dahi etmemişler, aksine kabir sessizliğine bürünmeyi tercih etmişlerdir. Tabii ki bunun şaşırtıcı olmaması gerekir; zira sonuçta onların ölçüsü çıkara dayanmakta olup bu anlaşmadan elde edecekleri herhangi bir faydanın olması halinde ona katılmakta tereddüt etmeyeceklerdir.

Yöneticileri kendilerini Müslüman olarak gören bu rejimleri şiddetle uyarıyoruz! Nitekim sizler, Yahudi varlığını bir devlet olarak tanıyarak ve onunla yakın ilişkiler kurarak zaten en büyük suçu ve ihaneti işlediniz; bu yüzden şu anda İbrahimi Anlaşmalara katılmanın en kötü bir eylem olduğunu bile düşünmeyeceksiniz! Dolayısıyla en azından böylesine kötü bir öneriyi kınamamanız bile çok rahatsız edici ve endişe vericidir! Bu ve benzeri korkunçluklarla Amerika gibi sömürgeci kafirleri razı edeceğinizi zannetmeyin! Şunu çok iyi biliniz ki bu kafirler ve Yahudiler, İslam'ı terk edip kendi dinlerine girmedikçe asla Müslümanlardan razı olmayacaklardır!

وَلَنْ تَرْضَى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلا النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ بَعْدَ الَّذِي جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلا نَصِيرٍ
Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur. Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır.” [Bakara 120]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdurrahman Özbekî - Özbekistan

Devamını oku...

Egemenliği Kaybetmek Siyasi Bir İntihardır

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Egemenliği Kaybetmek Siyasi Bir İntihardır

Şüphesiz herkes geçen ayın sonunda Beyaz Saray'da ABD Başkanı Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski arasındaki hararetli görüşmeyi izlemiştir ki bu, tüm takipçilerin dikkatini çeken gürültülü ve göz alıcı bir görüşmeydi.

Burada bu görüşmeyi değerlendirme ya da tartışma niyetinde değilim; aksine sadece bir meselenin altını çizmek istiyorum ki bu da Ukrayna Cumhurbaşkanı'nı bu duruma getiren şeyin ne olduğudur.Trump'ı ona (Ukrayna Cumhurbaşkanı'na) bu şekilde davranmaya, ülkesinin 500 milyar Dolar değerindeki servetini ABD'ye teslim etmesini talep etmeye ve bunun da ötesinde aşağılayıcı bir şekilde Rusya karşısında teslim olmaya cüret ettiren şey neydi?

Bu sorunun cevabı Zelenski'nin kendisidir; zira o, boynunu Amerika'nın ellerine teslim etmiş, kendini onun kollarına atmış, Amerika'ya kendi aleyhine yol vermiş ve ruhunu ve ülkesini onun ellerine bırakmıştır.Bu nedenle Zelenski bu görüşmede isteksizlik gösterir göstermez Trump, hızla askeri yardımları, F-16 uçakları için gerekli olan iyileştirmeleri durdurmuş ve yedek parçaları ve silahları kesmiştir. Ayrıca Trump'ın adamı olan Musk da, kendi telekomünikasyon ağı Starlink'e güvendikleri için savaşın ön cephelerinde yer alan Ukrayna ordusuyla iletişimleri kesmekle tehdit etmiştir.

Böylece onu (Zelenski) basitçe ya ölüm ve yenilgi ya da teslimiyet, ihanet ve terk edilme gibi iki seçenek arasında bıraktılar. Bu da bizi böyle bir ikilemden dolayı Rabbani hüküm hakkında konuşmaya sevk etmiştir.

Gelin benimle birlikte Allahu Teala’nın şu kavlini düşünün: وَلَن يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًاAllah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermez.” [Nisa:141] Burada kafirlere bizim aleyhimize yol vermenin haram olduğu açıktır; çünkü bu, egemenliği ve iradeyi kaybetmek anlamına gelmektedir. Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın Amerika ve Avrupa ile içine düştüğü durum işte budur; zira onlara kendi aleyhine bir yol vermiş ve böylece egemenlikten ve iradeden yoksun kalmıştır.

Bu kaide Müslümanlar ve gayrimüslimler için geneldir; dolayısıyla eğer bir karara sahip olmak istiyorsa, parayı veren kimse karara sahip olur ve silahlandıran kimse de sahaya sahip olur.Müslümanlar hakkında bu, uyulması gereken şerî bir hüküm meselesidir, çünkü Allah müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermemiştir.

Aynı şekilde benimle, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlini de düşünün: لا تَسْتَضِيئُوا بِنَارِ الْمُشْرِكِينَMüşriklerin ateşi ile aydınlanmayınız.” Yine bu da müminlerin aleyhine kâfirlere bir yol vermek ve karar alma irade ve gücümüzün kaybolması demektir; bilakis Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem müşriklere karşı müşriklerden yardım almayı da haram kılmıştır. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: فَإِنَّا لَا نَسْتَعِينُ بِالْمُشْرِكِينَ عَلَى الْمُشْرِكِينَBiz müşriklere karşı müşriklerden yardım almayız.

Allahu Teala’nın şu kavli de ne kadar güzeldir: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْEy iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin.” [Al-i İmran 118] Ve Subhanehu’nun şu kavli: وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَZulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O’ndan da) yardım göremezsiniz!” [Hud 113] Kesinlikle mesele bizim için, kâfirlere veya zalimlere meyletmenin veya boyun eğmenin haram olduğu konusunda şüpheli hiçbir alan bırakmamıştır.

Bu nedenle egemenliği ve kararı kaybetmenin siyasi intihar anlamına geldiği, Ukrayna Cumhurbaşkanı'nın içine düştüğü durum bu olduğu gibi ne yazık ki Müslümanların başındaki tüm yöneticilerin de içine düştüğü durumun bu olduğu konusunda tam bir kanaatin olması gerekir.

Dolayısıyla yöneticilerin tutumlarının bize, dinimize, ülkemize ve tıpkı Trump'ın Gazze halkının yerlerinden edilmesinin ardından Mısır ve Ürdün'e onları kabul etmeleri çağrısında bulunması meselesinde olduğu gibi bazen de yöneticilerin kendilerine zarar verdiğini görmek şaşırtıcı değildir. Evet bunu görmek şaşırtıcı değildir; çünkü yöneticilerimiz bizim aleyhimize kâfirlere yol verdiler; böylece de onlar, egemenlik ve otoriteden yoksun kaldılar.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Bahir Salih

Devamını oku...

Pakistan: Hicri 1446 Mübarek Ramazan Bayramı Tebriği

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Hicri 1446 Mübarek Ramazan Bayramı Tebriği

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

Pazar, 01 Şevval 1446 H. - 30 Mart 2025 M.

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Suriye: Hicri 1446 Mübarek Ramazan Bayramı Tebriği

  • Kategori Suriye
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti:
Hicri 1446 Mübarek Ramazan Bayramı Tebriği

Muhammed Salih

Hizb-ut Tahrir Suriye Vilayeti Medya Bürosu

Pazar, 01 Şevval 1446 H. - 30 Mart 2025 M.

suriye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

 

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Alim Ata bin Halil Ebu Raşta’dan 1446 / 2025 Yılı Mübarek İydü’l Fıtr Vesilesiyle Facebook Sayfası Ziyaretçilerine Yönelik Bir Hitap

Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Alim Ata bin Halil Ebu Raşta’dan
1446 / 2025 Yılı Mübarek İydü’l Fıtr Vesilesiyle Facebook Sayfası Ziyaretçilerine Yönelik Bir Hitap

Hamd Allah’a mahsustur. Salat ve selam Rasûlullah’a, onun Âline, ashabına ve onu dost edinenler üzerine olsun. Ve badu

İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olan İslam ümmetine, ﴿كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız.” [Ali İmran 110]

Güzel söz söyleyip, Salih amel işleyen dindar ve takvalı -ki biz kimseyi Allah’a karşı temize çıkarmayız- davet taşıyıcılarına. Allah, bu niteliğe haiz olanlara övgüde bulunmuştur: ﴿وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَا إِلَى اللهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ “Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?” [Fussilet 33]

Doğruluk ve samimiyetle sayfayı ziyaret edip hayır arayan saygıdeğer ziyaretçilerini Allah en güzel şekilde ödüllendirsin.

Hepinizin mübarek İydü’l Fıtr’ını tebrik ediyorum... Allah itaatlerinizi kabul etsin... Şüphesiz Allah Salih kimselerin velisidir...

Ey değerli kardeşlerim! Bu bayram, hilkat garibesi Yahudi devletinin kendisine füze, roket ve uçak sağlayan Amerika’nın desteğiyle Gazze ve tüm Filistin’de insanlara, ağaçlara ve taşlara karşı vahşet işlediği bir döneme denk geliyor... Yahudi varlığının Amerikan desteğiyle bu suçu işlemesi garip değil. Zira onlar, İslam ve Müslümanların düşmanıdırlar. Ancak garip olan, başta Filistin’e komşu ülkeler olmak üzere Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin hiçbirinin, Gazze ve halkını desteklemek, Mescid-i Aksa ve çevresinin yardımına koşmak, Yahudi varlığının kökünü kazımak, sonra da tüm Filistin’i halkına iade etmek için ordularını seferber etme zahmetinde bulunmamasıdır... Müslüman toprağını işgal edenler ve halkını oradan çıkaranlar, Müslüman orduları ile savaşmayı ve halkını çıkardıkları gibi oradan çıkarılmayı hak etmiyor mu? ﴿وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ “Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın.” [Bakara 191] Nasıl oluyor da yöneticiler bunun farkında değiller? Azgınlıkları onları altetmiştir. Başta Amerika olmak üzere sömürgeci kâfirlerin emrine amadedirler. Çarpık koltuklarını korumak için Amerika’nın hiçbir emrini geri çevirmiyorla﴿قَاتَلَهُمُ اللهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ “Allah onları kahretsin! Nasıl da döndürülüyorlar!” [Münafikun 4]

Hadi ey Müslüman orduları! Gazze’deki kardeşlerinizin yardımına koşun. Müslüman ülkelerdeki baskıcı rejimler yolunuza çıkarsa, onları devirin... Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesini gerçekleştirmek için onların yerine Nübüvvet metodu üzere Hilafet’i kurun. «ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ، ثُمَّ سَكَتَ» “Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra da sustu” [Ahmed] O zaman Halife, yardımcıları ve en üst rütbeden en alt rütbeye kadar İslam’ın askerleri zaferden zafere koşacaklar, ümmetle birlikte tekbirler getirecekler, Rableriyle güçlü ve dinleriyle izzetli olacaklardır. Hiçbir düşman, İslam topraklarında bir varlık göstermeye cesaret edemeyecektir...﴿وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6]

Sonuç olarak kardeşlerim, İydü’l Fıtrı’nızı kutluyor, bu mübarek ayda oruç ve kıyamı Allah Subhânehu ve Teâlâ ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i razı edecek şekilde eda etmiş olmanızı diliyorum... Ayrıca Allah Subhânehu ve Teâlâ’dan bu bayramın İslam ve Müslümanlar için hayırlara, bereketlere ve zaferlere vesile olmasını niyaz ediyorum. ﴿وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ “Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf 21]

Ve’s Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

 

Kardeşiniz

Ata bin Halil Ebu El-Raşta
Hizb-ut Tahrir’in Emiri

 

H. 1 Şevval 1446
M. 30 Mart 2025

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER