Pazar, 22 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/14
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Kırgızistan Peçe Takmayı ve İslam'a Davet Etmeyi Yasaklıyor

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Kırgızistan Peçe Takmayı ve İslam'a Davet Etmeyi Yasaklıyor

Haber:

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, dini alanda peçe takılmasını kısıtlayan yasal değişiklikleri onayladı.21 Ocak Salı günü Kırgızistan cumhurbaşkanının resmi internet sitesi, cumhurbaşkanının kamusal alanlarda “herhangi bir kişinin kimliğinin tanınmasına izin vermeyen” kıyafetlerin giyilmesini yasaklayan bir yasa tasarısını imzaladığını bildirdi.

Buna ek olarak değişiklikler, “diğer dinlerin tabiilerinin, dini açıdan tarafsız bireylerin ve ateistlerin din değiştirmesinin” yanı sıra huzurevleri, hapishaneler, askeri birlikler ve diğer kurumlarda dini ayinler düzenlenmesinin yasaklanmasını da içermektedir.Ayrıca eğitim kurumlarında, kamuya açık yerlerde ve aile ziyaretleri sırasında dini yayın ve diğer materyallerin dağıtılması da yasaklanmıştır.

Bu hükümlerden herhangi birinin ihlali, 20.000 Som (yaklaşık 220 Avro) para cezası ile cezalandırılacaktır.Kırgız parlamentosu Jogorku Keneş, tasarıyı Aralık 2024 sonunda onaylamıştı.Yasanın kabul edilmesinin hemen ardından polis, peçe takan kadınları tespit etmek için kamusal alanlarda baskınlar düzenlemeye başladı.

Yorum:

Rusya'da geçen yıldan bu yana kamuya açık yerlerde peçe takılmasını yasaklayan bir yasanın kabul edilmesi tartışılıyor, hatta Dağıstan Müftüsü, onun (peçenin) giyilmesinin caiz olmadığını ilan eden bir fetva da yayınladı!Ayrıca peçe ve burka gibi dini kıyafetler İsviçre, Fransa, Danimarka ve Hollanda gibi bir dizi Avrupa ülkesinde de zaten yasaklanmış durumdadır.

Sadır Caparov, 2020'de bir başka devrimin zirvesinde Bişkek'e geldiğinde, amiri Dmitry Kozak'a verdiği Rusya'ya yönelik taahhütleri açıkça yerine getiriyor.Bunun ardından Caparov ve Milli Güvenlik Devlet Komitesi'nin başına atadığı sadık müttefiki Kamçıbek Taşiyev, Rusya'nın öngördüğü şekilde ülkede “düzeni yeniden tesis etme” planını uygulamaya başladı.Bu da ülkede bir diktatörlük kurulması, Batı yanlısı tüm siyasi güçlerin ortadan kaldırılması, muhalefetin bir olgu olarak yok edilmesi, hükümetin kontrolü altında olmayan medya kuruluşlarının kapatılması ve İslam'a yönelik kısıtlamalarla birlikte İslamcı gruplara yönelik sert baskı kampanyalarının başlaması anlamına gelmektedir.

Gördüğümüz üzere Caparov, ne yazık ki şu ana kadar planını başarılı bir şekilde uygulayabildi ve tüm bunlar halkın tam bir sessizliği içinde gerçekleşti.Bunu gerçekleştirmek için Caparov, ikisi arasındaki tartışmalı topraklar üzerinden Tacikistan ile küçük bir savaş düzenledi.Bunu yaparken de vatancılık duygularını harekete geçirmek yoluyla toplumu da harekete geçirdi ve toplumsal coşku istenilen düzeye ulaşınca da her muhalifi hain olarak ilan etti.

Böylece bir zamanlar Müslümanlar için nispeten de olsa güvenli bir liman olan Kırgızistan, giderek yavaş yavaş 1990'lı yıllardan bu yana baskıcı politikaların uygulandığı ikinci bir Özbekistan'a dönüşüyor.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Mansur

Devamını oku...

İslami Şahsiyeti, Ramazan'da ve Sonrasında Başarıyla Güçlendirmek

  • Kategori Makaleler
  •   |  

İslami Şahsiyeti, Ramazan'da ve Sonrasında Başarıyla Güçlendirmek

Mübarek Ramazan ayı bizleri bir kez daha mutlu etti ve gerçekten de Ramazan, Allah Subhanehu ve Teala'nın bizlere mağfiretinin kapısını açtığı sonsuz cömertliğinin bir armağanıdır.Aynı zamanda Ramazan, bu mübarek ayda ve sonrasında, Allah'ın izniyle İslam'ımıza uygun olarak en başarılı sonuçları gerçekleştirmek için tek düzeyde ve bireysel olarak nasıl çalışabileceğimizin yollarını ve araçlarını düşünmek için de uygun bir zamandır.

Esasında hayattaki nihai hedefimiz hakkında net bir anlayışa sahip olursak, başarı hemen bunun ardından gelebilir; çünkü o zaman bizler, bu kesin olarak belirlenmiş Rabbani hedefi bilinçli bir şekilde uyguluyor olacağız. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala, şöyle buyurarak bizim varlığımızın gayesini açıkça belirtmiştir:وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ Ben, cinleri ve insanları ancak ve yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım.” [Zariyat:56]

Bu ayette ibadet kelimesi, bir kişi cin ve insanların sadece namaz kılmak, Ramazan orucu tutmak, Allah'a hamdetmek ve O'nu yüceltmek için yaratıldıklarını anlasın diye sadece namaz, oruç ve diğer şiarlar (ritüeller) anlamında kullanılmamıştır. Bu anlamı da içermekle birlikte, tam anlamı bu değildir.

İbadet kelimesinin tam anlamı, cinlerin ve insanların Allah Subhanehu ve Teala’dan başka hiç kimseye ibadet etmek, itaat etmek ve emirlerini yerine getirmek için yaratılmadıklarıdır. Buna ek olarak Müslümanların, İslam kelimesinin kelime anlamını Allah Subhanehu ve Teala’ya teslim olmak, itaat etmek ve boyun eğme olarak anlamaları da çok yaygındır. Aslında Müslüman olmanın ne anlama geldiğinin özü-cevheri işte budur. Zira bir kişinin, arzularını Allah Subhanehu ve Teala'ya teslim etmesi ibadet şekillerinin en yücesidir. Dolayısıyla teslimiyet, Allah Subhanehu ve Teala’nın bizden talep ettiği ve yapılması gereken doğal ve akıllıca bir şeydir ve bunu doğal bir şekilde gerçekleştirmenin yolu da, mürekkez (çakıla çakıla kültür) halakalar yoluyla eşsiz İslami şahsiyetimizi geliştirmektir. İslami şahsiyeti geliştirmek için de kişinin zihniyetinin İslam akidesi üzerine inşa edilmesi gerekir. Dolayısıyla bir Müslüman için hayrı ve şerri, doğruyu ve yanlışı, güzel ve çirkini belirleyen onun Rabbi ve Yaratıcısıdır. Dolayısıyla da aynı zamanda bu mefhumlar, bir Müslümanın duygu ve arzularını şekillendirerek amellerini belirli bir metoda göre yapmasına, yani salih ameller işlemesine ve nihayetinde de İslami bir şahsiyet kazanmasına yol açacaktır. Aslında Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize, bir Müslüman'ın zihniyetinin ve meyillerinin nasıl olması gerektiğini haber vermiştir.لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يَكُونَ هَوَاهُ تَبَعاً لِمَا جِئْتُ بِهِSizden bir kimse hevası benim getirdiğime tabi olmadıkça iman etmiş olmaz.” [Buhari ve Müslim]

Buna ek olarak Allah Subhanehu ve Teala müminlerden, sözlerinde ve fiillerinde sebat etmelerini talep etmiştir.يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ اَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” [Saf 2-3]

Böylece Allahu Teala'nın bizi, tutarlı bir İslami şahsiyete sahip olmaya teşvik edip emrettiğini görüyoruz ki tutarlı bir İslami şahsiyete sahip olmak için de İslam akidesini düşüncemizin temeli haline getirmemizi gerektiriyor. Bu nedenle İslami şahsiyet ancak İslam akidesi üzerine inşa edilerek, yani Kur'an-ı Kerim, nebevi sünnet ve sahabenin icması bir düşünce metodu olarak alınarak geliştirilebilir.

Bu da herhangi bir şey, yani herhangi bir tutum veya konu hakkında karar vermeden ya da herhangi bir eylemde bulunmadan önce şunları yapmamız gerektiği anlamına gelmektedir:

1- Durumun hakikatini derinlemesine anlamak.

2- Konuyla ilgili şerî delilleri araştırmak.

3- Kur'an ve sünnet gibi şerî delillere bir bütün olarak bakmak.

4- İstinbat edilmiş şerî bir hükmü benimsemek.

İslami zihniyeti geliştirmenin ilk özelliklerinden biri de merhamet ve itaat yoluyla büyüyen Allah'a kulluk hakkındaki sağlam bir bilinçtir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّىDoğrusu temizlenen (her türlü kötülük ve günahlardan arınan) kimse kurtuluşa ermiştir.” [A’la 14]

Bunun ardından ikinci özellik olan, herhangi bir amelde bulunmadan önce şerî hükmü bilmek gelmektedir. Zira Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurarak bize bunu hatırlatmıştır: وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولـئِكَ كَان عَنْهُ مَسْؤُولاًHakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” [İsra 36]

İslami zihniyeti geliştirmenin üçüncü yönüne gelince; bir işin sonucuna ahiret perspektifinden bakmaktır. Bu da neyin caiz olup neyin olmadığına dair bir hükme varılması gerektiği anlamına gelmektedir. Zira Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurarak bunu bize emretmiştir: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيداً * يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظِيماًEy iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Rasulü’ne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” [Ahzab 70-71]

İslami nefsiyete gelince; içgüdülerini ve uzvi ihtiyaçlarını doyurma metodudur, yani insanın onları iman ettiği ve güvendiği bir standarda göre tatmin etmesidir. Eğer doyum, İslam akidesine dayanıyorsa, işte o zaman İslami bir şahsiyete sahip olunur. Bu nedenle içgüdülerin ve uzvi ihtiyaçların doyurulması-tatmin edilmesinin İslam'a dayalı olması gerekir. Dolayısıyla bir Müslüman, Allahu Teala'nın emrettiği farzlarla O'na yaklaşarak ve Allahu Teala'ya olan yakınlığını artırmak için nafilelere hırs göstererek Allahu Teala'nın olmasını istediği bir kişi olmak için çalışması gerekmektedir.

Nitekim şu gelecek olan Kudsi Hadis üzerinde derinlemesine düşünmek, İslami şahsiyetimizi geliştirmeye çalışırken yolumuzu aydınlatmaya yardımcı olacaktır. ابْن آدَمَ، لَنْ تُدْرِكَ مَا عِنْدِي إِلَّا بِأَدَاءِ مَا افْتَرَضْتُ عَلَيْكَ، وَلَا يَزَالُ عَبْدِي يَتَحَبَّبُ إِلَي بِالنَّوَافِلِ حَتَّى أُحِبَّهُ، فَأَكُونَ قَلْبَهُ الَّذِي يَعْقِلُ بِهِ، وَلِسَانَهُ الَّذِي يَنْطِقُ بِهِ، وَبَصَرَهُ الَّذِي يُبْصِرُ بِهِ، فَإِذَا دَعَانِي أَجَبْتُهُ، وَإِذَا سَأَلَنِي أَعْطَيْتُهُ، وَإِذَا اسْتَنْصَرَنِي نَصَرْتُهُ، وَأحَبُّ عِبادةِ عَبْدي إِلَيَّ النَّصِيحَةُAdemoğlu, kendisine farz kıldığım şeyleri eda etmek dışındaki başka bir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum nafilelerle bana yaklaşmaya devam ederse, sonunda ben onu severim. Bir kere sevdim mi artık onun akleden kalbi, konuşan dili ve gören gözü olurum. Benden bir şey isterse ona veririm. Yardım isterse yardım ederim. Kulumun en sevdiğim ibadeti, bana karşı muhlis olmasıdır.” [Taberani, Kebir’de rivayet etti]

Ey kardeşlerim ve bacılarım; haydi Ramazan ayında Allahu Teala'nın rıdvanına, O'nun mağfiretini, cennetine ve O'nun rızasını sayesinde her iki dünyada da kazanmaya koşun.

وَفِي ذَلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ

Yarışanlar işte bunun için yarışsınlar!” [Mutaffifîn 26]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Sureyya Emel Yesna

Devamını oku...

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 08/04/2025

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti:
Gündem Değerlendirme Toplantısı 08/04/2025
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

- Artık Yeter! Gazze İçin Harekete Geçin
- CHP'nin İngiliz Aşkı
- ABD-Türkiye Dostluğu "Göz Kamaştırıyor"

H. 10 Şevval 1446 El-Muvafık M. 8 Nisan 2025

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...

Şam'ın Kurtuluşu Her Zaman Kudüs ve Filistin'in Kurtuluşunun Habercisi Olmuştur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Şam'ın Kurtuluşu Her Zaman Kudüs ve Filistin'in Kurtuluşunun Habercisi Olmuştur!

Haber:

Suriye'nin birçok kentinin yanı sıra ülke genelindeki Filistin kampları, Cuma namazından sonra Yahudilerin Suriye topraklarına yönelik saldırganlığını kınayan ve devam eden savaş ve zorunlu yerinden edilme karşısında Gazze Şeridi ile dayanışma içinde olan kitlesel gösterilere sahne oldu ve cihat kapısının açılması çağrısında bulunan sloganlar atıldı.(Kuds Press Haber Ajansı)

Yorum:

Tarihsel olarak Şam'ın kurtuluşu, her zaman Kudüs'ün ve tüm Filistin'in kurtuluşunun habercisi olmuştur ki bu da Yahudi varlığının kalbine korku salmıştır; zira Yahudi varlığının önleyici hamleler ve vuruşlar yapmakta acele ettiğini görmektesiniz. Nitekim uluslararası güçlerin dar milliyetçi çerçeveler içinde boyun eğmiş ve sınırlandırılmış “yeni bir Suriye” oluşturmaya çalıştığı bir dönemde, Suriye'de sahadaki gerçeklik bu çabaların ötesine geçmiş ve belirleyici ana yaklaşıyor gibi görünmektedir; zira uzakta olduğunu sandığımız çatışma şimdi her zamankinden daha yakın gibi görünmektedir.

Suriye'nin ve tüm bölgenin ihtiyacı olan şey bilinçli, samimi, dürüst ve cesur bir liderlik ve arkasında savaşılıp kendisiyle korunulacak, ümmetin İslami özünü ve öncü rolünü yeniden tesis edecek ve kapitalizmin dalgalarıyla çalkalanmasının ardından şaşkın dünyayı güvenlik limanına, yani İslam'ın limanına kavuşturacak kalkan olan bir İmamdır. İşte sizi buna davet ediyoruz ey İslam ümmeti.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Cabir Ebu Hatır

Devamını oku...

Suriye ve Türkiye ile Yahudi Varlığı Arasındaki Gergin İlişkilerin Hakikati

  • Kategori Makaleler
  •   |  

El-Raye Gazetesi

Suriye ve Türkiye ile Yahudi Varlığı Arasındaki Gergin İlişkilerin Hakikati

Üstad Esad Mansur’un Kaleminden

İbrani Kanal 12, 25/3/2025 tarihinde Netanyahu'nun, Türkiye'nin Suriye'deki genişlemesiyle ilgili kaygıları görüşmek üzere güvenlik istişareleri yaptığını ve Ankara ile çatışmayı kaçınılmaz olarak göstermeye çalıştığını açıkladı. Nitekim "Reuters'in" 27/3/2025 tarihinde Suriyeli ve yabancı kaynaklardan aktardığına göre Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve Türk mevkidaşı Erdoğan'ın, Türkiye'nin Suriye'nin orta kesimindeki Badiye olarak bilinen geniş çöl alanında iki üs kurmasına izin veren bir anlaşma imzalamaları bekleniyor. "Şarkul Avsat", 27/3/2025 tarihinde şunu açıkladı: “Türkiye, Suriye’deki yeni hükümetin talepleri doğrultusunda Suriye ordusunun kapasitesinin artırılması kapsamında eğitim maksatlı üs kurulmasına yönelik değerlendirmelere devam etmektedir,”

Yahudi varlığı, başbakanının açıkladığı gibi yeni Ortadoğu'nun haritasını çiziyor; zira Suriye de dahil olmak üzere bölgeye hakim olmak ve orada son söz sahibi olmak istiyor; bu yüzden 1974 anlaşmasını bozdu, Golan'a ilerledi, Dera'ya ve Şam'ın dış mahallelerine kadar ulaştı, Hermon Dağı'nı (Cebel eş-Şeyh) işgal etti, buradaki çalışmalar için bir milyar Dolar ayırdığını açıkladı, oradaki Dürzileri benimsediğini ve onlarla temas kurmaya ve onlara yardım etmeye başladığını duyurdu ve oradaki Kürt milliyetçi isyancıları desteklediğini açıkladı.Bunun ardından da Türk nüfuzunun Badiya'ya ulaşmak için genişleyeceği ve böylece devrimcilerin boynundaki ilmiği sıkılaştıracağı konuşulmaya başlandı.

Yeni Suriye rejimi, Yahudi varlığı karşısındaki acizliğini ortaya koymuştur. Zira Allah'a tevekkül edip cihat ilan etmemiştir; oysa Suriye halkı silahlıdır ve 13 yıldır savaş pratiği yapmakta olup savaş atmosferine alışıklardır ve Yahudi varlığını Golan Tepelerinden kovup Filistin'in kurtuluşuna doğru ilerleyene kadar bu atmosferi sürdürebilecekti.Ancak yeni rejimin başındaki bozguna uğramışlar, dünyaya ve zalimlere meyletmeyi tercih ettiler; zira Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Suriye'nin tükendiğini, savaş istemediğini ve Suriye'nin Yahudilerin arzuladığı şeylere karşı koyamayacak kadar zayıf olduğunu açıklayarak halkının moralini bozmuş ve buna ek olarak da dışişleri bakanı ve Şam valisi de Suriye'nin Yahudi varlığıyla barış istediğini açıklamışlardır.

Amerika, üvey evladı bile olsa Yahudi varlığının kendi politikasından sapmasını, bölgedeki işleri karıştırmasını ve oraya egemen olmasını istemiyor.Dolayısıyla onun caydırılması gerekiyor ki Suriye'nin yeni liderleri onun emirlerine boyun eğmiştir. Bu nedenle Türkiye'nin Suriye'deki nüfuzunu genişletmesi, yeni üsler kurması ve Suriye ordusunu eğitmesi hakkında konuşmalar başladı.Türkiye'nin ise Amerika'nın emri olmadan hareket etmesi imkansızdır;zira Suriye'ye 2016'dan bu yana Amerika'nın emriyle girmiş ve onun rızasıyla orada bulunmaktadır.

Türk rejimi 1949'da Yahudi varlığını ilk tanıyan rejimlerden biri olup bu ilişkiyi bugüne kadar koruyarak Batı'nın bir parçası olduğunu ve bölgedeki Müslümanların başına neler geldiğini umursamayan ve sadece kınamakla ve gösterilere izin vermekle yetinen laik milliyetçi bir rejim olduğunu kanıtlamıştır.Zira Türk rejimi, bazen Yahudi varlığının eylemlerini kınıyor, bazen onunla diplomatik temsilciliğini azaltıyor ancak ne kadar katliam yaparsa yapsın onunla ilişkilerini sürdürüyor.

Türk rejimine güvenmek iki ana nedenden ötürü riskli bir girişimdir:İslam'ın ve Müslümanların çıkarlarını değil, sadece kendi ulusal çıkarlarını benimseyen laik milliyetçi bir rejim olmasından dolayı.Batı ile bağlantılı olmasından dolayıdır ki böylece Yahudi varlığını kuran ve destekleyen Amerikalı ve Avrupalı kardeşlerinin izinden yürümektedir.Nitekim İngiliz yörüngesinde dönerken 1956 yılında Mısır'a karşı başlatılan üçlü saldırıyı desteklemiş ve Filistin'i ve Kudüs'ü işgal etmesine, Müslüman halkına zulmedip onları yerlerinden etmesine rağmen Yahudi varlığıyla her alanda çok sayıda anlaşmalar imzalamıştır. Ayrıca Erdoğan döneminde Amerika'nın yörüngesinde dönmeye başladığında, tüm bunları bugüne kadar devam ettirmiş ve Gazze halkına ihanet etmiş, özellikle de onlara yardım ediyormuş gibi görünüp onlar da ona güvenmişken onların (Gazze halkının) başına neler geldiğini gördük; zira (Türk rejimi) Amerika'nın emirlerine bağlı kalarak onları kurtarmak için bir asker dahi harekete geçirmemiş veya onlara yardım etmek için bir mermi dahi göndermemiştir.

Rusya ve İran'la gerilimi azaltma konusunda anlaşarak Suriye halkına ihanet etmiş, devrimcileri İdlib'de toplamış, onları aldatmış ve onları Halep'ten çıkarıp Rusya ve rejime teslim etmiştir; bu yüzden dökülen kandan onlarla birlikte o da (Türk rejimi) sorumludur. Ayrıca tiran Beşar Esad'ı muhalefetle uzlaştırmak ve BM'nin 2254 sayılı kararını uygulamak için de çalışmıştır. Ancak tiran, Suudi Arabistan ve Arap ülkeleri onunla uzlaşarak 19/03/2023'te Cidde'deki zirveye ve 11/11/2024'te ise Riyad'daki Arap-İslam zirvesine davet ederek muhalefetle uzlaşmasını ve Amerika'nın kararını uygulamasını sağlamaya çalıştığında, Amerika’nın kararını uygulamayı ertelemesine rağmen Amerika'nın hala kendisini desteklediğine aldanmıştır. Yani bunu anlamamış ve kadim dostu Erdoğan'ın da sadece ABD'nin emriyle hareket ettiğini unutarak artık Erdoğan'ın çağrılarına kulak asmamaya başlamıştır.Bunun üzerine İdlib bölgelerinin tamamını devrimcilerin kontrol etmelerini sağlayarak onun üzerinde baskı kurmak istemişlerdir.Ancak Suriye halkı Şam'a ulaşmak için bir fırsat yakalamışlar ve Türkiye, Amerika ve diğerleri de vakıayı kabul etmek zorunda kalmışlardır.Bunun üzerine Türkiye ve ilgili taraflar, Beşar Esad'ın güvenli bir şekilde çıkışını sağlamak ve Türkiye'ye bağlı Colani liderliğinde, Türkiye'nin ve onun arkasındaki Amerika'nın emirlerini yerine getirecek kişileri getirmek için Katar'da bir toplantı yapılmıştır.

Yahudi varlığı, sadece Avrupa'da zulüm gördükleri gerekçesiyle Yahudilerin Filistin'e yerleştirilmesi için değil, bilakis yıldızı sönüp Amerika'nın yıldızı parlayana kadar gözetip odaklandığı bu fikrin arkasında olan ve bu fikri benimseyip Yahudi varlığını tüm hayatta kalma nedenlerini destekleyen İngiltere Başbakanı Churchill'in de belirttiği gibi, Batı'nın İslam beldelerinin kalbindeki ileri üssü olması için bölgeye yerleştirilmiştir.Bu nedenle Batı tarafından kurulan Müslüman ülkelerindeki mevcut rejimler Yahudi varlığını korumaya söz vermişlerdir ve onların yapabilecekleri en fazla şey, Yahudi varlığını Filistin topraklarının genelinde merkezileştiren ve Filistin halkına da küçük bir kısmında ismen bir devlet veren Amerika'nın iki devletli çözüm projesinin uygulanması çağrılarında bulunmaları olmuştur.

Yahudi varlığı sadece Filistin halkını ortadan kaldırıp yerinden etme tehdidinde bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda “Nil'den Fırat'a kadar” olan hayalini fark eden Türkiye de dahil olmak üzere tüm bölgeyi tehdit ediyor. Ancak Türkiye, Yahudi varlığıyla savaşa girmeyi düşünmüyor. Ordusu Suriye'deki üslerinde konuşlanmış durumda ancak işgal ettikleri topraklarda kalacaklarını ve hatta bu toprakları genişletebileceklerini ilan eden Yahudi işgalcileri kovmak için tek bir adım bile atmıyor.

Suriye halkı yıllarca rejimle savaştılar, bir milyon şehit verdiler, yerlerinden edildiler, evleri yıkıldı ve savaş atmosferine alıştılar; bu yüzden Yahudilere karşı savaşmaya devam etmeleri gerekiyor ve kararlı Gazze'den (Ürdün, Anbar, Lübnan, Anadolu ve deniz) çok daha geniş bir stratejik menzile sahipler. Bu nedenle Türk rejimine ya da bir başkasına güvenmesinler; çünkü devrim yılları boyunca onları satıp ticaretini yaptığı gibi onları yine satacaktır. Dahası yardım eden Allah'a tevekkül etsinler, İslam'ı uygulamak için çalıştıklarını ilan etsinler ve Hilafeti ilan edip Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün sünnetinden çıkarılan anayasasını uygulayıncaya kadar Allah'a, Rasulü'ne ve müminlere sadık olan muhlis ve siyasi bilinçle çalışanlara yardım etsinler.

Kaynak: El-Raye Gazetesi - 541. Sayı - 02/04/2025

Devamını oku...

Orta Asya'da CASA-1000 Projesinin Bir Kısmının Başlatılması!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Orta Asya'da CASA-1000 Projesinin Bir Kısmının Başlatılması!

Haber:

CASA-1000 projesi kapsamında inşa edilen 500 kilovoltluk "Datka-Suğd" şebekesi 31 Mart'ta çalışmaya balşadı."Datka-Suğd" açılış törenine, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ve Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahmonov video konferans yoluyla katıldılar.

Raporlara göre hat, 485 kilometre uzunluğunda olup gelecekte Afganistan ve Pakistan'a elektrik ihraç etme fırsatı sağlayacaktır.CASA-1000 Uluslararası Projesi, Kırgızistan ve Tacikistan'dan elektrik ihraç etmek ve Orta Asya ile Güney Asya'da enerji entegrasyonunu teşvik etmek üzere tasarlanmıştır.Bu proje Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan ve Pakistan'ı da kapsamaktadır. Nitekim ilk aşaması 2014 yılında çeşitli uluslararası bağışçı kuruluşlar tarafından onaylanmıştı.Bunun toplam maliyetinin 1,17 milyar Dolar olduğu tahmin edilmektedir.Bunu gerçekleştirmek için Kırgızistan, Dünya Bankası'nın Uluslararası Kalkınma Birliği'nden (IDA) 38,25 milyon Dolar, Avrupa Yatırım Bankası'ndan (EIB) 70 milyon Avro ve İslam Kalkınma Bankası'ndan da (IDB) 50 milyon Dolar kredi almıştır.

Yorum:

Orta Asya'daki Kırgızistan ve Tacikistan, dünyada en büyük su rezervlerine sahip iki ülkedir.Her yıl nehirler, büyük buzdağlarının erimesi sonucu oluşan sularla dolmaktadır.Kırgızistan topraklarının %75'inden fazlası 7439 metre yüksekliğine ulaşan dağlardan oluşurken, Tacikistan topraklarının %93'ü de 7495 metre yüksekliğine uluşan yüksek dağlardan oluşmaktadır.Bu iki ülkeye ait bu doğal özellikler, neredeyse hiçbir çaba sarf etmeden elektrik üretimi sağlamaktadır.Hidroelektrik santrallerinin inşasına ve Orta Asya'da büyük ölçekli elektrik üretiminin gelişmesine rağmen, insanlar hala yaz ve kış aylarında elektrik sıkıntısı çekiyorlar!Üstelik elektrik fiyatları da sürekli artıyor.İlk bakışta bu çalışmanın, 40 milyonluk Afganistan halkı ile 190 milyonu aşkın Pakistan halkının elektrik ihtiyacını karşılamayı hedeflediği görülüyor. Ama hakikatte bu proje, bölgede askeri nüfuza sahip olan Amerika ve İngiltere gibi sömürgeci ülkelerin projesidir. Zira bu projenin finansmanı Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı ve İngiltere Uluslararası Kalkınma Bakanlığı da dahil olmak üzere çeşitli Batılı bağışçı kuruluşlar tarafından sağlanmaktadır. Bu kuruluşların hedefi ise projeyi destekleyerek bölgeyi Rus nüfuzundan kurtarmaktır;zira Orta Asya'nın doğal kaynakları, Orta Asya'da nüfuz sahibi olmak isteyen açgözlü büyük ülkeler arasındaki rekabetin artmasına yol açmıştır.Dolayısıyla eğer Afganistan'da istikrar gerçekleşir ve Taliban Hareketi ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme katılırsa, o zaman Afganistan, Orta Asya'daki petrol ve maden kaynakları için bir koridor haline gelecektir.Bu da binlerce ton altın ve diğer değerli madenler ile Orta Asya'daki devasa gaz ve petrol rezervlerinin Afganistan üzerinden taşınacağı anlamına gelmektedir.Böylece Casa-1000 projesinin uygulanması halinde, Kırgızistan ve Tacikistan'dan ihraç edilen elektrik, Afganistan ve Pakistan'daki doğal kaynakların çıkarılması ve bunların Batı'ya taşınması için kullanılacaktır.

CASA-1000 projesinin temel hedefi, Afganistan üzerinden Pakistan'a aktarılan enerjinin büyük bir bölümünü, bölgedeki doğal kaynakları geri dönüştürecek ve sömürgeci Batı'ya hizmet edecek fabrikaları çalıştırmak için kullanmaktır.Böylece bitmiş olan ürünler gemilerle taşınacak ve elde edilen devasa kârlar da yabancı kapitalistlerin ceplerine gidecektir.

Kısacası sömürgeci Batılı ülkeler, projeler geliştirmek yoluyla Orta Asya ülkelerinin doğal kaynaklarını iyi bir şekilde kullanmaktadır.Sömürgecilerin bölgeye yönelik planladıkları proje ne olursa olsun, bunların faydaları Orta Asya veya Güney Asya halklarına ulaşmayacak ve buranın halkları daha önce olduğu gibi enerjiye ihtiyaç duymaya devam edecektir!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mümtaz Maveraünnehrî

Devamını oku...

Şu Vaşak Gibi Olmaktan Aciz Misiniz; Haydi O Halde Gazze Halkına Yardım Edin ve Mübarek Toprakları Kurtarın?

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Şu Vaşak Gibi Olmaktan Aciz Misiniz; Haydi O Halde Gazze Halkına Yardım Edin ve Mübarek Toprakları Kurtarın?

Ordular yuvalarında çakılıp kalmışken, rejimler bağımlılık kuyruklarında saf tutarken ve ümmetin felaketinin her bir sahnesinde ihanet hüküm sürerken, bir buçuk milyar İslam ümmetinden daha kıskanç ve daha sadık bir yiğit olmak için Mısırlı bir vaşak ortaya çıktı! İşgal askerlerini soğukkanlılıkla, korkmadan ve hiç tereddüt etmeden öldürüyor ve sanki gafilleri uyandırmak, yüzüstü bırakanları ifşa etmek ve sanki insanlara söyle demek istiyormuş gibiydi: İşte haklar bu şekilde geri alınır, işte gaspçılar bu şekilde kovulur ve işte mustazaflara bu şekilde yardım edilir.

Vaşak ile karga arasında... Peki (bundan) öğüt alan yok mu?

Kabil kardeşi Habil'i öldürdüğünde, aciz bir şekilde cesedinin önünde durdu ve onunla ne yapacağını bilmiyordu; bunun üzerine Allah ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini öğretmek için bir karga gönderdi. Böylece karga, işlediği suçtan dolayı ne yapacağını bilemeyen bu katilin öğretmeni oldu. Yahudi varlığının elleri Gazze halkının kanına bulaştığı, mazlumların çığlıkları yükseldiği, toplu mezarlar çoğaldığı ve evlerinden geriye moloz yığınlarından başka bir şey kalmadığı bugün de Allah, İslam ümmetine ne yapması gerektiğini hatırlatmak için bir vaşak gönderdi.

Ancak ders çıkaracak mıyız? Yoksa Kabil gibi kılımızı dahi kıpırdatmadan suça bakmaya devam mı edeceğiz?

Tıpkı Allah âdemoğluna kardeşini nasıl gömeceğini öğretmek için bir karga gönderdiği gibi yine Allah Yahudilerin suçlarına nasıl karşılık vereceğimizi öğretmek için bu vaşağı göndermiştir. Sizi ne oluyor da ey Mısır halkı ve ey Kinane askerleri, bu vaşağın yaptığını yapmaktan aciz kalıyorsunuz; sizler, sizler kimsiniz? Sizler, büyük orduların sahipleri ve fatihlerin ve büyük komutanların torunları değil misiniz?!

Bu vaşak, Gazze’ye yardım etme konusunda sessiz kalan ordulara bir izzet dersi veriyor; zira bu vaşak, işgal altındaki topraklara sızarken siyasi bir karara, BM yetkisine, müzakere girişimine ya da sömürgeci güçlerin yeşil ışığına ihtiyaç duymadı. Geçiş izni için sınır kapılarında beklemedi ve güvenlik anlaşmaları karşılığında onurunu satmadı. Bilakis Mısır ordusunun onlarca yıl önce yapması gerekeni yaptı: Düşmana saldırdı, ondan öldürebildiğini öldürdü ve sonra sağ salim geri döndü.

Bazılarının önemsiz görebileceği bu olay, birçok kınama ve eleştiri açıklamalarından daha da büyüktür; aksine Gazze'deki katliamlara rağmen kıllarını dahi kıpırdatmayan yöneticilerin ve ordularının tutumlarından daha anlamlıdır. Zira bu olay, ordu komutanlarının yüzüne karşı yüksek sesle bir haykırış ve işgalin müzakerelerle yenilebileceğini zanneden herkes için açık bir mesajdır.

Ey Mısır'ın askerleri ve ey Kinane halkı, artık uyanmanızın zamanı gelmedi mi? Artık rollerinizi ve görevlerinizi yeniden gözden geçirmenizin zamanı gelmedi mi? Artık bu vaşağın izinden gitmenin ve gaspçıların boynuna çekilen ümmetin kılıcı olmanın zamanı gelmedi mi?!

Bir vaşaktan daha mı zayıf bir haldesiniz?!

Ey İslam ümmetinin evlatları, şu an sizlere nasıl bir utanç ulaştı Allah aşkına? Bir aşağılanma hissetmiyor musunuz?

Ordularınız ajan yöneticilerin emirleriyle zincirlere vurulmuşken bir yırtıcı hayvan nasıl da size toprağınız, aileniz, onurunuz ve kutsallarınız için kıskançlığın anlamını öğretiyor? Ordularınız uçakları, füzeleri ve zırhları olduğu halde ancak Washington ve Tel Aviv'deki efendilerinin emriyle hareket ederlerken nasıl da bu vaşak düşmanla savaşmak için hiç tereddüt etmeden hareket ediyor? Ordularınız işgalcinin elçiliklerini koruyup güvenliklerini onlarla koordine ederken, nasıl da bu vaşak topraklarınızı işgal edenleri ve kutsallarınızı gasp edenleri öldürüyor? Vaşağın sizden daha değerli, sizden daha cesur ve sorumluluklarınız konusunda sizden daha bilinçli olduğunu reddediyorsanız o halde öfkenizi, harekete geçmenizin yakıtı kılın. Bu vaşağı örnek alın, atılgan ve cesaret konusunda onun gibi olun ve düşmana, İsra ve Mirac topraklarındaki varlığını sona erdirecek bir darbe vurun!

Ey Kinane'nin askerleri, ey en hayırlı askerler ve ey Halid bin Velid, Selahaddin ve Kutuz'un torunları!

Ajan yöneticiler tarafından size dayatılan zelil hayattan bıkmadınız mı?

Gazze'de kardeşlerinizin katledilmesini izleyip seyirci pozisyonunda olmaktan usanmadınız mı? İslam topraklarını kurtarmanızı engellemek için sömürgecinin çizdiği sınırların bekçileri olmak vicdanınızı sızlatmıyor mu?

Şunu çok iyi biliniz ki, Gazze'deki katliamlar karşısında eli bağlı bir şekilde duran her bir asker, Allah katında günahkârdır ve dökülen her bir damla kandan da sorumludur. Gazze yok edilirken kışlasında kalmayı kendisi için meşru gören her ordu komutanı, bu suça ortaktır. Makamından Allah'tan korktuğundan daha çok korkan herhangi bir subay, hem bu dünyada hem de ahirette kaybetmiştir.

Ajan yöneticiniz sizi Camp David ve teslimiyet anlaşmalarının zincirleriyle bağlamış olsa bile, onlar Netanyahu ve Trump'ın aşağılık bir kölesi iken siz onun kararlarının kölesi olmayı kabul mü edeceksiniz?

Filistin'in kurtarılması, sizin seçim hakkınızın olmadığı bir farzdır; zira Filistin, kuşatılmış bir halkın meselesi ya da yardıma ihtiyaç duyan bir insani trajedi değildir; aksine o, işgal edilmiş İslami bir topraktır ve onu kurtarmak için cihat etmek her Müslümanın, özellikle de Müslümanların ordularının üzerine farzdır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ Fitne kalmayıncaya ve din bütünüyle Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın!” [Enfal 39] Ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: وَتَرَكْتُمْ الْجِهَادَ سَلَّطَ اللهُ عَلَيْكُمْ ذُلّاً لَا يَنْزِعُهُ حَتَّى تَرْجِعُوا إلَى دِينِكُمْCihadı terk ettiğiniz zaman Allah size öyle bir zillet musallat eder ki, dininize dönünceye kadar onu üzerinizden atamazsınız.” O halde zillete razı mı olacaksınız? Tarih kitaplarının sizi, orduları en büyük ordulardan biri olan ama Gazze'deki halkını kurtarmak için harekete geçmeyen bir ümmet olarak kaydetmesini kabul mü edeceksiniz?

Ey Mısır halkı: İçinizde aklı başında bir adam yok mu?

Ey Mısır halkı, ey Kinane halkı, sizler onurlu ve yiğit bir halksınız; o halde Gazze'deki çocukların açlıktan ve zulümden ölmesini seyredip hiçbir şey yapmayarak işgalcileri öldürmek için harekete geçen bir vaşaktan daha azı olmayın! Haydi ordunuza görevini yapması ve Filistin'i kurtarmak için harekete geçmesi için baskı yapın; zira bu sizin ordunuz olup ajan yöneticilerin ordusu değildir! Ajan rejimlerin, Filistin davasını müzakere pazarlarına satmalarına izin vermeyin; zira Filistin pazarlık ve diplomatik çözüm için değildir, aksine kâmil bir kurtuluş içindir! O halde öfkenizi dile getirin, hakkı haykırın ve düşman topraklarınızda emniyet ve güven içinde yaşarken, demir yumrukla yönetilen bir ümmet olmaya razı olmayın!

Vaşak gibi olun… koyun gibi olmayın; zira artık kınayan ve eleştiren bir ümmetten savaşan, cihat eden ve kurtaran bir ümmet olmaya dönüşmenizin zamanı gelmiştir. Artık Mısır'ın askerlerinin, sınırları korumak için değil, aksine onları havaya uçurmak ve mübarek topraklara doğru seferber olmak için harekete geçmesinin zamanı gelmiştir! Artık öfkenin, sadece göğüslerde ölmüş bir duygu değil, Yahudi varlığını yakan bir ateş olmasının zamanı gelmiştir!

Ey Mısır askerleri ve ey Kinane halkı; bugün harekete geçmeyeceksiniz de ne zaman harekete geçeceksiniz? Şimdi öfkelenmeyeceksiniz de ne zaman öfkeleneceksiniz? Siz ümmete yardım etmeyeceksiniz de kim yardım edecek? “Allah'a yemin olsun ki Allah yolunda ölmek, Yahudilerin ayakları altındaki zelil bir hayattan daha hayırlıdır.”

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ

Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz/sizi sabit kılar.” [Muhammed 7]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mahmud El-Leysî - Mısır

Devamını oku...

Rusya, Ukrayna İle Ateşkese Gitme Niyetinde Değildir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Rusya, Ukrayna İle Ateşkese Gitme Niyetinde Değildir!

Haber:

2 Nisan'da TASS haber ajansı Rusya Federasyonu Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov'un şu sözlerini aktardı: “AB, Ukrayna'da yıkıcı bir seçeneği dayatmaya çalışıyor. Washington'un AB ve Kiev'in nerede durduğunu net bir şekilde görmesi gerekiyor, aksi takdirde bir anlaşmaya varma şansı olmayabilir.”

Yorum:

Trump'ın Ukrayna konusundaki tutumu nedeniyle Putin'e öfkeli olduğunu açıklaması ve Rusya'nın 30 günlük ateşkese gitmemesi halinde Rus petrolü alımına yeniden yaptırım uygulama tehdidine bakmaksızın Rusya, Ukrayna meselesinde ABD ile anlaşmaya varmak için şartlarını öne sürmeye devam ediyor.

Günün erken saatlerinde Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Moskova'nın “Ukrayna'daki çatışmanın temel nedenlerini ortadan kaldırmayı sürdürmeye” devam ettiğini söyledi.Diğer bir ifadeyle Moskova, ABD ile Ukrayna konusunda kendi şartlarıyla bir anlaşmaya varmak istiyor ve AB'nin müzakere süreci üzerindeki her türlü etkiyi kaldırmasını ve Rusya'ya Ukrayna'da istediğini vermesini talep ediyor.

Anlaşmaya varmak için Rusya, Trump'a Kuzey Kutbu'ndaki nadir madenleri eşit şekilde elde etmeyi, nadir madenleri geliştirmeyi ve Rusya'da ticari iş oluşturmayı teklif ediyor.Bunun için 2-3 Nisan tarihlerinde Washington'u ziyaret eden Başkan Putin'in özel temsilcisi Kirill Dmitriev, Trump'ın temsilcisiyle yaptığı görüşmelerin sonunda, ABD ile ilişkilerde olumlu bir dinamiğin olduğunu ve Trump yönetiminin Ukrayna'daki silahlı çatışmayı çözmek için uzun vadeli bir anlaşmaya varma arzusunda olduğunu açıkladı.

Böylece Moskova, Ukrayna'da ateşkese gitmek istemiyor ve Trump yönetiminden Ukrayna'nın yanı sıra ekonomisini yeniden inşa etme ve kendisine karşı uygulanan yaptırımları kaldırma müzakerelerinde en büyük kazanımları elde etmek istiyor.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ali Ebu Eyyub

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER