Çarşamba, 25 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/17
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Trump, Yahudilerin Gazze'ye Yönelik Saldırganlığının Yeniden Başlamasına Tam Destek Verdiğini Teyit Ediyor!

Haber-Yorum

Trump, Yahudilerin Gazze'ye Yönelik Saldırganlığının Yeniden Başlamasına Tam Destek Verdiğini Teyit Ediyor!

Haber:

Beyaz Saray, ABD Başkanı Trump'ın Yahudi varlığının, birkaç gün içinde yüzlerce şehit ve yaralıya neden olan Gazze Şeridi'ne yönelik acımasız saldırısının yeniden başlamasına tam destek verdiğini açıkladı.

Beyaz Saray sözcüsü Caroline Levitt Perşembe günü düzenlediği basın toplantısında bir gazetecinin, Trump'ın Gazze'ye yönelik yeni savaş konusundaki tutumuna ilişkin sorusuna, Trump'ın Yahudi varlığının ve ordusunu ve son günlerde attıkları tüm adımları tamamen desteklediğini söyleyerek yanıt verdi.

Levitt, Trump'ın “tüm rehinelerin evlerine dönmesini istediğini” vurguladığı eklemesinde bulunarak “şayet tüm rehineler serbest bırakılmazsa cehennemin kapılarının açılacağına ve maalesef Hamas'ın, canlarla medya oyunu oynamayı seçtiğine” işaret etti.

Yorum

Yeter artık ey Müslümanların başındaki yöneticiler, yeter artık ey Müslüman âlimler ve yeter artık ey Müslüman ordular.

Bu kibirli adamı durdurup terbiye edecek bir adam yok mu? Eğer Ebu Bekir Sıddık aramızda yaşasaydı, ona şeytanın vesveselerini unutturmak için Halid bin Velid'i Trump'a gönderirdi. Eğer Halid bin el-Velid aramızda yaşıyor olsaydı, şöyle cevap verirdi: “Biz kan içen bir milletiz ve Haçlıların kanının temiz olduğunu duyduk ve bu yüzden de onu içmeye geldik.Eğer Harun Reşid hayatta olsaydı şöyle cevap verirdi: Ey kafire kadının oğlu, kulağınla işitmeden gözünle göreceksin!

Ey onurlu ve mert olan halk;bu küstah ve kibirli adama karşı durmak için nükleer silahlara ya da hayalet uçaklara değil, aksine ayağa kalkıp yüksek bir sesle şöyle diyen samimi bir liderliğe ihtiyaç vardır: Allahu Ekber, haydi cihada; böylece Müslüman orduların bu çağrıya cevap verdiğini göreceğiz. İlk olarak ey âlimler sizlere, ikinci olarak da ey ordular sizlere, Tatarlar Şam'a ulaştığında, Emevi minberine çıkıp halkı sebat etmeye ve ayrılmamaya çağıran, onlara siz muzaffer olacaksınız diyen ve Tatarların yenildiği Şakhab Muharebesinde zaferin gerçekleştiği Celil Alim İbn Teymiyye'nin ölümüne duruşunu hatırlatırım.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Muhammed Selim – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Kuveyt, 18 Yaşın Altındaki Kişilerin Evlilik Sözleşmelerinin Onaylanmasını Yasaklıyor!

Haber-Yorum

Kuveyt, 18 Yaşın Altındaki Kişilerin Evlilik Sözleşmelerinin Onaylanmasını Yasaklıyor!

Haber:

Kuveyt hükümeti, Ahvali Şahsiye Kanunu'nda yaptığı değişiklikle ülkedeki evlilik yaşını 15'ten 18'e çıkardı.“Kuveyt El-Yevm” resmi gazetede yayınlanan resmi bir kararnameye göre, Ahvali Şahsiye Kanunu'nun 26. Maddesi, "onaylama sırasında 18 yaşını doldurmamış olanların evlilik sözleşmesinin tasdiki veya onaylanması yasaklanacak" şekilde değiştirildi.(Sky News Arabia)

Yorum:

Abdullah İbn Mesud’dan şöyle rivayet edilmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizim için şöyle buyurmuştur: يَا مَعْشَرَ الشَّبَابِ، مَنِ اسْتَطَاعَ مِنْكُمُ الْبَاءَةَ فَلْيَتَزَوَّجْ، فَإِنَّهُ أَغَضُّ لِلْبَصَرِ، وَأَحْصَنُ لِلْفَرْجِ، وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَعَلَيْهِ بِالصَّوْمِ؛ فَإِنَّهُ لَهُ وِجَاءٌ"Ey gençler topluluğu! Sizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan daha çok korur ve ferci de daha çok muhafaza eder. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için bir kalkandır." Bunun takdiri şöyledir; sizden kim masraflarını -ki bu nikah masraflarıdır- karşılamaya gücü yettiği için evlenmeye gücü yetiyorsa evlensin, kimin de masrafları karşılamaktan aciz olduğu için evlenmeye güç yetiremiyorsa, şehvetini bastırmak ve kalkanın kestiği gibi nefsinin şerrini kesmek için oruç tutsun.

Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem gençleri, nefislerini korumak ve haramlardan uzak durmak için böyle yapmaya teşvik etmiştir.-İster erkek ister kadın olsun- bir Müslüman evlenebilir; zira İslam iffeti korumak ve toplumun güvenliği için buna teşvik etmiştir.Bu yüzden evlenmeye gücü yetenlerin görevi, bunu geciktirmemeleridir.Zira evliliğin terk edilmesi durumunda fesat ve ahlaksızlık yayılır.

Hitap, Allah'ın mükellef kıldığı ve bu tekliften dolayı hesaba çekilecek olan gençlere yöneltilmiştir.Bu yüzden ister erkek ister kadın olsun mükellef olan herkes evlenebilir. Burada insan yapımı yasalarla belirlenmiş ve uluslararası toplumlar tarafından onaylanmış bir yaş olan 18 yaşını doldurmamış olsa bile, ergenlik çağına erişen bir küçükten veya çocuktan bahsetmiyoruz; zira çocuk, bu yaşa ulaşmamış her bir kişi olarak tanımlanmaktadır.

Şeriatın teşvik ettiği şey, Batılı dayatmalar ve (CEDAW gibi) onun onayladığı uluslararası anlaşmalar uyarınca zararlı ülkelerin evlilik yaşını belirleyen yasaları çıkarmak için yarıştıkları şeyle örtüşmemektedir. Zira Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Lübnan, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi ülkeler, bu fasit ve ifsat edici bu anlaşmayı uygulamak için yarışıyorlar. Diğerleri ise bunu onayladıktan yıllar sonra, bu anlaşmanın metnine daha fazla uyum sağlamak için yasalarının maddelerini değiştirmektedirler;örneğin Kuveyt, Ahvali Şahsiye Kanunu'nun 26. Maddesini değiştirmiş olup değişikliğe göre, “ailenin, anneliğin ve çocukluğun korunmasını vurgulayan Kuveyt Devleti Anayasasına istinaden ve İslam şeriatının hükümlerine uyumlu olarak eşlerin her ikisi de 18 yaşını doldurmadıkça evliliğin onaylanması yasaktır.”Peki ne tür bir uyumluluktan bahsediyorlar? Yoksa uluslararası yasalarla olan uyumluluğu mu kastediyorlar?

Bu şekilde çocukların erken evlilikten korunduğunu iddia ediyorlar; peki çocuğu zinadan koruyabiliyorlar mı?!

Kız çocuğunu koruduklarını ve her iki eşin de özgür ve tam rızasını garanti eden Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi kapsamındaki haklarını güvence altına aldıklarını söylüyorlar; peki ona bir aile kurmasını ve anne olma hayalini gerçekleştirmesini sağlayacak bir geçim garantisi sağladınız mı? Kuveyt el-Kabas gazetesi tarafından 2019 yılında yayınlanan bir istatistik, Kuveyt'teki evlenmemiş kızların sayısının 13534'e ulaştığını ve bunların tamamının 40 yaşına ulaştığını belgelemiş olup istatistik, sivil toplum kuruluşlarında çalışan 503 kişiye mukabil devlet sektöründe çalışan bekâr Kuveytli kadın işçilerin oranının 4794 kişi ile %90'a ulaştığını ortaya koymaktadır.Peki hükümet bu sorunu çözmek için bir çaba sarf etti mi?

Yoksa bu devletçikler, sadece Batı'nın Müslümanlara karşı savaş kapsamında dayattığı anlaşmaları uygulamak ve onun medeniyetini ve yozlaşmış kavramlarını onlara demir yumrukla dayatmakla mı ilgileniyorlar?!

وَلَنْ تَرْضَى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ

Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır.” [Bakara 120]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Zinet es-Sâmit

Devamını oku...

Yıkılışının 101. Yılında Hilafet Yeniden Kurulmayı Bekliyor

Haber-Yorum

Yıkılışının 101. Yılında Hilafet Yeniden Kurulmayı Bekliyor

Haber:

Hilafetin kaldırılışının 101. yıldönümü münasebetiyle Hizb-ut Tahrir Türkiye tarafından İstanbul’da Hilafet konferansı düzenlendi. “İstanbul’dan Kudüs’e Geleceği Hilafetle İnşa Etmek” başlıklı konferans, yoğun bir katılımla gerçekleşti. (03.03.2025 - Köklü Değişim Medya)

Yorum:

Mart ayı, Müslümanlara karanlık bir günü hatırlatır: 3 Mart 1924’ü. Osmanlı Hilafet Devleti’nin, dolayısıyla Müslümanların yegâne ve meşru devletlerinin resmen yıkıldığı günü… Ümmet coğrafyasının sömürgeci kâfirler tarafından talan edildiği, Müslümanların namuslarının kirletilip değerlerinin aşağılandığı sürecin başlangıç noktası olan günü…

Müslümanlar olarak o gün koruyucu kalkanımızı kaybettik. Zira Rasulullah (SallAllahu Aleyhi ve Sellem), “İmam (Halife) kalkandır, ancak onunla korunulur ve onun arkasında savaşılır.” buyurmuştur. Hilafet, Allah’ın indirdikleriyle hükmeden bir devlet olarak 13 asır boyunca İslam ümmetini dünyada günah ve zulümden, ahirette ise azaptan koruma görevini üstlenmiştir. Ancak 101 yıl önce Batılı sömürgeci kâfir devletler ve onlara meftun olmuş yerli işbirlikçileri tarafından bir oldu-bittiye getirilerek kaldırıldı. O günden sonra İslam ümmeti parçalandı, savunmasız hale geldi ve hilafeti yıkanların kurduğu ulus devletlerin başındaki ruveybida yöneticilerin elinde zillet hayatı yaşadı.

Hilafeti yıkanlar, onu Müslümanların kalbinden de silmek istediler ama başaramadılar! Hilafet isteyenlerin sesini kısmak istediler fakat kısamadılar! Hizb-ut Tahrir’in kurucusu Şeyh Takiyyuddin en-Nebhani (rahmetullahi aleyh), hilafetin farzların tacı olduğunu, başta Yahudi mezalimi altındaki Filistin beldesi olmak üzere, Müslümanların yaşadığı tüm sıkıntıların hilafetin yıkılmasından kaynaklandığını tespit etti. Hilafetin yeniden kurulmasının Müslümanlar için hayati bir zorunluluk olduğuna kanaat getirerek bu düşünceyi bir dava haline getirdi. Bu fikri ve projeyi Müslümanlara ulaştırarak kıtalar arası dolaşmasını ve ümmet içinde vücut bulmasını sağladı.

Bu azimli ve fedakâr çalışmanın meyveleri artık her yerde kendini göstermektedir. 3 Mart tarihi, ümmet hafızasında kara bir gün olarak kazındı. Her yıl bu tarihte hilafetin yıkılmasıyla Müslümanların neler kaybettiğini ve yeniden kurulmasının ne anlama geldiğini anlatan geniş kapsamlı faaliyetler yapılıyor.

Bu bağlamda, hilafetin kaldırılışının yıl dönümünde İstanbul’da düzenlenen “İstanbul’dan Kudüs’e Geleceği Hilafet ile İnşa Etmek” başlıklı konferans büyük ve özel bir anlam taşıdı. Hilafetin bir asır önce İstanbul’da Payitaht’ta olduğu ve Kudüs’ün asırlarca onun kalkanıyla korunduğu hatırlatıldı. Gazze ve Filistin’in sahipsizliği ile hilafetin yokluğu arasındaki bağ ortaya kondu. ABD’nin küstah başkanı Trump’ın Gazze’yi satın almak istemesi karşısında İslam beldeleri yöneticilerinden hiç kimsenin Trump’a haddini bildiremediğine dolayısıyla da 57 liderinin bir halife etmediğine dikkat çekildi.

Gerçekten de öyle! Eğer Müslümanların bir halifesi olsaydı, ABD ve küstah başkanı asla böyle sözler edemez, hatta aklından bile geçiremezdi! Zira Hilafet Devleti varken, ABD ticaret gemilerini Akdeniz’e sokabilmek için Osmanlı’nın Cezayir Dayısı Hasan Paşa’ya vergi ödüyordu. Evet, bugünün müstekbir gücü olan sömürgeci kâfir ABD, 1795 yılında Osmanlı’nın vergi mükellefiydi!

Konferansta, bunun gibi çarpıcı örnekler verilerek bugünkü ulus devletlerin durumu ile mukayese yapıldı. Hilafetin Müslümanlara nasıl izzet ve güvenlik sağladığı detaylarıyla anlatıldı. Konferans boyunca yapılan konuşmalar, Müslümanların içinde bulunduğu acı tablonun ancak hilafetin yeniden kurulmasıyla değişeceği gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Gerçek şu ki, 101 yıl önce kaldırılan Hilafet, ümmetin bağrından tamamen sökülüp atılamadı. Kâfirlerin ve uşaklarının küresel düzeyde güç birliği yaparak hilafet fikrini engelleme, saptırma ve sindirme çabalarına rağmen Müslümanlar, onu yeniden tesis etmek için gayret göstermeye devam ediyor. Mevcut kapitalist uluslararası sistem ise büyük bir kırılma yaşıyor ve çöküşün eşiğinde…

Dolayısıyla 3 Mart’ın yıl dönümleri artık sadece bir anma değil, aynı zamanda hilafet için çalışanların yeniden diriliş çağrısı haline dönüşmüştür. Artık ümmetin hayırlı evlatlarının onu yeniden kurmak için daha büyük bir şuurla hareket etmesi gerekmektedir. Zira 101 yıl önce kâfirler ve hainler eliyle yıkılan Hilafet, salih müminler eliyle yeniden kurulmayı bekliyor.

Allah vaat ediyor, Rasul müjdeliyor, tarih ve tarih yazıcıları Hilafeti siyasi sahneye çağırıyor…

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Muhammed Emin Yıldırım

Devamını oku...

İslam Ümmetinin Başarısına Giden Yolda Farkındalığın Önemi

  • Kategori Makaleler
  •   |  

İslam Ümmetinin Başarısına Giden Yolda Farkındalığın Önemi

(Tercüme)

İslam Ümmetinin içinde bulunduğu hal tarife muhtaç değil. İslam beldelerinde olup biteni biliyoruz, görüyoruz, duyuyoruz. Katliamlar, yerinden edilmeler, namuslarımızın, mukaddesatlarımızın ayaklar altında çiğnenmesi, kanlarımızın dökülmesi, beldelerimizdeki işgaller, servetlerimizin talan edilmesi, Müslümanlara karşı yürütülen fikî işgaller vs. Ümmet aydınlık yolun, yani Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem’in gösterdiği yolun dışına çıkalı yozlaşma yaygınlaştı, yıkım ve tahribat kol gezer oldu. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem’in dediği gibi: «تَرَكْتُكُمْ عَلَى الْمَحَجَّةِ الْبَيْضَاءِ لَيْلُهَا كَنَهَارِهَا، لَا يَزِيغُ عَنْهَا إِلَّا هَالِكٌ» “Size öyle aydınlık bir yol bırakıyorum ki onun gecesi de gündüzü gibidir. Benden sonra ancak helak olanlar, o yoldan (başka yönlere) sapar.” Müslümanların başına gelmiş ve gelmeye devam eden musibetler, dökülen kanlar, art arda gelen felaketler tahribatı apaçık ve şüphesiz ortaya koymaktadır.

Artık İslam Ümmeti, başındaki felaketlerin ve zorluklarının sebebinin Allah’ın metodunun hayattan çıkartılmış olmasından, Allah’ın şeriatından çıkarak yeryüzünde fitne yayan ve Müslümanları Rabblerine karşı hakkıyla kulluk etmekten alıkoyan kâfir Batı’nın yoluna girmekten kaynaklandığının farkındadır. Ancak kâfir Batı’nın unuttuğu bir şey var ki o da bu İslam Ümmeti hâlâ canlıdır. Bu izzetli Ümmet asla adaletsizliğe ve zulme razı olmayacaktır.

Kendisine karşı kurulan tüm tuzaklara rağmen İslam Ümmeti yağmur gibidir. Enes bin Malik (ra)’ın rivayetle Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve Sellem şöyle demiştir: «مَثَلُ أُمَّتِي مَثَلُ الْمَطَرِ، لَا يُدْرَى أَوَّلُهُ خَيْرٌ أَمْ آخِرُهُ» “Benim ümmetimin misali, yağmurun misali gibidir. Evveli mi daha hayırlıdır, sonu mu daha hayırlıdır, bilinmez!” Elhamdulillah! İşte Allah’ın rahmeti ile İslam Ümmeti kendine zulmedenlerin yüzüne “Ey zalim!” diye haykırıyor. Zorbaların zulmüne ve cürümlerine meydan okuyor ve tekrar Rabbinin kendisi için takdir ettiği hayırları geri kazanmak için mücadele ediyor. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: ﴿كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.” [Âl-i İmran 110]

İşte Ümmetimiz bir kez daha başarının yoluna girdi. Allah’ın emrettiği üzere Allah’ın Şeriatını tatbik edip onun dışındaki her şeyi elinin tersiyle geri tepiyor. Ancak bu adım herhangi bir bilinçle değil gerçek farkındalık ile atılmalıdır. Bu farkındalık ise siyasi uyanıklık olmalıdır ki tekrar yoldan sapma meydana gelmesin. Bu konudaki bazı önemli noktaları özetleyeceğiz ki Ümmet bu başarı yolunda gerektiği gibi ilerleyebilsin:

- İslam Ümmeti’nin, İslam’ın sadece bir ruhani din olmadığını, aksine hayatın her alanında gerçekleştirilmesi gereken temel ilke olduğunun ve devlet olmanın bu ilkenin önemli bir kısmı olduğunun, din ile devletin birbirinden ayrılamayacağının farkına vardığı doğrudur. Ancak Ümmetin İslam’dan başka bir şeyi tatbik etmeye hazır olması ve İslam devleti, yani Hilafet, altında yaşamaya hazır olmasından ibaret değil. Asıl can alıcı mesele, Ümmetin tüm cehdini harcayarak, en kıymetli değerlerini ve varlıklarını feda ederek ve tüm zorluklara rağmen, karşısına hangi engel çıkarsa çıksın sabrederek kurmaya çalıştığı Hilafet devletinin eliyle İslam’ın tatbik edilebilir olmasıdır. Allah Subhânehû ve Teâlâ buyuruyor ki: ﴿إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُواْ إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ“Aralarında hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, mü’minlerin söyleyeceği söz ancak, “işittik ve iman ettik” demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. [Nur 51]

Gerçek başarı; Allah’ın dinine ve onun tüm hükümlerine tabi olmaktadır ve bu hükümlerin emirlerine göre amel etmektir ve bunların hepsini kapsamlı bir şekilde tatbik ederek Ümmetini izzetini ve liderliğini yeniden inşa edecek olan bir yapıyı oluşturmak için çalışmaktır.

- Müslümanlar ayrıca başlarındaki yöneticilerin Batı’ya hizmetkârlığının da farkına vardılar. Ve beldelerinin Batı’nın işgali altında olduğunu görüyorlar. Onların nazarında bu durum asla kabul edilebilir değildir. Ancak birtakım aldatmacalar onların nazarlarını bulanıklaştırmaktadır çünkü hâlâ sömürgecilerinden ve cellatlarından sorunlarını çözmesi için medet ummaya devam etmekteler. Ümmet, kâfir Batı’ya ve onun araçlarına güvenmenin ne denli tehlikeli olduğunun da farkına varmalıdır. Zira çok defasında Ümmetin fedakarlıkları ve emekleri düşmanların projeleri uğrunda heba olmuştur. Halbuki tüm gayretlerini kendi projesine ve kendi değişim arzusuna hizmet etmelidir.

- İslam Ümmeti gerçek değişimin ancak kendi beldelerimizde kâfir sömürgecilerin politikalarına, kültürüne, plan ve projelerine karşı mücadele ederek gerçekleşeceğinin farkına varmalıdır. Batı süreki olarak, her ne zaman Müslümanlar gerçek bir değişim için harekete geçse, yeni programları ve projeleri çirkin birkaç yüzü geri çekip yerine daha az çirkin yüzler getirerek yürürlüğe sokarak hedeflerinden saptırmıştır. Bunun en güzel delili Arap Baharı ayaklanmalarıdır. Eğer Ümmetin hareketi en baştan itibaren Batı’ın beldelerimizdeki etkisini kökünden kazıyıp atmak için olmazsa, o hareket ne kadar çok olumlu yöne sahip olursa olsun insanların asıl hedeflediği sonuçların aksine götürebilmektedir.

Özetle, Ümmetin elde ettiği farkındalık içindeki hayrı görmesine vesile olmuştur, Elhamdulillah. Zira bu hayır, sahip olduğu farkındalığı daha da artırmakta ve düzenli olarak İslam’ın fikirleri ve hükümleriyle sulamaktadır. İşte Hizb-ut Tahrir’in samimi davetçilerinin üzerine düşen görev de budur: Ümmete Hizb’in fikrini ve metodunu benimseterek İslam’ın Nübüvvet Metodu üzere Raşidi Hilafet devletinde tatbik edilmesi gereken bir mesele olduğunu göstermektir. Zira gerçek değişimin yolu budur. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: ﴿قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ“De ki: “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız. Allah’ın şanı yücedir. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.”[Yusuf 108]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları İçin Yazan

Rana Mustafa

Devamını oku...

Ey Ordular! “Size ne oldu ki “Allah yolunda savaşa çıkın” denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz.” [Tevbe 38]

  • Kategori Hizb
  •   |  

Yahudiler, 18 Mart 2025’ten itibaren Gazze’ye havadan, karadan ve denizden yeniden düşmanca saldırmaya başladılar ve bu saldırılar hâlen devam ediyor. Saldırılar, yalnızca insanları değil, ağaçları ve taşları bile hedef aldı. Ateşkes olduğunu iddia ettikleri ancak bozdukları anlaşmadan yaklaşık iki ay sonra düzenlenen saldırılarda kadın, çocuk ve yaşlılardan en az 400 kişi hayatını kaybetti... Yahudiler, hain bir millettir, anlaşmaya asla riayet etmezler. Nitekim Kaviyy ve Aziz olan Allah şöyle buyurmuştur:

فَإِمَّاتَثْقَفَنَّهُمْفِيالْحَرْبِفَشَرِّدْبِهِمْمَنْخَلْفَهُمْلَعَلَّهُمْيَذَّكَّرُونَ “Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar.” [Enfal 57] Onları ancak, köklerini kazıyacak yeni bir “Hendek” ve tıpkı Semud kavmini helak eden sarsıntılar gibi onları da sarsacak bir “Hayber” caydırabilir...

Yoksa onlar antlaşmaları bozmayı huy edinmişlerdir! İşte şimdi de aynısını yapıyorlar:

“İsrail, Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerine karşı yeniden savaş başlattı. Yoğun hava saldırıları sonucunda 412 kişi şehit olurken yüzlercesi de yaralandı...” (18.03.2025 El Cezire)

“İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi, bu sabah (Salı) erken saatlerde yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi genelinde “Hamas”a ait hedeflere saldırı düzenlendiğini duyurdu... Açıklamada ayrıca “İsrail bundan sonra Hamas’a karşı giderek artan şiddette askeri güçle karşılık verecek” denildi.” (18.03.2025 Skynews Arabia)

“Beyaz Saray Sözcüsü Caroline Leavitt, İsrail’in Salı günü Gazze’ye düzenlediği saldırılar konusunda Beyaz Saray ve Trump yönetimine danıştığını söyledi.” (18.03.2025 El Hurra)

Tüm bu katliamlar ve vahşi saldırılar, özellikle Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Türkiye ve İran gibi Filistin’e komşu olan Müslüman ülkelerdeki orduların gözleri önünde gerçekleşti. Lübnan, Irak ve Suriye gibi kendi kendilerini aşağılamakla meşgul olan ülkelerden bahsetmiyorum bile! Bütün bunlara rağmen yöneticiler, Amerika ve uluslararası topluma Yahudilere baskı yapmaları için yalvarıyorlar. Oysa Amerika, Yahudilerin en büyük destekçisidir. Yöneticilerin kendileri ise sadece çekingen bir şekilde kınama mesajları yayımlamakla yetinmektedirler! Sanki bu kınamalar bir şehidi geri getirecek, bir yaralıyı iyileştirecek ya da Gazze’nin bir karış toprağını özgürlüğüne kavuşturacak! Allah onları kahretsin! Nasıl da döndürülüyorlar!

Haçlıları ve Moğolları dize getiren Mısır, bugün yalnızca kınama mesajlarıyla yetinmiştir! Oysa bu kınama mesajları ne beslemekte ne de açlığı gidermektedir. Mısır Dışişleri Bakanlığı, Salı günü yaptığı açıklamada, İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırılarını kınayarak, bunun “ateşkes anlaşmasının açık bir ihlali olduğu ve bölgenin istikrarı üzerinde ağır sonuçlar doğurabilecek tehlikeli bir tırmanışı temsil ettiği” vurgulandı... Açıklamada, “Uluslararası topluma İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını derhal durdurması için acilen harekete geçme çağrısında bulunuldu ve “bölgenin yeniden bir şiddet ve karşı şiddet sarmalına sürüklenmesini önlemek” gerektiği kaydedildi. (18.04.2023 Sky news)

Bizans İmparatorluğu’nun Şam’daki hâkimiyetini sona erdiren büyük Yermük Savaşı ülkesi olan Ürdün de bugün yalnızca kınama mesajlarıyla yetinmiştir! “Ürdün Başbakanı Cafer Hassan, salı günü yaptığı açıklamada, İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü savaşı “insanlığa karşı bir savaş” olarak nitelendirdi. Ürdün Haber Ajansı Petra, Hassan’ın bugün düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısında, “Tüm uluslararası toplum, çocukları, kadınları ve silahsız sivilleri hedef alan bu barbarlığı durdurmakla ilgilenmeli. Bugün insanlar zorla göç amacıyla aç bırakılıyorlar” dediğini aktardı. (18.04.2023 Sky news)

Bizans İmparatorluğu’nu tarihten silen Fatih Sultan Mehmet’in ülkesi Türkiye de yalnızca kınama mesajlarıyla yetinmiştir! “Türkiye, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği ölümcül saldırıları kınadı. Açıklamada, bu saldırılar İbrani devletinin Gazze’de yürüttüğü “Soykırım politikasında yeni bir aşamaya geçildiğini göstermektedir” denildi... (18.04.2023 Sky news) Komşusu İran da benzer şekilde yalnızca açıklamalarla tepki gösterdi. “İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bakaî, salı günü yaptığı açıklamada, İsrail’in bu sabah Gazze’ye düzenlediği saldırılarda kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere yüzlerce kişinin hayatını kaybettiğini ifade etti... İran Dışişleri Sözcüsü, “ABD’nin “bu saldırılardan doğrudan sorumlu” olduğunu belirtti. (18.03.2025 Anadolu Ajansı)

Suudi Arabistan’a gelince, artık tamamen Trump’ın Amerika’sı ekseni üzerinde dönmeye başlamıştır. Trump gibi konuşmakta ve onun Yahudilere verdiği desteğe karşı çıkmamaktadır. Dahası diğer ülkeler gibi yalnızca sembolik kınamalarla yetinmektedir. “Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, İsrail’in Gazze’ye saldırılarının en güçlü şekilde kınandığı kaydedildi. İsrail ordusunun savunmasız sivillerin yaşadığı bölgeleri doğrudan bombaladığına işaret edilen açıklamada, İsrail’in bu saldırılarla uluslararası insani hukuku hiçe saydığı aktarıldı.” (18.03.2025 Anadolu Ajansı)

Görüldüğü gibi Filistin’e komşu ülkeler, Yahudilerin saldırganlığını ve Gazze Şeridi’ne yönelik devam eden suçlarını sadece kınamakla yetinmişlerdir! İşte böyle! Ne bir ordu harekete geçmiş ne de bir kurşun atılmıştır!

Ey Müslüman ülkelerdeki ordular, özellikle de Filistin’in çevresindeki ordular! Özür beyan edenlerin hâlâ bir bahanesi kaldı mı? Bahane uyduranların hâlâ uyduracak bir bahanesi kaldı mı? Yahudilerin saldırganlığını ve katliamlarını gördüğünüz, işittiğiniz hâlde saldırganlıklarını püskürtmek ve varlıklarını ortadan kaldırmak üzere Ribât topraklarına, mübarek Toprak Filistin’e yönelmek yerine nasıl olur da hareketsiz bir şekilde yerinizde durabiliyorsunuz? Kudret ve izzet sahibi Allah’ın şu sözlerini okuduğunuz halde nasıl olur da yerinizde hareketsiz kalmayı kabul edebiliyorsunuz?

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ * إِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلِيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ “Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir. Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” [Tevbe 38-39]

Sömürgeci kafirlerin adımlarını birebir takip eden, Allah ve Rasûlüne itaati arkalarına atan yöneticilere itaati etmeyi mazeret olarak mı öne sürüyorsunuz? Onlar, Yahudilere karşı savaşmak istemiyor! Tarafsızmış gibi görünseler de aslında Yahudilere daha yakındırlar. Bu yöneticiler, Yahudiler Filistin’de katliam yaparken onların arkalarını kolluyorlar! Onlara itaat ederek ne bu dünyadaki rezillikten kurtulabilirsiniz ne de ahiretteki azaptan! Son pişmanlığınız hiçbir işe yaramayacak!

إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا وَرَأَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْأَسْبَابُ * وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُوا مِنَّا كَذَلِكَ يُرِيهِمُ اللهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ “İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azabı görmüş, nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır. Uyanlar: “Keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak” derler. Böylece Allah onlara, hasretini çekecekleri işlerini gösterir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.” [Bakara 166-167] Allah’a isyan konusunda yöneticilere itaat etmek büyük bir suçtur.

يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللهَ وَأَطَعْنَا الرَّسُولَا * وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَا * رَبَّنَا آتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْناً كَبِيراً “Yüzleri ateşe çevrildiği gün, “Keşke Allah’a itaat etseydik, resulü dinleseydik” diyecekler. Ve ekleyecekler: “Rabbimiz! Biz efendilerimizi ve büyüklerimizi dinledik, onlar da bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları ağır bir şekilde lânetle!” [Ahzab 66-68]

Ey ordular! İçinizde, orduya liderlik edip kudret ve izzet sahibi Allah’ın vaadini yerine getirmek üzere bize yardım edecek hiç mi aklı başında bir adam yok?

وَعَدَ اللهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ  “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına dair vaatte bulunmuştur.” [Nur 55]

İçinizde, orduya liderlik edip içinde yaşadığımız bu ceberut saltanattan sonra Hilafeti kurmak ve böylece Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesini gerçekleştirmek üzere bize yardım edecek hiç mi aklı başında bir adam yok?

ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ثُمَّ سَكَتَ  “Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra da sustu”

İçinizde, orduya liderlik edip, Ruveybida yöneticilerin Yahudilere karşı savaş açılmaması için koydukları barikatları yıkacak, sonra da ‘es-Sâdiku’l-Masdûk’un (doğru ve doğrulanan) haber verdiği müjdeyi gerçekleştirmek üzere İslam ordularını harekete geçirecek hiç mi aklı başında bir adam yok? Buhari Sahih’inde şöyle rivayet etmiştir:

تُقَاتِلُكُمُ الْيَهُودُ فَتُسَلَّطُونَ عَلَيْهِمْ  “Yahudiler sizinle savaşacaktır! Fakat neticede siz onlara musallat kılınacaksınız!” Müslim de Sahih’inde şöyle rivayet etmiştir:

لَتُقَاتِلُنَّ الْيَهُودَ فَلَتَقْتُلُنَّهُمْ  “Yahudilerle savaşacaksınız ve onları alabildiğine öldüreceksiniz.”

Ancak bu şekilde Yahudi varlığını Mübarek Topraktan söküp atarsanız. Sonra da Mübarek Toprak, tıpkı Ömer’in fethettiği, Selahaddin Eyyubi’nin kurtardığı ve Sultan Abdülhamid’in koruduğu gibi yeniden İslam yurduna dönüşecektir.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6]

Devamını oku...

Pakistan: Gazze'de 5 Saat İçinde 400 Şehit!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Gazze'de 5 Saat İçinde 400 Şehit!

Mübarek Ramazan ayında işlenen bu iğrenç suçu anlatmaya kelimeler yetmez. Trump'ın Amerika'sı tarafından desteklenen Yahudiler, “ateşkes” adı verilen bir aldatmaca sırasında görüldüğü iddia edilen bazı direnişçilerin varlığını bahane ederek, sivillerle dolu çadırları hedef almak için Amerikan bombardıman uçakları da dahil olmak üzere yüzlerce uçak kullanarak masum insanları uyurken katlediyor!

Bu bir suç değilse nedir? Bunu aşan suç, Müslümanların yöneticilerinin ve ordularının ihanetidir. Onlar suçluların ellerini yakalayıp onları durdurabilecek durumdalar ama bunu yapmayı reddettiler.

Bu nasıl bir ihanettir, bu nasıl bir alçaklıktır ve onlar için cehennem ateşinde nasıl bir azap vaat edilmiştir? Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"مَا مِنِ امْرِئٍ يَخْذُلُ امْرَأً مُسْلِمًا فِي مَوْضِعٍ تُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ وَيُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ إِلاَّ خَذَلَهُ اللَّهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ وَمَا مِنِ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِمًا فِي مَوْضِعٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ وَيُنْتَهَكُ فِيهِ مِنْ حُرْمَتِهِ إِلاَّ نَصَرَهُ اللَّهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ نُصْرَتَهُ" 

“Her kim bir Müslümanın saygınlığının kaybolacağı, onurunun zayıflayacağı bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini arzu ettiği yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana onurunun zayıflayacağı ve saygınlığının yitirileceği bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yardım eder.”

#TimeforKhilafah

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

Salı, 18 Ramazan-ı Şerif 1446 - 18 Mart 2025

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER