Çarşamba, 25 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/17
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Allah’ın Sözünün Üstüne Söz Yoktur

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Allah’ın Sözünün Üstüne Söz Yoktur

(Tercüme)

La İlahe İllallah’ın (Allah’tan başka ilah yoktur) anlamını en güzel tarif eden deyimlerden birisi; “Süslenmeden önce temizlik gerekir” sözüdür. İki zıt aynı anda var olamaz. Dolayısıyla Allah’tan başka her türlü ilahı reddetmenin hemen ardından Allah’ın tek ilah olduğunun tasdiki gelmelidir. Bu sebeple herkes Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem’e herkes salih amel hakkında soru sorarken, Huzeyfe bin Yemân (ra)’ın şer hakkında soru sorduğunu görüyoruz. Çünkü o hakkı bulduktan sonra tekrar şerre düşmekten korkuyordu.

İslam, büyük küçük tüm teferruatlarıyla, tüm hükümlerinde çok açık ve nettir, tüm fikirlerini ve metodunu her türlü çarpıklıktan veya bozulmadan arındırmıştır. Kur-an’ı Kerîm bu hususu azami kesinlikle ele almıştır. Vahiy Allah’ın Rasulünü Sallallahu aleyhi ve Sellem ister fikirler ister ibadetler, inançlar veya adetler hakkında olsun, her meselenin hakikati hakkında bilgilendirmek, hakkı ikame etmek ve batılı zail etmek üzere gelmiştir.

İslam nazil olur olmaz Mekke’deki statükoyu reddetmiş, ilahi vahiy ile toplumu kökten değiştirmeyi hedeflemiştir. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem’e indirilen her ayet putları hedef almış ve putlara tapanları kınamıştır. ﴿وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللهِ مَا لاَ يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هَـؤُلاء شُفَعَاؤُنَا عِندَ اللهِ قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللهَ بِمَا لاَ يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلاَ فِي الأَرْضِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ “Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve “İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir” diyorlar. De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.” [Yunus:18]

Art arda gelen ayetler bâtılı ifşa ediyor, insanların zihninde yer edinmiş uyduruk gerekçeleri söküp atıyordu. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: ﴿وَكَذَلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ وَلِتَسْتَبِينَ سَبِيلُ الْمُجْرِمِينَ“Suçluların yolu da açığa çıksın diye âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız.” [En’am 55]

Bu ayetin tefsirinde Kurtubî şöyle diyor: “Biz bu surede müşriklere karşı getirilecek delilleri ve tartışma usullerimizi sana geniş geniş açıkladığımız gibi, din ile ilgili gerek duyduğunuz her hususta ayetleri, aynı şekilde batıl ehlinin inkâr ettiği her hakka dair delillerimizi ve belgelerimizi size açıklıyoruz.” Ez-Zeccac şöyle açıklıyor: “Burada hitap Resul’edir. Yani; Ey Muhammed, böylece sen ve senin izinden gidenler, günahkarların yolunu bilesiniz diye.”

Allah’a hamd olsun ki bizlere dinimizi tafsilatıyla açıklamış ve hakkın yolunu açıklığa kavuşturmuştur ki böylece güçlü delillerle destekleyerek, hiçbir şüpheye yer bırakmayarak iyice kalplere yerleştirmiştir. Yine Rabbimiz Subhânehû ve Teâlâ bâtılı açıklığa kavuşturmuş, tüm aldatmacalarını ifşa etmiş ve tüm maskelerini de düşürmüştür.

Münafıklarla alakalı da Allah Subhânehû ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır: ﴿لَوْ خَرَجُوا فِيكُمْ مَا زَادُوكُمْ إِلَّا خَبَالاً“Eğer onlar da sizin içinizde (sefere) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacaktı,” [Tevbe 47]

Allah’a hamd olsun ki bizleri hak din ile şereflendirdi. Bu dinin tesis edilebilmesi ancak kendisine aykırı olan her şeyi, her ihtimali ifşa etmekle mümkündür. Bu dinin yolunda yürüyenler ancak saflarını her türlü ideolojik ve doktrinsel kirden arındırdıktan sonra galip gelebilirler.

Basiret ve tefekkür ile tarihe ve günümüze bakıldığında Müslüman tıpkı Hz. İbrahim (as) gibi kalbini Allah’tan başka her şeyden temizlemedikçe, hatta bu uğurda oğlu İsmail’i bile kurban edecek kadar temizlemedikçe, kalbini hak üzere sağlamlaştırmış olmaz. Hiç kimse kalbinde iki kalp aynı anda taşıyamaz. Aynı şekilde hiçbir İslami hareket Allah’ın Subhânehû ve Teâlâ sözlerine birebir itaat etmediği müddetçe başarılı olamaz. ﴿قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ“De ki: “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız. Allah’ın şanı yücedir. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” [Yusuf 108]

Bugün Ümmet olarak, cemaatler olarak ve fertler olarak her yanımız kargaşa ile kuşatılmıştır. Adım adım İkinci Raşidi Hilafet’i ikame etmeye yaklaşırken, Ümmet içinde hâkim olan kamuoyu büyük bir çoğunlukla İslam şeriatının tatbik edilmesini istiyor ve İslam ile yönetilmeye hasret. Ne var ki büyük bir çoğunlukta, İslam devletinin mahiyeti hakkındaki fikirler bulanıklaşmış ve uluslararası düzenin ve işbirlikçi zalimlerin tavizleriyle kirletilmiştir.

Her Müslüman cehennemden kurtulmayı ve cennete kavuşmayı arzulamaktadır. Ancak kurtuluşa giden yolun etrafı şüphelerle ve yalanlarla kuşatılmıştır. Böyle olunca günde beş vakit namaz kıldığı halde tesettürü olmayan kadınlar görüyoruz. Namaz kıldığı ve oruç tuttuğu halde zalimlerle dost olan ve hatalarını korku ile veya emre itaat ile entipüften bahanelerle gerekçelendiren erkekler görüyoruz. Her meselede güçlü fetvalar veren ama yöneticilerin hevalarına aykırı hiçbir söz söyleyemeyen hocalar görüyoruz. Adalete hasret olduğu halde mevcut sistemin Allah’ın hükümleri yerine beşerî hükümler üzerine bina edilmesini umursamayarak sadece zalim bir yöneticiyi değiştirmekle yetinen Müslümanlar görüyoruz.

Müslümanların kalplerine Kur’an’ın verdiği başarı ve kurtuluş anlamlarını çarpıtarak böylesi yozlaşmış fikirler yerleşmiştir. Zihinleri, sürekli azim ve ceht ile Allah’ın kanunlarını yeryüzüne hâkim kılmak için çabalamayı gerçek başarı olarak tanımlayan ilahi vahyin gerçek gayesinden uzaklaştırdılar. Her Müslümana İslam’ı korumak üzere bir görev tayin edilmiştir.

Dünya hayatını bir çalışma mekânı ve ahireti nihai ödül yurdu olarak insanlığın iki cihanda da başarıya ulaştıran dosdoğru yolu gösteren İslam akidesi ile başarıyı dünyevi kazançlar ve heva ve hevesleri tatmin etmekle sınırlandıran kapitalist doktrin arasındaki çatışma hiç durmadı. Her iki tarafın da savunucuları, askerleri ve destekçileri olsa dahi malum olan sonuç çoktan Kur’an’da ilan edilmiştir: ﴿وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ“Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm´ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkarlardır.” [Nur 55]

Bu ilahi vaat ne olursa olsun, batıl için mücadele edenler ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, ne kadar komplo kurarlarsa kursunlar gerçekleşecektir. Çünkü Allah onların planlarını kendilerinden iyi biliyor. İsterseler tüm sihirbazlarını bir araya getirsinler. Her zaman, onların aldatmacalarını yutacak asaya sahip bir Musa ortaya çıkacaktır.

On yıllardır cihadı kötüleyen ve Müslümanları dünya zevkleriyle meşgul etmeye çalışan medya ve politik propagandalar bir anda tuz buz oluverdi. Muhteşem tek bir hamle, bu Ümmetin düşmanlarının aldatmalarına ve kötülüklerine zerre kadar aldırmadan gerçekten de mücahit ve lider olduğunu ispat etmiştir. Müslüman gençliği şeytanın oyunlarıyla, dünya zevklerine, servet, mevki makama düşkünlük ile ayartmak için ne kadar harcarsalar harcasınlar, başarısız olacaklar.

Müslüman kadının başından hicabını almak, evlilikten soğutmak, aileleri dağıtmak için gayri İslami ideolojiler ne kadar çabalarsa çabalasın, başarısız olacaklar. Ve her ne kadar Müslüman gençliği maddiyatçılık ile cezbetmeye çalışırsalar çalışsınlar, biz her zaman erkeklerini cihat, izzet, şeref aşkı ile yetiştiren bir Ümmet kalacağız. Batı ise bu niteliklere asla sahip olamadı ve olamayacaktır çünkü Batı dünyayı ancak zevk ve sefa merceğiyle görmektedir.

Allah’ın Sözünün Üstüne Söz Yoktur! ﴿فَذَلِكُمُ اللهُ رَبُّكُمُ الْحَقُّ فَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ إِلاَّ الضَّلاَلُ فَأَنَّى تُصْرَفُونَ“İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tır. Hak’tan sonra sadece sapıklık vardır. O hâlde, nasıl oluyor da (Hak’tan) döndürülüyorsunuz?” [Yunus 32]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları İçin Yazan
Beyan Cemal

Devamını oku...

İfade Özgürlüğü ve İnsan Hakları Fransa'nın Siyasi Bir Aracıdır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İfade Özgürlüğü ve İnsan Hakları Fransa'nın Siyasi Bir Aracıdır!

Haber:

14 Mart tarihinde Radio Liberty'nin Özbekçe servisi şu haberi yayınladı: “Uranyum, madalyalar ve ifade özgürlüğüne dair tek bir kelime yok: Mirziyoyev'in Paris ziyareti nasıl geçti?Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev'in Fransa'ya gerçekleştirdiği devlet ziyareti, stratejik ortaklık deklarasyonu ve 6,5 milyar Avroluk bir programı da içeren bir dizi iş birliği anlaşmasının imzalanmasıyla sona erdi.Ziyaretteki törenin en önemli kısmı Mirziyoyev'e Fransa'nın en büyük nişanı olan Legion d'honneur nişanının takdim edilmesi olmuştur.Fransız basını iki cumhurbaşkanının görüşmelerinin ana konusunun enerji iş birliği olduğunu yazdı.Özellikle -Le Figaro gazetesinin yazdığı gibi- Fransa, Rusya, Çin ve Körfez ülkeleriyle birlikte Özbekistan'ın enerji pazarından pay almak istiyor. ”

Öte yandan insan hakları örgütleri, insan haklarıyla ilgili şunları açıklamıştır: “... Elysee Sarayı'ndan gelen raporlar, Özbek tarafının açıklamalarında değinmediği iki yönü, yani insan hakları ve ifade özgürlüğü konularını vurguluyor.Aynı zamanda insan hakları grupları, Paris ve Taşkent arasındaki ilişkilere jeopolitik ve enerji çıkarlarının hakim olması konusundaki üzüntülerini ifade ettiler.

11 Mart'ta, aralarında Orta Asya İnsan Hakları Derneği, Uluslararası İnsan Hakları Ortaklığı (IPHR) ve Norveç Helsinki Komitesi'nin (NHC) de bulunduğu bir dizi insan hakları örgütü, Taşkent-Paris görüşmelerinde gündeme getirilmesi gereken birinci sınıf öneme sahip konunun insan hakları ve temel özgürlüklerin güvence altına alınması olduğunu vurgulayan bir açıklama yayınladı.”

Yorum:

Amerika 95 reaktörle dünyadaki nükleer reaktör sayısı bakımından ilk sırada yer almaktadır.Fransa 57 sınai nükleer reaktörle ikinci sırada yer almaktadır.Çin, nükleer santral sayısı bakımından 49 santral ile üçüncü sırada yer almaktadır.Rusya'nın ise faaliyette olan sadece 38 nükleer enerji santrali bulunmaktadır.

Bugün Fransa'nın elinde geriye nükleer enerji santralleri için uranyum çıkarmaya devam eden birkaç ülke kalmıştır ki onlar da şunlardır: Kanada, Kazakistan ve Özbekistan.Fransa, 40 yıldan fazla bir süredir Nijer'de uranyum çıkarıyordu; ancak 2023'teki askeri darbe sırasında Nijer'in yeni hükümeti Fransa ile tüm anlaşmaları bozmuş ve ondan ülkeyi terk etmesini istemiştir.

Nijer'den büyük miktarda uranyum tedarik edemeyen Fransa, Rusya'nın Ukrayna'daki askeri saldırısına ve Kremlin'e dayatılan yaptırımlara rağmen Rusya'dan zenginleştirilmiş uranyum satın alımını arttırmıştır.Dolayısıyla bir buçuk yıl içinde, tüm tedarikinin %60,5'i Rusya'dan gelmiştir. Ancak Trump'ın Rusya ve Ukrayna arasındaki askeri çatışmaya ilişkin kararını vermesinden bu yana, özellikle Fransa ile olmak üzere AB ve Rusya arasındaki ilişkiler büyük ölçüde kötüleşmiştir. Bunun üzerine Putin, AB yaptırımlarına karşılık olarak uranyum, titanyum ve nikel gibi bazı emtialara kısıtlamalar getirmeye karar vermiştir.

Fransa uranyum tedarikine büyük ölçüde bağımlıdır;çünkü ülkenin elektriğinin yüzde 70'i nükleer enerji santralleri tarafından üretilmektedir.Bu nedenle Fransa, uranyum çıkarmak için her yeni fırsata değerlendiriyor.Bu nedenle de Kazakistan ve Özbekistan bu alanda Fransa için önemli ortaklar haline gelmiştir; çünkü uranyum tedarikinin yüzde 50'sinden fazlasını sağlıyorlar.

Kendisini demokrasinin kurucusu ve kapitalist devletlerin temeli olarak sunan Fransa'nın çok övündüğü "İnsan Hakları ve Medeni Haklar Bildirgesi" hakkındaki tüm abartılı açıklamalara rağmen hala pragmatizmini sürdürüyor. Nitekim burjuvazinin yardımıyla feodal aristokrasiyi deviren Büyük Fransız Devrimi, sonunda toplumu kapitalist çıkar ve değerlere göre yeniden yapılandırmış ve bu da Burjuva Devrimi olarak adlandırılmıştır. Sonuç olarak kapitalistlerin, bir işte kâr ve fayda gördüklerinde hemen gerçekliğe uyum sağladıklarını ve insan hakları ve ifade özgürlüğü ihlallerine göz yumduklarını görüyoruz.

Despot rejimi, ölüm kampları ve çocuk işçiliğiyle meşhur olan Özbekistan, artık "demokratik" Fransa'nın stratejik bir ortağı olmuştur!Maddi değerlere ihtiyaç duyulduğunda, Fransa kolayca ahlaki değerleri değiştirmekte ve insani değerleri de feda etmektedir.Aynı şekilde Fransa, Afrika kıtasını sömürgeleştirmiş ve doğal kaynakları ele geçirmek için milyonlarca insanın canını almıştır.Böylece insan hakları ve ifade özgürlüğü, siyasi nüfuz ve ülkelerin köleleştirilmesi için kapitalistlerin elindeki bir araç haline gelmiştir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Eldar Hamzin

Devamını oku...

Peki Allah'ın Müslümanlar İçin Güzel Bir Örnek Kıldığı Allah'ın Rasulü Nerede?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Peki Allah'ın Müslümanlar İçin Güzel Bir Örnek Kıldığı Allah'ın Rasulü Nerede?

Haber:

Sana'da günlük yayınlanan es-Sevra gazetesi 21 Mart Cuma günü,Abdulmelik el-Husi'nin celil sahabe Ali bin Ebi Talib Radıyallahu Anh hakkındaki 18. konferansını şu başlık altında manşetleştirdi: “Müminlerin emiri Ali Aleyhisselam, İslam'ın asıl versiyonudur.” Haberde şöyle geçti: “Müminlerin emiri Aleyhisselam, imani olarak tüm kirlerden arınmış ve tüm eksiklikleri kemale ermiş İslam'ın asıl versiyonu olduğu ve ümmetimizin böyle bir modele ihtiyacı olduğu açıklanmıştır.”

Yorum:

Allahu Teala vahyini Rasulü Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in üzerine indirmiş, Sahabesine ve kıyamet gününe kadar onların arkasında olanlara şu kavliyle hitap etmiştir:لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآَخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراًAndolsun ki, Allah’ın Rasulü’nde, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir örneklik vardır.” [Ahzab 21] Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabı, Allahu Teala'nın şu kavlinden dolayı Allah katında eşittir:وَالسَّابِقُونَ الْأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُمْ بِإِحْسَانٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ(İslam dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır.” [Tevbe 100]Tabi bunlar arasında Ebu Bekir Sıddık, Ömer ibn Hattab, Osman ibn Affan ve Ali ibn Ebi Talib gibi Raşid Halifeleri de vardır.Allah bazı sahabeleri, özel olarak anmak için seçmiştir; tıpkı Allahu Teala’nın şu kavli gibi: فَلَمَّا قَضَى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَراً زَوَّجْنَاكَهَاZeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık.” [Ahzab 37] Ya da onlara bir karışıklık olmadan net bir şekilde işaret etmiştir; tıpkı Allahu Teala’nın şu kavli gibi:إِلاَّ تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللهَ مَعَنَاEğer siz ona (Allah’ın Rasulü’ne) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke’den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu.” [Tevbe 40] Ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, onlardan razı olarak vefat etmiştir.

Bizler, Ali Radıyallahu Anh'ın, kendisini diğer Sahabelerden daha üstün ve ayrıcalıklı görmediği ve İslam'ın asıl versiyonu olduğu şeklindeki sözden beri olacağı ve bunu şiddetle inkar edeceği konusunda oldukça mutmainiz; Çünkü bunda, kendisine gökten vahiy indirilen Allah'ın Rasulü'ne ve Allah'ın haklarında şöyle buyurduğu diğer Sahabelere saygısızlık vardır:مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعاً سُجَّداً يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللهِ وَرِضْوَاناً سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِمْ مِنْ أَثَرِ السُّجُودِMuhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler.Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir.” [Fetih 29] Özellikle Allah O’nu (Rasulü’nü) nimetlendirdiği gibi onları (Sahabeler) da İslam ile nimetlendirmiş, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara arkadaşlık ettiği gibi onlar da O’na arkadaşlık etmiş, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlar için bir anlaşma yaptığında onların emri altında yürüdüğü gibi onlar da Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in emri altında yürümüşler ve böylece Allah, onların hepsinden razı olmuştur.

Allah'ım, ey âlemlerin Rabbi, bizleri haklarında şöyle buyurduğun kimselerden kıl: وَالسَّابِقُونَ الْأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُمْ بِإِحْسَانٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ(İslam dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır.” [Tevbe 100] Bizim için, yüz yıldan fazla bir aradan sonra İslam ile yönetecek olan Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafetin kurulmasını hızlandır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mühendis Şefik Hamis – Yemen

Devamını oku...

Amel Sözün Efendisidir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Amel Sözün Efendisidir!

Haber:

İslamofobiyle Mücadele Uluslararası Günü nedeniyle yaptığı açıklamada AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “İslami değerlere dönük saldırıların olduğu her yerde, tüm insanlığı ve medeni dünyayı hedef alan insanlık düşmanı bir nefretin olduğunu görüyoruz.

Gelişmiş demokrasiler İslamofobi ile mücadelede yeterince etkili olamıyorlar. Bu da demokrasilerinin faşistler tarafından kuşatılmasına yol açıyor. Herkesin İslamofobi ile mücadelenin insanlık değerlerini savunmakla eşdeğer olduğunu anlaması gerekiyor. İslam düşmanlığıyla mücadele tüm insanlığın meselesidir. Batılı devletler ve siyasetçiler bu mücadelede daha çok sorumluluk üstlenmelidirler.” dedi. (Ajanslar 16.03.2025)

Yorum:

Aldatıcı açıklamalar, süslü sözler, ateşli ifadeler kulağa hoş gelse de hakikat terazisinde karşılığı olmayan malayani kelamın ötesine geçmemektedir. Defaatle tekrar ettiğimiz üzere yöneticiler yani icra makamında olanlar şikâyet etmez. Onlar sorun çözmek için, saldırıları def etmek için İslam’ın muhafızlığını yapmak için Müslümanların başında olurlar. Gel görelim ki bugün demokrasi havariliği yapan yöneticiler demokratik ülkelerde İslam düşmanlığı yapanlardan yakınarak bununla mücadele etmelerini istiyorlar. İdeolojileri ve esasları olan laik akideleri İslam’a düşmanlık üzerine kurulu iken batılı devletlerden İslam düşmanlığına karşı mücadele etmelerini beklemek abesle iştigaldir. Asırlarca İslam’ın hayat sahnesinden düşmesi için her türlü fitne fesat ve yöntemini kullanan bugünün demokrat ülkelerin halefleri bir asır önce bu hedeflerine ulaşıp Müslümanların koruyucu kalkanı olan Hilafet’i yerli ajanları vasıtasıyla kaldırdılar. Bugünün batılı demokratik devletleri ise kalkansız kalan İslam ve Müslümanlara düşmanlıklarını aleni yapmaktan çekinmiyorlar.

Sorun onların İslam ve Müslümanlara düşmanlık beslemesinde değildir. Onlar inançlarının, fikirlerinin gereği olarak bu düşmanlığı kıyamete kadar sürdürecektir. Aynen şeytanın düşmanlığı gibi. Sorun Müslümanların başına bela olan demokrat liderlerde. Sorun onların ideolojileri olan kapitalizmi bu topraklarda besleyen, şeytani akideleri olan laikliği devlet yönetiminde sigorta görmenizde. Özgürlükler adı altında fitne fesat yayan demokrasi düşüncesinin kölesi olmanızda. Sorun, bu fikir ve düşüncelerin Müslümanları zehirlemesine müsaade etmenizde ve dahi destek olmanızdadır. İslam’a düşmanlık edenlerle mücadele etmesini beklediğiniz batılı yöneticiler alınlarına haç çizip ekranların karşına geçiyor ve Gazze katliamını savunuyorlarken sizler de bu İslam düşmanlarının ellerini sıkmaktan çekinmiyorsunuz. Stratejik müttefikleri olduğunuzdan gurur duyduğunuz ellerinde milyonlarca Müslümanın kanı olan başta ABD kafiri olmak üzere diğer batılı vahşiler mi İslam düşmanlığı ile mücadele edecek?! Fikir, inanç hürriyeti adı altında değerlerimize saldırıyı fonlayan, destekleyen, azgınları koruyan ileri demokrasilerin ifrazatı ortada iken…

Onların amel ve sözlerinde gerçekte bir çelişki yok. İslam ve Müslümanlara düşmanlıklarının gereğini yapıyorlar. Ey Çelik! Ey Erdoğan! Gerçekten batının İslam düşmanlığı sizi rahatsız ediyorsa onların başta yönetim nizamları olan demokrasiyi ve akideleri olan laikliği terk ettiğinizi açıklar, onların kurmuş olduğu şeytani birliklerden hiçbir reel politik hesabı yapmadan çıkarsınız. Yerine tertemiz olan İslam nizamını uygularsınız. İşte o zaman ameliniz, sözünüzün efendisi olur, sözünüzün bir ağırlığı olur. İslam, tüm batıl yönetim düzen ve müstekbirlerin saltanatını yıkmak için gelmiştir. Onların korkusu ve düşmanlıkları bundandır. O halde Allah’ın ve Müslümanların düşmanlarını korkularıyla yüzleştirmenin yolu İslam nizamını hâkim kılmaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmet SAPA

Devamını oku...

Mücahitleri Desteklemek Cihattır ve Onlara Saldırmak İse En Büyük Bozgunculuktur!

Haber-Yorum

Mücahitleri Desteklemek Cihattır ve Onlara Saldırmak İse En Büyük Bozgunculuktur!

Haber:

Şeyh Osman El-Hamis, verdiği bir medya röportajında, Gazze'nin maruz kaldığı ve orada olup biten şeylere değindi. Bu bağlamda Hamas'a saldırarak onları sapkın bir mezhep ya da grup olarak nitelendirdi. Yok edilmeleri gerektiğini söyledi ve bunu da İran'ın kucağında yatmalarına bağladı. (El-Kuds El-Arabi, Uyarlanmıştır)

Yorum:

Birçok şeyh, şerî ilme sahip olmalarına rağmen ancak siyasi akide konusunda kusurlu bir anlayışa sahiptir; zira onlara göre İslam, ruhbani bir din olup dinin devletten ayrılması neredeyse onlar için bir akide olmuştur; dolayısıyla onların devletin yöneticilerine ilişkin anlayışları yanlış olup hükümleri vakıaya indirgemesi açıkça ve tamamen kusurludur. Bu nedenle onların yeni meselelerde verdikleri hükümlerde açıkça sapıklık içinde olduklarını görürsünüz ki bu korkunç sapmanın en iyi kanıtı, Kuveyt bölgesinin sınırlarını aşarak on binlerce takipçisi olan bir alimdir.Peki bu şeyh, kendisini dinleyenlerin dünyanın farklı yerlerinde yaşayan ve onlardan birçoğunun Filistin, Myanmar, Doğu Türkistan ve diğerlerinde olduğu gibi zulme, istismara, ölüme ve yerinden edilmeye maruz kalan Müslümanlar olduğunu nasıl olur da fark edemez?İslam, Müslüman ve gayrimüslime, silah kullansa bile nefsini, malını, namusunu ve toprağını savunma hakkını garanti eder.Bu nedenle İslam bize, sıradan insanların hakkı değil de Sultan'ın (otoritenin) hakkı olması dışında tüm bu konularda gayrimüslimlere zarar vermemizi yasaklamak için gelmiştir.

Filistin halkı, genel bir İmam olsun ya da olmasın, saldırgan düşmana karşı savaşma hakkına sahip olduğu gibi akidelerini ve dinlerini etkilemediği sürece düşmanlarından silah alma ve bunları düşmanlarına karşı kullanma hakkına da sahiptir.

İşte Şeyh Osman el-Hamis'in bu grubun Şiilerin kucağına düştüğü için sapkın olduğunu savunduğu nokta burasıdır ve bu noktada Şeyh ve onun gibiler bazı hususların farkında olmaları gerekir ki İran, hedeflerini gerçekleştirmek ve bu yolda Batı'nın çıkarlarını yerine getirmek için Şii mezhebini kullanan laik bir devlettir.Dolayısıyla İran, kapılarını açarak, çevreleme politikasının olduğu kasıtlı bir planı takip etti ve Laik Arap ülkeleri de yeryüzü tüm genişliğine rağmen kendilerine dar gelen kişilerin yüzüne kapıları kapatma konusunda onunla aynı şeyi paylaştılar. Peki şu ya da bu düşmandan silah almanın nesi yanlıştır, herhalde Şeyh Osman, Filistinli örgütlere silah satan ve kaçakçılık yapan Yahudilerin de olduğunu bilmiyor.Ancak bu insanlar için Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bir devlet olduğu halde Yahudilerden silah alıp kiraladığı zamanki fiilinde bir çıkış yolu vardır.O halde bu kişilerin, iradelerine boyun eğmeden ya da akidelerinden sapmadan düşmanlarından silah almasında ne gibi bir sakınca var ki?Onların akidelerini gözden geçirdiğimizde, Şeyh Osman El -Hamis ve Arap Yarımadası Selefilerinin inandığı akideyle aynı olduğunu, onların düşmanlarına karşı cihat halinde olduklarını, onların Ribat topraklarında murabıt olduklarını ve Ribat'ın en iyisinin de İsra ve Mirac topraklarındaki Aşkelon olduğunu görürüz.

İslam topraklarının bir karışının bile gasp edilmesinin şerî hükmü, her Müslüman erkek ve kadın, efendi ve hizmetçinin üzerine cihadın farz olması değil midir?O halde neden bu diller bu yönde hareket etmediği gibi çabalar bu yönde hareket etmiyor, insanları baskıları, eleştirileri ve kışkırtmaları altında olan ordulara sahip olan yöneticileri Mücahitlere yardım etmek, onları desteklemek ve girdikleri savaşlarında onlara destek olmak için çalışmaya sevk etmediği gibi bu korkak ve bitkin yöneticileri, fiilen ve pratik olarak bu savaşa girmeye de sevk etmiyor?

Zaten Şeyh Osman, iddia ettiği gibi Gazze mücahitlerinin akidevi veya şerî sapma özelliklerinden ve şüphelerinden de bahsetmemiştir.Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şehadet eden bir Müslüman, nasıl olur da İslam topraklarını gasp edenlerle savaşan bir grubun yok edilmesi çağrısında bulunabilir?!İslam'ı terk edip inkar mı ettiler ki onlar hakkında böyle hüküm verilsin? Her ne kadar bunu söylediğini hatırlamadığını iddia edip bunu söylemiş olamayacağını dile getirip inkar ederek ve bunu yapmasının caiz olmadığını söyleyerek makalesinin sadece bu kısmını geri çekmiş olsa bile.Allah onu affetsin; ancak o, onların sapkınlığının kaynaklarını söylemeden sapkın olduklarına dair hüküm vermeye devam etmiştir;bunun sebebi ise Müslümanların, sömürgeci kâfir Batı'ya açıkça boyun eğmelerine ve ümmete ihanet etmelerine rağmen mevcut Müslümanların başındaki yöneticilere itaat etmelerini gerektiren yanlış siyasi akidedir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Salim Ebu Sebeytan

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER