حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti
Medya Bürosu
No: SR-BA-2025-MB-TR-15 |
H. 28 Rabi-ul Evve 1447 M. Cumartesi, 20 Eylül 2025 |
Yahudilerle Yapılan Utanç Verici Güvenlik Odaklı Normalleşme Anlaşmaları ve Taksim Projeleri, Ciddi Bir Risktir, Tabanın İradesini ve Elde Ettiği Zaferi Kırmayı Amaçlamaktadır
Suriye Geçiş Dönemi Başkanı Ahmed eş-Şara’nın yaptığı son derece tehlikeli açıklamalar, ülkedeki mevcut manzaraya ışık tuttu. Eş-Şara, ‘Suriye savaşmayı bilir ama artık savaşmak istemiyor. Suriye’nin başka seçeneği yok. “İsrail” ile bir güvenlik anlaşmasına varmak zorunda. “İsrail”in bu anlaşmaya uyup uymayacağı ise apayrı bir konu’ ifadelerini kullandı. Eş Şara ayrıca “Süveyda’daki olayların, daha önce “İsrail” ile yapılacak bir güvenlik mekanizması anlaşmasını bozmak için özel hazırlanmış bir tuzaktan” ibaret olduğunu, SDG ve PKK içindeki bazı kanatların Mart ayındaki anlaşmayı akamete uğrattığını ve süreci yavaşlattığını” belirtti. “Kuzeydoğu Suriye’deki durumun hem Türkiye’nin hem de Irak’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiğini” vurgulayan Eş-Şara, “Aralık’a kadar entegrasyon sağlanmazsa, Türkiye’nin askeri operasyon yapabileceğine’ işaret etti.” SDG’nin özerklik taleplerine de yanıt veren Ahmed eş-Şara, “Suriye’nin 107 sayılı yasa uyarınca zaten %90 oranında adem-i merkeziyetçi bir sistemle idare edildiğini’ söyledi. Buna karşın, “Suriye halkının federalizm gibi bir konuyu tartışmaya henüz hazır olmadığını” belirten Eş-Şara, bu tür taleplerin “aslında asla kabul etmeyecekleri bölücülüğü gizlemek için kullanılan bir kamuflajdan ibaret” olduğunu savundu.
Bu açıklamalarla eş zamanlı olarak, bu sözlerin icraata döküldüğü pratik adımlar da atıldı. Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, Londra’da Yahudi varlığının Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ile üçüncü kez bir araya geldi. Toplantıda, Şam ile Yahudiler arasındaki utanç verici normalleşme anlaşmasının mimarı olan ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack da hazır bulundu. Medyada yer alan haberlere göre, eş Şeybani, Dermer ve Barrack bu toplantıda “İsrail”in sunduğu yeni bir güvenlik anlaşması taslağını ele aldı.
Bütün bu açıklamalar, Şam ve halkına karşı kurulan tuzak ve komplonun ne denli büyük ve tehlikeli olduğunu gözler önüne seriyor. Yahudi varlığıyla bir güvenlik anlaşması yapma konusundaki bu ısrar, şehitlerimizin kanına yapılmış apaçık bir ihanettir. Amerika’nın tezgâhladığı ve ‘güvenlik ve istikrar’ yalanıyla pazarlamaya çalıştığı bir zillet ve teslimiyet projesidir. Ancak gerçek şu ki, asıl hedef istikrar falan değil! Asıl hedef, bu ülke ve halk desteğini boyunduruk altına almak; Suriye ve tüm bölge halklarının iradesini hiçe sayarak, yalnızca Amerika ve Yahudi varlığının çıkarlarına hizmet eden Amerikan vizyonu doğrultusunda Suriye’nin bölgesel sisteme entegrasyonunu sağlamaktır.
Süveyda’da yaşanan olayların sıradan olaylar olmadığı, aksine ince ince dokunmuş ustaca bir tuzak olduğu iddiasının sebebi, Suriye’nin kendi bağımsız yolunda yürümesini engellemek ve komplocuların dayattığı ve Suriye’nin ya onur kırıcı anlaşmalara boyun eğdirilmesi ya da kaosa sürüklenmesi denklemini kalıcı hale getirmektir.
Adem-i merkeziyetçilik pelerinine bürünen SDG militanlarına gelince, dış mihraklar tarafından fonlanan ve bu coğrafyayı lime lime etme planına hizmet eden hain bir bölücülük projesinin maşasından başka bir şey değildir. 107 sayılı yasaya sığınmak ise, federalizmi veya ona yakın bir sistemi aldatıcı sloganlar altında pazarlamak için kullanılan bir paravandan ibarettir. Asıl amaç, gelecekte ülkenin birliğinden taviz vermenin önünü açmaktır.
Tabii bu tehlikeli oyunda Türkiye’nin rolü de göz ardı edilemez. Ankara’nın sürekli olarak Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri müdahale tehdidinde bulunup, sonra bunu şüpheli siyasi pazarlıklar karşılığında ertelemesi, Suriye’nin aleyhine olsa bile kendi çıkarlarını korumak için kullandığı bir şantaj taktiğinden başka bir şey değildir. Nihayetinde ne de olsa devletler birer hayır kurumu değildir, kendi çıkarlarını ön planda tutan yapılardır.
Ey devrimin kuluçkası Şam halkı! Haydi, ebedi düşmanımızla zillet anlaşmaları dayatılmasına veya özerklik ya da federalizm adı altında bölücülük projelerinin hayata geçirilmesine asla geçit vermeyeceğinizi en gür sesle haykırın. Biz, topraklarımız ihanet pazarında satılsın diye binlerce şehit vermedik; halk da coğrafyası parçalansın, iradesi ezilsin diye devrime kalkmadı. Devriminizdeki kararlılığınızı koruyun; her türlü planın üstünde durun.
Ey devrimin evlatları! Ey Allah’ın yardımıyla kazandığınız zaferden sonra kırılmanız istenenler! Haydi en gür sesinizle kanımız üzerinden pazarlık yapan veya ihanet eden herkesin, öncekiler gibi kapkara bir sona mahkûm olacağını haykırın! En gür sesinizle asla diz çökmeyeceğinizi, asla pazarlık etmeyeceğinizi, asla utanç anlaşmalarına boyun eğmeyeceğinizi, uluslararası-bölgesel güçler ile maşaları ne kadar üzerimize çullanırsa çullansınlar, bu bölme projesinin asla başarılı olamayacağını haykırın.
Ey devrimin insanları! Ey bedel ödeyenler! Ey şehit yakınları! Bugünkü savaş, bir sınır ya da iktidar savaşı değil, akidemizin belirlediği bir varoluş ve kimlik savaşıdır! Bu savaş, Yahudi varlığı ve onun arkasındakilerle kaçınılmaz bir savaştır. Bu gerçeği idrak edemeyenler gaflet içindedir. Kim, şehitlerin kanlarıyla ve samimi insanların cihadıyla Esed’in pisliğinden kurtarılan topraklardan tek bir karışını bile peşkeş çekerse, bilsin ki o, sadece bir toprağı değil, bütün bir ümmetin geleceğini peşkeş çekmiş ve onu alçaklık, uşaklık ve zillet bataklığına sürüklemiş olur. Gelin, bu tarihi sorumluluğumuzun farkında olalım. Allah’ın bize lütfettiği zaferin tüm kazanımlarını yitirmeden evvel, bu ihanet projelerini hep birlikte çökertelim.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Suriye Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: +8821644446132 Skype: TahrirSyria www.tahrir-syria.info |
E-Mail: media@tahrir-syria.info |