حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti
Medya Bürosu
No: SR-BA-2025-MB-TR-14 |
H. 22 Muharrem 1447 M. Perşembe, 17 Temmuz 2025 |
Süveyda’daki Kanlı Olaylar, Dış Mihraklarla Bağlantılı Karanlık Odakların Ne Kadar Tehlikeli Olduğunu Kanıtladı ve Normalleşme Suçunun 14 Yıllık Devrimin Fedakarlıklarını Tehdit Ettiğini Doğruladı
Süveyda’da yüzlerce kardeşimizin şehit düştüğü şiddetli ve kanlı çatışmaların ardından Savunma Bakanlığı, çarşamba günü beklenmedik sürpriz bir açıklama yaparak Suriye ordusu birliklerinin kentten çekilmeye başladığını duyurdu. Bu kararın, ABD’nin hükümet güçlerinin vilayetten ayrılması yönündeki çağrısı ve Yahudi varlığına ait savaş uçaklarının 16 Temmuz Çarşamba günü Şam’daki Genelkurmay, Savunma Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresine düzenlediği yoğun ve kapsamlı hava saldırılarının ardından gelmesi dikkat çekti. Bu saldırılardan önce de Yahudi varlığı, Şam, Der’a ve Süveyda kırsalında Süveyda’ya ilerleyen askeri konvoyları hedef almış ve söz konusu saldırılarda çok sayıda şehit ve yaralı verilmişti.
Firari suçlu Beşşar’ı mağlup eden devrimimizin bugün yaşadığı kader belirleyici çalkantılar ve zorluklar, samimi bir özeleştiri ve izlenen yolun cesurca gözden geçirilmesini gerektiriyor. Devrimin itibarını zedeleyen ve mücahitlerin kanlarıyla ödediği büyük kazanımları heba eden hataların tekrarlanması bu ihtiyacı daha da acil hale getirmektedir. İşte bu, devrimin rotasını düzeltme ve Allah’ın şeriatına dönme çağrısıdır!
• Gidin, artık serbestsiniz!” adıyla çıkarılan genel af kararı, kritik bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Zira bu karar, toprakları özgürleştiren ve en büyük fedakarlıkları yapan mücahitlerin görüşü alınmadan veya devrim mensuplarına danışılmadan alınmıştır. Bu durum, meseleyi kökünden çözme fırsatının kaçırılmasına ve anarşiye kapı aralanmasına neden olmuştur. Bu karar, tavizler silsilesinin başlangıcıydı sadece. En büyük taviz ise, Amerika ve Batı korkusu gerekçesiyle, Allah’ın şeriatını uygulamayarak O’nu gazaplandırmak olmuştur. Halbuki bu güçler, Şam devriminin ilk gününden beri Allah’ın, Peygamber’in ve müminlerin bir numaralı düşmanıdır ve hala da öyledir!
• Mücahitlerin sahil olaylarında güvenliği tesis etme girişimlerinin engellenmesi, stratejik bir zaaf yaratmıştır; bu boşluk diğer grupların sahada hızla güçlenmesine ve mücahitlere karşı daha cesur eylemler gerçekleştirmesine imkân tanımıştır.
• Dürzîler dosyasında izlenen gevşek tutum, yeni yönetimin ne denli hafife alındığını gözler önüne sermiştir. Öyle ki, yönetimin temsilcisi bölgeden kovulmuş, uluslararası koruma talep edilmiş ve hatta Yahudi varlığıyla ile temas kurulmuştur ki bu apaçık bir ihanet olarak değerlendirilmiştir.
Bu gelişmelere verilen tepkiler ise o kadar cılız kalmıştır ki, Yahudi varlığıyla iletişim ve işbirliği kurarak en hafif tabirle büyük ihanet suçu işlemiş olan bu çevrelere boyun eğme noktasına gelinmiştir.
• Bağımsız siyasi iradenin kaybedilmesi ve siyasi kararın Amerika’nın direktiflerine, sinsi planlarına ve çıkarlarına bağlanması, onayını ve korumasını istemek ve kararlarına boyun eğmek, yeni yönetimi, devletin egemenliğini ve bağımsız karar alma süreçlerini ilgilendiren kritik konularda kesin ve kararlı adımlar atma yeteneğinden yoksun bırakmıştır. Bu durum, Sahil’deki rejim kalıntılarıyla yapılan savaşların hemen ardından ve Dürzi meselesinde de açıkça görülmüştür. Sonuç olarak bu, mücahitlerin cephe gerisini savunmasız bırakmış ve onların fedakarlıklarının, nihai hedeflerine ulaşamadan heba olmasına yol açmıştır.
• Uluslararası dayatmalara boyun eğmenin ve Amerikan vaatlerine güvenmenin bizi hem bu dünyada hem de ahirette apaçık bir hüsrana sürükleyeceğinden emin olmalıyız. İşte bakın, Amerika bizi, yüzlerce mücahit kardeşimizi öldüren Yahudilerin için kolay bir av haline getirmiştir. Biz ise hala misilleme hakkımızı saklı tutuyoruz. Benzer şekilde ellerinden silahları alınan Süveyda çevresindeki Bedevi aşiretleri savunmasız bir şekilde intikam saldırılarına maruz bırakılmıştır!
• İnancımız, kutsal mekanlarımızı gasp eden ve Gazze başta olmak üzere tüm Filistin halkına yönelik en korkunç insanlık suçları işleyen ve zulümleri reva gören Yahudi varlığıyla ilişkimizi savaş ve bir varoluş ilişkisi olarak tanımlamıştır. Ümmetin sadık çocukları ile Yahudiler arasındaki mücadele, kaçınılmazdır. Dolayısıyla onlarla normalleşmek veya Müslümanlara ait bir karış toprak üzerinde dahi onların hâkimiyetini tanıyan herhangi bir anlaşmaya taraf olmak kesinlikle caiz değildir.
Yahudi varlığı ile savaş, kaçınılmazdır ve bundan kaçış yoktur! Bu savaşı ertelemek, sadece daha fazla can ve imkân kaybı demektir. Bu nedenle, tüm imkanlarımızla bu savaşa hazırlanmalı ve gereken tüm hazırlıkları yapmalıyız.
Zafere ulaşmanın ilk adımı, Amerika veya başkalarının değil, yalnızca Allah’ın rızasını ve yardımını talep ederek, eğip bükmeden ve geciktirmeden Allah’ın şeriatını uygulama kararlılığını ilan etmektir! Allah’ın şeriatı tatbik edilmeden ne belimiz doğrulacaktır ne de bu topraklara güvenlik veya egemenlik gelecektir! Devrimin kuluçkasına ve sadık evlatlarına yaslanmalıyız! Zira onlar, kriz ve zorluk anlarında Allah Azze ve Celle’den sonraki yegâne dayanağımızdır.
وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْراً“Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.” [Talak 3]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Suriye Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: +8821644446132 Skype: TahrirSyria www.tahrir-syria.info |
E-Mail: media@tahrir-syria.info |