Perşembe, 23 Zilhicce 1446 | 2025/06/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

34. Arap Zirvesi Tam Bir Hayal Kırıklığıdır, Sömürgecilere Sadakatin Belgesidir

Cumartesi günü Bağdat’ta, devlet başkanları, prensler, Arap ülkeleri, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği temsilcileri ile İspanya Başbakanı’nın katılımıyla gerçekleşen 34. Arap Zirvesi’nin sonuç bildirisi yayımlandı. Bildiride, “Filistinlilerin her türlü zorla yerinden edilmesi ve göç ettirilmesine kesin bir dille karşı çıkıldığı” bildirildi. Bildiride Gazze’de derhal ateşkes sağlanması çağrısı yapılırken, iki devletli çözüm uygulanana dek Birleşmiş Milletler’e bağlı uluslararası koruma ve barış gücü askerlerinin Filistin topraklarına konuşlandırılması talep edildi. Ayrıca bildiride, Filistin meselesine adil ve kapsamlı bir barışçıl çözüm bulunması gerektiği vurgulandı.

Bildiride, Suriye’nin toprak bütünlüğüne destek verildiği, Suriye’nin iç işlerine yönelik tüm müdahalelerin reddedildiği ve Yahudi varlığının Suriye topraklarına düzenlediği aralıksız saldırıların şiddetle kınandığı belirtildi. Bildiride Lübnan’a destek verildi, Yahudi varlığının uluslararası alanda kabul görmüş sınırlara koşulsuz ve derhal çekilmesi gerektiği ifade edildi. Bildiride ayrıca Sudan, Yemen ve Libya’daki krizlerin diyalog yoluyla çözülmesi ve siyasi “uzlaşı girişimlerine” katılım sağlanması gerektiği kaydedildi. Bu zirve, cılız katılımıyla ve silik tutumuyla tarihe geçti! Daha da acısı, yanlışı emreden, peşkeşi dayatan kararlarıyla ümmetin yarasına tuz bastı!

Zirve, Yahudi varlığının, Gazze ve Batı Şeria’da sürdürdüğü acımasız savaşını ve Lübnan ve Suriye’de devam eden saldırganlığını kınamakla ve uluslararası topluma çağrı yapmakla yetindi. Sanki Yahudi varlığı ve Amerika onların bu kınamalarına veya çağrılarına aldırış ediyor da! Adeta tankları, savaş uçaklarını ve füzeleri zeytin dallarıyla karşılayanlar gibiydiler! Zirvede Yahudi varlığına ‘Suç işlemeye, bombalamaya, bozgunculuk çıkarmaya devam edebilirsin, zira karşılığında sadece kınama göreceksin’ mesajı verildi.

Zirve rutinden öteye geçmedi, Müslümanların meselelerine ilişkin yeni hiçbir şey sunmadı. Artık bu yöneticilerden bir hayır ummak, küllenmiş ateşten köz beklemek gibi! Zira ümmeti ve askerî güçlerini zincirlere vuran, Müslümanların yaşadığı acılara duyarsız kalan, Yahudiler ve Batı’nın saldırılarına son verilmesini engelleyen bu yöneticilerden hayır gelmez.

Mübarek toprağın peşkeş çekilmesi, işgalci Yahudi varlığıyla barış yapılması ve “uluslararası barış gücü” adı altında Filistin’in yeniden işgal edilmesi gibi sömürgeci projeleri ve tasfiye planlarını dillerine pelesenk etmekten de geri durmadılar.

Akıl sahibi biri için, ülkemizdeki sömürgeciliğin en önemli dayanağının yöneticiler olduğu artık bir sır değil. Eğer onlar olmasaydı ümmet çoktan düşmanlarını perişan eder, mübarek toprağı esaretten kurtarır ve Yüce Rabbinin şeriatı altında izzetli ve onurlu bir hayat sürerdi! Ümmeti, zilletine, parçalanmışlığına ve güçsüzlüğüne yol açan bu zincirleri kırmaya, izzet ve zaferimizin sembolü Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmaya davet ediyoruz.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ  Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Devamını oku...

Gazze! Ey Gazze! Ey Yeryüzünün Aslanları! Gazze! Ey Gazze! Ey Gökyüzünün Kartalları! Gazze! Ey Gazze! Ey Silahlı Güçler!

Son günlerde Yahudiler yüzlerce Filistinliyi bombalarla şehit ettiler. Parçalanmış cesetler, kopmuş başlar ve vücut parçaları sokaklara dağılmış durumda. İnsanlar artık vasiyetlerini yazıyor. Çocuklarını, parçalanmış cesetler arasında tanıyabilmek için isimlerini avuçlarına yazıyorlar... Üstelik 3 Mart’tan beri Gazze’ye gıda sevkiyatı tamamen kesilmiş durumda ve halk zorla açlığa mahkûm ediliyor. Şimdi ise Yahudi varlığı, “Gideon’un Arabaları” operasyonuyla Gazze’nin çocuklarını ya öldürmeyi ya da zorla göç ettirmeyi amaçlıyor. Bu küstahlığın temel nedeni, Allah’ın emrettiği şekilde cihadı yerine getirmesi gereken Müslüman orduların bu görevden alıkonması ve ulusal sınırlar içine hapsedilmeleridir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراً“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?[Nisa 75]

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri! Bir kez daha gördünüz. Onur ve şerefin yalnızca ve yalnızca kafirlere karşı cihatta saklıdır. Doğusuyla batısıyla tüm ümmetin, sağınızda solunuzda, yanınızda arkanızda sizinle birlikte saf tuttuğunu gördünüz! “Hindu devleti çok güçlü, biz onlarla baş edemeyiz” diyen korkak yöneticilerinizin bu sözlerinin safsata ve korkaklıktan ibaret olduğunu da artık biliyorsunuz. Vurduğunuz o kısıtlı ve ihtiyatlı darbe dahi, gücünüzü hem size hem de kâfirlere göstermeye yetti. Peki ya tam anlamıyla cihada kalkışsanız, acaba o zaman kafirleri nasıl bir şok bekliyor? İşte hiç zaman samimi bir liderliğin altında Müslüman bir orduyla çarpışmamış ve karşı karşıya gelmemiş olan Yahudilerin ve Amerika’nın durumu da bu. Bir avuç milis karşısında bile çaresiz kalanlar, bir ümmetin ordusuyla nasıl baş edebilir? Hadi artık harekete geçin. Allah sizinle beraberdir. Bu topraklarda Amerikan gücünün ve Yahudi varlığının hâlâ ayakta kalmasının tek sebebi, Müslümanların başındaki yöneticilerdir. Trump’ı saraylarda ağırlayan, arabuluculuk yapması için ona yalvaran, onun rızasını kazanmak için birbirleriyle yarışan bu liderler, Müslümanların servetini ve kanını, kendi efendilerini memnun etmek uğruna feda etmektedirler.

Ey Pakistan ordusu! Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın size bahşettiği izzet ve zaferden sonra, yeniden kışlalarınıza mı döneceksiniz? Siz kışlalarınıza geri dönerseniz, o zaman bu yöneticilerin, Trump ve Amerika’nın Müslüman toprakları üzerindeki hükümranlığı devam edecektir. Bu ümmet cihat ümmetidir; bu ümmet, kâfirlerle mücadele eden ve onlara karşı zafer kazanan Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetidir. Cihat bu ümmetin hayatıdır ve siz, cihadın öncülerisiniz. Mescid-i Aksa’yı Yahudi pisliğinden temizleyip, onun mübarek avlusunda fetih namazı kılmayı arzulamıyor musunuz? Gazze siz çağırıyor, cevap verin ey ümmetin aslanları! Gazze için, şimdiye dek yapmadığınızı yapın! Yapay sınırları yıkın! Ulus-devlet prangalarından kurtulun! Raşidi Halifenin tayini için nusret verin!

Gazze! Ey Gazze! Ey yeryüzünün aslanları! Gazze! Ey Gazze! Ey gökyüzünün kartalları! Gazze! Ey Gazze! Ey ordular! Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

لَتُقَاتِلُنَّ الْيَهُودَ فَلَتَقْتُلُنَّهُمْ، حَتَّى يَقُولَ الْحَجَرُ: يَا مُسْلِمُ، هَذَا يَهُودِيٌّ فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ“Sizler Yahudilerle muhakkak savaşacaksınız! Harp o kadar şiddetli olacaktır ki, hatta taş: “Ey Müslüman, şu arkamdaki Yahudi’dir, hemen gel de öldür onu!’ diye haber verecektir.” [Müslim]

Devamını oku...

Aslında Para Ödemesi Gereken Amerika’dır Biz Değil!

ABD Başkan Trump, cuma günü Körfez turunu noktaladı! Yaptığı ziyaretlerde ABD’ye üç trilyon dolardan fazla yatırım sağlayan anlaşmalara imza attı. Gittiği her ülkede, eşi benzeri görülmemiş görkemli bir resmî törenle karşılandı. Trump, ziyaretinin sonunda İbrahim Anlaşmaları’nın simgesi olan “İbrahim Aile Evi”ni ziyaret etti.

Bu ziyaret bir kez daha gösterdi ki, Müslüman ülkelerin yöneticileri, ümmetin maslahatını değil; Batılı efendilerinin çıkarlarını öncelemektedir. Trump, adeta bir sevgili ve kahraman gibi karşılandı. Kırmızı ve mor halılar serildi, gökyüzünde solo gösterileri yapıldı, kraliyet protokolleri uygulandı. Üst düzey devlet erkanının tam katılımıyla gerçekleşen karşılama töreni gerçekten utanç vericiydi. Sonra da yatırım ve ticari anlaşmalar adı altında, İslam ümmetinin trilyonlarca doları altın tepside önüne serildi.

İslam dünyası, yöneticilerinin ülke zenginliklerini altın tepside Amerika’ya sundukları kara günler yaşadı. Ümmetin serveti ABD’ye peşkeş çekildi! Hem de Irak’ı, Afganistan’ı yıkan, Siyonistlere Gazze’yi, Lübnan’ı, Yemen’i bombalatan silahları veren ABD’ye! Yürekler acısı... Sonra ümmet, Trump’ın onları nasıl zirvede bir araya getirdiğini, nasıl pervasızca Yahudi varlığıyla ilişkileri normalleştirme çağrısı yaptığını gördü... Hem de Yahudi varlığı askerlerinin Gazze’de her gün onlarca Müslümanı şehit ettiği günlerde! Daha da iğrenci, sanki sahipsiz ve halksız bir toprakmış gibi, Haşim Gazze’yi ele geçirip kâr getiren bir yatırım alanına çevirme hayallerinden bahsetti!

Aslında savaşlara ve felaketlere neden olduğu, Müslümanlara, dinlerine, ülkelerine ve çıkarlarına komplolar kurduğu için Amerika, İslam ümmetine tazminat ve para ödemesi gerekirdi. Peki ümmetin bir halifesi yokken bu, nasıl olacak?

Müslümanların bir halifesi varken, ümmet hem düşmanlarına hem de kendisine ve çıkarlarına saldıranlara tarihe altın harflerle kazınan dersler vermiştir. Bugün bile Müslümanlar, Halifelerinin kâfir hükümdarlara söylediği “Cevap duyduğun değil, gördüklerin olacaktır!” sözünü dillerinden düşürmezler.

Bu vesileyle İslâm ümmetine Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in omuzlarına yüklediği yeryüzünü İslam’la imar etme kutlu görevinin hala baki olduğunu hatırlatmak isteriz. Dolayısıyla yeniden hilafeti tesis edip saflarını birleştirmedikçe, gençliğine heyecan aşılamadıkça İslam ümmetinin rahatlaması ve huzur bulması mümkün değil! Ümmetin hali, tıpkı sahabe Rib’î bin Amir’in, Fars komutanı Rüstem’e karşı söylediği şu onurlu sözlerdeki gibi olmalıdır: “Biz, Allah’ın, insanları kula kul olmaktan kendisine kulluğa, dünyanın darlığından ahiretin genişliğine ve batıl dinlerin zulmünden İslâm’ın adaletine çıkaralım diye gönderdiği bir toplumuz.”

Biz iyimser ve umutluyuz, İslam ümmeti, Trump ve Müslümanların başındaki hain yöneticilerin zorla kabul ettirmeye çalıştığı cizye vergisini, zalim Yahudi varlığına ve İslam karşıtı laik düzeni itaati ve boyun eğmeyi asla kabul etmeyecektir. İslam coğrafyasının herhangi bir bölgesinde samimi ve etkili bir çalışma ortaya çıktığında, bu çalışmayı desteklemekten ve başarısı için tüm kaynaklarını seferber etmekten asla geri durmadığını kanıtlamıştır. Allah’ın izniyle İslam ümmeti, Hilafet güneşinin yeniden doğuşuna tanık olduğunda bütün gücü ve kararlılığıyla onu destekleyecek ve etrafında kenetlenecektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

لاَ يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُواْ فِي الْبِلادِ “İnkâr edenlerin ülkelerde dolaşmaları sakın seni aldatmasın!” [Ali İmran 196]

Devamını oku...

Gerçek ve Siyasi Mesaj Arasında Yahudi Varlığının İran’ın Nükleer Tesislerini Vurması Hakkındaki Konuşmalar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gerçek ve Siyasi Mesaj Arasında
Yahudi Varlığının İran’ın Nükleer Tesislerini Vurması Hakkındaki Konuşmalar!

Haber:

ABD'li yetkililer CNN'e, Amerika'nın, Trump yönetiminin Tahran ile diplomatik bir anlaşmaya varmaya çalıştığı bir zamanda Yahudi varlığının, İran'ın nükleer tesislerini vurmak için hazırlık yaptığına işaret eden yeni istihbarat bilgileri elde ettiğini açıkladı. (CNN Arabic, Uyarlanmıştır)

Yorum:

Bu haberin ciddiyet ve doğruluk boyutu nedir?Yahudi varlığı, Amerika veya Avrupa'nın desteği ya da bölgesel yardım olmadan tek başına böyle bir işi yapabilir mi?Bu haberin tam da böyle bir zamanda sızdırılmasının anlamı nedir? Haber gerçekten doğru mudur?

Yahudi varlığı Türkiye ve Amerika'da sahte ve simülasyon tatbikatlar gerçekleştirdi; ayrıca Türkiye, Fas, Yunanistan ve Kıbrıs da dahil olmak üzere birçok ülkede, İran'ın nükleer reaktörlerinin gerçekliğini ve coğrafi doğasını taklit eden benzer tatbikatlar gerçekleştirmiş olup İran'ın coğrafyası ve nükleer reaktörlerinin haritalarına sahiptir ve pilotlarını bu tür görevler için eğiterek herhangi bir uygun fırsatı veya böyle bir fırsata imkan veren durumları beklemektedir.

Yahudi varlığı, İran'ın nükleer tesislerinin İran sahasının büyük bir bölümünü kapsadığını biliyor; dolayısıyla bu tesislere saldırmak, her biri bir savaş uçağı filosunun korumasına ihtiyaç duyan B-52'ler, yakıt ikmal uçakları ve bu büyük çaplı hava saldırısına karşı koymak için radarları ve hava savunmalarını devre dışı bırakmanın yanı sıra İran havaalanlarının İran savaş uçaklarından tamamen etkisiz hale getirmek için radar karıştırma uçakları gibi çok sayıda bombardıman uçağı gerektirmektedir. Dolayısıyla bu şekilde Yahudi varlığı, İran'ın komşu ülkeleri ve bu varlığa derin ve ağır füzeler ve bu mühimmatı taşıyarak İran'ın doğal ve askeri olarak korunan mevzilerine fırlatacak uçakları temin eden Amerika gibi bir ülkenin yardımı olmadan bunu tek başına yapamaz.

Amerika ve İran şu anda nükleer projesi ve zenginleştirme yöntemi ve derecesi konusunda müzakere turları yürütüyor ve Amerika, zenginleştirme işleminin İran'ın zenginleştirme tesislerinde değil İran dışında yapılmasını talep ederken İran ise bunu reddediyor. Nitekim İran, zenginleştirilmiş maddeyi Rusya gibi “sarı kek” uranyumun depolandığı üçüncü bir ülkeye nakletmeyi prensipte kabul etti ancak bu program hakkındaki çekişme, tehdit ve uyarılar devam ediyor.

Peki Amerika, böyle bir operasyonun tüm Ortadoğu'yu istikrarsızlaştırma riski taşıdığı konusunda uyarıda bulunmasına rağmen neden bu zamanda, Yahudi varlığının hazırlıklarının tamamlandığı ve İran'ın nükleer tesislerine askeri operasyon düzenlemeye hazırlandığına dair haberler sızdırılıyor?

Sanırım bu haberin sahibi Amerika olup sınırlı yetenekleri, bunun önünde engellerin olması ve İran tesislerinin üçte birine erişimin zorluğu nedeniyle bunu tek başına üstlenmeyeceğinden, dolayısıyla korkunç ve ölümcül bir başarısızlığa mahkûm olacağından emin olduğum Yahudi varlığı değildir.

Bundan dolayı bu uydurma haberin sızdırılmasının, İran'ın müzakerelerde katı davranmaması, Amerikan taleplerini ve şartlarını kabul etmesi, bunun Trump'ın Orta Doğu temsilcisinin “sabrımız tükeniyor” sözünden dolayı kesinlikle ikinci bir defa gerçekleşmeyecek altın bir fırsat olduğu, bunun ise İran liderliğini aceleye getirme ve parmaklarını ısırma durumuna sokma çabası olduğu ve Yahudi varlığını bu aptalca işten alıkoyacak şeyin nükleer anlaşmayı hızla imzalamak olduğu yönünde Amerika'nın İran'a yönelik bir mesajı olarak görüyorum. Sonra bu, bu meseleyle ilgilenen ve sonuçlarından etkilenen ülkelere, bu saldırının bölge genelinde yaratacağı ciddi etkilerinden dolayı müdahale etmeleri ve Tahran'a Amerikan teklifini kabul etmesi için baskı yapmaları, dolayısıyla ülkelerin sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiğine dair de bir mesajdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Salim Ebu Sebeytan

Devamını oku...

Gerçekten Duygularınız ve İnsanlığınız Mı Uyandı Ey Batı Liderleri? Cidden Ne Oldu Sizlere?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gerçekten Duygularınız ve İnsanlığınız Mı Uyandı Ey Batı Liderleri? Cidden Ne Oldu Sizlere?!

Haber:

İngiltere Başbakanı Keir Starmer Salı günü yaptığı açıklamada, Fransa ve Kanada liderleriyle birlikte Gazze'deki gerginliğin tırmanması yüzünden endişe duyduklarını söyledi.Ateşkes yönündeki çağrılarını yinelediler.Starmer, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Kanada Başbakanı Marc Carney ile ortak bir açıklama yaptıktan sonra parlamentoya, “Bugün, İsrail tarafından gerçekleşen tırmanış nedeniyle endişe duyduğumuzu kaydetmek isterim” dedi. Ve şöyle ekledi: “Rehinelerin serbest bırakılması için tek yol olarak ateşkes talebimizi yineler, Batı Şeria'daki yerleşimcilere yönelik muhalefetimizi tekrar eder ve Gazze'ye insani yardımın önemli ölçüde artırılması talebimizi de yineleriz.” Ve şöyle devam etti: “Bu savaş çok uzun bir dönem devam ettiği için tepkimizi koordine etmeliyiz.” (El Kuds El Arabi)

Yorum:

Bu haberi okuyan veya Dışişleri Bakanı gibi İngiliz liderleri ya da Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından yapılan açıklamaları dinleyenler ve özellikle Batı olmak üzere onların örnekliğini takip eden diğer dünya ülkeleri şaşırıp cidden neler oluyor diyebilir?!Gerçekten de Yahudilerin, son 18 ay boyunca Gazze ve Batı Şeria'ya karşı yaptıkları suç değildi de bu sadece son bir haftada mı ortaya çıktı? Peki daha öncesinde yıkım, vahşet ve suç görmediler mi?Yahudi ordusu Gazze'deki binaların, okulların, barınakların, üniversitelerin ve hastanelerin yüzde 75'inden fazlasını yıkmadı mı?Şimdiye kadar 54 binden fazla şehidi öldürüp 127 bin yaralı verilmedi mi?Çocukların ve kadınların açlık, susuzluk ve hastalıktan nasıl öldüklerine tanık olmadılar mı?Daha da önemlisi, savaşın aylar boyunca Yahudi varlığına finansal, askeri, casusluk ve siyasi destek sağlamadılar mı? Yoksa komadaydılar da birdenbire uyanı mı verdiler?

Tüm bu soruların ve benzeri soruların cevabı şudur: Batı'nın değerleri ve ahlakı olmayıp o bir yalancı ve aldatıcıdır; insan hakları, adalet ve insanlığa önem verdiğini iddia etmesi ise tamamen bir yalan ve iftiradır; zira insanlıkla bezenmiş bir kimse, bir dönem canavar iken bir anda barış güvercini olamaz!Eğer Gazze'de halkımıza karşı işlenen suçları, soykırımı ve vahşeti kınama ve reddetme konusunda sadık olsalardı, bu kadar uzun süre sessiz kalmazlar, dahası Yahudi varlığına destek ve yardımda bulunmazlardı.

Ancak bu değişimi açıklayan tek bir şey var ki o da bir hafta önce ABD başkanının yaptığı açıklamadır; zira şöyle demişti: “Gazze'deki savaş vahşidir ve durdurulmalıdır.” Nitekim daha önceki tüm dönemde Yahudi varlığına istediğini yapması için fırsatı vermelerinin, hatta Yahudi varlığına en ölümcül silahları temin etmelerinin ardından savaşın sona erdirilmesi arzusunu dile getirmiştir; zira Trump, Netanyahu'ya, istediği gibi sona erdirmesini, öldürmesini ve ezmesini ama bunu hızlı yapmasını defalarca vurgulamıştır! Ancak Beyaz Saray, savaşın devam etmesinin rahatsız edici bir husus olduğunu ve sonsuza kadar ya da Yahudi Başbakan Netanyahu'nun istediği zamana kadar devam etmesine izin verilemeyeceğini açıkladıktan sonra, şimdi o, Yahudilere savaşı sona erdirmeleri için baskı yapmak istiyor ve geri kalan hedefleri ise anlaşmalar ve komplolar yoluyla gerçekleştirmeyi umuyor.Bu nedenle Avrupa liderleri, Trump'tan yeşil ışık aldıktan sonra, aynı telden çalmaya başladılar ki bu onların duygularının ve insanlıklarının uyanmış olmasından dolayı değildir; zira onlar, değerleri ve ahlakı olmayan bir kavimdir. Eğer onlar ve onlardan önce de Amerika, savaşı durdurmanın kendi çıkarlarına olduğunu düşünmemiş olsalardı, tutumları ve görüşleri değişmezdi. Allah onların canın alsın, zira onlar suçlu bir kavimdir.

Oysa bizler kaç kez Allah'tan savaşın, tüm bu katliamlar ve fedakarlıklardan sonra Amerika ve Müslümanların başındaki ajan yöneticilerin Yahudilerin ve sömürgecilerin mübarek toprak Filistin'deki çıkarlarını korumak için yaptıkları anlaşmalarla sona ermesi yerine görevlerini yerine getirmek için harekete geçen ümmetin ordularının gerçekleştireceği Müslümanların zaferiyle sona ermesini ümit etmiştik. Ancak Allah'ın takdir ettiği ve dilediği olur ve en hayırlısı da Allah'ın seçtiğidir. وَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئاً وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تُحِبُّواْ شَيْئاً وَهُوَ شَرٌّ لَّكُمْ وَاللهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَBir şeyi de sevdiğiniz halde o, hakkınızda şer olabilir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.” [Bakara 216]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Bahir Salih

Devamını oku...

Rusya, Kendi Çıkarlarına Uygun Bir Anlaşma Elde Etmek İçin Savaşı Uzatmaya Çalışıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Rusya, Kendi Çıkarlarına Uygun Bir Anlaşma Elde Etmek İçin Savaşı Uzatmaya Çalışıyor!

Haber:

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD'li mevkidaşı Donald Trump'a, Ukrayna krizini çözmek için Moskova ve Kiev arasında İstanbul'da yeniden başlayan müzakerelerin, tarafların “genel olarak doğru yolda ilerlediğini” gösterdiğini vurguladı.Bu ise Putin'in Pazartesi günü Rusya'nın Soçi kentinde, Trump ile iki saatten fazla süren telefon görüşmesinin ardından yaptığı açıklamalarda yer aldı.Putin, Trump ile yaptığı telefon görüşmelerini “yapıcı, son derece açık ve çok kıymetli” olarak nitelendirdi... (Anadolu Ajansı, 20/05/2025)

Yorum:

Görünen o ki Rusya, müzakereleri uzatmaya ve savaşı sona erdirme kararını geciktirmeye çalışıyor.Bunun nedeni ise Amerika'nın bu savaşta izlediği tutumdur; zira Amerika, Ukrayna'ya askeri ve maddi yardımı durdurmuş ve bu görevi Avrupalılara devretmiş olup Ukrayna, Avrupa'nın yardımı olsa bile Amerika'nın desteği olmadan savaşı kaybedeceğini bilmektedir. Aynı şekilde Trump yönetimi, Rusya'ya baskı yapmayı durdurmuş ve bu da Rusya'nın Ukrayna karşısında avantajlı konuma gelmesini sağlamıştır.

Bu durum Ukrayna'nın tutumuna da yansımış ve hem savaş cephesinde hem de İstanbul'da yürütülen müzakerelerde zayıflamasına neden olmuştur.Bu yüzden kara savaşı düzeyinde Rusya, cepheyi 1.100 km boyunca aktifleştirmiş ve insansız hava araçları ve diğer silahlarla Ukrayna güçlerine ve şehirlerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırmıştır.Müzakereler düzeyinde ise, İstanbul'a herhangi bir karar alma yetkisi olmayan zayıf bir heyet gönderildi ki bu da müzakerelerin başarısızlığı anlamına gelmektedir.Bu nedenle iki bin esirin takası gibi önemsiz konular dışında hiçbir sonuç alınmaması hiç şaşırtıcı değildir. Ancak bir aylık ateşkes, şartlardan vazgeçme veya koşulsuz müzakere gibi temel konular, heyet tarafından gündeme bile getirilmemiştir.

Bunun ardından Putin, savaşın başında sunduğu taleplerini yineledi. Diğer bir deyişle mutlak zafer talep ettiği gibi tüm kibriyle, Ukrayna'nın, Rusya’nın savaşta çoğunluğunu kontrol ettiği dört bölgeyi -ki 2014 yılından beri işgal altında olan Kırım bunun dışındadır- terk etmesi gerektiği tehdidinde bulunduğu gibi eğer vazgeçmezse Rusya’nın, Rusya sınırına komşu iki yeni bölge olan Harkov ve Sumy'ye saldırı düzenleyeceği ve bu yılın sonuna kadar savaşın muhtemel olduğu tehdidinde de bulundu.

Rusya'nın Ukrayna'ya karşı isyanı ve güçlenişi, Amerika'nın Ukrayna'daki savaştan daha önemli dosyalarla meşgul olmasaydı gerçekleşmeyeceği gibi aynı şekilde bu güçler arasında bir dereceye kadar bir anlayışın olduğunu da akla getiriyor. Tüm bunlardan, zamanı gelene kadar ya da dostları ve komşularıyla olan ilişkileri pahasına bile olsa, en yüksek çıkarlarına uygun değerli bir anlaşma elde edene kadar, Rusya'nın kendi çıkarlarına uygun olduğu sürece savaşı uzatmaya çalıştığı düşüncesini çıkarabiliriz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Et-Tamîzî

Devamını oku...

Trump ve Körfez: Şüpheli Anlaşmalar ve Tertiplenmiş Komplolar!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Trump ve Körfez: Şüpheli Anlaşmalar ve Tertiplenmiş Komplolar!

Trump, Beyaz Saray'ın anahtarlarını, herhangi bir yönetimin bir kısmını bile ödeyemeyeceği bir şekilde borç yüküyle teslim aldı. Faizini ödemek bir yana, Himalaya ve Everest dağlarının zirvelerini aşan ya da bunu gerçekleştirmek için pratik bir planı bile olmayan bu borcu ödeyebilecek kapasitesi de yoktur.Adam, tüm gözlemcilerin beklediği ekonomik çöküşü durdurmak ve durgunluğu önlemek için, müttefik-düşman tüm ülkelere gümrük vergileri koymaya çalışmaktadır.Bu zorluğa bir de teknoloji ve yapay zeka çağında Çin'in teknolojik üstünlüğünün yanı sıra Amerika'ya karşı ticari ve endüstriyel üstünlüğü de eklenirse bu, Batı medeniyetinin, özgür dünyanın ve Amerika'nın liderlik ettiği serbest piyasanın yıldızının söndüğü uyarısında bulunmaktadır...

Ancak bu politikanın küresel çapta güçlü artçı sarsıntıları olmuş ve Amerikan ekonomisi üzerinde aksi sonuçların doğmasına yol açmıştır; zira Amerikan piyasaları ve borsalarını vurmuş, fiyatlar, enflasyon ve benzerleri artış göstermiştir... Bunun üzerine Trump, trenleri, bankaları ve dükkanları soymak konusunda eski kovboy yöntemlerine başvurmuştur.Bu yüzden sahip oldukları altınları yağmalamak için Körfez rezervlerine gidip bu altınları omuzlarına yükleyerek Wall Street'te ve diğer kumarhanelerde, borsalarda ve Amerikan spekülasyon piyasalarında kendisini bekleyen kırk kapitalist hırsızlara geri döndü ki bu kapitalistler, iflaslarını açıklamayı bir süreliğine erteleyen dev şirketler olarak adlandırılmaktadır.

Yahudi devletinin ziyaretini göz ardı eden ve Gazze halkına zulmetmesi için onun elini serbest bırakan kovboy Trump, tek bir şey ifade ediyor ki o da onun ikiyüzlü biri olduğudur.Nitekim Trump ile ümmet ve ümmetin haklı davaları arasındaki ilişkinin doğası hakkındaki şüpheler, Yahudilerin Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu açıkça eleştiren tutumuyla birleşince daha da kesinleşiyor; zira gözlemciler, Trump'ın hem Körfez ülkelerini istismar etmeyi hem de Yahudi politikalarını eleştiren içerideki halk tabanını korumayı amaçlayan ikili bir strateji izliyor olabileceğini düşünüyor. Yani bu strateji, Allah düşmanı Trump'ı, Netanyahu üzerinde etkili olabilecek nezih bir arabulucu olarak sunmaya, dolayısıyla Körfez yöneticilerinin, ümmetin kaynaklarını onun önünde çarçur etmelerini haklı çıkarmaya dayanmaktadır.Bu görünüm, büyük ticari anlaşmaların ve yatırımların kapısını aralıyor ve Netanyahu'yu eleştirmek, özellikle Filistin meselesiyle ilgili politikalarını reddeden bir kesim Amerikan seçmeninin desteğini kazanmasına ve siyaset konusundaki cahilleri aldatarak Filistin meselesini tasfiye eden ve on binlerce şehidin kanını ihlal eden anlaşmalar yapmasına olanak sağlıyor.Bu görünürdeki denge, Trump'un siyasi ve ekonomik çıkarlarına hizmet ediyor. Zira Körfez'den para akışını garanti altına alırken, iç politikada popülaritesini koruyor ve ona, Gazze Şeridi'ndeki işgal yönetimini "nezih bir arabulucu" olarak sunmak ve Bremer'i yeniden Gazze Şeridi’ne getirmek yoluyla Yahudi devletini Gazze'deki çıkmazdan kurtaracak ve onu ağaçtan indirecek bir çözüm sunma imkânı veriyor.

Ancak Trump ile Netanyahu arasındaki bu görünürdeki anlaşmazlığın ciddiyetinin boyutu hakkındaki soru, hala varlığını sürdürüyor. Zira her ikisi arasındaki tarihi ilişkiler ve Amerika ile Müslüman ülkelerin kalbinde ileri askeri üssü olan Yahudi devleti arasındaki ortak çıkarlar, güçlü bir stratejik ittifaka işaret ediyor; bu da bu eleştirilerin geçici siyasi taktiklerden ibaret olduğunu teyit ediyor. Nitekim Trump, Katar destekçisinden ele geçirdiği ve değeri 400 milyon Doları aşan altın dolu çuvalları atının sırtına yükleyerek Amerika'ya döndüğünde, her şey hızla tersine dönecek ve Trump, Yahudi devletini ve Netanyahu'yu tamamen desteklemeye geri dönecek, Körfez'in Ruveybida rezervleri ve ümmete ve Filistin'e komplo kuran Müslümanların başındaki diğer yöneticiler de görmezden gelecektir.

Feraset ve hikmetle nitelenen İslam ümmetinin, Amerikan tilkisi Trump'ın oyunlarına aldanmaması, kendisine yönelik daha fazla komplo kurulmasını engellemesi ve Trump'ın kendisine eziyet etmek için geçtiği yolu ve köprüyü hazırlayanların bizzat Ruveybida yöneticileri olduğunu bilmesi gerekir. Yine ümmetin ve güç ehlinin, bu yöneticileri devirmesi ve Amerikan kovboyundan yağmaladıklarını geri alacak, Kudüs'ü kurtaracak, çocuklarımızı öldürenlerden, evlerimizi yıkanlardan ve namusumuzu kirletenlerden intikam alacak Raşid bir Halife'yi de nasbetmesi gerekir.

وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
De ki: (Yapacağınızı) yapın! Amelinizi Allah da Rasulü de müminler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” [Tevbe 105]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan

Devamını oku...

Sistemlerin ve Kişilerin Değişmesi!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Sistemlerin ve Kişilerin Değişmesi!

Haber:

5 Mayıs 2025 tarihinde Endonezya Merkezi İstatistik Ajansı, Endonezya'da işsiz sayısının 7,28 milyon kişiye ulaştığını bildirdi.Bu arada işçilerin ortalama aylık ücreti 3,09 milyon Endonezya Rupisidir. Onlar sadece işsiz olmakla kalmıyor, aksine aynı zamanda işlerini kaybedenlerin sayısı da artmaktadır. Endonezya İşverenler Derneği (APINDO) Genel Başkanı Shinta Kamdani, 13 Mayıs 2025 tarihinde, ülkedeki işten çıkarılanların sayısının endişe verici olduğunu açıkladı.Ayrıca sadece 2025 yılının Ocak ayından Mart ayına kadar 73.922 kişinin işten çıkarılma mağduru olarak kaydedildiğini açıkladı.Öte yandan açık da çok büyüktür.5 Mayıs 2025 tarihinde, Tarım ve Mekânsal Planlama Bakanı / Ulusal Arazi Ajansı Başkanı Nasrun Vahid, Endonezya'nın toplam 170 milyon hektarlık arazi alanının yaklaşık 70 milyon hektarının orman dışı alan olarak sınıflandırıldığını açıkladı. Ve şöyle ekledi: “Bu rakamın yaklaşık yüzde 46'sı veya 30 milyon hektarlık alan, şirketlere sahip 60 büyük aile tarafından kontrol ediliyor.”Bu da bir ailenin ortalama olarak 500 bin hektar veya 5 milyar metrekare (1 hektar = 10 bin metrekare) araziye sahip olduğu anlamına gelmektedir.

Yorum:

1- Bu durum, Endonezya'daki zengin ve yoksullar arasındaki büyük uçurumu ortaya koymaktadır. Aslında daha önce, yani 15 Şubat 2025'te, Tarım Reformu Birliği, Endonezya'daki toprak ve doğal kaynakların yaklaşık yüzde 68'inin sadece yüzde 1'lik bir grup tarafından kontrol edildiğini açıklamıştı. Başka bir deyişle geri kalan %32'lik kısım, nüfusun %99'u tarafından kontrol edilmektedir.

2- Bunun nedeni yürürlükteki kanun ve yönetmeliklerdir. Örneğin 2023 tarihli ve 6 sayılı yasa, yani değiştirilmiş istihdam yasası, özel sektörün maden ve kömür ocaklarını, ormanları, odun ve odun dışı faaliyetleri, balıkçılık ve denizcilik işlerini ve su kaynaklarını yönetmesine izin vermektedir.Aslında bu kanunda kömür vergisi oranı %0'dır.Bir avuç özel şirketin ülkenin doğal kaynaklarının çoğunu kontrol altına alması şaşırtıcı değildir.Zira onlar, mülkiyet türleri arasında ayrım yapmazlar. Dolayısıyla bu, mülkiyeti, özel mülkiyet, kamu mülkiyeti ve devlet mülkiyeti olmak üzere üç türe ayıran İslam'daki sistemden farklıdır.Maden ve kömür madenleri, ormanlar, nehirler, göller ve denizler gibi deniz ve su kaynakları kamu mülkiyetleridir, dolayısıyla fertler veya özel gruplar tarafından kontrol edilmesi caiz değildir.

3- Diğer bir neden ise kendilerine güvenilmeyen devlet yöneticileri veya yetkilileridir.Örneğin 25 Mart 2025'te, Başsavcılık, Pertamina şirketindeki petrol yolsuzluğu nedeniyle devletin zararının, 193,7 trilyon Endonezya Rupisini aşabileceğini açıklamıştır.Bu rakam sadece 2023 yılındaki kayıpları içermektedir; oysa yolsuzluk dönemi, 2018'den 2023 yılına kadar gerçekleşmiştir.Dolayısıyla 5 yıllık dönemde yaklaşık 968,5 trilyon Endonezya Rupisidir. Bu kişisel yöndendi. Ancak 4 Şubat 2025 tarihinde onaylanan Devlet Şirketleri Kanunu'nun 3X. maddesinin (1.) fıkrası, “Devlet şirketlerinin organları ve çalışanları devlet memuru değildir” hükmünü içermektedir. Madde 9G'de ise “Devlet şirketlerinin yönetim kurulu, denetim kurulu ve gözetim kurulu üyeleri devlet memuru değildir” metni geçmektedir.Bu da devletin sahip olduğu şirketlerdeki yolsuzlukların Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu tarafından soruşturulamayacağı anlamına gelmektedir; çünkü yasaya göre komisyon, sadece devlet memurlarının karıştığı yolsuzluklarla ilgilenmektedir.

4- Eşitsizlik ve ekonomik kaos sorunlarının ancak sistem ve kişilerin değişmesiyle, yani sistemin, hüküm ve kanunlardan oluşan doğru bir sistemle, yani İslam şeriatıyla değiştirilmesiyle ve bu sistemin, güvenilir bir devlet yetkilisi tarafından, yani Halife tarafından uygulanmasıyla çözüleceği açıktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Rahmet Kurnia – Endonezya

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER