- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
(Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin “Fıkhî” Sorularına Verilen Cevaplar Silsilesi)
Soru-Cevap
İslam ve Peygamberlerin Dinleri
Abu Sarah’a
Soru:
Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
Şeyhimiz, Allah size ikram etsin; size şöyle sormak istiyoruz;
İslam Nizamı kitabında şöyle geçmektedir; İslam insanın, yaratıcısı, kendisi ve diğer insanlarla ilişkisini düzenleyen bir dindir. Bu dini Allah, Efendimiz Muhammed Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’a indirmiştir.
Soru şudur: İslam, daha önceki peygamberlere değil de sadece Efendimiz Muhammed’e mi inmiştir? Peki daha önceki peygamberlerin dini neydi?
Vereceğiniz cevaptan dolayı teşekkür ediyorum; Allah’tan sizi, en hayırlı bir şekilde mükâfatlandırmasını niyaz ediyorum.
Vesselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
Cevap:
Ve Aleykumselam ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
Siz sorunuzda, “İslam Nizamı” kitabının “İslam Nizamı” bölümünün başında geçen İslam’ın tanımına atıfta bulunuyorsunuz ki bu da aşağıdaki şekildedir:
[İslam insanın, yaratıcısı, kendisi ve diğer insanlarla ilişkisini düzenleyen bir dindir. Bu dini Allah, Efendimiz Muhammed Aleyhi’s Salâtu ve’s Selam’a indirmiştir. İnsanın yaratıcısıyla ilişkisi, akide ve ibadetleri, kendisiyle ilişkisi, ahlak, matumat ve melbusat, diğer insanlarla ilişkisi, muamelat ve ukubatı kapsar.] Bitti.
İslam kelimesi ve onun maddesinden olan türevleri, şerî nâsslarda, lügat anlamda yani lugavi hakikat anlamında kullanıldığı gibi ıstılahi anlamda yani şerî hakikat anlamında da kullanılmıştır. İslam kelimesinin lügat anlamına gelince; teslim olmak, boyun eğmek ve ihlastır (samimiyet). Istılahi anlamına gelince; İslam lafzı, kesinlikle Allah Subhanehu’nun özellikle Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e indirdiği din olarak bilinmektedir. Tıpkı yukarıda İslam Nizamı kitabından aktarılan tanımda olduğu gibi; işte size açıklaması:
Birincisi: İslam lafzının lügat (lugavi hakikat) anlamı:
1- Lügat kamuslarında, İslam kelimesinin lügat anlamı aşağıdaki şekilde geçmektedir:
a- [Lisanu’l Arab (12/289)
İslam, teslim olmak ve boyun eğmek; şeriattan olan İslam, boyun eğmenin izhar edilmesi, şeriatın izhar edilmesi ve peygamberin getirdiği şeylere bağlı kalmaktır… İslam’a gelince; Ebu Bekr Muhammed İbn Beşşar şöyle dedi; filan kişinin Müslüman olduğu söylenildiğinde bu konuda iki görüş vardır; birincisi, Allah’ın emrine teslim olan; ikincisi, Allah’a ihlaslı (samimi) olarak ibadet eden. Onların sözlerinden biri de, bir şeyi filancaya teslim etti, yani onu kurtardı; bir şeyi ona teslim etti, yani onu kurtardı… Bir hadiste şöyle geçmektedir; “Şeytanı olmayan kimse yoktur; Seninle de var mı? denildi: Evet, ancak ona karşı Allah bana yardımcı oldu da (o bana) teslim oldu!” buyurdu. Bir rivayette; hatta teslim oldu, yani boyun eğdi (itaat etti) ve benim hakkımda vesveseyi bıraktı, şeklinde geçmektedir…]
b- [El-Muhit Fi’l Luga (2/265, dijital numaralandırmaya göre)
İslam: Allah’ın emrine teslim olmak ve O’na itaat etmek için boyun eğmektir. Şöyle diyorlar: Rabbimiz olan Allah’a teslim olduk. Yani O’na teslim olduk ve Müslüman olduk demektir. Es-Selamu -aynı şekilde- İslam demektir. El-Muslimu: Teslim olan demektir…
Dolayısıyla lügatte İslam, teslim olmak, boyun eğmek ve ihlaslı olmaktır; Allah Subhanehu’ya karşı itaat etmek ve boyun eğmek ve Allah’a teslim olmaktır; aynı şekilde O’na karşı ihlaslı olmaktır.
2- Şerî nâssların İslam kelimesini lügat anlamda kullanması:
Şerî nâsslar, İslam kelimesini, türevlerini ve maddelerini, birçok yerde yukarıda geçen lügat anlamında kullanmıştır; bu şerî nâsslardan iki yeri örnek olarak zikredelim:
a- Allahu Teala’nun şu kavli: وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ * رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ * رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ * وَمَنْ يَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلَّا مَنْ سَفِهَ نَفْسَهُ وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ * إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ * وَوَصَّى بِهَا إِبْرَاهِيمُ بَنِيهِ وَيَعْقُوبُ يَابَنِيَّ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَى لَكُمُ الدِّينَ فَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ * أَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاءَ إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنْ بَعْدِي قَالُوا نَعْبُدُ إِلَهَكَ وَإِلَهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ إِلَهاً وَاحِداً وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ * تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْ وَلَا تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ “Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz Sen işitensin, bilensin. Ey Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da Sana teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et. Şüphesiz tövbeleri kabul eden, merhameti bol olan yalnız Sensin. Soyumuzdan, onlara senin ayetlerini okuyacak, kitabı ve hikmeti öğretecek, onları arındıracak bir elçi çıkar Rabbimiz! Çünkü yalnız Sensin kudret ve hikmet sahibi. Kendine cahilce kötülük edenden başka kim İbrahim’in getirdiği dini reddeder? Oysa biz, gerçekten onu dünyada seçkin kıldık; şüphesiz ki o, ahirette de iyiler arasında yer alacaktır. Çünkü Rabbi ona, “Bana teslim ol” buyurmuş; o da, “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti. İbrahim de bu dini oğullarına vasiyet etti, Yakub da. “Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçti; öyleyse yalnız O’na teslim olmuş Müslümanlar olarak can verin!” (dediler). Yoksa Yakub son nefesini verirken siz orada mıydınız? O sırada Yakub oğullarına, “Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?” demiş; onlar da “Senin, ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek ilaha kulluk edeceğiz; biz sadece O’na teslim olduk” demişlerdi. Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz.” [Bakara 127-134]
Bu ayetlerde geçen ve İslam konusuyla ilgili olan: (Muslimîn, Muslime, Eslim, Eslemtu, Muslimîn ve Muslimun) gibi lafızların tamamında İslam lafzı lügat anlamındadır; yani Allah Subhanehu’ya teslim olmak, boyun eğmek ve ihlaslı olmak anlamındadır; bu meselenin hakikatini, bu âyetlerin anlamları hakkında tefsir kitaplarında geçenler de açıklamaktadır. Nesefi’nin tefsirinden kısa bir yorum aktarıyorum:
[Tefsiru Nesefi (1/76, dijital numaralandırmaya göre)
رَبَّنَا واجعلنا مُسْلِمَيْنِ لَكَ “Ey Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle.” Bizleri Sana ihlaslı bir şekilde yönelenlerden kıl demektir; (Allahu Teala’nın) şu kavli gibi: أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلَّهِ “(Kim) kendini Allah’a teslim ederse.” [Bakara 112] Veya teslim olanlardan kıl demektir. Şöyle denilir; O’na teslim oldu; teslim oldu, yani itaat etti ve boyun eğdi; anlamı ise, Sana olan ihlasımızı ve teslimiyetimizi artır demektir. وَمِن ذُرّيَّتِنَا “Soyumuzdan” Bizim soyumuzdan أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ “Sana teslim olacak bir ümmet” çıkar demektir. Burada “مِنْ” teb’îd ve beyan içindir. Şöyle denildi: Muhammed Aleyhissalatu ve’s Selam’ın ümmeti olan bir ümmet istedi; sadece ikisinin soyu için dua etti; çünkü onlar şefkate daha layıktırlar. Tıpkı Allahu Teala’nun şu kavli gibi: قُواْ أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَاراً “Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun.” [Tahrim 6] (إِذْ قَالَ), (لاصطفيناه) “Biz onu seçtik” için bir zarftır veya zamir ile (اذكر) “hatırla” kelimesine nasbedilmiştir. Sanki şöyle denilmektedir: Onun gibi dinini terk etmeyecek salih seçilmiş kişi olduğunu bilmek için o zamanı hatırla. لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ “Rabbi ona, “Bana teslim ol” buyurdu.” Yani Allah için dinine boyun eğ, itaat et ve ihlaslı ol demektir. قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ “o da, “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.” Yani ihlaslı oldum ve boyun büktüm demektir…
فَلاَ تَمُوتُنَّ إَلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ “Yalnız O’na teslim olmuş Müslümanlar olarak can verin!” Ölümünüz yalnızca İslam üzere sabit kaldığınız hal üzere olsun demektir… وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ “Biz sadece O’na teslim olduk.” Yani Allah’a karşı ihlaslı oldular demektir…] Bitti.
b- Allahu Teala’nın şu kavli: وَإِذْ أَوْحَيْتُ إِلَى الْحَوَارِيِّينَ أَنْ آمِنُوا بِي وَبِرَسُولِي قَالُوا آمَنَّا وَاشْهَدْ بِأَنَّنَا مُسْلِمُونَ “Hani havarilere, "Bana ve peygamberime iman edin" diye vahyetmiştim. Onlar (da), “İman ettik, bizim Allah’a teslim olmuş kimseler (Müslümanlar) olduğumuza sen de şahit ol” demişlerdi.” [Maide 111] Ayetten konuşmanın, İsa Aleyhisselam’a tabi olan havariler hakkında olduğu açıktır; onlar dediler ki; şüphesiz onlar teslim oldular, yani Allah’ın emrine teslim olup boyun eğdiler ve O’na karşı ihlaslı oldular demektir… Nesefi’nin tefsirinde, bu ayet hakkında aşağıdaki şekilde geçmektedir:
[Tefsiru Nesefi (1/314, dijital numaralandırmaya göre)
وَإِذْ أَوْحَيْتُ “Vahyetmiştim.” Yani özellikli ve saf olan إِلَى الْحَوَارِيِّينَ “Havarilere” ilham ettim demektir. أَنْ آمِنُوا “İman edin.” Yani (Bana ve peygamberime) iman ettiler demektir. بِي وَبِرَسُولِي قَالُوا آمَنَّا وَاشْهَدْ بِأَنَّنَا مُسْلِمُونَ “Bana ve peygamberime, Onlar (da), “İman ettik, bizim Allah’a teslim olmuş kimseler (Müslümanlar) olduğumuza sen de şahit ol” demişlerdi.” Yani bizim kendini teslim eden muhlislerden (ihlaslı) olduğumuza şahit ol demektir.]
İkincisi: İslam kelimesinin ıstılahi (şerî hakikat) olarak kullanılması:
1- Yukarıda da belirttiğimiz gibi şerî nâsslar İslam kelimesini, ıstılahi anlamda, yani Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e inen din olarak bilinmesi anlamında kullanmıştır; buna dair iki örnek verelim:
a- Allahu Teala’nın şu kavli: الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِيناً “Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’dan razı oldum.” [Maide 3] İbn Kesir’in tefsirinde, bu ayet hakkında aşağıdaki şekilde geçmiştir:
[İbn Kesir’in Tefsiri (3/26)
Allahu Teala’nın şu kavli: الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِيناً “Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’dan razı oldum.” [Maide 3] Bu, Alla Azze ve Celle’nin İslam ümmetine olan en büyük nimetidir; zira Allahu Teala onların dinini kemale erdirmiştir. Bu yüzden onların başka bir dine ve Nebileri Salavatullahi ve Selamuhu Aleyh’ten başka bir Nebiye ihtiyaçları yoktur; Bu nedenle Allah onu peygamberlerin sonuncusu kıldı ve onu insanlara ve cinlere gönderdi; bu yüzden O’nun helal kıldığından başka helal, haram kıldığından başka da haram ve onun koymuş olduğu dinden başka da din yoktur; zira her şeyi O’na haber vermiştir; dolayısıyla O, haktır, doğrudur ve onda yalan ve ahdi bozmak yoktur. Tıpkı Allahu Tela’nın şöyle buyurduğu gibi: وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقاً وَعَدْلا “Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır.” [En’am 115] Yani: Haberlerinde doğrudur, emir ve yasaklarında adaletlidir, onlar için dini tamamlayarak onlar üzerindeki nimetini de tamamlamıştır demektir. Bundan dolayı Allahu Teala şöyle buyurmuştur: الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِيناً “Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’dan razı oldum.” [Maide 3] Yani: Sizin için ondan razı oldu demektir. Dolayısıyla bu din, Allah’ın razı olduğu, sevdiği, peygamberlerinin en faziletlisine gönderdiği ve ona kitaplarının en şereflisini indirdiği bir dindir. Ali İbn Ebu Talha, İbn Abbas’tan Allahu Teala’nın, الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ “Bugün size dininizi kemale erdirdim” kavli hakkında şöyle demiştir;Allah, Nebisi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e ve müminlere, imanı kemale erdirdiğini haber vermiştir; bu yüzden onların daha fazlasına ihtiyaçları yoktur; zira Allah, onu tamamlamış, onda hiçbir şeyi eksik bırakmamış, ondan razı olmuş; dolayısıyla asla ona öfkelenmemiştir.] Bitti.
Ayetin sibakından konuşmanın, Allah Tebâreke ve Teala’nın Nebi’si Muhammed’e indirdiği, onu kemale erdirip tamamladığı ve Müslümanlar için ondan razı olduğu din hakkında olduğu gayet açıktır.
b- Buhari Sahih’inde İbn Ömer Radıyallahu Anh’dan Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: بُنِيَ الْإِسْلَامُ عَلَى خَمْسٍ شَهَادَةِ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّداً رَسُولُ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ وَالْحَجِّ وَصَوْمِ رَمَضَانَ “İslam beş şey üzerine bina olunmuştur: Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.” Bu hadis-i şeriften sözün, Allah’ın Nebisi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e indirdiği ve söz konusu beş şeyin onun rükunları olduğu İslam dini hakkında olduğu gayet açıktır; tıpkı diğer hadislerde de geçtiği gibi.
2- İslam Nizamı kitabından, yukarıda alıntının yapıldığı metinde geçenler, ıstılahi (şerî hakikat) anlamındaki İslam hakkındadır; nitekim İslam’ın tanımında, İslam şeriatının hayatın her yönünü kapsadığını göstermeye hırs gösterilmiştir. Zira tanımda şöyle denilmiştir; İslam insanın, yaratıcısı, kendisi ve diğer insanlarla ilişkisini düzenleyen bir dindir. Bu dini Allah, Efendimiz Muhammed Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’a indirmiştir. Böylece insanlar için olası bir ilişki bırakmamıştır; zira bu ilişkileri tanzim etmiş ve bunlara yönelik hükümler koymuştur.
Üçüncüsü: İslam ve Peygamberlerin Dinleri:
İslam’ın, Allah Subhanehu ve Teala, yani Allah’a itaat etme ve O’na boyun eğme hakkındaki lügat anlamı, Adem’den Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e kadar tüm peygamberlerin dinini vasfetmektedir; bu yüzden tüm peygamberler İslam üzere olmuşlardır:
a- Kur’an-ı Kerim’de İbrahim Aleyhisselam hakkında şöyle geçmektedir: إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ “Rabbi ona, “Bana teslim ol” buyurmuş; o da, “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.” [Bakara 131]
b- Yakub Aleyhisselam ve oğulları hakkında da şöyle geçmektedir: وَوَصَّى بِهَا إِبْرَاهِيمُ بَنِيهِ وَيَعْقُوبُ يَا بَنِيَّ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَى لَكُمُ الدِّينَ فَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ * أَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاءَ إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنْ بَعْدِي قَالُوا نَعْبُدُ إِلَهَكَ وَإِلَهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ إِلَهاً وَاحِداً وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ “İbrahim de bu dini oğullarına vasiyet etti, Yakub da. “Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçti; öyleyse yalnız O’na teslim olmuş Müslümanlar olarak can verin!” (dediler). Yoksa Yakub son nefesini verirken siz orada mıydınız? O sırada Yakub oğullarına, “Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?” demiş; onlar da “Senin, ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek ilaha kulluk edeceğiz; biz sadece O’na teslim olduk” demişlerdi.” [Bakara 132-133]
c- Yusuf Aleyhisselam hakkında da şöyle geçmektedir: تَوَفَّنِي مُسْلِماً وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ “Beni Müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat!” [Yusuf 101]
ç- Yine Musa Aleyhisselam ve ona tabi olanlar ve aynı şekilde ona iman eden sihirbazlar hakkında da şöyle geçmektedir: وَقَالَ مُوسَى يَا قَوْمِ إِنْ كُنْتُمْ آمَنْتُمْ بِاللَّهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُوا إِنْ كُنْتُمْ مُسْلِمِينَ “Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah’a inandıysanız ve O’na teslim olduysanız sadece O’na güvenip dayanın.” [Yunus 84] وَمَا تَنْقِمُ مِنَّا إِلَّا أَنْ آمَنَّا بِآيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءَتْنَا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْراً وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ “Sen sadece Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde onlara inandığımız için bizden intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver, müslüman olarak canımızı al, dediler.” [Araf 126]
d- Süleyman Aleyhisselam hakkında da şöyle geçmektedir: فَلَمَّا جَاءَتْ قِيلَ أَهَكَذَا عَرْشُكِ قَالَتْ كَأَنَّهُ هُوَ وَأُوتِينَا الْعِلْمَ مِنْ قَبْلِهَا وَكُنَّا مُسْلِمِينَ “Melike gelince: Senin tahtın da böyle mi? dendi. O şöyle cevap verdi: Tıpkı o! (Süleyman şöyle dedi): Bize daha önce (Allah'tan) bilgi verilmiş ve biz müslüman olmuştuk.” [Neml 42]
e- İsa Aleyhisselam ve yardımcıları hakkında da şöyle geçmektedir: فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ آمَنَّا بِاللَّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ “İsa, onlardaki inkârcılığı sezince: Allah yolunda bana yardımcı olacaklar kimlerdir? dedi. Havârîler: Biz, Allah yolunun yardımcılarıyız; Allah’a inandık, şahit ol ki bizler müslümanlarız, cevabını verdiler.” [Al-i İmran 52]
f- Ehl-i kitap hakkında da şöyle geçmektedir: الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِهِ هُمْ بِهِ يُؤْمِنُونَ * وَإِذَا يُتْلَى عَلَيْهِمْ قَالُوا آمَنَّا بِهِ إِنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلِهِ مُسْلِمِينَ “Ondan (Kur'an'dan) önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da iman ederler.Onlara (Kur’an) okunduğu zaman: Ona iman ettik. Çünkü o Rabbimizden gelmiş hakikattir. Esasen biz daha önce de Müslümanlar idik, derler.” [Kasas 52-53]
Hakeza İslam, Allah Subhanehu’ya teslim olmak, boyun eğmek ve O’na karşı ihlaslı olmak anlamında olup bütün peygamberlerin dinini vasfetmektedir.
İslam Nizamında geçtiği gibi şerî ıstılah anlamına gelince:
[İslam insanın, yaratıcısı, kendisi ve diğer insanlarla ilişkisini düzenleyen bir dindir. Bu dini Allah, Efendimiz Muhammed Aleyhi’s Salâtu ve’s Selam’a indirmiştir. İnsanın yaratıcısıyla ilişkisi, akide ve ibadetleri, kendisiyle ilişkisi, ahlak, matumat ve melbusat, diğer insanlarla ilişkisi, muamelat ve ukubatı kapsar.] Bitti. Buna dair çok ve kesin deliller vardır; bu delillerden bir kısmını yukarıda açıkladık…
Umarım cevap yeterli olmuştur. Bilen ve hüküm verenlerin en hayırlısı Allah’tır.
Kardeşiniz Ata İbn Halil Ebu Raşta |
H. 08 Cumâde’l Âhir 1444 M. 01/01/2023 |
Cevaba, Emir’in (Allah onu korusun) web sitesinden bağlanabilirsiniz:
https://archive.hizb-ut-tahrir.info/arabic/index.php/HTAmeer/QAsingle/4321/