Pazar, 29 Şevval 1446 | 2025/04/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Şam ve Büyük Tuzak. Şam Yönetimi ve Onun Başkanı Ahmed Şara, Sadece Yumuşak Karşı Devrimin Araçlarıdır!

بسم الله الرحمن الرحيم

Şam ve Büyük Tuzak. Şam Yönetimi ve Onun Başkanı Ahmed Şara, Sadece Yumuşak Karşı Devrimin Araçlarıdır!

Şam ve onun hadari ve jeostratejik ağırlığı, parlak İslami medeniyet derinliği, İslami ülkelerin kalbindeki jeostratejik konumunun ağırlığı, Şam denklemini son derece hassas ve tehlikeli kılmaktadır. Zira Şam, İslam tarihi boyunca Batı ile medeniyet mücadelesinin arenası olmuştur; tıpkı Şam ve Mute destanı, Tebük'ün azameti, Yermuk'un fethi, sonra Haçlı Seferleri, Hıttin'in ihtişamı, sömürge kampanyaları ve gazaba uğramış varlığın mübarek topraklara dikilmesi gibi.

Nitekim Şam hakkında bahsetmek, tarih boyunca Batı ile verilen medeniyet mücadelesinin merkezinden bahsetmek demektir ve Şam devrimi bu mücadelede zamanımızın savaşını temsil etmektedir. Bu yüzden Şam devrimi, İslami bir bilinçle hadari olgunluğa ulaştığında, Batı'nın İslam'a ve ümmetine tüm derin Haçlı nefretini seferber ettiği şiddetli bir haçlı savaşı ve benzeri görülmemiş bir vahşetle karşılaşmıştır. Zira Batı, Şam halkını yok etmek için tüm barbarlığını ve vahşetini kullandığı gibi devrimin kalelerine sızmak, devrimcilerini ayartmak, pusulalarını saptırmak amacıyla dizginlerini ele geçirmek ve devrimlerini yakmak için tüm siyasi kurnazlığını ve hinliğini de kullanmıştır.

Batı ve özellikle de Şam meselesinde nüfuz sahibi olan Amerika, Şam halkını öldürme ve kanını dökme makinesini harekete geçirdiği gibi Şam devrimcilerine karşı da siyasi tuzak ve aldatma makinesini de harekete geçirmişler ve Amerika, sahada uygulama görevini Erdoğan'a vermiştir ki olan şey şudur; devrimcilerin kalelerine sızıp adamlar satın almak, sömürgeciye ucuz uşaklar ve karşı-devrim araçları üretmek için devrime destek kisvesi altında kirli ve zehirli para kullanmış, Erdoğan ve onun istihbarat servisleri ise karşı devrimi yumuşak bir şekilde yönetmek ve araçlarını devrimcilerinden türetmek için bir laboratuvar, bir oda ve Şam devrimi için büyük bir hilekar ve entrikacı olmuştur.

Erdoğan'ın başlangıçta liderlik ettiği karşı-devrim eylemlerinden biri de kirli siyasi hedefleri olan askeri operasyonlardı ve ABD'nin Şam’ı kendi nüfuz alanı içinde ve kontrolü altında tutma planlarını uygulamak Erdoğan’ın fiili politikasının bir parçasıydı. Nitekim 2016'daki Fırat Kalkanı Harekatı'nın hedefi, devrimcileri rejimin hayati bölgelerinden, özellikle de Halep'ten çekmekti; sonra 2018'deki Zeytin Dalı Harekatı ise direnişçiler için bir kuluçka merkezi olması için kurnazca seçilen İdlib'i kontrol etmek içindi. Erdoğan rejimi, özellikle Astana ve Soçi anlaşmaları kapsamında sözde güvenli bölgelerin kurulmasından sonra devrimin eklemlerine ve grupların bedenine nüfuz etmiş, Erdoğan rejimi bunlar gereğince garantör ve denetleyici olmuş, bununla birlikte devrim ve gruplar içindeki rolü büyümüş ve yönetim, hizmetler ve güvenliğin korunması için destek ve yardımla ambalajlanmıştır. Zira yerel yönetimler, yerel polis, güvenlik yapıları, ekonomik yapılar, eğitim binaları, hastaneler ve sağlık tesisleri kurmuş ve Türkiye'deki (sivil toplum) örgütlerini harekete geçirerek yardım, sağlık, hizmetler ve güvenlik ambalajlı projelerle devrimin bedenine nüfuz etme ve sızma sürecinde başarılı olmuştur; ayrıca Suriye Milli Ordusu'nun kurulmasına katkıda bulunmuş, eğitim ve teçhizatı denetlemiş, denetlediği ve koordine ettiği bir polis gücü kurmuş ve Türkiye üzerinden İdlib'e elektrik hatları döşeyerek İdlib'deki birçok sistemin çalışmasını sağlamıştır. Yine bankalar aracılığıyla abonelik sistemleri kurarak bankacılık sektörünün canlanmasını sağlayıp ekonomik hareketi kontrol etmiştir. Böylece siyasi, ekonomik, güvenlik ve askeri konular onun kontrolü altına girmiş ve kurtarılmış bölgelerin yönetiminde Şam'ın kasap rejiminin yerini almış ve bununla birlikte Erdoğan, karşı devrimin tüm iplerini elinde tutmuştur.

Böylece İdlib devrimciler için bir kuluçka makinesine dönüşüp nüfusu iki katına çıkarak 4,1 milyona ulaşınca, gerçek şu ki İdlib'in gerçekliği Erdoğan rejiminin pençesi altındaydı ve sonra Erdoğan, HTŞ'den (Heyet Tahrir eş-Şam) ve liderliğinden yerel yönetimde kendisini temsil etmesini istemiş ve böylece HTŞ liderliği ile Erdoğan rejiminin cihazları, özellikle de istihbarat servisleri arasındaki bu zehirli ve hain ilişki örülmüştür; bu ise Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından ifade edilmiş ve açıklanmıştır. Dolayısıyla Suriye'deki devrim tehlikeli bir hal almıştır; zira Erdoğan rejimi, Amerika'nın devrimi yakma ve Şam'ı Amerika'nın nüfuz alanında ve kontrolü altında tutma planlarını uygulamak için devrimci grupları ve liderlerini yumuşak karşı devrimde ve devrimin içindeki araçlar haline getirmiştir. Astana ve Soçi anlaşmalarına göre Türkiye İdlib'de garantör bir devlet olduğu için, İdlib'deki fiili yönetim Erdoğan rejiminin elindeydi ki Heyet Tahrir eş-Şam buna yanıt vermiş ve kabul etmiştir. Nitekim bunun sonuçlarından biri de Türkiye’nin Heyet Tahrir eş-Şam’dan saflarından yabancı unsurları arındırmasını ve örgütün merkeziyetinin sağlanmasını talep etmesi olmuş, Heyet Tahrir eş-Şam’ın liderleri de buna cevap vermiş ve HTŞ daha sonra Erdoğan rejiminin yönetimi altındaki karşı devrime ve Amerika'nın Şam projesine katılmıştır.

Sonra Colani liderliğindeki Heyet Tahrir eş-Şam devrim gemisini delmeye, onun halkına tuzak kurmaya ve devrimcilerini suiistimal etmeye başlamıştır ki karşı devrimi yönetme hedeflerinin başında da Hizb-ut Tahrir-İslam hadaratı projesinin sahiplerine geliyordu. Zira Hizb-ut Tahrir, Amerikan projesine düşman olan ve donu inamitleyen gerçek siyasi ve stratejik tehdit olduğu gibi karşı devrimin ilk düşmanı ve devrimin gerçek lideridir. Bu ise partiye ve gençlerine yönelik bir zalimlik ve gaddarlık olup partinin gençleri bugün hala İdlib'deki Colani’nin hapishanelerinde tutulmaktadır. İşte bu politika, Hizb-ut Tahrir'in taşımış olduğu devrim projesi olan Şam'daki İslam projesi ile Türkiye'nin Amerika adına yerel vekili Heyet Tahrir eş-Şam aracılığıyla yürüttüğü karşı devrim projesi olan sömürgeci Amerikan projesi arasındaki çatışmanın gerçek bir tercümesidir. Nitekim ABD Başkanı Trump'ın Erdoğan'la ilgili şu açıklamaları oldukça açıklayıcıdır: “Erdoğan çok akıllı ve güçlü bir adam... Suriye'nin anahtarı Türkiye'nin elindedir.” Bu durum, 2024 yılı sonunda Suriye'ye yaptığı saha ziyaretinin ardından Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü görevini üstlenen Erdoğan'ın eski medya danışmanı Kemal Öztürk tarafından da şu şekilde dile getirilmiştir: “Suriye'de bir devlet aklı gördüm; bu akıl Amerika, İsrail ve İngiliz aklı değildir; orada sahneyi yöneten bu akıl, Türkiye'dir.”

2023'te yılında Hizb-ut Tahrir'in taşıdığı İslam projesi ile Erdoğan ve tabiisi Colani'nin taşıdığı sömürgecilik projesi arasındaki siyasi çatışma zirveye ulaşmış, bu ikisinin rolleri ifşa olup açığa çıkmış, devrim yeniden ihtişamına ve parlaklığına kavuşmuş, insanlar Colani ve Türkiye rejiminin devrime yönelik ihanetini haykırmış, Hizb-ut Tahrir gençleri arasında tutuklamalar arttığı gibi protestolar da artarak kurtarılmış şehirleri de içine almış ve durum, Colani ve arkasındaki Türk rejimi ve Amerika için kritik ve endişe verici bir hale gelmiştir.

28/11/2024 tarihinde gerçekleştirilen saldırıya tepki operasyonu, Colani’nin devrime ihanet ettiği ve komplocu Türkiye rejiminin rolünü gizlediği yönündeki seslerin yükselmesinin ardından Colani'yi rehabilite etmek amacıyla Türkiye tarafından tasarlanmıştı ve operasyonun tavanı Halep ile sınırlarıydı; ancak Colani'nin kontrolü altında olmayan bölgelerdeki mücahitlerin hareketi denklemi tersine çevirerek Halep'ten Hama ve Humus'a doğru ilerlemiş, şehirler art arda düşmeye başlamış, burada olaylar hızlandığı gibi bununla birlikte devrimcilerin kurtuluş yolunu kesmek için komplo da hızlanmıştır. Gerçek şu ki Şam yolu Colani'ye açılmış, sonra Beşar Esad'ın devrilmesinin ardından yönetim, hükümet ve cumhurbaşkanlığı ilan edilmiş ve Colani bütün devrimcilere dayatılmıştır; yani iş, son derece kurnazca ve hileyle planlanmıştır. Daha sonra Batılı heyetler Colani ile görüşmek üzere Şam'a akın ettiler ve ardından da Colani sömürgeci varlıklardan oluşan komşu ülkelere sık sık ziyaretlerde bulunmuştur; bu ise Colani’yi, emri vaki, Şam halkının yöneticisi ve sonra da cumhurbaşkanı olarak dayatma komplosunun bölümlerinden biriydi. Nitekim daha sonra Colani, karşı devrimin hedeflerini gerçekleştirmek ve cumhuriyetçi sistemle yönetmek için Colani sarığını çıkarıp Ahmed Şara kıyafetini giymiştir.

Sonra karşı devrimin bölümleri, anayasa ve laik hukukçular komitesinden laik anayasa ve cumhuriyet sisteminin ilanının yanı sıra ulusal devlete ve Sykes-Picot sınırlarına bağlılığının ilanına kadar Ahmed Şara yönetimi aracılığıyla devam edip hızlanmıştır ki bu Sykes-Picot sınırları gazaba uğramış varlık tarafından her gün ihlal edilmiştir. Ancak Şara sömürgeci işlevinin utancı içinde, hain ve utanç verici yöneticilerin geleneği doğrultusunda sömürgeci Batı'yı (uluslararası toplumu) kınayıp onlara çağrıda bulunmuş ve bölgedeki mevcut sömürge sisteminin bir parçası olduğunu teyit etmek için de komşu ülkelere ziyaretlerine devam etmiştir. Sonra Ahmed Şara ile doğrudan Amerikan yönetimi altındaki SDG milisleri arasında yapılan anlaşma, Amerika'nın Şam'daki yönetimin iplerini elinde tuttuğunu ortaya koyan en açıklayıcı bir anlaşmaydı ve Suriye televizyonuna konuşan özel kaynaklar, anlaşmanın doğrudan ABD'nin zorlamasıyla yapıldığını açıklamıştır; zira ABD'li bir yetkili, ABD'nin anlaşmayı denetlediğini açıklamıştır. Sonra bir de Türk rejimiyle olan güvenlik bağlantısı vardır ki bu da Ahmed Şara'yı, ABD'nin Suriye'deki sömürgeci projelerinin uygulanmasında Erdoğan'ın tabiisi haline getirmiştir.

Şam'da yaşanan tam teşekküllü yumuşak bir karşı devrim olup bunun ipleri İdlib'de örülmüş ve işte o zaman karşı devrim için bir yönetim kurulmuştur. Bugün bu ipler, karşı devrimin bir devlet haline gelmesinin ardından Amerika’nın simsarı Erdoğan ve onun tabiisi Colani’nin yönetiminde Şam’da örülmektedir. Dolayısıyla bugün olan şey, Şam'ı sömürgecinin havzasına geri döndürmektir; bu ise cumhuriyetçi bir sistem ve cumhuriyetçi sistemin kalmaya devam etmesidir. Yine Sykes-Picot sınırları olan ulusal bir devlettir ve bu şekilde kalmaya devam etmesidir. Ayrıca bu devletin sömürgecinin paçavrası olan bir bayrağının olması ve bu şekilde kalmaya devam etmesidir. Yine bu devletin sömürgeci için işlevsiz bir devlet olması ve bu şekilde kalmaya devam etmesidir. Nitekim baba ve oğul Esad’ın her ikisi de sömürgecinin ajanı ve hizmetkarıydı ve İslam'a ve halkına ihanet etmişti. Bugün de Ahmed Şara böyle bir rol için hazırlanıp eğitilmektedir; zira onun, Şam kasabının halefi olarak sömürgeciyi memnun etmek için çabaladığını görmektesiniz!

Amerika bugün, Suriye'yi nüfuzu altında tutmak için çırpınmakta olup Erdoğan ve Şam'daki tabiisi Ahmed Şara ise bunu gerçekleştirmenin araçlarıdır.

Ama Şam’da kurtuluşun panzehirini, İslam'ın büyük projesini, büyük anayasasını, sistemlerini ve hükümlerini taşıyan mümin bir gurup vardır ve Şam’ın mümin ve sabırlı halkı, ümmetleri ve akidevi devrimci mücahit kahramanlarla birlikte İslami hayatlarını yeniden başlatmak için can atmaktadırlar. Şam’daki müminlerin, İslami projelerine liderlik edip onu taşıması ve devrimci mücahit kahramanlara yardım etmesi aziz olan Allah’a hiç de zor değildir. Bunun üzerine kuluçka makinesi ve destekçileri, azim İslam'ın ve liderlerinin projesinin kampanyasına katılacak ve böylece Celil olan Allah’ın emri, mümin ve mustazaf kulları için bir zafer ve iktidar ve suçlu kâfirlere ve onlarla birlikte hain münafıklara karşı da bir tuzak olarak inecektir. Böylece İslam’ın sancağı dalgalanıp kelimesi yücelecek ve böylece de Allah’ın izniyle, hakkı ortaya koyacak, batılı yok edecek, Şam’ı ve onun mübarek topraklarını gazaba uğramış olan Haçlıların, onların köpeklerinin ve onların hain yöneticilerden oluşan kuyruklarının pisliğinden temizleyecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet olacaktır.

وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللهُ وَاللهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ

Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir.” [Enfal 30]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Münâcî Muhammed

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER