Cumartesi, 23 Şaban 1446 | 2025/02/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Şam Devrimi’nin İfşa Ettiği İki Rejim, Suudi Arabistan Ve Türkiye!

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Raye Gazetesi

Şam Devrimi’nin İfşa Ettiği İki Rejim, Suudi Arabistan Ve Türkiye!

Üstad Şâdi El-Abûd’un Kaleminden

Allah Şam halkına tiran Esad’a karşı büyük bir zafer bahşetmesinin ardından ki bu, kelimenin tam anlamıyla tarihi bir olaydı ve yöneticiler şaşkınlık içinde Şam topraklarında olup bitenleri yakından izlediler...

Bugün suçlu Beşar’ın düşmesinden yaklaşık iki ay sonra, Ahmed eş-Şara liderliğindeki geçiş sürecinin idaresini görüşmek, yeni Suriye’nin geleceğine ilişkin eğilimini ve vizyonunu anlamak, aynı zamanda projelerini sunmak ve ister yönetim sistemi ve anayasanın yazılımı bakımından siyasi düzeyde olsun, ister ekonomik, yeniden yapılanma dosyası, ekonomik yaptırımların kaldırılması ve altyapı projelerinin başlatılmasıyla düşük yaşam standardının yükseltilmesi düzeyinde olsun, ister güvenlik ve Suriye halkının öldürülmesine katılan suçluların hesap vermesi ve yeni Suriye için birleşik bir ordunun kurulması düzeyinde olsun onunla birçok dosya hakkında müzakere etmek için siyasi heyetlerin her bir taraftan birbiri ardında geldiklerini görüyoruz;eğitim, sağlık ve enerji sektörü ve kalkınma gibi aslında büyük zorluklar ve güçlükler teşkil eden ve asla kolay olmayan diğer birçok dosyaları da unutmamalıyız.

Suriye’nin yeni yönetiminin sahip olduğu geleceğe ilişkin vizyonunu, Dışişleri Bakanı eş-Şeybani’nin Financial Times da dahil olmak üzere çeşitli yerlerde yapmış olduğu açıklamalardan ortaya çıkarabiliriz; zira hükümetin Esad sonrası Suriye vizyonunu açıklayarak ülkenin “yardımlarla yaşamak istemediğini”, çözümün ABD ve Avrupa yaptırımlarının hafifletilmesinde yattığını ve hükümetin devrimi ihraç etmeyi ya da başka ülkelerin işlerine karışmayı planlamadığını vurgulayarak dış politikada köklü bir değişimin sinyallerini vermiştir.Ayrıca aynı konuşmada, devlete ait liman ve fabrikaları özelleştirme ve yabancı yatırım çekme niyetine de dikkat çekmiştir.

Yeni yönetimin Arap ve bölgesel düzeyde siyasi ve ekonomik ilişkilerini güçlendirmek yoluyla bu vizyonu gerçekleştirmeye yönelik girişim kapsamında ağır yaptırımların kaldırılması çabası içinde geçen hafta Ahmed eş-Şara ve Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani Suudi Arabistan’a ilk resmi ziyaretlerini gerçekleştirerek Bin Selman ile Suriye'deki olayları ve ülkenin güvenlik ve istikrarını destekleme yollarını ele aldılar;ele alınan en önemli dosyalardan biri de ekonomi dosyasıydı; zira eş-Şara yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Başta insani ve ekonomik olmak üzere her düzeyde iletişim ve iş birliği düzeyini artırmak için çalıştık. Tüm bölgede barışı ve istikrarı korumayı ve Suriye halkının ekonomik durumunu iyileştirmeyi amaçlayan gerçek bir ortaklığa ulaşmak için enerji, teknoloji, eğitim ve sağlık alanlarında kapsamlı gelecek planlarını görüştük.”

Eş-Şeybani Davos konferansında Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu’na duyduğu hayranlığı dile getirerek bunun Suriye'nin geleceği için bir model olarak kullanılabileceğine dikkat çekerek şöyle dedi: “Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonundan faydalanmak istiyoruz ve Suriye’nin Suudi yatırımcılar için bir odak noktası olmasını dört gözle bekliyoruz.Ayrıca Cumhurbaşkanı eş-Şara’nın Suudi Arabistan ziyareti ilişkiler için yeni bir başlangıç noktası sayılır ve Suudi Arabistan ziyareti sırasında ekonomik durumun yanı sıra Cumhurbaşkanı eş-Şara’nın Suudi Arabistan’daki gündeminin bir parçası olan yeniden yapılanma dosyası da ele alınacaktır.”

Suudi Arabistan ziyaretinin ardından Ahmed eş-Şara, Erdoğan’dan aldığı davet üzerine siyasi turuna Türkiye ile devam etti. Nitekim Cumhurbaşkanlığı’ndan sızan bilgilere göre, Suriye’nin orta kesimlerinde Türk hava üslerinin kurulması ve yeni Suriye ordusunun eğitilmesini de içeren ortak bir savunma anlaşmasının imzalandığı ortaya çıkmıştır. Zira Reuters’a göre ortak savunma anlaşması şu noktaları içermektedir: Anlaşma, Türkiye’nin Suriye’de yeni hava üsleri kurmasına, Suriye hava sahasını askeri amaçlarla kullanmasına ve yeni Suriye ordusunun eğitiminde kilit rol oynamasına olanak sağlayabilir.Görüşmelerde, Suriye Badia’da iki Türk üssünün kurulmasını içerebileceği ve bu üslerin gelecekte herhangi bir saldırı durumunda Türkiye’nin Suriye hava sahasını savunmasına olanak sağlayacağı ve lokasyon olarak kurulması beklenen üslerin Palmira askeri havaalanı ve T4 üssünde kurulabileceği belirtildi.

Tabii Suudi rejiminin suçlu ABD ile bağlantılı olduğu bir sır değildir; çünkü o, Amerika’nın emirleri olmadan kılını dahi kıpırdatamaz.Bu yüzden Amerika Suudi Arabistan’ı Şam halkına ve onların mübarek devrimine karşı kullandı; zira onun zehirli desteği ve sağladığı paralar, neredeyse devrimi ve halkını boğan bir ip oldu; hedefi Şam devrimini tasfiye etmek ve onu suçlu rejimin kucağına itmek olan komplo konferanslarına verdiği destekten bahsetmiyorum bile. Bu nedenle Suriye’nin geleceğinin zincire vurulmaması ve Amerika'nın isteğine boyun eğen baskılara maruz kalmaması için yeniden koordinasyon içinde olan ve ekonomik projeler ve yeniden yapılanma adına ülkeye girmesi için kendisine kapı açılan Suudi rejiminden sakınmak gerekir.

Türkiye rejiminin rolüne gelince; onun politikasının, Amerika’nın Şam devrimi için hazırladığı ve sayesinde Şam’daki suçlu rejimi korumak için bir çözüm olarak çizmiş olduğu Birleşmiş Milletlerin 2254 sayılı kararını uygulamaya çalışarak devrimi aleni ve açık bir şekilde nasıl da suçlu rejimle normalleşemeye ve uzlaşmaya yönlendirdiği, geçmiş süreci basiretli ve net bir şekilde takip eden biri için sır değildir.

Bugüne gelince; suçlu rejimin devrilmesinden sonra Türkiye rejiminin yeni yönetimi takip ettiğini ve Esad sonrası Suriye için Amerika'nın istediği çizgiden, yani Suriye’nin İslam’a ve onu taşıyanlara yer olmayan laik bir devlet olmaktan sapmaması için onu yönlendirmeye ve ona baskı yapmaya çalıştığını görüyoruz; bu arada kendileri medyada ve siyasette parlatılıp propagandası yapıldıktan sonra yeni rejimin adamları olmaya çalışan laikliğin savunucuları ve adamları için de kapı açık bırakılacaktır.

Nitekim Türkiye Dışişleri Bakanı, Katar ziyaretinden sonraki birkaç gün içinde yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Katar’daki görüşmelerimde Suriye ve Filistin’deki gelişmeler, Suriye’ye uygulanan uluslararası yaptırımların kaldırılması ve güvenliğin sağlanması konuları ele alındı.” Ve şunu da ekledi: “Suriye’de teröre yer yok.” Bu açıklamanın içeriğine ve ortak savunma anlaşmasının maddelerine baktığımızda, Türkiye rejiminin Amerika'nın bölgedeki çıkarlarına hizmet etmek için açıkça takip ettiği hedefe entegre olduğunu, yani “terörizm” adı altında İslam’ın projesi ve ona davet edenlerle savaştığını, ortak savunma anlaşması çerçevesinde Suriye’deki varlığını meşrulaştırdığını, dolayısıyla onun güçlerini elinde tuttuğunu, dahası ona hava üsleri sağladığını görüyoruz ki böylece Şam halkının boynundaki ilmiği daha da sıkılaştırabilsin, yeni Suriye ordusu kendi gözetiminde olsun ve onu istediği gibi hazırlayıp eğitebilsin.

Sonuç olarak Allah Subhanehu ve Teala’nın devrim yıllarında bizim için düşmanı dosttan ayırdıktan sonra bizi onurlandırıp zafer verdiğini ve Müslüman ülkelerdeki bu rejimlerin devrim yılları boyunca devrimimize karşı hile, tuzak ve komplodan başka bir şey görmediğimizi ve asıl olanın, bugün ulaştığımız şeyde bize lütufta bulunanla, yani Allah Subhanehu ile ilişkimizi güçlendirerek bu rejimlere karşı dikkatli olmak olduğunu hatırlatmak gerekir. Bu yüzden hiçbir ülkenin minneti ve lütfu olmadan bizlere bahşettiği zaferden dolayı O’na hamd etmemiz, O’na olan şükrümüzü ve hamdımızı artırmamız, İslam'ı Şam halkı ve tüm dünya için bir kurtuluş projesi olarak taşımamız gerekir ki böylece İslam şeriatının yeryüzünde tesis edilmesinde O’nun başarısına ve yardımına olan güvenimiz artsın veçökmüş olan sistemin kalıntıları üzerine kurduğumuz alternatif sistem İslam olsun. İşte o zaman insanlar arasında adalet tesis edilecek, haklar korunduğu gibi Şam halkının fedakarlıkları da korunacaktır. Aynı şekilde otorite sahibinin kuluçka merkezi olduğunu ve onun, Allah Subhanehu’dan sonra yöneticinin gücünü ve meşruiyetini kendisinden aldığı ve en zor ve en şiddetli durumlarda yöneticiyi savunan en iyi güç olduğunu, Allah Subhanehu ve Teala’nın, bizim nasıl çalıştığımızı, yani O’nun rızasını ve O’nun şeriatıyla hükmetmeyi talep etmek için mi çalıştığımızı yoksa destekçi ülkeleri razı etmek için çalışıp Batı’yı memnun eden ve Rabbimiz Subhanehu’yu öfkelendiren laik ve ulusal devletin kurulması çağrılarına mı icabet ettiğimizi gördüğünü unutmayıp hatırlamalıyız.

Kaynak: El-Raye Gazetesi - 534. Sayı - 12/02/2025

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER