Pazartesi, 02 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/04
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
NİÇİN HİZB-UT TAHRİR?

بسم الله الرحمن الرحيم

Onuncu Konuşma

NİÇİN HİZB-UT TAHRİR?

Şeyh Yusuf Maharza - Mübarek Toprak (Filistin)

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun, salat ve selam O’nun emin Rasûlüne olsun

Ümmetin projesi hilafet; sorumluluğun büyüklüğü, yükün ağırlığı, yolun meşakkatli olması ve dışarıdaki kâfir devletler ve sistemlerinin düşmanlığının veiçerdeki ajanlarının, münafıkların, cahillerin ve vakıacıların çokluğu nedeniyle ağır bir projedir. Ayrıca, tefrit içinde olan kendilerini ılımlılar olarak tanımlayanlar ile ifrat içindeki aşırıcı kesim arasında, mevcut vakıanın yama çalışmalarla ıslah edilebilen İslami bir durumda olduğunu düşünenler ile toplumdaki insanların kâfir olduğunu, öldürülmesi ve savaşılması gerektiğini düşünenler arasında metot hususunda ihtilaf var.Hizb-ut Tahrir,ümmetin vakıasına ideolojisi açısından bakar ve her ne kadar küfürle yönetilseler de insanların Müslüman olduğu düşüncesindedir.Problemin kaynağını İslam Nizamının olmamasında görür. Ziraümmetin hayatından zorla çekip alınmıştır. Ümmette kendi dini ve vakıası hakkında farkındalık olmadıkça ve toplum ilişkilerini akidesinden kaynaklanan İslami hükümlerle şekillendirme iradesine sahip olmadıkça, ıslahın hedeflenmesi kesinlikle verimli ve etkili olmayacaktır.

Yamayla meşgul olmak fesadın ömrünü uzatır, sömürgeci unsurlarla yapılan her ittifak ajanlıktır ve dalâlettir, İslam’ın hâkim olması adına kısmi kazanımlar ile meşgul olmak mevcut duruma rıza göstermektir görüşündedir.

Bu nedenle, Hizb bu anlayışı ümmete taşımayı çıkış noktası yaptı. Ümmette İslam’ın ideoloji olduğu bilincini uyandırmaya çalıştı ve bu anlayışı hayatın vakasında var etmek için de çabalamaya devam ediyor.Ajan yöneticiler işkence, kovuşturma, geçimi daraltma, hapis ve bazen de ölümle hizbe engel oluyor.Allah'ın da lütfuyla Hizb sabit kalarak kendini korudu ve gençleri, ecrin âlemlerin Rabbi olan Allah'ın katında olduğunu düşünerek sabredip değişime ve dönüşüme uğramadı.Hâkim fikir ve sistemlere İslam'ın yerine geçmesi adına darbe vurmak için toplumla etkileşime girmeye başlayacakinançlı ve bilinçli toplum inşa etmede, Rasûl-ü Ekrem'in yolunun zorunluluğu nedeniyleonun değişim metodundan esinlendi.Hizb vatancılık, milliyetçilik, demokrasi, sosyalizm ve karışık fikirler gibi yozlaşmış fikirlere karşı çıktı ve yolsuzlukla mücadele eden karanlık güçlerle karşı karşıya geldi.

Rasûl’ün (s.a.v) yolunu unutulma ve kaybolmadan korumak için Hizbe ihtiyaç vardı.Fesatla uzlaşmayı ya da ona dalkavukluk etmeyi kabul etmedi.Küfür sistemlerine katılmayı kabul etmedi.Allah, tevillerle Rasulüllah'ın metodundan uzaklaşmayı mubah gören kişilerin içinde olmaktan Hizbi kurtardı ve yaptıkları kötülüğün içinde kalakaldılar.Yahudi ve Hristiyanları razı etmek için tefrit meydanında medyalarının yarıştığıfasit vakıanın asli parçası haline geldiler.Hizip sebat üzere kaldı, vasıflarını kaybetmeden, dalkavukluk etmeden, şüpheli ilişkilere girmeden,hatta durumun zorluğuna ve şiddetine rağmen sebat etmiştir.Bu konuda, Hizb kendisini değil ümmetin liderliğini ideolojinin merkezine ulaştırmada zafer inancına güvenir.

Bugün ümmet, Hizbin metoduna daha da yakınlaşmıştır. Çünkü ümmet fesadı ıslah etmeyi reddeden bir anlayışı, aşırı gidenleri ve Hizbin reddettiği tüm fikirleri tecrübe etti.Geriye ümmetin içinde bulunduğu durumu ıslah edecek tek bir seçenek kaldı. Bu da, insanların ilişkilerinde yürürlükte olan İslam’ı ortaya çıkarmaktır.Böylece ümmet, ifrat ve tefrit ile başarısız olunmuş vakıaların da doğrulamasıyla Hizbe bağlanmak için geçip giden herhangi bir vakitten daha fazla hazır haldedir.Bu yüzden ümmet Hizbe gözünü diker oldu. Artıkyol tartışmasız, çok açık ve belirgin hale geldi.

Ayrıca kâfirlerin planlarını uygulayanlar ümmetin başına bela oldu.Hareketlerin çoğu, dünya siyasetinin okunamaması ve kâfirlerin eylemlerinin bir sonucu olarak düşmanlarının ağırlıklarını istemeyerek de olsa ulaşılamayacak konumlara taşıyana kadar, iyi yaptıklarını düşündüler ve İslam'a hizmet ettiklerini zannederek onların planlarını uygular oldular.

İşte bu, yerel ve devletlerarası duruma ilişkin siyasi uyanıklığın önemini idrak etmemekten kaynaklanan körlüğün son noktasıdır. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir, sahip olduğu bu metodoloji sayesinde para verip çıkarını gerçekleştirmek isteyen kafir düşmanla asla bir araya gelmez.

Keza fiili olarak iktidara gelmiş hareketlerin çoğu hiçbir şeyi değiştiremedikleri gibi hiçbir küfür alametine dokunamamışlar, aksine ümmetin uygulanmaya devam eden küfür rejimlerine boyun büktürmüşlerdir. Zira değişim marjinal kalmış, derin devlet nüfuzunu korumaya ve devletin tüm kritik pozisyonlarına hükmetmeye devam etmiş, sandıkta seçilenler, derin devletin dayanağı olan ordunun ağzına bakıp beklemekten öte geçememişlerdir. Bu nedenle ümmetin gayretleri, güya toplumun merkezine nüfuz etmek istediklerini söyleyenlerin marjnal hedefleri, hayatın gerçeklerinden uzak söylemleri ve toplumun dışında kalan amelleri peşinde heder edilmiştir.

İnsanlar, niçin Hizb-ut Tahrir diye sorduklarında deriz ki; Hilafet’in ikamesinden başkasına razı olmaz, küfür devletlerinin kurguladığı ve ajanlarının uyguladığı denklemlerin parçası olmayı kabul etmez. Ümmetin kendi iradesine fiili olarak sahip olmasını ister, günahkar ajan hükümetlere katılmaya yanaşmaz, çünkü Rabbani metodundan gafil olmaz, saptırıcılara asla kanmaz, pis ve kirli koltuklara oturmaz, münafıklara asla meyletmez, uzlaşmacı çözümleri ve savunucularını kabul etmez, aşağılanmış, hakir görülmüş devletlere iltifat etmez, kazanım, makam ve koltuk peşinde koşmaz, bunlara kanmaz, bilakis hakkı izhar etmek, batılın pisliğinden uzak durmak, ümmetin düşmanları karşısında dimdik durmak için metodu üzerinde sabit, sabırlı ve sebatkar kalmaya devam eder. Müfritlerin tefritine, kaypaklığına ve çözülmelerine, azgınların taşkınlık, saldırı ve zulümlerine karşı İslam’ın yılmaz bekçisidir. Düşmanlarına karşı ümmetin yanında, tarafında ve safındadır. Kimin dost kimin düşman olduğunu ifşa eder, çıkarılan her fitnede İslam’a sımsıkı sarılmaya davet eder. Allah’ın hükmünden vazgeçip beşeri nizamlarla değiştirmeyi asla kabul etmez. İslam şeriatının nurundan doğmamış hiçbir yönetime rıza göstermez. Zillet içinde izzet zehâbına kapılanlara aldanmaz. Zira Hizb-ut Tahrir, ümmetin evlatları arasında ayrım yapmaz, ümmeti bölmeye, ayrıştırmaya, tekfir etmeye çalışmaz. Kendisini Müslüman, diğerlerini cehennem odunu olarak görmez. Aksine ümmetin tüm evlatlarını bir araya getirip yalnızca İslam’ın emin bekçileri, ümmetin sarsılmaz savunucuları, ümmeti İslam ahkamının gölgesinde kurtuluşa erdirecek, Rablerine kavuşana kadar yollarından şaşmayacak liderler haline getirmeye çalışır. İşte Hizb’in vazifesi ve misyonu budur. Bütün bunlar Hizb’de mevcuttur. İslam hakkında, dünya hakkında, devletlerin durumları hakkında son derece uyanıktır. Gevşeklik, dalgınlık, tembellik göstermeden siyasi bir uyanıklıkla tüm gelişmeleri okur, yorumlar ve ümmeti aydınlatır.

İşte bu yüzden ümmetin en hayırlısı, halkına asla yalan söylemeyen dürüst lider Hizb-ut Tahrir’dir. O halde kardeşlerim, siz de bizimle birlikte olun, siz de İslam devletinin kurulması yolunda bizimle birlikte çalışın. Zira zilletten sonra izzete, Rabbimizin rızasına, uğrunda cihada ve İslam topraklarının kurtuluşuna giden başka yol yoktur.

 

 #أقيموا_الخلافة
#ReturnTheKhilafah
#YenidenHilafet
#خلافت_کو_قائم_کرو

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER