- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Dokuzuncu Konuşma
Ekonomik Krizler ve Kapitalizmin Fiyaskosu
Cemal Harwood - İngiltere
Allahu Teâla, “sizi insanlara şahid ve örnek olmanız için vasat bir ümmet kıldık. Rasul de size şahid ve örnektir.” buyurmak suretiyle bu lider ümmeti insanlık için şahit bir ümmet olarak nitelendirmiştir. Bu durum belli bir süreyle sınırlı olmadığı gibi sadece Rasûl (sav) zamanında yaşayan Müslümanlarla da sınırlı değildir. Bilakis tüm zamanlardaki Müslümanlar için geçerlidir. Doğal olarak Rasûl sallallahu aleyhi vesellem de ümmetin şahididir. Allah Sübhânehu ve Teâla, muhtelif şekillerde bizleri muhasebe eder. Rasûl sallallahu aleyhi vesellem bir hadisinde; “Komşusu aç olduğu halde karnı tok olarak yatan kimse mümin değildir” (Suyûtî) buyurmuştur.
Buna rağmen fakirlik ve evsizlik artmakta ve ümmet şahitlik görevini yerine getirmemektedir. Tam yüz yıldır bu durumdayız.
Geçtiğimiz yıl Şubat ayında BBC’yi dinliyordum. Goldman Sachs'ın eski yatırım müdürü başkanı Jim O'Neill ile yaptıkları röportajda, Korona virüsünün ne kadar kötü olacağını bilmediğini ancak "iyi bir krizin faydasız, boşa harcanmasına kesinlikle izin vermeyeceğini vurguladı." Bu konuşmanın üzerinden tam bir yıl geçtikten sonra bunun ne anlama geldiğini görüyoruz.
- Tüm ülkeler kapalı bir yerden bir başka kapalı yere çıkıyor. (ev hapsi)
- Küçük ve orta işletmeler kapandı
- Okullar kapandı
- Fakirlik ve devlet yardımlarına bağlılık arttı.
- Özgürlükler ve haklar kayboldu
- Dünyanın her yerinde zenginler daha zengin oldu.
Dünya Sağlık Örgütü'nden David Nabarro, bu yaşananları nitelendirirken kapitalizmi ima ederek şöyle diyor: "Dünyadaki küçük çiftçilere ne olduğuna bakın. Yoksulluk düzeylerine ne olduğuna bakın. Görünüşe göre küresel yoksulluk gelecek yıl ikiye katlanacak. Yetersiz beslenmeden muzdarip olan çocuklar en az iki kat olacak. "
Bunların tümünün sebebi Korona virüsü müdür? Hayır. Covid-19 virüsü olsun ya da olmasın, kapitalizm mekanizması yoksulluk ve yaşamın mahvedilmesinin müsebbibi olmaya devam edecektir.Ama bu yıl, ikiyüzlülüğü ve yalanları da ortaya çıkardı.
İngiliz hükümeti geçen yılın Mart ayında hepimizi kendi evine hapsettiğinde, birisi şu soruyu sordu, "Peki evi olmayanlar ne olacak?" Her gece sokaklarda uyuyan binlerce çıplak insan var.” Ne utanç verici. İnsanca yaşayabilecekleri bir eve sahip değiller. Johnson hükümeti bu konuda tamamen ilgisiz ve duyarsız. Zira, bir hafta içinde İngiltere sokaklarında evsiz kimse kalmadı, binlercesini barınaklara koydular. Bu hızlılık, görünen bir problemden kaçınma siyasetidir. Yani istedikleri zaman herhangi bir sorunu gerçekten çözebileceklerini gösteriyor. Ancak kapitalizm bu şekilde işlemiyor. Kapitalizmin derdi insanın sorunlarını çözmek değildir. Son derece küçük bir azınlığın çıkarı için çalışır. Dünya nüfusunun %1’i dünya servetinin %44’ünü elinde bulundururken dünya nüfusun %50’si ise dünya servetinin sadece %1’ine sahiptir. Bu mali uçurum yıldan yıla büyümektedir.
Bazıları yeniden yapılanma, reform veya "daha iyisini inşa etme" ihtiyacından bahsediyor. Ancak ortada yeniden yapılanma veya ıslah diye bir şey yok. Gerçekte var olan, gidişatın çok daha kötüye gitmesi.
- Servet küçük bir grubun elinde birikiyor.
- Nüfus sayısını azaltmak için Maltus politikaları uygulanıyor.
- Küçük işyerlerinin ve tarımsal işletmelerin kapanması ve fakirliğin artması
- Borsa ve piyasa oyunlarıyla servetlerin yağmalanması
Doların yeniden işleme alınmasının üzerinden 50 yıl geçti. Amerika Brettoon Woods ile dünyayı altın sisteminden uzaklaştırdıktan sonra dolar %550 değer kaybetti. Ancak buna rağmen onlar daha fazla dolar basıyorlar. Şu anda değil milyarlarca, trilyonlarca dolar basıyorlar.
Kapitalist sistem borç üzerine kuruludur. Şu anda borç niteliğinde ve kontrol dışı yaklaşık 300 trilyon dolar tamamen ödenemez bir borç vardır. Ancak daha fazla kâğıt para basmayı planladıkları için bunu önemsemiyorlar.
Merkez bankaları, sahip oldukları parayı değiştirmek ve elden çıkarmak için kripto para birimlerini devreye almayı planlıyorlar. Dijital şifreleme kâğıt para gibidir ve altın veya gümüş ile desteklenmiyor. Ama şimdi, negatif faiz oranları uygulayarak hem insanlara para kaybettiriyorlar hem de nakit para tutanları cezalandırmak istiyorlar. Enflasyon veya bir çeşit müsadere yoluyla sizi istedikleri şekilde harcamaya zorlayacaklar. Şayet harcamazsanız, "negatif oranlar" yoluyla bunu geri alacaklar. Aslında, herkesin tüm harcamalarını izleme ve kontrol etme kabiliyetine ek olarak bu başka bir vergidir.
Bu büyük bir zulümdür.
Çin dijital para birimini çoktan başlattı.
Basit bir ifade ile hiçbir şekilde durmak yok. Müslümanlara yönelik savaşlar ve müdahaleler tüm hızıyla devam ediyor. Dünya Ekonomik Forumu bile Müslüman dünyasına daha sert vurmakla övündü. Kısa süre önce şunları söylediler: “Şu anda var olan çatışmalar dikkate alındığında, 2030’lu yıllarda Dünyadaki çok yoksul nüfusun yaklaşık %80'inin savunmasız olarak tanımlanan alanlarda yaşayacağı tahmin edilmektedir. Bunların büyük bir kısmı da Müslümanların yaşadığı veya Müslüman nüfusun yüksek olduğu ülkeler olacaktır.”
Dünyayı besleyen İslam ülkelerinin artık işgal, yolsuzluk ve hükümet politikaları nedeniyle, insanları beslemek için değil, Uluslararası Para Fonu gibi Batı kredilerini karşılamaya çalışması çok utanç vericidir. Dünya Gıda Politikası Araştırma Vakfı'na göre, ülkemizdeki gıda krizini çözmenin yaklaşık 7 milyar dolara mal olacağı tahmin ediliyor. Ama hiç kimse bu kadar küçük bir bedeli ödemek için acele etmiyor.
Dünya Ekonomik Forumu şimdi yeni vergiler için bastırıyor. Hatta zekât konseptine benzer şekilde servet üzerinden alınan vergileri öneriyor. Son zamanlarda şöyle dediler: “%2 oranında (nakit) bir vergi olsaydı yılda 1,6 trilyon doları bulurdu." Ancak onlar bu vergiyi, muhtaçları doyurmak için değil, ürettikleri borçları kapatmak istiyorlar. Yani paraya fakirlerden daha fazla değer veriyorlar”
Kapitalizm adaletsiz olmak ve fakirliği yok etmekten ziyade daha fazla yoksulluk yaratmak için tasarlanmıştır. Bütün çıkarları zengin bir azınlığın elinde biriktirmektir. Onların bu halinin bir gün değişeceğine inanmamız ya da neden oldukları sorunlara onlardan çözüm beklemek aptallıktır.
Konuşmaya son vermek için işte birtakım fikirler
Otoriteyi ve yönetimi kafirlere vermek haramdır. “Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.”
Günümüzde İslâm topraklarında ve batıda şahit olduğumuzsıkıntılar hayatımızda İslam'ın yokluğundan kaynaklanmaktadır. İslami bir toplum olmadan İslami ekonomi olamaz ve İslam'ın egemenliği olmadan İslami toplum olamaz.
Ancak biz şu anda yüz yıldan bu yana ümmetin zırhı olan bir halifeye, emire biatsız bir şekilde yaşıyoruz.
Âl-i İmran Sûresinde Allah Subhânehu şöyle buyuruyor: “Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” Buna göre hicri yüz yıl sonrası önceliğimiz hilafeti ikame etmek ve gelecek halifeye biat etmektir. Ancak bu iş, mevcut rejimleri ve yönetimleri değiştirmek için gayret ve çaba harcayan muhlis bir cemaatin liderliği olmadan olmaz. Bu değişim olmadan dünyada altın ve gümüşe dayalı gerçek, somut ve manipülasyondan uzak bir para söz konusu olmaz.
Nübüvvet metodu üzere hilafet, pozitif veya negatif hangi türü ile olursa olsun her türü ile faizin kesin olarak haram kılındığı hayatın tek metodudur.
İslam Devleti, tarım alanında küçük işletmeleri ve esnafı kapatmak, el koyup büyük şirketlere vermek yerine onlara tohum, toprak ve yardım vererek onları cesaretlendirecektir.
Hilafet halkın sırtında bir yük olmadığı gibi kesinlikle vergiler üzerine de kurulmaz. Zekât ise Kur’ân’da belirtilen sekiz sınıf dışında bir başka yere harcanamaz.
Allah’ım, Sen’in davetini net olarak anlamamız ve hayatımızda tatbik edebilmemiz için bize yardım et.
“Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.”
#أقيموا_الخلافة
#ReturnTheKhilafah
#YenidenHilafet
#خلافت_کو_قائم_کرو