Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Devrimin Onuncu Yıldönümünde (1) 25 Ocak Devrimini Sıradanlaştırmada ve Kısır Bir Döngü İçerisine Girmede Israr Etmek

بسم الله الرحمن الرحيم

Devrimin Onuncu Yıldönümünde

(1)

25 Ocak Devrimini Sıradanlaştırmada ve Kısır Bir Döngü İçerisine Girmede Israr Etmek

Tunus, uzun zamandan beri ümmetin bağrına çöreklenmiş Ruvaybida yöneticiler aracılığıyla on yıllar boyunca maruz kalmış olduğu zulüm, baskı ve despotluk sayesinde ümmeti kontrol altında tutan korku zincirini kırarak hayrın öncüsü olmuştur. Zira biri konuşsa dilini kestiler, biri başını kaldırsa başını kopardılar ve biri kalemiyle yazsa onu bombaladılar. Dolayısıyla ümmet, zalime sen zalimsin demekten alıkoyan büyük bir korku içerisinde süründü. Nitekim sanki ümmet kendisinden vazgeçmiş gibi görünürken bazıları da bir anda bu ümmetin artık öldüğü zannına kapıldılar. Bunun üzerine dünyaya, hastalanan ama ölmeyen canlı bir ümmet olduğunu kanıtlamak için ayağa kalktı ve baş kaldırdı.  

Buazizi, Tunus'ta devrimi ateşleyen kıvılcım oldu. Böylece onun gücü, ümmetin geri kalanları için bir ışık ve despotların tahtlarını sarsmak için nefislerde yeşeren bir umut olsun diye Mısır, Yemen, Suriye ve Libya da bu devrime katıldı. Şayet Tunus’taki halkımız despot Bin Ali’yi ortadan kaldırabilseydi, ümmetin diğer halkları da başlarındaki despotlarını ortadan kaldırabilirlerdi. Zira onların isimleri farklı olsa da despotlukları birdir ve efendileri farklı olsa da ajanlıkta aynıdırlar. 

Mısır’daki karşı-devrimin, 25 Ocak devriminin sarmalanması, kontrol altına alınması ve ardından onun iptal edilmesindeki başarısına rağmen, Batı ve onun Mısır’daki ajanları tarafından kendilerine dayatılmak istenen şeylere boyun eğmemek ve zillete düşmemek için ümmetin evlatlarının geniş bir kesiminde hala güçlü bir motivasyon oluşturmaya devam etmektedir. Dolayısıyla devrim, otoritenin despotluğu karşısındaki korku bariyerini kırmayı başardı ve onu, kendisine karşı herhangi bir gerçek muhalefete doğru zorladı. Bu yüzden rejim, devrimin her yıldönümü geldiğinde, devrimin yıldönümünden ilham alan herhangi bir hareketten ve onu iktidardan vazgeçmeye iten, rejimi altüst etme gücünden korktuğu için hala ordularını harekete geçirmeye ve güvenlik alarmı uyarısı vermeye devam etmektedir. Nitekim yine bu günler de, devrimin başlamasının onuncu yıldönümü, sokaklara ve meydanlara inen kitlelerin rejimin devrilmesini talep etme çağrılarının gölgesinde geliyor.  

İnsanları Mübarek’in iktidardan indirilmesi için gösterilere devam etmeye sevk eden şey, Mübarek günlerindeki rejimin işlemiş olduğu günahlar, hatalar ve ihanetler olsa da, mevcut rejim günahlarında, hatalarında ve ihanetlerinde Mübarek rejimini geride bırakmıştır. Zira mevcut rejim, Rönesans Barajı sorununu, uzak yakın herkese ihanet edecek şekilde ele almış ve bu da Nil sularının heba olmasına ve Mısır piyasasının çölleşmesine ve susuz kalmasına yol açmıştır. Ayrıca Yahudi varlığına ücretsiz hizmet vermek için Tiran ve Sanafir’i Suudi Arabistan’a bırakması, Tiran boğazının uluslararası sular olmasına neden olmuştur. Üçüncüsü ise, Mısır’ın ekonomik sularında Yunanistan, Kıbrıs ve Yahudi varlığının lehine devasa petrol ve doğalgaz zenginliklerinin kaybına yol açan Kıbrıs ve Yunanistan ile sınırların çizilmesi olmuştur. Gâsıp Yahudi varlığının yararı için Sina’nın sakinlerinin tahliye edilmesinden ve gerçek bir gelişimden yoksun bırakılmasından bahsetmiyoruz bile. Nitekim mevcut rejimin günahlarını sayacak olsak, öldürme, zorla alıkoyma, ümmetin en hayırlı evlatlarının tutuklanması, ekonomik çöküş ve vergisi gelecek nesiller tarafından ödenecek birikmiş borçlar gibi büyük bir utançla dolu birçok sayfalara ihtiyacımız olacaktır. 

Bugün, rejimi devirmek için harekete geçme ve çalışma dürtüsü, Mübarek’in devrildiği günden çok daha büyük olmalıdır. Zira ülke, ümmetin en büyük düşmanı Amerika’ya ipotek edildi ve rejim, ümmetin bedenini parçalaması, İslam’a hakaret etmesi, dine karşı yanlış bir devrim yoluyla İslam’ın hükümlerine saldırması ve dini söylem geliştirme bahanesiyle onun fikirlerine, mefhumlarına ve sembollerine saldırması için köpeklerini serbest bıraktı.  

Ancak her bir muhlis devrimcinin ve fasit vakıayı değiştirmek için çalışan herkesin; değişim için çalışırken takip edilmesi gereken metodunun olduğunu, değişim metodundaki en önemli şartın şeri bir metot, yani pratik bir metot olması gerektiğini, yani talep edilen değişimin ancak bu şekilde gerçekleşebileceğini, dolayısıyla yirmi beş ocak devrimini sıradanlaştırma girişiminin, güdük ve kısır bir döngü içerisine girme girişimi olduğunu, çağrıların sokaklara inmeye devam etmesi halinde devrimin her yıldönümü geldiğinde on yıl önce olanların bu şekilde sıradan bir hale geleceğini, ardından bu çağrılara cevap verilmeyeceğini veya rejimin basit bir şekilde sonlandırıp zulmedeceği az sayıda kişilerin sokaklara ineceğini, bu çağrıların iz bırakmadan devam etmesi halinde, değişim için özlem duyan nefislere umutsuzluğun sızabileceğini bilmesi gerekir… Zaten rejimin istediği de budur. Dolayısıyla bu çağrılardan en çok faydalanan da odur. Garip olan şey ise, rejimin aynen bugün de bu gösterilere katılanlara baskı uygulamaya, ezmeye, istismar etmeye ve tutuklamaya hazır olduğu bilinmesine rağmen özellikle bugünde sokaklara inmeye odaklanarak tarihin tekerrür ettirilmesidir. Zira rejim, yıldönümü kutlamalarını güvence altına almak bahanesiyle güçlerini sokaklara, şehrin ve meydanların giriş ve çıkışlarına konuşlandırmaktadır. Bundan dolayı değişimin metodunu yeniden gözden geçirmek gerekir. Ayrıca kaçınılmaz değişim sürecinden kaynaklanan kusurları bilmek ve bu hataları telafi etmek için Mısır’daki en uzun kolu askeri teşkilat yoluyla Amerika’nın liderlik ettiği karşı-devrim sayesinde gerçekleştiği kürtaj anına kadar devrimin başlangıcından bu yana olanları incelemek ve neler olduğunu gözden geçirmek gerekir. Evet, değişim süreci kaçınılmaz olup bu rejimin kökünden sökülüp atılacağı ve yerine İslam Nizamının geleceği o gün gelecektir.

Bu makale, 25 Ocak’taki başlangıcından şimdiye kadar devrimcilerin içine düştüğü ve öncekinden daha vahşi bir şekilde eski rejimin geri dönüşüne yol açan hatalar üzerinde durmak için devrimin gidişatını incelemeye yönelik ciddi bir çalışma olacağından dolayı bu makaleyi bir dizi makale ile takip edeceğiz. Böylece değişim çalışması, ülkeye egemen olan fasit kapitalist sistemi köklü bir şekilde değiştirip onun yerine azim İslam Nizamını getirecek olan üretken ve tatmin edici bir çalışma olsun. Zira Mısır halkının büyük bir çoğunluğunun dinini oluşturan ve ister Müslüman ister gayrimüslim olsun, altında yaşayan herkes için tek hayır olan İslam’dır. Ayrıca İslam ümmetinin yaklaşık on üç asır gölgesinde yaşadığı, İslam Devleti’nin dünyanın birinci devleti olduğu ve İslam ümmetinin de dünyanın birinci ümmeti olduğu işte bu nizamdır. Ayrıca bu silsilenin sonunda, bireylerle değil de ümmet ve ümmetle birlikte ideolojisi İslam olan, siyasi bir bilince sahip olmakla birlikte İslam akidesinden ve ondan fışkıran nizam ve hükümlerden kaynaklanan uygulanabilir mütekamil bir siyasi projeye sahip siyasi bir partiyle olması gereken gerçek bir değişimin nasıl olacağını açıklayacağız.

Yolun doğrusunu göstermek Allah’a aittir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hamid Abdulaziz

 

1. bölüm | 2. bölüm | 3. bölüm | 4. bölüm | 5. bölüm | 6. bölüm |
7. bölüm | 8. bölüm | 9. bölüm | 10. bölüm | 11. bölüm | 12. bölüm |
13. bölüm | 14. bölüm | 15. bölüm | 16. bölüm

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER