- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Erdoğan Seçimleri Kazansa da, Aslında Kaybetmiştir
-Üstad Esad Mansur’un Kaleminden-
Türkiye Seçim Kurulu, Erdoğan’ın Milliyetçi Hareket Patisi ile ittifak ederek Cumhurbaşkanlığını %52,4 oranıyla kazandığını açıkladı. Kalan yüzdeler diğer beş aday arasında dağılırken bunlardan en yüksek yüzde %30,7 ile Cumhuriyet Halk Partisi adayı Muharrem İnce oldu.
Bu beş aday, bir araya gelerek Erdoğan’a karşı tek aday göstermek için ikinci turun olmasını bekliyorlardı. Ancak Milliyetçi Hareket Partisi ile ittifak etmesi nedeniyle birinci tur Erdoğan’ın lehine sonuçlandı ve ikinci turun olmasına gerek kalmadı. Bunun yanı sıra onun partisi AK Parti‘nin, parlamentoda %42,5 oy alarak başarı oranı düştü. Zira 2015 yılında gerçekleşen en son seçimlerde yüzde %49,5 oranıyla parlamentodaki toplam sandalye sayısı 317 iken şuan parlamentodaki sandalye sayısı 293’e düşmüştür. Bilindiği üzere geçen yıl 550 olan sandalye sayısı yeni anayasada 600 sandalyeye çıkarıldı. Bu da Erdoğan’ın büyük bir kayıpla birlikte başarı sağladığını göstermektedir. Eğer bu seçimlerde cumhur ittifakı adı altında Milliyetçi Hareket Partisi’nin desteği olmamış olsaydı Erdoğan büyük bir kayıp yaşardı. Milliyetçi Hareket Partisi’nin destek vermesinin nedeni, her iki partinin de Amerikan çizgisinde, Amerikan müttefiki ve laik bir parti olmalarıdır. Amerika, gerek dışarıda Münbiç konusunda anlaşma sağlayarak, gerek Kuzey Suriye’de bir Kürt devletinin kurulmasını engelleyen bir kahraman olarak ortaya çıkmasını sağlayarak, gerekse Kandil Dağında ayrılıkçı Kürdistan İşçi Partisi’ni (PKK) vurması için Kuzey Irak’ta nüfuzunu sürdürmesine izin vererek Erdoğan’ın kazanması için tüm ağırlığını koydu. Bu arada millet ittifakı olarak adlandırılan diğer partiler, özellikle İngiltere olmak üzere Avrupa çizgisinde yürümektedirler. Dolayısıyla bu partiler, özellikle İngiltere olmak üzere Avrupa’yı takip etmekte olup Amerika’nın politikalarını desteklememektedirler.
Erdoğan’ın kazanmasının ertesinde Amerika, Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders'ın lisanıyla şöyle bir açıklamada bulundu: “Başkan Trump, Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki başarısını tebrik etmek… onunla olan güçlü ilişkilerimizi teyit etmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir bağlantı sağlayacak.” Bizzat onu arayarak Erdoğan’ın başarısından dolayı sevincini dile getirdi ve önümüzdeki 11 ve 12 Temmuz tarihlerinde Brüksel’de yapılması planlanan NATO liderler zirvesinde ikili zirve yapma sözü verdi. Ayrıca Hürriyet Gazetesi, Erdoğanlı Türkiye’nin Amerika için ne yapması gerektiği konusunda hemfikir olduklarını söyledi. Nitekim Trump Erdoğan’a, 16/04/2017 tarihinde Cumhurbaşkanlığı sistemini onaylamak için anayasa değişikliğine yönelik referandumu kazanması durumunda dostluklarına önem vereceğini ve birlikte yapacakları çok önemli şeylerin olduğunu söylemişti. Zira Trump’ın, gerek darbe girişimleriyle gerekse taraftarlarını ona karşı harekete geçirip onun politikalarını eleştirdiği ve ona karşı siyasi kampanyalar yürüttüğü siyasi çalışmalarıyla Erdoğan’ı düşürmeye çalışan Avrupa ile olan ticari ve politik savaşındaki sloganı, “Önce Amerika’dır.” Nitekim Türkiye Başbakanı Yardımcısı Nurettin Canikli, 28/07/2016 tarihinde İhlas Haber Ajansı ile yapmış olduğu bir röportajda bunu şöyle açıklamıştı: “Fotoğraf netleşmeye başladı. Fotoğrafın tümü aslında FETÖ bir maşa. Doğrudan kendisi baş aktör değil… Dahası Avrupa ülkeleri yapıyor… Zira darbecilere alkış tutuyorlar ve Avrupalılar darbe başarılı olmadığı için üzüntülerini açığa vuruyorlar. Dolayısıyla bizler, darbe girişimi başarısız olduğu için üzüntülerini gizlemeyen bir Batı kamuoyuyla karşı karşıyayız. Daha doğrusu medyasıyla ve karar alıcılarıyla karşı karşıyayız. Avrupa bunu ilk kez yapmıyor. Benzer durumlarda darbecilere en azından sessiz kalarak destek verdiklerini biliyoruz. Sayısız örnekleri var…”
Son seçimler, Erdoğan’ın popülaritesinin düştüğünü ve bu kez Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kazanmış olmasına rağmen bazıları tarafından körü körüne desteklendiğini gösteriyor. Nitekim çoğu kimseler tarafından Erdoğan’ın İslam’a ve Müslümanlara yönelik ihanetleri fark edilmeye başladı bile. Zira Suriye’de ihanet etti ve onları, mücrim Rusya ve İran ile zalim Beşar Esed rejimine teslim etti. Nitekim 2016 yılında devrimciler Halep’ten çekilerek gerginliğin azaltıldığı bölgelerdeki devrimcileri kandırdı. Zira mücrimlerin tırmanışı artırmaları ve bu bölgelerde garantör olan Erdoğanlı Türkiye’nin kılını dahi kıpırdatmaması, büyük bir komplonun olduğunu göstermektedir. Çünkü Suudi Arabistan, Türkiye ve diğerlerine bağlı olan silahlı hareketleri ortadan kaldırdılar. Ayrıca Erdoğan, zalim rejimin koruyucuları Rusya ve İran ile olan ilişkilerini daha da güçlendirdi ve bunu, Soçi ve Astana görüşmelerinde gösterdi. Erdoğan’ın yalan ve aldatmaları Filistin ile ilgili hususlarda da ortaya çıkmıştır. Zira Yahudiler tırmanmayı artırıp öldürdükleri halde ondan boş lakırdıların dışında hiçbir şey duyulmamıştır. İçeride de ekonomik durum kötüye gitmekte olup aslında onun başarılı olduğunu göstermek için şişirilmiş kırılgan bir ekonomi olduğu ortaya çıkmıştır.
Ancak büyük kayıp Allah katındadır. Zira kıyamet gününde hesap ve ceza vardır. Dolayısıyla Erdoğan bu ihanetlerinden dolayı Allah katında hesaba çekilecektir. Zira iktidarda kaldığı yaklaşık 16 yıl boyunca küfür sistemi Laikliği tatbik etmiş, onu savunmuş ve 2011 yılının Eylül ayında Mısır’a gittiğinde yaptığı gibi Mısır ve bölge için en iyi sistemin Laiklik sistemi olduğu şeklindeki iğrenç sözlerini söyleyerek var gücüyle ona teşvik etmiştir. Ayrıca TBMM Başkanı İsmail Kahraman, 2016 yılının Nisan ayında yapmış olduğu bir konuşmada şöyle demiştir: “Müslüman bir ülke olarak neden kendimizi dinden arındırma, geri çekme durumunda olacağız? Bir İslam ülkesiyiz. Bu nedenle dindar bir anayasa yapmalıyız.” Erdoğan buna şiddetle karşı çıkarak bunun kişisel bir görüş olup partiyi, parlamentoyu ve kafirlerin Osmanlı Hilafet Devleti’nin enkazı üzerine kurdukları laik sistemi temsil etmediğini ifade etmiş ve şöyle demiştir: “Laik sistemden asla sapmayacağız.” Ve şöyle ekledi: “Mısır’daki Müslüman Kardeşleri (İhvanı Müslimin) Laik sisteme ikna ettim.” Nitekim 15/07/2016 yılında İngilizci bir grup tarafından kendisine karşı bir darbe girişimi olduğunda insanların tekbir, tehlil ve camilerde selalarla darbecileri karşı çıkması, İslami eğilimlerinin olduğunu göstermektedir. Ancak Erdoğan, bu görüşü reddederek Laik sitemi ve İslami olmayan eğilimi vurgulamak için hemen demokrasi nöbetine çağrıda bulunmuş ve destekçilerinden, İslam’a savaş açan Mustafa Kemal’in partisiyle dayanışma içerisinde olmanın İslam’ın geri dönmesinden daha iyi olduğunu vurgulamak için halkın demokrasi nöbetlerine katılmalarını talep etmiştir. Dolayısıyla Erdoğan, Laik küfür siteminde ısrar etmekte ve birçok Hizb-ut Tahrir’li genci toplam 600 yılı aşan cezalarla cezaevlerine atarak davetçilere karşı savaş açmaktadır. Bunlardan bazıları Hizbin eski Resmi Sözcüsü Yılmaz Çelik gibi 15 yıl hükme mahkum olmuştur. Allah ona ve kardeşlerine çıkış yolu versin ve Allah, onlara zulmedenlerden intikam alsın.
Erdoğan’ın dünyadaki kaybı ufukta görülmeye başlamıştır. Ancak büyük kayıp, Ahiret kaybıdır. Apaçık kayıp, işte budur. Allah, kıskıvrak yakalamak için zalime mühlet verir. Sonra onu, Aziz ve Muktedir gücüyle yakalayıverir. Şüphesiz zafer, Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet’te cisimleşerek Allah’ın şeriatıyla hükmetmek için çalışan Allah’ın muhlis kullarının olacaktır. Zira güç ve kuvvet Allah’a aittir. Her ne kadar Erdoğan, Erdoğan’ın bizzat nitelendirdiği gibi sadık dostu Putin, yine dostu ve müttefiki İran rejimi ve aynı şekilde kendisinin nitelendirdiği gibi müttefiki ve dosta Amerika istemeseler de Allah’ın izniyle Laik küfür rejimi yıkılacaktır. Subhanehu şöyle buyurmuştur ve elbette O’nun vaadi haktır:
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آَمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur-55]
Kaynak: 04/07/2018 tarihinde yayınlanan Raye Gazetesi’nin (189.) sayısı.