Pazar, 29 Şevval 1446 | 2025/04/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Hizb-ut Tahrir / Kenya, Cani Yahudi Varlığına Karşı Askeri Operasyon Düzenlenmesi Talebiyle Bir Protesto Gösterisi Düzenledi

Yahudi varlığının Gazze’de işlemekte olduğu kesintisiz soykırım karşısında Hizb-ut Tahrir / Kenya, 18 Nisan Cuma günü Nairobi ve Mombasa’da Cuma namazının ardından protesto gösterileri düzenledi. Mombasa’da protesto el-Nur Camii önünde, Nairobi’de ise Eastleigh Caddesi’ndeki el-Hidaye Camii’nde düzenlendi.

Gerçekleştirilen protestonun ana gayesi, gaspçı Yahudilerin cenderesinde bulunan mübarek Mescid-i Aksa’yı bir an evvel kurtarmak üzere derhal harekete geçmelerini sağlamak ve onları kışlalarında tutan yöneticilerinin koyduğu sınırlamaları kırmaları için İslam ülkelerindeki ordulara güçlü bir çağrıda bulunmaktı.

Eylem, Filistin halkına yönelik devam eden saldırılarla ilgili yapılan kısa bir basın açıklamasıyla son buldu. Basın açıklamasında, Hizb-ut Tahrir / Kenya Medya Temsilcisi Şaban Muallim, Merkezi Temas Komitesi Başkanı Mehdi Ali ve Medya Bürosu üyesi Ali Ömer, Yahudi varlığının ordusuna karşı İslam ordularını cesurca seferber edebilecek yegâne gücün, Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devleti olduğunu vurguladılar. Zira Hilafetin, Yahudilerin küstahlığına, kibir ve ırkçılığına son verebilecek güç ve kapasiteye sahip olduğunu ifade ettiler.

Genel olarak ümmete, İslamî hayatı yeniden başlatmak için Nübüvvet metodu üzere Hilafet’i kurmanın farz olduğu ve Batı destekli Yahudi varlığına karşı Müslüman ordularını seferber edecek yegâne siyasi otoritenin Hilafet olduğu hatırlatıldı.

Şaban Muallim
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Kenya
Medya Temsilcisi

Devamını oku...

Rusya Orta Asya’daki Etkisini Koruma Çabasında

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, 17 Nisan’daki basın toplantısında, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un 22-23 Nisan tarihlerinde Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e resmî bir ziyaret gerçekleştireceğini duyurdu. Lavrov’un Özbekistan ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı ile görüşmesi, Dışişleri Bakanı Bahtiyar Saidov ile detaylı müzakereler yapması bekleniyor.

Lavrov’un Taşkent temasları jeopolitik açıdan kritik önem taşıyor. Zira Rusya, Çin, AB ve ABD’nin bölgede özellikle Özbekistan’da artan faaliyetlerine karşı Orta Asya’daki özelikle de Özbekistan’daki etkisini korumaya çalışıyor. Lavrov’un ziyareti, bu çabanın diplomatik yansımasıdır.

Bilindiği üzere, 22 Ocak 2025’te Özbek Savunma Bakanı General Şehrat Hulmuhamedov, resmî bir ziyaret çerçevesinde Rusya Savunma Bakanı Andrey Belousov’un başkanlığındaki askerî heyeti kabul etmiştir. Yapılan görüşmeler neticesinde, Rusya ve Özbekistan Savunma Bakanları, 2025 yılına ilişkin ikili askerî iş birliği planını ve 2026-2030 dönemini kapsayan askeri stratejik ortaklık programını imza attılar. Bu nedenle, Lavrov’un ziyareti, söz konusu ziyaretin ardından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Bir yandan Rusya Savunma Bakanı Belousov, Rusya’nın bölgesel güvenliğin tek garantörü olduğunu öne sürerek Özbek yönetimini dizginlemeye çalışırken, diğer yandan da Dışişleri Bakanı Lavrov, Özbekistan’ı yeniden “komşu yan ülke” konumuna döndürmek istiyor. Bu tanım, Özbekistan’ın büyük güçler mücadelesinde önemsiz bir figüran olduğunu hissettiriyor. Rusya, Özbekistan’ı uluslararası satranç tahtasında bir vezir değil, sıradan bir piyon olarak konumlandırıyor.

Malum olduğu üzere Özbekistan Cumhurbaşkanı’nın Fransa ziyaretinin ve özellikle bu ay başında düzenlenen ilk AB-Orta Asya Zirvesi’nin ardından, Mirziyoyev için ‘uzaktaki kıta’ (Avrupa) hiç olmadığı kadar cazip görünmeye başlamıştır. Özbek heyeti ile Amerikalı yetkililer arasında Washington’da gerçekleşen görüşmelerin ardından imzalanan maden anlaşması ile Özbekistan’ın DEAŞ’la mücadele koalisyonuna tam üyeliği, Çin’de endişelere yol açtı. Rusya, Çin’e karşı ihtiyatlı bir politika izliyor çünkü bu iki ülkenin bölgedeki ekonomik çıkarlarını koruma ve genişletme mücadelesinde ‘stratejik ortak’ görünümü altında aslında gizli bir rekabetin yattığı görülüyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Özbekistan temaslarında hem güvenlik konularını hem de göçmen işçiler meselesini gündeme getirmesi beklenen bir durumdu. Özbekistan’ın Bağımsız Devletler Topluluğu ve Şanghay İşbirliği Örgütü üyeliği de Moskova’nın bölgedeki etkinliğini sürdürme politikasının bir gereğidir. Ukrayna savaşı ve Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar ve getirdiği kısıtlamalar, Rusya’yı güney ve doğu Avrasya’ya bağlayan transit koridorların önemini daha da artırmıştır.

Bu bağlamda, Kuzey-Güney Uluslararası Ulaştırma Koridoru’nun rolü daha da önem kazanmıştır. Bu koridorun mesafesi, Afganistan üzerinden geçişinin sağlanmasıyla kısaltılabilir ve bu nedenle Rusya, Taliban hareketini resmi olarak “terör örgütleri listesi”nden çıkarmıştır. Lavrov şimdi de Özbekistan hükümetini Taliban konusunda ortak bir tutum almaya zorluyor. Özetle Rusya, bu ziyaretle Orta Asya’daki nüfuzunu korumayı ve pekiştirmeyi amaçlıyor.

Ey Özbek rejiminin liderleri! Unutmayın, Rusya yalnız değildir; Çin, ABD ve Avrupa da sömürgeci güçlerdir ve her biri eşit derecede tehlikelidir. Amaçları, Müslümanların ve zayıf halkların kanlarını bir sülük gibi emmek, onları her türlü saldırılarına ram etmek, aciz ve güçsüz bırakmak, sürekli yardım dilenen insanlar hâline getirmek ve insanların şerefini ve izzetini çiğnemek için sizi bir “çöp paçavrası” gibi kullanmaktır. Ne kadar itaat ederseniz edin, Kaddafi, Saddam ve benzerleri gibi sizi de bir gün satmaktan ve kullanıp çöpe atmaktan çekinmeyeceklerdir! Daha da kötüsü, Allah’ın gazabına uğrayacak, dünyada da ahirette pişman olacaksınız. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى“Kim Benim zikrimden yüz çevirirse, mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim vardır. Ve kıyamet günü onu, kör olarak haşredeceğiz.” [Taha 124] Açgözlü sömürgecilere boyun eğmeyin! Allah ve Rasûlüne itaat edin. Küfrün elinde zillete razı olmak yerine, İslam’ın izzetini tercih edin.

وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ“Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.” [Münafikun 8]

Devamını oku...

Amerikan Savaş ve Ölüm Makinesi, “İş birliği” ve “Ebedi Dostluk” Gibi Parıltılı Sloganların Arkasına Gizlenmektedir

Ey Tunus halkı! ABD, Yahudi varlığına ABD, Avrupa ve Orta Doğu’daki üslerinden yüzlerce yüksek tahribat gücüne sahip bomba ve çeşitli savaş mühimmatları taşımak üzere eşi benzeri görülmemiş bir hava köprüsü kurdu. Dahası Yahudi varlığının işlediği katliamlara, soykırıma ve yıkıma destek verdi. Direniş güçlerinden ise silahlarını bırakmalarını istedi, Gazze halkının zorla yerinden edilmesini ve dünyanın dört bucağına sürülmesini şart koştu. İşte böylesi bir dönemde ABD’nin Tunus Büyükelçiliği yaptığı açıklamada “ABD Altıncı Filo Halkla İlişkiler Bölümü”nün, Amerika Birleşik Devletleri’nin Tunus devletine 34 metre uzunluğunda iki adet “Island” sınıfı sahil güvenlik botu teslim ettiğini duyurdu. Açıklamada bu teslimatın, sözde 220 yıllık bir geçmişe dayanan ABD-Tunus deniz işbirliği çerçevesinde ve bölgesel güvenliği güçlendirme amacıyla yapıldığı belirtildi.

Bu yanıltıcı açıklama karşısında Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Medya Bürosu olarak biz, aşağıdaki hususları açıklığa kavuşturma gereği duyuyoruz:

Birincisi: Amerika’nın, “dünyanın dört bir yanında deniz gücü varlığını sürdürme ve ortaklıklarını pekiştirme” maskesi altında Tunus donanmasına teslim ettiği iki sahil güvenlik botu, esasen ABD’nin ülkemizde ve bölgemizdeki çıkarlarına hizmet etmektedir.

İkincisi: Söz konusu iki sahil güvenlik botunun teslimatının, Tunus ile Amerika arasında 220. yıldır süregelen denizcilik iş birliği kapsamında gerçekleştiğine dair iddia, gerçeği yansıtmayan bir iftira ve tarihin kasıtlı bir şekilde çarpıtılmasıdır. Çünkü bizim ülkemiz, kökleri çok eskilere dayanan yüce bir ümmetin, yani İslam Ümmetinin bir parçasıdır. Söz konusu 220 yıllık dönemde Tunus’un uluslararası ilişkileri, Osmanlı Hilafet Devleti’nin diğer devletler ve milletlerle kurduğu ilişkiler çerçevesinde şekillenmiştir.

Üçüncüsü: Bu teslimat, Amerika’nın küresel deniz varlığı ve ortaklık söylemleri maskesi altında yürüttüğü sömürgeci ve hegemonik stratejisinin bir parçasıdır. Amerika, özellikle Tunus’a, NATO dışı “stratejik ortak” statüsünün dayatılmasından sonra topraklarımızı ve limanlarımızı pervasızca kullanmaya başlamıştır. Tüm bunlar, ABD’nin “dünyanın her köşesinde deniz gücüyle hazır bulunma ve ortaklıkları genişletme” yönündeki kararlı politikasının tezahürüdür.

Ey Ez Zeytune Müslümanları! Ey kahraman mücahitlerin torunları! Ümmetin askerî güçlerinin ABD’nin suç dolu askerî tatbikatlarında yer almasına kahroluyoruz! Amerikan düşmanının ümmetimize yönelik sürdürdüğü aldatıcı söylemler ve onur kırıcı propaganda ise kederimizi ve öfkemizi daha da artırmaktadır. Ümmet, kendisini zillete ve acze mahkûm eden bu yöneticiler yüzünden bu hâle düşmüştür. Bu zillet ve acizlik, ancak Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulmasıyla son bulacaktır. Hiç şüphesiz yarın, bekleyeni için çok yakındır.

الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ للهِ جَمِيعاً“Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” [Nisa 139]

Devamını oku...

Ey Pakistan’ın Saygıdeğer Alimleri! Pakistan Silahlı Kuvvetleri’nin Filistin’e Destek İçin Harekete Geçmesinin Önündeki Tek Engel Mevcut Yöneticilerdir Bu Engeli Aşmak ve Şeri Görevinizi Yerine Getirmek Sizin Sorumluluğunuzdadır

İslamabad’daki alimler buluşması, Yahudi varlığının Gazze’de işlediği hunharca soykırım karşısında Pakistanlı Müslümanların duyduğu ıstırap ve acıya ayna oldu. Alimlerin, başta Pakistan olmak üzere tüm İslam ordularını cihada çağıran fetvası, son günlerde Pakistan’ın büyük şehirlerinin meydanlarında ve sosyal medya platformlarında yankılanan ve “Ey Müslüman orduları! Genelkurmay’dan harekete geçin! Görevinizi yerine getirin!” şeklinde atılan sloganlarıyla birebir örtüşüyor.

Evet, bu dönemde cihadın, özellikle de orduların cihat etmesinin ne kadar önemli ve zorunlu olduğunu ayrıntılarıyla ortaya koydunuz. Ama Pakistan’daki yöneticilerin sorunu, cehaletleri değildir. Zira Müslümanlar saldırıya uğradığında onları savunmanın farz olduğunu çok iyi biliyorlar. Çünkü bu, ‘dinde zaruri olarak bilinen’ hükümlerdendir. Aksine sorun, bu yöneticilerin ihanetinde ve kasıtlı ihmalkârlıklarında yatmaktadır.

On sekiz ay yetmedi mi hâlâ?

Gazze’deki Müslümanlar, başta Pakistan olmak üzere İslam dünyasının yöneticilerine defalarca yardım çağrısında bulundular. Pakistan halkı da yöneticilerinin kapısında feryat figan etti. Ne var ki bu sözde yöneticiler, kadınların, yaşlıların, çocukların ve gençlerin gözlerinin önünde katledilmesini sadece izlemekle yetindiler. Yahudi varlığı, bu yöneticilerin gözlerinin önünde Gazze’deki hastanelerini, okulları, camileri bombalayıp yerle yeksan etti. Muhakkak ki, yöneticiye nasihatte bulunmak Allah’ın bir emridir. Fakat yöneticiler nasihati kulak ardı edip Allah’ın dinine aykırı hareket ettiklerinde ve ümmetin haklarını mütemadiyen hiçe saydıklarında, artık sadece nasihatle yetinilmesi caiz olmaz. Aksine onları şiddetle hesaba çekmek ve onları hakka uymaya zorlamak, alimler de dahil olmak üzere İslam ümmeti üzerine farzdır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ، لَتَأْمُرُنَّ بِالْمَعْرُوفِ، وَلَتَنْهَوُنَّ عَنِ الْمُنْكَرِ، وَلَتَأْخُذُنَّ عَلَى يَدَيِ الظَّالِمِ، وَلَتَأْطُرُنَّهُ عَلَى الْحَقِّ أَطْراً، أَوْ لَيَضْرِبَنَّ اللهُ قُلُوبَ بَعْضِكُمْ عَلَى بَعْضٍ، ثُمَّ لَيَلْعَنَنَّكُمْ كَمَا لَعَنَهُمْ“Hayır, Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülükten nehyeder, zalimin elini tutup zulmüne mani olur, onu hakka döndürür ve hak üzerinde tutarsınız; ya da Allah Teâlâ kalplerinizi birbirine benzetir, sonra da İsrailoğulları’na lânet ettiği gibi size de lânet eder.” [Taberani] Bu yöneticiler ihanet şebekesinin ortaklarıdır, ümmetin kutsallarını üç kuruşa satmış kimselerdir. Daha önce Biden’ın önünde diz çöktükleri gibi, şimdi de Trump’ın önünde diz çökmektedirler. Müslümanlara zulmü reva görmekte ve seslerini kısmaktadırlar. Onlar alçaklığa ram olmuşlardır, aşağılananların aşağılanması kolay olur.

Ey değerli alimler! Cihad fetvaları artık yöneticileri etkilemiyor. Zira onlar sadece cihat hükmünü değil, yüzlerce Şer’i hükmü askıya almışlardır. Orduları kendi ulusal sınırları içerisine hapsetmişlerdir. Ümmetin meselelerini Birleşmiş Milletler gibi küfür kurumlarına teslim etmişler, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası gibi sömürgeci kuruluşların şartlarına boyun eğmişlerdir.

Çözüm, bu yöneticileri alaşağı etmek ve yerlerine Hilafeti ikame etmektir. Bu yöneticiler ve askeri komutanlar, ins suretindeki sırtlanlardır, cihat farizasının yerine getirilmesine mâni olmaktadırlar. Dolayısıyla bu engelin ortadan kaldırılması farzdır. Zira “Vacibin kendisiyle tamamlandığı şey de vaciptir.” Şeriat’a göre yalnızca Allah’ın Şeriatıyla hükmeden ve Müslüman ordularını cihada yönlendiren yöneticiye itaat farzdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ“Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir.” [Maide 47]

Ey âlimler! Ey peygamberlerin varisleri! Ordulara cihadın farz olduğuna dair bir fetva yayımladınız. Şimdi de güç ve kuvvet ehli için bu sömürgeci ajanları devirmenin, Hilafet Devleti’ni kurmanın ve Raşidi bir Halife önderliğinde Filistin’i kurtarmanın farz olduğunu bildiren bir fetva yayınlamalısınız. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ“İmam ancak bir kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” [Müttefikin Aleyh] Ümmet, alimlerinden İngiliz emperyalizmine karşı kurtuluş mücadelesine öncülük eden bu toprakların alimlerini örnek almalarını bekliyor! Dolayısıyla sizden Mübarek Toprak Filistin’in kurtuluşunu ve Yahudi varlığının ortadan kaldırılmasını engelleyen tüm engelleri —yöneticiler de dahil olmak üzere— ortadan kaldırmanızı bekliyor. Bu, İmam Ebu Hanife’nin, İmam Malik’in, İbn Teymiyye’nin, Şah Veliyullah’ın ve diğer mücahit alimlerin üstlendiği roldür. Öyleyse, en hayırlı selefin en hayırlı halefi olun. Ümmetin umutlarını boşa çıkarmayın ve Peygamberin mirasını heba etmeyin.

Devamını oku...

İslam Perspektifinden Gazze'deki Son Olaylar!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

İslam Perspektifinden Gazze'deki Son Olaylar!

İslam'ı kendisinden bir nizamın çıktığı akli akide kılan, bu akide temelinde düşünmeyi bir kurtuluş, bu akideden dallanan ve çıkan hayatı dünya ve ahiret saadeti kılan, Kendi yolunda cihadı bu akideyi taşımanın ve onu korumanın yolu ve bu dinin zirvesi kılan Allah'a hamd olsun ve Salat ve Selam, yaratılmışların ve peygamberlerin en şereflisi Muhammed bin Abdullah'a, Âline ve tüm Ashabına olsun.

Bugün, Gazze'de tüm dünyanın gözü ve kulağı önünde işlenen en iğrenç katliamların ve en korkunç suçların yaşanmasıyla birlikte İslam ümmetinin tarihinde, en elem verici ve en derin yaraların olduğu anlarından birini yaşıyoruz. Olaylara İslami perspektifte ve İslami akide temelinde ışık tuttuğumuzda, belki o zaman gerçekliği-vakıayı dakik bir şekilde anlayabilir ve aydın bir şerî çıkarımda bulunabiliriz.

Gazze'de olup bitenleri, siyasi, şerî, askeri ve insani olmak üzere farklı açılardan ele alacağız ve halklar ve ordular olarak İslam ümmetinin bu meseleyle ilgili muameledeki rolünü, Arap rejimlerinin konumunu ve şerî vacibini yerine getirmesi halinde bu ümmetin akıbetinin ne olacağını vurgulayacağız. Sözlerimizin Allah için öfke ve O'nun kutsalları için kıskançlık alevini tutuşturması ümidiyle hoş geldiniz.

Gazze, 365 kilometrekareyi geçmeyen bu küçük alan, kararlığın ve çelik iradenin kalesine ve İslam ümmetinin hayati meselelerine yönelik pusulasını yeniden belirleyen bir alana dönüşmüştür. Gazze'nin önemi, sadece coğrafi konumundan değil, bilakis onurun ve akidenin koruyucusu ve sömürgeciliğin en acımasız şekillerinden birine karşı direnişin meşalesinin sembolü olmasından kaynaklanmaktadır. Gazze 2007'den bu yana, insan haklarını hiçe sayan uluslararası sistemin yardımıyla ve başta Gazze'nin tek can damarı olan Refah sınır kapısını kontrol eden Mısır rejimi ve işlediği tüm korkunçluklara rağmen işgalle güvenlik koordinasyonu rolü oynayan Filistin otoritesi olmak üzere bazı Arap ülkelerinin doğrudan katılımı ya da utanç verici suç ortaklığıyla işgal tarafından karadan, denizden ve havadan uygulanan boğucu bir kuşatmanın altındadır. Bu acı gerçeğe rağmen Gazze, dağlar gibi dimdik ayakta durmakta, canlı bedeniyle savaşmakta ve tüm ümmete sebat ve fedakârlık konusunda ilham vermektedir.

7 Ekim 2023 tarihinde başlayan son saldırıda işgal, modern tarihin en iğrenç soykırımlarıyla karşılaştırabilecek kadar vahşetinde hayal gücünü bile aşan en iğrenç katliamları ve en iğrenç suçları işlemiştir. İşgal, nüfusun yoğun olduğu bölgelerde vakum bombaları ve tahrip gücü yüksek patlayıcılar kullanmış, bu da Gazze halkından on binlercesinin şehit olmasına yol açmıştır. Ayrıca halkı aç bırakma ve su, elektrik ve ilaçları kesme yoluna başvurmuş, bu da gerçek bir insani felakete neden olmuştur. Hatta uluslararası insan hakları örgütleri bu saldırıyı “sistematik bir savaş suçu” olarak nitelendirmiştir. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA)'nin raporlarında, Gazze nüfusunun %85'ine denk gelen 1,9 milyondan fazla Filistinlinin evlerinden çıkarılmaya zorlandıklarına ve evsiz bir şekilde bırakıldıklarına dikkat çekilmiştir. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü (WHO), hastanelerin tekrar tekrar bombalanması ve malzeme eksikliği nedeniyle Gazze'deki sağlık sisteminin “tamamen çöktüğünü” bildirmiştir. Yine UNICEF, tanık oldukları katliamlar ve yıkım nedeniyle ağır psikolojik travma yaşayan yüz binlerce çocuktan bahsetmiştir. Tüm bu suçlar Gazze'nin kararlılığını durduramamış, aksine daha da kararlı ve ısrarcı bir hale getirmiş ve küresel tiranlık karşısında bir meydan okumanın ve gururun meşalesi olarak kalmaya devam etmiştir.

  • Filistin Sağlık Bakanlığı'na göre çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 52.000'den fazla şehit. (Mart 2025)
  • Birçoğu kalıcı olarak sakat kalan 70.000'den fazla yaralı.
  • Hastaneler, üniversiteler, okullar, camiler, su ve elektrik şebekeleri olmak üzere Gazze'nin altyapısının %60'ından fazlası yıkılmıştır.
  • Dini ve kültürel kimlik doğrudan hedef alınarak 250'den fazla cami ve 8 kilise bombalanmıştır.

Buna rağmen Gazze kırılmamış, aksine yüzüstü bırakılmanın denizinde kararlılığın bir vahası olduğunu kanıtlamıştır. İşgalin bugünden sonra güvenlik tanımayacağını ve direniş ateşinin silahlardan önce kalplerde yandığını ilan etmek için Kassam Tugayları, Kudüs Tugayları, Nasır Selahaddin Tugayları ve diğerleri ortaya çıkıştır. Yaralara ve kuşatmaya rağmen Gazze, düşman Yahudi varlığını sarsan gerçek bir caydırıcı üsse dönüşmüş ve onun “kesin zaferi” gerçekleştirmeye yönelik tüm çabalarını başarısız kılmayı başarmıştır. Zira bu, sadece askeri bir çatışma değil, bilakis imani iradenin ve Allah'a olan tevekkülün demir ve ateş cephaneliğinden daha üstün olduğunu pekiştiren bir kararlılık destanıdır. Böylece Gazze halkı, İslam sayesindeki izzetiyle düşmanın vehimlerini paramparça etmiş ve maddi güç dengesi onların lehine olmasa da Yahudi varlığını sarsmışlardır ancak Allah'ın sünneti, O'na yardım edenlere yardım etmektir.

İdrak edilmesi gereken ilk şey, Gazze'de yaşananların sadece siyasi bir saldırı değil, bilakis bizzat İslam'a yönelik kapsamlı bir saldırı olduğu gibi ümmetin akidesine, onuruna ve varlığına yönelik açık bir saldırı ve Allah yolunda isabet edenlerden dolayı gevşeklik göstermeyen Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ümmetinin evlatlarının doğrudan hedef alınması olduğudur. Zira düşman, caminin kutsallığına, çocuğun bedenine ya da kadınların onuruna saygı göstermeyerek tüm sınırları aşmış ve tüm bunlarda, Arap rejimlerinden kendisini sessizlik, destekle ya da kuşatmayla destekleyen kimseler bulmuştur. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِSize ne oldu da Allah yolunda ve çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?” [Nisa 75] Nitekim ilim ehli, gücü yettiği halde mustazaflara yardım etmeyi terk etmenin, en büyük günahlardan biri olduğunu açıklamışlardır. Örneğin İmam Kurtubi -Allah ona rahmet etsin- bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir: “Bu ayet, yeryüzünün dört bir köşesindeki mustazafları/çaresizleri kurtarmanın farz olduğuna ve bunun duruma göre farzı kifaye ya da farzı ayn olarak tüm ümmet üzerine farz olduğuna dair bir delildir.” İbn-i Teymiyye Rahımehullah ise şöyle demiştir: “Eğer bir düşman Müslüman bir ülkeye girerse, oranın sakinlerinin orayı savunması farzdır ve eğer onlar yeterli değilse, o zaman onlara yakın olanların da üzerine farz olur ki böylece bu, herkes kapsar.”

Bakın işte bugün Gazze haykırıyor ve haydi bize yardıma gelin diye yiğit askerlere hitap ediyor, liderlerin vicdanlarını harekete geçiriyor ve tüm Müslümanların kalplerini teşvik ediyor; çünkü katliam gırtlaklara kadar ulaştı ve düşman yaşlı ile genç, direnen ile silahsız arasında hiçbir ayrım yapmıyor. Peki başkalarını kökünden söküp attıkları gibi Gazze halkının da kökünden söküp atıncaya kadar bekleyecek miyiz? O halde İslam'ın askerleri ayağa kalksın; Allah'a yemin olsun ki ümmetin gönülleri onları özlemekte ve onlardan Allah'a yakınlaşacakları doğru bir saat beklemektedir ki böylece İslam'ın sancağını dalgalandırsınlar, çemberi kırsınlar ve mübarek Aksa'ya doğru zafer yolunu açsınlar. وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِSize ne oldu da Allah yolunda ve çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?” [Nisa 75] Ayrıca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ؛ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يُسْلِمُهُ، وَمَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أَخِيهِ كَانَ اللهُ فِي حَاجَتِهِMüslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir.” [Buhari]

Gazze'yi desteklemek her muktedir Müslüman için şerî bir vaciptir, bilakis özellikle saldırganlık şer'an sessiz kalınmayacak ve iman olarak da görmezden gelinmesi affedilmeyecek vahşet seviyesine ulaşmışsa, ümmetin kendisinden geri duramayacağı en büyük vaciplerden biridir. Nitekim İbn Hazm şöyle demiştir: “Düşman bir ülkeye girdiğinde, o ülke halkından gücü yeten herkesin baba, anne veya alacaklının izni olmadan cihad için düşmana karşı çıkmasının farz olduğu konusunda ittifak ettiler.”

Bu nedenle işgali ortadan kaldırma ve mübarek toprakları kurtarma sorumluluğunu taşıyanlar, Mısır, Türkiye, Pakistan ve Suudi Arabistan orduları başta olmak üzere Müslüman ordulardır; ancak bu, söz ve söylemlerle değil, bilakis kalabalıklarla, tanklarla ve füzelerle olmalıdır; tıpkı Allah Azze ve Celle’nin şöyle buyurduğu gibi: وَأَعِدُّوا لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّةٍOnlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın.” [Enfal 60] Böylece bu orduların saflarına, İslam'ın ruhuyla yetişmiş ümmetin evlatlarından sadık olan adamlar katılacak ve tarih, Ayn Calut'ta Kutuz ve Hıttin'de Selahaddin'in yaptığı gibi mustazaflara yardım etmek için harekete geçen askerlerin büyük tutumlarını yazacaktır; peki bugün sizler, Gazze ve Aksa'yı kurtarmak için harekete geçmekten aciz misiniz?!

Ey İslam’ın askerleri; ümmetin umudu ve koruyucu kalkanı sizsiniz ve gerçek değişimin anahtarlarına sahip olanlar da sizlersiniz; o halde Allah'ın dinine yardım edin ve ümmete sizde bir hayır olduğunu gösterin; çünkü siz hareket ederseniz geriye zalimler kalmayacağı gibi şayet seferber olursanız geriye Yahudi varlığı da kalmayacaktır. وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْSizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın.” [Bakara 191]

Şerî görüş şunu teyit etmektedir:

Filistin'i kurtarmak için ordular göndermek kesinlikle farzı ayn olup bu zamanda, sessizliğin düşürmeyeceği, geri durmanın meşru görülmeyeceği, diplomasi ya da uluslararası sözleşmeler argümanlarıyla ertelenemeyecek olan en büyük şerî vaciplerdendir; bilakis bu, Kur'an ve sünnetin sabiteleriyle muhkem olan şerî bir vacip olduğu gibi Müslüman ordulardan muktedir olan herkesin, mustazaflara yardım etmek, saldırganlığı püskürtmek, İslam ümmetinin toprakları ve kutsalları üzerindeki haklarını gerçekleştirmek için ayağa kalması da vaciptir. Orduların harekete geçmeksizin geçirdiği her an günah defterine kaydedilmekte olup dökülen her bir damla kan, geride duran, sessiz kalan ya da yardımı engelleyenler için Allah'a şahitlik edecektir. وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir.” [Enfal 72]

Alimler, vaizler, düşünürler, gençler ve cemaatler de dahil olmak üzere tüm bileşenleriyle İslam ümmetinin, ümmetin ordularının Filistin'deki kardeşlerini kurtarmak için derhal harekete geçmesini talep etmesi gerekmektedir. Aynı şekilde İslam ümmetinin, her türlü samimi hareketin önünde aşılmaz bir engel olduğu kanıtlanmış olan mevcut rejimleri yıkmak için tüm enerjileriyle çalışmaları gerekir; zira bu rejimler, orduları zincire vurup onları zalim uluslararası anlaşmalara bağladılar ve ümmet katledilirken ve kutsallar ihlal edilirken “barış” ve “uluslararası meşruiyet” adına onların harekete geçmelerini engellediler.

Arapların ve uluslararasının yardımsız bırakması, açık bir ihanettir

Ülkemizi yöneten rejimlerin sessizlik aşamasını geçerek işgalin çirkin yüzünü güzelleştirme, meşrulaştırma ve zımni destek aşamasına geçtiğini görmek acı ve üzüntü vericidir; zira bu rejimler, halkların bilincini, düşmanın suçlu gaspçı varlık olması yerine “barış ortağı” olarak kabul etmesi için yeniden formüle etmek için çalışmaktadırlar. Ayrıca bu rejimler, Gazze halkının maruz kaldığı günlük katliamlara seyirci kalmakla yetinmemiş, aksine işgalin suçlarının meşrulaşmasına katkı sağlayan siyasi, medya ve diplomatik uygulamalarda bulunmuşlar, hatta bazen işgalin hedeflerini gerçekleştirmesi için ona yardım etmişlerdir. Örneğin Mısır rejimi, en kritik zamanlarda Refah sınır kapısını kapatarak yardım girişlerini engellemiş ve sanki Gazze halkının tek kurtuluş kapısını, kendi elindeki siyasi bir baskı aracına dönüştürmüştür. Diğer bazı ülkelere gelince; Yahudi varlığıyla ekonomik, askeri ve güvenlik gibi kapsamlı normalleşme projelerinin içine dalmışlardır; bu ise Filistin davasının bağrına saplanmış bir hançer olup düşmanın dost ve kalkınmanın ortağı olabileceğini ifade eden yanlış bir mesaj vermektir! Bu tutumlar halkların iradesini değil, bilakis rejimlerin, Batı'nın ve uluslararası karar merkezlerinin çıkarlarına olan bağlılığını ifade etmektedir. Dolayısıyla işgalin imajını güzelleştirmek artık sadece gerçekleri tahrif etmekten ibaret değil, aksine apaçık bir ihanet, suç ile fiili olarak iş birliği yapmak, ümmetin kutsallarını ve evlatlarının kanını ihlal etmektir.

Gazze'yi Refah sınır kapısından kuşatan ve yardımların geçişlerini engelleyen Mısır rejiminin, mübarek toprakları kurtarmak ve mustazaf halkına yardım etmek için derhal ordusunu harekete geçirmesi gerekir.

7 Ekim 2023 olaylarını "ulusal mutabakattan sapma" olarak niteleyen Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın liderliğindeki Filistin otoritesi, ülkemizi yöneten ve tek dertleri Yahudi varlığını korumak ve varlığını pekiştirmek olan tüm hain ve ajan rejimler gibi, Filistin'den ve ümmetten koparak işgalin vekili olarak hareket eden bir otoritedir.

BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan gibi işgalle ilişkilerini normalleştiren ülkeler, Yahudi varlığı ile güvenlik ve ekonomik anlaşmalar imzalamışlardır.

Uluslararası düzeye gelince: Uluslararası sistemden hiçbir hayır umulmamalıdır; zira uluslararası sistem, İslam'a ve Müslümanlara karşı savaşında Yahudi varlığını destekleyen bir ortaktır; bilakis bu varlık, Batı’nın İslam ülkelerindeki ileri üssü, yani ümmetin birliğini engellemek ve ümmeti, bir zamanlar olduğu gibi dünyanın efendisi konumuna geri döndürecek İslam Devleti’nin kurulmasını önlemek için ümmetin bağrına saplanmış bir hançer olarak görülmelidir. Zira ABD, saldırının ilk haftalarında Yahudi varlığına silah ve mühimmatın yanı sıra 14 milyar Doları aşan benzeri görülmemiş bir destek sağlamıştır. Amerika’nın tutumu, gaspçı varlığı dini, siyasi ve askeri olarak desteklemek ve çatışmaya "kutsal savaş" niteliği kazandırmaktır. Bunu ise Batılı liderlerin, Gazze'ye yönelik savaşın sadece askeri bir çatışma değil, bilakis Batı'nın propagandasını yaptığı gibi medeniyet ve din savaşının bir parçası olduğu yönündeki açıklamaları teyit etmektedir.

Birçok önde gelen Amerikan şahsiyetleri, Gazze'ye yönelik savaş sırasında, savaşın dini doğasına açıkça atıfta bulunarak Yahudi varlığını açık ve koşulsuz olarak desteklediklerini ortaya koyan açıklamalarda bulundular. İşte bu açıklamalardan öne çıkanlardan bazıları aşağıdaki şekildedir:

- ABD Başkanı Joe Biden: “Eğer bir İsrail olmasaydı, Amerika Birleşik Devletleri bölgedeki çıkarlarını korumak için bir İsrail icat etmek zorunda kalacaktı.” (Ekim 2023’teki konuşması). "Amerika'nın İsrail'in güvenliğine olan bağlılığı sarsılmazdır." (Resmi Tweet, Kasım 2023). “Teröre karşı savaşında İsrail'in yanında yer alacağız.” (Basın toplantısı, Ekim 2023).

- Dışişleri Bakanı Antony Blinken: “İsrail, gerekli her türlü yolla kendisini tamamen savunma hakkına sahiptir.” (Kasım 2023’te Tel Aviv’e yaptığı ziyaret sırasında yaptığı açıklama). "Hamas, İsrail için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor ve ortadan kaldırılması gerekir." (CNN ile röportajı, Ekim 2023).

- Senatör Lindsey Graham: "Bu, iyilik güçleri “İsrail” ile kötülük güçleri “Hamas” arasındaki bir savaştır." (Ekim 2023)

- Kongre Üyesi Michael McCaul: "İsrail'e ihtiyaç duyduğu tüm silahları sağlıyoruz; çünkü bu, kutsal bir savaştır." (Kasım 2023)

- Rahip John Hagee (Hristiyan Siyonist lider): "Bu, radikal İslam'a karşı yeni bir haçlı seferidir." (Ekim 2023)

- CPAC 2023 konferansında Amerikalı muhafazakarlar: "İsrail, Batı medeniyetinin İslam barbarlığına karşı ilk savunma hattıdır."

İşte Amerikalı askerlerin yaptığı açıklamalardan bazıları: Pentagon'daki bir Amerikalı general, "İsrail'e gelişmiş silahlar gönderiyoruz; çünkü onun zaferi Batı'nın zaferidir" dedi. (Kasım 2023)

Bu açıklamaların birçoğu, Gazze'deki çatışmanın sadece siyasi ya da insani değil, bilakis açık bir şekilde dini boyutları olduğunu göstermektedir; zira Yahudi varlığı, “İslami terörizm” ile yüzleşen "kutsal bir devlet” olarak tasvir edilmektedir. Bu da, özellikle Amerika'daki Siyonist Hıristiyan sağın yükselen rolüyle birlikte, Haçlı söyleminin Batı siyasetinde devam ettiğini yansıtmaktadır.

Güvenlik Konseyi, 2024 Mart ortasına kadar ateşkes kararı çıkarmayı başaramadı, daha doğrusu ihmalkâr davrandı; şayet bir ateşkes kararı alsaydı bile, ne Yahudi varlığı ne de onun arkasında güçlü bir şekilde duran Amerika buna uyacaktı.

Batı medyasına gelince; katliamların dehşetine rağmen haberlerinin çoğunda Siyonist anlatıyı benimsemektedir.

Tüm bunlar, gaspçı varlığın izole olmuş bir varlık değil, zalim uluslararası sistem tarafından korunan sömürgecinin gelişmiş bir üssü olduğunu ortaya koymaktadır.

Mevcut zamanımızın en önemli sorusu şudur: Ümmet nerede? Cesurca ortaya atılması gereken bir sorudur.

Müslüman halklar öfkelerini dile getirdiler: Zira Türkiye, Ürdün, Fas, Malezya, Endonezya ve Pakistan'da milyonlar sokaklara döküldüler... Binlerce doktor ve gönüllü Gazze'ye yardım için seferber oldular. Ancak gerçek etki sadece ordular aracılığıyla olacaktır; Mısır'ın ordusunun bir milyondan fazla askeri vardır. Türkiye'nin ordusu: NATO'da Amerika'dan sonra en güçlü ordudur. Pakistan ordusu: Nükleer silaha sahiptir.

Eğer bu ordular harekete geçmiş olsaydı, Yahudi devleti günlerce değil, sadece bir günün saatleri boyunca ayakta kalabilirdi. Bu orduların küçük bir kısmı bile denklemi değiştirebilir ve yardımı gerçekleştirebilir; zira Kinane ordusunun bir kısmı bile tüm Filistin'i kurtarmaya muktedirdir ve gaspçı varlık da bunu biliyor ve rejimin düşmesinden ve sayısıyla, teçhizatıyla ve askeri mekanizmasıyla Mısır ordusunun, Batı'nın güvenmediği ve onun yanında yer alanların emin olmadığı kişilerin eline geçmesinden korkuyor.

Ey Kinane askerleri: Orduların Allah için ve O'nun kutsalları ve mukaddesatları için öfkelenerek harekete geçmesi için Yahudilerin yaptıklarından daha fazla katliam yapmasını ve ümmete karşı işlediklerinden daha fazla suç işlemesini mi bekliyoruz?! Orduların harekete geçmesi, Yahudilerin mübarek topraklarımıza ayak bastığı ilk günden itibaren vacipti ve şimdi bu mustazaflara/acizlere yardım etmek en önemli vacip olduğu gibi Mısır ve ordusu için de en önemli bir vaciptir; çünkü onlar, en yakın, en güçlü ve en değerli olanlardır ve onlar, Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nitelendirdiği hayırseverlikle övünmektedirler ve bu hayırseverlik, bu şekilde nitelendirilen kişilerin, Allah'ın ümmeti, onun dinini ve kutsallarını korumak için vacip kıldığı şeyleri yerine getirmesiyle bağlantılıdır; peki Mısır'ın askerleri bunu mu yapacak, yoksa mübarek topraklardaki halkımızı yüzüstü bırakıp Allah'a ve Resulüne ihanet eden yöneticilere mi itaat edecekler?!

Ey Kinane askerleri: Sizler Kudüs'ü Haçlılardan kurtaran Nasır Selahaddin'in, Moğolların ilerleyişini durduran ve onları geri püskürten Muzaffer Kutuz ve Zahir Baybars'ın torunlarısınız; sizler bu ümmet için her zaman bir kalkan ve yardımcı oldunuz; o halde işinizi tamamlayın ve Allah'ın size farz kıldığı şeyi yerine getirin. Sizler, Filistin'deki halkımıza yardım etmeye ve günün birkaç saatinde topraklarını özgürleştirmeye gerçekten muktedirsiniz; o halde bunu yapın ve sizi bu büyük farz ve onurdan alıkoyan zararlı yöneticileri üzerinizden kaldırıp atın ki böylece Allah'ın Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sancağını taşıyan, ümmete yardım eden ve ümmet için halkını ve kutsallarını koruyacak ve onun haklarından ödün vermeyecek bir kalkan olan kişinin gerçekten hak etmiş olduğu hayırseverlik aranızda gerçekleşmiş olsun. O halde bu yöneticileri ve onların yaptıkları tüm batıl sözleşmeleri kaldırıp atın ve İslam’a ve ehline destek olmak ve İslam’ı ve kutsallarını korumak için sizleri harekete geçirip seferber edecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni kurarak ümmete yardım edenlerden olun; Allah’tan, bu hayırseverliğin sizinle ve sizin aranızda olmasını diliyoruz ey Kinane askerleri.

Gerçeklik, Hilafet olmadan Filistin meselesine yönelik bir çözümün olmayacağını kanıtlamaktadır; zira mevcut uluslararası sistem işgali desteklemekte olup Arap rejimleri de aciz ve suç ortağıdırlar.

Filistin'i kurtarmanın yolu aşağıdaki şekildedir:

Laik rejimleri devirmek.

Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmak.

Ümmeti tek bir bayrak ve tek bir ordu altında birleştirmek.

Denizden nehre kadar tüm Filistin'i kurtarmak.

Hilafet bir hayal değildir; bilakis şerî bir vacip ve İslam'ın heybetini ve Müslümanların izzetini yeniden tesis edecek olan mütekamil siyasi bir projedir. Bugün Gazze'de yaşananlar, gerçekliği ortaya koymakta ve duyguları harekete geçirmektedir. Bu yüzden ya harekete geçeceğiz ya da Allah'ın huzurunda hesap vereceğiz. Gazze sizden gözyaşı istemiyor, bilakis orduların harekete geçmesini istiyor, halkların ayaklanmasını istiyor ve adamların zulme hayır demelerini istiyor.

Bizler bu vizyonu ortaya koyarken sadece sloganlar atmıyoruz, bilakis ümmetin projesine, yani Müslümanların dağılmışlığını birleştirecek ve Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in İsra'sını kurtaracak Hilafete davet ediyoruz. O halde ey ümmetin evlatları; haydi harekete geçin, hakkı haykırın ve Gazze’ye yardım edin… Şüphesiz ki Allah, Kendisine yardım edene mutlaka yardım edecektir.

إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ

Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı sabit kılar.” [Muhammed 7]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Mahmud El-Leysî

Devamını oku...

Azme Daha Layık Olan İş, Allah'ın Kıyamet Günü Sizlere İkram Etmesidir

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Azme Daha Layık Olan İş, Allah'ın Kıyamet Günü Sizlere İkram Etmesidir

Haber:

Amerikan Time Dergisi, silahlı grup liderliğinden 2025'in etkili kişileri listesine, Suriye'deki geçiş sürecinin başkanı Ahmad eş-Şara'yı dünyanın en etkili 100 lideri, sporcusu, sanatçısı, politikacısı ve yenilikçisi arasına seçti.

Yorum:

Amerikan Time dergisi, Ahmed eş-Şara'yı, ABD Başkanı Trump, ABD'li milyarder Elon Musk, İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve diğerlerinin de yer aldığı liderler kategorisindeki tek Arap figür olarak kabul etti.

Profil, gözlemcilerin Ahmed Eş-Şara'nın geçici siyasi kazanımlar elde etmek için pozisyonlarını ılımlılık maskesi ardına gizleyen “aşırı” bir İslamcı mı yoksa iktidara gelmek için sertlik yanlısı güçleri kullanan pragmatik bir siyasetçi mi olduğunu hala sorguladıklarını belirtiyor? Suriye'nin geçiş döneminin başına getirilmesinden bir ay önce Washington, tutuklanmasını sağlayacak bilgileri getiren kişi için tahsis ettiği 10 milyon Dolarlık ödülü iptal etti.

Ahmed eş-Şara, hakkı haykıran herkesi tutukladı ve birçoğu da hala hapishanelerinde tutukludur; hatta Batı'nın ve Müslümanların başındaki Rüveybidaların zorbalıklarını taklit eden bir sahnede, kocalarının ve oğullarının serbest bırakılmasını talep etmek için sokağa çıkan özgür kadınları bile tutukladı!

Ahmed eş-Şara’ya diyoruz ki: Kafirlerin rızasına aramaya kalkışma; çünkü Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmaktadır: وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır.” [Bakara 120]Hapis cezası, davet taşıyıcılarını, daveti taşımaya ve hakkı haykırmaya devam etmekten alıkoyamayacaktır. Zira onlar, hapis cezasının Allah Subhaenu ve Teala'nın kazası olduğuna ve karşı karşıya oldukları şeylerin bir imtihan olduğuna iman ediyorlar.Allah'tan onların hak üzere sebat etmesini ve bir an önce çıkış yolu vermesini niyaz ediyoruz.

Ey Genel olarak alimler, özel olarak da Suriye'deki alimler:Ey kanalları ve camileri dersler ve fetvalarla dolduranlar;sizler kardeşlerinizin başına gelenlerden sorumlusunuz ve Allah münkeri inkâr etmediğinizden dolayı sizleri hesaba çekecektir; zira bu, ikiyüzlülüğün ta kendisidir! Ömer İbn Hattab Radıyallahu Anh’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Üç şey dini yok eder: Alimin hatası, münafığın Kur'an hakkında tartışması ve saptırıcı imamlar.”Allah, bir münkeri görüp de eliyle veya diliyle değiştirmeyen, hatta imanın en zayıf noktası olan kalbiyle buğzetmeyen her Müslümanı hesaba çekecektir; hatta Allah Subhanehu ve Teala'nın size yönelik muhasebesi daha sert ve şiddetli olacaktır. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَإِن تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُم Eğer O'ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.” [Muhammed 38] Ayet, velayet, emirlik ve başkanlık sahibi olup da tebaasına adaletli olmayan veya âlim olup da ilmiyle amel etmeyen, insanlara nasihat etmeyen, onlara nasihatinde dürüst olmayan, aksine efendilerinin hoşuna giden şeyleri yapan, dünyada Allah'ın istediğinden başka bir şeyle amel eden kimselere yönelik bir uyarı içermektedir.أُولَئِكَ الَّذِينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الْآخِرَةِ إِلَّا النَّارُ وَحَبِطَ مَا صَنَعُوا فِيهَا وَبَاطِلٌ مَّا كَانُوا يَعْمَلُونَİşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir.” [Hud 16] Taberi şöyle diyor: Bunlar münafık ve kafirlerdir. Selman-ı Farisi Radıyallahu Anh şöyle diyor: “Üç şey hakkında ne dersiniz? Yani Alimin hatası, münafığın Kur'an hakkında tartışması, saptırıcı imamlar ve boğazlarını kesen dünya. Alimin hatasına gelince; doğru yolu bulsa bile, dininizde onu taklit etmeyin…”

بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَاباً أَلِيماً *‏ الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعاً

Münafıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele! Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” [Nisa 138-139]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Raziye Abdullah

Devamını oku...

Pakistan Ordusunun, Keşmir'i Kurtarmasının Zamanı Gelmedi Mi?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Pakistan Ordusunun, Keşmir'i Kurtarmasının Zamanı Gelmedi Mi?!

Haber:

Hindistan Çarşamba günü, Cammu ve Keşmir'de turistlere yönelik düzenlenen ve onlarca kişinin ölümüne, onlarcasının da yaralanmasına yol açan ölümcül saldırının ardından “sınır ötesi terörizmi” desteklemekle suçladığı Pakistan'a karşı su paylaşımıyla ilgili bir dizi diplomatik tedbir açıkladı.Bu tedbirler arasında su paylaşımına yönelik önemli bir anlaşmasının askıya alınması, iki komşu arasındaki ana kara sınır kapısının kapatılması, İslamabad'dan birkaç Hintli personelin çekilmesi de dahil olmak üzere diplomat sayısında büyük bir azalma ve Pakistanlıların ülkelerine geri dönme emri de yer alıyor.

Pakistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı İshak Dar Çarşamba akşamı X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, üst düzey sivil ve askeri yetkililerden oluşan bir ulusal güvenlik komitesinin Perşembe günü “Hindistan hükümetinin açıklamasına yanıt vermek üzere” toplanacağını duyurdu.Hindistan Dışişleri Bakanlığı diplomatı Vikram Misri, Yeni Delhi'de gazetecilere yaptığı açıklamada “Pakistan sınır ötesi terörizme verdiği desteği güvenilir ve geri dönülmez bir şekilde terk edene kadar 1960 yılında imzalanan İndus Su Anlaşması derhal yürürlüğe girecek şekilde askıya alınacaktır” dedi. (Ajanslar)

Haber:

Bu eylemin ardındaki saiklerin siyasi analizi bir yana, Salı günü Müslüman çoğunluklu bölgede 26 kişinin ölümüne yol açan saldırıyı hiçbir grubun üstlenmemesinin gölgesinde, Hindistan gibi tamamını talep ettiği Keşmir bölgesinin çok küçük bir bölümünü kontrol eden Pakistan'a katılmak isteyenler vardır. Zira bazen sıcak bazen de soğuk dalgalara maruz kalan bölge, Hindistan ve Pakistan arasında ihtilaflı bir Müslüman bölge olup uluslararası alanda kendi kaderini tayin etme hakkı tanınmış ancak Hindistan, onun halkının bu hakkını gasp ederek Pakistan'ın 1947'de Hindistan'dan “bağımsızlığını” kazanmasından bu yana onları zorla işgal etmiş ve üzerlerine sıkıyönetim uygulamıştır; bu da bölgedeki Müslümanların onlarca yıl süren direniş hareketini ateşlemiştir.

Pakistan devleti bu direnişi desteklemek ve bölge halkına tanınan kendi kaderini tayin hakkına uyması için Hindistan'a baskı yapmak yerine onları terk ederek ezeli düşmanlarına teslim etmiştir.Pakistan'ın Keşmir'e ve halkına yönelik haince tutumları nedeniyle Hindistan, Keşmir'e ve bizzat Pakistan'a cüretkâr davranmaktadır.İki ülke arasındaki ortak su meselesi bu cüretkârlığın tezahürlerinden biridir; zira Hindistan, sınırın her iki tarafında bir olay ya da ölüm olduğunda Pakistan'ın ve halkının sinirleriyle oynamaya devam etmekte, bazen nehirler üzerindeki barajları kapatarak Pakistan'da susuzluğa ve kuraklığa neden olmakta, bazen de açarak halkını boğmakta, ekini ve nesli yok etmektedir.Bunun tek nedeni, Pakistan'ın nükleer bir ülke olarak bu aymazlığa verdiği zayıf tepkilerdir!

Pakistan devleti, iki ülke arasındaki sınırda askeri geçit törenleri ve coşkulu tezahüratlar yapmakla sınırlı kalmakta ve kalabalıklar, düşmanı caydırmayan ya da saldırganı korkutmayan bu geçit törenlerine teşvik edilmektedir. Pakistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı İshak Dar, Çarşamba akşamı X platformunda, üst düzey sivil ve askeri yetkililerin yer aldığı Ulusal Güvenlik Komitesi'nin Perşembe günü “Hindistan hükümetinin açıklamasına yanıt vermek üzere” toplanacağını duyursa da, bu komiteden ve genel olarak devletten uygun bir yanıt beklenmiyor. Zira bizler onların, kâfirlerden yana tavır takınan ve Müslümanların hiçbir davasına adaletli davranmayan BM'nin eşiklerinde kınama, eleştirme, ağlama ve feryattan öteye gitmeyen tepkilerine alıştık;Keşmir meselesi ve mübarek Filistin toprakları meselesi, bu zalim tarafgirliğin en büyük delilidir.

Bu son olaylar, Batı ve Çin birbirleriyle meşgulken Pakistan'ın Hindistan ile tüm barış ve normalleşme anlaşmalarını iptal etmesi, Cammu ve Keşmir'i özgürleştirmesi ve Pakistan'a katması için bir fırsattır; ancak Keşmir ve mübarek Filistin toprakları meselesi de de dahil olmak üzere ümmetin meselelerini tek eden ve ihanet eden liderlerin gölgesinde böyle bir şey beklenmemektedir.Bu nedenle Pakistan ordusundaki muhlislerin, saflarını bu liderlerden temizlemeleri ve Müslüman ülkeleri tüm işgalcilerden kurtarmak ve tüm Hint alt kıtasını İslam'ın havzasına ve Müslümanların bağrına geri döndürmek için nükleer orduya liderlik edecek Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermeleri gerekir.Allah'ın izniyle bu çok yakında olacaktır; bu yüzden muhlis olanlar Allah'ın farz kılmış olduğu şeyleri yerine getirsinler ki Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hakkında şöyle buyurduğu Hindistan'ı fethetme şerefini ve ecrini kaçırmasınlar: عِصَابَتَانِ مِنْ أُمَّتِي أَحْرَزَهُمُ اللهُ مِنَ النَّارِ: عِصَابَةٌ تَغْزُو الْهِنْدَ، وَعِصَابَةٌ تَكُونُ مَعَ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ عَلَيْهِ السَّلَامُÜmmetimden iki topluluğu Allah ateşten korumuştur: Hindistan'a savaşa giden bir topluluk ile Meryem'in oğlu İsa Aleyhisselam ile birlikte olan topluluk.” [Ahmed rivayet etti]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Bilal Muhacir – Pakistan

Devamını oku...

Pakistan Vilayeti: Haber Yorum - 16 Nisan 2025

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Haber Yorum - 16 Nisan 2025

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu'nun Haber Yorumu.

Gerçek Değişim İçin... Demokrasiyi reddedin... Hilafeti kurun.

Allah'ım, Nübüvvet yolunda kalkanımız olan Raşidi Hilafeti yeniden tesis et... Allahumme Âmin.

#BringBackKhilafah

Çarşamba, 18 Şevval 1446 - 16 Nisan 2024

pakistan vilayeti

1. Washington Firavunu, Gazze'ye Destek Amacıyla Askeri Seferberlik Başlatılmasını Engellemek İçin Müslümanlar Arasında Fitne Savaşı Çıkarmak İstiyor

2025 04 10 FB The Pharaoh of Washington Wants a War of Fitnah EN

7 Nisan 2025 tarihinde Aljazeera, “Afganlar toplu sürgünün ortasında Pakistan'ı terk ediyor” başlıklı bir haber yayınladı. Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri! Hayber Yahudileri düşmanlık ve ihanetlerini artırdıklarında Ensar, Muhacirleri İslam Devletinden atar mıydı? Müslümanların çürümüş milliyetçilik ve kabilecilik temelinde Müslümanlarla karşı karşıya gelme zamanı değildir. Pakistan silahlı kuvvetlerinin ve Afganistan mücahitlerinin Allah rızası için Yahudi varlığını ortadan kaldırma zamanıdır. Pakistan'ın askeri liderliği, ordusunu ebedi cehennem ateşine götüren Firavun'un kötü generali Haman'ın rolünü oynamaktadır. Korkak askeri komutanları görevden alın, Raşid bir Halife atayın ve zafer ve şehadet için seferber olun!

Perşembe, 12 Şevval 1446 Hicri, 10 Nisan 2025 Miladi

pakistan vilayeti

2. Askeri Liderlikler Müslüman Orduların Gazze'ye Destek İçin Seferber Olmasının Önündeki Engeldir

2025 04 11 FB The Military Leaderships are the Obstacle to the Mobilization of the Armies of Muslims in Support of Gaza EN

8 Nisan 2025'te Pakistan Genelkurmay Başkanı Pakistan'ın küresel maden ekonomisine liderlik etmeye hazır olduğunu söyledi. Müslümanların askeri liderleri para kazanma projelerinin, toprak edinmenin ve mali avantajların ötesinde düşünemezler. Ucuzdurlar ve orduları sadece kendileri için para kazanma aracı olarak görürler. Batılı efendilerinden aldıkları dolarlar karşılığında Müslümanların ordularını sömürgeci misyonlar için ihraç ediyorlar. Dolar kazanmak için Müslümanlarla savaşmak üzere ordular konuşlandırıyorlar. Orduların düşmanlarımızla savaşmasını engelliyorlar. Ümmetin ordularına çağrısı, Müslümanların yöneticilerinin uzaklaştırılmasını içermelidir. Onlar, orduların Gazze'ye destek için harekete geçmesinin önündeki engellerdir. Ey Müslümanların Orduları! Yöneticileri uzaklaştırın ve Gazze'ye destek için seferber olun.

Cuma, 13 Şevval 1446 Hicri, 11 Nisan 2025 Miladi

pakistan vilayeti

3. فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللَّهِ أَوْ أَشَدَّ خَشْيَةً
"Sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar." [Nisa Suresi: 77]

2025 04 12 FB Then when fighting was made obligatory on them EN

Dünyanın dört bir yanındaki ulema Gazze'de Cihad için Şer'i Fetva veriyor. Tüm İslam ümmeti ordularının seferber edilmesini talep ediyor. Ancak tüm bunlardan uzakta Pakistan'ın askeri liderliği Afgan Müslümanları kovuyor, madenleri sömürgecilere satıyor, Belucistan halkını eziyor ve iktidara tutunmak için siyasi oyunlar oynuyor. Liderliğin yapmadığı şey ise orduyu Gazze için seferber etme konusundaki şer'i yükümlülüğüdür. Bu liderlik ölmüştür. Kokusu çevreyi kirletmiştir. Ölülerin hakkı gömülmeleridir. Ey Müslümanların askerleri! Yöneticileri görevden alın, bir Raşid Halife atayın ve harekete geçin.

Cumartesi, 14 Şevval 1446 Hicri, 12 Nisan 2025 Miladi

pakistan vilayeti

4. Ey Ulema! Sömürgeciliğin Ajanları Olan Askeri Liderliği Devirmek İçin Ordu Subaylarını Seferber Edin

2025 04 13 FB O Ulema Mobilize the Army Officers to Depose the Military Leadership EN

11 Nisan 2025 tarihinde, Federal Şeriat Mahkemesi'nin eski yargıçlarından Müftü Muhammed Taki Usmani, “İsrail'e" karşı askeri cihadın tüm Müslüman hükümetler için zorunlu bir görev olduğunu ilan etti. Ancak, şer'i yükümlülüğün ilan edilmesine rağmen, askeri liderlik Gazze'ye destek için silahlı kuvvetleri harekete geçirmemiştir. Ey Müslümanların Uleması! Siz İngiliz sömürgeciliğine karşı cihada önderlik ettiniz. Sömürgeci askeri liderliği ortadan kaldırmak için subayları seferber ettiniz. Bahadır Şah Zafer'ın İslami siyasi liderliğini yönetime getirmek için çalıştınız. Medreselerinizden çıkın ve ümmeti Amerikan sömürgeciliğinden kurtarmaya (tahrir) öncülük edin. Amerikan sömürgeciliğinin bir ajanı olan askeri liderliği ortadan kaldırmak için subayları harekete geçirin. Hizb-ut Tahrir'in İslami siyasi liderliğini yönetime getirmek için çalışın.

Pazar, 15 Şevval 1446, 13 Nisan 2025

pakistan vilayeti

5. Gazze'ye Destek İçin Seferber Olacak Bir Müslümanlar Ordusuna İhtiyacımız Var, Yalnız Kurtlara Değil

2025 04 14 FB We Need an Army of Muslims to Mobilize in Support of Gaza EN

11 Nisan 2025 tarihinde, Gazze'ye gitmek isteyen genç bir Pakistanlı subayın videosu viral oldu. Aynı anda Mısırlı bir subayın videosu da viral oldu. Ey Müslümanların ordularının subayları! Gazze'ye bir yudum su ya da bir hurma çekirdeği sokamıyorsanız, tüfekli bir subayı nasıl sokacaksınız? Önce ümmeti Washington Firavunu'nun Yahudiler ve Müslümanlar arasındaki ajanlarından kurtararak kuşatmayı kırmalısınız. Gazze'nin tankları ve uçakları olan bir asker ordusuna ihtiyacı var, silah taşıyan yalnız kurtlara değil. Gazze'nin iyi niyetli bireylere değil, askeri bir oluşumun kolektif çalışmasına ihtiyacı var. Oyalanmayı bırakın, şimdiden on sekiz ay geç kaldınız. Yöneticileri görevden alın, Raşidi Hilafeti kurun ve Gazze'ye destek için seferber olun.

Pazartesi, 16 Şevval 1446 Hicri, 14 Nisan 2025 Miladi

pakistan vilayeti

6. Ümmet ve Ulema, Askeri Liderlikleri Ortadan Kaldırmak İçin Ordularını Çağırmalıdır

2025 04 15 FB The Ummah and its Ulema Must Call Its Armies to Remove the Military Leaderships EN

Gazze'deki Müslümanlar on sekiz aydır tek başlarına dünyanın en korkak ordusuyla karşı karşıyadır. Ancak, Müslümanların en büyük silahlı kuvvetlerinin askeri liderliği Gazze'den gelen yardım çığlıklarına karşı sağırdır ve belli ki sadece Trump'ın emirlerini duymaktadır. Öyleyse neden 12 Nisan 2025'te Pakistan'daki saygın ulema, askeri liderlikten silahlı kuvvetlerimizi konuşlandırmasını istemek gibi bir hata yaptı? Hind ve Horasan uleması, İngiliz sömürgeciliğinin sona erdirilmesindeki onurlu rollerinden sonra neden Amerikan sömürgeciliğinin herhangi bir ajanını çağırmak zorunda kalsın? Hint Alt Kıtası uleması, dünyanın yedinci büyük silahlı kuvvetlerine, askeri liderliğini görevden alması, bir Halife Raşid ataması ve Gazze'ye destek için seferber olması çağrısında bulunsun. Pakistan Ordusu, Amerika'nın İslam dünyasındaki en büyük askeri oluşumunu yenilgiye uğratsın.

Salı, 17 Şevval 1446 Hicri, 15 Nisan 2025 Miladi

pakistan vilayeti

7. Ümmetin Güvenliğini Sağlamak İçin Ümmet, İslam Dünyasını Tek Bir Raşidi Hilafet Altında Birleştirmelidir

2025 04 16 FB To Ensure Security of the Ummah the Ummah Must Unify the Muslim World Under One Khilafah Rashidah EN

13 Nisan 2025 tarihinde Pakistan Genelkurmay Başkanı, Pakistan'ın bölgesel güvenliğe olan bağlılığını vurgulamak üzere ABD kongre üyelerinden oluşan bir heyetle bir araya geldi. Peki ya Gazze'nin ve daha geniş anlamda ümmetin güvenliği? Milliyetçi askeri liderlikler on sekiz aydır Gazze'de başarısız oldu. Milliyetçiler ve bölgeciler 1924'te Hilafetin yıkılmasından bu yana ümmetin tüm hayati meselelerinde başarısız oldular. Bangladeş'te Gazze'ye erişim talep eden gönüllülere verilecek tek bir cevap var. Pakistan Deniz Kuvvetleri onları Karaçi'den Muskat'a taşımalı, oradan da Gazze'ye doğrudan bir kara yolu bulunmalıdır. Bu ancak ulus devletlerin yıkıntıları üzerine kurulan Raşidi Hilafet altında gerçekleşebilir.

Çarşamba, 18 Şevval 1446 Hicri, 16 Nisan 2025 Miladi

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER