Çarşamba, 19 Cumade’s Sânî 1447 | 2025/12/10
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

SAYI 577 Çıktı - Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi El-Raye Gazetesi

 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi

El-Raye Gazetesi Yeniden Yayında

 

Biz, Hizb-ut Tahrir Medya Ofisi olarak takipçilerimiz ve Merkezi Medya Bürosu Web Sayfası misafirlerimize, Hizb-ut Tahrir tarafından 1954 yılında başlatılan El-Raye Gazetesinin tekrar yayına başlatılmasını duyurmaktan gurur duyarız. Karanlık ve zorba rejimlerin baskısı sonucu haftalık yayınlanan gazete durdurulmuştu. Şimdi Hizb-ut Tahrir El-Raye Gazetesini Allah’ın izniyle tekrar başlatacaktır.

Devamını oku...

Kırgızistan'da Siyasi Gerginlik Tırmanıyor!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Kırgızistan'da Siyasi Gerginlik Tırmanıyor!

Kırgızistan'da, parlamento seçimlerinin zamanının 30 Kasım olarak belirlenmesiyle birlikte siyasi gerginlik artıyor. Zira resmi otorite, bir dizi şekli sebepler ve şartlar gerekçesiyle uygun olarak görmediği birtakım adayların seçimlere katılmasına engel koymuştur.

Aynı zamanda ülkedeki enerji krizinin derinleşmesi, yükselen fiyatlar ve çok sayıda Çinlinin Kırgızistan topraklarına akın etmesi, halkın öfke durumunun ve birçok siyasi muhalifin hareketlerinin artmasına yol açmıştır. Özellikle Cumhurbaşkanı Sadır Caparov'un Facebook sayfasında güncel konulara ilişkin yaptığı açıklamada eski Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev'i suçlayarak herhangi bir darbenin gerçekleşmesine izin verilmeyeceğini açıklamasının ardından kriz durumu daha da artmıştır.

Öte yandan Atambayev cumhurbaşkanının konuşmasına cevap verirken bir dizi eski üst düzey yetkilinin de iki taraflardan birine destek verdiklerini gösteren açıklamalar gelmiştir.

22 Kasım sabahı güvenlik güçleri, muhaliflere meyilli olan bir dizi politikacının evlerine baskınlar düzenlemiş ve onların tutuklandıkları ifade edilmiştir. Daha sonra İçişleri Bakanlığı, 10 kişiye "kitlesel huzursuzluklara davet etmekle" ilgili suçlamalar yöneltildiğini ve onların geçici olarak gözaltına alındıklarını duyurmuştur. Tutuklananlar arasında; KSDP Partisi lideri Temirlan Sultanbekov, eski cumhurbaşkanının oğlu Kadir Atambayev ve içlerinde milletvekili adaylığı kaydı silinen Şayılbek Atazov'un da bulunduğu bir dizi siyasetçi de bulunuyor.

Sosyal medyada dolaşan haberlere göre, Atambayev'in eşinin, Butun (Birleşik) Kırgızistan Partisi Genel Başkanı Adahan Madumarov, Madumarov'un oğlu ve eşi ile Sultanbekov'un kız kardeşinin de sorgulanmak üzere kolluk kuvvetlerine çağrıldıkları ifade ediliyor.

17 Şubat 2023'te eski cumhurbaşkanlarını bir araya getirip siyasi bir diyalog gerçekleştirdikten sonra Sadır Caparov'un, sanki ülkedeki iç sahne üzerindeki kontrolünü sıkılaştırdığı görülüyor. Ancak Atambayev'in partisi KSDP, Bişkek Belediye Meclisi seçimlerinden uzaklaştırılmış ve parti lideri Temirlan Sultanbekov ile iki parti üyesi geçici olarak gözaltı merkezlerine gönderilmiştir. İşte o zamandan bu yana kulislerin arkasından Atambayev ile iktidar arasındaki çatışma devam ediyor.

Aynı zamanda iktidarın, yolsuzlukla ve “çetelerle” mücadele gerekçesi altında eski siyasi yapıyı parçalama çabaları, muhalif siyasetçilerin saflarının genişlemesine yol açmıştır.

Nitekim Atambayev ve ekibinin 2005, 2010 ve 2020 darbeleri sırasında kitleleri harekete geçirmede önemli bir rol oynadıkları biliniyor.

Resmi Kremlin ise geleneksel stratejisi gereği hâlâ içeride galip gelen tarafı boyunduruk altına alma ve onu kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde yönlendirme politikasını benimsiyor. Ancak mevcut iktidar, son yıllarda Çin ile işbirliğini güçlendirmiş ve bu da Pekin ile stratejik anlaşmaların imzalanması, ülkenin hayati kaynaklarının büyük bölümünün kontrolünün Çinli şirketlere devredilmesi ve aynı zamanda iki ülke arasındaki karşılıklı ticaret hacminin hızla büyümesi şeklinde ortaya çıkmıştır.

Rusya açısından olana gelince; Kırgızistan'da iktidarı değiştirmek öncelikleri arasında olmasa da, ancak muhalif güçlerin hareketliliğine veya hükümete karşı baskı araçları kullanılmasına karşı çıkmıyor. Zira Atambayev'in en önde gelen kadrolarından biri olan ve Kremlin himayesi altında bulunan eski Başbakan Sapar İsakov'un siyasi gelişmelere ilişkin yaptığı açıklama buna işaret ediyor.

Atambayev, cumhurbaşkanlığı döneminde Rusya'nın çıkarlarına hizmet eden bir dizi projeyi hayata geçirmiş olmasına rağmen, ancak onu ve partisini tamamen Rusya'ya bağlı olarak değerlendirmek, dakik bir değerlendirme değildir. Zira Atambayev'in kurduğu KSDP partisi aslında Avrupa, özellikle de Almanya’nın etkisiyle kurulmuştur; bu nedenle onun iktidarı sırasında Avrupa çıkarları doğrultusunda bir dizi adımlar atılmıştı. Örneğin iktidara geldiğinde kabul edilen anayasa Batı eğilimli bir anayasaydı ve getirilen yeni parlamenter yönetim sistemi de Rusya’nın vizyonuna aykırıydı.

Aynı şekilde halefi Ceenbekov döneminde de iktidardaki iç çatışma sonucunda Rusya'nın çıkarlarına aykırı bir dizi adımlar atılmıştır. Bu adımlar arasında, genel olarak Rus yatırım çıkarlarına zarar veren uranyumun çıkarılmasına karşı olan protestoların örgütlenmesi de yer almaktadır.

2014 yılında ABD'nin Kırgızistan'daki hava üssünü kaldırması ve ülkenin 2015 yılında Rusya'nın nüfuzuna boyun eğen Avrasya Ekonomik Birliği'ne dahil edilmesi, Atambayev'in iktidarını korumak için Rusya'yı razı etme çabaları çerçevesinde gerçekleşmiştir. Zira o dönemde Moskova, ülke içinde en büyük siyasi, askeri ve ekonomik nüfuza sahip bir ülkeydi.

Dolayısıyla ülkede son dönemde yaşanan olaylar, bir yandan Rusya'nın kendisine bir kapı açması, diğer yandan da otoriteden aşırı korkunun gerginliğin artırmasına yol açması nedeniyle iç çatışmanın yoğunlaştığına işaret ediyor.

Kırgız toplumunda ise hem iktidar hem de muhalefet temsilcilerine olan güven neredeyse tamamen kaybolmuş durumda olup bunu seçim istatistikleri de teyit etmektedir. Zira 1995 yılındaki parlamento seçimlerinde seçmen katılımı yaklaşık %76’ya, 2000'de %58’e ve 2005'te yaklaşık %60’a ulaşırken, seçim hilelerinin zirveye ulaştığı Bakiyev'in cumhurbaşkanlığı döneminin olduğu 2007 seçimlerinde ise katılım %74'e ulaşmıştır. Ayrıca 2010 yılında katılım %59,19’a, 2015'te %58,85’e, 2020'de ise %56,5'e ulaşmış olup o dönemdeki protestolar, Cumhurbaşkanı Ceenbekov'un devrilmesine yol açmıştır. 2021 yılında ise katılım oranı %34,61’e ulaşmış olup, bu da seçimlere katılımın her geçen yıl azaldığını göstermektedir.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de aynı durum söz konusudur; zira katılım oranı 1991'de %89’a, 1995'te %86’ya, 2000'de %78’e, 2005'te %74’e, 2011'de %58’e, 2017'de %56’ya ulaşmışken 2021'de ise %39'a gerilemiştir.

Yaşanan gerçeklik, seçimlere katılanların sayısı, halkın demokratik sisteme olan güven düzeyinin bir göstergesi sayılır. Daha dakik bir ifadeyle Kırgızistan'da seçmenlerin büyük çoğunluğu seçimleri boykot ederek net bir tavır ortaya koymuştur! Zira halk demokrasiden, birbirinden farklı olmayan iktidarlardan, sadece yetkililerin ve sermaye sahiplerinin çıkarlarına hizmet eden seçimlerden artık bıkmıştır.

Bunun nedeni Kırgızistan'ın “bağımsızlığından” bu yana gelen ardışık hükümetlerin, ülkeyi zayıflatmak ve halkı yoksullaştırmak için rekabetçi bir şekilde çalışmalarıdır. Seçimler veya darbeler yoluyla gelen yöneticiler arasında bu konuda hiçbir fark yoktur. Zira her sektör gerilemiş, bununla birlikte rüşvet, zulüm ve aynı şekilde ahlaki yozlaşma da geniş çaplı bir şekilde yaygınlaşmıştır. Şüphesiz bütün bunların temel nedeni, kendisiyle yönettikleri demokratik sistemdir.

Çoğu insan, yozlaşmanın kaynağının kapitalist ideolojide olduğunu idrak edemiyorlar; bu yüzden sürekli olarak onun tuzağına düşüyorlar, yani her defasında yeni demokratik oyunlara aldanıyorlar.

Bu çatışmanın İslam'a ve Müslümanlara hiçbir faydası olmadığını hatırlatırız!

Bu çatışma, küfür sisteminin kendi içindeki liderler arasındaki çıkarlar çatışmasından başka bir şey değildir. Zira onlar, birbirlerine karşı, Allah’ın haram kılmış olduğu bütün küfür araçlarını kullanıyorlar. Bu nedenle biz, Kırgızistan Müslümanlarını, ahiretimize zarar veren bu tür aşağılık çatışmalara katılmaktan sakınmaya davet ediyoruz!

Ancak bizler, etrafımızda olup bitenlere karşı kayıtsız kalmayan bir tavır sergilemeliyiz; çünkü onların üzerinde çatıştıkları bu çıkarlar, gerçekte ümmetin çıkarlarına dayanmaktadır. Bu nedenle tüm amellerimiz ve siyasi çatışmamız fikri liderlik üzerine inşa edilmelidir. Ayrıca ümmete, sürekli olarak küfrün İslam’a aykırı olan planlarını ve onun ümmeti aldatmaya ve onu sorunlarından saptırmaya yönelik çabalarını hatırlatmamız gerekir. Nitekim Ömer ibn Hattab Radıyallahu Anh şöyle demiştir: “Ben hilekâr değilim. Hiçbir hilekâr da beni aldatamaz.” Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurmuştur: لَا يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِMümin, bir (yılanın) deliğinden iki defa ısırılmaz (aldatılmaz).

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mümtaz Maveraünnehrî

Devamını oku...

Kazakistan Nikab Karşıtı Kafileye Katılıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kazakistan Nikab Karşıtı Kafileye Katılıyor!

Haber:

Kazakistan Parlamentosu, özellikle alt meclisi, kamusal alanlarda nikab takanlara para cezası uygulanmasını öngören yasal değişikliklerin yapılmasına karar verdi.Değişiklikler uyarınca, ilk kez muhalefet eden kişiye sadece uyarı cezası verilecek; muhalefet etmeyi tekrarlayanlara ise 39.320 Tenge, yani yaklaşık 78 Dolar para cezası verilecek. Ayrıca yasa, tıbbi nedenler ve sivil savunma durumları nedeniyle veya spor ya da kültürel etkinlikler sırasında yüze herhangi bir şeyin takılmasına izin vermektedir.

Yorum:

Ocak 2025'te Kırgızistan'da nikabın takılması yasaklanmıştı.Tacikistan'da ise geçen yıl "milli kültüre aykırı" giysilerin satışı veya giyilmesi yasaklanmıştı.Özbekistan'da da 2023'ten bu yana benzer kısıtlamalar uygulanmaktadır. Türkmenistan'da ise nikaba yönelik resmi bir yasağın olmamasına rağmen, ancak kadınların milli kıyafet giyme zorunluluğu, Müslüman bacılarımızın nikab giymesini neredeyse imkânsız hale getirmektedir.

Bundan da anlaşılacağı üzere Orta Asya ülkeleri, sanki Allah Subhanehu ve Teala'nın gazabını üzerine çekecek eylemlerde yarışıyormuşçasına, dini değerlere düşmanca yasalar çıkarmak için birbirleriyle yarışmaktadırlar!Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev'in Trump'ı hoşnut etmek için suçlu Yahudi varlığını tanıması, bu ülke liderlerinin İslam'a karşı düşmanlığının boyutunu açıkça ortaya koymaktadır.

Aslında nikabın ve sakalın yasaklanması, bu diktatör rejimlerin benimsediği demokratik değerlerle çelişmektedir.-İddia edildiğine göre- demokrasi, insanın inanç ve kişisel tercih özgürlüğünü garanti etmekte ve onun dinini istediği gibi uygulamasını ve sembollerini kullanmasını sağlamaktadır.Ancak demokrasinin merkezi olan bizzat Batı, uzun zamandır bu fikri terk etmeye başlamıştır; yani bu özgürlükler, İslam ve Müslümanlar hariç onlar arasında her şeye tanınmaktadır.

Örneğin şeytana tapanlara ve diğer sapkınlara inanç özgürlüğü tanınmakta ve gayrimüslimlerin istediklerini giymeleri, hatta çıplak dolaşabilmeleri için alanlar açmaktadırlar. Ama mesele İslam'ın değerleriyle ilgili olduğunda, durum tamamen tersine dönmektedir! Nitekim kendini demokrasinin beşiği olarak gören Fransa'daki gerçeklikler bunu teyit etmektedir; zira 2004 yılında eğitim kurumlarında başörtüsünü yasaklamış, resmi dairelerdeki başörtülü kadın çalışanları çıkarmış, ardından 2010 yılında kamusal alanda nikap giyilmesini yasaklamıştır!

Bu, demokratik ve diktatörlük sistemlerinin aynı madalyonun iki yüzü gibi olduğunu ve her ikisinin de kendi iradelerini insanların iradesinin önünde tuttuklarını göstermektedir! Özellikle komünist Çin tarafından Doğu Türkistan'da yaşanan zulümler, son dönemde Gazze'de yaşanan katliamlar ve Sudan'da alevlenen savaş, evet bunların hepsi, özgürlük ve kadın-çocuk hakları sloganlarının uzun süredir toprağa gömüldüğünü ortaya koymaktadır.

Gerçekte Müslüman kadınlar, ikiyüzlü demokratların buna izin vermesi veya -iddia ettikleri gibi- kişinin seçme özgürlüğüne sahip olmasından dolayı nikab takmıyorlar; aksine nikabı, şerî bir emir olmasından dolayı takıyorlar. Buna binaen Müslümanlar olarak bizim görevimiz, Orta Asya'daki diktatör rejimlerin İslam'a karşı yürüttüğü kampanya karşısında tek saf halinde durmamızdır. Zira bugün nikabımızı ve sakalımızı yasaklayan sistemler, yarın doğal olarak davetimizi, namazımızı ve orucumuzu da yasaklayacaktır!

Müslümanları kapitalist ideolojinin zulmünden kurtarmanın tek yolu, İslam'ı tüm alanlarda uygulayacak ve Müslümanların haklarını, gözetimlerini ve güvenliklerini tam olarak garanti altına alacak olan Hilafet Devleti’dir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nureddin Asanaliyev

Devamını oku...

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 09/12/2025

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti:
Gündem Değerlendirme Toplantısı 09/12/2025
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

⬛️Ateşkes Sonrası Gazze Faaliyetlerimiz
⬛️Kelime-i Tevhid Bayrağı Hazımsızlığı
⬛️Suriye Devrimi Bitmedi

H. 18 Cumade’s Sânî 1447 - M. 9 Aralık 2025

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

 

BM Güvenlik Konseyi'nin Gazze Kararı ◾️ Güney Afrika'daki G20 Zirvesi ◾️ Terörsüz Türkiye Komisyonu ve Bahçeli'nin İmralı Çıkışı ◾️ Türkiye'nin Bahis ve Kumar Sorunu

⬛️A

Devamını oku...

'Washington'daki Afgan Saldırısı Ve Gizli Siyasi Amaçlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Washington'daki Afgan Saldırısı Ve Gizli Siyasi Amaçlar!

Haber:

İki hafta önce Washington'da silahlı bir saldırı meydana geldi; Afganistanlı Rahmanullah Lakanwal, Beyaz Saray'dan sadece birkaç yüz metre uzaklıkta olan ve genellikle en yüksek güvenlik seviyesiyle korunan bir bölge olan Farragut West metro istasyonu yakınlarında ABD Ulusal Muhafızları'nın iki üyesini vurmakla suçlanmıştır.Çatışmada 20 yaşındaki Ulusal Muhafız askeri Sarah Beckstrom hayatını kaybetti, Andrew Wolfe ise ağır yaralandı.

Yorum:

Medya raporlarına göre Lakanwal daha önce CIA operasyon biriminin bir parçası olarak Afganistan'da görev yapmış ve ABD'ye transfer edildikten sonra psikolojik sorunlar, izolasyon ve mali baskıların acısını çekmiş ve bu sorunlar, ABD istihbaratında çalışmış diğer kişiler tarafından da bildirilmişir.Ancak hala daha derin sorular vardır:Lakonwal, silah taşıma izni olmamasına rağmen, Washington Eyaleti'nden başkente nasıl silah taşıyabildi?Amerika'nın en sıkı korunan bölgelerinden birinde, onun silahlı olarak 30 saatten fazla seyahat etmesini sağlayan şey veya mekanizma neydi?Saldırıyı neden ikamet ettiği eyalette değil de, özellikle siyasi başkentin kalbinde gerçekleştirdi? Bu sorular, devam eden tartışmanın önemli bir parçasını oluşturmaktadır.

1- ABD istihbarat personelinin, yasadışı göçmenleri sınır dışı etme kılıfı altında Afganistan'a yeniden konuşlandırılması olasılığı.

Bu saldıradan kaynaklanan kriz, ABD'ye, Afganistan ile ilgili istihbarat faaliyetlerini yeniden değerlendirmesi için bir gerekçe sağlayabilir.2021 yılından sonra ülke içindeki insan kaynaklarına doğrudan erişimi kaybetmesinin ardından, Afgan göçmenlerle ilgili güvenlik endişelerinin artması, görünüşte yasadışı göçmenlerin yönetimi ile ilgiliymiş gibi görünen girişimleri haklı gösterebilir; ancak bu girişimlerin gizli amacı, istihbarat amaçları için işbirliği yapan veya faydalı olan kişileri Afganistan'a geri göndermektir ki bunun bir emsali vardır.

Amerika geçmişte istihbarat ağlarını yeniden inşa etmek için, göçmenlik dosyalarını, gönüllü geri dönüşleri veya hedefli sınır dışı etme operasyonlarını kullanmıştı. Bugün ise siyasi ve medya iklimi, özellikle Lakonwal'ın geçmişi ve benzer konuların hassasiyeti göz önüne alındığında, –resmi bir açıklama yapılmadan sessizce uygulanması– benzer bir senaryonun olası görünmesine izin vermektedir. Bu tür önlemlerin siyasi temeli netleşmeye başlamış gibi görünmektedir.

2- Olayın sonuçlarının Yahudi varlığı tarafından muhtemelen istismar edilmesi.

Yahudi varlığının Gazze'ye yönelik savaşındaki davranışlarına yönelik küresel protestoların ortasında, göçmenler veya Müslümanlarla ilgili herhangi bir olaydan istifade etmesi ve bunu Batı'daki göçmen karşıtı politikalarını yoğunlaştırmak için istismar etmesi mümkündür. Zira Avrupa ve Amerika'daki göçmen ve Müslüman toplulukların varlığının veya etkisinin azaltılması, Yahudi varlığı üzerindeki siyasi baskıyı hafifletecektir. Çünkü Yahudi varlığı, Batı'da Gazze'deki soykırıma karşı geniş kapsamlı protestoların, Müslümanların ve göçmenlerin yönlendirmelerinden kaynaklandığını düşünüyor. Bu bağlamda, Yahudi varlığının bu tür olaylarda bir rolü olabilir; zira Lakonwalolayı ve sonuçları, daha katı göç ortamları ve Müslüman mültecilere yönelik artan korku, Yahudi varlığının çıkarlarıyla örtüşmektedir.

3- Trump'ın olayı açıkça siyasi olarak istismar etmesi

Trump ve Amerika'daki muhafazakar hareket, doğrudan ve net bir şekilde yanıt vermiştir. Zira saldırıyı, hızla göçün tehlikesinin bir kanıtı olarak nitelendirmiş ve mülteci kabulünün acilen yeniden değerlendirilmesi çağrısında bulunmuştur. Bu arada göçmenlik yetkilileri, güvenlik kaygılarını gerekçe göstererek Afganlar ve diğer uyruklulardan gelen sığınma başvurularının incelenmesine ek kısıtlamalar dayatmaktadır.

Popülaritesindeki düşüşle karşı karşıya kalan Trump, güvenlik odaklı anlatısını canlandırmak, muhafazakar tabanını seferber etmek ve göçmen karşıtı politikalarını yeniden meşrulaştırmak için bu olayı istismar etmektedir.

Birçok Amerikalı için bu olay, sadece bir göç meselesine indirgenmiş durumda olup bazı gruplar bunu İslamofobinin propagandasını yapmak için bir araç haline getirmiştir. Ancak gerçek şu ki Lakonwal, yıllarca Afganistan'da CIA ile bağlantılı gizli ve ölümcül görevlere katılmanın bir ürünüdür; bu görevlerin ağırlığı onu, göçmen olmadan uzun yıllar önce savaş ve şiddetin izlerini taşıyan bir kişiye dönüştürmüştür.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Seyfullah Mustenir - Afganistan

Devamını oku...

Türkiye: 10 İlde "Gazze’de Ateş Sönmüyor Zulüm Bitmiyor" Başlıklı Basın Açıklamaları Düzenledi

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti
10 İlde "Gazze’de Ateş Sönmüyor Zulüm Bitmiyor" Başlıklı Basın Açıklamaları Düzenledi
  

Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti, Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde ilan edilen sözde ateşkese rağmen Gazze’de aralıksız devam eden işgal ve katliama karşı Cuma günü 3, Pazar günü de 7 ilde Gazze’de Ateş Sönmüyor Zulüm Bitmiyor! konulu basın açıklamaları düzenlendi.

İşgalci ‘İsrail’, 10 Ekim’de ilan edilen ateşkesi en az 500 kez ihlal etti. Bugüne kadar 360'tan fazla Filistinli Müslüman katledildi. Mısır, Türkiye ve Katar’ın da garantör olduğu, 10 Ekim’de imzalanan, ABD Başkanı Donald Trump’ın hazırladığı ve dostlarının da hayata geçirmek için büyük çaba sarf ettiği sözde ateşkes planın gerçek hedefini ifşa etmek, devam eden katliam ve işgale karşı sessiz kalan İslam beldeleri yönetimlerini muhasebe etmek için meydanlardan çağrılar yaptı.

Adana

İnönü Parkında gerçekleşen basın açıklamasını Muhammed Babahanoğlu okudu.

Ankara

Hacıbayram-ı Veli Camii’nde kılınan öğle namazının ardından Tevhid bayraklarıyla başlayan yürüyüş, emniyetin engellemesi ile karşılaştı. Tevhid bayraklarıyla yürünmesine engel olunması üzerine alandaki Müslümanlar, “İslam’ın bayrağı Tevhid bayrağı” sloganları attı.

Yapılan görüşmelerde Tevhid bayraklarına yönelik engellemeler aşıldı ve yürüyüş gerçekleşti. Yürüyüş esnasında tekbirler getirildi ve “Ordular Aksa’ya”, “Ateşkes Planı, Kafirlerin Tuzağı”, “ABD ile dost olmam, Müslümanım Müslüman” sloganları atıldı.

Ankara’da yapılan basın açıklamasını adına Emre Taş okudu.

“Gazze ölürken bu garantör yöneticiler ne yaptı?

Hiçbir şey! Her zaman olduğu gibi sessiz kaldılar! Kınama dahi yapamadılar! Zira onların Gazze gibi bir derdi hiç olmadı! Onlar tahtlarını sağlama almaktan başka bir şey düşünmediler.”

Bu planın direniş ruhunu kırmaya çalışan ve işgale meşruiyet kazandıran, daha da ötesi Gazze’de bir manda yönetimi kurmayı hedefleyen şerir bir plan olduğu ifade edilirken, ümmete birlik çağırısı yapıldı. Çözümün Batı’nın egemenliğindeki BM’de değil, ümmetin siyasi liderliği Raşid-i Hilafet olduğu vurgulandı.

Antalya

Muratpaşa Camii’nde gerçekleşen basın açıklamasını Şiyar Yaman okudu.

Düzce

Merkez Camii’nde gerçekleşen basın açıklamasını Mazlum Demirbaş okudu.

Gaziantep

Gaziantep Balıklı Meydan’da düzenlenen programda basın açıklamasını Recep Yiğit okudu.

Hatay

Antakya TOKİ Camii’nde düzenlenen programda basın açıklamasını Cemal Rıfai okudu.

İstanbul

İstanbul’da Beyazıt Meydanı’nda yoğun bir katılımla gerçekleşen basın açıklamasını Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Üyesi Muhammed Emin Yıldırım okudu.

Siverek

Program cuma namazının ardından Kanlıkuyu Meydanı'nda gerçekleşti.

Şanlıurfa

Şanlıurfa Dergah Camii'nde düzenlenen programda basın açıklamasını Said Doğan okudu.

Yalova

Yalova Merkez Camii'nde düzenlenen programda basın açıklamasını Volkan Ayna okudu.

Pazar, 16 Cumade'l âhir 1447 - 7 Aralık 2025

turkiye vilayeti

- FAALİYETLERDEN KARELER -

turkiye vilayeti

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER