Cumartesi, 15 Cumade’s Sânî 1447 | 2025/12/06
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Trump'ın Ahmed Şara ve Bin Selman'ı Karşılaması Arasında Kapitalist Pragmatizm Gerçek Yüzünü Ortaya Koyuyor

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Trump'ın Ahmed Şara ve Bin Selman'ı Karşılaması Arasında
Kapitalist Pragmatizm Gerçek Yüzünü Ortaya Koyuyor

Dünyadaki gerçek yerini bilmek isteyen bir ümmetin, çok fazla analizlere ve çok fazla aydınlatmaya ihtiyacı yoktur. Zira onun, çocuklarının karar sahibi başkentlerde nasıl karşılandıklarına ve büyük güçlerin kapılarında durduklarında liderleriyle nasıl muamele edildiğine bakması yeterlidir. ABD Başkanı Donald Trump'ın Ahmed Şara'yı ve Suudi Veliaht Prensi'ni karşılaması konusunda en son yaşananlar, sadece siyasi bir ayrıntı değil, aksine bağımlılık-tabilik durumunu özetleyen ve ümmetin bilincini sarsan bir tablodur.

- Şara, aşağılanma hissettirecek bir şekilde karşılandığında

İnsanlar Ahmed Şara'nın Washington'da nasıl karşılandığını ve bu sahnenin herhangi bir ortaklık veya prestij belirtisi içermediğini izlediler; zira yüksek protokol, statüye saygı, saygı ifade eden bir dil görmedik. Aksine, bu karşılama daha çok bir çağrıya benziyordu ve bu adamın saygın bir şahsiyet değil, bir uzantı olduğunu, kendisine verilenler dışında karar verme yetkisi olmadığını ve Beyaz Saray'daki varlığının önceden hazırlanmış Amerikan mesajlarını iletmek için resmi bir formalite olduğu izlenimini veriyordu.

Burada Allahu Teala’nın şu kavlini hatırlatalım: لَا يَرْقُبُونَ فِي مُؤْمِنٍ إِلّاً وَلَا ذِمَّةًBir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma.” [Tevbe 10] Yani onlar, anlaşmaya uymazlar, hakkı gözetmezler ve kendisine yaslanacakları bir gücü olmadığı sürece bir mümine değer vermezler demektir.

- Bin Selman, bedeli ödenmiş bir şekilde karşılandığında

Öte yandan dünya, Suudi Veliaht Prensi'ne, görkemli bir karşılamanın, mükellef bir ikramın ve abartılı bir protokolün olduğu tamamen farklı bir şekilde karşılandığını gördü.

Ama apaçık gerçek şu ki bu karşılama, onun güçlü ve bağımsız bir lider olmasından ya da bir medeniyet projesini temsil etmesinden dolayı değil, aksine onun milyarlarca Dolar ödeyen ve Amerikan silah şirketlerinin kasalarına para pompalayan büyük bir müşteri olmasından dolayıdır.

Yani bu, bedeli ödenmiş bir saygı, karar alma gücüne değil fatura üzerine inşa edilmiş bir prestij ve ilkelerle değil rakamlarla ortaya çıkarılmış bir statüdür. Washington'u yöneten kapitalist pragmatizmin özü işte budur: Çıkar olmadığı sürece ittifak kurmaz, para olmadığı sürece de takdir etmez.

İzzet ve onur konusunda İslam şeriatı

Bu tür sahneler kaşımıza çıktığında, Allahu Teala'nın iman ehli için belirlediği şerî dengeyi yeniden tesis etmemiz gerekir: وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَHâlbuki asıl izzet, ancak Allah’ın, Rasulü’nün ve müminlerindir.” [Münafikun 8] Bu izzet, Washington veya Moskova'nın bir hediyesi değil, sabit bir haktır ve hiçbir gücün tanıklığını beklemez. Rabbimiz Azze ve Celle, müminlerin gerçek özelliklerini belirtirken şöyle buyurmuştur: أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَMüminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorludurlar.” [Maide 54]

Peki bugün dengeler nasıl altüst oldu? Bazı yöneticilerimiz, nasıl halklarına karşı onurlu ve zorlu ve büyük güçlere karşı da alçak gönüllü (şefkatli) bir hale geldiler? Nasıl orada tavizler veriyorlar da burada zorba olabiliyorlar?

İstiflah (egemenliğin) maksadı, hadari kanundur

Kur’an, Allah’ın iktidar ve istihlaf (egemenlik) konusundaki sünnetini belirtmiştir; zira Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına dair vaatte bulunmuştur.” [Nur 55] Bu vaat, sadece okunan bir ayet değildir, aksine bir kanundur: Ümmet, inanç, amel, adalet ve bağımsız karar alma gibi temel unsurlarına sahip olmadıkça hak ettiği konumunu alamaz. Bu unsurlar kaybolursa, onlarla birlikte iktidar da kaybolur ve yönetici, maiyeti ne kadar büyük olursa olsun, başkalarının eline bağımlı biri haline gelir.

Bakın işte Kur'an, iktidarı-gücü salih amelle, egemenliği de değerlerle ilişkilendirmiştir: الَّذِينَ إِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَOnlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılarlar.” [Hac 41] Yani Allah'tan gelen iktidar bedava bir armağan değildir, aksine, adalete ve başkasına değil sadece Allah’a ibadet etmeye dayalı kimliğin doğal bir sonucudur demektir.

- Büyük halifelerle kıyaslandığında kim kimi ortaya çıkarıyor?

Raşid Halifeler ve onlardan sonra gelen büyük liderler, heybetlerini dışarından ödünç almamışlardır. Doğu ve batının tanımasını beklememişlerdir. Dolayısıyla onların heybetleri, Medine'de, Bağdat'ta, Şam'da ve Kurtuba'da ortaya çıkmış... Sonra da dünya onları izinsiz öğrenmiştir. Heyetler onlara, korkuyla ya da isteyerek, yani diplomatik gülümsemelerle değil, aksine gerçek güce, adaletin gücüne, ilkelerin gücüne ve egemen karar alma gücüne duydukları saygıyla gelmişlerdir.

Bugüne gelince; bazı Arap yöneticilerinin büyük güçlerin karşısında, ellerinde sadece çek defterleriyle durduklarını ve dosyalarında da sadece onay talebi taşıdıklarını görüyoruz.

Bir şehre girdiklerinde oradaki halkın korkuya kapıldığı, ama konuştuklarında ise dünyanın onlara kulak verdiği kişiler nerede biz neredeyiz?

Bizler öfkeliyiz; çünkü bu sahneler daha derin bir durumu ortaya koyuyor: Yani izzetin kaybolmuş halini, karar alma gücünün kaybolduğunu ve egemenlik konusunda Allah’ın sünnetlerinden uzaklaşıldığını ortaya koyuyor.

Milletler arasındaki konumunu isteyen ümmet, Trump, Biden veya herhangi bir başkan tarafından ayağa kaldırılmayacaktır; aksine eğer yolunu takip ederse Allah Subhanehu onu ayağa kaldıracak, eğer iktidar şartlarına geri dönerse ona iktidar verecek ve eğer kimliğini yeniden kazanırsa ona ihtişamını geri verecektir.

Ama sadece bir başkasının rızasını isteyen bir millet, ne kadar para öderse ödesin ve ne kadar ihtişamlı giyinirse giyinsin, onun ayakları altında yaşayacaktır!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Edib Abdullah – Irak

Devamını oku...

Özgürlük Savunucuları Konuştukça, Demokrasinin Başarısızlığını ve Yalanını Ortaya Çıkarıyorlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Özgürlük Savunucuları Konuştukça, Demokrasinin Başarısızlığını ve Yalanını Ortaya Çıkarıyorlar!

Haber:

Trump, Salı günü Temsilci İlhan Omar ve Somalilileri kaba bir ifadeyle tanımlamış Minnesota'daki Somalililerin "hiçbir katkıda bulunmadığını" söylemiş, ABD'nin bir "dönüm noktasından" geçtiği eklemesinde bulunmuş ve şöyle devam etmiştir: “Şu veya bu yoldan gidebiliriz, ama ülkemize çöp sokmaya devam edersek yanlış yola gireceğiz. Onları ülkemizde istemiyoruz; ülkelerine dönsünler ve işleri düzeltsinler.” (CNN)

Yorum:

Özgürlük savunucuları konuştukça, demokrasinin başarısızlığını ve yalanını ortaya çıkarıyorlar; zira Trump'ın özgürlüğü, onun bir halk olarak Somalilere ve gerek konumuna, gerekse zorla değil de seçimle gelen Amerika'daki Kongre üyesine saldırmasına yol açmıştır. Yani konuştuğunda, kendi gördüğü şeyleri insanlara göstermek isteyen kibirli bir kâfirin diliyle konuşuyor ve kadın hakları ve özgürlükleri için çağrıda bulunanların kendileri olduğunu ya unutuyorlar ya da unutmuş gibi yapıyorlar. 

Trump burada kendi gerçeğini ortaya koyduğu gibi kokuşmuş kapitalizmin gerçeğini de gözler önüne seriyor. Dolayısıyla Trump, amaçlarını gerçekleştirinceye kadar ırkçılık, tiranlık, otoriterlik, kontrol, zorbalık ve silah gücünü ortaya koymaktadır. Onu, bunun dışında gören bir kimsenin, hem gözleri hem de basireti kördür. Bakın işte sırf Somali kökenli Müslüman olduğu için bir Kongre üyesi onun saldırısından kurtulamamıştır. Müslümanlar olarak bizler, kendi ülkemizde bile onun nazarında hedeflerini gerçekleştirmesinin önünde bir engel teşkil ederken, hala ona güvenebilir miyiz?

Şöyle buyuran Allah Subhanehu ve Teala doğru söyledi: قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُGerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür.” [Al-i İmran 118]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Suzan el-Mücerrat – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Gazze Savaşı ve Dünyada Artan Zulüm, İngilizleri İslam’ı Kabul Etmeye Sevk Ediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gazze Savaşı ve Dünyada Artan Zulüm, İngilizleri İslam’ı Kabul Etmeye Sevk Ediyor!

Haber:

Bir rapor, dünya savaşlarının, özellikle de “İsrail'in” Gazze'ye yönelik savaşının, İngilizleri İslam'a geçmeye teşvik ettiğini gösteriyor İngiliz gazetesi The Telegraph'a göre, İngiltere merkezli İnancın Yaşam Üzerindeki Etkisi Enstitüsü'ndeki (IIFL) araştırmacılar, küresel çatışmanın İslam'a geçmenin en yaygın dürtüsü olarak görüyorlar; araştırmacılar bunun, "Yahudi varlığı ile Gazze arasında devam eden çatışma ortamında İslam'a geçmenin oranlarının arttığına dair yaygın raporları" desteklediğini söylediler.

Enstitü, dini inançlarında değişikliğe tanık olan 2.774 kişiyle bir anket yapmış ve anket, dürtülerin ve sonuçların dinin farklılığına göre büyük farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur. İslam’a geçenler açısından; küresel çatışma %20 ve ruh sağlığı %18 olmak üzere İslam’a geçmelerine katkıda bulunduğu dile getirilen en büyük hayati olaylar olmuştur.

Raporda, İslam'a olan ilginin Müslüman toplumları etkileyen çatışmalarla bağlantılı olduğu yönündeki medya önerilerinin ağırlık taşıdığına dikkat çekilirken, İslam'a geçenlerin, İslam'a yönelik iman yolculukları sırasında ortaya çıkan çağdaş küresel çatışmalar ve zalim algılara tanık olmaları olduğu eklemesinde bulunmuştur. Ve şunu eklemiştir: “Bu yaklaşım, 2023 sonu ve 2024 yılları boyunca Yahudi varlığı ile Gazze arasındaki son savaşın ardından İslam'a geçme vakalarında önemli bir artış olduğunu gösteren medya raporlarıyla desteklenebilir; dünyayı "giderek daha zalim" olarak nitelendiren ve medya hakkında şüphelerini dile getiren küçük yaştaki dönüşümlerdeki yüksek oran, İslam'a yönelik daha ahlaki ve adil bir yönelimi büyük bir şekilde güçlendirebilir.” (El Yevm7)

Yorum:

Gazze'ye yönelik vahşi soykırım savaşı, Batılı ülkelerde İslam'a geçme oranlarının artmasına yol açmıştır. Zira Gazze halkının sabrı ve metanetini, Allah'ın kazasına teslim olmalarını, başlarına gelenlerden ve kaybettikleri aile, ev ve mallar için Allah'a hamd etmelerini ve en değerli ve kıymetli olan her şeyi Allah yolunda feda etmelerini görmelerinin ardından, birçoklarını Kur'an okumaya, İslam'ı öğrenmeye ve İslam'a girmeye sevk etmiştir; çünkü azimli, güçlü, sabırlı ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyen bu şahsiyetleri ortaya çıkaran İslam’dır. Öte yandan ülkelerindeki medya kuruluşlarının, Filistin'deki çatışmanın gerçekliği hakkında yayınladıkları ve İslam’ın ve Müslümanların imajını çarpıtarak onları terörist ve aşırılıkçı olarak nitelendirdiği propagandanın yalan olduğunu da ortaya çıkarmışlardır; sıkıntıdan bir iyilik çıkaran Allah, hey şeyden münezzehtir.

Dünyadaki, özellikle de Müslüman ülkelerdeki yaşanan savaşlar ve çatışmalar,kapitalist ideolojinin ve onu benimseyen sömürgeci devletlerin hakikatini ortaya çıkardığı gibi tüm dünyanın onun ağırlığı altında yaşadığı zulüm ve sıkıntının boyutunu da ortaya çıkarmıştır. Bunun yanı sıra başta Amerika olmak üzere bu ülkelerin, masumların kanları, ülkelerinin yıkılıp harap olması ve ülkelerinden tehcir edilmeleri pahasına bile olsa maddi değerlere ve elde ettikleri kârlara değer verdiklerini de ortaya çıkarmıştır. Bu ülkeler, yöneticilerinin kibri, gururu ve konuşmalarındaki küçümseyici tavırları bir yana çıkarlarına ulaşmak için her türlü yöntem ve yaklaşımı kullanmaktan çekinmiyorlar. Bunun en açık örneği Trump'tır; zira o, sanki bütün dünya kendi mülkü ve halklar da onun kölesiymiş gibi davranıyor. Dolayısıyla bu ülkeler ve onların kapitalist fikirleri, dünyaya korku, yıkım, sefalet ve zulümden başka bir şey getirmemiştir; zira raporda da görüldüğü gibi, İngiltere ve diğer Batı ülkelerindeki birçok kişiyi İslam'a geçmeye sevk eden şey de işte budur; çünkü onlar İslam'da, kapitalizmde kaybettikleri adalet ve güvenliği bulmuşlardır.

İslam'ı fiilen uygulayan ve hayrı, adaleti, emniyeti ve onurlu bir yaşamı yayan bir devletin yokluğunun gölgesinde eğer durum böyleyse, o halde bu devletin, yani “Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafetin” varlığından sonra durumumuz nasıl olur acaba? İşte o zaman insanlar bölük bölük Allah'ın dinine girecekler ve dünyanın kapitalizmin ateşi ve sömürgecilerin ihtiraslarıyla kasıp kavrulmasının ardından İslam'ın nuru ve adaletiyle aydınlanacaktır. Allah’tan bizi, Allah’ın izniyle çok yakında o günün şahitlerinden olmamızı temenni ediyoruz. 

إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ * وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا * فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا Allah’ın yardım ve zaferi geldiği ve  insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiklerini gördüğün zaman, Rabbine hamd ile tesbih et ve O’ndan af dile. Çünkü O, tevbeleri çokça kabul edendir.” [Nasr 1-2-3]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Beraa Munasıra

Devamını oku...

El Vakiye TV: Trump, Müslüman Ülkelerdeki Kukla Yöneticilerini Rezil ve Utanç Verici Bir Anlaşmaya Sürüklemekte! Onlar da Haşim Gazze’yi Vesayet ve Sömürgecilik Altına Sokmak İçin Onun Arkasında Başlarını Öne Eğmektedirler!

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  

El-Vakiye TV
Hizb-ut Tahrir Bildirisi:
Trump, Müslüman Ülkelerdeki Kukla Yöneticilerini Rezil ve Utanç Verici Bir Anlaşmaya Sürüklemekte! Onlar da Haşim Gazze’yi Vesayet ve Sömürgecilik Altına Sokmak İçin Onun Arkasında Başlarını Öne Eğmektedirler!


Sunan: Müh. Selahaddin Adada
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Müdürü

Bildiriyi Okumak İçin Tıklayınız

Çarşamba, 28 Cumâde'l Ulâ 1447 Hicri - 19 Kasım 2025 Miladi

Daha fazlası için TIKLAYINIZ

el vakiye tv

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش
#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

el vakiye tv

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER