Seçimler ve Seçme Yanılsaması!
- Kategori Makaleler
- |
Seçimler ve Seçme Yanılsaması!
Seçimler gerçekten de halkın karar alma sürecine katılımına izin veriyor mu, yoksa sadece elitlerin yönetimini meşrulaştırmanın bir yolu mudur? Her birkaç yılda bir kağıtlarımızı sandıklara koyuyoruz, bir anlık egemenlik duygusu yaşıyoruz, sonra da gerçekliğe geri dönüyoruz.
Birçokları, İslam beldelerinin zayıflığının nedeninin, demokrasi ve yönetim değişiminin olmadığı gibi seçimlerin sadece bir formalite olmadığını ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerin, halkının kendi iradesine göre karar veren ülkeler olduğunu sanmaktadır. O halde gelin “kendi kararına sahip olan” Amerikan halkının durumuna üç örnek üzerinden bir bakalım:
1- Sağlık hizmeti
Halk: Yıllardır, Amerikalıların ezici çoğunluğunun (bazı anketlerde %70'e varan oranlarda) kapsamlı sağlık sistemini veya en azından indirimli fiyatı olan kamu seçeneğini destekledikleri orta çıkmıştır.
Gerçeklik: Amerikan sağlık sistemi, dünyanın en pahalı ve gelişmiş ülkeler arasında en karmaşık ve adaletsiz sistemi olmaya devam ediyor. Bu, fiyatı 300 dolara ulaşan insülin gibi hayati önem taşıyan ilaçları da kapsamaktadır. Zira şirketler, özellikle eğer hastalık ölümcülse, insanların ilaç için ellerinde ne varsa ödeyeceklerini biliyorlar.
2- Askeri sanayi
Halk: Anketler, Amerikalıların çoğunun askeri harcamaların azaltılarak eğitim ve altyapı gibi yerel hizmetlere finanse edilmesini desteklediklerini ortaya koymaktadır.
Gerçeklik: Askeri bütçeler sürekli olarak artıyor ve Amerika, doğrudan varoluşsal bir tehdit olmamasına rağmen şu anda askeri bütçe konusunda dünyada birinci sırada yer almakta ve orduya, on ülkenin toplamından daha fazla harcama yapmaktadır. Gazze'ye yönelik saldırılarının başlangıcından bu yana Yahudi varlığına verilen askeri destek, yerinden edilmiş tüm insanların barınması ve Amerika'daki sağlık ve eğitim hizmetlerinin sağlanması için yeterlidir.
3- İfade özgürlüğü
Halk: Son iki yılda, Gazze'yi ve Amerika'daki Latin kökenli sakinlerin haklarını destekleyen hareketler ortaya çıkmıştır.
Gerçeklik: Batı'nın eşcinsellik ve benzeri konularda ifade özgürlüğünü savunmasına rağmen, ifade özgürlüğü ekonomik ve siyasi çıkarlarla iç içe geçmiş olup hükümet ise gösterileri dağıtmaya ve göstericileri tutuklamaya yönelmiştir.
Eğer ezici çoğunluk, elitlerin çıkarlarıyla çatıştığında günlük yaşamlarını etkileyen tek bir kararı bile değiştiremiyorsa ve özgürlükler ilk gerçek sınavda ortadan kayboluyorsa, o halde yönetimin halka ait olduğunu nasıl söyleyebiliriz?
Bu durumda seçimler karar alma sürecine katılıma izin vermemektedir. Asıl sorun, seçimlerin gerçek mi yoksa hileli mi olduğu ya da iktidarın değişip değişmediği değil, aksine verilen iktidarın miktarıdır. İşte bu, temsili demokrasideki temel bir sorundur: zira temsili demokrasi, insanlara herhangi bir referans olmaksızın tam yasama hakkı vermekte, dolayısıyla geçici bir insan grubuna (seçilmiş hükümet), seçim gününden sonra hızla unutan “halkın iradesi” adına sağlık yasalarından özgürlükler sınırlarına kadar her şeyi değiştirmesi için neredeyse mutlak bir yetki vermektedir.
Bu durum ölümcül bir çelişki yaratmaktadır; zira milletvekilleri, seçmenlerinin isteklerini uzun vadede yerine getirmek zorunda değillerdir ve aynı zamanda herhangi bir yasayı değiştirme gücüne de sahiptirler; bu da finansörlere veya baskı gruplarına (lobi) kapı aralamaktadır ki bunların en ünlüsü Siyonist lobi kuruluşu "AIPAC"tır; zira devasa miktarda seçim finansmanı (bir seçim döneminde 30 milyon Dolardan fazla), doğrudan baskı ve hazır yasa taslaklarının sunulması yoluyla, ABD Kongresi'nin -her iki partiden olan- üyeleri, genellikle seçmenlerinin isteklerine aykırı olarak bu politika lehine defalarca oylar kullanmıştır.
إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ
“Şüphesiz ki bir kavim, kendini nefsini değiştirmedikçe; Allah da onları değiştirmez.” [Rad 11]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdurrahman Şakir - Mısır




