- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Müftülerin Kıydığı Laik Medeni Nikahla Müslüman Yöneticilerin Uyguladığı Laik Yönetim Aynı Şeydir
Haber:
Bu hafta Türkiye'de Meclis Genel Kurulu’na getirilen müftülere nikah kıyma yetkisini içeren tasarı kabul edildi. Daha önceleri evlendirme memurlarına verilen nikah kıyma yetkisi artık müftülere de verildi. Muhalefet partileri, laik Kemalist kadın hakları grupları bu tasarıyı, sözde İslamcı AKP hükümetinin laikliğe ve kadın haklarına karşı yeni bir darbesi olarak değerlendiriyor. (Ajanslar)
Yorum:
Her zamanki gibi Türkiye'de zerre kadar İslam’ı çağrıştıran herhangi bir şey laik Kemalistlerin tüylerini diken diken yapıyor, kalp ağrısına neden oluyor. Bu nedenle bu kanun tasarısını apaçık laikliğe karşı bir saldırı olarak tanımlıyorlar. Laik Kemalistlere göre bu yasa aile içi şiddeti ve kadına karşı baskıları artıracaktır. Fakat hepsinden önemlisi, çocuk yaşta evlilikleri teşvik etmesinden korkuyorlar. Zira İslam'a göre evlilik yaşına bir alt sınır yok ve kızlar buluğa girer girmez evlendirilebilir. Dolayısıyla iddialarına göre müftüler resmi nikâh memurlarının aksine çocuk gelinlere göz yumabilirler. Gerçek şu ki, bu laiklerin gerçek endişesi ne kadınların ne de kızların haklarıdır. Aksine onları hop hop hoplatan, laikliğin elden gitme korkusudur. O kadar ki, CHP bu tasarıyı Anayasa Mahkemesine götürmeye yemin etti.
Öte yandan AKP ve tasarının destekçileri bu yeni kanunun medeni nikâhı kolaylaştıracağını iddia ediyor. Aslında resmi nikâh işleminde hiçbir şeyin değişmediğini, asli prosedürlerde ve yaş sınırı dâhil evlilik şartlarında bir değişiklik yapılmadığını vurguluyor. Müftüler de tıpkı resmi nikâh memurları gibi aynı belgeleri talep etmek zorunda olacak. Ayrıca bu kanunla ülke çapında görev yapan nikâh memurlarına ilaveten 1,038 müftünün eklenmesi de resmi nikâhı ve evlilikleri kolaylaştıracağı, hızlandıracağı ve aynı zamanda gayri resmi evlilikleri azaltacağı söyleniyor.
Peki, Müslümanlar olarak bu tartışmaları biz nasıl değerlendirmeliyiz? İlk olarak müftülerin kıydığı nikâhla aile içi şiddetin artacağı tartışmalarını eleyebiliriz. Gerçek şu ki, kadına yönelik şiddetin sebebi ister İslami ister medeni olsun ne nikâh ne evliliktir. Aksine kadını değersizleştiren yozlaşmış kafalardan meydana gelmektedir. Bu yozlaşma ise 90 yılı aşkın bir süredir İslam’dan, İslam'ın kültüründen ve değerlerinden uzaklaşmış olmaktan, kadını koruyan kanunlarının yürürlükten kaldırılmasından, onun yerine laik liberal değerlerin dayatılmasından kaynaklanmaktadır. İslam'ın ilk dönemlerinden beri tarihi kaynaklar, bilhassa Osmanlı Hilafetindeki İslami mahkemelerin yürüttüğü kayıtlar, İslam'ın kadını istismardan, aşağılanmadan, sömürü ve şiddetten koruduğunu ispat ediyor. Eşinin haklarını göz ardı etmeye cüret eden kocaları mahkemeler, hapis ve hatta boşanma ile cezalandırırdı.
İkinci mesele; Türk medeni kanununa göre çocuk evliliği konusudur. Ancak bu da çocukların cinsel istismarından farklı bir konudur. Üstelik ne İslam'la ne de İslami nikâhla alakası yoktur. Bugün gittikçe artan sayıda yozlaşmış yetişkinlerin ortasında çocuklarımıza serbest/hür bir cinselliğin teşvik edildiği bir Türkiye'de yaşıyoruz. On yıllardır süregelen gayri İslami yaşam tarzı ve laik liberal kapitalist değerler insanlara kendilerini yaratan daha üstün bir gücün varlığını, bir gün bu varlığa geri dönüp yaptıklarından dolayı ona hesap vereceklerini unutturdu. Böylece ortaya savunmasız çocuk ve kadınlara zarar verme pahasına kendi heva ve heveslerine tapınan insanlar çıktı ortaya. Buna ilaveten Türkiye'de gerçek çocuk tacizi vakaları etkisiz mahkeme işlemleri nedeniyle neredeyse hiç cezalandırma almıyor. Cezalandırılsa bile caydırıcı etkisi olmuyor. Yine evlilik dışı fakat karşılıklı rıza ile 18 yaşın altında gayri meşru birliktelikler birisi şikâyet etmediği müddetçe yasal takibe bile alınmıyor. Ancak 18 yaşından evvel sevdiği erkekle hayatını birleştirmek isteyen, bunu Allah (st)'nın rızasını gözeterek yapan genç kadınlar ahlaklı ve iffetli olmalarından ötürü cezalandırılıyor.
Üçüncüsü ve aslında bu tasarının altında gizlenen tehlike; Müslümanların müftülerin kıydığı resmi nikahı İslami nikahla eşit görüp böylece İslami nikahtan vazgeçmeye meyletme tehlikesidir. Zira bugüne kadar Türkiye'deki Müslümanlar resmi nikâha ek olarak İslami nikâhı da yapıyorlardı. Yani olayın gerçeğine baktığımızda bu tasarı laiklikten uzaklaştırmıyor. Aksine İslami nikâhın şartlarının altını oyarak ve kutsal evlilik kurumunu laikleştirerek sinsice Müslümanları daha çok laikleştirmeyi amaçlıyor.
Öyleyse laik Kemalistlerin derdi ne??? Bu son 15 yıllık AKP yönetiminde onların - bilerek veya bilmeyerek - AKP'nin Türkiye'deki Müslümanları daha çok laikleştirme politikalarına büyük destekleri olmuştur. Halkın İslami inançlarına aykırı herhangi bir uygulamayı CHP getirecek olsaydı Müslümanların direnişi ve tepkileriyle karşılaşacaktı ki karşılaştı da... Fakat aynı uygulamaları AKP tatbik edince ve biraz da CHP'nin karşıt sesleriyle süslenince, Müslümanlar sevdikleri "Müslüman" yöneticileri korumak adına bu uygulamaları kabullendiler.
İşte bugün yine bu tasarıya karşı çıkanların laik içgüdüsel tepkileri; AKP'nin dindar, laik olanların ise sadece muhalefet olduğu algısını oluşturuyor ve böylece sadece AKP'ye hizmet etmiş oluyor. Aynı zamanda bu tasarı “laikti - laik değildi” tartışmalarının Türkiye'deki Ümmet üzerinde çok daha önemli bir etkisi var:
Bu tartışmalar, AKP'nin Türkiye dışındaki İslam Ümmetine karşı yürüttüğü koyu gayri İslami yönetimini ve çalışmalarını örtbas etmektedir. Şayet AKP gerçekten İslam'a ve Müslümanlara hizmet ediyor olsaydı geçenlerde yaptığı gibi İslam'ın ve Müslümanların düşmanlarıyla, Amerikan efendisinin emri ile İran ve Rusya ile anlaşıp onların Suriye'deki katliam politikalarına bilfiil destek vermezdi. Hakikaten de Türkiye ve yöneticileri İslam dünyasına Türkiye'de gelmiş geçmiş tüm hükümetlerden daha fazla zarar vermiştir!!!
Müslümanlar olarak bu hükümetin attığı her adıma karşı son derece uyanık olmak zorundayız. Özellikle bu hükümetin temsilcilerinin Müslüman olmasından dolayı her zamankinden daha fazla ve daha büyük bir samimiyetle onlara karşı emri bil maruf ve nehyi anil münker görevimizi yerine getirmeliyiz!
Onların bu 'sanal oyunlarına' karşı tavrımızı açık ve net ortaya koymalıyız. Bizler sorunlarımızın çözümü için sadece saf İslami çözümler istiyoruz ve sadece onları kabul ediyoruz. Zira tüm Ümmeti, kadın olsun, erkek olsun, çocuk olsun, kesinkes ve şüphesiz kurtuluşa, kalkınmaya ve izzete ulaştıracak olan sadece İslami hükümlerdir... Beldelerimizdeki mevcut yönetim sistemlerini kaldırıp yerine saf İslami yönetim sistemini tatbik eden Nübüvvet Metodu üzere Raşidi Hilafet olmadan bunlara asla sahip olamayacağız. Bu yüzden laiklerin görüşleri hakkında kafa yormanın hiç anlamı yok. Zira müftülerin kıydığı laik medeni nikâhla Müslüman yöneticilerin uyguladığı laik yönetim arasında hiç fark yok.
Hizb ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
Zehra Malik