Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Tevekkül - Allah'a Tam Bir Güvenle Güvenmektir

بسم الله الرحمن الرحيم

Tevekkül - Allah'a Tam Bir Güvenle Güvenmektir

قُل لَّن يُصِيبَنَا إِلاَّ مَا كَتَبَ اللّهُ لَنَا هُوَ مَوْلاَنَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿٥١﴾

"De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler." [Tevbe 51]

وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ ﴿٢١٧﴾

"Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan" [Şuara 217]

فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ

"Karar verdiğin (azmettiğin) zaman, Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever." [Al'i İmran 159]

Tevekkül, İslam akidesinin temel taşıdır. Tevekkül, iman meselesidir, hayata bakış açımızı şekillendirir. Tevekkül, kayıtsız ve şartsız teslimiyettir. Tevekkül, sadece Allah (st)’ya güvenmektir, emirlerine uyduktan sonra, neticesini ondan ummaktır.

Allah'a tevekkül meselesi, ilk Müslümanlarca hakkıyla anlaşılmıştı ve Allah'a tüm hakkıyla tevekkül etmişlerdi. Bundan dolayı da sayılarının azlığına rağmen ve kısıtlı imkanlarına rağmen büyük işlere kaim oldular. Şiddetli zor durumlardan kaçmadılar, aksine içine atıldılar ve muzaffer oldular. Resul SallAllahu Aleyhi ve Sellem işkence altında inim inim inleyen Yasir, Ammar ve Sümeyye RadiyAllahu Anhum’ya uğrayıp; “Sabredin ey Yasir ailesi, yeriniz Cennet’tir.” dediğinde onların imanları pekişir, azimleri katmerleşirdi. Sahabelerin o katıksız iman ve kayıtsız şartsız tevekkülleri onlara Bedir Savaşı’nda kendilerinden üç misli daha büyük bir orduya karşı zafer nasip etti. Hendek Savaşı’nda Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem elindeki balyoz ile sarp kayaları parçalarken bir avuç Sahabeye istikbaldeki fetihleri müjdelediğinde onlar bu müjdelere gönülden iman ediyordu. Reel politik analizler onların katıksız iman ve güvenlerine işlemiyordu.

Kuşkusuz İslam tarihi buna benzer binlerce şeref tablolarıyla doludur. Tarık bin Ziyad’ın Tevekkülü, ona Cebeli Tarık’ta gemileri yakarak İspanya’yı fethettirdi ve Fatih Sultan Mehmed’in Tevekkülü, ona gemileri karadan yürüterek İstanbul’u fethettirdi. Bunlar binlerce tablodan sadece iki örnektir. Allah’a iman ve güvenin ortaya çıkardığı bu şeref tabloları tarih boyunca tekrarlanıp durdu.

Şüphesiz Allah'a tevekkül etmek farz olmakla birlikte tevekkül bir emre bağlanmıştır. Başka bir deyişle, tevekkül doğrudan emredilen ameli yerine getirmekle gerçekleşir. Bunu yaparken de işin sonucunu Allah`a bırakmak, O’nun yaratacağı neticeyi güven ve rıza ile karşılamak, insanlardan bir beklenti içerisinde olmamaktır, tevekkül etmek. Kısaca Allah’a güvenip, akibetinden endişe etmemektir, tevekkül.

İslam âlimleri, "tevekkül, görevini Allah`a havale etmek değil, EMRİ O’na havale etmektir” demişler ve “tevekkülü, vazifeyi terk etmek” olarak anlayanlara, bunun  “Allah`a tevekkül ve itimat değil, O’nun ilah olarak emrine itimatsızlıktır, küfürdür...” demişler. 

Özellikle günümüzde İslam’a daveti yüklenen ve onu Raşidi Hilafet’i ikame etmekle taçlandırarak Allah’ın rızasına nail olmanın peşinden koşan bir kulun yegâne güç kaynağı, motivasyonu, tevekkülden gayrısı olamaz. Hakikaten de davetçi Hilafet’i ikame etmek için bir salih amel işlemeye davrandığında çoktan tevekkülü kuşanmıştır. Davetçinin azim ve kararlılığını pekiştiren, gayretini kat be kat artıran kayıtsız şartsız Allah’a güvenidir. Öyle ki herkes onda sıra dışı bir performans ve heyecan müşahede eder. İşte onun Allah'a olan bu sonsuz güveni, onun zihnini son derece aktif ve dinamik kılar, kendisini gözle görülür ve hissedilir olağanüstü cevval ve faal bir çalışma azmi ve heyecanla kuşatır.  İşte bakın Rabb-ül âlemin mütevekkil kullarını şu sözlerle nasıl onurlandırmaktadır:

إِنَّمَاالْمُؤْمِنُونَالَّذِينَإِذَاذُكِرَاللّهُوَجِلَتْقُلُوبُهُمْوَإِذَاتُلِيَتْعَلَيْهِمْآيَاتُهُزَادَتْهُمْإِيمَانًاوَعَلَىرَبِّهِمْيَتَوَكَّلُونَ

"Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler." [Enfal 2]

إِنَّاللّهَيُحِبُّالْمُتَوَكِّلِينَ

"…Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” [Al'i İmran 159]

Müslümanlar olarak zihnimizde şu netleşmek zorundadır: “Tevekkülün özü; emre itimat ederek vazifeyi sevmektir". Allah (st)’ya tevekkül eden, emirlerine teslim olan, başarısını da yine Allah’tan uman insan kendi gücünden kat kat büyük işleri gerçekleştirerek tasavvur bile edilmeyen birçok imkânsız gibi görünen işleri gerçekleştirmeye muktedir olur. Kâfirlerin gücünden, çokluğundan, birlik olmalarından etkilenmez, Allah’ın emrettiği şekilde Ümmeti tekrar tek çatı altında toplamak için var gücüyle mücadele eder. Onun için Allah'a tevekkül etmek, İslâm Ümmetini diri ve hayatta tutan prensiplerden bir olduğu gibi İslâm fikirlerinin de en ehemmiyetlilerindendir.

قَالَلَهُمُالنَّاسُإِنَّالنَّاسَقَدْجَمَعُواْلَكُمْفَاخْشَوْهُمْفَزَادَهُمْإِيمَاناًوَقَالُواْحَسْبُنَااللّهُوَنِعْمَالْوَكِيلُ

"Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine: İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun, dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve: Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” [Al'i İmran 173]

 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Zehra Malik

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER