- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Siyasi Çözümler ve Köklü Çözüm Arasında Filistin Meselesi!
Haber:
Uluslararası en-Neşra sitesi, 16 Şubat 2025 Pazar günü, Mısır Cumhurbaşkanı'nın Kahire'yi ziyaret eden Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Ronald Lauder'e, "Filistin devletinin kurulmasının Ortadoğu'da kalıcı barışın tek garantisi olduğunu" teyit ettiğini,“Gazze Şeridi'nin yeniden inşasına başlanırken, bölge sakinlerinin yerlerinden edilmemesinin önemini” vurguladığını ve "Mısır’ın bu konuda kapsamlı bir plan hazırladığına” dikkat çektiğini aktardı. Arap ülkeleri şu anda ABD Başkanı Trump'ın Gazze Şeridi'nin kontrolünü ele geçirme ve burayı “Orta Doğu'nun Rivierası” haline getirme planına bir alternatif bulmaya çalışıyor.
Yorum:
Ümmeti Filistin sorununun gerçek çözümünden uzaklaştırmak için onun üzerinde uygulanan siyasi aldatmaca silsilesinin devamı olarakon yıllardır pazarlanan siyasi bir anestezi olan Filistin devletini kurma fikri, işgalin genişlediği ve sömürgeci Batı’nın bölgedeki nüfuzunu pekiştirdiği bir dönemde gelmiştir.İki devletli bir çözüm gerçekten barışı garanti edebilir mi? Gazze’nin yeniden inşası, onu özgürleşmesi anlamına mı geliyor? Arap rejimleri, Filistin'i önemsedikleri için mi yoksa çıkarları Batılı güç dengeleriyle bağlantılı olduğu için mi yerinden edilmeyi reddediyor?
Barışa giden tek yol olarak iki devletli bir çözüm önerisi, Sykes-Picot Anlaşması'dan itibaren başlayan ve BM kararları, Oslo Anlaşması, Yol Haritası ve sadece Yahudi varlığını istikrara kavuşturmaya ve ona sahte bir meşruiyet kazandırmaya hizmet eden diğer siyasi komplolarla pekiştirilen Batı'nın komplolarının tamamlanmasıdır.
1947 yılında Birleşmiş Milletler Filistin'i biri Yahudiler diğeri Araplar için olmak üzere iki devlete ayırdı. Ancak işgalci çizilen sınırlara bağlı kalmadı ve Filistin'in %78'ini işgal etti.1967 yılında Yahudi varlığı Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ni işgal etti ve o zamandan beri müzakereler işgal altındaki toprakların gerçek anlamda geri alınmasıyla sonuçlanmadı.1993 yılında imzalanan Oslo Anlaşması, işgali sona erdirmek yerine yasallaştırarak Filistin otoritesine gerçek bir egemenlik olmaksızın sınırlı yetkiler verirken, yerleşimciler benzeri görülmemiş bir şekilde genişledi.Bugün, işgal ve saldırganlıklar devam ederken aynı öneri hala nihai çözüm olarak pazarlanmakta ancak gerçeklik, bunun Filistin davasını tasfiye etmek için siyasi bir hile olduğunu kanıtlamaktadır.
Bugün ortaya atılacak herhangi bir Filistin varlığı silahtan arındırılmış, egemenliğini kaybetmiş ve Yahudi varlığıyla güvenlik anlaşmalarına boyun eğen, yani işgal adına Filistinlileri kontrol etmeye çalışan işlevsiz bir varlık olacaktır.Nitekim işgal, herhangi bir anlaşmaya bağlı kalmayacak ve gerçek bir Filistin devletini kabul etmeyecektir.Hatta bir Filistin devletinden bahsedilmesinin gölgesinde yerleşimlerin inşa edilmesi, Yahudileştirme ve Filistinlilerin evlerinin yıkılması devam etmektedir; zira işgalin amacı barış değil, aksine varlığını pekiştirip istikrara kavuşturmaktır.
Sonra Sisi Gazze'nin yeniden inşasından bahsediyor; oysa bu öneri görünürde insani gibi görünse de özünde işgali pekiştirmenin ve gerilimi azaltmanın bir aracı olarak kullanılıyor.İşgal altında yeniden yapılanma özgürleşme anlamına gelmez; aksine Filistinlilerin kalıcı bir zayıflık ve uluslararası hibe ve yardımlara bağımlılık durumunda kalması anlamına gelir.Yıllardır Gazze'nin yeniden inşasından söz ediliyor ancak tekrarlanan Yahudi bombardımanı, mübarek toprakların halkını bombardımandan koruyacak herhangi bir gücün yokluğunun gölgesinde yıkımı derinleştiriyor.Şayet Gazze sorununun çözümünde bir ciddiyet varsa, o halde neden ordular işgalin yıktıklarını onarmak yerine Gazze'yi özgürleştirmek için harekete geçmiyor?!
Arap rejimleri, Filistin'i önemsedikleri için değil, aksine bu planın sonuçlarına katlanmak istemedikleri ve Filistinlilerin yerlerinden edilmesinin sorunun sona ermesine değil, dahası bölgede yeni krizlerin patlamasına yol açacağını bildikleri için yerinden edilmeyi reddediyorlar. Zira daha önce milyonlarca Filistinli mülteciye ev sahipliği yapmış olmalarına rağmen onlara gerçek hakları verilmemiş, aksine davaları askıda kalmıştır. Bu da mevcut tutumun, ideolojik değil, aksine pragmatik olduğunu ve Batı'daki sistemlerin ve efendilerinin siyasi çıkarlarına hizmet ettiğini göstermektedir.
Filistin vatancı veya milliyetçi bir mesele değil, aksine kafirler tarafından işgal edilmiş İslam toprağı meselesi olup ümmetin görevi, Selahaddin Eyyubi'nin onu Haçlılardan kurtardığı gibi Yahudilerden kurtarmaktır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ “Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın.” [Bakara 191]Ümmet 13 milyondan fazla askere sahip ancak işgalle savaşmak yerine onu koruyan ajan rejimler yüzünden harekete geçemiyor.Filistin, müzakereler ya da diplomatik çözümlerle değil, aksine Selahaddin Eyyubi tarafından kurtarıldığı ve Halife Ömer bin Hattab tarafından fethedildiği gibi cihatla kurtulacaktır; bu yüzden yenden geri alıncaya kadar Filistin’i kurtarmak için cihat etmek vaciptir.
Sisi'nin iki devletli çözüm ve Gazze’nin yeniden inşası yönündeki açıklamaları, Filistin sorunu konusunda onlarca yıldır bir ilerleme kaydedilemeyen siyasi vehimlerin tekrarından başka bir şey değildir.Filistin için gerçek çözüm, işgal altında zayıf bir devlet kurmakta ya da işgalin yerinde kalmasını sağlayacak yeniden imar projelerinde değil, aksine Filistin’i tümüyle özgürleştirmekte ve bu mutant varlığı kökünden söküp atmakta yatmaktadır; bu ise göz açıp kapamaktan daha kolay ama bu ancak ümmetin ordularının harekete geçmesiyle mümkün olacaktır.
Ey Kinane askerleri: Sizler, kaybedilen canlardan ve dökülen kanlardan Rabbiniz Celle ve Âla’nın katında sorumlusunuz; şüphesiz Allah, sizin yaptıklarınızı ve yapmakta olduklarınızı, Yahudiler tarafından kardeşlerinizin başına gelenleri ve sizlerin de buna seyirci durumunda kaldığınızı biliyor. Bu yüzden mübarek toprakların halkı Allah’ın huzurunda boynunuza sarılacaktır; zira siz onları yüzüstü bırakıp kendi başlarına bırakmanızdan sonra, Allah size onları desteklemeyi, topraklarını kurtarmayı ve güvenliklerini sağlamayı farz kılmıştır. O halde cevabınızı hazırlayın. Zira mesele ciddi olup bir şaka değildir; çünkü ya cennet ya ateş, ya nimet ya da cehennemdir. O halde ya kendi nefsinizi tercih edin ya da gaspçı varlığı ve ondan önce de bunu yapmanızı engelleyen ve oradaki halkımıza karşı komploya ortak olan her şeyi kökünden söküp atmak için acele edin ve buna da sizleri yöneten ajan rejimden başlayın. Zira rejimi kökünden söküp atmak vacibiniz olduğu gibi İslam’ı uygulamak için çalışan muhlislere yardım etmek de sizin vacibinizdir. Allah’ın size vacip kıldığı şeyleri yerine getirin ki o zaman umulur ki Allah sizin ellerinizle fetih ve zafer nasip eder. Böylece de kurtuluşa erenlerden olursunuz.
وَلَيَنصُرَنَّ اللهُ مَن يَنصُرُهُ إنَّ اللهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ * الَّذِينَ إن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْـمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْـمُنكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الأُمُورِ “Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehy ederler. İşlerin sonu Allah’a varır.” [Hac 40-41]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mahmud El-Leysî - Mısır