- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Onlar Savaşı Gazze İle Sınırlandırıyorlar Ve Filistin Dışına Yayılmasından Korkuyorlar!
Haber:
Aden El-Gad internet sitesinde 21 Temmuz Pazar günü şöyle bir haber yer aldı: “İran, “İsrail’in” Hudeyde'ye yönelik baskınlarını kınadı… ve savaşın genişlemesi konusunda uyarıda bulundu.” Haberde şöyle geçti: “Tasnim Haber Ajansı’nın aktardığına göre İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nasser Kanaani Pazar günü, “İsrail’in” Yemen’in Hudeyde limanına yönelik saldırılarını kınadı.” Kanaani, Hudeyde limanının sivil altyapısının tahrip edildiğine dikkat çekerek şöyle dedi: “Bu, tehlikeli maceralar sonucunda gerilimi tırmandırıp savaşı bölgeye yayma tehdidinin yanı sıra çocuk cinayetleri işleyen “İsrail” rejiminin saldırgan doğasının bir tezahürüdür.”
Yorum:
Nasser Kanani’nin söylediklerine baktığımızda, İran’ın, iddia ettiği gibi Filistin'i kurtarmak değil, rotasında büyük bir köklü değişiklik olmaksızın savaşın Filistin’de yani Gazze’nin içinde olduğu gibi kalmasını istediğini görürüz! Aynı şekilde Mısır da, Yahudi varlığının Hudeyde limanına düzenlediği baskınların ardından “bölgenin güvenlik ve istikrarını korumak için uluslararası çabaları birleştirmenin önemine” vurgu yapmıştır. Dolayısıyla bu sözler, sonuncusu askeri bir yetkili olan Yahudi varlığının yetkililerinin, “bölgesel bir savaş istemiyoruz” şeklindeki söylediklerinden çok da uzak değildir. Bu yüzden bizler, Müslüman orduların omuz omuza verip saf saf birleşmeden -ki bu, bu gâsıp varlığın kaçınılmaz sonu anlamına gelmektedir- Yahudi varlığının neden savaşı Gazze ile sınırlamak istediğini ve onu tamamen ortadan kaldırmayı planladığını anlıyoruz. Ancak İran ve Mısır neden korkuyor? Nihayetinde Filistin’in kurtuluşuna ve İslam ümmetinin geri dönüşüne yol açacak bir savaştan mı korkuyorlar?
Tahran ve Kahire’deki her iki rejim de, Yahudi varlığıyla birlikte Gazze’deki savaşın Filistin’in dışına yayılmasından endişe duyuyorlar; zira haberleri ve açıklamaları araştırıp takip ettiğimizde, Müslüman ülkelerdeki iktidar rejimlerinin birçok yetkilisinin, gerek kendi durumlarının gerekse Filistin’in durumunun, hiçbir değişiklik olmadan olduğu gibi kalmasını sağlamaya çok istekli olduklarını görürüz!!
Dolayısıyla onların hepsi, sabahın ağarmasından ve onların cılız yönetimlerini tehdit eden ve bu yüzden onları, Ukab bayrağını başlarının üzerinde dalgalandıracak mümin adamların eliyle kendisinin yok oluşu ve sonu olacağını idrak eden Yahudi varlığını yeterince korumaya sevk eden Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin kurulmasından korkuyorlar. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيراً “Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz. Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescide (Süleyman Mabedi’ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık).” [İsra 7]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Şefik Hamis – Yemen