Cumartesi, 14 Muharrem 1446 | 2024/07/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Hicret ve İltica Arasında!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Hicret ve İltica Arasında!

Haber:

Geçtiğimiz birkaç gün boyunca dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, yeni Hicri yılbaşının başlangıcını kendi yöntemleriyle kutladılar.

Yorum:

Bazıları hicret ve iltica arasındaki ilişkinin ne olduğunu sorabilir.Bu soru meşrudur; çünkü dürtüler, nedenler, hedefler ve amaçlar açısından aralarında birçok farklılık vardır; ancak her ikisi de evlerini ve ailelerini terk ederek alışkın oldukları yaşam tarzlarının çoğuna yabancı olan bir yere gitmeyi temsil ediyor ve bu da bir yabancılaşma ve yalnızlık hissi oluşturuyor. Ancak misafir edenlerin her birine yönelik davranma şeklinde büyük farklılıklar vardır ki ilgi ve araştırma konusu işte budur.

Nitekim Sahabe-i Kiram, izzetlerinin ve onurlarının diyarı, gurur ve ruhlarının yüceldiği bir yer olan Allah’a en sevgili olan bir yeri Allahu Teala’ya terk ederek Medine-i Münevvere’ye hicret etti. Hatta Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu konuda şu meşhur kavlini söyledi: وَاللهِ إِنَّكِ لَخَيْرُ أَرْضِ اللهِ وَأَحَبُّ أَرْضِ اللهِ إِلَيَّ وَلَوْلَا أَنَّ أَهْلَكِ أَخْرَجُونِي مِنْكِ مَا خَرَجْتُ(Ey Mekke), vallahi sen Allah katında yeryüzünün en hayırlı yerisin. Bana da en sevimli yersin. Vallahi eğer buradan çıkmaya mecbur bırakılmasaydım, çıkmazdım.

Ancak öte yanda Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in aralarında kardeşlik tesis ettikten sonra Ensar’ın Muhacirlere karşı gösterdiği misafirperverlik insandan çok meleklere benziyordu. İşte Allahu Teala’nın şu kavli onlarda somutlaşmıştır: إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ Müminler ancak kardeştirler.” [Hucurat 10] Ve Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavli: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ... “Müslüman Müslümanın kardeşidir…” Zira onlarla her şeylerini paylaştılar. Hatta mesele, eşlerini paylaşmayı teklif edecek noktaya kadar ulaştı; insanlık tarihindeki hiçbir asırda ve hiçbir medeniyette böyle bir şey yaşanmamıştır.

Sahnenin diğer yüzünde ise bu parlak ve beyaz sayfanın tamamen başka bir resmini görmekteyiz; zira Yemen halkı, Suriye halkı, Sudan halkı ve onlardan önce birçok Müslüman, uçakların gürültüsü ve topların alevleri altında göç etmiş ve başlarını alıp giderek Müslüman komşularından güven ve emniyet talep ettiler. ancak yurtlarından sürülenler Müslüman olmalarına ve dinleri Sahabelerin diniyle aynı olan, peygamberleri Sahabelerin peygamberiyle aynı olan ve Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in tesis ettiği kardeşlik hâlâ mevcut olan Müslümanlara gitmelerine rağmen ancak onlara olan bakış farklı olduğu gibi muamele ise çok daha farklıydı. Zira onlara yabancı mülteciler olarak bakıldı, birçok ülke sınırları yüzlerine kapattı, onlara resmi bir şekilde sınırları açanların ise giriş prosedürleri karmaşıktı, çoğunluğu risk almaya ve engebeli yollarda seyahat etmeye zorlandılar ve bazıları bunun bedelini hayatlarıyla ödediler. Bazı ülkeler onları şehirlerin dışında hapsetmeye ve onlar için çoğu zaman iyi bir yaşam için gerekli olan asgari gerekliliklere sahip olmayan barınma kampları kurmaya başvurdular ve bu kampları terk etmeleri veya kendileri için belirlenen göçmenlik yasalarını ihlal etmeleri durumunda her zaman sınır dışı edilmekle tehdit edildiler!

Bütün bunların nedeni, onlara ülkenin evlatları olarak değil de yabancılar olarak bakılmasıdır; bu yüzden onlara din ve komşuluk şefaat etmedi! Soru şudur: Muameledeki bu bariz farkın nedeni nedir?!

İlk durumda onlara, Müslümanlar ve Müslüman Müslümanın kardeşi olarak bakıldı; yani bakışın temeli İslam’dı.

Ama ikinci durumda ise onlara, ülkenin evlatları olarak değil de yabancı mülteciler olarak bakıldı; yani bakışın temeli vatancılıktı.

Vatancılık, Müslümanların arasını bölmeye ve birliklerini parçalamaya yetecek kadar kötü bir şeydir; sömürgeci kâfirin, sanki Allah emretmiş gibi kutsallaştırıp Müslüman ülkeler arasına sınırlar çizerek amaçladığı şey işte budur!! Oysa Allah Subhanehu ve Teala aziz Kitabı’nda şöyle buyurmuştur:إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِİşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.” [Enbiya 92] Ayrıca bu vatancılık, Müslümanların birbirlerini yüzüstü bırakmalarına neden olmuştur; işte şu Gazze, dört bir tarafı Müslümanlarla çevrili olduğu halde kanıyor ve çağrıda bulunduğu kimsede ise hiçbir hayır yoktur! Oysa Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ؛ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يَخْذُلُهُ وَلَا يَحْقِرُهُMüslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulüm ve haksızlık yapmaz, yardımı kesmez ve onu hakir görmez.” [Müslim, Ebu Hureyra’dan tahric etti.]

Küfür rejimlerinin kamu işlerinin idaresini almalarının sebebi de vatancılıktır; zira vatancılıkta, ekonomik sistem, yönetim sistemi ve içtimai nizam yoktur…Sömürgeci, Müslüman ülkeleri terk ettikten sonra da sağımıza ve solumuza döndük ve küfür rejimlerinden başka bir şey göremedik. Dolayısıyla kimisi kapitalizmi, kimisi sosyalizmi aldı, kimisi de bu ikisinin arasını karıştırdı; ancak vatancılık hayatı düzenleyen bir fikir değildir, aksine vatan sevgisine bağlı içgüdüsel duygusal bir bağdır.

Artık aklımızı başımıza almamızın, Rabbimizin Kitabı’na ve Nebimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hidayetine geri dönmemizin ve Allah Subhanehu ve Teala’nın bize vaat ettiği ve O’nun Habibi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdelediği gibi Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti ilan etmemizin zamanı gelmedi mi?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Müh. Hasbullah Nur – Sudan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER