Cumartesi, 21 Muharrem 1446 | 2024/07/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İslam Akidesi ve Şeriatı, Fıtrata Aykırı Değildir  Aksine Eşcinsellerle ve Onların Ahlaksızlıklarıyla Mücadele Etme ve Onların Kötülüklerini Ortadan Kaldırmak İçin Motivasyonlardır

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

İslam Akidesi ve Şeriatı, Fıtrata Aykırı Değildir

Aksine Eşcinsellerle ve Onların Ahlaksızlıklarıyla Mücadele Etme ve Onların Kötülüklerini Ortadan Kaldırmak İçin Motivasyonlardır

Haber:

Erkeklerin erkeklerle ve kadınların kadınlarla cinsel ilişkiye girmesine ilişkin iğrençlikler de dahil olmak üzere eşcinsellik fikrine ve uygulamalarına teşvik edilmesinin yanı sıra erkekten kadına ve kadından erkeğe cinsiyet değiştirmeye, bunun da ötesinde pornografik iğrençliklere ve haya elbisesinin çıkarılmasına teşvik edilmesi giderek artış gösteriyor. Konu, tüm evlere giren ve çocuklar tarafından izlenen medya ve propaganda yayma aşamasına girdiği için büyük bir tehlike boyutuna ulaşmıştır. Başta Amerika olmak üzere Batılı ülkeler, Müslüman ülkeler ve toplumları da dahil olmak üzere dünyanın tüm ülkelerinde bunu yaymak ve buna odaklamak için çalışıyorlar. Dolayısıyla onların tamamı, bu iğrençlikleri zorla ehlileştirmeye ve bunları, hukuk, eğitim, medya, propaganda, para ve evleri, kurumları ve mümkün olan her yeri istila eden kampanyalarda gençlerle, kadınlarla ve çocuklarla iletişim kuran ajanları ve onlara bağlı kuruluşlar da dahil çeşitli yollarlar empoze etmeye hırs gösteriyorlar. Gerçekler, bu iğrençlikleri destekleyenlerin giderek daha aktif ve yaygın hale geldiğini, bunlarla karşı karşıya kalan Müslümanların çatışmanın-mücadelenin yükünü, zorluğunu ve zayıflığını giderek daha fazla hissettiklerini, Müslümanların genelinin Batı’nın güçlü, organizeli ve kapsamlı saldırısı nedeniyle bunların faydasının zayıflığını hisseder hale geldikleri gibi dinleri, çocukları ve torunları için duydukları çaresizlik ve korku duygusunu gizlemediklerini gösteriyor.

Yorum:

Bu saldırının ve faillerinin vakıası açısından olana gelince; sanki insanlardan ve cinlerden oluşan Şeytanların ordularının saldırısıymış gibi çeşitli din ve mezhepleriyle dünya insanlarının gündemi haline geldi. Gerçekte bu, İslam’a ve Müslümanlara karşı tarihi ve ayrıntılı bir savaştır; bu yüzden Müslümanların bir araya gelip buna karşı koymaları ve bunu ortadan kaldırmayı planlamaları gerekmektedir; çünkü bu onların akidelerinin, şeriatlarının hükümlerinin ve en yüksek maksat ve değerlerinin bir ihlalidir. Ayrıca bu, büyük bir küstahlık ve kaba bir şekilde İslam’ı ve Allah Subhanehu ve Teala’nın hakimiyetini ihlal ettiği gibi aklı, nefsi, ırzı ve insanın onurunu da ihlal etmektedir. Aynı zamanda bu, insanın tüm kısıtlamalardan, hatta kendi duygusundan ve hayvanların bile sahip olduğu en düşük fıtrî ve içgüdüsel duygu türlerinden sıyrıldığının bir beyanı ve raporudur. Bu tür iğrençliklere çağrıda bulunan, bunlara teşvik eden ve bunlarla birlikte hareket edenlere intibak eden akıl kaybı, anlayış eksikliği ve aynı şekilde muhakeme yeteneğinin kaybolmasıdır. Çünkü onlar, kadın-erkek diye bir şeyin olmadığını, aralarında hiçbir farkın bulunmadığını, hissedilen vakıaya bakmaksızın bireyin ne istediğine kendisinin karar vermesini tartışıyorlar. Her kim bunu övünerek ve ısrarlı bir şekilde tartışacak noktaya gelmişse, ona Allahu Teala’nın şu kavli intibak etmektedir: وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَـئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَـئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَAndolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” [Araf 179] Yani onlar pratik olarak hayvanlardan daha da şaşkınlardır demektir; zira erkek ile kadın veya kadın ile erkek arasındaki farkı inkar ederek dalaletleri, akıl ve anlayışı kaybetmekle sınırlı kalmamış, aksine onlar, içgüdüsel idrak ve fıtrî ayrım noktasında gözlerinden, kulaklarından ve diğer duyularından faydalanan hayvan ve sığırların sahip olduğu duyu ve hisleri bile kaybetmişlerdir.

Bu ortaya atılanlar, Allah’ın hakimiyetinin, yani İslam akidesinin ve şeriatın hükümlerinin ihlalidir; çünkü bunlar, şeriatın yerine hevanın hüküm vermesi ve söylediğimiz gibi akıl ve duygunun yok edilmesidir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا * أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًاHevasını (arzu ve duygularını) kendisine ilah edineni gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllanacağını mı sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta gidişçe daha sapıktırlar.” [Furkan 43-44] Teşvik ettikleri şeyin, dinde kesinlikle en büyük iğrençliklerden biri olarak bilindiğini söylemeye bile gerek yoktur. Dolayısıyla bu saldırı ve küresel kampanyaları, faillerinin hedefleri ne olursa olsun şeytani bir eylem ve Allah’a, Rasulü’ne, dinine ve kullarına karşı bir savaştır. Bu yüzden Müslümanlar bununla özellikle ilgilenmeli ve onlar için hayati bir mesele olmalıdır.

Aslında Müslümanlar bu kampanyaların kendi kutsallarını ve onurlarını ihlal ettiğinin bilincindedirler ve bunları reddeden ve bunlardan kurtulmak isteyen güçlü bir kamuoyuna sahiptirler; ancak yaptıkları mevcut çatışma-mücadele eylemleri dağınık ve zayıf olup düşmanların potansiyellerine karşı koyacak nitelikte değildir. Örneğin Mısır ve başka yerlerde bir grup genç, eşcinselliğe karşı koymak için geçen Haziran 2022’de Facebook sayfasında “fıtrat” başlığı altında bir sayfa oluşturma girişiminde bulundular ve sayfa büyük bir destek gördü ve takipçisi iki milyona ulaştı. Ancak Facebook yönetimi hiçbir sebep göstermeden ve önceden haber vermeden sayfayı kapattı! (arabradio)

Bu kampanyaların Müslümanlar açısından tehlikesine, bunlara karşı konulmasının ve ortadan kaldırılmasının gerekliliğine, mevcut çatışma eylemlerini zayıflatan bölünmelere, bunun ciddiyetini ve faydasını zayıflatan hatalara dayalı olarak bu makale üç noktaya dikkat çekmektedir:

Birincisi: Mevcut çatışma eylemleri, gereken hacim ve standardın çok altındadır. Zira çatışma, gerçekten az, dağınık ve neredeyse bireysel, çoşkulu ve duygusaldır; her ne kadar kitlesel eylem şeklini almış olsa da sayısı ve etkinliği az olan gruplar aracılığıyla yapılmaktadır. Şerî hükümlere yönelik doğru açıklama ve beyanlar olmasına rağmen maksatlı planlamadan uzak olup içerisinde “söyleyeceğini söyle ve git” den başka bir şey yoktur. Bu arada bu kampanyalar onları istila etmeye ve yozlaştırmaya devam etmektedir. Şayet çatışma eylemlerinin kampanyalar üzerinde bir etkisi olsaydı, kamuoyunun baskısı nedeniyle bazı eylemlerini yavaşlatmak ya da ertelemekten daha fazlası olur, daha sonra artan ısrar, hareket ve provokasyonla geri dönmezdi. Bu noktayla kastedilen; çatışmanın ön saflarında yer alanların ciddi ve kasıtlı olarak işi öngörü ve planlamaya dayalı olarak yapmaları ve hedeflerinin de ahlaksızlık ve sapkınlık kampanyalarının tamamen ortadan kaldırılması kadar büyük olması gerektiğidir. Bu da onların fert, grup ve cemaat olarak ve mümkün olan çeşitli enerjileriyle ümmetten güç almalarını gerektirir; çünkü dini ve maksatlarını koruma noktasında temel sorumlu ümmettir.

İkinci nokta: Çatışmanın doğru, eksiksiz ve kapsamlı bir düzeyde olması; yani temeli akide ve şerî hükümler olan İslam ve küfür arasında bir çatışma olmalıdır ki böylece ümmete ve tüm insanlara yönelik hitap, sadece İslam temelinde olsun. Bu noktanın nedeni, bu çatışmada gösterilen çabaların çoğunun -mütevazı olmasına rağmen-, fıtrat sloganını, sapkınlığın fıtrata aykırı olduğunu ve benzerlerini öne çıkarması içindir. Bu doğru olsa da bu çatışma için doğru bir dürtü değildir. Zira bu konudaki mesele, hakimiyetin sadece Allah Subhanehu ve Teala’ya ait olması ve amel ve ilişkilerde hak ve batılı belirmenin kaynağının da fıtrata uygun olup olmadığına bakmaksızın İslam olmasıdır. Aynı şekilde genel özgürlükler, cinsel özgürlükler ve kişinin kendi bedeninin sahibi olması gibi saçma fikirler de geçersiz kılınmalıdır. Buna göre çatışmanın fıtrata aykırı olan şeyin üzerine inşa edilmesi büyük bir hatadır.

Fıtrat konusunu temel alanlardan bazıları, Batı’nın bu saldırısının sapkınlıkla dolu olduğunu ve bizzat fıtrata aykırı olduğunu tartışabilir. Zira fıtrata aykırı olan şeye dayanmak, aynı şekilde gayrimüslimlerin desteğini de beraberinde getirecek ve belki de çatışan Müslümanların fanatizm ve benzeri tanımlamalardan uzaklaşmasını sağlayacaktır. Cevap, bunun fıtrata aykırı olan fikrin kullanılmasını tamamen reddetmeye yönelik bir motivasyon olması gerekir. Zira mücadele ve çatışmada onların desteklerini kazanmak için küfür ve kâfirlerin yaklaşımlarını benimsemek doğru değildir. Ayrıca çatışmanın açık olması ve Müslümanları açık olmaya sevk etmesi gerekir; zira İslam’a aykırı olan veya İslam’dan olmayan her türlü fikir, açıkça reddedilmelidir.

Bundan daha önemlisi bunun da ötesinde gizli bir tehlike vardır; çünkü çatışmanın fıtrata aykırılık üzerine inşa edilmesi, yasamada İslam şeriatı yerine hevaya tabi olma yaklaşımıyla gizli bir şekilde küfrün ikrar edilmesinden yoksun değildir. Dolayısıyla bir Müslümanın şerî konumunu belirlerken fıtrata uygun olmasına dayanması, insanın fıtrata veya vakıaya uygun bir şekilde hükümler çıkarması anlamını taşımaktadır. Bu ise şeriata değil hevaya tabi olmaktır ki laikliği ve demokrasiyi savunlar ve onlar gibi olanların durumu da aynıdır

Ayrıca bu çatışmada fıtrat sloganının öne sürülmesi, meselenin hayati olduğu ve bu konudaki sorumluluklarının ciddi olduğu hususunda Müslümanları uyarmamaktadır. Bu enerjileri harekete geçirip çaba ve çatışma alanına sevk eden şey, meseleyi doğru bağlamına oturmaktır ki bu da İslam ile küfür arasında akidevi ve şerî bir çatışma demektir.

Üçüncü noktaya gelince; bu, anlamlı bir çatışma için Müslümanları harekete geçiren çatışmanın planlarını belirlemenin önemli olduğu ilk noktaya geri dönmektedir. Zira mesele, bu saldırılar hakkında İslam’ın hükümlerinin açıklanması, konuşma ve konferansların yapılması veya resmi makamlar tarafından yapılan çağrılarla sınırlandırılmamalıdır. Aksine iş birliği ve sorumlu bir planlama için öncelikle çatışmaya öncülük edenlere hitap edilmeli ve bu iğrençlik ve münkerlerin yayılmasını önlemek, onları ortadan kaldırmak ve güçlü bir yaklaşımla onların varlıklarını ortadan kaldırmak için mümkün olduğunca Müslümanların enerjilerine güvenilmelidir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَتَعاوَنوا علَى البِرِّ والتَّقْوَى وَلَا تَعَاوَنوا عَلَى الإِثْمِ وَالعُدْوانِ وَاتَّقُوا اللهَ إِنَّ اللهَ شَديدُ العِقَابِİyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir.” [Maide 2] Müslim, Ebu Said el-Hudri Radıyallahu Anh’dan Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَراً فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ، وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِSizden kim bir münker görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle (ona karşı) buğz beslesin. Bu da imanın en zayıf noktasıdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Mahmud Abdulhâdî

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER