Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
MazlumDer: Cezaevi Söyleşileri’nin 38. Konuğu Yılmaz ÇELİK

بسم الله الرحمن الرحيم

MazlumDer: Cezaevi Söyleşileri’nin 38. Konuğu Yılmaz ÇELİK

Cezaevi Komisyonu tarafından 38’incisi düzenlenen Cezaevi Söyleşilerinin bu haftaki konuğu, Hizb-ut Tahrir yargılamaları nedeniyle hakkında açılan 8 davada toplam 27,5 yıl hapse mahkum edilen ve cezaevinde iken Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararı ile 19 Kasım’da tahliye edilen Yılmaz Çelik’ti…

Yoğun katılım ile gerçekleşen söyleşi MAZLUMDER Genel Sekreteri Kaya Kartal’ın konuşması ile başladı. Kartal konuşmasının başında “Cezaevi söyleşileri ile bir yönüyle tarihi hale gelmiş bir vakayı; diğer yandan Hizb-ut Tahrir dosyalarında da olduğu gibi, bazı dosyalarda halen devam eden yargı zulmü vakasını camiamızın şahitliğine sunmaya gayret ettik, ediyoruz.” dedi.

Mahkemelerin Zorlama Yorumu Neticesinde İnsanlar Cezaevlerinde

Konuşmasına MAZLUMDER’in hazırladığı Hizb-ut Tahrir yargılamaları hakkındaki rapora dikkat çekerek devam eden Kartal “Hizb-ut Tahrir Türkiye’de olmasa da bir takım ülkelerde resmi olarak faaliyet yürütüyor. Bugün bir siyasi partinin mahkemeler aracılığıyla silahlı terör örgütü olarak lanse edildiği bir süreç yaşadık. Mahkemeler bunu nasıl yapıyor? ‘Türkiye demokratik, laik bir hukuk devletidir ve bu halk tarafından da kanıksanmıştır. Böyle bir hukuk devletini şer’i esaslara dayanan bir hilafet nizamına çevirme iddiası, ileride silaha ve şiddete başvurmakla mümkün olacaktır. O halde Hizb-ut Tahrir, bugün bir silahlı eylemi olmasa da, ileride mecburen silahlı eyleme başvuracak. Bu da onu silahlı terör örgütü yapar’ diyor mahkeme. Böyle bir zorlama yorum neticesinde hâlihazırda 30 kişi Hizb-ut Tahrir yargılamalarından cezaevinde olup bugüne kadar da yüzlerce kişi girip çıktı... Halen araması olan insanlar var. Sadece bir yorum yüzünden bu yargı zulmü devam ediyor. Bu yorumu yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bazı üyeleri bugün FETÖ üyesi olmak suçlaması ile cezaevinde. Ancak bu yargı geleneği 16. Ceza Dairesi tarafından da devam ettiriliyor.” dedi.

Beraat Etmemize Rağmen Yargıtay İçtihadı ile Mahkum Olduk

Genel sekreter Kaya Kartal’ın açılış konuşmasından sonra söz alan Yılmaz Çelik, “Bizleri özgürlüğümüze kavuşturan Rabbimize hamdolsun. Başta MAZLUMDER olmak üzere birçok camia, gerek STK gerekse medya camiası, bizleri yalnız bırakmadı. Allah onlardan razı olsun” diyerek sözlerine başladı.

İlk defa 2003 yılında cezaevine girdiğini belirten Çelik, “O zamanlar operasyonlar düzenlendi, birçok insan gözaltına alındı, bir kısmı bırakıldı, bir kısmı cezaevine konuldu. Ben de o dönemde tutuklandım. 4 ay tutuklu kaldıktan sonra Avrupa Uyum Yasaları ile terör tanımının değişmesi ile birlikte yerel mahkemede beraat ettim. Ancak bu beraat kararı kısa sürdü. Bir sene sonra beraat kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozuldu. Kaya Bey’in bahsettiği içtihat o günden bugüne devam ediyor. O içtihatla beraber bizler mahkum olduk” dedi.

Zorlama bir yorum ve niyet okuma ile terör örgütü yargılamaları yapıldı” diyen Çelik devamında, “Hukukta beraat-ı zimmet asıldır. Ancak bizim yargılamalarımızda herhangi bir suçlama dayanağı yoktu. Üye olup olmadığımız soruluyordu ve bununla örgüt üyeliği yargılaması yapılıyordu. Bizler suçsuz olduğumuz halde bunu ispatlamak zorunda kalıyorduk. Düşman ceza hukuku uygulanıyordu” dedi.

15 Yılda Hakkımda 8 Dava Açıldı

Yılmaz Çelik, 2003-2018 yılları arasında örgüt üyeliği ve propagandası yapmak suçlamaları ile hakkında 8 dava açıldığını ve bu süreçte çeşitli zamanlarda olmak üzere toplam 5 yıl cezaevinde kaldığını söyledi. Tutuklanma gerekçelerini açıklayan Çelik “Fatih Camii’nde hilafetin kaldırılma yıldönümünden yaptığımız bir konuşma, Ramazan ayında toplumla kaynaşmak için gönderdiğimiz tebrik kartı, FETÖ’nün hakkımızda attığı iftiraları cevaplamak için basın açıklaması yapmak tutuklama ve yargılama nedeni sayıldı. Bu yargılamalar neticesinde 25 yıldan fazla hapis cezası kararı verildi” dedi.

Anayasa Mahkemesi 4,5 Yıl Sonra Olumlu Bir Karar Verdi

2014 yılında kesinleşen mahkumiyet kararı ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvuran Çelik, AYM’nin verdiği ihlal kararı ile tahliye olmuştu. Yılmaz Çelik, bu kararla ilgili olarak “10-11 defa cezaevine girdim, çıktım. Ancak son tahliyem farklıydı. Hizb-ut Tahrir yargılamaları adına umutlu bir şekilde tahliye oldum. Anayasa Mahkemesi 4,5 yıl sonra olumlu bir karar verdi ve umuyorum bu karar diğer Hizb-ut Tahrir dosyalarının da düşmesine vesile olur” dedi.

OHAL Döneminde Cezaevinde Daha Sıkı Uygulamalara Maruz Kaldık

Yargılama safahatından sonra cezaevi süreci ile devam eden söyleşide Yılmaz Çelik, “Cezaevleri birer devletçik ve bu devletçiklerin de birer kralcığı vardır maalesef. Cezaevinde kaldığım 15 yıllık süreçte OHAL döneminde daha sıkı uygulamaların yaşandığını gördüm. OHAL bahane edilerek bazı mahpuslara zulüm ediliyordu. OHAL’de askeri bir mantık yerleşti. Sabah koğuşun avlusunda ayakta sayım alırlardı mesela. 3 kişi de kalsanız saydırıyorlar. Eller arkada olmayacak, hazırolda, dik duracaksınız. Elde tespih olmayacak, kafada şapka olmayacak gibi birtakım sert uygulamalarla karşılaştık. Ayrıca OHAL sürecinde hiçbir sosyal faaliyet yoktu. OHAL’in kalkması ile beraber az da olsa rahatlama gördük ancak bu sertlik çok büyük oranda devam etmekte” dedi.

Çelik, cezaevinde yaşanan bir diğer sıkıntı olarak da kalabalıktan kaynaklanan sorunları dile getirerek, “6 kişilik koğuşta 10 kişi kalıyorduk. 4 kişi yerde yatıyordu. 10 kişilik odalarda 20 kişinin kaldığını gördük. İnsanlar yerde yatıyordu. Zaten cezaevleri kapasitesini çok fazla aşmış durumda” dedi.

Cezaevlerinin doluluk oranları ile ilgili söz alan Kaya Kartal da “Adalet Bakanlığı 210bin kapasite açıklıyor. Bize göre gerçek kapasite 180-190 bin olup 210 bine çıkarmak için ikili ranzaları 3’lü yaptılar, ortak kullanım alanları değişmemesine rağmen yatak sayısını artırdılar. Mevcut ise 260 bini geçmiş durumda. Asıl kapasiteye göre 80 bin, açıklanan kapasiteye göre 50 bin fazlalık var” diyerek cezaevlerinde yaşanan kapasite sorununa açıklık getirdi.

Cezaevinde Allah’a Olan İnancımız Bizi Diri Kıldı

Sözlerine devam eden Yılmaz Çelik, “İnsan olmamız hasebiyle cezaevinde hüzünlü olduğumuz zamanlar oldu. Sevdiklerinizden, arkadaşlarınızdan ve en önemlisi davanızdan uzak kalıyorsunuz çünkü. Davadan uzak kalmak insana büyük zulüm geliyor. Bazen ailenizi, bazen davanızı düşünüyorsunuz. Ancak bu süreçte akidemiz, Allah’a olan inancımız bizi diri kıldı. Nihayetinde bir sünnetullahtan geçiyorsunuz. Okuduğumuz kitaplar, yaptığımız sporlar da fiziksel olarak diri kalmamıza vesile oldu. Cezaevinde Arapça, tefsir, meal çalışmaları ile zihnimizi diri tutuyorduk” dedi.

Yılmaz Çelik çocuklarının cezaevi yollarında büyüdüğünü belirterek, cezaevinde olduğu zamanlarda ailesinin ve camiasının kendisine her zaman destek olduğunu vurgulayarak sözlerine son verdi.

Söyleşi izleyicilerin sorularının ardından son buldu.

MAZLUMDER “Hizb-ut Tahrir Özelinde Terörle Mücadele Kanunu ve Bölge Ağır Ceza Mahkemeleri Hakkında Araştırma Raporu”na ulaşmak için TIKLAYINIZ

Kaynak: MazlumDer

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER