بسم الله الرحمن الرحيم
Hükümet, Kendi “Devrim” Projesini Ülkenin Güvenliğini İngiltere’ye Teslim Ederek Tamamlıyor
Tunus hükümeti, ülkemize tamah eden devletlere hizmet etmek için Tunus’u sömürgeci ülkelere teslim etme yolunda kararlılıkla yürüyor. Hatırlanacağı üzere Tunus yöneticileri, ülke ekonomisini Uluslararası Para Fonu’na teslim ettiler. Petrol ve doğal gaz alanlarını -ki Afrika’nın en büyük ve en önemli gaz alanlarından biri olan Miskar’ı- İngiliz şirketlerine altın tepside sundular. İdari yapıyı yeniden formüle etmek ve kamu politikası için vizyon geliştirmek amacıyla önümüzdeki beş yıl için İngiltere tarafından belirlenen bir strateji temelinde çıkarcı başbakanlar yetiştirmek üzere Başbakanı İngiliz Büyükelçiliğine teslim ettiler. Tüm bu teslimiyetlerin ardından şimdi de ülkenin güvenlik planlamasını, yasamasını, finansmanını ve yürütmesini Avrupa Birliği’nin yardımıyla İngiltere’ye teslim ediyorlar. Üstelik bu, daha önce olduğu gibi kapalı kapılar ardında yapılmıyor. Aksine medya huzurunda, egemenlik bakanlıklar merkezinde ve devrimci hükümet bakanlarının imzaladığı anlaşmalar yoluyla açıktan yapılıyor. 5 Kasım 2015 Perşembe günü İngiliz Büyükelçisi Hamish Cowell, [İçişleri Bakanı Nacim el-Garseli huzurunda] İçişleri Bakanlığı stratejik planlama biriminin faaliyete başladığını duyurdu. Bu birimin programı “Stratejik planlama kapasite programı” adı altında İngiltere tarafından belirlenmiştir. Basına yansıdığı kadarıyla bu anlaşmanın amacı, istihbarat alanında ve sahada, başta İngiltere olmak üzere Avrupa ile koordinasyondur. Aynı gün 05 Kasım 2015’de Avrupa Birliği, “Güvenlik sektörü reformu ve modernizasyonuna destek programını” finanse etmek için Tunus’a 23 milyon Avro hibede bulundu. İçişleri Bakanı Nacim el-Garseli ile AB büyükelçisi Laura Baeza, kredi anlaşması imzaladılar. Avrupa Büyükelçisi tarafından yapılan açıklamada, bu finansmanın amacının, “Demokratik değerler ile uyumlu bir doktrin geliştirmek sayesinde güvenlik sektörü reformunu uygulamak...” olduğu söylendi. Ve Büyükelçi bunu “Büyük bir meydan okuma” olarak kabul etti.
Peki, Tunus ve halkı için geriye ne kaldı? Yöneticiler, Tunus’u İngiltere’ye teslim ettiler. Burgiba ve Bin Ali döneminde Tunus’u perde gerisinden yöneten İngiltere, şimdi artık açıktan yönetmeye başladı.
Ey ez- Zeytune ülkesi Müslümanları!
Bugün Tunus yöneticileri, bir takım anlaşmalar yoluyla ülkeyi İngiltere’ye teslim ediyorlar. Daha önce de Hüseynide hanedanı, 1881 yılında imzalanan Koruma Anlaşması ile ülkeyi Fransa’ya teslim etmişti. İngiltere, ülkenin siyasi değişim sürecini yönetmektedir. İngiltere, çıkarlarını güvence altına almak ve Tunus’un kendi kontrolü altında kalmasını sağlamak için Tunus hükümetinin çaresiz kaldığını ve Tunus halkının çoğunun politikacılara güvenmediğini gördü. Bu yüzden İngiltere, hükümetler, yüzler ve iktidarlar değişse de Tunus’u anlaşmalar yoluyla dizginlemek için açıkça Tunus’u kendisine bağladı. Bu anlaşmalar:
-İngiltere’yi Tunus’un gerçek idarecisi yapmaktadır. Mevcut yöneticiler ise sadece onun emir erleridir. Yalnızca kendilerine emredilenleri yapıyorlar. Dolayısıyla onları değiştirmek ya da devirmenin böylece hiçbir önemi yoktur.
-İngiltere ve beraberinde Avrupa Birliği, güvenlik güçlerine ait güvenlik doktrinini yeniden formüle etmektedir. İngiliz veya Avrupa yanlısı güvenlik güçlerinin, İngiltere ve Avrupa firmalarının çıkarlarını koruma dışında güvenliği sağlama gibi bir niyetleri yoktur.
-Güvenlik birimlerini, yöneticilerin değil, demokratik kapitalizmin hizmetine vermektedir. Oysa yaklaşan olaylar, bir kez daha o yöneticilere karşı bir devrim ve değişim sözünü vermektedir. Bu durumda güvenlik güçlerine göre kişilerin devrilmesi ya da değişiminin pek önemi olmayacaktır. Çünkü güvenlik güçlerinin misyonu, rejimi korumak, İngiltere ve Avrupa’nın kendi kriterlerine göre inşa ettiği “Cumhuriyete” hizmet etmektir.
- İstikrarı gerçekleştirmek, perçinlemek istedikleri doktrindir. Zira istikrar, haklarını talep eden devrimcilerin seslerini susturmak demektir. [Gençler, “Leno petrol” kampanyasıyla servette haklarını talep etmek üzere sokaklara döküldüğünde, İngiltere ve Avrupa Birliği büyükelçileri tedirgin olmadı mı?]
- İngiliz ve uluslararası şirketler, anlaşmaların dizginleyeceği Tunus halkının eliyle ülkenin “emniyet ve güvenliğini” yağmalayacaktır. [Bu anlaşmalar, IMF kredileri, AB’nin zehirli hibeleri, kamu sektörü ile özel sektör arasındaki ortaklık hukuku ve beş yıllık planlama gibi...] Gece gündüz sömürgeciler ve onların şirketleri zevki sefa içinde yaşasınlar diye ucuz emek sefil durumdadır.
Ey Müslümanlar!
Yöneticiler ve politikacılar, Batılı ülkelerle kurulan dostlukların ülke çıkarına olduğunu haykırsalar da, İngiltere’nin Tunus üzerindeki hâkimiyeti gözler önündedir. Onlar, Tunus’un Batıya muhtaç olduğunu iddia ediyorlar. Ama gerçek şu ki Batı, servetini yağmalamak, bölgeye hâkim olmak, köprü ve ileri karakol olarak kullanmak için Tunus’a muhtaçtır. Batılı şirketler de ucuz işgücünden yararlanmak için Tunus’a ihtiyacı vardır. Yine Batı şirketleri, vergi imtiyazları elde ederek Tunus’u “vergi cenneti haline getirmek” için Tunus parlamentosuna muhtaçtır. Aslında Batıya muhtaç olan, bir avuç yönetici, siyasetçi ve ümmetten kopuk -arlanmaz- oportünistlerdir. Çünkü bunlar, insanların çıkarları pahasına olsa da Britanya ve Avrupa çıkarlarını korumak için iktidarda kalmak derdindedirler.
Ey Müslümanlar!
Sömürgeci kâfir, nasıl bize yardımcı olabilir? Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuyor mu?
كَيْفَ وَإِن يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لاَ يَرْقُبُواْ فِيكُمْ إِلاًّ وَلاَ ذِمَّةً يُرْضُونَكُم بِأَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبَى قُلُوبُهُمْ وَأَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَ “Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün gelselerdi, sizin hakkınızda ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek çoğu fasık kimselerdir.”[Tevbe 8]
En azılı düşmanlarımızdan biri olan İngiltere, nasıl bizim yardımcımız olabilir? Aklı başında olan biri, İngiltere’nin Tunus ve Tunus halkı için iyilik istediğine inanır mı hiç? İngiltere, Müslüman ülkelere karşı savaşlara girişmedi mi? İngiltere, 1924 yılında Müslümanların devletini [Osmanlı Hilafetini] yıkmadı mı? İngiltere, İslam ümmetinin tek bir vücudunu cılız devletçiklere parçaladı mı? İngiltere, Filistin halkını katletmedi mi? Binlerce hatta milyonlarca insanı yerinden yurdundan etmedi mi? Bugüne kadar Müslüman kadın, çocuk ve yaşlıları öldüren mücrim Yahudi varlığını Filistin’e yerleştirmedi mi? Irak, Yemen, Suriye ve diğer birçok yerde Müslümanlara karşı girişilen savaşta Amerika’nın bir parçası olmadı mı? İngiltere, bugün İslam ve Müslümanlar ile savaşmak istemekte ve bunun planlarını yapmaktadır. Eski başbakanlardan Tony Blair, Avrupa’yı Ukrayna konusunda Rusya ile olan anlaşmazlığı bir kenara atmaya ve Hilafetin kurulmasını engellemek için enerjilerini Müslüman ülkelere yöneltmeye davet etmiştir. 2005 yılında Heritage Foundation’a hitaben yaptığı bir konuşmada İçişleri Bakanı Charles Clarke, teröre karşı savaşın, açıkça İslam’a ve İslam dünyasındaki milyonlarca Müslümanın özlemlerine karşı bir savaş olduğunu ifade etti.
Devamla Clark şunları söyledi: “... Hilafetin kurulması konusunda asla pazarlık olmaz. Şeriat kanunlarının dayatılması konusunda da hiçbir görüşme olmaz. ...” Bu, “terörle mücadele” adı altında İngiltere’nin siyasal İslam ile yani Hilafet ile gerçek bir savaş içinde olduğunu teyit etmektedir. Aynı zamanda bu, hayatlarını Şeriat ve İslami yönetime göre yürütmek isteyen Müslümanlara karşı İngilizlerin tarihsel kinini yansıtmaktadır.
Ey Müslümanlar! Ey güvenlik güçleri!
İngiltere’ye kucak açan biri, sanki sokmak için yaklaşan zehirli yılanı kucaklamış gibidir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
إِن يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُوا لَكُمْ أَعْدَاء وَيَبْسُطُوا إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ وَأَلْسِنَتَهُم بِالسُّوءِ وَوَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ “Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkâr edivermenizi istemektedirler.”[Mümtehine 2]
İçinizdeki iman ve dininize sesleniyoruz. Onurlu, dürüst ve gururlu güvenlik güçlerine ve samimi ordumuza sesleniyoruz:
Yöneticilerin, sizleri, düşmanlarınız ve ümmetin düşmanlarının eline teslim etmesine razı oluyor musunuz? Orduların, din, ülke ve halk düşmanlarının hizmetinde olmasına rıza gösteriyor musunuz?
Ülkenizi ve halkınızı koruyacağına dair en ağır yeminler etmediniz mi? Bugün, halka karşı halkın düşmanlarıyla birlikte mi olacaksınız? Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:
لا يلدغ المؤمن من جحر واحد مرتين “Mümin iki kez aynı delikten ısırılmaz” Tunus’ta bizler, İslam’a ve Müslümanlara açıkça düşmanlık eden İngiltere ve Avrupa ile ittifak kurarak aynı delikten iki hatta defalarca sokulmadık mı? İngiltere liderliğindeki Avrupa’nın hâkimiyeti uğrunda tertemiz kanlarınızın akıtılması utanç verici değil midir? İngiltere sizlere egemenliğini dayatmak, ülkenizi bölmek istiyor. Dünyada hakların garantörü ve ahirette de kurtuluşun adresi olan Allah’ın Şeriatını uygulamak için sokaklara dökülen kardeşlerinize karşı sizi kendi askerleri olarak kullanmak istiyor.
Siz bu ülkenin insanları değil misiniz? Siz Müslüman değil misiniz? Siz, bizim en güçlümüz değil misiniz?
Allah Subhânehu ve Teâlâ sömürgeci ile siyasal veya askeri işbirliği yapılmasını şiddetle yasaklamıştır. Size düşen, onların eğitimine boyun eğmekten ziyade:
- İstihbarat ofislerini kapatmaktır.
- Onları ve onların ajanlarını ülke dışına kovmaktır. Siz buna ehil ve kadirsiniz.
Bilin ki İngilizlerin, Müslümanlar üzerindeki sömürgeci tahakkümünü ortadan kaldırmanın yolu, dini, devlet ve yönetim sistemi olarak ikame etmektir. Hadiste varit olduğu üzere Sad bin Muaz’ın vefatı ile Rahman’ın arşı sarsılmıştır. Bilindiği gibi Sad, Medine’yi Münevvere’de İslam Devletinin kurulması için adam ve silah gücüyle nusret vermiştir. Zaman yine aynı zamandır. Sad’ın Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’enusret verdiği zamana benzemektedir. İşte nusret vermenin tam zamanıdır. Gelin bugün bu fırsattan istifade edin. İkinci Raşidi Hilafet Devletini kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermenin işte tam fırsatıdır. Ancak o zaman Amerika, İngiltere ve onların avaneleri olan düşmanlarımıza karşı tek bir adamın kalbi üzerinde ümmet birleşebilir. Ancak o zaman dünyaya liderlik edebilir, hidayet ve nur Risalet’i olarak İslam’ı âleme taşıyabiliriz.
وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ“Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”[Yusuf 21]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Vilayeti
H. 30 Muharrem 1437
M. Cumartesi, 21 Kasım 2015