حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
İsveç
Medya Bürosu
No: SE–BA–2023–MB–TR–02 |
H. 9 Muharrem 1445 M. Perşembe, 27 Temmuz 2023 |
Kuran-ı Kerim’in Yakılması Hükümetin İkiyüzlülüğünü Ortaya Koyuyor
Birkaç yıldır İsveç’te, farklı şehirlerde, farklı camilerin önünde ve farklı bayramlarda Kuran-ı Kerim yakılıyor. Kuran-ı Kerim’in yakılması tüm dünyadaki Müslümanları çok öfkelendirdi. İslam dünyasındaki devletçikler büyükelçiliklerini ülkelerine çağırdılar, İsveç şirketlerine ve mallarına boykot çağrısı yaptılar ve Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına karşı yasal koruma talep ettiler. Bu büyük bir öfkeye neden oldu ve birçok ülkede kitlesel gösteriler gerçekleşti. İsveç’te binlerce Müslüman, çeşitli şehirlerde Kuran’ı Kerim’in yakılmasını protesto etti. Bu, toplumda ayrışmaya yol açtı, siyaset bilimciler ve kanaat önderleri de dahil olmak üzere İsveçlilerin çoğunluğu, Kuran’ı Kerim’in yakılmasının yasaklanmasını istiyor. Polis ayrıca diğer dini metinlerin yakılması için başvurular aldı. Hükümet ve hatta İsveç Demokratları Kuran’ın yakılmasını kınadılar.
26 Temmuz Çarşamba günü Başbakan Facebook’tan yaptığı paylaşımında, İsveç devletinin Kuran-ı Kerim sayfalarının yakılmasına izin vermediğini ve bireylerin nasıl kullandıklarına bakılmaksızın halka açık toplantılar için izin verenin polis olduğunu yazdı ve devletin hiçbir siyasi mesajın arkasında olmadığını sözlerine ekledi. Bu paylaşım, Kuran-ı Kerim’in yakılması konusunda kendisinin ve hükümetinin sorumluluğunu aklamaya yönelik acınası bir girişimdir. Başbakan başkanlığındaki hükümet, Müslümanların, hükümet partilerinin İslam’a ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hakarete, özellikle de Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem karikatürleri için Lars Vilks’e tekrar tekrar destek verdiğini unutmadıklarını bilmelidir. Müslümanlar, eski Ilımlı milletvekili Hanif Bali’nin Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e okuma yazma bilmeyen sübyancı dediğini ve Başbakan Yardımcısı Ebba Busch’un geçen yıl Kur’an-ı Kerim yakılmasına karşı düzenlenen gösterilerden sonra yüz Müslümanın kurşuna dizildiğini görmek istediğini ve polisin onlara karşı neden gerçek mermi kullanmadığına bir türlü anlam vermediği söylediğini unutmuş değiller. Defaten İslam’a ve Peygamber’e saldıran İsveçli Demokrat Adalet Komitesi Başkanı Richard Jomshof ile işbirliği yapan hükümetin kınaması hem ikiyüzlü hem de şeffaftır. Richard Jomshof, İslam’ı iğrenç bir ideoloji ve din olarak nitelendirdi, yüzlerce Kuran’ın daha yakılması çağrısında bulundu ve ayrıca Peygamber’i toplu katil, eşkıya ve köle tüccarı olarak nitelendirdi. Müslümanlar, hükümetin, eski siyasetçilerinin Müslümanları insan olarak görmeyen bir partiyle işbirliği yaptığının da unutmadılar.
Hükümet, bazı siyaset bilimcilerin, hukukçuların ve kanaat önderlerinin inandığı gibi, Kuran’ın yakılmasını yasaklayabilir. Dahası, eski Sosyal Demokrat Adalet Bakanı Thomas Bodström, hükümetin Kur’an-ı Kerim’in yakılmasını durdurması gerektiğine ve bunun şu anda yasayı değiştirmeden mümkün olduğuna inanıyor. Aksine hükümet, Kuran’ın Kerim’in yakılması başvurularına izin vermeyi yeğledi ve toplum üzerindeki bariz zararlı sonuçlarına rağmen İslam’a ve Müslümanlara yönelik nefreti finanse etmek için halkın vergi parasından neredeyse yüz milyon İsveç kron harcadı. İslamofobiyi, toplumdaki gerilimi ve toplumun farklı kesimleri arasındaki kutuplaşmayı kışkırtan, birbiri ardına gelen hükümetlerin İslamofobik politikalarıdır. Bu nedenle şu anda toplumu karakterize eden nefret ve İslamofobik iklimden hükümet ve diğer partiler sorumludur.
Kuran’ın Kerim’in yakılması olayları, ifade özgürlüğünün iktidardakilerin çıkarlarına göre kullanılan siyasi bir araç olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Kur’an-ı Kerim ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret ve alay mevzuubahis olunca ifade özgürlüğü söz konusu oluyor, ama iktidardakilerin politikalarını eleştirmek söz konusu olduğunda, ifade özgürlüğü bir dezenformasyon oluyor. Eski Entegrasyon ve Göç Bakanı Anders Ygeman, geçen bahar hükümetin dijital platformlara içerik kaldırma zorunluluğu getirmesi için AB’ye baskı yaptığını duyurdu. Bu yılın başında hükümet, kamu çalışanlarına hakareti yasa dışı hale getirmek istediğini açıkladı. Yani İslam’a hakaret etmek ifade özgürlüğüdür, ama yetkililere değil. Bu, ikiyüzlülüğün en çirkin olanıdır. İfade özgürlüğü değil midir toplumdaki bu ayrışmayı, kutuplaşmayı ve nifakı yaratan. Tüm insanların haysiyetini ve güvenliğini garanti edebilecek daha iyi alternatifler aramanın zamanı gelmiştir. Hilafet, vatandaşlarının haklarını garanti altına alan, inanç veya arka planına bakmaksızın herkes için bir toplum yaratan tarihteki tek yönetim sistemidir.
Ey değerli Müslümanlar! Doğru davranış, İslamofobik ve Kuran’ın Kerim’in yakılması olaylarından sorumlu olan siyasetçilere seslenmek veya siyasi puan kazanmak ve durumu sakinleştirmek için krizleri istismar eden taraflarla işbirliği yapmak değildir. Doğru etkili siyasi eylem, omuz omuza İslam’ı siyasal olarak taşımak, İslam’ı ve İslami kimliği hedef alan haksız politikaları reddetmektir.
Ayrıca Müslümanlar için tek gerçek ve uzun vadeli koruma, Hilafetin yeniden kurulmasıdır. Hilafet Müslümanların çıkarlarını koruyacak, İslam’a ve Müslümanlara yönelik saldırıları durdurmak için ne gerekiyorsa yapacaktır.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir İsveç Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: https://hizb-ut-tahrir.se/ |
E-Mail: info@hizb-ut-tahrir.se |