Hizb-ut Tahrir / İskandinavya, İsveç’te yaz aylarında “Oyunuzu kullanın, ama seçimlerde değil!” başlıklı bir kampanya başlattı. Kampanya, görseller, broşür dağıtımı, toplantılar ve Müslümanlar ile kaynaşma gibi bir dizi aktivite içeriyor.

Kampanyanın ana teması, İslami kimliklerinden ödün vermeden Müslümanların toplumda nasıl aktif olabilecekleridir. Kampanya ve konsepti, sosyal medyada ve Müslümanlar arasında zevkle tartışıldı. Kampanya, İslami perspektifin etkin bir şekilde sunulmasında, İsveç’teki seçimlerin tartışılmasında ve İslami siyasal aktivizmi etkilemede istenen başarıyı elde etmiştir. Kampanya ayrıca medyanın da büyük ilgisini çekmiştir, demokrasiye karşı faaliyet yürütme eleştirisine maruz kalmıştır.

Tüm bunlar ışığında Hizb-ut Tahrir / İskandinavya olarak biz, şunlara vurgu yapmak istiyoruz:

1-    Hizb-ut Tahrir, İslam’a dayalı siyasi bir partidir. İslam dünyasında Hilafeti yeniden kurmak ve İslami hayatı yeniden başlamak için çalışır. Batıda Müslümanlar, asimile olmak ve İslami kimliklerini yok etmek amacıyla büyük bir kültürel ve politik baskıya maruz kalıyor. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir, Batılı ülkelerde Müslümanların kimliğini korumaya çalışıyor. Bu vesileyle Müslümanları İslami düşüncelerle bilinçlendiriyor, besliyor, onları İslam ümmeti ve önemli meseleleriyle ilişkilendiriyor. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir, İsveç’te ya da Batıda herhangi bir ülkede sistemi devirmek için çalışma yapmaz.

2-    Hizb-ut Tahrir, demokrasiyi bir yönetim sistemi olarak kabul etmez. Çünkü İslamiyet’e aykırıdır ve laiklik ideolojisine dayalıdır. Demokrasiye göre insan yasa yapar, oysa İslam’a göre, yalnızca Yaratıcı olan Allah yasama hakkına sahiptir. Ayrıca demokrasi, yapılan hükümet değişiklikleriyle sadece kapitalistler ve büyük şirketlerin çıkarlarına hizmet eder. Demokraside yemini bozmak bir normdur. Politikacılar, bir avuç eliti hoşnut etmek için seçmenlerin arzu ve isteklerine aykırı hareket ederler. İslam, eşsiz, kapsamlı ve adil bir sisteme sahiptir. Hizb-ut Tahrir olarak biz, İslam dünyasında bu sistemi yeniden kurmak için çalışıyoruz ve tüm Müslümanları bu uğurda çalışmaya davet ediyoruz.

3-    Müslümanların sürekli olarak şeytanlaştırıldığı ve İslam’ın tehlike olarak betimlendiği egemen atmosferi şiddetle kınıyoruz. Seçimler yaklaştığında oy almak amacıyla Müslüman topluluğu istismar etmeye yönelik politikacıların ikiyüzlü girişimlerini de reddediyoruz.

4-    Demokratik sistemi reddetmek, hiçbir şekilde diktatörlüğü desteklemek ya da toplumdan izolasyonu savunmak anlamına gelmez. Hizb-ut Tahrir, en büyük diktatörlük karşıtıdır. Partinin binlerce üyesi, İslam dünyasında diktatör rejimlerin zulmüne maruz kalmış, işkence görmüş ve idam edilmişlerdir.

Hizb-ut Tahrir, hem izolasyona hem de entegrasyona karşıdır. İzolasyona karşıtıyız, çünkü İslam, Müslümanların kendilerini toplumdan izole etmelerini yasaklar. Entegrasyona karşıyız, çünkü entegrasyon, Müslümanların İslami değerlerden vazgeçmeleri anlamına gelir. Entegrasyon adı altında Müslümanlardan Batı liberal ideallerine sadakat göstermeleri istenmiş ya da örneğin başörtüsü, kadın erkek ayrı yüzme, çocukların İslam’a göre terbiyesi ve eğitim kurumlarında namaz yasaklanmış ya da politik açıdan problem olarak görüşmüştür.

Hizb-ut Tahrir, hem Müslümanlar hem de gayrimüslimlerle tartışma yapmak, İslam karşıtı politika ve uygulamalara karşı durmak suretiyle Müslümanların toplumda yapıcı bir rol üstlenmeleri gerektiğini savunuyor.