حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
İsveç
Medya Bürosu
No: İS–BA–2019–MB–TR–08 |
H. 15 Rabi-ul Evve 1441 M. Salı, 12 Kasım 2019 |
İsveç’te İmamlar Skandalı: Demokrasinin Varoluşsal Krizidir
Bu yılın Mayıs ayında İsveç istihbarat servisi, yabancıları özel gözetleme yasası kapsamında aralarında dört İmam olmak üzere altı Müslümanı yakaladı ve İsveç Krallığı’nın güvenliğine tehdit oluşturdukları gerekçesiyle İsveç Göçmenlik Servisi’nin nezarethanesine koydu. Göçmenlik Yüksek Mahkemesi, yazın başında altı Müslümanın deport edilmesine karar verdi. Altı Müslümanın, bu kararı temyiz etmesi sonrasında yaz sonunda dosya hükümete devredildi. Hükümet de Ekim ayı sonunda hepsinin İsveç’ten deport edilmesine karar verdi. Ardından şuan deport edilmelerinin imkânsız olduğu gerekçesiyle hükümetin kararından bir hafta sonra altı Müslüman serbest bırakıldı.
Altı Müslüman, sebepsiz yere altı ay kadar gözaltında kaldı. Her zamanki gibi İsveç istihbaratının bu davranışı gizemleydi. Şuan hükümet, kendilerine yöneltilen suçlamayı öğrenme ya da suçlamalar karşısında kendilerini savunma hakkı tanınmaksızın altı Müslüman hakkında kararını verdi! Göçmenlik Yüksek Mahkemesi, “mahkeme tarafından devralınan dava soruşturmasının, filan kişiye atfedilen faaliyetle ilgili çok spesifik olmadığını” belirtmişti.
Kişi, bunun, insanların adil yargılanmadığı, temel haklarından mahrum edildiği Suriye ya da Mısır gibi bir polis devletinde gerçekleştiğini, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ile övünen İsveç’te cereyan etmediğini düşünebilir!
İsveç Barosu Genel Sekreteri Anne Rambrey, bu süreci şu sözleriyle eleştirdi: “İsveç istihbaratı, ülkeye tehdit oluşturan bireylere karşı önlemler alabilir. Fakat bu durumda, hukukun üstünlüğü ve şeffaflık yok olur. Kanıt gereksinimleri düzeyi çok düşük. Şu anda olduğu gibi durum, açık ve net olmaktan çok uzak. Bunun tüm sisteme güven meselesi olduğunu unutmamalıyız.”Konunun özü budur: Sisteme güven.
11 Eylül’den bu yana Batılı hükümetler, insanların haklarını ihlal etmek, hatta onları yok etmek ve özel hayatlarını çiğnemek için terörizmi bir bahane olarak kullandılar. Onların dinleme ve çalışma yöntemleri bize Sovyetler Birliği’nin eylem biçimlerini hatırlatıyor.
Saçmalık devam ediyor. Deport kararı veren yetkililer bile İsveç istihbaratının sahip olduğu tüm belgelere erişemedi! Görüşü uyarınca deport kararı veren Göçmenlik Yüksek Mahkemesi, davadaki bilgilerin yetersiz olduğunu kabul etti. Bazıları, İsveç istihbaratının faaliyetlerinin gizli olduğu gerekçesiyle bunu kendilerince haklı göstermeye çalıştılar. Ama soru şu ki, İsveç anayasal bir devlet mi yoksa polis devleti mi? Bu gelişme sadece Müslümanları değil, tüm İsveç vatandaşlarını etkileyecektir. Müslümanlar bugün bu uğursuz gelişmenin kurbanı, ama yarın sokaktaki bir adama da dokunacaktır. Onun için bu konu karşısında olumsuz bir tavır takınmak iyi bir seçim değil.
Hiçbir kanıt sunmayan hükümetin deport kararını göz yumsak dahi bu altı Müslüman suçsuzdur ve deport edilmelerini gerektiren herhangi bir suç işlemiş değiller. Bu Müslümanların aşırılık yanlısı olduğu ya da IŞİD’e sempati duydukları iddiaları İsveç’te suç değildir. Kaldı ki bu iddialar, delilden yoksundur. İsveç İstihbarat Başkanı 29 Ağustos’ta haber bültenlerinde “Radikal fikirlere inanmanın yasak olmadığını.”söyledi.
İsveç, ifade özgürlüğüne dayalı bir ülkedir ancak Müslümanlar söz konusu olunca, “Müslümanları ısırmak” için bu ve diğer özgürlükler ayaklar altına alınıyor. Altı Müslümanın süresiz hapsedilmesini, işkence ve ölüme maruz kalabilecekleri yerlere deport edilmesini talep eden hırslı politikacıların müdahil olmasının ardından durum daha kötüleşmiştir.
Altı Müslümanın sınırdışı edilmesini hararetle savunan farklı meşreplerdeki bu kişiler, hurmadan put yapan ancak acıktıklarında o putları yiyen İslam’dan önceki Araplara benziyorlar. Öyle görünüyor ki laik kutsal ineklerin ayaklar altında ezilmesi (ya da buzağısı ile birlikte boğazlanması) bugün yarışmacı herkesin törenle karşılandığı bir parti haline gelmiştir. İnsanlar, demokrasiyi bir sığınak ve şefkatli bir yürek olarak hayal ediyorlar. Ama birden bu şefkatli anne, vampir dişlerini gösteriyor ve toplumdaki zayıf kitlelere kanlarını emmek için saldırıyor.
Müslümanlar kör değil, manipülasyon ve sindirme politikasını ortaya çıkarabilirler. Biz, altı Müslümanın sadece Müslüman oldukları için böyle bir muameleye tabi tutulduğunu biliyoruz. Bu yeni bir şey değil. İslam ve Müslümanlar saldırı altında, çünkü laikler, İslam’ı çürütecek delillerden yoksundur. Bunun yerine Müslümanların iradesini parçalamaya ve İslam’a olan güvenlerini kırmaya çalışıyorlar. Ama İslam, Müslümanların gözünde çok değerlidir ve boyun eğmeyi reddedeceklerdir. Müslümanlar, İslam’la gurur duyuyorlar, İslami değerlerini ırkçılığı ve tiranlığı körükleyen laik değerlere asla değişmeyeceklerdir!
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir İsveç Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: https://hizb-ut-tahrir.se/ |
E-Mail: info@hizb-ut-tahrir.se |