“Oy kullan, ama seçimlerde değil”başlıklı İsveç’te devam etmekte olan kampanya kapsamında Hizb-ut Tahrir, 1 Eylül 2018 Cumartesi günü İslami kimliklerinden taviz vermeden ve genel seçimlerde oy kullanmadan Müslümanların toplumda nasıl aktif olabileceklerine dair bir konferans düzenleyecekti. Ancak medyada çıkan haberlerin ardından konferansın düzenlenmesini engellemek için belediye, salon sözleşmesini iptal etti. Konu, DN, SvD, Aftonbladet, SVT ve diğer bazı medya kuruluşlarında yer aldı. Ayrıca birkaç politikacı da konuya ilişkin açıklama yaptı.

Konferansın iptaline ilişkin verilmek istenen mesaj açıktır: Politik olarak aktif olmak ve kamuoyu tartışmalarına katılmak istiyorsanız, İslami değer ve kimliğinizden yüz çevirmelisiniz. Sadakatinizin bir göstergesi olarak da değer ve kimliğinizi reddetmelisiniz. İronik olan, yetkililer sözde özgür tartışma ve görüş alışverişinde bulunma anlamına gelen demokratik seçimler öncesinde demokratik süreci ve katılımı eleştiren konferansı iptal etmeyi yeğlediler.

Müslümanlara özgürlük ve demokratik değerleri özümseyip kabul ettirmek istiyorlar. Söylenecek olanlar duymak istedikleriyle örtüşmediği için totaliter rejimlerde olduğu gibi barışçıl politik faaliyetleri engelliyorlar. Müslümanların demokratik değerleri reddetmesi şaşılacak bir şey değil. Çünkü demokrasi bayraktarlığını yapanlar dahi kendi değer ve ilkelerine bağlı değiller. Aksine Müslümanları susturmak için kendi değerlerini baltalıyorlar.

Yetkililerin bu eylemi, farklı inançtaki insanlara muamelede gösterdikleri zayıflık ve beceriksizliklerinin bir teyididir. İnsanların bağımsız düşünmelerini ve İslam’a göre eylemde bulunmalarını kabul edemiyorlar. Kendi (batı) kültürlerini benimsemek, ona göre düşünmek ve davranışta bulunmak için Müslümanlara baskı yapmak istiyorlar.

Konferansın kargaşa ve karışıklığa neden olabileceği bahanesi, saçma bir bahanedir. Bu bize eleştirel yaklaşımı ve alternatif düşünceyi baskılayan totaliter rejimleri anımsatıyor. Hizb-ut Tahrir faaliyetlerinin, entelektüel, politik ve şiddet içeriksiz olduğu herkesçe malum.

Bu paniksel tepkiler, İsveçli makamların doğru İslami politik düşünceden, kimliklerini korumaya yönelik Müslümanlara yaptığımız çağrıdan, İslam temelli düşünme ve eylemde bulunma bilincini yükseltme davetimizden korktuklarını gösterir. Bu umutsuz çabalar, onların entelektüel açıdan İslam’ın düşünceleri ile başa çıkamadıklarının, dolayısıyla İslami düşüncelerin ifade edilmesini zorla yasaklamaya çalıştıklarının açık bir kanıtıdır.

Bu, ilk kez olmuyor, son kez de olmayacaktır. Demokratların, kendi sistem ve değerlerine olan güveni yitirmelerini anlayabiliyoruz, ama bazı Müslümanların bu değerlere sıkıca bağlanıp meşruiyet kazandırdıklarını görmek gerçekten çok üzücü. İslam ve onun değerleriyle mücadele olgusu, çabalarımızı hiç bir zaman durduramayacaktır. Tersine bizi daha da tetikleyecek, Müslümanlara ve Gayrimüslimlere İslam Risâleti’ni ve rahmetini ulaştırmak için çalışmalarımızı hızlandıracaktır.