Perşembe, 19 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Medine'ye Hicret Etmeyi Düşünmesi Hakkında Ayman Alfjjary

بسم الله الرحمن الرحيم

Soru:

es-Selamu Aleykum, benim şuan Emirimize İnşaAllah yakında Halifemize bir sorum olacak: İslam Devleti kitabında İkinci Akabe biati konusunda ve başka yerlerde Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in birçok kez hicret etmeyi düşündüğü geçmektedir. Oysa biz biliyoruz ki hicret etmeyi düşünmek gibi meseleler Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in düşünmesi ile değil, Allah'tan gelen vahiy ile olur. Hicret etmek, Allah'tan vahiy ile olur. Lütfen burada düşünmenin ne anlama geldiğini açıklar mısınız? Allah sizi korusun.

 

Cevap:

Aleykum'us Selam ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in hicret etmeyi düşünmesi ile ilgili soruya doğrudan cevap vermeden önce cevabın netlik kazanması için nusret talebinin başlangıcına, ikinci akabe biatine, sonra da hicrete bir göz atalım.

1- Hicretten üç yıl önce Hatice RadiyAllahu Anha vefat etti. Aynı yıl Ebu Talib de vefat etti. Nitekim Uyunu'l Eser adlı şöyle geçmektedir: "...Katade'den rivayet edildiğine göre Hatice RadiyAllahu Anha, hicretten üç yıl önce Mekke'de vefat etti. Hatice RadiyAllahu Anha Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e ilk iman eden kişidir... Uyunu'l Eser sahibi dedi ki: "Sonra Hatice bintu Huveylid ve Ebu Talib aynı yıl vefat etti. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem peş peşe üzücü iki olayla karşılaştı: Hatice RadiyAllahu Anha'nın ve Ebu Talib'in vefatı. Hatice RadiyAllahu Anha sadık bir yardımcı idi. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem onunla huzur ve sükunet buluyordu. Uyunu'l Eser sahibi şöyle dedi: "Ziyad el-Bekai, İbn İshak'tan rivayet ettiğine göre "Hatice RadiyAllahu Anha ve Ebu Talib aynı yılda vefat etti. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in bisetinden on yıl sonra, Medine'ye hicretinden üç yıl önce vefat etti. İbn Kuteybe, Hatice'nin Ebi Talib'ten üç yıl sonra vefat ettiğini belirtti. el-Beyhaki de bu minvalde bir şey zikretti."

2- el-Vakidi'den rivayet edildiğine göre "Hatice RadiyAllahu Anha, Ebu Talib'ten otuz beş gün önce vefat etti. Bunun tersi de söylendi. Ebu Talib vefat ettiği zaman Kureyş, Ebu Talib hayattayken yapamadıklarını yapmaya başladı. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e eziyet etti. Hatta Kureyş'in en sefih insanları O'na saldırarak başına toprak attılar. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem toz ve toprak içinde evine girince, kızlarından biri ağlayarak toprakları üzerinden çırpmaya başladı. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ona şöyle diyordu: لا تبك يَا بُنَيَّةُ فَإِنَّ اللَّهَ مَانِعٌ أَبَاكِ "Ey kızcağızım! Ağlama. Çünkü Allah babanı koruyacaktır." Bu arada da şöyle diyordu: مَا نَالَتْ مِنِّي قُرَيْشٌ شَيْئًا أَكْرَهُهُ حَتَّى مَاتَ أَبُو طَالِبٍ "Ebu Talib ölünceye kadar hoşlanmadığım bir şeyi Kureyş bana asla yapamadı."

3- Bu zor şartlar altında Allah Subhânehu ve Teâlâ, Rasûlü'nü iki büyük olay ile ödüllendirdi. Bu iki büyük olaydan biri İsra ve Miraç, diğeri ise devleti kurmak ve daveti korumak için güçlü kabilelerden nusret talep etmek iznidir. İsra ve Miracı ele alma yeri burası değildir. Nusret talebine gelince, Uyunu'l Eser adlı kitabın sahibi ve diğer siyerciler şöyle dediler: "Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Nübüvvetin onuncu yılında Şevvâl ayının sonlarında Taife doğru yola çıktı. Taife yalnız gitti. İbn Sad ise yanında Zeyd bin Harise olduğunu söyledi. Sekif'ten nusret talep etmek ve Sekif halkından güç aramak üzere yola koyuldu. Onların Allah'tan getirdiği şeyi kabul edeceklerini umuyordu. Taife vardığında, o gün Sekif'in lider ve eşrafı olan bir gruba yöneldi. Bu kimseler şunlardı: Abdu Yaliye, Mesûd ve Habib, Beni Amr bin Umeyr bin Avf bin Ukde bin Ğayra bin Avf bin Sekif. Ama bu kimseler davete icabet etmediler. Aksine ona karşı sefihleri kışkırttılar."

4- Bundan sonra nusret talebi arayışlarının ardı arkası kesilmedi. Hac mevsimlerinde Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem kendisine kabilelere arz ediyordu. Arap kabilelerini, Allah'a davet ediyor ve kendisinin gönderilmiş bir Nebi olduğunu haber veriyor, onlardan kendisini tasdik etmelerini ve korumalarını istiyordu. Bu bağlamda Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Kinde kabilesine gitti. Onların Muleyh adında bir liderleri vardı. Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem Kinde kabilesini Allah'a davet etti, onlara kendisini arz etti, ama onlar onu reddettiler. Beni Abdullah diye anılan Kelb kabilesini de ziyaret etti. Onları da Allah'a davet etti ve kendisini onlara arz etti. Hatta şöyle dediği rivayet edilir: يا بني عبد الله إن الله قد أحسن اسم أبيكم "Ey Beni Abdullah, Allah Subhânehu ve Teâlâ babanızın ismine iyilikte bulundu." Ama onlar teklif edileni kabul etmediler. Beni Hanife kabilesine de gitti. Onları da Allah'a davet etti, kendisini arz etti. Ama daha önce hiçbir Arap kabilesinden karşılaşmadığı tepki ile karşılaştı. Beni Amr ibn Sa'sa kabilesine de gitti. Onları da Allah'a davet etti ve kendisini onlara arz etti. Ama onlar Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'den sonra iktidarın kendilerinde olmasını şart koştular. Bunun üzerine Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem: الأمر لله يضعه حيث يشاء "Bu mesele Allah'a aittir. Dilediği yere verir." buyurdu. Onlar, reddettiler ve "Senin davetine ihtiyacımız yok" dediler. Sonra Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Bekir ve Ali ile birlikte İslam davetinde bulunmak için bazı kabilelere uğramıştı. Ali RadiyAllahu Anh şöyle dedi: وكان أبو بكر في كل خير مقدما، فقال: ممن القوم؟ فقالوا: من شيبان بن ثعلبة، فالتفت أبو بكر إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال: بأبي أنت وأمي هؤلاء غرر في قومهم وفيهم مفروق بن عمرو... قال: لعلك أخو قريش، فقال أبو بكر: أوَقد بلغكم أنه رسول الله فها هو ذا؟ فقال مفروق: قد بلغنا أنه يذكر ذلك، فإلامَ تدعو يا أخا قريش؟ فتقدم رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال:  أدعو إلى شهادة أن لا إله إلا الله وحده لا شريك له وأني رسول الله وأن تؤووني وتنصروني فإن قريشا قد تظاهرت على أمر الله وكذبت رسله واستغنت بالباطل عن الحق والله هو الغنى الحميد... فقال القوم... وإنا إنما نزلنا على عهد أخذه علينا كسرى أن لا نحدث حدثا ولا نؤوي محدثا وإني أرى أن هذا الأمر الذي تدعونا إليه أنت هو مما يكرهه الملوك، فإن أحببت أن نؤويك وننصرك مما يلي مياه العرب فعلنا، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم:  ما أسأتم في الرد إذ فصحتم في الصدق وإن دين الله لن ينصره إلا من حاطه من جميع جوانبه "Ebu Bekir RadiyAllahu Anh ile Şeyban ibn Salebe kabilesi arasında dostluk bağları vardı. Ebu Bekir RadiyAllahu Anh bu kabiledeki adamlara hitaben şöyle dedi: "Kimdir bu kavim" Onlar da: "Şeyban bin Salebe" dediler. Bu cevabı aldıktan sonra Ebu Bekir, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e yönelerek şöyle dedi: "Anam babam sana feda olsun Ya Rasûlullah! Bunlar, kavimleri arasında ulu kişilerdir." Bu kabile arasında Mefruk bin Amr vardı. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki: "Belki sen Kureyş'in kardeşisin." Ebu Bekir dedi ki: "Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem hakkında eğer size haber ulaşmışsa işte o buradadır." Mefruk dedi ki: "Böyle anıldığı bize ulaştı. Ey Kureyşli kardeş beni daha neye davet ediyorsun?" Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Mefruk´a ve arkadaşlarına hitaben şöyle dedi: "Allah´tan başka ilah olmadığına O´nun ortaksız olduğuna benim de Allah'ın elçisi olduğuma şehadet etmeye ve Rabbimin emirlerini yerine getirinceye kadar beni himaye etmeye, bana yardımcı olmaya sizi davet ediyorum. Çünkü Kureyşliler Allah'ın emrine karşı geldiler. Rasûlü'nü yalanladılar. Hakkı bırakıp da batıl ile yetindiler. Ama Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her hususta övülendir." Kavim dedi ki "Biz buraya, Kisra´ya verdiğimiz bir söze sadık kalmak koşuluyla yerleştik. Burada huzursuzluk ve kargaşalık çıkarmayacağız. Senin bizi davet ettiğin şeyden hükümdarlar hoşlanmazlar. Eğer Araplara karşı seni korumamızı ve himayemiz altına almamızı istiyorsan, biz bunu yaparız." Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem onlara şöyle cevap verdi: "Beni reddederken kötü bir şekilde reddetmediniz. Çünkü doğruyu açıkça söylediniz. Fakat Allah´ın dini her tarafından kuşatılıp desteklenmedikçe kalkınamaz."

5- Sonra Uyunu'l Eser ve diğer siyer kitaplarında şöyle geçmektedir: "İbn İshak dedi ki: فَلَمَّا أَرَادَ اللَّهُ إِظْهَارَ دِينِهِ وَإِعْزَازَ نَبِيِّهِ وَإِنْجَازَ مَوْعِدِهِ لَهُ، خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِي الْمَوْسِمِ الَّذِي لَقِيَ فِيهِ النَّفَرَ مِنَ الأَنْصَارِ، رَهْطًا مِنَ الْخَزْرَجِ فَقَالَ لَهُمْ الرسول صلى الله عليه وسلم: «أَفَلا تَجْلِسُونَ أُكَلِّمُكُمْ؟» قَالُوا: بَلَى، فَجَلَسُوا مَعَهُ، فَدَعَاهُمْ إِلَى اللَّهِ، وَعَرَضَ عَلَيْهِمُ الإِسْلامَ... فَلَمَّا كَلَّمَ رَسُول اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أُولِئَك النَّفَرَ وَدَعَاهُمْ إِلَى اللَّهِ قَالَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ: تَعْلَمُوا وَاللَّهِ إِنَّهُ لَلنَّبِيُّ الَّذِي تَوَعَّدَكُمْ بِهِ يَهُودُ، فَلا يَسْبِقَنَّكُمْ إِلَيْهِ، فَأَجَابُوهُ فِيمَا دَعَاهُمْ إِلَيْهِ بِأَنْ صَدَّقُوهُ وَقَبِلُوا مِنْهُ مَا عَرَضَ عَلَيْهِمْ مِنَ الإِسْلامِ وَقَالُوا لَهُ: إِنَّا تَرَكْنَا قَوْمَنَا وَلا قَوْمَ بَيْنَهُمْ مِنَ الْعَدَاوَةِ وَالشَّرِّ مَا بَيْنَهُمْ، فَإِنْ يَجْمَعُهُمُ اللَّهُ عَلَيْكَ فَلا رَجُلَ أَعَزُّ مِنْكَ، ثُمَّ انْصَرَفُوا رَاجِعِينَ إِلَى بِلادِهِمْ قَدْ آمَنُوا وَصَدَّقُوا "Allah'ın dinini galip kılma ve Nebisini aziz kılmayı dilediği vakit geldiğinde Allah Rasûlü her yıl yaptığı gibi o yılda da yabancıların geldiği panayıra kendisini Arap kabilelerine sunmak üzere çıkmıştı. Orada Ensar ve Hazrec'ten bir gruba rastladı. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem "Oturmaz mısınız sizinle konuşayım" dedi. "Pekâlâ" dediler ve onunla oturdular. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem onları Allah'a çağırdı, İslam'ı sundu. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem onlarla konuşup, Allah'a çağırınca birbirlerine "Ey topluluk! Vallahi bu, Yahudilerin onunla sizi tehdit ettikleri Nebi'nin ta kendisidir. Onlar sizi geçmesin" dediler. Sonunda Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e icabet ettiler, onu tasdikleyip Müslüman oldular ve dediler ki: "Gerçekten biz kavmimizi, hiçbir kavimde bulunmayan bir kavga ve şer içinde bırakıp geldik. Umulur ki Allah senin vesilenle onları bir araya getirir. Sonra Medine'ye, Muhammed inanmış insanlar olarak döndüler."

Ertesi yıl haram aylarda hac günü Mekke'ye Yesrib halkından on iki erkek geldi. Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem onlarla Akabe'de buluştu. Ardından ilk Akabe biatini yaptılar. Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in sireti hakkında Hadaiku'l Envâr ve Metaliu'l Esrar adlı kitapta şöyle geçmektedir: "Bisetin on ikinci yılı hac mevsiminde: Ensar'dan 12 erkek Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e geldi ve Akabe'de "kadın biati" ile biat ettiler."

Ahmed Müsned'inde Ubade ibn Samet'ten rivayet ettiğine göre كُنْتُ فِيمَنْ حَضَرَ الْعَقَبَةَ الْأُولَى وَكُنَّا اثْنَيْ عَشَرَ رَجُلًا فَبَايَعْنَا رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى بَيْعَةِ النِّسَاءِ، وَذَلِكَ قَبْلَ أَنْ تُفْتَرَضَ الْحَرْبُ عَلَى: أَنْ لَا نُشْرِكَ بِاللهِ شَيْئًا، وَلَا نَسْرِقَ، وَلَا نَزْنِيَ، وَلَا نَقْتُلَ أَوْلَادَنَا، وَلَا نَأْتِيَ بِبُهْتَانٍ نَفْتَرِيهِ بَيْنَ أَيْدِينَا وَأَرْجُلِنَا، وَلَا نَعْصِيَهُ فِي مَعْرُوفٍ، فَإِنْ وَفَّيْتُمْ فَلَكُمُ الْجَنَّةُ، وَإِنْ غَشِيتُمْ مِنْ ذَلِكَ شَيْئًا، فَأَمْرُكُمْ إِلَى اللهِ إِنْ شَاءَ عَذَّبَكُمْ، وَإِنْ شَاءَ غَفَرَ لَكُمْ "Ben birinci Akabe'de hazır bulunanlar içindeydim. On iki kişi idik. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e savaş farz kılınmadan önce kadın biati ile biat ettik: "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayalım, hırsızlık etmeyelim, zina yapmayalım, çocuklarımızı öldürmeyelim, dillerimizle yalan söyleyerek iftira etmeyelim, herhangi bir iyilik hususunda O'na asi olmayalım." Rasûl "Eğer ahdinizde durursanız sizin için Cennet vardır. Eğer onlardan bir şeyi örtbas ederseniz sizin işiniz Allah aittir, dilerse azap eder, dilerse affeder." buyurdu."

6- Medine'ye dönmek üzere ayrılınca Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem onlar ile birlikte Musab ibn Umeyr'i gönderdi. Nitekim İbn Hişam ve diğer siyer kitaplarında şöyle geçmektedir: قَالَ ابْنُ إسْحَاقَ: فَلَمَّا انْصَرَفَ عَنْهُ الْقَوْمُ، بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَعَهُمْ مُصْعَبَ بْنَ عُمَيْرِ. وَكَانَ مَنْزِلُهُ عَلَى أَسْعَدِ بْنِ زُرَارَةَ بْنِ عُدَسَ، أَبِي أُمَامَةَ... قَالَ ابْنُ إسْحَاقَ: وَحَدَّثَنِي عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُغِيرَةِ بْنِ مُعَيْقِبٍ، وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِي بَكْرِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ: أَنَّ أَسْعَدَ بْنَ زُرَارَةَ خَرَجَ بِمُصْعَبِ بْنِ عُمَيْرٍ يُرِيدُ بِهِ دَارَ بَنِي عَبْدِ الْأَشْهَلِ، وَدَارَ بَنِي ظَفَرٍ، وَكَانَ سَعْدُ بْنُ مُعَاذِ بْنَ خَالَةِ أَسْعَدَ بْنِ زُرَارَةَ، فَدَخَلَ بِهِ حَائِطًا مِنْ حَوَائِطِ بَنِي ظَفَرٍ... فَجَلَسَا فِي الْحَائِطِ، وَاجْتَمَعَ إلَيْهِمَا رِجَالٌ مِمَّنْ أَسْلَمَ، وَسَعْدُ بْنُ مُعَاذٍ، وَأُسَيْدُ بْنُ حُضَيْرٍ، يَوْمَئِذٍ سَيِّدَا قَوْمِهِمَا مِنْ بَنِي عَبْدِ الْأَشْهَلِ... ولكن الله شرح صدرهما للإسلام...، فأسلما، وأقبل سعد عَامِدًا إلَى نَادِي قَوْمِهِ وَمَعَهُ أُسَيْدُ بْنُ حُضَيْرٍ... فَلَمَّا وَقَفَ عَلَيْهِمْ قَالَ: يَا بَنِي عَبْدِ الْأَشْهَلِ، كَيْفَ تَعْلَمُونَ أَمْرِي فِيكُمْ؟ قَالُوا: سَيِّدُنَا (وَأَوْصَلُنَا) وَأَفْضَلُنَا رَأْيًا، وَأَيْمَنُنَا نَقِيبَةً، قَالَ: فَإِنَّ كَلَامَ رِجَالِكُمْ وَنِسَائِكُمْ عَلَيَّ حَرَامٌ حَتَّى تُؤْمِنُوا باللَّه وبرسوله. قَالَا: فو الله مَا أَمْسَى فِي دَارِ بَنِي عَبْدِ الْأَشْهَلِ رَجُلٌ وَلَا امْرَأَةٌ إلَّا مُسْلِمًا وَمُسْلِمَةً، وَرَجَعَ أَسْعَدُ وَمُصْعَبٌ إلَى مَنْزِلِ أَسْعَدَ بْنِ زُرَارَةَ، فَأَقَامَ عِنْدَهُ يَدْعُو النَّاسَ إلَى الْإِسْلَامِ "İbn İshak dedi ki: Kavim ayrıldığında Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem onlar ile birlikte Musab bin Umeyr'i gönderdi. Evi Esad bin Zürara bin Udese, Ebu Umame'ye yakındı." İbn İshak dedi ki: "Ubeydullah ibn el Muğira ibn Muaykıb ve Abdullah ibn Ebi Bekr ibn Muhammed ibn Amr ibn Hazm anlattığına göre: "Esad b. Zürara yanına Musab b. Umeyr'i de alarak Abdu'l-Eşhel ve Zafer kabilelerinin yurtlarına doğru yola çıktı. Sad b. Muaz, Esad b. Zürara'nın halasının oğluydu. Esad b. Zürara, Mus'ab'ı Zafer kabilesinin malı olan bir bostana götürdü. Oranın içine oturdular. Biraz sonra Müslümanlar oraya toplandı. Sad b. Muaz ile Üseyd b. Hudayr o gün kavimleri olan Abdul Eşhel'in önderleri idiler. Allah onların kalplerini İslam'a açtı da Müslüman oldular. Sad ile Üseyd ibn Hudayr kavmini İslam'a davet edeni öldürmek niyetiyle eve doğru yola koyuldular. Sad ibn-i Muaz, onların yanına gelip durdu ve "Ey Abdüleşheloğulları! Benim, aranızda işimi, gidişimi nasıl bilirsiniz" diye sordu. Onlar da "Sen bizim ulumuzsun. Görüşte en üstünümüz, en iyi olanımızsın" dediler. Sad' ibn Muaz onlara "Siz Allah'a ve Rasûlü'ne iman edinceye kadar, sizin erkek ve kadınlarınızla konuşmak bana haram olsun." dedi. Dediler ki: Abdüleşheloğulları mahallesinde o gün akşama kadar, kadın erkek, Müslüman olmadık kimse kalmadı. Esad ve Musab, Esad ibn Zürara'nın evine geri döndü ve orada insanları İslam'a davet etmeyi sürdürdü."

7- Siyer-i İbn Hişam ve Hadaiku'l Envar ve diğer siyer kitaplarında şöyle geçmektedir: ثُمَّ إنَّ مُصْعَبَ بْنَ عُمَيْرٍ رَجَعَ إلَى مَكَّةَ، وَخَرَجَ مَنْ خَرَجَ مِنْ الْأَنْصَارِ مِنْ الْمُسْلِمِينَ إلَى الْمَوْسِمِ من السنة الثالثة عشرة للبعثة مَعَ حَجَّاجِ قَوْمِهِمْ مِنْ أَهْلِ الشِّرْكِ، حَتَّى قَدِمُوا مَكَّةَ، فَوَاعَدُوا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعَقَبَةَ، مِنْ أَوْسَطِ أَيَّامِ التَّشْرِيقِ، حِينَ أَرَادَ اللَّهُ بِهِمْ مَا أَرَادَ مِنْ كَرَامَتِهِ، وَالنَّصْرِ لِنَبِيِّهِ، وَإِعْزَازِ الْإِسْلَامِ وَأَهْلِهِ، وَإِذْلَالِ الشِّرْكِ وَأَهْلِهِ... قَالَ كَعْبٌ: ثُمَّ خَرَجْنَا إلَى الْحَجِّ، وَوَاعَدْنَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِالْعَقَبَةِ مِنْ أَوْسَطِ أَيَّامِ التَّشْرِيقِ. قَالَ: فَلَمَّا فَرَغْنَا مِنْ الْحَجِّ، وَكَانَتْ اللَّيْلَةُ الَّتِي وَاعَدْنَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَهَا... قَالَ: فَنِمْنَا تَلِكَ اللَّيْلَةَ مَعَ قَوْمِنَا فِي رِحَالِنَا، حَتَّى إذَا مَضَى ثُلُثُ اللَّيْلِ خَرَجْنَا مِنْ رِحَالِنَا لِمَعَادِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم، نَتَسَلَّلُ تَسَلُّلَ الْقَطَا مُسْتَخْفِينَ، حَتَّى اجْتَمَعْنَا فِي الشِّعْبِ عِنْدَ الْعَقَبَةِ، وَنَحْنُ ثَلَاثَةٌ وَسَبْعُونَ رَجُلًا، وَمَعَنَا امْرَأَتَانِ مِنْ نِسَائِنَا... قَالَ: فَاجْتَمَعْنَا فِي الشِّعْبِ نَنْتَظِرُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم... قَالَ: فَتَكَلَّمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم، فَتَلَا الْقُرْآنَ، وَدَعَا إلَى اللَّهِ، وَرَغَّبَ فِي الْإِسْلَامِ، ثُمَّ قَالَ أُبَايِعُكُمْ عَلَى أَنْ تَمْنَعُونِي مِمَّا تَمْنَعُونَ مِنْهُ نِسَاءَكُمْ وَأَبْنَاءَكُمْ. قَالَ: فَأَخَذَ الْبَرَاءُ بْنُ مَعْرُورٍ بِيَدِهِ، ثُمَّ قَالَ: نَعَمْ، وَاَلَّذِي بَعَثَكَ بِالْحَقِّ (نَبِيًّا)، لَنَمْنَعَنَّكَ مِمَّا نَمْنَعُ مِنْهُ أُزُرَنَا، فَبَايِعْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ، فَنَحْنُ وَاَللَّهِ أَبْنَاءُ الْحُرُوبِ، وَأَهْلُ الْحَلْقَةِ، وَرِثْنَاهَا كَابِرًا (عَنْ كَابِرٍ). قَالَ: فَاعْتَرَضَ الْقَوْلَ، وَالْبَرَاءُ يُكَلِّمُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم، أَبُو الْهَيْثَمِ بْنُ التَّيِّهَانِ، فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، إنَّ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الرِّجَالِ حِبَالًا، وَإِنَّا قَاطِعُوهَا - يَعْنِي الْيَهُودَ - فَهَلْ عَسَيْتَ إنْ نَحْنُ فَعَلْنَا ذَلِكَ ثُمَّ أَظْهَرَكَ اللَّهُ أَنْ تَرْجِعَ إلَى قَوْمِكَ وَتَدَعَنَا؟ قَالَ: فَتَبَسَّمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم، ثُمَّ قَالَ: بَلْ الدَّمَ الدَّمَ، وَالْهَدْمَ الْهَدْمَ، أَنَا مِنْكُمْ وَأَنْتُمْ مِنِّي، أُحَارِبُ مَنْ حَارَبْتُمْ، وَأُسَالِمُ مَنْ سَالَمْتُمْ... قَالَ ابْنُ إسْحَاقَ: فَحَدَّثَنِي عُبَادَةُ بْنُ الْوَلِيدِ بْنِ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ، عَنْ أَبِيهِ الْوَلِيدِ، عَنْ جَدِّهِ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ، وَكَانَ أَحَدَ النُّقَبَاءِ، قَالَ: بَايَعْنَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْعَةَ الْحَرْبِ - وَكَانَ عُبَادَةُ مِنْ الِاثْنَيْ عَشَرَ الَّذِينَ بَايَعُوهُ فِي الْعَقَبَةِ الْأُولَى عَلَى بَيْعَةِ النِّسَاءِ - عَلَى السَّمْعِ وَالطَّاعَةِ، فِي عُسْرِنَا وَيُسْرِنَا وَمَنْشَطِنَا وَمَكْرَهِنَا، وَأَثَرَةٍ عَلَيْنَا، وَأَنْ لَا نُنَازِعَ الْأَمْرَ أَهْلَهُ، وَأَنْ نَقُولَ بِالْحَقِّ أَيْنَمَا كُنَّا، لَا نَخَافُ فِي اللَّهِ لَوْمَةَ لَائِمٍ "Sonra Mus'ab b. Umeyr Mekke'ye geri döndü. Bisetin 13. yılı Hac mevsiminde Yesrib halkı Müslümanlarından 70 küsur şahıs, hac ibadetini eda etmek için Mekke'ye geldiler. Bunlar kavimlerinden hacca gelen müşriklerle birlikte geliyorlardı. Mekke'ye geldikleri zaman onlarla Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Akabe'de Teşrik günlerinin ortasında, gece karanlığında tam bir gizlilik içerisinde görüşmek üzere anlaşmışlardı. Ka'b dedi ki: "Hac için yola çıktık. Teşrik günlerinin ortasında Akabe'de görüşmek üzere Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ile sözleştik. Ka'b devam ediyor: Haccı bitirince ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ile sözleştiğimiz gece olunca, o gece kafilemizle beraber yattık. Gecenin üçte biri geçince Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ile görüşmek üzere kafilemizden ayrıldık Kedilerin yürümesi gibi sessizce yürüyorduk. Nihayet Akabe'deki dağ yolunda toplandık. Biz 73 erkek ve 2 kadın idik. Dağ yolunda Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem beklemeye başladık... Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem konuştu. Kur'an okudu. Allah'a davet etti. İslama teşvik etti. Sonra da şöyle buyurdu: "Hanımlarınızı ve çocuklarınızı şerrinden koruduğunuz şeylerden beni korumanız üzerine sizinle biat ediyorum." Bunun üzerine Bera b. Ma'rur Efendimizin elinden tuttu ve "Evet, seni hak dinle gönderen Allah'a yemin ederim ki, ailelerimizi şerrinden koruduğumuz şeylerden seni de koruyacağız. Biat ettik ya Rasûlullah! Vallahi biz savaş adamıyız, silah ehliyiz. Bunu nesilden nesile devraldık" dedi. Bera', Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ile konuşurken sözüne Ebu'l Heysem b. Teyyihan itiraz etti ve dedi ki: Ya Rasûlullah! Bizimle birtakım insanlar (yani Yahudiler) arasında ahitler var. Biz şimdi bu ahitleri keseceğiz. Biz böyle hareket eder de, sonra Allah sana kavmine dönmeyi ve bizi terk etmeyi emrederse ne olur?" Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem tebessüm etti ve sonra şöyle buyurdu: "Bilakis kana kan, yıkıma yıkım. Artık ben sizdenim; siz de bendensiniz. Sizin savaştığınız kimselerle savaşır, sizin barış yaptığınız kimselerle barış yaparım." İbn İshak dedi ki: Ubade ibnu'l Velid ibn Ubade ibn Samet, babası el-Velid'den, dedesi Ubade ibn Samet'ten -ki nakiplerden biriydi- anlattığına göre "Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ile savaş biati yaptık. Ubade ilk Akabe'de kadın biati yapan on iki kişi arasındaydı. "Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e zorluk ve kolaylıkta, işitmek ve itaat etmek üzere; emir sahipleri ile çekişmeyeceğimize, her nerede olursak olalım muhakkak orada hakkı uygulayacağımıza veya hakkı söyleyeceğimize Allah yolunda hiç kimsenin kınamasından korkmayacağımıza dair biat ettik."

8- İşte İslam Medine'de yayıldıktan sonra nusret biati olan ikinci Akabe biati budur. Sonra da devletin kurulması ile hicret gerçekleşti. Tüm bunlardan Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem hicretin onuncu yılından itibaren yani Akabe biatinden yaklaşık üç yıl önce nusret talep etmekle emrolunduğu açığa çıkıyor. Çünkü ikinci Akabe biati bisetin on üçüncü yılında gerçekleşti. Yani Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem nusret talep etmekle emrolunduğunda, güçlü kabileleri araştırıyor ve onlardan nusret talep ediyordu. Musab bin Umeyr'den Medine ile ilgili haberleri alınca, ardından yetmiş üç erkek ve iki kadın gelip Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e Akabe'de biat edince Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Medine'nin bunun için uygun olduğunu, devlet kurmak, İslam'ı ve Müslümanları desteklemek için yardıma hazır olduklarını gördü. Ve oraya hicret etmeyi düşündü. Çünkü Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem, kendisine yardım edecek, hicret edecek ve İslami yönetimi kuracak güç ehli arıyordu. Hicret etmeyi düşünmek, bizzat nusret talep etmenin gereksinimidir. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem kabilelere gidip onlardan nusret talep ederken Medine'yi Münevvere'nin nusret vermeye ve devlet kurulmasına uygun olduğunu öğrenince, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Medine'ye hicret etmeyi düşünmesi nusret talebi gereksinimleri dışında değildir. İkinci Akabe biatinden üç yıl önce Allah Subhânehu ve Teâlâ, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e nusret talep etmeyi vahyetti. Bununla birlikte Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Medine'ye ancak Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın kendisine Hicret edeceği yurt gösterilince ve hicret etme izni verilince hicret etti. Nitekim el-Buhari'de şöyle geçmektedir: قال ابْن شِهَابٍ: فَأَخْبَرَنِي عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ، أَنَّ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا، زَوْجَ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم، قَالَتْ: لَمْ أَعْقِلْ أَبَوَيَّ قَطُّ، إِلَّا وَهُمَا يَدِينَانِ الدِّينَ، وَلَمْ يَمُرَّ عَلَيْنَا يَوْمٌ إِلَّا يَأْتِينَا فِيهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم طَرَفَيِ النَّهَارِ، بُكْرَةً وَعَشِيَّةً... فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم لِلْمُسْلِمِينَ: «إِنِّي أُرِيتُ دَارَ هِجْرَتِكُمْ، ذَاتَ نَخْلٍ بَيْنَ لاَبَتَيْنِ» وَهُمَا الحَرَّتَانِ، فَهَاجَرَ مَنْ هَاجَرَ قِبَلَ المَدِينَةِ، وَرَجَعَ عَامَّةُ مَنْ كَانَ هَاجَرَ بِأَرْضِ الحَبَشَةِ إِلَى المَدِينَةِ، وَتَجَهَّزَ أَبُو بَكْرٍ قِبَلَ المَدِينَةِ، فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم:«عَلَى رِسْلِكَ، فَإِنِّي أَرْجُو أَنْ يُؤْذَنَ لِي» فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ: وَهَلْ تَرْجُو ذَلِكَ بِأَبِي أَنْتَ؟ قَالَ: «نَعَمْ»... قَالَ ابْنُ شِهَابٍ، قَالَ: عُرْوَةُ، قَالَتْ عَائِشَةُ: فَبَيْنَمَا نَحْنُ يَوْمًا جُلُوسٌ فِي بَيْتِ أَبِي بَكْرٍ فِي نَحْرِ الظَّهِيرَةِ، قَالَ قَائِلٌ لِأَبِي بَكْرٍ: هَذَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُتَقَنِّعًا، فِي سَاعَةٍ لَمْ يَكُنْ يَأْتِينَا فِيهَا، فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ: فِدَاءٌ لَهُ أَبِي وَأُمِّي، وَاللَّهِ مَا جَاءَ بِهِ فِي هَذِهِ السَّاعَةِ إِلَّا أَمْرٌ، قَالَتْ: فَجَاءَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَاسْتَأْذَنَ، فَأُذِنَ لَهُ فَدَخَلَ، فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم لِأَبِي بَكْرٍ: «أَخْرِجْ مَنْ عِنْدَكَ». فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ: إِنَّمَا هُمْ أَهْلُكَ، بِأَبِي أَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ، قَالَ: «فَإِنِّي قَدْ أُذِنَ لِي فِي الخُرُوجِ» فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ: الصَّحَابَةُ بِأَبِي أَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: «نَعَمْ» "İbn Şihab şöyle dedi: Urve ibn Zübeyir Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in eşi Âişe RadiyAllahu Anha'dan şöyle dediğini haber verdi: "Ben babamla anamın İslam dinini din edinerek yaşamalarından başka yaşayışlarını hiç bilmedim. O zamanlarda hiçbir günümüz geçmezdi ki, muhakkak o günde, gündüzün iki tarafında, sabah ve akşam vakitlerinde Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bize gelirdi. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Müslümanlara şöyle dedi: "Sizin hicret edeceğiniz yurt bana gösterildi. Ben iki kara taşlık arasında, hurmalıktı çorak bir yer gördüm" dedi. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bunu söylediği zaman Medine tarafıma hicret edenler (dalga dalga) hicret ettiler ve Habeşistan'a hicret etmiş olanların bazısı da Medine'ye dönüp geldiler. Ebu Bekir de bir muhacir olmaya hazırlandı. Fakat Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ona: "Yavaş ol (acele etme). Çünkü ben, benim için de izin verilmesini umuyorum" buyurdu. Ebu Bekir: "Babam sana kurban olsun, sen bunu umuyor musun? Dedi. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem "Evet" buyurdu." İbn Şihab şöyle dedi: Urve Âişe şöyle dediğini söyledi: "Biz, bir gün Ebu Bekir evinde öğle sıcağının başladığı bir sırada otururken birisi Ebu Bekir "İşte Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem başını sarmış bir halde geliyor" dedi. O saat, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bize geldiği bir vakit değildi. Bunun üzerine Ebu Bekir dedi ki: Anam ve babam ona feda olsun! Allah'a yemin ederim, bu saatte mutlaka önemli bir iş için gelmiş olmalıdır." Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem geldi, izin istedi, Ebu Bekir ona izin verdi, o da içeri girdi. Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem Ebu Bekir'e: Yanında kim varsa dışarı çıkar" diye buyurdu. Ebu Bekir: "Babam sana feda olsun ey Allah'ın elçisi! Yanımda olanlar senin aile halkındır" dedi. "Hicret için bana izin verildi" diye buyurdu. Bunun üzerine Ebu Bekir: "Babam sana feda olsun ey Allah'ın elçisi! Ben de seninle birlikte olacak mıyım?" diye sordu. "Evet" buyurdu."

9- Böylece Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Medine ile ilgili haberler geldikten sonra Medine'ye hicret etmeyi düşünmesi, nusret talep etmenin gereksinimlerindendir. Allah Subhânehu ve Teâlâ, bisetin on üçüncü yılından itibaren Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e nusret talep etmek için izin verdi. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Medine'ye hicreti, Taif, Beni Şeyban ve Beni Amir'e yaptığı ziyaretler gibidir. Ama Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem, bu fiili ancak Allah Subhânehu ve Teâlâ kendisine hicret yurdunu gösterdikten ve oraya gitmek için izin verdikten sonra düşündü. إِنِّي أُرِيتُ دَارَ هِجْرَتِكُمْ، ذَاتَ نَخْلٍ بَيْنَ لاَبَتَيْنِ "Sizin hicret edeceğiniz yurt bana gösterildi. Ben iki kara taşlık arasında, hurmalıktı çorak bir yer gördüm" ve فَإِنِّي قَدْ أُذِنَ لِي فِي الخُرُوجِ "Hicret için bana izin verildi" diye buyurdu. Nitekim el-Buhari müminlerin annesi Âişe RadiyAllahu Anha'dan böyle rivayet etti.

Konunun açıklığa kavuşmuş olmasını umuyorum. Muvaffak eyleyen Allah Subhânehu ve Teâlâ'dır.

 

Kardeşiniz Ata İbn Halil Ebu Raşta

 

Facebook sayfasının linki:

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=220629058105179

 

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER