- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
بسم الله الرحمن الرحيم
(Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin “Fıkhî” Sorularına Verilen Cevaplar Silsilesi)
Soru-Cevap
Hilafet Devleti’nin Yokluğunda Zekât Kime Verilir?
Muhammed Adil Cemil el-Ğavli’ye
Soru:
Esselamu Aleykum ve Rahmetullah ve Berekâtuh.
Ey Şeyhimiz şu hususta ihtilaf var; Zekât kime verilecek? Kendisi için tahsis edilen masraflara harcama yapmadığı bilinen hükümete mi verilecek yoksa fakirlere ve miskinlere mi dağıtılacak? Delilleriyle birlikte açıklamanızı rica ediyoruz. Allah bizim adımıza sizi hayırla mükâfatlandırsın.
Kardeşiniz Muhammed Adil Cemil.
Cevap:
Soruna selamla başlamayı unutmuşsun. Biz yine de senin hakkında hayır umarak senin adına kendimiz selam verdik! Gördüğün gibi ve Aleykumselam diye cevap verdik. Ve Aleykumselam ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
Zekât açısından olana gelince; zekât, İslam’da aşağıdaki şekilde eda edilir:
1- Altın ve gümüşün (nakitlerin) zekâtının, hak sahiplerine ulaştırması için devletin zekât memuruna verilmesi caiz olduğu gibi zekât veren kişinin hak sahiplerine vermesi de caizdir. Hak sahipleri ise ayet-i kerime de bahsedilen şu sekiz sınıftır: إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاءِ وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ “Sadakalar (zekât), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirlere, yoksullara, zekât toplayan memurlara, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlara, kölelere, borçlulara, Allah yolundakilere harcamaya, yolda kalmışlara mahsustur.” [Tevbe-60]
2- Hayvanların, ekinlerin ve meyvelerin zekâtı ise, hak sahiplerine ulaştırması için devletin zekât memuruna verilmelidir ve bunların zekâtının devlet kanalının dışında zekât sahibi tarafından verilmesi caiz değildir.
3- Ancak tüm bunlar, İslam Devleti’nin varlığı durumunda böyledir. Dolayısıyla Allah, İslam ümmetinin sıkıntısını giderip Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulması için ona yardım ettiğinde, işte o zaman hayvanların, ekinlerin ve meyvelerin zekâtının, fertler yoluyla değil de devlet yoluyla verilmesi farz olur. Altın ve gümüş (nakitler) ile ticaretin zekâtına gelince; Bunların zekâtının devlet yoluyla veya doğrudan sahipleri yoluyla verilmesi caizdir.
4- Şerî hükümleri tatbik eden Hilafet Devleti’nin olmadığı şu ana gelince; bu durumda, ister hayvanlar, ister ekinler, ister meyveler, ister ticaret, isterse altın ve gümüş olsun fertler mallarının zekâtlarını, şerî hükümlere göre ve bundan emin olarak doğrudan hak sahibi olan fertlere verebilir. Başarıyı bahşeden Allah’tır.
Maliye Kitabı’nın 202. sayfasında, zekâtın Halife’ye verilmesi bölümünde şöyle geçmektedir: (İster hayvanların, ister ekinlerin ve meyvelerin, ister paraların veya ticaret mallarının zekâtı olsun tamamı Halifeye veya onun yetkili kıldığı valilere, amillere veya özel olarak tayin ettiği zekâtları toplamakla görevli olan kimselere verilir. Allahu Teala, şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاءِ وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ “Sadakalar (zekât), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirlere, yoksullara, zekât toplayan memurlara, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlara, kölelere, borçlulara, Allah yolundakilere harcamaya, yolda kalmışlara mahsustur.” [Tevbe-60] Bu ayette Allahu Teala, Rasulü’ne mal sahiplerinden zekât almasını emretmektedir. Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hurma ve kuru üzüm miktarlarını tahmin etmek üzere uzmanlar görevlendirdiği gibi mal sahiplerinden zekâtları toplamak üzere de valiler, amiller ve tahsildarlar görevlendiriyordu. Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in zamanında insanlar, zekâtlarını Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e veya onun görevlendirdiği valilere, amillere veya tahsildarlara ödüyorlardı…
Münferit olarak bir kişinin zekât dağıtması ve sessiz malların, yani paraların konulduğu yere koymasının caiz olduğuna dair, sahabeden ve tabiinden gelen rivayetler vardır. Ebu Ubeyd, Keysan’ın, 200 dirhem zekât ile Ömer’e geldiğini ve şöyle dediğini rivayet etmiştir: يا أمير المؤمنين، هذه زكاة مالي“Ey Müminlerin emiri! Bunlar malımın zekâtıdır.” Bunun üzerine Ömer ona şöyle dedi: فاذهب بها أنت فاقسمها“Onları al git ve kendin dağıt.” Aynı şekilde Ebu Ubeyd, İbni Abbas’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: إذا وضعتها أنت في مواضعها، ولم تَعُدَّ منها أحداً تَعُولُه شيئاً، فلا بأس“(Zekâtını) konulması gereken yere koyduğun zaman, bakmakla yükümlü olduğun kimselere ondan bir şey vermemende bir sakınca yoktur.” İbrahim ve Hasen’in de şöyle dedikleri rivayet edilmiştir: ضعها مواضعها، وأَخْفِها“(Zekâtı) konulması gereken yere koy ve onu sakla.” Bu durum, sessiz, yani nakitler içindir. Hayvanların, ekinlerin ve meyvelerin zekâtına gelince; bunların Halifeye veya tayin ettiği kimselere verilmesi gerekir. Zira Ebu Bekir, görevlendirdiği valilere ve tahsildarlara zekâtlarını vermekten kaçınanlarla savaşmış ve şöyle demiştir: والله لو منعوني عناقاً كانوا يؤدونه إلى رسول الله لقاتلتهم عليه “Allah’a yemin olsun ki Allah’ın Rasulü’ne verdikleri devenin yularını dahi bana vermek istemezlerse onlara karşı mutlaka savaşacağım.” Ebu Hureyra kanalıyla Müttefekun Aleyh’tir.
Kardeşiniz | H. 22 Ramazan 1438 |
Ata İbn Halil Ebu Raşta | M. 17 Haziran 2017 |
Cevaba, emirin aşağıdaki web sitesinden bağlanabilirsiniz:
http://archive.hizb-ut-tahrir.info/arabic/index.php/HTAmeer/QAsingle/3809/