- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Ümmete İhanet İle Gazze'de Amerikan Projelerini Uygulamak Arasında Mısır Rejiminin Bağımlılığı
Mısır rejiminin, yüzüstü bırakma sınırlarının ötesine geçerek Amerika ve Yahudi varlığının projeleriyle doğrudan işbirliği yaptığı artık hiç kimse için bir sır değildir; bu ise Mısır dışişleri bakanının “Gazze konusunda Amerikan vizyonunu beklediği”, Trump'ı “barış adamı” olarak övdüğü ve onun Yahudi varlığına ateşkesi dayatmasını temenni ettiği şeklindeki son açıklamalarında ortaya çıkmaktadır. Bunlar, sadece geçici sözlerden ibaret olmayan açıklayıcı tutumlardır. Zira bunlar, Mısır rejiminin politikasının hakikatini ifade etmektedir ki bu politika ise, Mısır'ın Camp David'in zincirlerine bağlı olması ve işgalin bekasına hizmet etmek ve onun çıkarlarını güvence altına almak da dahil Filistin'deki siyasi ve askeri sahnenin mühendisliğine soyunmasıdır.
Mısır Dışişleri Bakanı'nın Kahire'nin "Amerikan vizyonunun sunulmasını beklediğini" açıklaması, Gazze'nin kaderiyle ilgili kararın Mısır'ın, Arapların, hatta bizzat Filistinlilerin elinde değil, Amerika'nın elinde olduğunun açık bir itirafıdır. İslam ümmetinin meselesi olan Filistin meselesi, ne zaman Amerikan başkanının rehinesi haline geldi ki kimin kalıp kimin döneceğini ve kimin inşa edeceğini o belirliyor?! Bu açıklama, Mısır rejiminin dizginleri tamamen Amerika'ya teslim ettiğini ve Filistin'i destekleme ve onu özgürleştirme konusunda ümmeti şerî rolünden uzaklaştırdığını teyit etmektedir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً “Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermez.” [Nisa 141] Ama Mısır rejimi, müminlerin aleyhine kafirlere binlerce yol vermiştir.
Salt bağımlılıktan daha da kötüsü, Trump'ı övmek ve onu "vizyon dayatabilecek tek başkan" olarak görmektir! Hangi barıştan bahsediyorlar acaba?! Oysa Kudüs'ü gaspçı varlığın başkenti olarak tanıyan, ülkesinin büyükelçiliğini oraya taşıyan ve Filistin davasını tasfiye etmeyi amaçlayan "Yüzyılın Anlaşmasını" destekleyen bizzat Trump’dır. O halde nasıl barış adamı oluyor ki?!
Bu açıklama, sanki Mısır rejimi, ümmeti, Gazze'nin kurtuluşunun ordularından değil de Beyaz Saray'dan olduğuna ikna etmek istiyormuş gibi gerçeği çarpıtmaktan ve elleri Müslümanların kanıyla lekelenmiş siyasi bir suçlunun imajını parlatmaktan ibarettir!
Bakan, Gazze'de yaşananları "Filistinlilere yönelik, küresel vicdanın kabul etmediği sistematik bir katliam ve açlık" olarak nitelendirdiğinde, hemen akla şu soru geliyor: Mısır ordusunun onlara destek olmak için harekete geçmesini kim engelliyor? Refah sınır kapısını kim kapatıyor? Her yardım sevkiyatında işgal güçleriyle kim koordinasyon sağlıyor? Ve Gazze halkının kuşatılmasına kim pratik olarak katılıyor?!
Mısır rejimi bu trajedinin sadece tanığı değil, bilakis asli bir ortağıdır. Zira Yahudilerin güvenlik diktelerine göre sınır kapısını açıp kapatan, Amerika ve Yahudi varlığının izni ve standartlarına uygun olmadıkça malların, yakıtların ve ilaçların girişini engelleyen Mısır rejimidir. Aynı zamanda rejimin yetkililerinin, katliamlardan dolayı "acı çektikleri" görülüyor!
Bakan, “Gazze sakinlerinin topraklarında kalmasından” bahsederken, sanki ayrı bir devletmiş gibi Gazze'nin sınırlarını dolaylı olarak kabul etmiş oluyor! Asıl olansa, Filistin'in tamamının gasp edilmiş bir İslam toprağı olduğu, bölünmesinin ve parçalanmasının kabul edilmemesidir. Dolayısıyla herhangi bir Amerikan vizyonunu kabul etmek, Yahudi varlığını pekiştirmek ve İslam'ı yıkıp izlerini ortadan kaldırmak için gelen Sykes-Picot Anlaşması'nın sınırlarını ve varlıklarını güçlendirmek anlamına gelmektedir. Bu yüzden ümmete, Amerikan vizyonlarını veya zehirli yeniden yapılanma planlarını beklemesi değil, topraklarını kurtarmak için savaşması emredilmiştir.
Bakanın bahsettiği noktalardan biri de, Gazze'nin yeniden inşa planına yönelik övgüdür. Bu, işgalin yıllardır teşvik ettiği, yani büyük bir hapishanenin içinde esir oldukları gerçeğini değiştirmeyen birkaç yatırım projesi karşılığında insanların işgal altında kalmasına teşvik ettiği “ekonomik barışın” yeni bir versiyonundan başka bir şey değildir. Bu tür önerilerin, paranın insanları susturmak ve işgali pekiştirmek için kullanıldığı “yüzyılın anlaşması” veya “Bahreyn konferansından” hiçbir farkı yoktur. Bu, şehitlerin kanının satılması ve kırıntılar için değil özgürlük talebiyle kuşatmaya ve açlığa sabreden Gazze halkının fedakarlıklarının zayi edilmesidir.
İslam, ümmete ve ordularına, Filistin'i desteklemelerini ve onu denizden nehre kadar tamamen kurtarmalarını farz kılmakta ve kafirlerle ortak projelere girmeyi veya onlara bağımlı olmayı haram kılmaktadır. Zira Allahu Tela şöyle buyurmuştur: وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ “Fitne kalmayıncaya ve din bütünüyle Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın!” [Enfal 39] Dolayısıyla şerî hüküm, Washington'un kararlarını beklemeyi değil, mübarek toprakları kurtarmak için savaşmayı gerektirir. Dolayısıyla da şerî hüküm, Müslümanların başındaki yöneticilerin, Müslümanların kanları pahasına kafirlerle yardımlaşmalarını ve onlarla işbirliği yapmalarını haram kılmaktadır. وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ “İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır.” [Maide 51]
Mısır, Camp David Anlaşması'nın imzalanmasından bu yana Yahudi varlığının güvenliğini korumaya bağlı kalmış ve Sisi de bunu konuşmalarında defalarca tekrar etmiştir. Bugün de dışişleri bakanı aynı sahneyi tamamlıyor; zira çözümün Amerika'nın elinde olduğunu açıklıyor, Trump'ı bir kurtarıcı olarak nitelendiriyor ve Mısır'ı onun emirlerini beklemekten başka çaresi olmayan bir ülke olarak gösteriyor. Nitekim bu, bir acziyet değil, aksine Amerika'nın çıkarlarına ve projelerine tam bir sadakati ifade eden ve ümmetin iradesini sırtının arkasına atan kasıtlı siyasi bir tercihtir.
Mısır rejimi, hiçbir şekilde Gazze halkının kanına gerçek anlamda önem vermemiş; bilakis aksine, onların boğulmasına ortak olmuştur.Ayrıca Mısır rejimi, Uluslararası Para Fonu ve Batı kurumlarıyla bağlantılı politikaları nedeniyle yoksulluk, yüksek fiyatlar ve işsizliğin acısını çeken Mısır halkının kanını da umursamamaktadır. Böyle bir rejimin Filistin'e yardım etmesi nasıl beklenebilir ki?!
Şerî tutum, Müslüman orduların Filistin'i tamamen kurtarmak ve Gazze'yi Mısır ve diğer İslam ülkelerinden ayıran yapay sınırları yıkmak için harekete geçmesidir. Bu yüzden ümmetin, suçlama ve kınamalarla yetinip Amerika'nın komplolarının rehinesi olarak kalmaya devam etmesi caiz değildir. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: فُكُّوا الْعَانِيَ، وَأَطْعِمُوا الْجَائِعَ، وَعُودُوا الْمَرِيضَ “Esiri özgürlüğüne kavuşturun, aç olanı doyurun ve hastayı ziyaret edin.” Gazze halkı Yahudilerin esiridir ve onların özgürlüğüne kavuşturulması, Amerika'nın ve Güvenlik Konseyi'nin değil, ümmetin ordularının görevidir! Nitekim Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: أَيُّمَا أَهْلِ عَرْصَةٍ ظَلَّ فِيهِمْ امْرُؤٌ جَائِعٌ فَقَدْ بَرِئَتْ مِنْهُمْ ذِمَّةُ اللَّهِ “İçlerinde aç bir kimse olduğu halde sabahlayan bir kavim Allah’ın zimmetinden uzak olur.” Gazze halkının aç bırakılması ve onların kuşatılması kitlesel bir suç olup kurtarmaya muktedir oldukları halde aralarında tek bir aç kişinin bile gecelemesi, özür sahibi için bir özür ve gerekçe olamaz. Peki ya tüm kuşatma altında olanlar için nasıl olur acaba? Eğer Gazze halkı bugün açlıktan ölüyor, Mısır'ın kapıları onların yüzlerine kapatılıyor, onlardan yiyecek ve ilaçlar engelleniyor ve rejimler onlara sırtlarını dönüyorsa, o zaman Allah'ın zimmeti bu rejimlerden ve onlarla işbirliği yapanlardan veya onlara karşı sessiz kalanlardan uzak olur ve bunu haklı gösterenler ise ihanete ortak olmuş ve Allah’ın zimmetinden uzaklaşmış olurlar.
Bugünkü görev ise, Mısır halkının, özellikle de Mısır ordusu içinde muhlislerin, bu suçlu politikanın karşısında durmak, Gazze’deki kardeşlerine yardım etmek ve onların katledilmesine ortak olan ve ümmetin düşmanlarının hesabına çalışan rejimleri ortadan kaldırmak için harekete geçmesidir.
Ey Mısır halkı, ey Kinane halkı: Şunu çok iyi biliniz ki, şüphesiz Allah size Gazze hakkında soracağı gibi sınırlarınızın aç olanların yüzüne kapatılması, yakın olduğunuz halde çocukların vurulması, kuşatma ve açlığa ortak olup sessiz kalmanız hakkında da soracaktır. O halde harekete geçin, sözlerinizi söyleyin ve Amerika'ya olan iğrenç bağımlılıktan kurtulması için rejimin yüzüne şöyle haykırın: “Kuşatmayı kaldırın… Filistinlileri kurtarın… Hilafeti kurun.”
Bugün Gazze'nin, sadece sempati duyan açıklamalara veya yardım konvoylarına ihtiyacı yoktur; aksine Gazze'nin, orduların harekete geçmesine, kılıçların çekilmesine, rejimlerin devrilmesine ve ümmetin uyanmasına ihtiyacı vardır.
وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيّاً وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيراً “Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” [Nisa 75]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mahmud El-Leysî - Mısır