- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Medya, Müslümanları Cihat Konusunda Yanıltmaya Devam Ediyor
Kiralık kanallar, izzetli Gazze'deki savaşçıların cesaretini ve kararlılığını gösteren günlük sahneleri yayınlayarak, Yahudi varlığı adına uluslararası ittifakla savaşan bir avuç mücahidin savaşının gelişmelerini ve sonuçlarını ortaya koymayı amaçlamakta ve oradaki mücahitlerin kahramanlığını överek, Yahudi ordusunu hala yenebilecek ve onu mağlup edebilecek durumda olduklarını söylemektedirler.
Ancak bu kanallar, Müslümanlardan, mücahitlerin düşmanın saldırıları nedeniyle zorluklar ve sıkıntılarla karşı karşıya olduklarını ve görevlerini yerine getirmenin kolay olmadığını, özellikle de yaklaşık iki yıldır tek başlarına savaştıklarını gizlemektedirler. Daha da tehlikeli olan bir başka gerçek ise, bu görüntüler dünyanın mücahitlerin güvende ve kendi kendilerine yetebildiklerini, Müslümanların yardımına veya desteğine ihtiyaç duymadıklarını düşünmesine neden olmaktadır. Onların karşılaştıkları tehlikeler, katlandıkları çatışmanın uzunluğu ve kabul etmek zorunda kaldıkları anlaşmalar, ateşkesler ve diğer şeyler, mücahitlerin kahramanlıklarını izleyen ve onlardan sevinç duyan İslam ümmetinin sorumluluğundadır. İslam ümmeti, Allah’a ve kısıtlı kaynaklarına güvenen mücahitlere karşı hiçbir sorumluluk veya merhamet duymamaktadır. Bu durum da, kanlar dökülmeye devam ederken, düşmanın da daha fazla toprak ele geçirerek, zaman ve parayla mümkün olduğunca hızlı ve geniş bir şekilde yayılmasına sebep oluyor.
Medyanın bu ilgisiyle kastedilen, Filistin davasına ve vacip olan şey hakkında uyarıda bulunmak da dahil olmak üzere İslam'ın kaçınılmaz görüşüne dikkat çekmek değildir; aksine bu medyanın istediği şey, geleceğini herhangi bir ortaklık olmadan tam bir güce ve nüfuza sahip özgür bir ülke olarak gören Yahudi varlığının gündeminde yer almamasına rağmen Müslümanların zihnine iki devletli çözüm fikrini yerleştirmektir. Zira bu planlar, medyanın halkları uyuşturduğu ve Yahudi varlığına krizlerini çözme şansı verdiği bir sakinleştirici olmaktan öteye geçmeyen Oslo Anlaşması ile çelişmekte ve onu iptal etmektedir.
Tüm bunlardaki medyanın önemi nedeniyle, Amerika medyaya istediğini gerçekleştirmek için bir araç olarak tutunmakta ve istediği gibi suç işlemesi için ona alan açmaktadır.
Gazze halkının, ölüm, açlık, yıkım ve tehdit altında inim inim inlediği bir zamanda, küresel olarak belgelenen bu sahnelerden dolayı ah vah etmek ve gözyaşı dökmek hiçbir fayda sağlamayacağı gibi ümmetin mücahitlerin zaferlerini izlemekle yetinip sevinmesi ve bununla gurur duyması da hiçbir fayda sağlamayacaktır; zira bu, sadece duygulara güvenmek yerine eylemi, dahası hızlı bir eylemi gerektiren akidevi İslami bir davadır.
Ey Müslümanlar: Gazze'deki mücahitlerimize destek verilmesini engelleyenlerin sizin yöneticileriniz olduğunu biliyorsunuz; zira bu yöneticiler sınırların ve ülkelerinin bölünmelerinin muhafızlarıdırlar ki bunlar da, sizin vacibinizi ve farzınızı yerine getirmenizi engelleyen nedenlerdir. Bu yüzden çatışmada düşmanı tek başına bırakmak ve ona acı tattırmak için bu yöneticileri kaldırıp atmak için çalışmak gerekir ki bunun da Gazze halkı, mücahitleri ve sabırlı insanları, Allah ile karşılaşacağınız güne kadar sizi lanetlemeden önce olması gerekir; zira o gün, hesaplaşma çok kötü olacaktır.
Ümmetin kaçınılmaz olan vacibi, bu medya bağımlılığı zincirlerinden kurtulmaktır; zira medya ve onun hedeflerine bağlı kalmak, düşmanın getireceği planlara ve çözümlere teslim olmak demektir. Bu medyaya teslim olmak, ümmetin bölünmesini önlemek için harekete geçmemek ve ümmetin mevcut durumuna, donukluğuna, kararının çalınmasına ve gücünün boşa harcanmasına son verip onun ihtişamını yeniden kazandıracak eylemi taşıyacak bilinçten aciz olarak kalmaya devam etmesi anlamına gelmektedir; ümmet ise, hayatında ve siyaset, ekonomi, içtimai ve askeri gibi tüm alanlarında Allah’ın indirdikleriyle hükmetmedikçe ihtişamını yeniden kazanamayacaktır… Allah'ın indirdikleriyle hükmetmek ise, ancak Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulmasıyla olacaktır.
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَا كَانَ لَهُم مِّنْ أَوْلِيَاء يَنصُرُونَهُم مِّن دُونِ اللَّهِ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن سَبِيلٍ * اسْتَجِيبُوا لِرَبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لَّا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللَّهِ مَا لَكُم مِّن مَّلْجَأٍ يَوْمَئِذٍ وَمَا لَكُم مِّن نَّكِيرٍ “Onların Allah’tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir çıkar yol yoktur.
Allah’ın bir daha geri çevirmeyeceği o dehşetli gün gelip çatmadan Rabbinizin çağrısına uyun. Yoksa o gün ne sığınacak bir yeriniz olur, ne de kendinizi gizlemeye ve günahlarınızı inkâr etmeye bir yol.” [Şûra 46-47]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ümmü Osman Sebatin – Mübarek Toprak (Filistin)