Pazartesi, 24 Safer 1447 | 2025/08/18
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Unutulan Sudan Savaşı: Ümmet İçin Bir Felakettir

بسم الله الرحمن الرحيم

Unutulan Sudan Savaşı: Ümmet İçin Bir Felakettir

“Sudan'da Ortaya Çıkan Dehşetin Bir Sınırı Yok”

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk

Sudan kan ağlıyor, dünya ise neredeyse kılını dahi kıpırdatmıyor. Şimdi Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki Sudan Silahlı Kuvvetleri ile Muhammed Hamdan Dagalo (Hemedti) liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri arasında devam eden vahşi savaş üçüncü yılına girerken, ülke kaos içinde boğulmakta ve asrımızın en korkunç insani felaketlerinden biri yaşanmaktadır. Bununla birlikte yıkım ve acıların boyutuna rağmen Sudan'daki savaş, küresel kayıtsızlık nedeniyle görmezden gelinmekte, unutulmakta ve susturulmaktadır.

Bu iktidar çatışması, yardım kuruluşlarının gerçek rakamın çok daha yüksek olduğunu düşünmesine rağmen Nisan 2023'ten bu yana yaklaşık 150 bin sivilin hayatına mal olmuştur. Bunlar savaş alanlarında savaşan askerler değil, aksine evlerinde, camilerinde, pazarlarında ve geçici kamplarında merhametsizce öldürülen kadınlar, çocuklar ve yaşlılardır. (BBC) Hızlı Destek Kuvvetleri savaşçılarının 21'i çocuk olmak üzere 300'den fazla sivili öldürdüğü Nuhud katliamı, onun sayısız vahşetlerinden sadece bir tanesidir. Ayrıca bütün şehirler yakılıp yıkılmış ve aceleyle toplu mezarlar kazılmıştır. Bu yüzden Sudan'da olanlar sadece bir savaş değil, aksine sistematik bir soykırımdır.

Kadınlar ve kız çocukları, her zaman olduğu gibi savaşlarda en çok ihlale maruz kalan kurbanlar arasındadır. Zira her iki taraf da cinsel şiddeti bir korku ve tahakküm aracı olarak kullanmaktadır. Nitekim 9 yaşından küçük kız çocukları kaçırılmakta, toplu tecavüze uğramakta ve sonra fiziksel olarak yıkılmış bir şekilde evlerine geri gönderilmektedir; tabi eğer geri dönebilirlerse. Ayrıca kurtulanlar, toplumları aşağılamayı hedefleyen aleni tecavüz eylemlerinden ve yerinden edilmiş kişilerin kamplarındaki toplu cinsel saldırılardan bahsediyorlar.

Tıp alanında çalışanlar, kurtulanları, psikolojik destek veya adalet sağlanmadan tedavi ettiklerini ifade ediyorlar. Birçoğu da utanç veya intikam korkusuyla sessiz kalıyorlar. (İnsan Hakları İzleme Örgütü, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği)

Nitekim 14 milyondan fazla insan yerinden edilmiş olup bu da bunu dünyadaki en büyük yerinden edilme krizi haline getiriyor. Zira Sudan'ın 50 milyonluk nüfusunun yarısından fazlası, açlık tehlikesiyle karşı karşıyadır. Dünya Gıda Programı'na göre, açlık en az 10 bölgeyi vurmuş olup bunlardan biri de 400 bin mülteciyi barındıran Zamzam mülteci kampıdır. (Dünya Gıda Programı)

Gıda ve su kıtlığı yaşanıyor. Bu ise doğal bir afet nedeniyle değil, aksine kasıtlı bir şekilde yapılıyor. Zira her iki grup da insani yardımı engellemek, yardım malzemelerine el koymak ve temel ihtiyaçlara erişimi engellemek yoluyla açlığı bir silah olarak kullanıyor. Yani açlık, bütün halkları cezalandırmak için kullanılıyor.

Mülteci kamplarında çocuklar ağaçların yapraklarını yiyor ve anneler çocuklarını doyurmak için günlerce yiyecek bulamıyorlar. Sıtma ve kolera gibi su yoluyla bulaşan hastalıklar hızla yayılmaktadır. Sağlık sistemleri çökmüş durumdadır. UNICEF, durumu çok yönlü bir kriz olarak nitelendirmekte ve bu krizin sağlık, sanitasyon, eğitim ve güvenlik gibi hayatın her alanını tahrip ettiğini belirtmektedir. (Dünya Sağlık Örgütü) Nitekim onlarca rapor, siyasi tutukluların işkence gördüğünü, sivillerin kaçırıldığını ve çocukların savaşmak için zorla askere alındığını ortaya koymaktadır. Ayrıca insani yardım alanında çalışanlar da hedef alınmakta, öldürülmekte, kaçırılmakta veya ihtiyaç sahiplerine ulaşmaları engellenmektedir. Bunun yanı sıra hastaneler yağmalanıp savaş alanına çevrilmekte ve okullar bombalanmaktadır. Dolayısıyla artık güvenli bir yer kalmamıştır. (Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği)

Buna rağmen medya kuruluşları, Sudan'ın adını neredeyse mırıldanıyor. Savaş, görünmez, unutulmuş veya tamamen manşetlerden kaldırılmış olarak nitelendiriliyor. Zira Ukrayna veya Gazze'nin aksine, ünlülerin destekleri, kitlesel protestolar veya siyasi bir baskı yok.

Sudan'ın sessizliği bir tesadüf değildir; zira altın, petrol ve uranyum gibi zenginlikleri ve verimli toprakları, onu jeostratejik bir ödül haline getirmektedir. Zira Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Amerika, İngiltere ve Rusya gibi güçlerin hepsinin, Sudan'da çıkarları söz konusudur. Bu yüzden ülke, yabancı çıkarların satranç tahtası haline gelmiştir.

Sudan'daki savaş tarihsel bir tesadüf değildir. Aksine bu, ayrılan sınırlar ve yabancı sponsorlar tarafından desteklenen laik diktatörlükler gibi sömürgecinin bir mirasıdır. Bu yüzden Müslüman ülkelerdeki mevcut ülkelerin çoğu gibi Sudan da, sömürgeci güçlerin kontrolü altındadır. Bu yüzden gerçek bağımsızlıktan mahrum bırakılmış, liderliği yozlaştırılmış ve halkı da birbirine düşürülmüştür.

Batı'nın teşvik ettiği demokratik çözümler ise sorunun bir parçasıdır. Zira seçkinlerin çıkarlarına hizmet etmek için tasarlanan bu sistemler, Irak, Libya ve Afganistan'ı yüzüstü bıraktığı gibi Sudan'ı da yüzüstü bırakmıştır.

Sudan ve tüm İslam ümmetine gerçek ve kalıcı bir çözüm sunan tek bir yol vardır. Bu yol ise Nübüvvet Minhacı üzere Hilafetin kurulmasıdır.

Hilafet, etnik ve kabilevi aidiyetlerine bakılmaksızın Müslümanları birleştirecek, yabancı nüfuzu ortadan kaldıracak, kaynakları adil bir şekilde dağıtacak, hesap verebilirlik ilkesini yerleştirecek ve herkes için onur ve güvenliği sağlayacaktır. Nitekim tarih, Ömer bin Abdülaziz dönemindeki Hilafet yönetiminin, Kuzey Afrika'da yoksulluğu nasıl ortadan kaldırıp zekât verecek kimsenin kalmadığını anlatmaktadır.

Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّىMüminler birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada ve birbirlerini korumada bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” [Sahih-i Müslim] Sudan'daki ümmetimiz sıkıntı içerisinde olup dünya bunu umursamayabilir ama bizim umursamamız gerekiyor.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Kadınlar Kısmı, tüm Müslümanları bilinçli olmaya, batıl çözümleri reddetmeye ve acil bir şekilde Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti'nin kurulmasına davet etmeye çağırıyor.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ

“Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Yasmin Malik

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER