- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Demokratik Seçimlere Katılmanın Hükmü!
Ulusal Seçim Kurulu Başkanı, 1 Temmuz 2025 Salı günü, Anayasa ve yasal hükümlere istinaden, 2025-2030 ikinci yasama dönemi için Senato üyelerinin seçilmesi amacıyla seçimlerin düzenlendiğini duyurdu. Bu düzenlemenin uygulanması için, 2025 yılının Ağustos ayı başında yapılması planlanan Senato seçimleri için çalışmalar başladı.
Demokratik sistemin, din ile devletin ayrılması ve yasamayı da, anayasa ve kanunları koyan meclisler aracılığıyla halka ait kılması esasına dayandığı bilinmektedir.
Ey Kinane topraklarındaki Müslümanlar: Bu rejimin, kâfir Batı'nın bizim için yasalaştırdığı demokrasiyi uygulamaya devam ettiği, bunun da öldürme, köyleri yıkma, ahlaksızlığı yayma, toplumda sınıflar arasında uçurum yaratma ve küçük bir grubun ülke servetinin çoğunu tekeline alması gibi başımıza felaketler getirdiği açıktır.
Demokratik sistem, insanların kanun önünde eşit olduğu ve herkese özgürlükleri garanti eden bir kurumlar devleti olduğu şeklinde insanları aldatan sivil devleti kutsallaştırmaktadır; ama geçtiğimiz on yıllar boyunca rejimin uyguladığı baskı yöntemlerine baktığımızda, bunun tamamen batıl olduğu görülmektedir.
Ayrıca Müslümanlar, yasama için vahiy dışında başka kaynaklar olduğu halde İslam'ın yasama için ana kaynak olduğu konusunda aldatılmaktadır.
Ey Müslümanlar: Kafir Batı, iktidar rejimi ve ajanları aracılığıyla bu sistemi sizlere dayatmaktadır ki böylece İslam'ın yönetime gelmesini engellesinler ve sizin servetinizi yağmalamaya devam etsinler. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُوا بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُوا أَن يَكْفُرُوا بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلَالاً بَعِيداً * وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَى مَا أَنزَلَ اللهُ وَإِلَى الرَّسُولِ رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنكَ صُدُوداً “Sana ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağutu inkar etmeleri emrolunduğu halde, Tağuta muhakeme olunmak istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.Onlara “Allah’ın indirdiği Kur’an’ın ve Peygamber’in hükmüne gelin!” denildiği vakit, münafıkların senden iyice çekinip büsbütün uzak durduklarını görürsün.” [Nisa 60-61]
Batı'nın bize pazarladığı demokrasi, bir küfür sistemi olup bu sistemi almak, onunla amel etmek ve ona davet etmek caiz değildir ve onun İslam'la hiçbir ilgisi yoktur; zira bu sistem, insan tarafından konmuş bir yönetim sistemi olup vahiy veya dinle hiçbir ilgisi yoktur.
Halkın, kendisini adına temsilciler ve devletin ve hükümetin başkanını seçecek parlamentonun temsilcilerini seçmesi, demokratik sistemde şu iki temel fikri ortaya çıkarmıştır: halkın egemenliği ve otoritelerin kaynağının halk olduğu.
İnsan yapımı kanunların çoğunluk oyuyla oylanıp bunun da çoğunluğun kararı olması, gerçeğe aykırıdır; zira bizler, yasama meclislerinin bilgisi dışında yönetici tarafından onaylanan birçok kanunlar olduğunu ve bu kanunların, İslami hükümler olup oylamaya sunularak çoğunluk tarafından seçilmiş olsa bile, sermaye sahiplerinin ve rejimin arkasında çıkar sağlayanların hizmetinde olduğunu gördük; dolayısıyla bu kanunlar, uygulanması vacip olan şerî bir hüküm olduğu için değil, sadece çoğunluğun görüşü olduğu için seçilip ona göre amel edilmektedir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُّبِيناً “Allah ve Rasulü bir konuda hüküm verince, ne bir mümin erkeğin ve ne de bir mümin kadının (o konuda) muhayyerlikleri (tercihleri) olmaz. Ve her kim Allah’a ve Onun Rasulü’ne isyan ederse muhakkak o, apaçık dalalete (batıla) sapmış olur.” [Ahzab 36] Dolayısıyla Allah ve Rasulü bir meselede hüküm verdiği zaman kendileri için Allah ve Rasulü'nün getirmiş olduğu şeylere aykırı bir görüş veya hüküm seçmeleri mümin bir erkeğe veya mümin bir kadına yakışmaz, dahası caiz değildir demektir. Yani her kim Allah'ın ve Rasulü'nün emrine, yani vahiyle gelen şeriata muhalefet ederse, apaçık bir şekilde doğru yoldan sapmış demektir.
Demokrasinin temeli ve çalışması, özgürlükleri korumaktır. Tıpkı açgözlü kapitalizmin varlığı üzerine terettüp eden ve yoksulların servetlerini emerek zenginlerin kasalarına aktaran mülk edinme özgürlüğü ve toplumların çöküşüne yol açan ve toplumları ahlaksızlık seviyesine ulaştıran şahsi özgürlük fikri gibi; bu da devletin desteklediği medya organlarında gördüğümüz gibi bu toplumlardaki ailelerin parçalanmasına yol açmaktadır.
Kafir Batı'nın aldatma araçlarından biri de, demokrasi ile İslam'ın çelişmediği, çünkü demokrasinin şura olduğu şeklinde Müslümanların anlayışını saptırma üslubunu benimsemektir ki bu da Müslümanların çoğunluğunu etkilemiştir.
Şura demokrasi değildir ve bunları birbirine karıştırmak caiz değildir; çünkü bunların sahiplerinin ortaya koyduğu mefhum birbirinden farklıdır; zira demokrasi, dini hayattan ayırma veya halkın yönetimi anlamına gelen bir yönetim sistemi olup demokraside yasa koyucu halk olduğu gibi kendi sistemini, anayasasını ve kanunlarını koyan da halktır. Şuraya gelince; yönetim sisteminin bir parçası olsa da bir yönetim sistemi değildir; aksine şura, doğru görüşü araştırmak için takip edilen bir araçtır; dolayısıyla şura, herhangi bir meselede görüş almak demektir; bu yüzden yönetici, şayet isterse, yönetim işlerinde tecrübeli olan danışmanlarına başvurur ve kâdı ise, bir yargı meselesinde onların görüşlerini öğrenmek için fakihlere ve müçtehitlere başvurur. Peki bir müçtehidin bir mühendise, bu mühendisin fıkıh ve şerî bilgisi olmadığı halde anlamakta karıştırdığı şerî bir meseleyi sorması doğru mudur?
Siyasetçiler, Batı'ya ve onun sistemine sadık kaldılar, onları bakışlarının kıblesi yaptılar, onlardan (Batı ve sisteminden) yardım istediler, kendilerini Batı'nın kanunlarının bekçileri ve onun çıkarlarının hizmetkârları yaptılar, Allah ve Rasulü'ne düşman oldular, İslami sistemi ikame etmek isteyen samimi insanların karşısında durdular.
İslam'da ise yönetim sistemi, demokrasi ve kapitalizme karşılık gelen Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet olup egemenlik şeriata, otorite ise ümmete aittir.
Egemenliğin şeriata ait olmasının anlamı: Yasa koyucunun sadece Allah olması ve ümmetin tek bir hüküm koyma yetkisine bile sahip olmamasıdır. İslam hadaratı, İslam akidesine dayanmakta olup hayatın ve devletin Allah'ın emir ve yasaklarına, yani şerî hükümlere göre yürütülmesi gerekmektedir; zira İslam'da özgürlükler mefhumu yoktur. Bu yüzden bir Müslüman, tüm fiil ve sözlerinde şerî nâsslarda geçenlerle kayıtlıdır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيمًا“Hayır, Rabbine andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip sonra haklarında verdiği hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar.” [Nisa 65] Ve Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَمَا اخْتَلَفْتُمْ فِيهِ مِن شَيْءٍ فَحُكْمُهُ إِلَى اللهِ “Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah'a mahsustur.” [Şûra 10]
Ey Müslümanlar: Seçimlerin bizzat kendisi haram değildir, aksine mubah olup Halifeyi seçmek, yönetim hakkına sahip olana biat etmek veya ümmetin temsilcilerini (örneğin ümmet meclisi üyeleri gibi) seçmek için kullanılan bir araçtır. İslam dışı rejimlerin gölgesinde yapılan ve -Allah'ın dışında yasa koyan parlamentonun seçilmesi gibi- demokratik yönetim sisteminin bir parçası olan seçimler ise şer'an haramdır; çünkü bu rejimler, egemenliğin halka ait olduğu bir ideolojiyi ve Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla yöneten bir yasamayı onaylamaktadır. Bu nedenle -aday olmak veya oy vermek için- bu seçimlere katılmak şer'an caiz değildir; çünkü bu, küfür sistemini onaylamak ve Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla yöneten kurumların üretilmesine katkı sağlamaktır.
Seçimler mutlak olarak reddedilmiş değildir; ancak halkın egemenliğine ve beşeri anayasaya dayalı olan laik demokratik sistemin parçası oldukları takdirde reddedilir. Ama eğer İslam nizamı (Hilafet) kapsamında yönetici veya onun yardımcılarını seçmek için bir araç olursa, o zaman şer'an caiz ve yönetimi tanzim etmek için meşru bir araç olur.
Hilafet Devleti'nde, yani yönetim, siyaset, ekonomi ve toplumda İslam'ı kamil bir şekilde uygulayan devlette yapılan seçimler, caizdir, dahası bazen de menduptur. Çünkü bu, Allah'ın vahyi ve Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu şekilde müjdelediği Allah'ın şeriatıyla hükmeden adil bir devletin gölgesinde olmaktadır. تَكُونُ النُّبُوَّةُ فِيكُمْ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ اللهُ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً عَاضّاً فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ يَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ. ثُمَّ سَكَتَ “Nübüvvet aranızda Allah’ın dilediği kadar kalacaktır. Sonra Allah onu kaldırmayı dilediği zaman kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacak ve Allah’ın dilediği kadar kalacaktır. Sonra Allah dilediği zaman onu da kaldıracaktır. Sonra ısırıcı melikler olacak ve Allah’ın dilediği kadar kalacaktır. Sonra zalim yöneticiler gelecek ve onlar da Allah’ın dilediği kadar kalacaktır. Bunların ardından ise yine Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sustu.”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Sa’d Muaz – Mısır