- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Yetim Gazze’nin Kimi Var?!
24 Haziran 2025 tarihinde resmi medya organları, İran ile Yahudi varlığı arasında ateşkes anlaşması yapıldığını duyurdu ve anlaşma, büyük acılar çeken Gazze halkına yönelik herhangi bir şart içermemektedir; sanki Gazze İslam ümmetinin bir parçası değilmiş ve sanki onun kadınları bizim kadınlarımız ve çocukları da bizim çocuklarımız değilmiş gibi! Sanki İran, Arap ve Batı halklarından ve Batı'daki parlamenterlerden destekçiler bulmasının, hatta ümmetin sevinip moralinin yükselmesinin, gururunun kabarıp onurunun yükselmesinin ve böylece dünyaya eskisi gibi zillet ve aşağılanma merceğinden değil de izzet ve onur merceğinden bakmaya başlamasının ardından askeri ve siber gücünü ve bu varlığı yeryüzünden silme kabiliyetini göstererek tüm dünyaya Gazze'yi yüzüstü bıraktığını haber vermek istiyormuş gibi!
İnsanlar, Yahudilerin, Filistin'deki halkımıza içirdikleri kadehten kendilerinin de içmeye başladığını ve çarkın Yahudilerin aleyhine dönmeye başladığını sanmışlardır; zira Yahudiler de bizim halkımız gibi çeşitli ülkelere göç etmişler, zilleti ve aşağılanmayı tatmışlar, yeryüzü genişliğine rağmen onlara dar gelmiş ve kalplerine de korku hakim olmuştu. Nitekim bu güzel haberlerin ve bu büyük sevincin ortasında durum değişmiş ve şartsız ve yaslı Gazze'yi kapsamayan bir anlaşma gibi İran ile gaspçı varlık arasındaki barış umutları kesilmişti.
Bizleri Allah'ın Kitabı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetiyle yönetecek bir çobanımız (yönetici) olmadığı, bir selin üzerindeki çerçöp ve sürüden ayrılmış koyunlar gibi olduğumuz sürece bu hiç de şaşırtıcı değildir; zira kurtlar, koyunları öldürme imkânı olduğu sürece ne zaman avlarının etinden vazgeçtiler ki! Uluslararası tiranların yasasını dikkate alan, Sykes-Picot sınırlarına razı olan ve bu hayali sınırlara inanmayıp dini ve ırzı korumak için Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metodunu takip eden İslam Devleti'nin şerefine layık olmayan bir devletten bu tür bir tavır gelmesi şaşırtıcı değildir; eğer İran da böyle (İslami devlet) olsaydı, öncelikle Gazze’deki halkımıza olmak üzere maymun ve domuzların kardeşleri böyle zorbalık yapamaz ve İran da Yahudilerin kendilerine saldırıp liderlerini ve bilim adamlarını öldürmelerini beklemezdi. Eğer İran bir İslami devlet olsaydı, bizler egemen ve lider bir ümmet olacağımızdan dolayı kendisine böyle bir şeyin yapılmasına razı olmazdı. Eğer İran gerçekten İslami olsaydı, Gazze kan ağlayıp tecrit edilmişken, hatta Yahudi Genelkurmay Başkanı “Şimdi Gazze'ye ve esirlerin geri alınmasına odaklanacağız” demişken bir ateşkesin olmasına razı olmazdı.
Ayrıca 27 Kasım 2024 tarihinde İran'ın Lübnan'daki partisi de, sanki ümmetin bedeninden ayrı bir parçaymış gibi yaslı Gazze'yi hiç dikkate almayarak gaspçı varlıkla ateşkes anlaşması imzalamıştı!
Hayal kırıklıkları birbirini izledi; bakın işte Mısır'ın firavunu Gazze halkına yiyecek ve ilaç vermeyi engelliyor, onların çığlıklarına kulaklarını tıkıyor ve acılarını görmezden geliyor; aynı şekilde küçük Ürdün, özel olarak Körfez yöneticileri ve genel olarak da Müslümanların başındaki yöneticilerin tamamı, Gazze halkını yüzüstü bıraktılar, dinlerini ve Müslümanların kanlarını ucuza sattılar. Ancak onların da utanç verici bir açık artırmada satılacakları gün mutlaka gelecek ama kim satın alacak ki? Zira korkakları, ajanları ve pislikleri kim satın alacak ki? Zamanın bile haya ettiği bir utancı kim satın alacak ki?
Ey Muhammed'in ümmeti; Şam bir girdabın içinde olup oradaki savaş bir akide savaşıdır, yani ümmetin savaşıdır; bu savaşta sadece Şam savunulmuyor, aksine tüm ümmetin kimliği savunuluyor; çünkü ümmet, dinin en şiddetli düşmanları olan Yahudilerin başını çektiği bir küfür ittifakıyla karşı karşıya olup Yahudilerin projesi başarılı olursa ümmet asla güvende olmayacaktır. İşte Şam, bir milyar ümmetine şöyle haykırıyor; zalim ordular bizim tufanımızı gördü; o halde tüm bu hayal kırıklığı ve uyuşukluk neden?!
Ey izzetli ümmet: Uluslararası ateşkes anlaşmalarına ve diğer anlaşmalara teslim olmak, şeriata aykırı olup yaratılmışların Rabbinden başkasının kölesi olmak ve Batı'nın durgun ve iğrenç bataklıklarının kopyalanması demektir. Ey basiret sahipleri; doktor, ilaç bardağına zehir doldurduğu halde şifa mı bekliyorsunuz?! Ey özgür ve kıskanç kişiler; Kitap’ın döndürdüğü yere dönün; zira kıskançlık olmayan kişide bir hayır yoktur; dolayısıyla onlarca yıldır kendilerini köleleştiren rejimlere karşı ayaklanan halklar, namuslarını ihlal etmeye ve onurunu zedelemeye çalışan uluslararası kuruluşların kölesi olmayı reddetmeye layıktırlar. Bu nedenle sebat edin; çünkü eğer diz çökerseniz, binlerce yıl diz çökmüş olarak kalmaya devam edeceksiniz; o halde Allah ve Rasulü'ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin, küfür rejimlerini kaldırıp atın ve Müslümanların devleti olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurun.
Sonuç olarak dostlarım; Gazze yetimdir, dahası tüm Şam yetimdir ve Müslümanların beldeleri ihlal edilmektedir; çünkü onlar, parçalanmış insan yapımı rejimlerin altında olup ümmet, sancağı dalgalandıracak, ümmeti ve kelimeyi birleştirecek ve gücünü genişletecek bir imamın üzerinde birleşinceye kadar bu rejimler ortadan kalkmayacaktır; işte o zaman mustazafların, kendileri için savaşacak ve kendisiyle korunacak bir kalkanı olacaktır. Ey mülkün gerçek sahibi, ey bir şey emrettiğinde hemen oluveren ve ey kainatın ilahı olan Allah’ım; Musa’ya Harun’u bahşettiğin gibi bize de bir Muta’sım bahşetmen için Sana yalvarıyoruz.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Adem Bekrî Muhammed Mekkî – Sudan