Cumartesi, 25 Zilhicce 1446 | 2025/06/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Raye Gazetesi

Shangri-La Diyaloğu Forumu ve

Amerika ile Çin Arasındaki Gerginlik

Üstad Esad Mansur’un Kaleminden

22. Shangri-La Diyaloğu Forumu, 30 Mayıs ve 1 Haziran 2025 tarihlerinde Singapur'da, 47 ülke ve kuruluştan yaklaşık 500 siyasi ve askeri temsilci ile savunma bakanlığı yetkilisinin katılımıyla gerçekleştirildi.

Bu savunma ve güvenlik diyaloğu forumu, en acil bölgesel güvenlik meselelerini ele almak ve siyasi çözümleri paylaşmak amacıyla her yıl Singapur'da düzenlenmekte ve katılımcı ülkelerin yetkilileri arasında ikili görüşmeler için bir fırsat sunmaktadır.

Amerika'yı forumda temsil eden Savunma Bakanı Pete Hegseth, Çin'i en acil mesele olarak gündeme getirdi ve “Çin'in, Hint-Pasifik okyanusu bölgesindeki güç dengesini değiştirmek için askeri güç kullanmaya açıkça ve emin bir şekilde hazırlandığı” uyarısında bulundu. Ve “Çin'in oluşturduğu tehdit gerçek ve eşikte olabilir; zira Pekin, Asya'da hakimiyet ve kontrolü ele geçirmeyi ümit ediyor” dedi.

Çin, savunma bakanını göndermedi ve onun yerine ordusuna bağlı Ulusal Savunma Üniversitesi'nden bir heyet göndererek, forumun önemini azaltma ve ABD Savunma Bakanı'nın Çin'e saldırarak forumu kendi çıkarları için istismar etmesini engelleme yönünde Amerika'ya bir mesaj vermek istedi. Zira Çin, ABD Savunma Bakanı'nın üslubunu bildiği için bunu yapacağını biliyordu. Çünkü ABD Savunma Bakanı saldırılarında, aleni bir şekilde diplomasiden uzak bir üslup benimsiyor.

Bu nedenle Çin, Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı sözcüsü lisanı üzerinden resmi televizyon kanalında, “ABD Savunma Bakanı Hegseth'in, bölge ülkelerinin başlattığı barış ve kalkınma çağrısını kasten görmezden gelerek, bloklar arası çatışmayı temsil eden Soğuk Savaş zihniyetinin propagandasını yaptığı, iftira niteliğindeki iddialar yoluyla Çin'in itibarını zedelediği, Çin'in tehdit oluşturduğu şeklinde yalan nitelendirmede bulunduğu ” ve “bölünme tohumları ekmeyi ve dünyada Amerika dışında hegemonik güç olarak adlandırılabilecek hiçbir ülkenin olmadığını hedefleyen provokatif açıklamalarda bulunduğu ve Amerika'nın Asya-Pasifik bölgesinde barış ve istikrarı zedeleyen ana faktör olduğu şeklinde cevap verdi. Dolayısıyla Amerika, Hindistan ve Pasifik'teki hegemonyasını pekiştirmek ve sözde stratejisini güçlendirmek için Güney Çin Denizi'nde saldırı silahları konuşlandırarak çatışmaları ve gerilimleri körüklemekte ve bölgeyi barut fıçısına çevirmekte olup Tayvan meselesini Çin'e baskı yapmak için bir koz olarak kullanmaktadır.Ve Çin Amerika'yı, “Tek Çin ilkesine bağlı kalmaya ve Tayvan'ın bağımsızlığını savunan ayrılıkçı güçleri desteklemekten ve teşvik etmekten vazgeçmeye” çağırdı.

Bu sözlerle Çin, Amerika ile aralarındaki siyasi anlaşmazlığın nedenini özetlemiş oldu; zira Amerika, özellikle Çin'in hakimiyetini engellemek için Güney Çin Denizi'ndeki kuvvetlerini güçlendirmektedir. Çin ise denizi, adaları ve zenginlikleriyle burasını kendi denizi olarak görmekte, buradaki varlığını ve faaliyetlerini güçlendirmekte ve Vietnam ve Filipinler gibi bazı ülkelerle adalar, balıkçılık ve petrol ve gaz arama konusunda çatışmalara girmekte ve Hint ve Pasifik Okyanusları bölgesinde sözünü duyuran etkili ve etkin bir devlet olmak için genel olarak bu şekilde çalışmaktadır.Çin'in kendisine ilhak etmeye çalıştığı Tayvan meselesi de vardır; nitekim Amerika 1979'da Tayvan'ın Çin'in bir parçası olduğunu kabul etmişti ancak ilhakın askeri yollarla olmamasını şart koşmuştu. Ancak ABD, Tayvan'ın ilhakını engellemeye çalışmakta, Tayvan'ı silahlandırmakta ve Çin'in askeri olarak işgal etmesi halinde Tayvan'ı savunacağını ilan etmekte olup böylece Çin'e verdiği sözleri bir kez daha ihlal etmektedir.

Bu nedenle Amerika, savunma bakanının da ifade ettiği gibi Çin'in bu bölgelerde hakimiyet kurmasından korkuyor ve bu korku, bir başkasını istismar etmek amacıyla propaganda amaçlı değil, gerçek bir korkudur.Zira Çin, devasa ekonomik potansiyellerinin yanı sıra Amerika'ya karşı hakimiyet kurup meydan okuyabilecek büyük ve gelişmiş askeri güce de sahip bir hale gelmiştir.

Amerika bu diyalog forumunu, küresel ve bölgesel kamuoyunu Çin'e karşı kışkırtmak, ülkeleri Çin'den uzaklaştırmak ve onları Çin'e karşı birleştirmek için kullanmaktadır.Çünkü en önemli siyasi işlerden biri, kamuoyunu rakibe karşı kışkırtmak, kendi politikalarını geçirmek için ona karşı bir atmosfer oluşturmak, ülkelerin kendi yanında durmasını ya da kendisinin karşısında durmamasını ve rakibinden uzaklaşmasını sağlamaktır.Amerika, 2012 yılından bu yana Asya-Hint Okyanusu stratejisini belirlemiştir; zira Çin'in bu bölgede hakimiyet kurmasını engellemek için deniz kuvvetlerinin %60'ını bu bölgeye yığmış, ardından da 2022 yılında bu stratejiyi Hint-Pasifik stratejisine dönüştürerek Çin ile çatışma alanını genişletmiştir. Nitekim Hint-Pasifik stratejisinde şöyle geçmektedir; “Çin, Hint-Pasifik bölgesinde nüfuz alanı oluşturma çabası konusunda ekonomik, diplomatik, askeri ve teknolojik gücünü birleştirerek dünyanın en etkili gücü olmaya çalışıyor.”Bu strateji şu beş noktadan oluşmaktadır:Serbest dolaşımı ve ticareti desteklemek, bölgedeki güvenliği güçlendirmek, ülkeler arasındaki koordinasyonu desteklemek, bölgesel kapasiteyi geliştirmek ve bölgesel refahı teşvik etmek.Bunun, Çin'in bölgede hakimiyet kurmasını engellemek ve Amerika'nın 75 yıldır sürdürdüğü benzersizliğini korumak için olduğu açıktır.

2023 yılında Amerika, İngiltere ve Avustralya ile birlikte “AUKUS” gibi ittifaklar oluşturmuş, 2007 yılında Japonya, Hindistan ve Avustralya ile “Dörtlü Güvenlik Diyaloğu” (QUAD) ittifakı kurulmuş ve bunları da askeri ittifaka dönüştürmek için çalışmaktadır. 2022 yılında Japonya'nın, başkalarına tehdit oluşturan silahlarla donatılmasını yasaklayan Anayasa'nın 9. maddesini değiştirmesine izin vermiş, böylece Japonya, bölgede büyüyen Çin'in gücüne karşı koymak için savunma ve saldırı da dahil olmak üzere ulusal savunma ve güvenlik gücü oluşturma stratejisi geliştirip bu alandaki harcamalarını artırabilecektir.Son olarak 20/5/2025 tarihinde, kara, deniz ve uzay füze kalkanı sistemi olarak Altın Kubbe'yi ilan etmiştir.Trump tarafından geliştirilmesi için görevlendirilen General Michael Guetlein, bu sistemin “Çin ve Rusya'nın sahip olduğu gelişmiş füzelere karşı koymak için gerekli” olduğunu söylemiştir.

Amerika, NATO'yu da dahil ederek Şangri-La Diyaloğu Forumu'ndaki varlığını güçlendirmiştir; zira NATO Askeri Komitesi Başkan Yardımcısı General Rohling de bu foruma katılarak uluslararası istikrarı ve ortak iş birliğini destekleme çabası adı altında onları Çin'e karşı kendi safına çekmek için iki okyanus bölgesi ülkelerinin siyasi ve askeri yetkilileriyle ikili toplantılar düzenlemiştir.Bu, NATO'nun Avrupa-Atlantik bölgesinin sınırlarını aşarak NATO'yu Çin ile karşı karşıya getirmekte olup bu da NATO ülkelerinin birçoğunun kabul etmediği bir şeydir.

Böylece Amerika, Çin'in Hint-Pasifik Okyanusları bölgesinde hakimiyet kurmasını engellemek için olayların önüne geçerek siyasi, askeri, diplomatik ve propaganda güçlerini seferber edip ittifaklar kurmakta ve ülkeleri kışkırtarak bu bölgede hakimiyetini sürdürmeye çalışmaktadır.İşte bu, stratejik, askeri, ekonomik ve demografik açıdan dünyanın en önemli bölgelerinden biri olan, hatta kendisine komşu olan, Pasifik Okyanusu kıyılarından başlayıp Hint Okyanusu’ndaki Doğu Afrika kıyılarına kadar uzanan bu bölgede Amerika ile Çin arasındaki çatışmanın senaryosu olarak değerlendirilmektedir.

Bu bölgenin, Hilafet Devleti döneminde neredeyse tamamının İslami bir bölge olduğu bilinmektedir.Buradaki büyük güçler arasında çatışmanın şiddetleneceği görülüyor; Allah'ın izniyle çok yakında Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti geri dönecek, meseleyi çözecek ve bölge, iyilik, güvenlik ve emniyetin hakim olduğu ve kötülük, endişe ve kargaşanın ortadan kalktığı İslami aslına geri dönecektir.

Kaynak: El-Raye Gazetesi - 552. Sayı - 18/06/2025

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER