- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Aksa Tufanının Üzerinden Bir yıldan Fazla Bir Zaman Geçti Ve Yeni Bir Şey Olmadı
Aksine Köle Tiran Yönetimlerinden Gelen Gözdağı Ve Tehditler Arttı!
İzzetli Gazze Şeridi’ne yönelik saldırının ikinci yılına girilirken durum hâlâ devam ediyor, aksine giderek daha sinsi ve vahşi bir hal alıyor.
Olayları anlatmayacağımız gibi medya kanallarının doğrularını, yalanlarını ve 24 saat yayınladıkları zehirleri de açıklamayacağız; zira herkes, bu kanalların yalanlarını, kelime oyunlarını ve bunun onları takip edenlerin psikolojisi üzerinde oluşturduğu etkiyi idrak ediyor. Aksine sözlerimiz, İslam ümmetine ve onun ordularına yönelik olacaktır; umulur ki böylece Allah, ümmetin daha önceden güçlü, izzetli ve tüm kâfir ülkelerin hesaba kattığı korkulan bir durumda olduğu gibi onun zaferini, çıkış yolunu ve ümmetin Allah Subhanehu’nun istediği duruma geri dönüşünü hızlandırır.
Her şeyden önce düşüncelerinizi, ajan medya kanallarının kafir Batı'ya hizmet etme yönündeki maksatlı nedenlerden ve eğilimlerden dolayı medyayı çarpıtarak aktardıklarıyla sınırlandırmayın, gerekirse düşmanlarınızın kanallarına ve onların halklarınız için ne söylediklerine kulak verin. Bakın ordusunda eski bir general olan Isaac Breivik, Yahudi varlığının hükümetini tanımlarken şunları diyor: “İsrail’in” başarısız hükümeti ve onu bir aptal sürüsü gibi takip eden cahil insanlar, devletimizi, varlığını tehdit eden bir tehlikeye doğru sürüklemeye devam edeceklerdir.”Bununla da yetinmedi, aksine Gazze ve Lübnan’da olup bitenlerin “farklı kesimler arasında kör nefretin ortaya çıkmasına ve aralarında tam bir güven eksikliğine yol açan bir yıpratma savaşı” olduğunu açıkladı.Bu durumun devam etmesi devletin çöküşüne yol açabilir.
Müslümanların başındaki tiran yöneticilerin her biri kendi ajanlıklarına göre kafir ülkelerin lehine batıl üzerinde ısrar etmeleri, onların düşmanlarla eşit durumda olmalarını sağlamaz, aksine bu onların, düşmanlardan daha sinsi ve daha kötü niyetli olduklarını gösterir; zira bu yöneticiler, ülkeyi ve içindekileri sattılar ve halklarına açlık, hapis ve temiz kanların akıtılması gibi her türlü aşağılanmayı tattırdılar; dahası onlar, sömürgeci kâfire ve onun taşıdığı akidelere karşı açıkça ve cesurca dostluk ve yumuşaklık gösterme noktasına kadar ulaştılar; bunun da ötesinde bu yöneticiler ülkelerini, akidevi fikirleri, dernekleri ve evleri, gençleri ve zihinleri tahrip eden zehirleriyle düşmana ev sahipliği yapmak için açtıkları gibi aynı şekilde ülkeyi, İslam ümmetini tasfiye etme projelerini planlamak için düşmanlarla bir araya geldikleri bir karargâha dönüştürdüler.
Ey insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetin evlatları: Bizler, düşmanla karşılaşmak ve kalelerinde onların üzerine girmek için dışarı çıkan ve düşmanla savaşmak için onun girmesini beklemeyen bir ümmetiz; nitekim iman edip kalbine İslam giren herkes kendisini, şu çağrıya anında cevap vermeye hazır, tetikte bekleyen bir asker olarak görüyordu; zira Sahih-i Müslim’de, Ebu Hureyre Radıyallahu Anh’dan tahric ettiği hadiste Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu geçmektedir: مِنْ خَيْرِ مَعاشِ النَّاسِ لهمْ، رَجُلٌ مُمْسِكٌ عِنانَ فَرَسِهِ في سَبيلِ اللهِ، يَطِيرُ علَى مَتْنِهِ، كُلَّما سَمِعَ هَيْعَةً، أوْ فَزْعَةً طارَ عليه، يَبْتَغِي القَتْلَ والْمَوْتَ مَظانَّهُ، أوْ رَجُلٌ في غُنَيْمَةٍ في رَأْسِ شَعَفَةٍ مِن هذِه الشَّعَفِ، أوْ بَطْنِ وادٍ مِن هذِه الأوْدِيَةِ، يُقِيمُ الصَّلاةَ، ويُؤْتي الزَّكاةَ، ويَعْبُدُ رَبَّهُ حتَّى يَأْتِيَهُ اليَقِينُ، ليسَ مِنَ النَّاسِ إلَّا في خَيْرٍ “İnsanların içinde en çok hayır üzere yaşayanlarından biri, Allah yolunda atının dizginini tutup düşmanın sesini veya düşmana karşı hücum feryadını işittikçe o atın üzerinde uçan, öldürmeyi ve ölümü yerinde arayan adamdır. Veyahut şu tepelerden bir tepenin üstünde veya şu vadilerden bir vadinin içinde küçük bir koyun sürüsünün içinde olan ve namazını kılan, zekâtını veren ve eceli gelinceye kadar Rabbine ibadet eden, insanlara hayırdan başka bir şey yapmayan kimsedir.” Bu da hazırlıksız olanın oturduğu anlamına gelmektedir; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُولِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فَضَّلَ اللهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً وَكُلّاً وَعَدَ اللهُ الْحُسْنَى وَفَضَّلَ اللهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْراً عَظِيماً “Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahitleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.” [Nisa-95]
Her zaman Allah Subhanehu'ya güvenin; şüphesiz O, mümin kullarına yardım edecek ve bizim askerlerimiz galip gelecektir ki Hendek savaşı bizim için bir örnek niteliğindedir; nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِذْ جَاءُوكُم مِّن فَوْقِكُمْ وَمِنْ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَإِذْ زَاغَتِ الْأَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللهِ الظُّنُونَا * هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالاً شَدِيداً “Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vadinin üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman; gözlerin yıldığı, yürekler gırtlağa geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman;İşte orada müminler imtihana tabi tutulmuşlardı ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.” [Ahzab 10-11] İşte bunun ardında denklem değişti ve zafer geldi; zira onlar Allah’a, Allah da onlara sadık oldu. Dolayısıyla bir mümin, nasıl hareket ederse etsin ve en kötü şartlarda olsa bile her zaman Allah ile birlikte olduğunu aklında tutmalıdır; zira Allah bize zafer vaat ettiği sürece İslam ümmeti olarak bizler, kafir milletler bize karşı birleşseler dahi biz onlara karşı gerçekten ve hakikaten muzaffer olacağız. Çünkü Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir; bu yüzden bizim yapmamız gereken tek şey, kendimizi elim bir azaptan kurtarmak amacıyla Allah ile ticaret yapmak için çalışan muvahhit ve mücahit bir ümmet olarak işlerimizi düzene koymaktır. Nitekim Übey İbn Ka’b’dan, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:بشِّرْ هذِهِ الأمَّةَ بالسَّناءِ والرِّفعةِ، والدِّينِ والتَّمكينِ في الأرضِ، فمَن عمِلَ منهم عملَ الآخرةِ للدُّنيا، لم يَكُن لَهُ في الآخرةِ من نصيبٍ “Bu ümmete yeryüzünde refahın, yüceliğin, zaferin ve iktidarın müjdesini ver. Ahiret amelini dünya için yapan kişinin de ahirette bir nasibi olmayacaktır.”
Parçalanmış devletlerde yaşayan halklar olduğumuz sürece bir ümmet olarak birleşemeyeceğiz; birlik ancak İslam ümmetini kamil ve adil bir sistem altında birleştirecek tek bir devletin altında mümkün olacaktır; zira bu sistem, on üç asırdan fazla bir süre boyunca ümmeti birleştiren ve adaletiyle dünyanın ilgi odağı haline gelen bir sistemdir. Bu nedenle ey İslam ümmeti, haydi gelin Hizb-ut Tahrir’e destek verin; zira onun projesi, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmaktır ki sizi ve dünyayı, insan şeytanlarının şerrinden, onların proje ve planlarından kurtarmaya muktedir olan sadece odur; böylece Aksa Tufanı, tüm İslam beldelerindeki İslam ümmetinin tüm acılarını son verecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet sistemine yol açacak ümmetin tufanının kapısı olsun; bu, Allah’ın vaadidir ve Allah’ın vaadi ise haktır.
Ey Allah için kenetlenmiş Müslümanların cesur orduları; kışlalarınızda yöneticileriniz eliyle zincirlenmiş bir şekilde ne bekliyorsunuz?! Peki sizler neden varsınız ey rütbe ve madalya sahipleri?! Yöneticilerinizi korumak için mi yoksa ülkeyi ve halkı onların zulmünden ve onları Müslümanların başına dikenlerin zulmünden kurtarmak için mi varsınız?! Haydi o zaman acele edin ve bu dünyada sizlere cihadı farz kılıp zafer vaat ettiği gibi ahirette de sizlere genişliği gökler ve yer kadar olan cennetlerde en yüksek dereceleri vaat eden tek olan Allah'ın kulları olduğunuzu uyanıklığınızın ve motivasyonunuzun merkezi haline getirin. Haydi Allah’tan yardım isteyin, zincirleri parçalamak ve prangaları kırmak için acele edin, Allah’ın bereketi ve Allah için muhlis bir niyetle, ümmetimizi bir asırdan fazla bir süredir maruz kaldığı zulümden kurtarmak için harekete geçin ve sancağı, Allah Subhanehu’nun vaadi ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi olan Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafetin altında Allah’ın adil şeriatını ikame etmeye layık olanlara teslim edin; ey Sa’d, her kim Sa’d İbn Muaz’ın halefi olursa, Sa’d’ın nail olduğu şeylere o da nail olur.
Allah’ım, vaat ettiğin zafer Senin elinde olup Senden başka zafer verecek yoktur; Allah’ın onu bir an önce nasip et.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Raziye Abdullah