- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Üçüncü Konuşma
“Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht da olmaz.”
Şeyh Said Rıdvan - Ürdün Vilayeti
Zorbaları helak eden, mütekebbir azgınları zelil eden, şeriatine sımsıkı sarılan ve Nebi’nin (s.a.v.) yolundan giden müminleri izzetli kılan Âlemlerin Rabbine hamdolsun.
- Yüz yıl önce sömürgeci kâfir, hilafeti devirerek Müslümanlara karşı en büyük zaferini elde etti. Arap ve Türk hainlerden haydut bir kesimin ihaneti olmasaydı bunu kesinlikle yapamazlardı.
- Hilafetin düşürülmesiyle, Müslümanların toprakları sömürgeleştirilmiş ve yüz yıldır İslam halkları şiddetli savaşlara, soykırımlara ve etnik temizliğe, şehirlerin ve köylerin yıkılmasına, insanlarının yerinden edilmesine, zenginliklerinin yağmalanmasına ve herhangi bir değere ve ahlaka sahip olmayan acımasız savaşlara maruz kalmıştır.
- Bunun yanında Müslüman halkı dininden ayırmak ve yeniden ihya olmasını ve hilafetin geri dönmesini engellemek için en şiddetli fikri savaşlara maruz kalmıştır.
- Hilafetin yok edilmesi, Allah'ın şeriatını geçersiz kılmış, İslam beldeleri zayıf varlıklar haline gelerek parçalanmış ve ümmetin kalbinde birliğini ve kalkınmasını engelleyen zehirli bir hançer olmuştur. Müslümanların devletleri, sömürgeci kâfirlerin İslam'a ve halkına karşı savaşında kâfirlerin kirli bir süngüsü ve bir aleti haline gelmiştir.
- Hilafetin yok edilmesiyle ümmet, kendisiyle korunduğu ve arkasında savaştığı kalkanını kaybetti. Ümmetin ve halkın rezilleri onu kaldırmaya cüret etti ve Müslümanlar aşağılanma ve şerefsizlik kadehini yudumladılar ve her şeye izin verilir oldu.
- Eğer Allah’ın merhameti ve Müslümanların derinliklerinde saklı olan akide olmasaydı İslam ümmeti yok olur, izinden başka bir şey kalmazdı.
Ümmet, hayatının sırrı ve canlılığının içinde saklı olduğu akidesiyle düşmanlarına meydan okudu. Vakit çok geçmeden akidesine sımsıkı sarılmış, insanlar için çıkarılan hayırlı ümmet hilafeti geri getirmek için geri dönecektir ve bu Allah'ın izniyle yakında olacaktır.
Ey Müslümanlar! Hilafetin tekrar ikamesi, İslam’ın onunla izzetini elde ettiği, Allah’ın dininin diğer dinlere karşı onunla açığa çıktığı, Allah’ın onunla birlendiği ve şeriatıyla hükmedildiği ve İslam Risâlet’inin âlemlere hidayet ve rahmet olarak taşındığı akidevi bir meseledir. Mallar, canlar ve ırzlar onunla korunur, kutsallarımız kâfirlerin pisliklerinden onunla temizlenir ve mümin olsun kâfir olsun insanlar onun gölgesinde güven ve huzur içinde yaşar.
Ey Müslümanlar! Göz ardı edilemeyecek bir sünnetullah vardır ki; Allah’a iman edip şeriatıyla hükmeden insanlarda güven yaygınlaşmış, bolluk ve bereket dolup taşmıştır. Allah’ın şeriatından ayrılıp hevasına göre hükmedenler Allah’ın azabına maruz kalmış, utanç ve geçim sıkıntısını iliklerine kadar hissetmiştir. Onlara zorba zalimler musallat olmuş, felaketlerin her türlüsünü tatmışlar ve helak olmuşlardır. Onları Allah’ın huzurunda şiddetli bir utanç ve pişmanlık beklemektedir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “O (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik.” Yine şöyle buyurmuştur: “Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz. Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.” Yine şöyle buyurmuştur: “Onlara dedim ki: Rabbinizden bağışlanma dileyin! Çünkü O, günahları çokça bağışlayıcıdır. Bağışlanma dileyin ki üzerinize bol bol yağmur yağdırsın. Mallarınızı, evlatlarınızı çoğaltsın, size bağlar, bahçeler versin, sizin için ırmaklar akıtsın.” Ve şöyle buyurmuştur: “Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden onlara indirileni (Kur'an'ı) doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden hem de ayaklarının altından yerlerdi (yeraltı ve yerüstü servetlerinden istifade ederek refah içinde yaşarlardı).” Ayrıca Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Birbirinizi aldatarak faizle alışveriş yaptığınız, öküzün kuyruğuna yapışıp ziraata razı olduğunuz ve cihadı terk ettiğiniz zaman, tekrar dininize döneceğiniz vakte kadar Allah sizi asla üzerinizden kaldırmayacağı bir zillete duçar eder.”
Ey Müslümanlar! Kâinatın, insanın ve hayatın yaratıcısı olan Allah’a ibadeti kolaylaştıran hilafetin tekrar ikamesi, İslam akidesinin tam da merkezinde olan itikadi bir meseledir. Allah’ın tek hâkim olduğunu somutlaştıran, kulun hâkimiyetini ortadan kaldıran, şer’i hükümlere gerekli önemi gösteren, ihtiyaç duyulan kanunları tanzim eden tek başına hilafettir. Hilafet, bir tek Allah’ı egemen kılar. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” Yine şöyle buyurmuştur: “Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”
Şeriatin gösterdiği bu gerçek ışığında Müslümanların halifesine biat ederek hilafeti ikame etmek, Allah'ın şeriatiyle hükmetmek ve cihat sancağını yükseltmek farzların en büyüğü, hatta farzların tacıdır.
Bu açıklama ve delillere ek olarak bazı şer’i delilleri hızlıca gözden geçirelim:
Yüce Allah Şöyle buyurdu: “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ulülemre (idarecilere) de itaat edin.” Şari, var olmayan kişiye itaati vacip kılmaz. Ancak itaatin vacip olduğu halifeyi ikame etmek Müslümanlar üzerine vaciptir.
- Yüce Allah şöyle buyurdu: “Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitab'ı hak ile indirdik; hainlerden taraf olma!” Şer’i hüküm halifenin varlığının vacip olduğunu belirler.
- Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim, imama itaatten bir karış ayrılırsa, Kıyamet gününde Allah Teala'ya ameli hususunda, lehinde hiçbir hücceti olmayarak kavuşacaktır. Her kim de boynunda bey'at olmadığı halde ölürse, cahiliye ölümü ile ölmüş gibi olur.” Bu hadis her Müslümanın biat ortamını ortaya çıkarmasını vacip hale getirir. Şayet biat etmeden ölürlerse cahiliye ölümüyle ölmüş olurlar. Dolayısıyla halifenin ikame edilmesi vaciptir. Zira boyunlarda borç olan biat ortamının oluşturulmasıyla var edilecek halifenin varlığı, zorunludur.
- Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İsrail oğullarını peygamberleri siyaset (idare) ediyorlardı. Her ne zaman bir peygamber vefat etse onun arkasından (yeni) bir peygamber halef oluyordu. Şüphesiz ki benden sonra peygamber yoktur. Ancak benden sonra halifeler olacak ve bunlar çok olacak. Dediler ki bize ne emredersin? Dedi ki: İlk biate ve ilk biat verdiğinize bağlı kalın ve onlara haklarını verin. Muhakkak ki Allah onlara yaptıklarını soracaktır.” Bu Rasulüllah’ın, kendisinden sonra biat edilmesi ve biatlerine bağlı kalınması gereken halifelerden başka birinin olmayacağının beyanıdır.
- Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Üç kişi beraber sefere çıktığında aralarından birini emir seçsinler” Halifenin Müslümanlara emirlik yapması onların hepsini gözetmesi demektir. Onları Allah’ın şeriatiyle yönetir. Bu, sefere çıkıldığında bir kişiyi emir tayin etmekten daha gerekli ve daha büyük bir iştir.
- Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İki halifeye birden biat edilmişse sonrakini öldürün”
Bu hadis şunlara işaret etmektedir:
Birincisi: Ümmetin birliği vaciptir. Zira kanun koyucu bu nedenle, ümmetin birliğini korumak üzere ortaya çıkan ikinci halifenin öldürülerek kanının akıtılmasına cevaz vermiştir.
İkincisi: Halife, yalnızca Allah'ın Kitabı ve Rasulü’nün Sünneti üzerine biat edilendir.
Üçüncüsü: Şari’nin, biat edilen ikinci halifeyi öldürme ve dolayısıyla kendisine biat edenlerden yardım edenleri öldürme emri, halifenin varlığının ve halifeliğin birliğinin gerekliliğini göstermektedir.
- İcmadan delile gelince; Hz Ömer’in (r.a.) halifeye biat edilmesi için altı kişiye üç gece süre verilmesini ve bu üç geceden sonra muhalif olanın öldürülmesini emretmesi ve sahabelerin bunu işittikleri halde üç geceden daha fazla halifesiz gecelemenin haram olduğunu ikrar etmeleridir.
- Şer’i kaide şunu belirtmektedir: “Vacibin ancak kendisiyle tamamlandığı şey de vaciptir.” Vacipleri yerine getirmek için hilafeti ikame etmek zorunludur. Zira şeriat onun dışında uygulanamaz.
- Müslümanların Halifesi Hazreti Ömer’in şu sözüyle konuyu noktalıyoruz: “Cemaatsiz İslam olmaz, emirsiz cemaat olmaz, itaatsiz de emirlik olmaz. Kim ki kavmi o kişiyi fıkıhta hâkim hale getirir, hayat o kişi ve kavminin lehine olur, kim ki kavmi o kişiyi fıkıh dışında bir konuda hâkim hale getirir kavmi de o kişi de helak olur.”
Ey Müslümanlar! Sömürgeci kâfirler ve ajanları; Müslümanlar zayıftır, onların güçleri, hilafeti tekrar ikame etmeye ve düşmanları ile karşı karşıya gelmeye yeterli değildir, yöneticiler ve halklar arasında yozlaşmanın yaygınlaşmasıyla beldeleri parçalanmıştır, bu nedenle hilafeti kurmaya ehil değillerdir algısını Müslümanların akıllarına işlemişlerdir. Bu aldatmaca Müslümanlar hakkında, nefislerinde umutsuzluk ve bitkinlik oluşturmak ve en büyük farz konusunda yerinde oturup kalmalarını sağlamak içindir. Bu aldatmaca onlara Allah’ın şu sözünü unutturmuştur: “Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah sabredenlerle beraberdir.” Şöyle buyurmuştur: “Müminlere yardım etmek üzerimizde bir haktır.” Şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.”
Allah’ın müminleri halife kılacağına dair şu vaadini de unutturmuştur: “Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vâdetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş tutmazlar.”
Zorba diktatörlükten, ceberrut ve ısırıcı meliklikten, fısk içindeki yöneticilerden, demir yumrukla halkını ezen liderlerden sonra raşit halife geleceğini söyleyen Nebilerinin şu müjdesini de unutturmuştur. “Daha sonra ceberut bir saltanat/bir krallık/zalim yönetimler başa gelir; o da Allah’ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet metodu üzere bir hilafet olur. Sonra sustu.”
Evet, muhakkak ki maddi hazırlık gücümüzün yettiğince gereklidir. Ancak herkes bilsin ki; zafer sadece Allah katındandır. Allah Sübhanehü ve Teâla şöyle buyurmuştur: “Zafer ancak Aziz ve Hakîm olan Allah katındandır.” Maddeyi Yaratan ve maddenin Efendisi olan bizden vazgeçerse, Allah korusun zafer için bu maddi güç gelmeyecektir. Siz ey Müslümanlar! Allah'ın ipine sımsıkı sarıldığınız ve O’nun rızasını kazandığınız sürece buna ehilsiniz. Siz ümmetlerin en şereflisisiniz. Siz vasat ümmetsiniz. İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Allah’a güvenin ve dininize yardım edin. Allah’ın ayaklarınızı sabit kılacağı ve Allah’ın size yardım edeceği nübüvvet metodu üzere hilafeti kurun. Allah sizinle beraberdir. Amelleriniz sizi terk etmeyecek.
Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamddır. Salat ve selam rasullerin efendisi, efendimiz Muhammed’in, ehlinin, sahabelerinin, arkasından yürüyenlerin ve onun hidayetiyle din gününe ulaşanların üzerine olsun.
#أقيموا_الخلافة
#ReturnTheKhilafah
#YenidenHilafet
#خلافت_کو_قائم_کرو