Hizb-ut Tahrir’den Fransa Cumhurbaşkanı Başkan Chirac’a Açık Bir Mektup
- Kategori Hizb
- |
Sayın Başkan,
Bu mektubu yazmakta tereddütlüydük ve bu tereddüdün iki sebebi vardı:
Birincisi; biz bir Devleti temsil etmiyoruz. Bizler, Müslüman toprakları üzerinde Raşidi Hilafet Devleti’ni, İslam Devleti’ni kurarak İslamî hayat yolunu yeniden başlatmak için çalışan ve ideolojisi İslam olan siyasî bir partiyiz. Bir Devleti temsil etmediğimiz sürece, bunu uygunsuz bulabileceğinizi hissettik ki, Fransa gibi büyük bir devlete bir Devletin yazmasından ziyade şahsınıza bir parti tarafından yazılmaktadır.
İkincisi; mektubumuzdaki talepleri kabul etmeyeceğine inandığımız herhangi bir yöneticiye yazmıyoruz. Sizin, 17 Aralık 2003’te Fransa’da Müslüman hanımlar tarafından giyilen Hicaba ilişkin konuşmanızı duyduk. Fransa’nın bir sistem ve ideoloji olarak laikliği benimsediğini ve kurumlarınızda herhangi bir dinî sembole izin vermeyeceğinizi açıkça söylediğinizi duyduk. Yine, Hicabın yani Müslüman hanımlar tarafından giyilen başörtüsünün, haç takmak ve diğer benzer semboller gibi dinî bir sembol olduğunu açıkça söylediğinizi duyduk. Oysa İslam’da bir hanım için başörtüsü, salah (namaz) ve siyam (oruç) gibi kesin bir farziyet olarak değerlendirilir. Böylece sizin konuşmanızdan anladık ki, bu konu sizin tarafınızdan kararlaştırılmış ve Hicabın yasaklanmasına dair yasanın geçirilmesine yönelik tavsiyenizi yeniden incelemeyeceksiniz. Binaenaleyh talebimizi kabul etmenizin az bir ihtimâli bulunduğu halde size yazmalı mıydık?
İki noktayı dikkate alarak size yazmaya karar verdik:
Birincisi; 480 yıl önce, 16. yüzyılda, biz Müslümanlar Fransa’ya karşı bir iyi niyet hareketi gösterdik.
İkincisi; Tarihsel olarak Fransa, bir iyi niyet hareketlerine iltifat ve centilmenlik geleneğine sahiptir.
Bu mektubu yazmaktaki umudumuz, bugünün Fransa’sının dünün Fransa’sına karşı gösterilmiş bir iyi niyet hareketine karşılıkta bulunmasıdır. Fransız Kralı I. Francis, 1525 Pavya Savaşı’nda esir alınmıştı. Fransa, kralının esir alınmasıyla utanç hissetmişti. Fakat ordusu onu esaretten kurtaramıyordu. İşte o zaman, Osmanlılar elindeki İslamî Hilafet Devleti’ne başvurdu. 6 Aralık 1525’te Fransa kralı namına, İslamî Devlet’ten yardım isteyen bir elçi gönderdi. Elçi, Osmanlı Halifesi Suleymân el-Kanunî’ye ulaştığında, hemen bu çağrıya icabet etti. Suleymân elçiye şöyle yazan bir mektup verdi: “...Elçiniz tarafından teslim edilen mektubu aldık. İçinde düşmanınızın ülkenize saldırdığı ve serbest bırakılmanızı sağlamaya muteallik olarak yardımımızı talep ettiğiniz beyan ediliyordu. Talebinize icabet ettik. Öyleyse rahatlayın ve endişelenmeyin...” İşte Suleymân’ın icabet etmesi böyleydi. Hilafet Devleti, Fransa kralını kurtarmak için devletlerarası ağırlığını ve askerî kuvvetini kullandı ve onun serbest bırakılması için tesirli bir katkıda bulundu.
Müslümanların Halifesi Fransa’ya, hiç karşılıksız, Fransa’nın herhangi bir parçasını işgâl etmesizin veya Fransa’nın herhangi bir bölgesini sömürgeleştirmeksizin yardım etti. Üstelik hareketini bir iyi niyet hareketi olarak yaptı. Bundan da öte, 1536’da Müslümanların Halifesi Sultan Suleymân el-Kanunî ile Fransa kralı I. Francis arasında akdedilen Konstantinapol Anlaşması, hiçbir devlete verilmemiş imtiyazları İslamî Devlet’te Fransa’ya vermişti.
Sayın Başkan,
İşte bu; Devletimizin, İslamî Devlet’in, Osmanlı Hilafet Devleti’nin dünün Fransa’sı için gösterdiği iyi niyet hareketidir. Bugünün Fransa’sı, Fransa’da Müslüman hanımlar tarafından giyilen Hicabın yasaklanmasını iptal edecek ve Müslümanlara bu iyi niyet hareketiyle karşılıkta bulunacak mıdır?
Bekleyeceğiz ve göreceğiz. Eğer bugünün Fransa’sı bu iyi niyet hareketine karşılıkta bulunursa, Allah’ın izniyle yeniden kurduğumuz zaman İslamî Hilafet Devleti’ne karşı iyi bir jest olacaktır.
Lütfen selamlarımızı kabul ediniz.