İnsana Kaç Karış Toprak Gerek? - İnsan Ne İle Yaşar?

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Myanmar otoritelerinin, vahşi Budist rahip ve sivillerin katliamından, işkence ve tecavüzünden kaçan Rohingyalı Müslümanlara bin ton yardım göndermek için Myanmar sivil lideri Aung San Suu Kyi'den izin aldı. Pirinç, kurutulmuş balık ve kıyafetten oluşan bin ton acil yardım paketleri teslim töreniyle Rakhine bölgesinin Sosyal Hizmetler Bakanlığına teslim edildi. Yardımlar Rakhine bölgesi hükümetinin koordinasyonuyla askeri helikopterlerden kriz bölgelerine atılacak. Aynı zamanda Türkiye Cumhurbaşkanının eşi Emine Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan, Türkiye Dışişleri Bakanı, Aile Bakanı ve Türk yardım kuruluşlarının başkanlarının da içinde bulunduğu bir heyetle birlikte Cox's Bazar şehri yakınındaki Kutupalong Mülteci Kampındaki şartları incelemek ve Türk yardım kuruluşlarının hazırladığı yardım malzemelerini dağıtmak üzere Bangladeş'e ulaştı. Emine Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ayrıca Rohingyalı Müslümanlara yardım için gerekli sonraki adımları ve işbirliğini konuşmak üzere Başbakan Hasina ile de görüştü.

Evvela şunu belirtelim ki Sayın Emine Erdoğan dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'yla birlikte 2012 yılında da Rohingyalı Müslümanları ziyaret etmişti. Gözyaşlarına boğulmuş hıçkıra hıçkıra Davutoğlu ve Erdoğan'a sarılan Müslümanların görüntüleri hala sosyal medyada mevcut. 2012 yılında Türkiye hükümeti Türkiye'deki Müslüman halkın göndermiş olduğu yardımları Myanmar otoritelerine teslim ederek halkta büyük tepkilere yol açmıştı. O tarihte bu davranış Müslümanlara karşı Budistlerin kalplerini yumuşatmak için gerekli "İslami" bir girişim olarak haklı çıkarıldı.  Yumuşayan tek şey gelecek birkaç yıl boyunca medyanın Müslümanların çektiği ıstıraplarına karşı dikkati olurken, Myanmar hükümeti Rakhine köylerine ve mülteci kamplarına girişleri tamamen yasakladı. Bugün Türkiye hükümetinin aynı fiilleri tekrarladığını görüyoruz. Yüzler yine neredeyse aynı kalırken, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun yerine Mevlüt Çavuşoğlu'nu görüyoruz.

Müslüman hükümetlerin içinde en önemli hükümetin Ümmetin yüzüne karşı sergilediği bu maskaralığın içindeki en gülünç sahne de bu olsa gerek. Zira bugün yine o bin ton yardımın bir kısmını Rohingyalı Müslümanlara karşı işlediği vahşetle dünyanın tarih kitabına yeni bir kara sayfa eklemiş olan Myanmar otoritelerine teslim etmiştir. Hiç şüphesiz bu davranış Müslüman liderlerin Rohingyalı Müslümanların katledilmesine, işkence ve tecavüze uğramasına ve sürgün edilmesine karşı ikiyüzlü tutumunu öne çıkartmaktadır. Buna ilaveten bir de Türkiye'nin First Lady’sinin zorba Hasina ile muhabbetle el ele tutuştukları resimleri seriliyor önümüze. Ya Sayın Erdoğan Hasina'nın bugüne kadar Rohingyalı mültecilere karşı sergilemiş olduğu gaddar tutumu bilmiyor - ki bu sözde en güçlü Müslüman ülkelerden birisi sayılan ülkenin First Lady’si için yeterince yüz kızartıcıdır… Ya da Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisi için biçmiş olduğu First Lady rolünü mükemmel bir şekilde oynuyor ki bu durumda da maalesef Rohingyalı Müslümanlara ve tüm Ümmete karşı sergilenen ihanetin suç ortağı olmaktadır. Zira samimi bir Müslüman kadın olarak - ki kendisine mazlumların annesi denmektedir - aç, susuz ve hasta Rohingyalı mültecilerle dolu gemileri denize geri itmeleri için sahil güçlerine emir veren bizzat Hasina'nın kendisi olduğunu bilmeliydi... Din kardeşlerinin ıstırabına dayanamayıp sınırdan geçmelerine müsaade eden Müslüman görevlileri geri çekip yerine Budist askerleri yerleştirenin Hasina olduğunu bilmeliydi... Eman istemek için Bangladeş'e sığınan bu mültecileri geri çeviren hükümetin gayri insani politikalarını onaylayanın Hasina olduğunu bilmeliydi. Ve Emine Erdoğan herhangi bir Müslüman kadın değil ki! Emine Hanım, dünyanın en etkili adamlarından birisinin eşi olma konumundadır.

Ne var ki, diğer Müslüman beldelerinin ikiyüzlülüğü daha aşağı kalmıyor... Suudi Arabistan'ın ikiyüzlülüğüne bakın: "70 yıldır uluslararası düzeyde ve onlara yardım ve bağışlar yaparak Rohingyalı Müslümanların yanındayız..." ve "Bu insani trajedide Myanmar'ın Müslümanlarına yardım etmek için her türlü çabayı sarf ettik..." ve "bu Müslüman azınlığa rehabilitasyon ve eğitim programları şeklinde 50 milyon dolar bağışta bulunduk, 1948'den beri mülteci kabul ediyoruz" diyerek övünüyor. Ne de cömert bir bağış değil mi? Hele bu yılın Mayıs ayında ABD ile 110 milyarlık kısmı bu sene yürürlüğe giren 10 yıllık toplam 350 milyar dolar değerinde silah anlaşması imzaladığı göz önünde bulundurulursa... Kısaca belirtmeden olmayacak: Bu silahları bugün Yemen'deki çocukları ve ailelerini katletmek için kullanıyor... Ayrıca Kraliyet unutmuş olabilir, biz hatırlatalım: Kim Kardashian gibi Batılı yıldızları partilerine davet etmek için milyonlar harcayarak veya Prens Fahd'ın 20 milyon dolarlık mezuniyet partisi veya Prens Muhammed bin Salman'ın 8 milyon dolarlık şahsına özel parti adası gibi harcamalarıyla tüm dünyanın alay konusu olduğunu... Yeter mi devam edelim mi???

Peki, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne ne demeli? İrma kasırgası nedeniyle BAE'nin ABD'ye 10 milyon dolar bağış sözü vermesinin hemen ardından Katar da 30 milyon dolar bağışta bulunacağını vadetti. Pakistan'ın ise hiçbir özrü kabul edilemez. Zira şu an Müslüman köyleri kökünden kazımak için kullanılan J-17 savaş uçaklarını Myanmar'a satan Pakistan'dır.

Bu rejimlerin her birinin yaptığı her bir eylemi, Batılı efendilerine hizmet etmekten başka hiçbir şey değildir. Oysa yapmaları gereken tek şey BİR ve TEK olan RABBLERİ Allah Subhanehu ve Teala'ya hizmet etmekti. Bu Ümmet neredeyse 100 yıldır her türlü ihaneti, azabı, ıstırabı ve terk edilmişliği yaşadı. Ve her birimiz tekrar tekrar acıklı bir şekilde parayla Ümmetin sorunlarının çözülmediğini tecrübe edindik. Para hiçbir zaman ne Filistin'de, ne Keşmir'de veya Afrika'da veya Yemen'de çözüm olmadı... Aynı şekilde bu Ümmetin bağışları ve yardımları Halep'teki Müslümanları da kurtarmadı... Müslümanların yardımları 2012'de Myanmar'daki Müslümanları kurtarmadığı gibi bugün de kurtarmayacaktır!

Bugün bu ezilen mazlum insanların en çok ihtiyaç duyduğu ne gıdadır, ne de mülteci kamplarındaki eğreti barakalardır. Hatta her şeyden çok ihtiyaç duydukları ilaç bile değildir. Onların EN ÇOK muhtaç olduğu şey, tüm İslam dünyasının birlikle, samimiyetle, dürüstçe kendisini korumasıdır, onun gücüdür. Kukla yöneticilerin bu Ümmetin ümitlerini ve çabalarını heder ettiği yeter artık. Tüm insanlığa, dünyanın her bir köşesine huzur ve bereket ulaştıran, bastırılması imkânsız, yegâne gücün yeniden dirilmesini engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Bu Ümmeti paramparça bırakmak için ve asla eğilmeyen, prangalara vurulamayan muhteşem, muazzam TEK bir BEDEN olarak yeniden dirilişini engellemek için var güçleriyle çalıştılar.  Bu bedenin hayat enerjisi tek olan İslami Akidesinden gelmektedir. Damarlarındaki kan Aziz ve Celil olan Allah'ın hüküm ve kanunlarıdır. Rasulullah (sav)'in izinde hedeflerine doğru yürürken attığı vakur ve güçlü adımları onu ulaşılmaz, cevval, hızlı ve çevik kılmaktadır.

Varsın başımızdaki kukla yöneticiler günden güne daha saçma davransın. Belki kendi vicdanlarını rahatlatabilirler, belki bir süre daha koltuklarını muhafaza ederler... Batılı efendileri onlardan kurtulmaya karar verene kadar... Veya Allah'ın emri onlara ulaşıp kendilerini enselerinden yakalayana kadar...

Kesin olan tek bir şey var: Ne Rakhine'deki, ne Suriye, Filistin veya herhangi bir yerdeki Müslümanlar bu aciz, terkedilmiş kuklaların bağışlarına muhtaç değildir. Onlara Müslümanların birleşmiş orduları gerek!

Müslümanlar olarak bizlere, tek bir ağızdan, bu yöneticilere şunu sormak kalıyor:

Ey kukla yöneticiler! İnsana Kaç Karış Toprak Gerek? Veya İnsan Ne İle Yaşar? Şehitler ölmez! Ama sizler öleceksiniz...

Hizb ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
Zehra Malik
Hizb ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Üyesi